Blinken ve Lapid, İsrail-Filistin ilişkilerini iyileştirme konusunda fikir birliğine vardılar

Yair Lapid ve Antony Blinken. (Reuters)
Yair Lapid ve Antony Blinken. (Reuters)
TT

Blinken ve Lapid, İsrail-Filistin ilişkilerini iyileştirme konusunda fikir birliğine vardılar

Yair Lapid ve Antony Blinken. (Reuters)
Yair Lapid ve Antony Blinken. (Reuters)

Tel Aviv'deki siyasi kaynaklar, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrailli mevkidaşı Yair Lapid'in dün gece bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini aktardılar. İkilinin görüşmesinde "İsrail-Filistin ilişkilerinin pratik yollarla iyileştirilmesinin gerekliliği" vurgulandı. Blinken, mevkidaşı Lapid'i yakın zamanda Washington'u ziyaret etmeye davet etti.
Söz konusu kaynaklar, İsrail Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi'nin yarın Washington'a gerçekleştireceği ziyaret nedeniyle söz konusu görüşmenin özel bir önem taşıdığı görüşündeler. Kochavi, yeni hükümette ABD yönetimiyle görüşen ilk yetkili olacak.
Kaynaklar, Washington'ın iki ülke arasında güvene ve çeşitli dosyalarda iş birliğinde ilerlemeye dayalı samimi ilişkiler kurmak için bazı adımlar attığını ve eski Başbakan Benjamin Netanyahu döneminde hüküm süren çetrefilli ilişkilere son verdiğini vurguladılar. İsrail Dışişleri Bakanlığı dün, bir hafta içinde ikincisi gerçekleşen olan Lapid ve Blinken görüşmede İsrail ile Filistin yönetimleri arasındaki ilişkilerin, Arap ülkeleri tarafından İsrail ile normalleşme anlaşmalarının genişletilmesinin ve İran meselesinin gündeme geldiğini belirttiler. Tel Aviv’den kaynaklar, iki bakanın taraflar arasında herhangi bir sürpriz olmaması, "açık ve kalıcı iletişim kanallarının sürdürülmesi ve yakın görüşmeler düzenlenmesi ilkesi üzerinde anlaştığını aktardılar.
ABD Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, Blinken ve Lapid arasındaki görüşmede İsrail-Filistin ilişkilerini pratik yollarla iyileştirme ihtiyacını ele alındığını ve ikilinin İsrail ile Filistin arasındaki normalleşme çabalarını geliştirme fırsatları ve Arap ülkelerinin yanı sıra İran da dahil olmak üzere bölgesel güvenlik sorunları hakkında görüş alışverişinde bulundukları kaydedildi.
Kaynaklar Lapid'in Bahreyn, Almanya, Hollanda ve Hindistan'daki mevkidaşlarıyla da benzer telefon görüşmeleri gerçekleştirdiği bilgisini verdiler.
Lapid, Blinken ile görüşmesini şu sözlerle özetledi:
"İkimiz de yönetimle, Binyamin Netanyahu hükümetiyle sahip olduğumuzdan daha iyi, karşılıklı saygı ve diyaloga dayalı ilişkiler kurmanın mümkün olduğuna inanıyoruz. İsrail, ABD’li Demokrat Partisi ile ilişkilerini değiştirmeli. Netanyahu hükümetinin bu bağlamdaki performansı utanç verici ve tehlikeliydi. Netanyahu, Cumhuriyetçi Parti'nin tarafını tutup eski ABD Başkanı Donald Trump ile ilişkilerini derinleştirmiş, Barack Obama döneminden bu yana Demokrat kanada karşı düşmanca tavır almıştır."
İsrail Ordu Sözcüsü, Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi'nin mevkidaşı Mark Milley'in konuğu olmak üzere yarın sabah saatlerinde Washington'a gideceğini duyurdu. Ordudan yapılan açıklamada, Kochavi'nin Washington'da Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan ve Savunma Bakanı Lloyd Austin’in yanı sıra Savunma Bakanlığı ve ABD ordusundan birçok yetkiliyle görüşeceği belirtildi. Kochavi ayrıca uluslararası alanda yürütülen medya çalışmaları kapsamında ABD araştırma enstitülerinin başkanlarıyla da görüşecek. Tel Aviv'den kaynaklara göre Başbakan Naftali Bennett, Kochavi ile görüştü ve ziyaretin içeriği konusunda fikir birliğine varıldı.
Kaynaklar ayrıca ABD'li yetkililerle görüşülecek konular arasında İran'ın nükleer programı, İran'ın Suriye'deki askeri varlığı, Hizbullah ve İsrail'in son Gazze saldırısı sırasındaki askeri operasyonları olduğunu bildirdiler.



