Buteflika'nın ölümünün ardından Cezayir tarihinde yeni bir sayfa açılıyor

Cezayir'in eski Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika (AP)
Cezayir'in eski Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika (AP)
TT

Buteflika'nın ölümünün ardından Cezayir tarihinde yeni bir sayfa açılıyor

Cezayir'in eski Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika (AP)
Cezayir'in eski Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika (AP)

Cezayir'de, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika'nın 84 yaşında hayatını kaybetmesi nedeniyle bayraklar yarıya indirildi ve üç gün ulusal yas ilan edildi.
İç savaşın ardından 1999'da göreve gelen eski Cumhurbaşkanı Buteflika, 2015 yılında geçirdiği kısmi felç ve kötü giden sağlığına rağmen ülkeyi yönetmeye devam etmişti.
Buteflika'nın, Şubat 2019'da beşinci dönem için yeniden cumhurbaşkanı adayı olması, bardağı taşıran son damla olmuş ve bir toplumsal tepki dalgasının fitilini ateşlemişti.
Cezayir'de, bu dönemde başlayan protesto dalgası karşısında, ülkedeki rejimin bel kemiği niteliğindeki Cezayir ordusunun, gösterilere desteğini açıklaması ve cumhurbaşkanlığına karşı yaptığı sözlü uyarılar karşısında, Buteflika, Nisan 2019'da görevi bırakmak zorunda kalmıştı.
Buteflika'nın ölümüyle ilgilenen kaynakların Şarku'l Avsat'a bildirdiğine göre, dün Cezayir Cumhurbaşkanlığı ile Buteflika'nın ailesi arasında mezar yeri konusunda "görüşmeler" yapıldı. Yetkililer cenazenin kıdemli Cezayirli liderlerin defnedilmiş oldukları başkentin doğu banliyösünde bulunan Aliye Mezarlığı’na defnedilmesini ve devlet töreni yapılmasını önerdi. Buteflika’nın erkek kardeşi Abdurrahim ve kız kardeşi Zuhur ise törenin aile içinde gerçekleşmesini ve cenazenin annelerinin ve erkek kardeşleri Mustafa ve Abdulgani'nin defnedildiği Ben Aknun Mahallesi mezarlığına defnedilmesini istediklerini ifade ettiler. Cenazenin bugün öğleden sonra veya en geç yarın defnedilmesi bekleniyor.
Ailesine yakın isimler, cumhurbaşkanının sağlığının son iki yılda önemli ölçüde kötüleştiğini ve artık hareket edemez hale geldiğini bildirdi. 2 Nisan 2019 tarihindeki istifasından bu yana Buteflika, uzun yıllardır sağlığını takip eden uzman bir ekip tarafından evinde muayene edildi.
Cezayir’de dün sosyal medya, 20 yıl iktidarda kalan Buteflika'nın ölümü haberleriyle dolup taştı. Cezayirlilerin bir kısmı onu, ülkenin geçen yüzyılın doksanlı yıllarında karşı karşıya olduğu yıkıcı terörizm nedeniyle yaşanan kan ve gözyaşı sayfasını düren itibarlı bir lider olarak görüyor. Bu pozisyonda olanlar, onun iktidarı sırasında yayılan yozlaşmanın, hakimiyeti ele geçiren iş insanları ve politikacıların “kötü çizgisinden” kaynaklandığına inanıyor ve söz konusu iş insanları ve politikacıların, 27 Nisan 2013'te geçirdiği felç nedeniyle duyularının çoğunu kaybeden Buteflika adına önemli kararlar aldıklarını ileri sürüyorlar.
Bir başka kesim ise Buteflika’nın 1999'da ordudan ve Ulusal Kurtuluş Cephesi'nden (FLN) intikam almak amacıyla iktidara geldiğini ileri sürüyor ve dönemin dışişleri bakanı ve rejimin şımarık çocuğu olarak nitelendirdikleri Buteflika’yı, kendisini iktidarın "meşru varisi" olarak görmekle suçluyor.
Bu görüşe sahip olanlar, Buteflika’nın yaptığı en büyük hatanın, 2008'de anayasayı değiştirerek kendisine üçüncü bir dönem hakkı tanıyarak iktidarını uzatması olduğunu söylüyorlar.
Bu dönemin ikinci yılından bu yana, yönetim aleni bir şekilde küçük kardeşi ve baş danışmanı Said Buteflika'ya (yolsuzluk suçlamasıyla hapiste) geçti. Kardeş Buteflika yolsuzluğa bulaşan işadamlarına (şu anda hapiste olan) ekonomi ve yatırımın anahtarlarını teslim etmişti.
Buteflika, iktidarının çoğu döneminde ordudan ve askeri istihbarattan korundu. 2004 yılında kendisinin ikinci kez seçilmesine itiraz eden Muhammed el-Amari ile savaşında ordu istihbarat şefi Korgeneral Muhammed Medin'i kullandı ve Amari’yi görevden aldı. Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’ya olan güçlü bağlılığıyla tanınan Cezayir Ahmed Gaid Salih, 2004 yılında Muhammed el-Amari'nin yerine Genelkurmay Başkanı olarak atandı. Ardından Savunma Bakan Yardımcısı görevine getirilen Gaid’i, istihbarat şefi Korgeneral Muhammed Medin'i 2015 yılında görevden almak için kullandı.
Salah, 22 Şubat 2019'da Buteflika’nın beşinci dönem adaylığına karşı sokağın tepkisine rağmen Cumhurbaşkanına yönelik güçlü desteğini sürdürdü. Başlangıçta protestoculara karşı çıkan Gaid, daha sonra Buteflika'ya istifa etmesi için baskı yaptı.
Buteflika lise öğreniminin ardından 1956 yılında 19 yaşında Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) saflarına katıldı. Ülke 1962 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra ilk Ulusal Kurucu Meclis üyesi oldu. 25 yaşındayken Spor ve Turizm Bakanlığı görevine getirilen Buteflika, 1963'te Dışişleri Bakanı olarak atandı. 1964’te Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) parti kongresinde devlet organlarına kadro ve yetkililerin çoğunluğunu sağlayan iki yapılı Merkez Komite ve Siyasi Büro üyeliğine seçildi.
Buteflika, Huari Bumedyen liderliğinde Cumhurbaşkanı Ahmed Bin Bella'ya karşı yürütülen 19 Haziran (Haziran) 1965 darbesine aktif olarak katıldı. Daha sonra Devrimci Konsey üyesi olan Buteflika, Bumedyen'in ölümünden sonra 1981'de Cezayir'den ayrıldı ve uzun yıllar İsviçre ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında mekik dokuyarak hayat sürdü.



