ABD’nin Afganistan'dan çekilmesi, Çin ile mücadelesine yardımcı olur mu?

Pekin boşluğu doldurmaya hazır bir alternatif olarak yerini korurken Washington'ın geri çekilme hamlesi Hindistan'ın güvenliğine zarar verecek

Afganistan'da ABD birliklerine ait Bagram Hava Üssü, Çin'e Hint-Pasifik bölgesindeki herhangi bir ABD üssünden daha yakın bir konumdadır (AFP)
Afganistan'da ABD birliklerine ait Bagram Hava Üssü, Çin'e Hint-Pasifik bölgesindeki herhangi bir ABD üssünden daha yakın bir konumdadır (AFP)
TT

ABD’nin Afganistan'dan çekilmesi, Çin ile mücadelesine yardımcı olur mu?

Afganistan'da ABD birliklerine ait Bagram Hava Üssü, Çin'e Hint-Pasifik bölgesindeki herhangi bir ABD üssünden daha yakın bir konumdadır (AFP)
Afganistan'da ABD birliklerine ait Bagram Hava Üssü, Çin'e Hint-Pasifik bölgesindeki herhangi bir ABD üssünden daha yakın bir konumdadır (AFP)

Tarık eş-Şami
Washington’ın yüksek maddi ve insani maliyeti nedeniyle Afganistan savaşındaki rolünü sonlandırma ve ülkedeki tüm Amerikan askerlerini geri çekme kararının siyasi gerekçeleri üzerinde uzlaşılmasına ve ABD'nin Afganistan’da bir devlet inşa etme konusundaki başarısızlığına rağmen Joe Biden yönetimi, bu geri çekilmenin Çin ile jeopolitik ve stratejik rekabete katkıda bulunacağını öne sürerek Washington'daki pek çok kişiyle anlaşmazlık yaşıyor. Peki, Washington’daki görüş ayrılıkları neden kaynaklanıyor? Afganistan’ın, Çin ile kara sınırı olup Amerikan askerlerine ev sahipliği yapan tek ülke olması ve Hint-Pasifik bölgesindeki Çin'e en yakın ABD askeri üssü olan Bagram Hava Üssü’nün de Afganistan’da bulunması göz önüne alındığında bu geri çekilme Çin'in yararına olmaz mı?

Mantıklı gerekçeler
Washington’daki gözlemciler, Başkan Biden'ın Afganistan'daki tüm askeri personeli geri çekme ve ABD'nin çatışmadaki rolüne son verme kararının birçok stratejik ve siyasi gerekçesi bulunduğunu ve daha önce planladığı gibi bir Afgan devleti inşa etme çabalarının başarılı olamayacağının anlaşılmasının ardından Taliban Hareketi’nin yıllardır süregelen kontrgerilla eylemlerinden uzaklaşmanın mantıklı olduğunu düşünüyorlar. Ayrıca birçok gözlemci, ABD’nin Afganistan'daki askeri operasyonlarını sürdürmenin maliyetinin oldukça yüksek olduğuna inanıyor. Ancak en önemli etken, Taliban Hareketi’nin yardım ettiği ve ev sahipliği yaptığı El Kaide tarafından 11 Eylül 2011 tarihinde New York'ta gerçekleştirilen terör saldırılarının ardından ABD askerlerinin Afganistan'daki operasyonlarının başlamasının 20’inci yıl dönümü yaklaşırken, Amerikan kamuoyunda hakim olan savaşın devam etmesinden duyulan rahatsızlık ve gerginliktir. Mevcut ABD Başkanı Biden ile eski ABD Başkanı Donald Trump'ın hemfikir olabileceği tek konunun Afganistan’dan çekilmek olduğuna şüphe yok. Biden'ın Afganistan'dan çekilme ve 11 Eylül saldırılarının yıldönümünde çekilmeyi tamamlama kararı, Trump'ın bir basın açıklamasında alışılmadık şekilde övdüğü bir karar oldu.

