İdlib’in güneyindeki siviller bombardımanlar nedeniyle kuzeye göç ediyor

İdlib’in güneyinde protestolar gerçekleştirildi. (AFP)
İdlib’in güneyinde protestolar gerçekleştirildi. (AFP)
TT

İdlib’in güneyindeki siviller bombardımanlar nedeniyle kuzeye göç ediyor

İdlib’in güneyinde protestolar gerçekleştirildi. (AFP)
İdlib’in güneyinde protestolar gerçekleştirildi. (AFP)

Türk kuvvetleri rejim noktalarını hedef aldı.
Suriye rejim güçleri, ülkenin kuzeybatısında, İdlib’in güney kırsalında yer alan Zaviya Dağı’ndaki yerleşim alanlarını Rus desteğiyle bombalamaya devam ediyor. Saldırı, onlarca ailenin zorlu koşullar altında Suriye’nin kuzey bölgelerine kaçmalarına neden oldu. Bombardımanlar sürerken İdlib’deki aktivistlere de şehirdeki gösterilere ve halk nöbetlerine devam etme çağrıları yapıldı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), 23 Temmuz’da rejim güçlerinin İdlib’in güney kırsalındaki Macdalya, Maarbalit, el-Bara ve Kansafra köy ve kasabalarına topçu ve füze atışlarının yinelendiğini açıkladı. Bombardıman aynı zamanda Hama’nın kuzeybatısındaki Gab Ovası’nın kuzeyinde bulunan ez-Ziyara, Tel Vasit, el-Karkur, el-Mansura, el-Meşik ve es-Sarmaniye köylerini ve kasabalarını da hedef aldı. Birçok svil can kaybı meydana geldi. Rejim güçleri, 23 Temmuz’da Zaviya Dağı’ndaki İblin’e düzenlediği füze saldırılarının ardından bir aileden 7 sivilin (1 anne, 4 çocuk, 1 amca ve 1 dede) ölmesine neden oldu. 10 kişi de ağır şekilde yaralandı.
SOHR, Türk kuvvetlerin 23 Temmuz’da İdlib’in güney kırsalındaki Maaret en-Numan ve çevresindeki Şam rejime bağlı askeri noktaları hedef aldığını bildirdi. 
Zaviya Dağı’nda, yerinden edilen onlarca aile naylon çadırların içinde,  hasır ve birkaç yastık çatışmalardan uzata yaşamaya çalışıyor. Ebu Said ve 7 kişilik ailesi, Suriye’nin kuzeyindeki Deyr Hassan yakınlarındaki el-Baraka Kampı yakınlarında bulunan engebeli bir dağlık bölgede hayatta kalma mücadelesi veriyor. İdlib’in güneyindeki Zavya Dağı’nda yer alan Balyon kasabasından rejim güçlerinin yoğun bombardımanı ve operasyonu sırasında, birkaç gün önce kaçmayı başaran. Ebu Said şunları söyledi:
“Geçtiğimiz yıllarda bombardımanlardan kaçmak için, daha önce evimizin yanına kazdığımız bir mağarada yaklaşık 1 ay yaşadık. Çocuklara yiyecek ve su almak için evin içinde zar zor hareket edebiliyorduk. Bombardımanın yoğunlaşması, rejim güçleri ve Rus uçaklarının son günlerdeki şiddetli saldırısıyla çok sayıda çocuk ve kadın da dahil onlarca kişi yaşamını yitirdi. Bu durumdan kaçmaktan başka seçeneğimiz yoktu. Bu engebeli dağlık yere sığındık. Daha da acısı, hiçbir malzememizi alamadan evlerimizden ayrılmamıza rağmen şu ana herhangi bir kuruluş bize yardım etmek için girişimde bulunmadı. Bölgelerimize sakinliğin ve istikrarın geri dönmesini, bombardımanların durmasını ve bir an önce evlerimize dönebilmeyi umut ediyoruz.”
Diğer yandan İdlib’in güneyindeki el-Bara kasabasından aktivist Umran el-Biravi, rejim güçlerinin Rus destekli top ve füze saldırılarının el-Bara, el-Fatirah, Kafr Uveyd, İblin, Ahsam, Sarca ve Felifel köy ve kasabalarını hedef aldığını aktardı. Yaklaşık 400 ailenin de bilinmeye doğru kaçmasına yol açtığını belirtti. Biravi’ye göre aralarında kadınların ve çocukların da bulunduğu 110’dan fazla kişi öldü, 200’den fazlası da yaralandı.
İdlib’in güneyindeki el-Bara kasabasında çok sayıda bölge sakini tarafından öfkeli bir gösteri patlak verdi. Yaklaşık bir yıldır yürürlükte olan ateşkese rağmen rejim güçleri ve Rusların masumlara yönelik katliamlarına karşı süren sessizlik protesto edildi.
Aktivist Ömer Hac Hüseyin, İdlib’in güneyinde yer alan Mutaram kasabasındaki merkezi operasyonlar karargâhı sayılan bir askeri noktanın önünde, Zaviya Dağı bölgelerinden ve çevresinden çok sayıda sivil ve kişinin toplandığını söyledi. Aktivist, eylemcilerin Türk tarafına sorumluluklarını yerine getirmesi ve sivilleri koruması çağrısı yaptığını söyledi.
Rejim güçlerinin tekrar eden ihlalleri, Şam’ı destekleyen Moskova ile Ankara’nın Mart 2020’de ilan ettiği ateşkesin yürürlüğe girmesine rağmen devam ediyor.
 



