Fransa savunma alanında stratejik değişim başlattı

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz cuma günü ülkesinin Sahel Bölgesi’ndeki stratejisine ilişkin konuşma yaptı. (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz cuma günü ülkesinin Sahel Bölgesi’ndeki stratejisine ilişkin konuşma yaptı. (AP)
TT

Fransa savunma alanında stratejik değişim başlattı

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz cuma günü ülkesinin Sahel Bölgesi’ndeki stratejisine ilişkin konuşma yaptı. (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz cuma günü ülkesinin Sahel Bölgesi’ndeki stratejisine ilişkin konuşma yaptı. (AP)

Fransa ve NATO’daki müttefikleri, olası bir savaşa hazırlık için yoğun Estonya ormanlarında tatbikatlar gerçekleştirirken uzaktan silah sesleri duyuluyor, bir Leclerc tankı, jilet gibi keskin tellerle engellenen bir yolu açıyordu.
Leclerc tank birliğinde takım komutanı olan Kevin, AFP’ye şu açıklamalara bulundu:
“Buralar bataklık ve ormanlık alanlardır. Bir ağacın yıkılması sorun değil, ancak 50 ağacın yıkılması alanın daha karmaşık bir hal almasına neden olur. Her iki alanda da çalışmak neredeyse imkansızdır. Ama her 6 saniyede bir top atabiliriz. Zırhlı araç edinme talepleri yeniden artmaya başladı. Çok yoğun muharebeler için yapılmış bir mekanizma üzerinde çalışıyoruz.”
Bu anlayış, erlerden en üst rütbeli yetkililere kadar herkeste yankı buluyor. Çünkü bu, onlarca yıl sürecek en radikal stratejik değişikliklerden biri olarak gösteriliyor.
Fransız ordusu, tıpkı müttefikleri ve Sahel bölgesinde uzun süredir karşı karşıya olduğu terörist gruplar gibi oldukça hareketli, ama donanımsız, düzensiz bir düşmana karşı isyan bastırma ve asimetrik savaş yöntemlerini tercih ediyor. Ancak Fransız yetkililer, gelecekteki olası bir savaşın donanım bakımından eşit güçler arasında daha ölümcül ve yorucu bir savaş olacağına ve daha fazla asker gerektireceğine inanıyorlar.
Karada, denizde, havada, uzayda ve siber dünyada birbirine bağlı silahlarla, özellikle de bir muharebe bilgi sistemi ile birbirine bağlanan ‘Akrep’ programının zırhıyla kapsamlı bir savaş olması bekleniyor. Fakat bu, ileri teknolojiyle ‘güçlendirilmiş’ bir askerin artık siper kazmayacağı anlamına gelmiyor. Söz konusu olası savaş, birkaç gün içinde Fransa Silahlı Kuvvetleri’nin yeni Genelkurmay Başkanı olacak olan General Thierry Burkhard’ın liderliğinde her yıl 14 Temmuz'da kutlanan Fransa Ulusal Günü vesilesiyle düzenlenen askeri geçit töreninin de odak noktası. General Burkhard kısa bir süre önce Fransız basınına şu açıklamada bulundu:
“Savaşın doğası değişiyor. Ülkeler kendilerini yeniden silahlandırdılar ve artık iradelerini dayatmak için güç kullanmaktan çekinmiyorlar. Bugün Sahra Altı Sahel Bölgesi’nde istihdam bin ila bin 200 savaşçı arasında değişiyor. Ama yarın taburlar ve takımlar düzeyinde, yani 8 bin ile 25 bin arası askerin katıldığı bir savaş patlak verecek.”
Bu nedenle Fransa, 2023 başlarında daha önce eşi benzeri görülmemiş bir tatbikat olan ve 4 ay sürmesi beklenen Orion Tatbikatı’nı 5 bin ila 7 bin askerin katılımıyla gerçekleştirmeyi planlıyor. Ancak tatbikata katılan asker sayısı 10 bin ile rekor seviyeye de ulaşabilir.
Fransa Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan General Vincent Guionie, sadece tank sayısında değil, tüm alanlarda bir artışın olduğunu belirtirken bunun daha fazla askerin eğitilmesi için gerçekleştiği bilgisini verdi. Fransa'nın müttefiklerinin ve muhaliflerinin çoğu aynı stratejiyi takip ediyor. ABD merkezli düşünce kuruluşu RAND’da savunma analisti olan Scott Boston konuya dair şu değerlendirmede bulundu:
“Özellikle çok büyük kara kuvvetlerine sahip düşmanlara karşı geleneksel caydırıcılık ve büyük ölçekli savunma misyonları temel odak noktası olarak ön plana çıkıyor. Tanklar, onlar için oldukça önemli.”
Ancak bu dönüşüm zayiatsız bir şekilde atlatılamayacak. Mevcut askeri programlama yasası (2019-2025) önceki metinlerden daha net olsa da asimetrik savaş için gereken hızı korurken tüm alanlarda sayıları artırmak için büyük yatırımlar yapılması gerekiyor.
Tanklar tarihi konusunda uzman olan bağımsız araştırmacı Kami Harley Vargas, AFP'ye yaptığı değerlendirmede, yüksek sayıdaki mühimmatın oldukça pahalıya mal olacağını söyledi. Vargas, “İki tarafı uzlaştırmak mümkün değil mi? Fransız ordusu iki duruma da eşit derecede önem vermeye çalışıyor” ifadesini kullandı.
Ancak tüm bunlara rağmen motosikletlerden atılan havan mermileri ve el yapımı patlayıcılar yarın yok olmayacak. Sahel Bölgesi, Afganistan veya Irak'takiler gibi operasyonlar da geçmişte kalmayacak.
Dünya genelinde jeopolitik bir gerilim hüküm sürerken sağlık krizi, yıllar önce başlayan bir eğilime hız kazandırdı.
Batılılar bölgede Türkiye, İran ve Rusya’dan endişeli.
Fransa Başbakanı Jean Castex, geçtiğimiz ay bu bağlamda yaptığı bir açıklamada, havada ve denizde yaşanan çatışmaların ikiye katlandığını ve bölgesel güçlerin uluslararası hukuka saygı duymadan stratejik pozisyonlar aldığını belirtti. Büyük bir terör tehdidi ile karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Castex, buna güçlerini korumak isteyen bazı ülkelerin artan iştahının eklendiğini söyledi.
General Guionie'nin “Düşmana karşı sert olmamız, zor koşullarda sebat etmemiz ve çatışma alanlarımızı genişletmemiz gerekiyor” ifadelerindeki gibi; bu fikir ordu tarafından stratejik seçeneklere dönüştürülebilir.



