ABD okulları öğrencilere 11 Eylül hakkında ne öğretiyor?

ABD eğitim müfredatının içeriği 11 Eylül saldırıları hakkındaki içeriği basitleştirilmiş halde ve okullar Washington'un Orta Doğu'daki tarihsel rolüne girmekten kaçınıyor.

Fotoğraf (AP_Arşiv)
Fotoğraf (AP_Arşiv)
TT

ABD okulları öğrencilere 11 Eylül hakkında ne öğretiyor?

Fotoğraf (AP_Arşiv)
Fotoğraf (AP_Arşiv)

Tarık eş-Şami
11 Eylül olayları ve küresel teröre karşı açılan savaş, ortaöğretim öğrencileri için eşi görülmemiş korkunç bir saldırı olarak o günün olaylarına odaklanan ve itfaiyecilerin ve ilk yardım ekiplerinin kahramanlığının yanı sıra ABD’yi teröristlerin peşinde koşarken destekleyen uluslararası koalisyona odaklanan birbiriyle nispeten uyumlu bir söylemle ABD müfredatına girdi. Ancak kurbanları onurlandırmak ve yeni neslin bu olayların önemini anlamasına yardımcı olmak önemli olsa da, akademisyenler ve araştırmacılar, ABD'nin Orta Doğu ve Afganistan'daki tarihsel rolünün daha derin bir araştırmasını yapmaktan kaçınarak, kahramanlık ve kötülük hakkında basit bir milliyetçilik anlatımının öğretilmesinin derinliklerinde tehlikeler yattığını savunuyorlar. Peki uzmanlar, ABD’li öğrencilere 11 Eylül'ün arka planı ve etkilerini öğretme hususunda nasıl bir yol izlenmesini öneriyor?
Asla unutma
“Asla unutma” mottosu genellikle 11 Eylül 2001 terör saldırılarıyla ilişkilendiriliyor. Ancak bu trajik olaydan yıllar sonra doğan küçük ABD’li öğrenciler için bu ifade nasıl bir anlam taşıyor ve onlardan bu olayı asla unutmamaları için ne isteniyor?
Terör saldırılarını takip eden yıl içinde Wisconsin-Madison Üniversitesi'nden Jeremy Stoddard ve Diana Hess gibi müfredat ve öğretim yöntemlerinde uzman olan ABD profesörleri, 11 Eylül'ün ve teröre karşı açılan küresel savaşın ABD müfredatına nasıl dahil edildiğine dair yıllarca süren bir araştırma yaptılar. Stoddard ve Hess araştırma sonucunda 11 Eylül olaylarına ABD’nin kendi topraklarında daha önce yaşamadığı şok edici bir saldırı olarak odaklanan ve itfaiyecilerin, ilk müdahale ekiplerinin ve polisin kahramanlıklarına ilişkin pek çok hikayeyi içinde barındıran birbiriyle tutarlı bir anlatı yapıldığını ortaya çıkardılar. Ancak iki eğitimci aynı zamanda öğrencilerin öğrendikleri şeylerin, 2003 yılında yapılan Irak işgalini haklı çıkarmak için daha sonra yalan olduğu ortaya çıkan sahte deliller kullanmak gibi ABD’nin 11 Eylül’den sonra aldığı tartışma yaratan çok sayıda kararın üzerinde düşünmelerine yardımcı olmadığını ortaya koydular. Ayrıca öğretilenlerin Müslümanları potansiyel birer terörist olarak tasvir eden siyasi söylemi güçlendirirken, 11 Eylül’den sonra Müslüman ABD’lilere karşı yabancıların saldırılarını görmezden geldiğini ifade ettiler.

Müfredat ve belgeseller
Bu söylem resmi müfredatta, farklı eyaletlerin belirlediği ders kitaplarında ve belgesel gibi öğretmenlerin 11 Eylül’ü açıklamak için kullandıkları belli başlı kaynaklarda görülüyor. Uzmanlar kurbanları onurlandırmak ve yeni neslin bu olayların önemini anlamasına yardımcı olmak önemli olsa da, olaydan önceki tarihe, sebeplere ve daha sonra yarattığı etkilere girmeden sadece kahramanlık ve kötülük hakkında basit bir milliyetçilik anlatımının öğretilmesinin derinliklerinde tehlikeler yattığını savunuyorlar.