Lübnan'da tartışmalara yol açan bir İran belgesi: Hizbullah Ulusal Muhafızlara mı dönüşecek?

Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)
Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)
TT

Lübnan'da tartışmalara yol açan bir İran belgesi: Hizbullah Ulusal Muhafızlara mı dönüşecek?

Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)
Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızlarına tamamen dönüştürülmesinin” başlangıcını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor (Reuters)

Denise Rahma Fahri

Son zamanlarda, Lübnan'daki yerel medya kuruluşları, İran Devrim Muhafızlarına yakın bir merkez olan Tahran'daki Savunma Çalışmaları Merkezi'nden sızdırıldığı bildirilen bir İran belgesi yayınladı. Belge Hizbullah adına, Lübnan Cumhurbaşkanı komutasında faaliyet gösterecek “Ulusal Muhafızlara” dönüşmeyi öneriyor ve buna hazır olduğunu ifade ediyor. Belgeye göre, Lübnan Ulusal Muhafızları, “Meçhul Asker Kurumu” bünyesinde bir direniş unsuru ve stratejik yedek kuvvet olarak yer alacak. Belgede belirtildiği üzere, bu “direnişin” sonu değil, silahların devletin elinde olduğu yeni bir dönemin başlangıcı. Hizbullah’a yakın bir kaynak, bu belgeden haberdar olmadığını, şu anda konuya ilişkin belirli bir vizyon bulunmadığını ve meselelerin silah ile ilgili diyaloğun kaderiyle bağlantılı olduğunu belirtse de, Hizbullah liderliği bu belgeyi resmi olarak yalanlamadı. Birçok kişi de belgeyi, Hizbullah'ın silahını korumayı, komutayı Devrim Muhafızları ile sınırlandıran, resmi ordusunun ise sembolik bir rol oynadığı İran modelini benimseyerek, varlığını meşrulaştırmayı amaçlayan öneri ve çözümler için nabız yoklaması olarak değerlendirdi.

frgty
İran belgesi, Lübnan'daki mevcut dönemi direniş ve ulusal egemenlik tarihinde önemli bir an olarak tanımlıyor (AFP)

Diğer Seçenek Hareketi'nin lideri Alfred Madi, bu belge hakkında ilk konuşan kişi oldu. Madi, Cumhurbaşkanı Joseph Avnn, Hizbullah ve Emel Hareketi temsilcilerini içeren ve Lübnan ulusal güvenlik stratejisi üzerinde çalışan komitelerin yanı sıra, Hizbullah’ın talep ettiği garantilerin İran'ın önerisinin ciddiyetini gösterdiğini açıkladı.

Sızdırılan metin

İmza bekleyen bir taslak bildiri olduğu düşünülen İran belgesi, Lübnan'daki mevcut dönemi direniş ve ulusal egemenlik tarihinde önemli bir an olarak tanımlıyor. Hizbullah'ın “Ulusal Muhafız”a dönüşmeye hazır olmasını da, caydırıcılık denklemini Lübnan devleti bayrağı altında pekiştirme ve ulusal güçleri halkın ve anayasanın çıkarlarına hizmet edecek şekilde yeniden konumlandırma taahhüdü çerçevesinde değerlendiriyor.

Belge, “Hizbullah’ın askeri ve örgütsel yapısının Lübnan Ulusal Muhafızları'na tamamen dönüştürülmesi sürecinin” başlamasını öngören geri döndürülemez bir stratejik karardan bahsediyor. Belgeye göre Ulusal Muhafızlar, Lübnan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Silahlı Kuvvetler Başkomutanı komutasında ve Bakanlar Kurulu ile koordinasyon halinde, ulusal egemenlik çerçevesinde faaliyet gösteren egemen bir halk direniş oluşumudur.