Moritanya açıklarında onlarca kaçak göçmen kurtarıldı

İspanyol Sahil Güvenliği, Moritanya açıklarında onlarca göçmen taşıyan bir tekneyi durdurdu (Arşiv - AFP)
İspanyol Sahil Güvenliği, Moritanya açıklarında onlarca göçmen taşıyan bir tekneyi durdurdu (Arşiv - AFP)
TT

Moritanya açıklarında onlarca kaçak göçmen kurtarıldı

İspanyol Sahil Güvenliği, Moritanya açıklarında onlarca göçmen taşıyan bir tekneyi durdurdu (Arşiv - AFP)
İspanyol Sahil Güvenliği, Moritanya açıklarında onlarca göçmen taşıyan bir tekneyi durdurdu (Arşiv - AFP)

Moritanya yetkilileri, dün geç saatlerde Sahil Güvenlik güçlerinin, başkent Nuakşot'un batısındaki Inchiri eyaletine bağlı bir balıkçı köyü açıklarında teknede bulunan 119 düzensiz göçmeni kurtardığını duyurdu.

Balıkçılık Bakanlığı yaptığı açıklamada, göçmenlerin 10'u kadın olmak üzere 54'ünün Gambiya'dan, 15'inin Gine'den ve 1'i kadın olmak üzere 50'sinin Senegal'den olduğunu belirtti.

Bakanlık, göçmenleri taşıyan teknenin 1 Eylül Pazartesi günü Gambiya'dan ayrıldığını ve yolculuğun bir hafta boyunca denizde devam ettiğini, bu süre zarfında teknenin motorunun arızalandığını ve batma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını açıkladı.

Bakanlık, Sahil Güvenlik ekipleriyle temasa geçildiğini, çok sayıda gemiyle iş birliği yapılarak, belirlenen prosedürlere uygun şekilde bakım için Nuakşot'a nakledilmek üzere kurtarma operasyonu başlatıldığını kaydetti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Moritanya kıyıları, tehlikeli yolculuklarla deniz yoluyla Avrupa'ya giden düzensiz göçmenleri taşıyan teknelerin geçiş ve kalkış noktası haline geldi.


Trump, yabancı şirketlerin ABD yasalarına saygı göstermesini istiyor

Trump, Maryland'da düzenlenen ABD Açık tenis turnuvasının finalini izledikten sonra Air Force One'dan iniyor (Reuters)
Trump, Maryland'da düzenlenen ABD Açık tenis turnuvasının finalini izledikten sonra Air Force One'dan iniyor (Reuters)
TT

Trump, yabancı şirketlerin ABD yasalarına saygı göstermesini istiyor

Trump, Maryland'da düzenlenen ABD Açık tenis turnuvasının finalini izledikten sonra Air Force One'dan iniyor (Reuters)
Trump, Maryland'da düzenlenen ABD Açık tenis turnuvasının finalini izledikten sonra Air Force One'dan iniyor (Reuters)

Başkan Donald Trump, Hyundai ve LG Energy'nin Georgia'da inşa ettiği otomobil akü fabrikasında 300'den fazla Güney Koreli işçinin gözaltına alınmasının ardından, yabancı şirketlerin ABD yasalarına uyması gerektiğini söyledi.

Gözaltı, Trump'ın yasadışı göçle mücadele ulusal kampanyasının bir parçası olarak perşembe günü ABD yetkilileri tarafından düzenlenen bir baskında gerçekleşti.

Trump, sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda, “Lütfen ülkemizin göçmenlik kanunlarına saygı gösterin” dedi.

Trump,“Yatırımlarınızı memnuniyetle karşılıyoruz ve yüksek zekalı vatandaşlarınızı yasal olarak buraya getirmenizi teşvik ediyoruz... Karşılığında sizden istediğimiz, Amerikalı işçileri işe alıp eğitmenizdir” ifadelerini kullandı.

Baskın sırasında çekilen görüntülerde, işçilerin otobüse binerken kelepçelenip zincirlendikleri görülüyor.