Öğrenciler ne öğreniyor?
İki eğitimcinin 2018'in sonlarında ABD’deki bin 47 ortaöğretim öğretmeniyle yaptıkları ankette, tarih öğretmenlerinin çoğunun her yıl yıldönümü tarihinde 11 Eylül olayları hakkında müfredattaki konulara ve talimatlara dayanarak ders verme eğiliminde olduklarını keşfettiler. Öğretmenler anket sırasında 11 Eylül’den sonra doğan öğrencilerin o gün televizyonda olaylara tanık olanların tecrübelerini anlamalarına yardımcı olmaya çalıştıklarını, saldırıları gösteren haberler ya da belgesel kesitleri gösterdiklerini ve o gün yaşananların ayrıntılarına ve ardından gelen olaylara odaklandıklarını bildirdiler.
Ankete katılan öğretmenler 11 Eylül olaylarının önemli olduğunu düşünüyorlar ve bu olayları öğretmenin amacının ABD’nin hafızasından asla silinmemesi olduğunu düşünüyorlar.
Ancak dersler genellikle tarih müfredatının dışında yapılan bir ders oturumuyla sınırlı oluyor. Çünkü 11 Eylül olaylarının yıl dönümü genelde derslerin başlangıcına denk gelirken, ABD tarihi derslerinin çoğu ya 1400'lerle ya da ABD’nin kuruluş dönemi ve iç savaş sonrası dönemle başlıyor.

Basit anlatının tehlikeleri
11 Eylül'ü yıldönümünde bir anma olayı olarak öğretirken genellikle ABD'nin Orta Doğu ve Afganistan'daki tarihi rolüne ilişkin daha derin araştırmalar yapılmasından kaçınılıyor. Örneğin ABD’nin 1980'lerde Afganistan'da Sovyetlere karşı mücadele eden mücahitleri silahlandırması ve Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'e 1980'lerde İran'a karşı savaşında yardım etmesi görmezden geliniyor.
Öğrencilerin eğitiminde ABD'nin Afganistan'daki eylemlerinin, 1993'te Dünya Ticaret Merkezi'ne bombalı saldırı düzenleyen, daha sonra 1998'de Doğu Afrika'daki ABD büyükelçiliklerine ve 2000'de Yemen'deki ABD donanmasına ait 'USS Cole' adlı destroyera saldırılar düzenleyen, yani 11 Eylül olaylarından yıllar önce eylemlerde bulunan El-Kaide ve radikal İslamcı grupların oluşmasına nasıl katkı sağladığına dair daha derinlemesine bir yaklaşım benimsenmesi gözardı ediliyor.

Öğretim yöntemlerindeki farklılıklar
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bununla birlikte birçok öğretmen, öğrencilerini bu olaylarla ilişkili karışıklıklar hakkında tartışmaya girmeye teşvik ediyor. Ortaöğretimdeki öğretmenler, dünya dinleri ünitesinin bir parçası olarak İslam dinini işlerken bu olayları ele aldıklarını söylüyorlar. Dünya tarihi öğretmenleri ise modern Orta Doğu’ya ilişkin gelişmeleri tanımlama bağlamında 11 Eylül olaylarını işlediklerini ifade ediyorlar.
Olayların kronolojik olarak sıralanmasına ve mevcut ders kitaplarının kullanımına dayanarak tasarlanan ABD tarih müfredatına gelince, birçok ABD eyaletinde standartlaştırılmış müfredata ve testlere geçilmesi, 11 Eylül olayları gibi güncel olayları mantıklı yollarla ABD tarihine entegre etmeyi daha zor hale getirecekti. Zira öğretmenler kronolojik olarak New York ve Washington’daki terör saldırılarının gerçekleştiği 2001 yılına ulaşmak için yeterli zamanın olmadığını söylüyor. Çünkü öğretmenlerin çoğu vaktin kısıtlı olması sebebiyle tarih derslerini 1980’lerde bitirmek zorunda kalıyor ya da son yılları yüzeysel olarak geçiyor. Doğal olarak 11 Eylül olaylarına da yüzeysel bir şekilde değinilmiş oluyor. Ancak bazı yaratıcı öğretmenler 11 Eylül olaylarını 1886 yılında Şikago'daki Haymarket Meydanı'ndaki bir işçi protestosundaki bombalı saldırı gibi tarihte yaşanan diğer terör saldırılarına bağlıyor.

