Lübnan: Mikati yeni hükümeti kurmak için müzakerelere başladı

Lübnan’da hükümeti kurmakla görevli yetkilinin önerileri Avn tarafından kabul edildi

Necib Mikati (Dalati ve Nahra)
Necib Mikati (Dalati ve Nahra)
TT

Lübnan: Mikati yeni hükümeti kurmak için müzakerelere başladı

Necib Mikati (Dalati ve Nahra)
Necib Mikati (Dalati ve Nahra)

Lübnan’da yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Necib Mikati, Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile sık sık yaptığı görüşmelerle hükümet oluşumunu hızlı bir şekilde tamamlamak için hızlı adımlarla ilerliyor. Birçok tarafın iç pozisyonların ‘esnek ve diplomatik bir şekilde ele alınan müzakerelerin önünde bir engel’ olduğunu kabul etmemesinin ardından bu gelişme, isim aşamasına geçmeden önce bakanlık pozisyonları ve bunların mezhepler arasındaki dağılımı hakkında ‘derin bir tartışmaya’ yol açtı.
Lübnan’daki siyasi güçler, hükümeti kurma meselesine ilişkin görüşmeyi tamamlamak üzere iki gün içerisinde ikinci kez Cumhuriyet Sarayı’nı ziyaret eden Mikati ve Avn arasında tekrarlanan görüşmelerinin sonuçlarını bekliyor. Mikati, yaklaşık yarım saat süren görüşmenin ardından “Biz ve Cumhurbaşkanı Avn mümkün olan en kısa sürede bir hükümet kurmaya çalışıyoruz” dedi. Önerilerini sunduğuna dikkati çeken Mikati, çoğunun Cumhurbaşkanı Avn tarafından kabul edildiğini dile getirdi. Necib Mikati, “Bütün yorumlarını alacağım ve Allah’ın izniyle yakında bir hükümete ulaşacağız” dedi.
Kaynaklar, görüşmelerin ayrıntılarına girmezken, her şeyin hala anketler çerçevesinde olduğunu dile getirdi. Ancak aynı zamanda hükümetin oluşumunu hızlandırma konusundaki bahsin devam edeceğini söyleyen kaynaklar, “Çünkü hiç kimse hızlı bir hükümete sahip olamamanın yükünü taşımaz” dedi. Bu çerçevede kaynaklar, elektrik konusu, Uluslararası Para Fonu ile müzakereler, doların lira karşısında sabitlenmesi, 2022 baharında yapılacak parlamento seçimlerine hazırlık başta olmak üzere krizlere ve acilen ele alınması gereken çözümlere dikkati çekti.
Hükümeti kuracak ismi belirleme sürecine eşlik eden kaynaklar, bunun birçok faktöre ilişkin olumlu verilere dayandığını söylerken, bunların başında ise ‘tüm tarafların bir hükümetin varlığını arzulaması ve krizlere herhangi bir çözüm bulunmadığında kendilerini kaybeden olarak görmeleri’ geldiğini kaydetti. Kaynaklar, Meclis Başkanı Nebih Berri’nin girişiminin Fransız girişimine uygun olarak ‘bakanlıkların üçte birini üstlenme’ durumunu içermeyen ve uzmanlaşmış bakanları kapsayan bir hükümet kurulması açısından çözüm için hala bir temel ve yol haritası oluşturduğuna’ dikkati çekti.
Öte yandan İçişleri Bakanlığı ile ilgili bir engel hakkında bilgiler gündeme geldi. Öyle ki medya organları, ‘Lübnan cumhurbaşkanlığının, bu pozisyonun kendi payının bir parçası olmasını talep etmesi karşısında’ Mikati’nin bu bakanlıkta ısrar ettiğini bildirdi. Bu pozisyonun belirlenen Başbakanın payı olması gerektiği ve bir Hristiyan isim tarafından üstlenilebileceği de dahil olmak üzere birkaç önerinin masada olduğu kaydedildi. İçişleri Bakanlığı’nın, Şiilere tahsis edilen maliye, dışişleri ve savunma bakanlıklarının yanı sıra, dört egemen pozisyondan biri olduğu biliniyor.
28 Temmuz sabahı, Özgür Yurtsever Hareket, başkanı Milletvekili Cibran Basil’in ‘bakanlıkların üçte birini ve İçişleri Bakanlığı’nı talep ettiği söylentilerini yalanladı. Hareketin Medya Merkezi Komitesi’nin yaptığı açıklamaya göre Basil, daha önce Milletvekili Edy Maalouf’un huzurunda evine davet ettiği akşam yemeğinde ve ardından salı günkü meclis istişarelerinde hükümeti kurmakla görevli yetkili Mikati’ye ‘hükümetin oluşumu ve ayrıntılarıyla ilgili herhangi bir görüşme yapmak istemediğini’ belirtti. Açıklamada, mevcut Merkez Medya Komitesi ve görevli başkanın medya ofisinin, ‘Milletvekili Basil’in Mikati’den İçişleri Bakanlığı’nı istediğini’ yalanladığı belirtildi.
Kaynaklar, doğuşa yönelik temasların izlediği yolun hızlı ve kabul edilebilir bir hızla ilerlediğini söylerken, “Mevcut harekette de görüldüğü gibi hükümetin kurulmasına yönelik ciddi çalışmalar var. Pozisyonları dağıtmanın önündeki engeller aşılırsa, isimler karmaşık bir iş olmayacak” dedi.
Öte yandan Milletvekili Nicholas Nahas, “Bugün, istişarelerin ilk göstergelerine göre önerilen ve olumlu sonuçlar alınan hükümetin oluşumunu hızlandırmaktan başka seçenek yok, ancak şeytanlar ayrıntıda gizlidir” dedi. Nahas, “Bir sonraki hükümetten istenen; çöküşü durdurmak ve Lübnan’ı kurtarmak için uluslararası taahhütler ve garantiler ışığında, dışarıyla birlikte inşa edilecek olumlu verileri güvence altına almaktır” ifadelerini kullandı. Bir radyo kanalına konuşan Milletvekili, “Uluslararası toplum, iki yıl önce açık koşullar altında Lübnan’a yardım etmeye hazır olduğunu ifade etti. Ancak sorun içeride çünkü Lübnan, güven veren sağlam bir yönetim çerçevesine sahip bir ülke olarak kendini kanıtlayamıyor” dedi.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.