ABD’nin Irak’taki saldırıları, İran yapımı dronların saldırılarının ardından geldi

ABD askerleri, Irak’taki Balad askeri üssünde bir F-16 savaş uçağına bakıyor (Reuters)
ABD askerleri, Irak’taki Balad askeri üssünde bir F-16 savaş uçağına bakıyor (Reuters)
TT

ABD’nin Irak’taki saldırıları, İran yapımı dronların saldırılarının ardından geldi

ABD askerleri, Irak’taki Balad askeri üssünde bir F-16 savaş uçağına bakıyor (Reuters)
ABD askerleri, Irak’taki Balad askeri üssünde bir F-16 savaş uçağına bakıyor (Reuters)

Yakın zamanda Irak’taki bazı ABD askeri bölgelerine İran yapımı insansız hava araçlarıyla gerçekleştirilen bir dizi karmaşık saldırının ardından ABD Başkanı Joe Biden, Irak- Suriye sınırında İran’a yakın iki gruba ait bölgelere hava saldırısı başlatma kararı aldı. CNN’e göre ABD’li yetkililer, bu araçların, ABD gözetimi ve savunmasından kaçabildiğini söyledi.
Bir ABD askeri yetkilisi, CNN’e yaptığı açıklamada, bu saldırılarının en sonuncusunun, bu ayın başlarında ABD askerleri ve diplomatlar tarafından kullanılan Bağdat Havalimanı’nın bir girişinde bir insansız hava aracının (dron) infilak etmesiyle gerçekleştiğini belirtti. Geçen Nisan ayında bir insansız hava aracının, Erbil yakınlarındaki CIA’e bağlı bir alana zarar verdiği ifade edildi.
Pentagon’a göre pazar gecesi Irak- Suriye sınırında İran’a yakın iki gruba ait bölgelere yönelik düzenlenen hava saldırıları, Iraktaki ABD kuvvetlerine ve tesislerine karşı insansız hava araçları kullanan Tahran destekli milisler tarafından kullanılan hedeflere yönelikti.
ABD istihbaratı ve askeri personeli, İran yapımı bu yeni daha sofistike insansız hava araçlarının, ABD kuvvetlerine karşı oluşturduğu büyük tehlike konusunda birkaç aydır uyarı yapıyor. Zira bu küçük, sabit kanatlı dronların bazıları, uzak bir yerden bir pilot tarafından yönlendirilmek yerine, ABD gözetim sistemleri tarafından görülmelerini zorlaştıran Küresel Konumlandırma Sistemini (GPS) kullanıyor.
Eski bir istihbarat yetkilisi, “CIA şu an bu konuya büyük bir önem veriyor” dedi.
Irak’ta ABD güçlerine yönelik füze saldırıları, neredeyse rutin hale geldi. Genellikle intihar uçağı olarak adlandırılan bu yeni İran yapımı insansız hava araçları, istihbarat ve ABD askeri personeli açısından İran tarafından doğrudan bir tırmanış olarak görülüyor.

Yeni insansız hava aracı teknolojisi
Raporlar, patlayıcı taşıyan yeni insansız hava araçlarının farklı boyutlarda olduğunu ve 30 kilograma kadar patlayıcı madde taşıyabildiklerini ortaya koydu.
Mevcut ve eski ABD yetkilileri, dronların ABD yapımı ‘MQ-9 Reaper’ dronlarından daha küçük ve daha az ölümcül olduğunu söylüyor, ancak İran yapımı dronlar benzersiz bir tehdit oluşturuyor.
Eski istihbarat yetkilisi, CNN’e yaptığı açıklamada, “Geçmişte uçağı kontrol etmek veya düşürmek için uçak ile onu yönlendiren arasındaki bağlantı aracılığıyla uçağı bozmaya çalışırdık. Yapmaya çalıştığımız buydu. Ama şu an GPS ile bir bağlantı yok. Bozacak ve kontrol edilecek bir şey yok” dedi.
Askeri yetkililer, bir yıldan fazla bir süredir bölgede insansız hava araçlarının yayılmasıyla ilgili endişelerini dile getiriyor.
Yakındaki bir hedeften fırlatılan bir füzenin aksine insansız hava araçlarının, çok daha uzağa uçması ve her yerden fırlatılması mümkün.
Ortadoğu’daki en yüksek rütbeli ABD generali olan General Kenneth McKenzie, insansız hava araçlarının bölgede ABD güçleri açısından en büyük tehdit olduğunu ifade etti.