İsrail'in Katar'a saldırısı: Netanyahu, Trump'ın dikkati çeken olumsuz tutumuyla sınırlarını test ediyor

Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)
Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail'in Katar'a saldırısı: Netanyahu, Trump'ın dikkati çeken olumsuz tutumuyla sınırlarını test ediyor

Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)
Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)

Brian Katulis

İsrail'in bu hafta Katar'daki Hamas liderlerine yönelik sürpriz saldırısı, Trump yönetiminin ikinci döneminin Gazze’deki savaşı sona erdirme hedefini büyük ölçüde gerçekleştiremediğinin en son göstergesi oldu.

Saldırıdan üç gün sonra perşembe günü öğleden sonra konuşan ABD Başkanı Donald Trump, diplomatik bir çözüm için belirsiz bir umut dile getirerek “İsrail'in Katar'a saldırısının, rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'de ateşkes için yürütülen müzakereleri etkilememesini umuyorum. Rehinelerin serbest bırakılmasını ve bunun bir an önce gerçekleşmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Trump yönetiminin Ortadoğu'ya yaklaşımının en tuhaf yönlerinden biri, Gazze'deki savaşa verdiği tepkinin çarpıcı pasifliği oldu. ‘Pasiflik’ kelimesi, birçok kişinin Trump ile ilişkilendireceği bir kelime olmasa da bu durum kısmen Beyaz Saray'dan hemen her gün yapılan çılgın hızdaki açıklamalar ve eylemlerden kaynaklanıyor.

“İsrail'in Gazze ve bölgenin diğer yerlerinde gerçekleştirdiği eylemler, Trump'ın en büyük hedeflerinden biri olan Nobel Barış Ödülü'nü kazanmasını ve İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme anlaşması sağlanmasını engelliyor. Trump, bu hedefe ulaşmak için benzersiz bir gayretle çalışıyor.   

