Yeni nesil Taliban’ın, teröristlerin Afganistan'ı saldırıları için bir üs olarak kullanmalarını önleme sınavı

Dün Kabil'deki Afganistan İçişleri Bakanlığı binası önünde görüntülenen bir Taliban üyesi (AFP)
Dün Kabil'deki Afganistan İçişleri Bakanlığı binası önünde görüntülenen bir Taliban üyesi (AFP)
TT

Yeni nesil Taliban’ın, teröristlerin Afganistan'ı saldırıları için bir üs olarak kullanmalarını önleme sınavı

Dün Kabil'deki Afganistan İçişleri Bakanlığı binası önünde görüntülenen bir Taliban üyesi (AFP)
Dün Kabil'deki Afganistan İçişleri Bakanlığı binası önünde görüntülenen bir Taliban üyesi (AFP)

Dün İngiltere Genelkurmay Başkanı Nick Carter tarafından “Sabırlı davranmalı, sinirlerimize hakim olmalıyız. Onlara yeni hükümeti kuracak ve kendilerini gösterecek alanı tanımalıyız... Belki bu Taliban, insanların 1990'lardan hatırladığı Taliban'dan farklıdır” Afganistan'da Taliban'ın yeniden iktidara gelmesiyle ilgili bu yorum yapıldı.
Carter’ın yorumu, Taliban Hareketi liderlerinin, Afganistan'ın yeniden dünya ülkelerinin güvenliğini tehdit eden terör faaliyetleri için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceklerine dair güvenceler verdikleri açıklamaların ortasında geldi.
Taliban liderlerinin verdiği bu güvencelerin, ABD’nin eski Başkanı Donald Trump yönetiminin geçtiğimiz yıl Taliban ile Doha’da vardıkları anlaşmanın sonuçlarının önemli bir parçası olduğuna şüphe yok. ABD ile Taliban arasında yapılan anlaşma, Başkan Joe Biden tarafından Ağustos ayının sonuna kadar uzatılan bir süre zarfında ABD güçlerinin Afganistan'dan çekilmesini şart koşuyordu. Peki, Taliban, verdiği sözleri yerine getirecek ve ‘misafirlerinin’ Afganistan topraklarını kullanarak herhangi bir terörist faaliyette bulunmalarını önleyecek mi? Afganistan'daki varlıkları ‘yeni nesil Taliban’ ve verdiği sözleri tutma konusunda sınava tabi tutacak gruplar hangileri?
İşte söz konusu grupların öne çıkanları:

El Kaide
Taliban'ın El Kaide ile olan ilişkisinin, El Kaide ve çeşitli kolları tarafından yeni bir kanlı saldırı dalgasının başlatılmasından korkan birçok ülkeyi endişelendireceğine şüphe yok. El Kaide örgütü liderlerinin, Afganistan’ın Taliban tarafından yönetildiği 1990’lı yıllarda Afganistan'da bulunduğu biliniyor. O zaman, örgüt binlerce savaşçı üreten eğitim kampları kurdu. Afganistan toprakları, 11 Eylül 2001’de ABD’ye yönelik saldırıların faillerinin yetiştirildiği yerdi. El Kaide liderliğinin 11 Eylül saldırılarını düzenlemek için Taliban yönetiminden izin alıp almadığı bugüne kadar tam olarak netleştirilemedi. Bu, özellikle bazı örgüt liderlerinin New York ve Washington'daki intihar saldırıları düzenlenmeden önce Taliban’ın kurucu lideri Molla Muhammed Ömer'e biat etmelerinden ötürü onun rızası olmadan herhangi bir eylemde bulunmamaları gerektiği ve Taliban'dan izin almadan bu eylemleri gerçekleştiremeyecekleri iddiasıyla dair ilgili olarak El Kaide içinde fıkhi tartışmaya neden olan bir konuydu. En nihayetinde Taliban, ister kendi rızasıyla olsun ister olmasın, El Kaide'nin eylemlerinin bedelini ödedi. ABD, Taliban'ın El Kaide lideri Usame bin Ladin'i iade etmeyi reddetmesine yanıt olarak misillemede bulundu. Molla Ömer yönetimini devirdi ve ta ki bugün ABD güçlerinin ülkeden geri çekilmesiyle yeniden geri dönene kadar Taliban'ı 20 yıl boyunca iktidardan uzak tuttu.
Taliban şuan El Kaide ile ilişkisini bulanık bir örtüyle örtüyor ve sadece Afganistan'ın başka bir ülkenin güvenliğini tehdit eden herhangi bir terör eylemi için üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğini taahhüt ediyor. Fakat çok sayıdaki güvenlik raporu, Taliban’ın El Kaide ile ilişkisinin kesilmediğini, Afganistan’ın doğusundaki Kunar ilinde El Kaide üyelerinin bulunduğunu ve engebeli arazisiyle bilinen bu bölgede en az 500 savaşçısının konuşlandırıldığını doğruluyor. İki taraf arasındaki ilişki en üst düzeyde olabilir. Zira El Kaide’nin üst düzey liderlerinden Ebu Muhsin el-Masri'nin geçtiğimiz yılın sonbaharında, Kabil yakınlarındaki Gazne ilinde güvenlik güçleriyle girdiği bir çatışma sırasında öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Masri'nin neden uzun süredir Taliban saldırılarının odak noktası olan Gazne'de olduğu bilinmiyor. Masri, gerçekten Taliban’ın eylemlerin bir parçası mıydı, yoksa orada mı saklanıyordu? Amerikalıların örgüt üyelerine öncülük edenlerin başına büyük ödüller koyduğu biliniyor.
Esasen Afganistan'daki El Kaide tehdidi son yıllarda ortadan kalkmış, özellikle 2011 yılında örgütün lideri Usame bin Ladin'in ABD’nin düzenlediği bir operasyon sonucu öldürülmesinden sonra örgüt ağır darbeler almıştı. El Kaide bugün dünyanın dört bir yanındaki kaoslardan ve Afrika kıyıları, Somali ve Suriye gibi yerlerde merkezi hükümetlerin zayıflığından mustarip olunan geniş alanlarda faaliyet gösteren birkaç uzantıya sahip olduktan sonra Afganistan topraklarına eskisi kadar ihtiyaç duymuyor.

DEAŞ
DEAŞ’ın Afganistan kolu Horasan Vilayeti de yeni nesil Taliban için başka bir endişe kaynağı olacak. DEAŞ, başlangıçta Afganistan’ın muhafazakar çizgideki illerinden daha muhafazakar oldukları bilinen ülkenin doğusundaki birkaç ile yayıldı. Fakat, 2014 yılından sonra Suriye’deki ve Irak'taki yükselişi, geçtiğimiz yıllarda yenilgiye uğratılması ve lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin öldürülmesiyle geriledi. Bu da örgütün Afganistan uzantısının zayıflamasına katkıda bulundu. Bir yandan Afgan güvenlik güçlerinin ABD’nin sağladığı hava desteği ile düzenlediği operasyonlarla, diğer yandan Taliban’ın mevzilerine düzenlediği saldırılarla hedef alındı. Taliban ve DEAŞ arasındaki çatışmanın yakın bir gelecekte gerileyeceği düşünülmüyor. DEAŞ Horasan Vilayeti, Taliban'a karşı şiddetli saldırılar düzenlemeye devam ederken, bunun İslami değil ulusal bir hareket olduğunu iddia ediyor. Taliban’ın Komünist olduğunu, demokrasiyi ve uluslararası yasaları kabul ettiğini öne sürüyor. Bu konular, büyük olasılıkla, iki taraf arasındaki fıkhi tartışmanın ve belki de önümüzdeki birkaç yıl içinde silahlı çatışmaların devamının merkezinde yer alacaktır.