LG Energy, 47 çalışanının, 46'sı Güney Koreli ve biri Endonezyalı olmak üzere, gözaltına alındığını açıkladı.

Gözaltına alınanlardan yaklaşık 250'sinin, çoğu Güney Koreli olan müteahhitlerinin çalışanları olduğunu belirtti.

Seul, Georgia'daki pil fabrikasına düzenlenen baskında gözaltına alınan 475 kişi arasında 300'den fazla Güney Korelinin de bulunduğunu doğruladı (AFP)Seul, Georgia'daki pil fabrikasına düzenlenen baskında gözaltına alınan 475 kişi arasında 300'den fazla Güney Korelinin de bulunduğunu doğruladı (AFP)

Asya'nın dördüncü büyük ekonomisi olan Güney Kore, otomotiv ve elektronik sektörlerinde önemli bir üreticidir ve Amerika Birleşik Devletleri'nde çok sayıda fabrikası bulunmaktadır.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Seul, Trump'ın ihracatına ağır gümrük vergileri uygulamakla tehdit etmesinin ardından temmuz ayında Amerika Birleşik Devletleri'ne 350 milyar dolarlık yatırım yapma sözü verdi.

Güney Koreli şirketler, ABD pazarındaki paylarını artırmak ve gümrük vergilerinden kaçınmak için milyarlarca dolar yatırım yaparak Amerika'da fabrikalar kuruyor.

Seul dün yaptığı açıklamada, gözaltına alınan işçilerle ilgili müzakerelerin sona erdiğini ve işçilerin yakında serbest bırakılarak ülkelerine geri gönderileceklerini duyurdu.


Gazze'nin işgalinden sonra ne olacak? İsrail korkunç bir sınavla karşı karşıya

 İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
TT

Gazze'nin işgalinden sonra ne olacak? İsrail korkunç bir sınavla karşı karşıya

 İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)

Emel Şehade

Devlet Denetçisi Matanyahu Englman'ın raporunun yankıları gölgesinde ve Aksa Tufanı savaşının 700. günüyle aynı zamana denk gelen bu dönemde, İsrail toplumu, bir tartışmaya sahne oluyor. Tartışmanın konusu; ordunun bu dönemdeki başarıları ve karar vericilerin, İbrani devletinin 1948'deki kuruluşundan bu yana tarihindeki en uzun ve en tehlikeli savaş olarak kayda geçen bu uzun savaş döneminin sonuçlarından ders çıkarıp çıkarmadıklarıdır.

Devlet Denetçisi'nin raporu, bir yandan Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın artan tehditleriyle, diğer yandan da ordunun Gazze şehrini işgal etmenin tehlikesi hakkında artan uyarılarıyla aynı zamana denk geldi. Ordunun planına göre Gazze şehrini işgal etmek, saldırı ve çatışmaların yoğunlaşmasına yol açacak. Rapor ayrıca bazı güvenlik ve askeri uzmanları, iki yıla yaklaşan bu savaş hakkında araştırma ve incelemeler yapmaya sevk etti. Netanyahu’nun, İsrail'in yaşadığı durumdan, bu savaş sırasında savunma da dahil olmak üzere iç cepheyle ilgili her şeydeki başarısızlıklardan kendisini ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'i sorumlu tutan Devlet Denetçisi'ni hedef almakta haklı olup olmadığı da araştırılıyor.

İsrail'i neler bekliyor?

Cuma günü Gazze şehrindeki bir konut binasının bombalanmasıyla ilgili İsrail ve uluslararası gündeme damga vuran sahnelerden bu yana, Katz'ın Gazze'de cehennemin kapılarının açılmaya başladığını ima eden tehditleri eşliğinde, İsrail içi, bu operasyonda kendilerini neyin beklediği konusunda kafa karışıklığı ve endişe içinde. Zira Devlet Denetçisi raporuna göre, gerek hayatta kalan rehinelerin hayatlarına yönelik tehlikeler, gerekse çoğu bu savaş için eğitimsiz olan askerlere yönelik tehlikeler, dahası geri kalan cephelerin, tam bir hazırlıksızlık içinde olan, İsrail iç cephesini füzeleriyle bir kez daha tehdit etme tehlikesi bulunuyor.

