Mısır ve Cezayir, Tunus Cumhurbaşkanı’na tam destek konusunda anlaştı

Mısır ve Cezayir, Tunus Cumhurbaşkanı’na tam destek konusunda anlaştı
TT

Mısır ve Cezayir, Tunus Cumhurbaşkanı’na tam destek konusunda anlaştı

Mısır ve Cezayir, Tunus Cumhurbaşkanı’na tam destek konusunda anlaştı

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin dün (Pazar) Cezayir Dışişleri Bakanı Ramtan Lamamra ile Tunus'taki siyasi kriz çerçevesinde Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'e tam destek konusunda anlaştığı bildirildi. 
Sisi ve Lamamra arasındaki görüşmenin ardından yapılan Cumhurbaşkanlığı açıklamasında, "Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'e tam destek verilmesi ve Tunus'ta istikrarın sağlanması ve kardeş Tunus halkının yeteneklerini ve ülkelerinin güvenliğini koruyarak irade ve seçimlerini uygulayacak her şeye destek verilmesi konusunda fikir birliğine varıldı” ifadesi yer aldı.
Mısır önceki açıklamasında, Tunus'taki devlet kurumlarına karşı gerilim ve şiddetten kaçınma çağrısında bulunarak, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in krizi aşma konusundaki yeterliliğine olan güvenini vurguladı. 
Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın Facebook hesabından yapılan açıklamaya göre, Bakanlık Sözcüsü Ahmet Hafız, Mısır’ın Tunus’taki gelişmeleri ilgiyle takip ettiğini dile getirerek, şu ifadeleri kullandı:
“Mısır, kardeş Tunus halkıyla ve onların meşru özlemleriyle tam dayanışma içinde olduğunu ifade ediyor ve Tunus Cumhurbaşkanlığının bu krizden en kısa zamanda ülkeyi çıkarma konusundaki bilgeliği ve gücüne güveniyor.”
Tunus halkının çıkarlarını, güvenliğini ve yeteneklerini koruyacak şekilde, gerilimi tırmandırmaktan kaçınma ve devlet kurumlarına yönelik şiddetten kaçınma gereğini vurgulayan Hafız, Tunus’taki ulusal kurumların ülkenin güvenlik ve istikrarını sağlamadaki rolüne övgüde bulundu.
Cumhurbaşkanı Kays Said, geçtiğimiz Pazar Başbakan Hişam el-Meşişi’yi görevden aldığını ve meclisin yetkilerini dondurduğu duyurmuştu.
Tunus, Cumhurbaşkanı Said'in devlet için yüksek riskler olduğunu öne sürerek parlamentoyu dondurma, hükümeti görevden alma ve yürütme yetkisini üstlenme kararının ardından, uluslararası topluma ülkedeki demokratik geçiş süreci hakkında güvence vermeye çalışıyor.
Yürütme yetkisini üstlenen ve meclisin yetkilerini 30 gün süreyle donduran Kays Said, ayrıca kendisini başsavcı ilan ederek, milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırma kararının ardından suç ve yolsuzluklara karışanların kovuşturulacağını da dile getirmişti.



Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki köyleri yıkmasını “savaş suçu” olarak nitelendirerek soruşturma açılması çağrısında bulundu

Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
TT

Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki köyleri yıkmasını “savaş suçu” olarak nitelendirerek soruşturma açılması çağrısında bulundu

Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) salı günü yayınladığı bir raporda, İsrail ordusunun Hizbullah ile yaptığı son savaş sırasında Lübnan'ın güneyindeki birçok sınır köyünde ‘kasıtlı’ olarak geniş çaplı yıkıma neden olduğunu belirterek, bunun ‘savaş suçu’ olarak soruşturulmasını istedi.

Hizbullah ve İsrail arasında bir yılı aşkın bir süre devam eden yıkıcı bir savaş gerçekleşti. Bu savaş, geçtiğimiz kasım ayında Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki bölgeden çekilmesini ve askeri yapılarının lağvedilmesini, ayrıca İsrail'in savaş sırasında ilerlediği bölgelerden çekilmesini öngören bir ateşkesle sona erdi.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin haberine göre UAÖ, İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyinde sivillere ait mülkleri ve tarım arazilerini yaygın ve kasıtlı olarak tahrip etmesinin savaş suçu olarak soruşturulması gerektiğini değerlendirdi.