Farklı hedefler
Bununla birlikte genç öğretmenler, öğrencileri için anmanın ya da o gün yaşanan olayların korkunçluğuna odaklanmanın ötesine geçen farklı hedefler belirliyorlar. Bu öğretmenler, gençlerin 11 Eylül'ü takip eden olayların ve politikaların günlük yaşamı fark edemeyecekleri şekilde nasıl etkilediğini anlamalarını istiyorlar. Tabiki bu, saldırıların gerçekleştiği günün canlı bir hatırası olmayan ancak ABD İç Güvenlik Bakanlığı'nın 2002'den 2011'e kadar renklerle koladığı terör tehdidi seviyelerinin bir hatırlatıcısı olan kendi deneyimlerini yansıtıyor.
Öğretmenler ABD vatandaşlarının Afganistan'dan son tahliye sürecini ve bunun hem ABD’lilerin 20 yıl önce bu ülkeye gitmesine neden olan 11 Eylül olaylarıyla ilişkisini hem de 1980’lerde ABD’nin Afganistan’da oynadığı rolle ilişkisini öğrencilerin daha kolay anlamasını sağlamayı amaçlıyor. Ayrıca öğretmenler 11 Eylül olaylarını, öğrencilerin ABD vatandaşlarının daha fazla izlenmesine izin veren 2001 tarihli ABD Vatanseverlik Yasası'nın (Patriot Act) hükümlerini tartışmaları için iyi bir fırsat olarak görüyorlar.

11 Eylül dersleri
Müfredat ve öğretim yöntemlerindeki uzmanlara göre tarih öğretiminin amacı, bugünü anlamak ve gelecekte daha iyi kararlar almak için geçmişin bilgilerini kullanan vatandaşlar yetiştirmekse, öğretmenlerin öğrencilere 11 Eylül’ü ve teröre karşı mücadeleyi sadece tanımalarına değil, bunlardan ders çıkarmalarına yardımcı olmaları gerekiyor. Bu da o günkü gerçeklerin ve ABD’lilerin kolektif hafızası ile ilişkili her şeyin ötesine geçerek, bu olayların neden meydana geldiğini ve ABD ile diğer ulusların nasıl tepki verdiğini sorgulamaya başlamak anlamına geliyor.
Bunu gerçekleştirmek için uzmanlar öğretmenlere haber ajanslarının o güne dair yayınladıkları video kesitlerini, yalnızca acı olayın bir hatırlatıcısı olarak değil, aynı zamanda tartışma için ve öğrencilerin sorularını yanıtlamak için bir başlangıç ​​noktası olarak kullanmalarını tavsiye ediyor. Nitekim öğrenciler, Usame bin Ladin'in fotoğrafının Dünya Ticaret Merkezi'ne ilk uçağın çarpmasından sadece bir buçuk saat sonra yayınlanmasının sebebini ve ABD'li uzmanların bin Ladin’in Afganistan'da saklandığını nasıl bildiğini sorgulayabilir. Öğrenciler Bin Ladin'in ABD'ye bir saldırı düzenleme olasılığına ışık tutan dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un 6 Ağustos 2001 tarihli açıklamalarının günlük özetini veya 1980'lerin sonlarında Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) yayınladığı ve içinde Afgan mücahitlerini terk etmenin tehlikeleri konusunda uyarıda bulunduğu bir notu fark edebilirler.
Şu anda ABD’li öğretmenlerin 11 Eylül dersleri için yararlanabileceği birçok yeni kaynak mevcut. Bu kaynaklar ABD’li gazilerin, Afgan ve Iraklı simultane tercümanların ve mültecilerin, ABD’li müslümanların ve çoğu zaman görüşleri dahil edilmeyen kişilerin 11 Eylül olaylarının etkilerine ilişkin bakış açılarını içeriyor.
Bu yüzden “Asla Unutma” programı, öğrencilere 11 Eylül olaylarının gözden kaçmış, silinmiş veya unutulmuş gibi görünen yönlerini öğretmekle başlayabilir.