Bu durum, eski Savunma Bakanı Ehud Barak'ın stratejik danışmanı Barak Sereh'in de belirttiği gibi, İsrail'i nereye gittiği konusunda hiçbir fikri olmadığı bir yol ayrımına getiriyor. Sereh “Siyasi kademenin Gazze şehrinin işgali ve yakın bir anlaşma için en ufak bir umut ışığı olmadan savaşın devam etmesiyle ilgili kararları giderek artan bir tehlike oluşturuyor. Dünya genelinde İsrail'e yönelik artan boykotlar ve İsrail içinde şiddetli gösterilerle birlikte siyasi bir tsunami yaşanıyor” diyor. Sereh, en tehlikelisi de “bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Her seferinde şu soru gündeme geliyor: Sırada ne var? Liderlik yanıt vermekten kaçınıyor ve bugünden sonra ne olacağı önemsiz ve ikincil bir mesele haline geliyor” diye ekliyor.

Sereh'e göre, “karar vericiler sonrasında ne olacağı, savaştan ne elde edeceğimiz, ertesi gün ne olacağı, hayatta kalan rehinelerin kaderinin ne olacağı ve İsrail'in bizi bekleyenlere hazır olup olmadığı sorularını cevaplamaktan korkuyorlar. Tüm bu sorular, Netanyahu hükümeti için duyulan korkudan kaynaklanan siyasi nedenlerle cevapsız kalıyor.” Sereh “Savaş ve İsrail'in yaklaşımları arasındaki tüm bu kafa karışıklığı bizi bu duruma, bu tehlikeli yol ayrımına getirdi” uyarısında bulunuyor.

 Netanyahu sorumluluktan kaçıyor

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Netanyahu liderliğindeki siyasi kadronun, kısmi rehine takası tekliflerini reddetmekte ve Gazze şehri ile Gazze Şeridi'nin merkezini işgal etme planını sürdürmekte inat etmesi, orduyu, rehinelerin aileleriyle görüşmeye ve onlara açıkça “çatışmanın tehlikeli olduğunu ve kısa sürede bitirilemeyecek bir savaş alanına dönüşecek bölgelerde yaşayan rehinelerin olup olmadığını bilmediğini” bildirmeye sevk etti.

Gazze'de, binanın havaya uçurulmasının ardından Katz, operasyonun ileri aşamasının başladığını duyurdu. Operasyon ilk aşamalarında tüm binaların yıkılmasını ve Gazze'nin dümdüz edilmesini içeriyor. Bu hedef aynı zamanda Gazzelilere evlerini terk edip güneye gitmeleri için baskı yapmanın bir yolu. Nüfusun en az yüzde 30'unun, yani yaklaşık 300 bin Filistinlinin evlerini terk etmeyi reddedeceği tahmini gerçekleşirse, ordunun çatışmada karşılaşabileceği zorluklar, saldırı planına önemli bir engel teşkil edecektir. Sakinler arasında yaşanması beklenen ölümler ve yaralanmalar sebebiyle gösterilecek uluslararası tepki de buna ekleniyor.

Bu değerlendirmeler karşısında Netanyahu geri adım atmayı reddediyor. Güvenlik ve askeri uzmanlara göre, pratikte, bu operasyonun olası sonuçları ve yansımaları konusunda sorumluluk almayı reddediyor; tıpkı savaşın başlangıcından bugüne kadar Devlet Denetçisi raporunun kendisine yüklediği sorumluluğu kabul etmediği gibi.

Ders Çıkarmak

Devlet Denetçisi raporunun vurguladığı temel başarısızlık, yalnızca savaşın başlangıcından bu yana geçen dönemde değil, aynı zamanda 2006'daki İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana da dersler çıkarılmamış olmasıdır. İsrail hükümetlerinin hiçbiri ders çıkarmadı ve bu yılların çoğunda hükümete Netanyahu başkanlık ediyordu. Bugün, savaştan yaklaşık iki yıl sonra, hükümet önceki dönemden de ders çıkarmayı reddediyor.