Yanlış gerekçe
Fakat, Biden yönetiminin Afganistan'dan tam geri çekilmenin ABD’nin Çin ile arasındaki jeopolitik ve stratejik rekabetteki konumunu güçlendireceğini ve Afganistan'da konuşlu askerler, uzmanlar, teçhizat ve sistemler, başka bir yere yeniden konuşlandırma sürecindeyken Çin’in Asya'daki meydan okumasıyla başa çıkabilmek için mevcut tüm araçları ve yolları sağlayacağını öne sürdüğü bir gerekçe, birçok stratejist açısından tamamen yanlış.
Bu gerekçeye göre ABD, ana kaynaklarını Afganistan'da Amerikan ulusal güvenliğine yalnızca ikincil bir tehdit oluşturan sonu gelmez bir soruna ayırmamalıdır. Ancak Washington’ın sahip olduğu her şeyi ve Amerikan ulusal güvenlik kurumlarının tüm çabasını, Pekin'e odaklamasını gerektiren Çin tehdidiyle mücadeleye adaması gerekir ve bu, başka herhangi bir konuyla dikkatin dağıtılmaması gereken saf bir çaba olmalıdır.
Söz konusu gerekçeye göre sonuç ister Afganistan’da uzayan bir iç savaş olsun, isterse Kabil'deki seçilmiş hükümetin düşmesi olsun hiçbir durum ABD’nin ulusal çıkarlarını önemli ölçüde etkilemeyecektir.

Yanıltıcı strateji
Ancak, ABD’li bazı ulusal güvenlik uzmanları, bu düşünceyi yanlış buluyorlar. Çünkü onlara göre tüm askerlerin geri çekilmesi kötü ve yanıltıcı bir coğrafi strateji ve bu strateji, ABD’nin Afganistan'da az sayıda da olsa askeri varlığını sürdürülmesinin Çin ile rekabeti çeşitli nedenlerle engellemek yerine artıracağını hesaba katmıyor.
Öte yandan Afganistan, ABD'nin Çin ile stratejik olarak rekabet ettiği Asya sahasının bir parçası ve ABD için coğrafi olarak büyük öneme sahip. Afganistan’da ABD birliklerine ait Bagram Hava Üssü,  Hint-Pasifik bölgesinde Çin’e diğer tüm ABD askeri üslerinden daha yakın bir konumda bulunuyor. Ayrıca Afganistan, Çin'le kara sınırını paylaşan ve aynı zamanda ABD güçlerine ev sahipliği yapan tek ülkedir. ABD güçlerinin Afganistan’dan geri çekilme işlemi tamamladığında, bir sonraki en yakın ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) üssü, Çin'den bin 300 mil uzaklıktaki Katar'daki üs olacak.

Pekin alternatif olmaya hazır
Buna karşın Pekin, eski Başkan Donald Trump'ın Afganistan'dan çekileceğini açıkladığı geri çekilmenin ardından oluşacak boşluğu doldurmak için mümkün olan her türlü çabayı gösteriyor. Çin bu doğrultuda Kamboçya'dan Cibuti'ye Hint Okyanusu boyunca askeri üslerin güvenliğini sağlamak için başka yerlerden yararlandığı yatırımlara dayanan ‘Kuşak ve Yol Girişimi'nin Afganistan’ı da kapsayacağını duyurdu.
Uzmanların tahminlerine göre Çin Hava Kuvvetleri’nin önümüzdeki yıllarda, ABD ve NATO askerlerinin Bagram Hava Üssü’ndeki yerini alması şaşırtıcı olmayacak. Afgan hükümetinin, ABD'nin bırakacağı boşluğu doldurma konusunda çaresiz kalacak olması da, Çin'in Afganistan dışında Asya'nın orta ve güneybatısındaki stratejik nüfuzunu büyük ölçüde artıracaktır. ABD, Çin'in Batı Pasifik'teki istikrarsızlaştırıcı davranışlarıyla mücadele için güçlü ittifaklara sahipken, Afganistan, Çin'in batı bölgesine yakın tek NATO varlığı olmaya devam ediyor. Bu nedenle Washington, Çin’e karşı sahip olduğu avantajlardan vazgeçmemelidir.