Pratik adımlara gelince, belgede “bu yıl sonuna kadar, elit birlikler, silah depoları ve komuta kontrol merkezleri de dahil olmak üzere, kuzeyden güneye tüm silah ve muharebe kabiliyetlerinin kademeli olarak Lübnan Ulusal Muhafızları'na devredileceği” belirtiliyor. Belgede ayrıca, “daha önce direnişle bağlantılı olan ileri askeri üretim birimlerinin resmen Lübnan devletinin denetimine girdiği ve gizli teknik ve güvenlik raporlarını, en yüksek egemenlik koruması çerçevesinde, Cumhurbaşkanı aracılığıyla Bakanlar Kurulu'na sunduğu” da ifade ediliyor. Bu birimler arasında hassas mühimmat üretimi, savunma sistemleri, insansız hava araçları, füzeler ve uzun menzilli mermilerin geliştirilmesi yer alıyor.

sdfgth
Hizbullah adına, Lübnan Cumhurbaşkanı komutasında faaliyet gösterecek “Lübnan Ulusal Muhafızları”na dönüşmeyi öneren ve buna hazır olduğunu belirten bir belge yayınlandı (Reuters)

İran'ın önerisi, Lübnan Savunma Bakanlığı'nı, korunan teminatlar dahilinde ve gönüllülere doğrudan maaş ödenmeden, Ulusal Muhafızlar ile ilgili gizli altyapı ve operasyonel görevlerden sorumlu kuruluş olarak belirliyor. Yine öneriye göre Ulusal Muhafızlar, acil durumlarda hızlı karar alma ile ilgili taktiksel nedenlerle bağımsız bir operasyon odası ile birlikte Meçhul Asker Kurumu’na  bir direniş bileşeni ve stratejik yedek olarak dahil edilecek.

İran'ın önerisi, 10.452 kilometrekarelik Lübnan’ın sonudur

Independent Arabia, bu belgenin Farsçasını aradı ve hatta kendisini hazırladığı söylenen kurumun web sitesini taradı, ancak hiçbir şey bulamadı.

Aynı zamanda, Diğer Seçenek hareketinin lideri Alfred Madi, önerinin sadece medyada çıkan bir haberden ibaret olsa da masum olmadığını vurguluyor. Bu yönde bir dizi adımın atıldığını açıklıyor. Ona göre bu adımların en dikkat çekeni, Hizbullah, Emel Hareketi ve Cumhurbaşkanı Avn'dan oluşan ortak komitelerin ulusal güvenlik stratejisi üzerinde çalışmak üzere medyadan uzakta, tamamen gizlice düzenlediği toplantılardır. Bu çalışma, Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi karşılığında talep ettiği garantilerle ilgili olarak son zamanlarda gün yüzüne çıkan taleplerle örtüşüyor. Madi, bu önerinin Cumhurbaşkanı'nın tasarrufunda olmasıyla ilgili sızdırılan belgenin içeriğine de ışık tutuyor. Tüm göstergelerin, Hizbullah'ın Cumhurbaşkanı Avn'a, başkan yardımcılığı ve ordu komutanı yardımcılığı görevlerini güvence olarak almadığı sürece hiçbir şey vermeyeceğini gösterdiğini belirtiyor. Bunun için anayasa değişikliği veya yeni bir kuruluş konferansı gerekiyor. Madi, daha fazla ayrıntı vermekten kaçınarak, “Perde arkasında bir şeyler planlanıyor ve ana hatları artık belli” diye ekliyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre belgeyle ilgili sızıntıların ciddiyetiyle ilgili olarak, İran'ın Hizbullah'ın askeri kanadını Ulusal Muhafızlar adı altında koruma türünden bir sızıntı, silahların teslim edilmesini ve sadece devletin elinde olmasını şart koşan Lübnanlı ve uluslararası talepleri atlatmaya veya etrafından dolanmaya yönelik akıllıca bir girişim sayılmıyor. Aksine, söz konusu öneri ile “çözüm bu” ve orduya ancak tek grup halinde entegre oluruz diyorlar.

Madi, bu öneri ile ilgili olarak şunu da ekliyor: “Hizbullah'ın silahları sorununu çözmeyecek, aksine ülkeyi yıkıma ve Hizbullah’ın Lübnan’ı işgalini meşrulaştırmaya götürecek, ki bu da siyasi bir sapkınlıktır”. Ayrıca “sadece zorlu çözümü uygulamaktan kaçınmak için Lübnan formülünün tamamını değiştirebilecek bir öneriyi kabul etmek mümkün değil. Hizbullah'ı da içeren bir Ulusal Muhafız Birliği kurmak, Sünniler, Hristiyanlar veya Dürziler için ve hatta Şiilerin yarısı için bile kabul edilemez. Böyle bir çözümü ancak mevcut siyasi otorite sürdürebilir. İran'ın önerisi, 10.452 kilometrekarelik bir ülke olarak Lübnan'ın sonu demektir” diye de vurguluyor.

