İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığına nükleer deneyimi olmayan İslami getirildi

Ali Ekber Salihi’den boşalan koltuğa Muhammed İslami geçecek

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, eski Yol ve Şehircilik Bakanı Muhammed İslami ile görüştü (İran Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, eski Yol ve Şehircilik Bakanı Muhammed İslami ile görüştü (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığına nükleer deneyimi olmayan İslami getirildi

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, eski Yol ve Şehircilik Bakanı Muhammed İslami ile görüştü (İran Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, eski Yol ve Şehircilik Bakanı Muhammed İslami ile görüştü (İran Cumhurbaşkanlığı)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, eski Yol ve Şehircilik Bakanı Muhammed İslami'yi cumhurbaşkanı yardımcısı ve Atom Enerjisi Kurumu Başkanı olarak atadı. İslami, ülkenin önde gelen nükleer bilimcisi ve ‘2015 Nükleer Anlaşması’nın mimarlarından biri olan Ali Ekber Salihi'nin yerini alacak.
Söz konusu atama, Tahran'ın nükleer silah yapabilme seviyesine yaklaşmasının ardından, batılı ülkelerin Viyana sürecini yeniden canlandırmaya yönelik çabalarının hızlandığı bir döneme denk geldi.
Reisi’nin nükleer tesislerin yönetimi için 65 yaşındaki İslami’yi atamaya yönelik kararı, yeni kabinenin parlamentoda güvenoyu almasından dört gün sonra gerçekleşti.
İran dini lideri Ali Hamaney ve Reisi hükümeti üyelerinin birkaç gün önce bir araya geldiği bir toplantıda, İslami’nin de bulunması, onun geleceği ile ilgili soru işaretleri oluşturmuştu.
İran'daki en kritik koltuklardan birini alacak olan İslami, ülkenin önde gelen nükleer bilim adamı Ali Ekber Salihi’nin yerini alacak. Ahmedinejad hükümetinde dış işleri bakanı olarak görev yapan Salihi, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından 2013 yılında Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığına atanmıştı. Salihi, Reisi'nin kazandığı cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayı düşünmüş, ancak aniden bu fikrinden vazgeçmişti.
İslami, Ruhani'nin cumhurbaşkanlığının son yılında, Ukrayna uçağının Devrim Muhafızları Ordusu tarafından düşürülmesi ile ilgili olarak İran müzakere heyetine başkanlık etmesiyle birlikte dikkatleri üzerine çekmişti. İslami, uçak kazasıyla ile ilgili olarak Tahran’ın vermeyi reddettiği ayrıntıları elde etmeye yönelik uluslararası talepler çerçevesinde ilgili ülkelerle çok taraflı müzakereler yürütmüştü.
İsfahan şehrinde dünyaya gelen İslami, 1987'den bu yana, Savunma Bakanlığı ve Havacılık Kurumu da dâhil olmak üzere birçok kurumda görev aldı. Bir dönem Mazenderan eyaleti valiliği görevinde bulunan İslami, İran Uçak Üretim Endüstrisi Kurumunun (HESA) Genel Müdürü olarak da görev yapmıştı.
Muhammed İslami, Ali Ekber Salihi’nin aksine, nükleer çalışmalar alanında fazla bir tecrübeye sahip değil. ‘Hemşehri Gazetesi’nin İslami’nin ‘Yol ve Şehircilik Bakanı’ olduğu dönemde yayınladığı biyografiye göre, 1979 yılında Detroit Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünden mezun olmuş, 1981 yılında ise Ohio Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamlamıştır.
8 yıl boyunca Atom Enerjisi Kurumu başkanlığını yürüten Salihi’nin hangi göreve getirileceği henüz belli değil. Salihi, Temmuz 2015'te nükleer anlaşmaya alt yapı oluşturan müzakerelerin temellerinin atılmasında kilit rol oynadı. Söz konusu müzakereler, Tahran ve Washington arasında, Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanlığının son yılında, Umman’ın başkenti Maskat’ta gizli olarak gerçekleştirilmişti.
Teknik konularda sınırlı yetkilere sahip olan Salihi, geçtiğimiz sekiz yılda kariyerinin en zor dönemlerini yaşadı. Çünkü eski ABD Başkanı Donald Trump'ın İran Devrim Muhafızlarının bölgesel faaliyetlerini dizginleyecek daha geniş bir anlaşmaya varmak amacıyla nükleer anlaşmadan geri çekilmesinden önce, müzakerelerdeki teknik konuları ve anlaşmanın işleyişini denetlemişti.
Batılı ülkeler, İran'ın Nisan ayında başlayan ve 20 Haziran'da sona eren nükleer anlaşmayı canlandırmaya yönelik müzakerelere geri döneceği tarihi bekliyor.
Salihi'nin görevinin son iki yılında Tahran, ABD yaptırımlarına yanıt olarak, Natanz tesisinden Fordo tesisine uranyum gazı tüpleri göndermek dâhil nükleer anlaşmanın taahhütlerinin çoğundan vazgeçti.