Savunma İstihbarat Teşkilatı Direktörü İran raporu nedeniyle görevden alındı

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (AP)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (AP)
TT

Savunma İstihbarat Teşkilatı Direktörü İran raporu nedeniyle görevden alındı

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (AP)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth (AP)

Washington Post gazetesi dün kaynaklara dayandırdığı haberinde, ABD Savunma Bakanı Peter Hegseth'in, Savunma İstihbarat Ajansı Direktörü Jeffrey Kruse'u, ajansın İran'ın nükleer tesislerine yönelik ABD saldırıları hakkında sunduğu rapor nedeniyle görevden aldığını bildirdi.

Gazete, kimliğini açıklamadığı kaynakların, görevden alma gerekçesi olarak yalnızca "güven kaybı"nı gösterdiğini bildirdi. Hegseth, bu yıl diğer üst düzey askeri yetkililerin görevden alınmasını haklı çıkarmak için bu terimi kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Washington Post’tan aktardığına göre Savunma İstihbarat Ajansı direktörü raporunda, İran'ın nükleer kapasitesinin Hegseth ve Başkan Donald Trump'ın bu kapasitelerin "tamamen yok edildiğini" iddia etmelerinin aksine, ABD saldırılarından sonra yalnızca birkaç ay boyunca zayıfladığı sonucuna varıldığını belirtti.

Hegseth, göreve geldiğinden bu yana, Genelkurmay Başkanı Charles Brown ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Lisa Franchetti de dahil olmak üzere çok sayıda üst düzey subayı görevden aldı.


ABD, Çin'e karşı deniz drone'u filosu kuruyor: Testler beklendiği gibi değil

ABD donanması, insansız deniz aracı filosuyla Asya-Pasifik'teki nüfuzunu artırmaya çalışıyor (Reuters)
ABD donanması, insansız deniz aracı filosuyla Asya-Pasifik'teki nüfuzunu artırmaya çalışıyor (Reuters)
TT

ABD, Çin'e karşı deniz drone'u filosu kuruyor: Testler beklendiği gibi değil

ABD donanması, insansız deniz aracı filosuyla Asya-Pasifik'teki nüfuzunu artırmaya çalışıyor (Reuters)
ABD donanması, insansız deniz aracı filosuyla Asya-Pasifik'teki nüfuzunu artırmaya çalışıyor (Reuters)

ABD donanması, Çin'e karşı insansız deniz aracı filosu kurmak istiyor ancak testlerde birçok sorun yaşandığı aktarılıyor.

Reuters'ın haberinde, Pentagon'un Ukrayna savaşında deniz drone'larının etkisini gördükten sonra Çin'in Tayvan Boğazı'ndaki muhtemel ilerleyişini engellemek için kendi filosunu kurmaya çalıştığı yazılıyor.

Pentagon, "Replicator" adını verdiği insansız deniz aracı filosu programını 2023'te başlatmıştı. 1 milyar dolar kaynak ayrılan proje kapsamında binlerce deniz ve hava drone'u üretilmesi hedefleniyor.

Ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ın "Büyük, Güzel Yasa Tasarısı" kapsamında insansız deniz aracı üretimi için ek 5 milyar dolar kaynak sağlanmıştı.

Ancak Çin'e karşı caydırıcı güç olarak kullanılması planlanan filodaki drone'ların üretiminde yazılım sorunları ve kazalar yaşandığı aktarılıyor.

Kaliforniya açıklarında geçen ay yapılan testte, bir drone'un yazılım arızası nedeniyle aniden durduğu, başka bir insansız deniz aracının da buna çarpıp hasar gördüğü belirtiliyor. Olayın, rakip firmalar Saronic ve BlackSea Technologies tarafından üretilen cihazlarla yaşandığı ifade ediliyor.

Başka bir testte de drone'ların takibi için suya inen destek gemisinin kaptanı, gemiyi çeken insansız deniz aracının arızalanması üzerine suya düştü. Her iki olayın da yazılım ve kullanıcı hatasından kaynaklandığı bildiriliyor.