UAÖ, geçtiğimiz haziran ayı sonlarında Lübnan'ın güneyindeki geniş çaplı yıkımla ilgili olarak İsrail ordusuna sorular gönderdiğini, ancak henüz bir yanıt alamadığını açıkladı.

Sayısız hayat yok edildi

UAÖ, 1 Ekim 2024 ile 26 Ocak 2025 tarihleri arasında Lübnan'ın güneyinde 10 binden fazla tesisin ya ciddi şekilde hasar gördüğünü ya da tamamen yıkıldığını belgeledi. UAÖ, yıkımın çoğunun İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştiğini kaydetti.

Ateşkes anlaşması uyarınca, İsrail güçlerinin savaş sırasında Lübnan'ın güneyinde işgal ettikleri bölgelerden 60 gün içinde çekilmesi gerekiyordu. Fakat İsrail süre dolduktan sonra da sınır bölgesinde kalmaya devam etti.

İsrail askerleri, Lübnan'ın geri çekilmelerini talep ettiği beş stratejik tepede halen konuşlu durumda.

UAÖ, İsrail askerlerinin 24 köyde evler, camiler, mezarlıklar, yollar, parklar ve futbol sahaları dahil olmak üzere sivil altyapıyı tahrip etmek için elle yerleştirilmiş patlayıcılar ve buldozerler kullandığını belirtti.

UAÖ Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Kıdemli Direktörü Erika Guevara-Rosas’a göre bu durum bütün bölgeleri yaşanmaz hale getirirken sayısız insanın hayatını mahvetti.

Zorunlu askeri gereklilik yok

UAÖ, sınır şeridi boyunca yer alan köylerin video, fotoğraf ve uydu görüntülerine dayanarak yıkımı analiz etti, ancak özellikle Kefer Kila, Marun er-Ras, Adaysit, Ayta eş-Şaab ve ez-Zahira köylerine odaklandı.

FV
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)

UAÖ, kanıtlar arasında İsrailli askerlerin evlerin içine elle patlayıcı yerleştirdiklerini, yolları ve futbol sahalarını tahrip ettiklerini, bahçeleri ve dini mekanları buldozerlerle yıktıklarını gösteren videolar olduğunu belirtti.

Buna karşın İsrail, saldırılarının Hizbullah'a ait yerleri ve tesisleri hedef aldığını söylüyor.

UAÖ, yaptığı soruşturmanın birçok durumda İsrail ordusunun, herhangi bir zorunlu askeri gereklilik olmaksızın ve uluslararası insani hukuku ihlal ederek sivil altyapıya yaygın bir şekilde zarar verdiğini ortaya koyduğunu vurguladı.


Lübnan: Barak'ın misyonu "sıfır ​​noktasına" geri döndü

ABD elçisi Tom Barrack, geçen hafta Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında Başbakan Nevvaf Selam ile görüşmesinden önce (EPA)
ABD elçisi Tom Barrack, geçen hafta Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında Başbakan Nevvaf Selam ile görüşmesinden önce (EPA)
TT

Lübnan: Barak'ın misyonu "sıfır ​​noktasına" geri döndü

ABD elçisi Tom Barrack, geçen hafta Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında Başbakan Nevvaf Selam ile görüşmesinden önce (EPA)
ABD elçisi Tom Barrack, geçen hafta Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında Başbakan Nevvaf Selam ile görüşmesinden önce (EPA)

ABD'nin Lübnan ve İsrail arasında arabuluculuk görevini üstlenen Tom Barrack'ın misyonu, bir tarafta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, diğer tarafta Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım'ın aldığı tutumlar nedeniyle dün yeniden başa döndü.

Kasım, Lübnan hükümetinin “silahların kontrolü” kararını reddettiğini yineledi ve partisinin “adım adım” yaklaşımını reddettiğini, kabul edilecek yol haritasının “düşmanı Lübnan topraklarından çıkarmak, saldırıları durdurmak, tutukluları serbest bırakmak, yeniden inşa sürecini başlatmak ve ardından savunma stratejisini müzakere etmek” olduğunu düşündüğünü belirtti.