Dalay Lama: 130 yaşımı görmek istiyorum

14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)
14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)
TT

Dalay Lama: 130 yaşımı görmek istiyorum

14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)
14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)

Tibet Budizmi'nin ruhani lideri 14. Dalay Lama Tenzin Gyatso cumartesi günü sürgündeki binlerce Tibetli'yle buluştu. 

Dünyanın dört bir köşesinden gelen takipçileri, 14. Dalay Lama'nın onlarca senedir yaşadığı Dharamshala yakınlarındaki büyük tapınakta bir tören düzenledi.  

6 Temmuz'da 90 yaşına girecek 14. Dalay Lama'nın çok uzun bir yaşam sürmesi için duacı oldular. 

Tenzin Gyatso törende yaptığı ve eş zamanlı olarak farklı dillere çevrilen konuşmasında Budistlerin ruhani koruyucularından birine işaret ederek şu ifadeleri kullandı:

Şu ana kadar elimden gelenin en iyisini yaptım. Avalokiteśvara'nın da desteğiyle 30-40 yıl daha yaşayıp duyarlı varlıklara ve Budizm öğretilerine hizmetimi sürdürmeyi umut ediyorum.

14. Dalay Lama, aralıkta Reuters'a yaptığı açıklamada 110 yaşına kadar yaşayacağını öngörmüştü. 

Tenzin Gyatso, ölümünden sonra Tibet'teki Budizm geleneğinin süreceğini belirterek, bu unvanı taşıyan son kişi olmayacağını önceki günlerde söylemişti.

Ruhani lider, 1587'de oluşturulan Dalay Lama unvanının yeni bir reenkarnasyonla süreceğini ifade etmişti.

Halefinin belirlenmesinde tek yetkinin kendi kurduğu Gaden Phodrang Vakfı'na ait olacağını söyleyen Tenzin Gyatso, 15. Dalay Lama'nın Çin sınırları dışında "özgür dünyada" doğacağını da yinelemişti. 

Gyatso'nun "Çin dahil herhangi bir ülke tarafından siyasi amaçlarla seçilen bir adayın tanınmaması gerektiğini" vurgulamasına Pekin'den tepki gelmişti. 

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning, yeni Dalay Lama'nın Pekin yönetimi tarafından onaylanması gerekeceğini savunmuştu.

Tibet Budizmi'ne göre Dalay Lama, reenkarne olacağı bedeni kendisi seçebiliyor. 

Tenzin Gyatso, 1940'ta Dalay Lama’nın 14. reenkarnasyonu olarak Tibet Budizmi'nin ruhani liderliğini yapmaya başlamıştı.

Gyatso, Çin birliklerinin Tibet'in başkenti Lhasa'da 1959'da patlak veren bağımsızlık yanlısı ayaklanmayı bastırmasının ardından bölgeyi terk etmiş ve Hindistan'ın kuzeyindeki Dharamshala kentine yerleşmişti. Burada sürgündeki Tibet meclisi ve hükümetini kurmuştu.

Himalaya Dağları'nın kuzeyinde yer alan 2,5 milyon kilometre genişliğindeki Tibet Platosu, deniz seviyesinden ortalama 4 bin 380 metre yüksekliğiyle "dünyanın çatısı" diye biliniyor.

Tarih boyunca yarı göçebe Tibet halkının yurdu olan bölge, 1951'de imzalanan 17 Nokta Anlaşması'yla Çin'in egemenliğine girmişti. Pekin yönetimi, bunu "Tibet'in barışçıl özgürleşmesi" diye adlandırmıştı.

Independent Türkçe, AFP, Reuters