Irak seçimlerinde Sünni koltuklar için kıyasıya rekabet... Birleşecekler mi?

Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
TT

Irak seçimlerinde Sünni koltuklar için kıyasıya rekabet... Birleşecekler mi?

Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)

Mueyyed et-Tarfi

Irak’ta birkaç gün sonra yapılacak seçimler yaklaşırken, seçim yarışına katılan Sünni liderler arasındaki açıklamaların şiddeti artmış ve Sünni liderler arasında siyasi karalama kampanyası başlamış görünüyor.

Toplam 329 sandalyeden 15’ine sahip olan ve Sünni nüfusun güçlü olduğu Anbar vilayetinde, Takaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi ile Azm İttifakı lideri Müsenna Samarrai arasında karşılıklı suçlamalar arttı. İki rakip lider, önceki hükümet kabinesinde görev yapan bakanların performansına ilişkin olarak birbirlerini yolsuzluk ve yetersizlikle suçladı.

12 sandalyeye sahip Sünni çoğunluklu Salahaddin vilayetinde, Sünni liderler arasındaki söylemler, eyaletin sandalyeleri için verilen mücadelenin doruk noktasında hakaret boyutuna ulaştı.

Her ne kadar bu anlaşmazlık yeni olmasa da, Sünni bölgelerde aday sayısının artması, herhangi bir Sünni liderin mezhep grubuna ait sandalyelerin çoğunluğunu elde etmesini zorlaştırıyor. Ayrıca, Sünni liderlerin yeniden birleşmesi ve 2005’ten bu yana süregelen siyasi dengeye göre (Başbakan’ın Şii, Cumhurbaşkanı’nın Kürt, Meclis Başkanı’nın ise Sünni olması geleneği) parlamentonun Sünni başkanını belirleme konusunda uzlaşmaları da oldukça güç görünüyor.

Siyasi gözlemcilere göre, Meclis Başkanlığı makamı büyük bir çekişmeye sahne olacak; bu yarışı, Şii ve Kürtlerle anlaşmaya varabilen kişi kazanacak.