Hakkani Ağı
Hakkani Ağı, bugün, Taliban Hareketi’nin ayrılmaz bir parçası olarak kabul ediliyor. Taliban lideri Molla Hebbetullah Ahundzade’nin üç yardımcısından biri olarak bilinen ve Hakkani Ağı’nın lideri Siraceddin Hakkani'nin kardeşi olan Enes Hakkani, dün Kabil'de eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ve Afganistan Milli Uzlaşı Yüksek Konseyi Başkanı Abdullah Abdullah ile ülkenin Taliban yönetimi altındaki geleceğini tartışmak amacıyla yapılan toplantılara katıldı. Başkent Kabil’in kuzeyindeki Bagram Hapishanesi’nde olduğu bilinen Enes Hakkani’nin katıldığı toplantı, Hakkani Ağı'nın toplumun geri kalanıyla uzlaşı açısından Taliban'ın genel politikasında kaydettiği ilerlemenin bir göstergesiydi. Hakkani Ağı’nın karşı karşıya olduğu sorunlar arasında, ABD’nin grubu yabancı terör örgütleri listesine almış olmasının yanı sıra Kabil'de ve diğer bölgelerde yüzlerce sivilin öldüğü bir dizi kanlı suikast ve bombalama olayından sorumlu tutması yer alıyor. Ayrıca, Afganistan’ın önceki yönetimi, Hakkani Ağı’nı Pakistan istihbaratının Afganistan'daki kollarından biri olmakla suçlamıştı.

Pakistan Talibanı
Nur Veli Mehsud liderliğindeki Pakistan Talibanı (Tahrik-i Taliban Pakistan - TTP) eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin yönetimine karşı kazandığı ‘zafer’ için Taliban Hareketi’ni ilk tebrik edenler arasındaydı ve Taliban lideri Molla Hebbetullah Ahundzade’ye olan biatını bir kez daha yineledi. Ancak gelecekte iki taraf arasındaki ilişki, özellikle İslamabad ile olan ilişkisi açısından Kabil’deki Taliban hükümeti için bir sıkıntı kaynağı olabilir. TTP’nin kurulduğu 2007 yılından bu yana, özellikle Afganistan sınırındaki aşiret bölgelerinde Pakistan hükümetine karşı büyük faaliyetlerde bulunduğu biliniyor. Ancak Pakistan ordusu tarafından gerçekleştirilen operasyonların ardından TTP’nin faaliyetleri geriledi ve kontrolü altındaki bölgelerin çoğunu kaybetti. Bu gelişmeler, örgütün Afganistan'ın doğusundaki sınır bölgelerine sığınmasına neden oldu. Ardından burada yeniden toparlanan örgüt özellikle 2020 yılından bu yana Pakistan güvenlik güçlerine karşı yoğun saldırılar düzenliyor. TTP’nin Pakistan'da Mehsud’a sığınan El Kaide liderlerinin yanı sıra Afganistan'ın doğusunda Hakkani Ağı ile yakın ilişkiler içinde olduğuna inanılıyor.
Bu durumda Afganistan’ın TTP üyelerine ev sahipliği yapması, yeni Kabil hükümetinin İslamabad'daki İmran Han hükümetiyle istediği ilişki için bir rahatsızlık kaynağı oluşturabilir. Özellikle de TTP’nin şu sıralar olduğu gibi Pakistan güvenlik güçlerine karşı eylemleri sürdürürse iki taraf arasında sorun olacağı kesin.