Biden'in ABD başkanlığına seçilmesi sonrasında, Aralık ayı başlarında, İran parlamentosu hükümeti bağlayıcı bir yasa taslağı onayladı.
Biden'ın başkan olması ile Reisi'nin Haziran seçimlerini kazanması arasında geçen aylarda, uranyum zenginleştirme çalışmaları eşi görülmemiş seviyelere ulaştı.
Tahran, ayrıca, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'na ek protokolü de askıya aldı.
Nükleer anlaşmanın uygulanmamasına paralel olarak, İran nükleer tesislerindeki güvenlik koşulları da kötüye gitti. Bir yıldan kısa bir süre içinde, Natanz tesisi, uranyum zenginleştirme çalışmalarına zarar veren iki saldırıya maruz kaldı. Geçen Nisan ayında gerçekleşen ikinci saldırının ardından, İran'ın başkenti Tahran'ın batısındaki Karaj'daki nükleer tesise insansız hava aracıyla bir saldırı düzenlenmişti. Uydu görüntüleri tesiste çıkan yangının yol açtığı hasarı gösterirken, yetkililer kayıpların boyutunu gizlemişti.
Ayrıca, Tahran, geçen Kasım ayının sonunda, İran'ın nükleer programının mimarlarından Savunma Bakan Yardımcısı Muhsin Fahrizade’ye yapılan suikast sebebiyle acı bir darbe almıştı. Tahran, tüm bu olaylardan İsrail’i sorumlu tutarak intikam sözü vermişti.
İran’a yönelik en önemli operasyon ise Trump'ın nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından, sayıları yirmiyi bulmayan Mossad ajanının,  İran nükleer programı hakkında 183 CD'de dosyalanmış 55 bin sayfalık gizli bilgileri ele geçirmesi olarak görülüyor. Bu operasyon neticesinde İsrail, Amad Projesi'nin İran'ın gizli nükleer silah üretme projesi olduğunu ve İran'ın 2015 yılında yapılan anlaşma müzakerelerinde rapor etmediği nükleer faaliyetlere tanık olan bir kaç bölgeyi ifşa etti. Belgeler, Fahrizade'nin Tahran'ın nükleer anlaşmayı imzalanmadan önce nükleer silah geliştirme konusunda oynadığı rolü gösteriyordu.
Yeni İstihbarat Bakanı İsmail Hatib, İki hafta önce İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi’ne stratejisini açıklayarak, İran nükleer bilim adamları ve tesislerini koruma sözü verdi.
Bazı İranlı yetkililer ülkede bir güvenlik kirliliği olduğunu söylemiş, halkın seçimlere yönelik tepkileri katılım çok düşük olduğu seçimlere gölge düşürmüştü. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani görevinden ayrılmadan önce yaptığı son konuşmasında “İsrailliler nükleer sırları ülke dışına aktardı ve nükleer anlaşmadan çekilen Trump'a götürdü” demişti.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Müdürü Rafael Grossi'nin, uranyum zenginleştirmesinin yüzde 60, uranyum metali üretiminin yüzde 20 hızlandırılmasıyla ilgili son raporu sonrasında, bu ayın başlarında, üç Avrupa ülkesi İran'dan nükleer anlaşmanın ihlallerini durdurmasını ve Viyana müzakerelerine acilen geri dönmesini talep etti.
Biden, İsrail Başbakanı Naftali Bennett ile Cuma günü Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede, İran nükleer programını frenlemek için önce diplomasiye başvuracağını, ancak bunun faydasız olması halinde, başka seçeneklere başvurabileceğini ifade etti.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bir kaç gün önce, yeni İranlı mevkidaşını aramış ve Viyana müzakerelerine mümkün olan en kısa sürede yeniden başlama gereğini vurgulamıştı. Rusya'dan yapılan açıklamada, İran tarafının verilen mesajı dikkate aldığı belirtildi.
AB Dış Politika Şefi Josep Borrell, yeni dışişleri bakanı ile temas kurarak Tahran'ın Viyana müzakerelerinin yeniden başlama tarihini ilan etmesini umduğunu dile getirdi.
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, Tweeter üzerinden yaptığı açıklamada, “İran'a karşı 'diğer seçenekler' vurgusu, başka bir ülkeye yönelik yasa dışı bir tehdit anlamına gelirken İran'ın 'mevcut seçeneklere' yanıt verme hakkını teyit etmektedir” ifadelerini kullandı.
İran Dini Lideri Ali Hamaney ise Biden yönetimine yönelik önceki eleştirilerini yineledi. Devlet televizyonun haberine göre, Hamaney, Reisi hükümetiyle yaptığı ilk görüşmede “Mevcut ABD yönetimi, öncekinden farklı değil. Nükleer meseleyle ilgili İran'dan talepleri sözde farklı, ancak aslında Trump'ın isteklerinin aynısını talep ediyorlar” dedi.
Daha önce Savunma Bakanlığı'nda Fahrizade ile işbirliği yapmış olan İslami’nin Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığına atanması, İran'ın nükleer programının gidişatını değiştirme endişelerini güçlendirecektir.



