Dinozorlar devrinde yaşamış, insan boyundaki dev kaplumbağanın yumurtası bulundu

İllüstrasyonda yumurtasından çıkan Yuchelys nanyangensis yavrusu resmediliyor (Masato Hattori / Livescience)
İllüstrasyonda yumurtasından çıkan Yuchelys nanyangensis yavrusu resmediliyor (Masato Hattori / Livescience)
TT

Dinozorlar devrinde yaşamış, insan boyundaki dev kaplumbağanın yumurtası bulundu

İllüstrasyonda yumurtasından çıkan Yuchelys nanyangensis yavrusu resmediliyor (Masato Hattori / Livescience)
İllüstrasyonda yumurtasından çıkan Yuchelys nanyangensis yavrusu resmediliyor (Masato Hattori / Livescience)

Bilim insanları dinozorlar devrinde yaşamış dev bir kaplumbağanın yumurtasını buldu. 90 milyon yıl önce bugünkü Çin’nin dinozor kalıntılarıyla ünlü Henan eyaletinde yaşamış kaplumbağanın insan boyutunda olduğu ifade edildi.
Bu kaplumbağa, son derece kalın kabuklarına sahip tenis topu büyüklüğünde yumurtalar bırakmıştı. Bunlardan biri hiç çatlamamış ve milyonlarca yıl boyunca bozulmadan kalmıştı.
Böylece içindeki embriyo halinde yavru kaplumbağanın hassas kemikleri de günümüze ulaşmayı başarmıştı.
Kaplumbağanın Latinde ismi Yuchelys nanyangensis olan bir türe ait olduğu anlaşıldı. Bu tür, 66 milyon yıl önce, Kretase döneminin sonunda, dinozorları yeryüzünden silen asteroidin Dünya'ya çarpmasıyla yok oldu.
Bilim insanları, bu kaplubağaların kitlesel yok oluşu takiben daha soğuk havaları beraberinde getiren "iklimsel ve çevresel değişimlere" uyum sağlayamadığını düşünüyor.

Bu yumurtalar nadiren bulunuyor
Henan eyaleti aslında dinozor yumurtaları açısından zengin alanları barındırıyor.
Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences isimli hakemli bilimsel dergide yayımlanan keşfin yazarları, kaplumbağa yumurtaları çok daha nadir bulunduğunu belirtiyor.
Kanada'daki Calgary Üniversitesi'nde paleobiyolog ve araştırmanın ortak yazarı Darla Zelenitsky kaplumbağa yumurtalarının çok küçük ve kırılgan oldukları için nadiren fosilleştiğini ifade etti.
Yeni keşfedilen, neredeyse tam anlamıyla küresel yumurta, bir tenis topundan sadece biraz daha küçüktü. Zelenitsky, bunun yaşayan çoğu kaplumbağanın yumurtalarından daha büyük, Galápagos kaplumbağalarının yumurtalarındansa biraz daha küçük olduğunu söyledi.
Öte yandan yumurta kabuğunun 1,8 milimetrelik kalınlığı çok dikkat çekiciydi. Zira bu, Galápagos kaplumbağalarının yumurta kabuklarından 4 kat, sıradan bir tavuk yumurtasının kalındığından da 6 kat fazlaydı.

Yavru yumurtadan çıkmaya çalışmış
Araştırmacılar, yumurtanın ve içindeki embriyonun üç boyutlu görüntülerini oluşturmak için bir bilgisayarlı tomografi taramalarına başvurdu.
Görüntülerin analizi, embriyonun yaklaşık yüzde 85 ​​oranında geliştiğini ortaya çıkardı.
Zelenitsky, yumurta kabuğunun bir kısmının kırıldığını ifade etti. Bu da yavrunun yumurtadan muhtemelen çıkmaya çalıştığı ama başarısız olduğu anlamına geliyor.
Independent Türkçe, Livescience



"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
TT

"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)

Rachel Clun 

Bilim insanları 116 milyon yıllık bir tsunaminin kanıtını bir kehribar içinde bulduklarını ve bunun muhtemelen bu doğa olayına dair en eski kayıt olduğunu düşünüyor.

Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido Adası'nda derin deniz tortularını inceleyen araştırmacılar Aya Kubota, Yusuke Takeda, Keewook Yi, Shin-ichi Sano ve Yasuhiro Iba, erken Kretase dönemine ait tortularda 114 ila 116 milyon yıl öncesine tarihlenen "olağanüstü zengin kehribar konsantrasyonları" keşfetti.

Nature'ın Scientific Reports'unda yayımlanan bulgulara ilişkin raporda araştırmacılar, kehribarın bir veya daha fazla tsunami tarafından okyanusa sürüklenerek havayla çok az temas etmiş olabileceğini öne sürüyor.

Fosilleşmiş ağaç reçinesi olan kehribar, nispeten hızlı kuruyan bir madde. Araştırmacılar, kehribarın havaya maruz kaldığında genellikle bir hafta gibi kısa bir sürede katılaştığını söylüyor.

Ancak araştırmacıların incelediği tortularda, "belirgin şekilde deforme olmuş" kehribar birikintileri bulundu. Bazıları reçinenin akan su tarafından değiştirildiğini gösteren, alev yapıları denen bir şekilde deforme olmuşken, diğerleri yumuşak reçinenin "akarak deniz tabanına kıvamlı bir şekilde yayıldığına" işaret eden düz kehribar şeritlere sahipti.
 

Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)

Araştırmacılar, "Bu esrarengiz kehribarın derin deniz ortamında bulunmasının en muhtemel nedeni, büyük çaplı tsunamiler" diyor.

Bu reçine deformasyonlarının su altında meydana gelmesi, ormandan pelajik deniz tabanına doğrudan taşındıklarını ima ediyor. Karadan okyanusa bu kadar hızlı ve doğrudan bir taşıma, bir tsunamiyle tetiklenmiş olabilir.

Araştırmacılar, antik tortulardaki diğer kanıtların da bu teoriyi desteklediğini belirtiyor. Bunlar arasında, karadan gelen büyük miktarda bitki kalıntıları ve büyük dalgaların sürüklediği odun parçaları da vardı ve bunların çok az çürüme izi taşıması, açık okyanusa "hızla taşındıklarına" işaret ediyor.

Makalede, "Kiltaşındaki kütüklerin varlığı, çok sayıda odunun bulanık akıntılarla taşınmak yerine kopup sürüklenerek pelajik deniz tabanına battığını gösteriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları açık okyanuslardaki diğer tortuların, büyük ölçekli eski tsunamiler veya benzer olaylar hakkında daha fazla kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, Holosen döneminden, yani yaklaşık 4 bin 200 yıl öncesinden daha eski bir tarihten kalma tsunami tortularının normalde tespit edilmediğini ve bunun da kısmen, yol açtıkları geniş çaplı yıkımdan geriye net belirtilerin kalmamasından kaynaklandığını söylüyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/news