Diğer örgütler
Eğer militanlar 1990'lı yıllarda olduğu gibi terör örgütleri kurmak için Taliban yönetimi altındaki topraklara dönmeye çalışırlarsa Taliban'ın dünyanın dört bir yanından başka bir silahlı grup karışımıyla ilişkisi de yakından izlenecektir. Burada dikkati özellikle Çin'in Sincan Özerk Bölgesi sakinleriyle iletişim kurmak ve belki de Çin'in içinde terör eylemleri düzenlemek için Çin yakınlarında bir üs arayan Müslüman Uygur Türklerinin kuracakları gruplar çekiyor. Çinli bir ‘cihatçı’ örgütün bazı üst düzey liderlerinin 1990'lı yıllarda Taliban topraklarını üs olarak kullandıkları biliniyor. Fakat son yıllarda Suriye’ye taşındılar ve burada ülkenin kuzeybatısındaki İdlib'de önemli bir yer edindiler. Bu bölgenin, Türklerle tarihi bağları olan Uygurların kendileri için koridor olarak gördükleri Türkiye'ye bitişik olması onlara yardımcı oldu. Orta Asya ülkelerinden gelen ve ‘cihatçı’ olarak tanımlanan örgütler ile Taliban arasında kurulacak ilişki türü de dikkat çekecektir. Bu dosya, Moskova'nın Taliban ile iyi bir ilişki kurma çabaları çerçevesinde özellikle Rusya'nın ilgi odağı olacaktır.
Aralarında Mısırlılar, Libyalılar, Cezayirliler ve diğer Arap milletlerinin olduğu Arap kökenli Afganların da yeni nesil Taliban ile eski bağlarını canlandırmak için tekrar Afganistan'a dönmeye çalışıp çalışmayacakları da henüz belli değil. Daha önce bağlı oldukları örgütlerden bazıları ya ortadan kaldırıldı ya da Libya'daki İslami Mücadele Örgütü, Cezayir'deki Selefi Vaaz ve Savaş Grubu (GSPC) ve hatta Mısır’daki el-Cihad Örgütü gibi diğer örgütlere katıldı.



İsrail'in Gazze Şehri'nin kontrolünü ele geçirme planını kınayan ve uyaran uluslararası tepkiler

Filistinliler, 8 Ağustos 2025'te Gazze Şehri'nin güneyindeki Zeytun semtinde İsrail bombardımanından kaçıyor (AFP)
Filistinliler, 8 Ağustos 2025'te Gazze Şehri'nin güneyindeki Zeytun semtinde İsrail bombardımanından kaçıyor (AFP)
TT

İsrail'in Gazze Şehri'nin kontrolünü ele geçirme planını kınayan ve uyaran uluslararası tepkiler

Filistinliler, 8 Ağustos 2025'te Gazze Şehri'nin güneyindeki Zeytun semtinde İsrail bombardımanından kaçıyor (AFP)
Filistinliler, 8 Ağustos 2025'te Gazze Şehri'nin güneyindeki Zeytun semtinde İsrail bombardımanından kaçıyor (AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi, perşembe gecesi Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından önerilen ve 22 aylık savaşın ardından ciddi insani kriz ve büyük bir yıkım yaşayan kuşatma altındaki bölgenin kuzeyindeki Gazze Şehri'nin "kontrolünü ele geçirmeyi" amaçlayan planı onayladı.

Plan, temkinli tepkilere ve muhalefete yol açarken, Hamas dün bunun "İsrail'e ağır bir bedel ödeteceğini" ifade etti. Şarku’l Avsat’ın derlediği en önemli uluslararası tepkiler şöyle:

Suudi Arabistan

Suudi Arabistan dün, İsrail'in Gazze'yi "işgal etme" ve halkını "aç bırakma" planını kınadı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Krallık (...) İsrail işgal makamlarının Gazze Şeridi'ni işgal etme kararını en güçlü ve en sert ifadelerle kınamakta ve kardeş Filistin halkına karşı açlık, vahşi uygulamalar ve etnik temizlik suçlarını işlemeye devam etmelerini kesin bir dille kınıyor" denildi.

BAE

BAE Dışişleri Bakanlığı, resmi ajansın yayınladığı açıklamada, "Bu kararın yıkıcı sonuçları, Gazze Şeridi'nde daha fazla masum insanın hayatını kaybetme riski ve giderek kötüleşen insani trajedi" konusunda uyarıda bulundu.