İran basını: Kaani hala hayatta ve Tahran'da halk mitingine katıldı

DMO’ya bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (DPA)
DMO’ya bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (DPA)
TT

İran basını: Kaani hala hayatta ve Tahran'da halk mitingine katıldı

DMO’ya bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (DPA)
DMO’ya bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (DPA)

İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı dün İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yurtdışı operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü Komutanı Tuğgeneral İsmail Kaani'nin hayatta olduğunu bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Mehr’den aktardığı habere göre, 12 gün önce İsrail'in İran'a düzenlediği saldırıların başında diğer üst düzey askeri komutanlarla birlikte öldürüldüğü bildirilen Kaani, dün öğleden sonra İran Silahlı Kuvvetleri’ne destek amacıyla başkent Tahran’ın merkezindeki İnkılap Meydanı’nda düzenlenen halk mitingine katıldı.

İsrail ordusu, 13 Haziran Cuma günü şafak vakti İran'a düzenlediği saldırılarda 20'den fazla üst düzey askeri komutanı öldürdüğünü açıklamıştı.

Ardından ABD Başkanı Donald Trump, dün sabah İsrail ile İran arasında ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girdiğini duyurdu.

İsrail, askeri operasyonların hedef aldığı İranlı yetkililerin listesini yayınladı. DMO'nun dış operasyonlardan sorumlu Kudüs Gücü Komutanı Kaani'nin akıbeti merak konusu oldu.

New York Times gazetesinin İran muhabiri, geçtiğimiz cuma günü İranlı kaynaklardan, Kaani'nin İsrail'in İran'a düzenlediği saldırıda öldürüldüğünü aktarmıştı.

New York Times gazetesinin İsrail muhabiri Ronen Bergman pazar günü yayınlanan makalesinde şöyle yazdı:

“İsrail'in İran'a saldırısından bir ay önce, istihbarat ve savunma kurumlarının en üst düzeylerinde, Mossad'ın “Tebş'in listesinde kimler yer alacak?” şeklindeki sorusuna ilişkin yoğun tartışmalar yaşandı.”

Mossad'ın pasif ooperasyonlar için kullandığı bir terim olan ‘tebş’ ifadesi, Bergman'ın X platformunda yayınladığı yazıya göre suikast, tasfiye veya hedefli engelleme için kullanılan kod ad.

‘Mutluluk’ olarak nitelendirilen listeye dikkati çeken Bergman, bu toplantılara katılanlardan biri tarafından da bu şekilde adlandırılan listeye İranlı liderlerin dahil edilmesinin ‘rütbeleri ve uygun bir fırsatın ortaya çıkması’ şeklindeki iki faktöre bağlı olduğunu belirtti.

Bergman, yazısını şöyle sürdürdü:

“Tartışma tek bir isim üzerine yapılmıyordu. Aksine, listeyi okuduğu takdirde en çok rahatsız olacak kişinin o olduğu kesindi, çünkü listeye alınmaması konusunda tam bir fikir birliği vardı, o kadar zahmete değmeyeceği düşünülüyordu.”

Bergman, Kaani’nin bilinmeyen akıbeti ve hava saldırılarında öldürülmüş olabileceği ihtimaliyle ilgili olarak “İsrail, onun yüksek konumuna rağmen etkisinin hissedilmediğini ve bu nedenle ölümünün önemli bir etkisi olmayacağını değerlendirdi” ifadelerini kullandı.