Reuters, ABD donanması, Saronic veya BlackSea Technologies'in yorum taleplerine yanıt vermediğini aktarıyor.

Ukrayna ordusunun deniz operasyonlarında kullandığı drone'ların tanesinin maliyeti yaklaşık 250 dolar. Hızlı hareket eden bu cihazlar gerektiğinde patlayıcılarla donatılıp saldırı için veya gözetleme amaçlı kullanılabiliyor.

ABD donanmasıysa bunu genişleterek insan komutlarına ihtiyaç duymadan görevleri tamamlayabilecek otonom bir filo kurmayı hedefliyor. Bunun çok daha maliyetli ve teknolojik açıdan zorlu olacağı belirtiliyor. Bir insansız deniz aracının maliyeti birkaç milyon dolara kadar çıkabiliyor.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi'nden T.X. Hammes, donanmanın geleneksel karar ve uygulama mekanizmasının da süreci güçleştirdiğine dikkat çekiyor:

Büyük şeyler üretmeye, karar almak için yıllar harcamaya alışmış bir sistem sözkonusu. Ancak bir anda onlardan hızlı hareket etmelerini istiyorsunuz.

Independent Türkçe, Reuters, Marine Insight


Rusya'nın en yakın müttefikinden nükleer hamle

Lukaşenko, 1994'ten beri iktidarda (Reuters)
Lukaşenko, 1994'ten beri iktidarda (Reuters)
TT

Rusya'nın en yakın müttefikinden nükleer hamle

Lukaşenko, 1994'ten beri iktidarda (Reuters)
Lukaşenko, 1994'ten beri iktidarda (Reuters)

Belarus yönetimi, elindeki roketatarlarda nükleer başlık kullanmayı planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Belarus, Polonez roketatar sistemlerini nükleer başlıklarla donatmak için araştırma başlattı.

Rusya'nın müttefiki Belarus'un kendi nükleer silahları yok ancak Moskova'nın kontrolündeki taktiksel nükleer füze başlıklarına ev sahipliği yapıyor.

Belarus Devlet Güvenlik Konseyi Başkanı Aleksander Volfoviç, Polonez füzelerinin nükleer başlıklarla donatılmasıyla "son teknoloji bir silah" tasarlanacağını söyledi.

Volfoviç, 2016'dan beri kullanılan Polonez füze sisteminin Çin'le ortaklaşa geliştirildiğini belirterek, silahın son modelinin menzilinin 200 kilometreden 300 kilometreye yükseltildiğini ifade etti.

Yetkili, Rus yapımı orta menzilli hipersonik füze Oreşnik'teki bazı teknolojilerin Polonez'e entegre edilmesi için araştırma yapıldığını da sözlerine ekledi.

Belarus Savunma Bakanı Viktar Hrenin, gelecek ay Rusya'yla yapılacak ortak askeri tatbikatta Oreşnik füzelerinin kullanılacağını bildirmişti. Kremlin güçleri, mevzubahis füzeleri Ukrayna'ya yönelik saldırılarda kullanıyor.

Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko, dünkü açıklamasında son dönemde Ukrayna savaşı nedeniyle artan askeri tehditlere dikkat çekti:

Askeri tehditlerin dinamikleri ve Batılı komşularımızın askeri harcamalarındaki önemli artış, bizi Belarus, Rusya ve birliğimizin savunma kabiliyetlerine odaklanmak durumunda bırakıyor.

Diğer yandan İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, bu hafta Minsk'i ziyaret ederek Lukaşenko'yla görüşmüştü. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin yaptırımları altında zorlanan Tahran ve Minsk yönetimleri, ikili ilişkileri güçlendiren anlaşmalar imzalamıştı.

Pezeşkiyan'ın ziyareti, ABD ve İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine yönelik hazirandaki saldırılarından ötürü ertelenmişti. Toplantıda Lukaşenko, İran'ın nükleer altyapısına saldırıları "bölgesel ve uluslararası istikrarla güvenliğe ciddi bir tehdit" diye nitelemiş, Tahran'ın "barışçıl nükleer enerji geliştirme hakkını" savunduklarını söylemişti.

Independent Türkçe, Reuters, United24