Askeri kaynaklar

Askeri çevreler ise bu önerinin Lübnan'ı yıkıma götüreceğine ve federal bir sistemin dayatılmasına yol açacağına inanıyor. Zira bu durum, bir Hristiyan Ulusal Muhafız Birliği, bir Sünni Ulusal Muhafız Birliği ve bir Dürzi Ulusal Muhafız Birliği kurulması yönünde karşı talepleri tetikleyebilir. Askeri çevreler “böyle bir proje yaşayamaz ve amacı Lübnan'ı federal bir devlete dönüştürmek olmadığı sürece imkânsızdır. Bu öneri bir İran rüyasıdır ve gerçekleşmeyecektir” diyor. Bunu tanımlamak için halk arasında yaygın “Şeytan’ın cennete girmeyi hayal etmesi gibi” sözünü kullanan çevreler, ulusal ordunun yanı sıra tüm bu silah ve teçhizata sahip bir silahlı örgütün varlığını dahi şiddetle reddediyor. Böyle bir öneriyi sızdırmanın, Lübnan devletini ve ABD'yi alt etme çabalarını gizlediğine ve ancak Lübnan'ın merkezi siyasi otoriteye sahip bir devletten ademi merkeziyetçi bir devlete dönüşmesi durumunda başarılı olacağına inanıyorlar.

Aynı çevreler, İran ve Hizbullah'ın nabız yoklamak için belgeyi kasıtlı olarak sızdırmış olma ihtimalini de göz ardı etmiyor. Belgenin içeriğinin merkezi bir devlet içinde uygulanmasının, o devletin yıkılması anlamına geleceğine ve Lübnan'daki diğer mezhep ve dini grupları silahlanmaya iteceğine inanıyorlar. Dahası, “böyle bir karar, zaten hayal kırıklığı içinde yaşayan askeri personeli daha da hayal kırıklığına uğratacaktır” diyorlar. Ulusal Muhafızlar personelinin veya Ulusal Muhafızlar kılığındaki Hizbullah üyelerinin maaşlarını kim ödeyecek, eski cumhurbaşkanı Emile Lahud döneminde direnişin yararına ordudan kesilen fonlar yetmez mi diye soruyorlar. Böyle bir karar Lübnan Ordusu için felaket olur diye de ekliyorlar.

Hizbullah’a yakın kişiler; böyle bir öneri yok diyorlar.

Hizbullah'a yakın bir isim olan siyasi analist Faysal Abdussettar, böyle bir önerinin mevcut olmadığını ve bu konunun masada bile olmadığını vurguluyor. Abdussettar, “Lübnan daha önce 1960'ların sonlarında benzer bir deneyim yaşamıştı, ancak bu anlamda değil, daha ziyade 'ordu destekçileri' bayrağı altında bir oluşum söz konusuydu. O dönemde mesele, Filistinli örgütlerin ve güçlerin varlığının ardından birçok güney bölgesinde hakim olan durumla ilgiliydi” diyor. Bunun bugün yeniden gündeme gelmesine şaşırdığını ifade eden Abdussettar, herhangi birinin bu dönemi taklit etmek veya direnişin elindeki silahlar sorununa bir çözüm bulmaya çalışmak amacıyla bunu gündeme getirmiş olmasından şüphe duyuyor. Abdussettar’a göre bu öneri “ne ciddi ne de mevcut değil.” Şunu da ekliyor: “Herkesin bildiği yerleşik denklem, silahların teslim edilmesinin söz konusu olmadığıdır. Ulusal savunma stratejisi kapsamında bir tartışma yapılabilir, ancak bu konu derinlemesine bir diyalog gerektiriyor. Diyalog ise devletin başı olan Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere tüm Lübnanlı liderler için artık kaçınılmaz hale geldi.” Ancak Abdusettar, ABD Başkanı Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın Lübnan'dan ayrılması ve ABD'nin Lübnan'ın yanıtına nasıl bir yanıt vereceğinin henüz bilinmemesi nedeniyle yakın gelecekte herhangi bir diyalog olasılığının uzak olduğunu “bu nedenle, bir sonraki adımların netleşmesi için daha fazla zamana ihtiyaç olduğunu” belirtiyor.