Bakanlık, "kardeş Filistin halkının devredilemez haklarının herhangi bir şekilde ihlal edilmesini ve onları yerinden etme girişimlerini kesinlikle reddettiğini" ifade etti.

Türkiye

Türkiye dün yaptığı açıklamada, uluslararası topluma, barış ve güvenliğe “ağır bir darbe” olacağını belirterek, İsrail'in planını durdurması çağrısında bulundu. Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, “Filistinlileri topraklarından zorla çıkarmayı amaçlayan bu kararın uygulanmasını engellemek için uluslararası topluma sorumluluklarını yerine getirme çağrısında bulunuyoruz” denildi.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres (AP)Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres (AP)

Birleşmiş Milletler

BM Genel Sekreteri António Guterres, sözcüsünün açıklamasına göre İsrail'in dün Gazze Şehri'nin kontrolünü ele geçirme planını, Filistinliler için durumu daha da kötüleştirecek "tehlikeli bir tırmanış" olarak nitelendirdi.

Guterres'in sözcüsü açıklamasında, “Genel Sekreter, İsrail hükümetinin Gazze şehrini kontrol altına alma kararından derin endişe duyuyor. Bu karar, ciddi bir tırmanışa işaret ediyor ve milyonlarca Filistinlinin karşı karşıya olduğu felaketlerin daha da ağırlaşması tehlikesini beraberinde getiriyor” ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, İsrail hükümetinin “işgal altındaki Gazze Şeridi'nde tam askeri kontrolü ele geçirmeyi amaçlayan” planının derhal durdurulması çağrısında bulundu.

Türk yaptığı açıklamada, bunun, “İsrail'in işgaline en kısa sürede son vermesi, mutabık kalınan iki devletli çözümü ve Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını gerçekleştirme yükümlülüğünü içeren Uluslararası Adalet Divanı kararlarına aykırı” olduğunu belirtti.

«Hamas»

Filistin'in Hamas hareketi dün yaptığı açıklamada, planın «tam anlamıyla bir savaş suçu» olduğunu, «yaklaşık bir milyon kişinin» hayatını tehdit ettiğini ve kuşatma altındaki Gazze'de tutsak olarak bulunan rehinelerin «feda edilmesi» anlamına geldiğini duyurdu.

Hareket açıklamasında, “Siyonist Bakanlar Kurulu'nun Gazze şehrini işgal etme ve tüm sakinlerini tahliye etme planları, tam anlamıyla bir savaş suçudur” denilerek, “Bu, soykırım, zorla yerinden etme ve etnik temizliğe varan vahşi uygulamaların devamıdır” ifadesi yer aldı. Hamas, “suçlu işgalcilere, bu suç macerasının bedelinin çok ağır olacağı ve kolay olmayacağı” uyarısında bulundu.

Avrupa Komisyonu

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, İsrail'i planı yeniden gözden geçirmeye çağırdı.

Leyen, X platformunda yaptığı açıklamada, “İsrail hükümetinin Gazze'deki askeri operasyonunu genişletme kararını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor” dedi. Ayrıca tüm rehinelerin serbest bırakılmasını ve Gazze'ye insani yardımın “derhal ve sınırsız” ulaştırılmasını istedi ve “Ateşkes şu anda gerekli” ifadesini kullandı.

Almanya

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, İsrail'in Gazze'de kullanabileceği silah ihracatını askıya aldığını duyurdu.

Danışman yaptığı açıklamada, “İsrail'in askeri planının Gazze'deki hedeflerine nasıl ulaşabileceğini anlamak zor hale geldi” dedi ve ekledi: “Bu koşullar altında, Alman hükümeti, bir sonraki duyuruya kadar, Gazze'de kullanılabilecek askeri teçhizatın ihracatına izin vermeyecektir.”