Yeni bir Sünni siyasi sınıf

Bu bağlamda, el-Mustansıriyye Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü İsam el-Fili, zorlukları anlayamayan yeni bir Sünni siyasi sınıfın ortaya çıktığını ve bunun Sünni topluluk içindeki çatışmaları şiddetlendirdiğini, bölünmelere yol açtığını, ittifakları karmaşıklaştırdığını ve meclis başkanlığı konusunda anlaşmaya varılmasını zorlaştırdığını belirtti. El-Fili, “Topluluğun karşı karşıya olduğu siyasi zorlukların doğasını ele alma veya anlama becerisinden yoksun bir siyasi sınıfın ortaya çıkması, topluluğun sözlü tacize varan medya çatışmalarına karışmasına yol açarak, bu Sünni siyasi sınıfın birden fazla parti tarafından ele geçirilmesinin önünü açtı” dedi. Önde gelen Sünni liderlerin seçimlerde veya siyaset sahnesinde yer almamasının toplum için bir sorun yarattığını belirten el-Fili sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı zamanda, Sünni cemaat içinde rekabet denen şeyin dışında hareket eden sessiz sesler de var. Sonuç olarak, çeşitli bileşenler aracılığıyla ve hiçbir tarafı rencide etmeden Sünni cemaati aşan listeler oluşturmayı başardılar.”

El-Fili, “Şii birliği artık eskisi kadar güçlü değil. Önceki aşamada, Sadr Hareketi veya diğerlerinin varlığıyla Şii evi tek bir bütün oluşturuyordu” dedi.

Sünniler arasındaki anlaşmazlık ve Meclis Başkanlığı makamı

El-Fili, Sünniler arasında Meclis Başkanlığı makamı konusunda anlaşmaya varmanın zor olacağı sonucuna vardı. “Çünkü güçlü bir geri dönüş yapan Muhammed el-Halbusi gibi bazı liderler güçlerini göstermek istiyor. Ancak hem Şii hem de Sünni kamplarda birçok muhalifleri var.”

Tartışma hiçbir etki yaratmayacak

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Gazeteci yazar Basim eş-Şara ise ‘seçim öncesindeki sözlü tartışmanın Sünniler arasındaki ittifaklara hiçbir etkisi olmayacağını ve Meclis Başkanlığı makamının Sünni bloklar arasında bir anlaşmazlık konusu olacağını’ düşünüyor. Eş-Şara, “Sünni liderler arasındaki bu söylem yeni değil. Son seçimlerde, Halbusi ile İslam Partisi'ndeki rakipleri ve diğer Sünni liderler arasındaki medya söylemi sözlü savaşa dönüştü, ancak seçimlerden sonra hükümet pozisyonları bölündü. Bu güçler arasındaki tartışma, özellikle Halbusi ve Samarrai arasında, her zaman söylem ve seçim çatışmalarıyla domine ediliyor. Ancak bu medya söylemi, yeni hükümetin oluşumunu ve seçimlerden sonra hükümet pozisyonlarının atanması konusunda aralarındaki anlaşmayı etkilemeyecek” şeklinde konuştu.

Ulusal uzlaşma kararı

Basim eş-Şara, mevcut gerilim ortamında hiçbir Sünni ismin Sünni sandalyelerin çoğunluğunu elde etmesinin mümkün olmadığını belirterek, “Parlamenter teamüle göre Sünnilere ayrılan meclis başkanlığı konusunda uzlaşmak zor görünüyor. Bu durum, Kürtler ve Şiilerle ulusal bir mutabakat arayışına yöneltebilir” dedi. Eş-Şara, “Takaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi’ye karşı Kürt tarafının bir ‘veto’su olabilir. Bu nedenle bazı Şii güçler, meclis başkanlığı konusunda Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında ulusal uzlaşı temelinde anlaşma yapılmasından yana. Diğer blokları ikna edebilen isim meclis başkanlığı koltuğunu kazanacaktır” ifadelerini kullandı.


Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada, sosyalist Zahran Mamdani'nin New York belediye başkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından ABD'nin "bir miktar egemenliğini" kaybettiğini söyledi ve "bununla ilgileneceğine" söz verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Trump, Florida eyaletinin Miami kentinde düzenlenen bir ekonomi konferansında, Hint kökenli Demokrat Mamdani'yi iktidara getiren ve onu Amerika'nın en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı yapan seçime atıfta bulunarak, "Dün gece New York'ta biraz egemenlik kaybettik ama bunu düzelteceğiz" dedi.

Trump, seçim öncesinde Demokrat Parti'nin sol kanadında yer aldığı düşünülen Mamdani'nin kazanması halinde New York'a sağlanan federal fonları keseceği tehdidinde bulunmuştu.

Mamdani, Trump'ın birkaç aksilik yaşadığı eyalet çapındaki seçimlerin ardından New York Belediye Başkanlığı yarışını kazandı ve ara seçimlerden bir yıl önce meydan okuyan mesaj verdi.

New York Seçim Kurulu'nun ön sonuçlarına göre 34 yaşındaki Mamdani, eski ılımlı Vali Andrew Cuomo ve Cumhuriyetçi Curtis Slewa'ya karşı açık ara öndeydi.

Mamdani, 1 Ocak'ta resmen göreve başladığında Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı olacak. Aynı zamanda bu görevi üstlenen en genç kişi olacak.