Lübnan yetkilileri, Netanyahu'nun Lübnan'dan çekilmeyi Hizbullah'ın silahsızlanmasına bağlayan açıklamalarını "endişeyle" karşıladı. Bakanlık kaynaklarının bildirdiğine göre bu, Barrack'ın müzakereleri üzerinde olumsuz etkileri olacak "olumsuz bir sinyal" olarak değerlendirildi. Şarku'l Avsat'a konuşan yetkililer, Netanyahu'nun sözlerinin "güven verici olmadığını, özellikle de Hizbullah'ın kendi adına attığı her adımı İsrail'in Lübnan'dan çekilmesine bağladığını" ve bu koşulların "Barrack'ın misyonunu baltalayıp, sıfır noktasına geri döndürdüğünü" belirtti.


İsrail'in Gazze'de gazetecilere ve hastanelere yönelik katliamı

Dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ni hedef alan İsrail saldırısında hayatını kaybeden gazetecilerden birinin cenazesi (DPA)... Aynı saldırıda gazeteci Meryem Ebu Dekka da hayatını kaybetti (AP)
Dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ni hedef alan İsrail saldırısında hayatını kaybeden gazetecilerden birinin cenazesi (DPA)... Aynı saldırıda gazeteci Meryem Ebu Dekka da hayatını kaybetti (AP)
TT

İsrail'in Gazze'de gazetecilere ve hastanelere yönelik katliamı

Dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ni hedef alan İsrail saldırısında hayatını kaybeden gazetecilerden birinin cenazesi (DPA)... Aynı saldırıda gazeteci Meryem Ebu Dekka da hayatını kaybetti (AP)
Dün Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ni hedef alan İsrail saldırısında hayatını kaybeden gazetecilerden birinin cenazesi (DPA)... Aynı saldırıda gazeteci Meryem Ebu Dekka da hayatını kaybetti (AP)

İsrail, dün medya mensuplarına, sağlık ve yardım çalışanlarına yönelik çifte katliam gerçekleştirdi. Gazze Şeridi'nin güneyindeki Nasır Tıp Merkezi'ni hedef alan saldırıda, 5 gazeteci ve 2 sivil savunma çalışanı da dahil olmak üzere 20 kişi hayatını kaybetti.

Saldırı, Arap dünyasında, uluslararası alanda ve BM'de yaygın bir kınamaya yol açtı. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, İsrail işgalinin sağlık, yardım ve medya personelini hedef almasını kınayarak, Krallığın İsrail'in uluslararası hukuk ve normları ihlal etmeye devam etmesini reddettiğini vurguladı. Uluslararası toplumun İsrail'in suçlarına son vermesi çağrısını yineledi.

İsrail ordusu, tıp kompleksine düzenlediği baskında 5 gazeteciyi öldürdü. Bunlar arasında Independent Arabia muhabiri ve fotoğrafçısı Meryem Ebu Dekka ve Reuters, Associated Press ve El Cezire'de çalışan diğer meslektaşları da vardı. Independent Arabia yaptığı açıklamada, Ebu Dekka'nın "kuruluşa katıldığından beri özveri ve mesleki bağlılığın bir örneği olduğunu" belirterek, hayatını kaybettiğini duyurdu.

İsrail ordusu, tıbbi tesise saldırı düzenlediğini kabul etti ve soruşturma başlatacağını belirtti. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Nasır Tıbbi Tesisi, aylardır Güney Gazze Şeridi'ndeki tam faaliyet gösteren tek tıbbi tesisti.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), dün Cidde'de düzenlediği olağanüstü toplantının ardından yaptığı açıklamada, "İsrail'in Filistin halkına karşı işlediği suçları sürdürmesini engellemek için mümkün olan tüm yasal ve etkili tedbirlerin alınması, İsrail'in dokunulmazlığına son verilmesi, ihlalleri ve suçlarından dolayı hesap vermesi ve yaptırım uygulanması yönündeki çabaların desteklenmesi" çağrısında bulundu.