Hindistan zarar görecektir
Diğer yandan ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin yarattığı boşluk, Çin tehdidine karşı ABD'nin en önemli yeni stratejik ortağı olan Hindistan'ın güvenliğine de zarar verecektir. Hindistan, Biden yönetiminin en başarılı stratejik girişimleri arasında yer alan ve Hint-Pasifik bölgesindeki geleneksel ve geleneksel olmayan güvenlik sorunlarını ele almak için iletişim seviyesini en üst düzeye çıkararak güvenlik koordinasyonu kurduğu ülkelerden biridir. ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya ile dörtlü bir güvenlik koordinasyon grubu oluşturarak bölgedeki söz konusu sorunları ele alıyor.
ABD, Hindistan'ın gücünü denizcilik alanında yansıtabilmesi ve Hint Okyanusu'nun kuzeyinde önemli ve saf bir güvenlik kaynağı olabilmesi konusunda bir çıkarı olduğu açıktır. Ama eğer Afgan hükümeti, ABD’nin çekilmesinden sonra Hindistan'ın kuzey kesiminde güvenliğini etkileyen yeni ortaklar arar ve hükümet Taliban'ın eline geçerse Çin'in bölgedeki stratejik varlığını artması muhtemeldir. Aynı zamanda Pakistan'ın Afganistan'daki nüfuzu da artacaktır. Böylece aşırılık yanlılarının da Pakistan üzerindeki nüfuzları artacaktır. Hindistan, daha fazla kaynağını ve dikkatini, Hint Okyanusu ve deniz etki alanından uzağa, zayıflamış cephesine yani kuzey sınırına yönlendirmek zorunda kalacaktır. ABD'nin Afganistan’dan geri çekilmesi dörtlü güvenlik grubundaki ülkelerden biri olan Hindistan'ı konumunu güçlendirmek yerine, engelleyecektir.

Taliban Hareketi’nin elde ettiği zaferin yansımaları
Tüm bunların yanı sıra Taliban Hareketi’nin basın tarafından aktarılacak olan zaferiyle ilgili görüntüler, ABD'nin Afganistan'dan çekilme kararı konusunda biraz sessiz kalan Asyalı müttefikleri nezdinde Washington’ın güvenilirliği üzerinde güçlü bir etkiye sahip olacaktır. Ancak zafer kazanan Taliban'ın demokratik yönetimden geriye kalanları da parçaladığına ve kadınların elde ettiği kazanımları inkar ettiğine dair görüntüler ortaya çıkarsa bunlar, ABD'nin bölgelerindeki ortak demokratik değerlere bağlılığını sık sık kıyaslayan ve sorgulayan müttefiklerin bilinç altına, ‘ABD'nin başarısızlığının resmi’ olarak kazınacaktır.
Asyalı müttefiklerin, Çin ve Kuzey Kore ile başa çıkmak için bölgelerine daha fazla kaynak yönlendirmeyi tercih edecekleri doğrudur, ama ABD’nin dünyanın başka yerlerindeki nüfuzunun azalmasına ilişkin örnekleri görmezden gelemeyecekleri de bir gerçek.

ABD yeniden geri dönebilir mi?
Belki de ABD’nin geri çekilme sonrası için en olası senaryo, Amerikan güçlerinin yeniden geri dönmesidir. Taliban Hareketi, Afganistan'ın kontrolünü ele geçirdiğinde ve DEAŞ, Irak ve Suriye'nin bazı yerlerini kontrol altına aldığında bu güvenli limanlar, yalnızca ABD'ye karşı değil,  aynı zamanda Avustralya ve Endonezya gibi Hint-Pasifik'teki büyük müttefiklerin ve ortakların güvenliğine karşı saldırılar düzenleyen onlarca savaşçı üretti.
Çünkü Afganistan'ın geleceği ile ABD'nin ve Hint-Pasifik'teki müttefiklerinin güvenliği arasında bir ayrım yok. ABD, tamamen geri çekilirse kaynak ve para tasarrufu uzun sürmeyecektir. Zira önceki dersler, bu tür senaryolara işaret etmektedir. ABD, 2011 yılında tüm Amerikan askerlerini Irak'tan geri çektiğinde, radikal İslamcı bir gücün İngiltere büyüklüğünde bir alanı işgal edip, Irak hükümetini devirmek ve tüm petrol faaliyetlerini kontrol etmekle tehdit etmesinden ve Ezidilere karşı soykırım yapmasından iki buçuk yıl sonra dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Amerikan askerlerini yeniden Irak’a göndermek zorunda kaldı. Eğer ABD, Afganistan'dan tamamen çekilirse bu senaryo yakında tekrarlayabilir.
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.