IDF Operasyon Müdürlüğü'nün eski başkanı Israel Ziv, iki yıllık savaş hakkında bir araştırma yaptı ve bu süre zarfında savaşta önemli rol oynayan komutanlarla görüştü. İsrail'in Hamas'ı yenemeyeceği sonucuna vardı. Ordunun iki yıl içinde Hamas savaşçılarının yüzde 60'ını etkisiz hale getirdiğini tespit etti. Geriye kalan yüzde 40'lık kısım, yani 15 binden fazla savaşçı, İsrail ordusuna karşı bir güç oluşturuyor. Bunlara bir de Hamas’ın bünyesine kattığı yüzlerce yeni savaşçı ekleniyor. Ama Ziv, çoğunluğu 18 yaşın altında ve eğitimsiz gençler oldukları için yeni savaşçıları etkisiz bir güç olarak görüyor.

Ziv, ordunun Hamas liderliğinin yüzde 90'ını etkisiz hale getirmeyi başardığını ve bunun başlı başına mevcut çatışmalara devam etmeye gerek olmadığı anlamına geldiğini belirtiyor. “Karar vericiler tarafından 7 Ekim'in tekrarlanmasını önlemek için savaşın sürdürülmesinin gerekliliği konusunda öne sürülen tüm söylemler artık geçerli değil. Çünkü Hamas veya herhangi bir örgüt, böyle veya buna benzer bir saldırıyı gerçekleştirmek için kendini yeniden yapılandırmak istiyorsa, en az 10 yıla ihtiyacı olacaktır. Bu da, bugünden itibaren hazırlıklara başlar ve şu anda sahip olmadığı muharebe, askeri ve örgütsel kabiliyetlere sahip olursa mümkün. Ne var ki Hamas şu anda bunların hiçbirine sahip değil.”

İsrailliler için tehlike

Bu savaşın devam etmesinin bir diğer tehlikesi de, diğer cephelerin açık kalmasına neden olması ve İsrail'i, özellikle Yemen'den gelecek füze tehdidine maruz bırakmasıdır. Güvenlik uzmanları, özellikle Devlet Denetçisi raporunun çeşitli bölgelerde İsraillilerle başa çıkmadaki başarısızlıkları ortaya koymasının ardından, bu konuda uyardı.

Devlet Denetçisi, sivil savunmada ciddi bir örgütlenme ve yetkinlik eksikliğinin damga vurduğu Aksa Tufanı savaşının iki yılı boyunca sivil cephedeki tehlikeli boyuta dikkat çekti. Geçtiğimiz iki yılda olduğu gibi, bugün de, özellikle Gazze'ye ilk kez savaşmak üzere gönderilen askerlerin eğitimi veya işgal operasyonları için eğitilmemiş yedek askerler için hiçbir hazırlık yapılmadı.

Rapora göre, Netanyahu ve Smotrich, “merkezi bir organın kurulmaması ve birden fazla, koordineli olmayan iletişim merkezlerinin bulunması nedeniyle, sivil durum hakkında tam bir resmin yokluğun”ndan sorumlu.

Rapora göre, başarısızlıklar ve boşluklar İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana devam ediyor. Raporda, “2006'dan bugüne, çoğunluğu Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetleri dersler çıkarmadı ve iç cepheyi ele almak için önerilerde bulunmadı. 7 Ekim'den sonra İsrail'deki duruma rağmen, acil durumlarda sivil alanı yönetmek için tam yetkili tek bir organ atanmadı ve net operasyonel prosedürler ve esaslı kararlar alınmadı” ifadeleri yer aldı.

Devlet Denetçisi, siyasi tarafları bu başarısızlıkları gidermek için derhal harekete geçmeye çağırdı ve “ülkenin kapsamlı ve devam eden bir savaşın ortasında olduğunu” vurguladı. Raporda, 7 Ekim'den sonra sivil savunmayı yönetecek mekanizmalar kurma girişimlerinin başarısız olduğu da belirtildi. Ekonomik ve Sosyal Konsey, işletmelere tazminat, istihdam sorunları ve psikolojik hizmetler gibi acil ihtiyaçları ele almadı.

Devlet Denetçisi tarafından gündeme getirilen bu ve diğer hususlar, Aksa Tufanı savaşından 700 gün sonra İsrail gündemine hakim olmaya devam ediyor. Gazze işgalinin bir yıl daha sürmesi beklenirken, ekonomik durum kötüleşmeye devam ediyor, yaşam maliyeti artıyor ve İsrailliler kötüleşen ekonomik durum nedeniyle kendilerini daha az güvende ve emniyette hissediyor. Bu durum, İsrail'in son iki yılın en tehlikeli ve en kötü dönemine girdiğini gösteriyor.