Seçilen belediye başkanı, "Bu siyasi karanlık dönemde New York ışık olacak" diyerek, şehrin "Donald Trump tarafından ihanete uğrayan bir millete nasıl yenilebileceğini gösterebileceğini" ifade etti.

Mamdani'yi yeni hedeflerinden biri haline getiren Trump, Truth Social adlı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ismini vermeyen "anket merkezlerine" atıfta bulunarak, Cumhuriyetçilerin yenilgisinin hükümetin kapanması ve Mamdani'nin isminin oy pusulalarında yer almamasından kaynaklandığını söyledi.

Mamdani, Uganda'da Hint kökenli eğitimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yedi yaşında Amerika Birleşik Devletleri'ne geldi ve 2018'de vatandaşlık aldı. Bu da yüksek yaşam maliyetiyle mücadeleyi kampanyasının ana teması haline getirdi.

Trump onu "komünist" olarak nitelendirse de Mamdani'nin önerileri (özellikle kira kontrolü, ücretsiz toplu taşıma ve çocuk bakımıyla ilgili olanlar) demokratik sosyalist ilkelerle daha uyumlu.

New York'a komşu olan New Jersey'de seçmenler, valilik için Cumhuriyetçi iş adamı Jack Ciatarelli yerine Demokrat Mikie Sherrill'i tercih etti.

Virginia ayrıca Cumhuriyetçi Winsome Earle-Sears'ı mağlup eden Demokrat Abigail Spanberger'ı ilk kadın valisi olarak seçti.

Ülkenin diğer tarafında ise Kaliforniyalılar, Trump'ın Teksas'taki benzer girişimine yanıt olarak eyalet seçim bölgelerinin Demokrat Parti lehine yeniden çizilmesi yönünde oy kullandı.


BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)
TT

BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)

Fransız Haber Ajansı AFP, Batı Sahra'ya gönderilen Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın dün, tartışmalı bölgenin geleceği konusunda müzakerelerin temelini oluşturacak olan Fas'ın özerklik planının güncellenmiş halini ‘sabırsızlıkla’ beklediği açıklamasını aktardı.

BM, 1975 yılına kadar İspanyol kolonisi olan Sahra'yı, nihai bir çözüm bulunmadığı için ‘özerk olmayan bölgeler’ arasında sıralıyor. Afrika kıtasında, dekolonizasyonun ardından statüsü halen belirsiz kalan tek bölge olan Sahra, Rabat ile Cezayir destekli ayrılıkçı Polisario Cephesi arasında bir anlaşmazlık konusu olmaya devam ediyor.

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) şimdiye kadar, Fas, Polisario Cephesi, Cezayir ve Moritanya'ya, ‘gerçekçi, kalıcı ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir siyasi çözüme’ ulaşmak için 2019 yılından bu yana durmuş halde olan müzakereleri yeniden başlatma çağrısında bulundu.

Ancak, geçtiğimiz cuma günü ABD tarafından sunulan ve ardından kabul edilen karar taslağı, fosfat açısından zengin ve balık kaynakları bol olan bölgeye Fas egemenliği altında özerklik verilmesini öngören 2007 tarihli Rabat planını destekliyor.

“Fas’ın egemenliği altında gerçek özerklik en iyi çözüm olabilir” görüşünü savunan taslak metin, BM’yi bu temelde müzakereler yürütmeye çağırıyor.

Dün düzenlenen basın toplantısında, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda çekingenliği ile tanınan Staffan de Mistura, bu kararı ‘50 yıldır süren bu çatışmayı çözme konusunda uluslararası toplumun yeni bir kararlılık ve azim gösterdiğini ortaya koyduğu için önemli’ olarak nitelendirdi.

Şu anda Fas'ın ayrıntılı ve güncellenmiş özerklik planını sunmasını ‘sabırsızlıkla’ beklediklerini söyleyen Staffan de Mistura, tüm taraflardan ‘ihtiyaç duyulması halinde BM’nin doğrudan veya dolaylı görüşmeler programı oluşturmasını sağlayacak öneriler sunmalarını’ isteyeceğini açıkladı.

Ayrıca, Rabat'ın tarihi olarak nitelendirdiği BMGK’nın kabul ettiği kararın, Fas'ın planına dayanan bir ‘çerçeve’ oluşturduğunu, ancak müzakereler için ‘herhangi bir sonuç öngörmediğini’ vurgulayan Staffan de Mistura, “Müzakerelere katılmanın, bunun mutlaka sonuçlarını kabul etmek anlamına gelmez. Önemli olan katılımdır. Bunun herkese hatırlatalım” ifadelerini kullandı.