Ali Rıza Zakani, Tahran’ın yeni belediye başkanı oldu

Ali Rıza Zakani, 8 Haziran'da cumhurbaşkanlığı adaylarının yer aldığı televizyon programına katılmıştı. (AFP)
Ali Rıza Zakani, 8 Haziran'da cumhurbaşkanlığı adaylarının yer aldığı televizyon programına katılmıştı. (AFP)
TT

Ali Rıza Zakani, Tahran’ın yeni belediye başkanı oldu

Ali Rıza Zakani, 8 Haziran'da cumhurbaşkanlığı adaylarının yer aldığı televizyon programına katılmıştı. (AFP)
Ali Rıza Zakani, 8 Haziran'da cumhurbaşkanlığı adaylarının yer aldığı televizyon programına katılmıştı. (AFP)

Tahran Belediye Meclisi’nden dün yapılan açıklamada, yeni belediye başkanının kim olacağına dair belirsizliğe son verdi. Belediye Meclisi, Ali Rıza Zakani'nin belediye başkanlığına seçildiğini duyurdu. İran Devrim Muhafızları’na bağlı Fars haber ajansı geçtiğimiz perşembe günü, Besic'in eski komutanının Tahran Belediyesi’nin başına geçirileceğini iddia etmişti.
Zakani, cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmak için Muhafızlar Konseyi'nin onayını alan yedi adaydan biriydi. 13’üncü cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olan Zakani, seçime iki gün kala İbrahim Reisi lehine adaylıktan çekildi. Zakani’nin 2013 ve 2017 yıllarındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylık başvurusu kabul edilmemişti.
Tahran Belediye Meclisi’nden yapılan açıklamada, Zakani'nin il meclisi toplantısında 21 oyun 18'ini alarak Tahran'ın yeni Belediye Başkanı olduğu bildirildi.
İran Devrim Muhafızları'na bağlı Fars haber ajansı ilk kez çarşamba akşamı Zakani'nin rakibinin 9 oyuna karşılık 12 oyla seçildiğini ileri sürmüş, Tahran Belediye Meclisi Başkanı Mehdi Çamran ise bu iddiayı yalanlamıştı.
Zakani, Kasım 2018'den bu yana Tahran Belediye Başkanlığı görevini yürüten reformist Belediye Başkanı Piroz Hanachi'nin yerine göreve geldi. Hanachi'nin geçtiğimiz çarşamba günü Belediye Meclisi’ne istifasını sunduğu bildirildi. Ancak bu resmi olarak açıklanmadı.
Zakani seçimden sonraki ilk açıklamasında her biri kendi belediyesine sahip 22 ilçeye bölünmüş Tahran'da "adil" ve "dengeli" bir yönetim vaadinde bulundu.
Başkent Tahran’ın merkezinde nüfus 8,6 milyon iken şehrin genelinde ise 13,5 milyon.
Zakani gazetecilere verdiği demeçte, İran Parlamentosu’ndaki tüm görevlerinden istifa ettiğini söyledi.
Nükleer tıp alanında doktorası olan Tahran’ın çiçeği burnunda Belediye Başkanı, Kum şehrinden milletvekili olmasının yanı sıra Besic’in de eski liderlerinden. Geçen yılki yasama seçimlerinde Kum'dan milletvekili seçilen Zakani, daha önce de dört dönem Tahran milletvekili olarak görev yaptı. Nükleer anlaşmayı değerlendirecek özel komitenin başkanlığı görevini yürüten Zakani, nükleer anlaşmayı en sert biçimde eleştirenler arasındaydı. İran'ın Suriye ve Irak'taki bölgesel rolüne tam destek veriyordu.
Tahran Belediye Meclisi Başkanı Mehdi Çamran ile İranlı General Kasım Süleymani'nin kızı Narges Süleymani arasında perşembe gün düzenlenen toplantının oturum aralarında bir ses kaydı sızdırıldı. Ses kaydı, Zakani'ye oy vermeleri için meclis üyelerine baskı yapıldığını ortaya koydu.
Ses kaydının nasıl sızdırıldığı veya medyaya kimin servis ettiği belli değil. Ancak bu sızıntı, Mehdi Çamran'ın koltuğundaki açık olan mikrofonun bir şekilde dinlenmesi sonucu gerçekleşti.
Çamran ses kaydında, meclis üyelerinin tehdit edilmeleri ve Zakani'ye oy vermeleri için baskı yapılması karşısında şaşkınlığını dile getiriyor. Nergis Süleymani de konuşmasında "Keşke oyumuz şeffaf ve açık olsaydı. Bunlar yaşanmasaydı daha iyi olurdu" ifadelerini kullanıyor.
Nergis Süleymani ses kaydındaki konuşmasında ayrıca şunları söylüyor:
"Bazı arkadaşların oyları başlangıçta böyle değildi. Oyları yanlış yöne gitti. Oylarını korumaları gerekiyor. Şeffaflık konusunda harekete geçmek iyi olur. Oyların açıktan verilmesinde ne gibi bir sorun var?”
Çamran ise Süleymani’nin kızına şu yanıtı veriyor:
"Yasa, oy kullanmanın gizliliğini gerekçelerle sağlıyor. Bazıları korkuyor, tehditler alıyor. Bana da bir süre önce tehditler geldi. Tehdit edenleri bu eylemleri yapmamaları konusunda uyardım."
Ses kaydının sızdırılmasının ardından konuşan Nergis Süleymani, oyunu Zakani'ye verdiğini ve Tahran Belediye Başkanı’nı seçme konusunda herhangi bir baskının olmadığını söyledi.
Oylama, 18 Haziran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından geldi. Tıpkı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi reformistlerin adaylıkları kabul edilmedi ve muhafazakarlar sandalyelerin çoğunluğunu elde ettiler.
Hareketi eleştirenler, İran Devrim Muhafızları ve güvenlik servislerinin başkentteki şirketler adına yatırım ihaleleri kazanmak için Tahran belediyesindeki konumlarını yeniden kazanmaya çalıştıklarını söylüyorlar.
Zakani'nin seçilmesi Devrim Muhafızları şirketlerine olumlu yansıyacak ve Tahran Belediyesi’yle daha önceki anlaşmazlıkları çözmelerine yardımcı olacak.
İran merkezli haber sitesi Ruida 24’ün aktardığına göre muhafazakar siyasi aktivist Muhammed Muhaciri, konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Tahran Belediye Meclisi Başkanı’nın skandal bir şekilde sızdırılan ses kaydında yer alan tehditler ve baskılar Zakani üzerinde baskı kurulmak istendiğini ortaya koyuyor” dedi.
Muhafazakarların hükümet, parlamento ve Tahran Belediye Meclisi üzerindeki üstünlüğüne işaret eden Muhaciri "Güç birleştiğinde, biz muhafazakarlar kurtlar gibi kaynaşıyoruz" ifadesini kullandı.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.