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'da konuşma yapıyor. (Arşiv - AP)Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'da konuşma yapıyor. (Arşiv - AP)

İngiltere

İngiltere Başbakanı Keir Starmer dün yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze şehrini “kontrol altına alma” planını ‘hatalı’ olarak nitelendirerek, Binyamin Netanyahu hükümetine bu planı “derhal yeniden gözden geçirme” çağrısında bulundu.

Starmer açıklamasında, “İsrail hükümetinin kararı, çatışmaya son vermeye hiçbir şekilde katkıda bulunmayacak ve rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamaya yardımcı olmayacak” dedi ve “sadece daha fazla kan dökülmesine yol açacak” uyarısında bulundu.

İspanya

İspanya Dışişleri Bakanı Manuel Albares, “İsrail hükümetinin Gazze'deki askeri işgalini güçlendirme kararını şiddetle kınıyoruz” dedi ve bu planın “sadece daha fazla yıkım ve acıya yol açacağını” ifade etti.

Albares, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Kalıcı ateşkes, insani yardımın acil ve geniş çaplı ulaştırılması ve tüm rehinelerin serbest bırakılması acildir. Bölgede kalıcı barış, ancak gerçekçi ve sürdürülebilir bir Filistin devletini içeren iki devletli çözümle sağlanabilir” ifadelerini kullandı.

Belçika

Belçika dün, Gazze şehrini kontrol altına alma planı nedeniyle İsrail büyükelçisini çağırdığını duyurdu.

Belçika Dışişleri Bakanı Maxime Prevot, “Amaç açık, bu kararı tamamen reddettiğimizi ifade etmek” dedi.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamada, “en şiddetli ifadelerle” İsrail'in “Filistin topraklarında yasadışı işgalini pekiştirmek, Gazze'de soykırım savaşını sürdürmek, Filistin halkının yaşam kaynaklarını yok etmek, kendi kaderini tayin etme ve bağımsız devlet kurma hakkını ortadan kaldırmak ve Filistin meselesini tasfiye etmek” olarak nitelendirdiği planı kınadı.

Mısır, bu adımı uluslararası hukukun ve uluslararası insancıl hukukun açık ve kabul edilemez bir ihlali" olarak değerlendirdi.

Ürdün

Ürdün Kraliyet Sarayı'ndan yapılan açıklamada, Kral Abdullah II'nin Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile yaptığı telefon görüşmesinde, “Ürdün'ün, iki devletli çözümü ve Filistin halkının haklarını baltalayan ve Gazze'deki ateşkes ve insani yardım anlaşmasına varma çabalarını tehdit eden bu adımı kesin bir şekilde reddettiğini ve kınadığını” vurguladığı belirtildi.

Çin

Çin, dün planla ilgili “derin endişesini” dile getirerek, İsrail'e “tehlikeli hareketlerini derhal durdurması” çağrısında bulundu.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Fransız haber ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, “Gazze Filistinlilere aittir ve Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

İran

İran Dışişleri Bakanlığı, İsrail'i Gazze'yi kontrol altına alarak “soykırım” planlamakla suçladı.

Tahran, İsrail'in Gazze'yi kontrol altına alma planının “etnik temizlik” niyetini teyit ettiğini belirtti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (EPA)

Fransa

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, Paris'in, İsrail hükümetinin Gazze'yi tamamen işgal etme planını şiddetle kınadığını söyledi.

Barrot, “X” sitesinde yayınlanan açıklamada, “Bu operasyon, zaten felaket halindeki durumu daha da kötüleştirecek ve (Hamas'ın) elindeki rehinelerin serbest bırakılmasını, silahsızlandırılmasını ve teslim olmasını sağlamayacaktır” dedi.

Kanada

Kanada Başbakanı Marc Carney, İsrail'in Gazze'nin tamamını işgal etme planının “yanlış” olduğunu belirterek, “İsrail'in planı rehinelerin hayatını daha büyük tehlikeye atacaktır” ifadesini kullandı.