Trump, Gazze Şeridi'nin tamamen ABD’nin kontrolü altına alınması ve pitoresk (resimsi) bir ‘Gazze Rivierası’ kurulması gibi, dünyanın dikkatini çeken provokatif açıklamalar yapmaya özen gösteriyor. Öte yandan Trump, geçtiğimiz haziran ayında İran'a yapılan ani saldırı ve bu ay Venezuelalı uyuşturucu kaçakçılarına yönelik saldırı gibi hedefli açıklamalara benzer gösterişli tedbirlerle öne çıkıyor. Ancak bu hamleleri, bu alanların herhangi birinde kalıcı sonuçlar doğuracak tutarlı bir stratejik yaklaşımla karıştırmamalıyız.

Trump, İsrail-Filistin cephesinde ise İsrailli rehinelerin serbest bırakılması ve çatışmanın sona ermesi konusundaki beklentileri yükseltti. Ancak, İsrail'in öngörülemez eylemleri bir yandan bölgeyi istikrarsızlaştırırken diğer yandan sahada istediği gibi hareket etmesine olanak tanıdı. İsrail'in Gazze ve bölgenin diğer yerlerinde gerçekleştirdiği eylemler, Trump'ın en büyük hedeflerinden biri olan Nobel Barış Ödülü'nü kazanmasını ve İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme anlaşması sağlamasını engelliyor. Oysa Trump bu hedefe ulaşmayı çok istiyor. Ancak şimdiye kadar ABD'nin Arap-İsrail sorununa yönelik politikasında stratejik bir değişiklik olmadı.

Yüksek ses, küçük sopa

Bu durum, ABD’nin eski başkanlarından Theodore Roosevelt'in ünlü sözü “Yumuşak konuş, sert davran” ile özetlenebilecek dış politika ilkesiyle tam bir tezat oluşturuyor. İsrail'in 9 Eylül'de Katar'daki Hamas yetkililerine yönelik eşi görülmemiş saldırısı, NATO dışında, bölgedeki en büyük ABD askeri üssüne ev sahipliği yapan önemli bir ABD müttefikinin, başta İsrail olmak üzere bölgesel aktörlerin, Trump yönetiminin birçok açıdan kenarda durduğu bu bölgenin dinamikleri üzerindeki etkisinin boyutunu gösteriyor.

Trump, ocak ayında ikinci dönemi için göreve başladığında ateşkes anlaşması imzalamak ve rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak gibi güçlü bir başlangıç yapmasına rağmen, o zamandan beri odak noktasını kaybetti. Sosyal medyada paylaştığı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Gazze’de hayali bir sahilinde rahat bir şekilde görünen tuhaf yapay zeka tarafından üretilmiş video, birçok kişiyi şaşırttı ve özellikle de göreve başlamadan önce ulaştığı ateşkes anlaşmasının uygulanmasını sağlamak için yeterli baskı uygulamamış olması nedeniyle endişelendirdi.

İsrail'in Gazze ve bölgenin diğer yerlerinde gerçekleştirdiği eylemler, Trump'ın en büyük hedeflerinden biri olan Nobel Barış Ödülü'nü kazanmasını engelliyor.

Kahire'de geçtiğimiz mart ayında düzenlenen Arap Birliği Olağanüstü Zirvesi, Gazze'nin uzun vadede yeniden inşası ve kalkınması için taahhütler içeren ayrıntılı bir plan ortaya çıktı ve Filistin devletinin kurulması taahhüdü teyit edildi. Ancak Trump'ın ekibi bu fikirleri görmezden geldi ve bununla anlamlı bir şekilde ilgilenmedi. İsrail, müzakerelerde Hamas'a baskı uygulamak amacıyla, askeri harekatını yeniden başlatarak ve insani yardımı kesmek de dahil olmak üzere Gazze'ye boğucu bir abluka uygulayarak mart ayında ateşkesi sona erdirdi.

Trump yönetimi, Gazze'deki insani durum daha da kötüleşince Gazze İnsani Yardım Vakfı’nı (GHK) kurdu. Bu vakıf, Filistinlilerin ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yardım almayı bekleyen en az bin kişinin ölümüne yol açan kusurlu bir yardım mekanizmasıydı. Belki de çok daha fazlası. Bu arada Trump, ekibinin yeni bir ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşma sağlayacağına dair ara sıra açıklamalar yaptı. Hatta Katar ve Mısır gibi arabulucular aracılığıyla değil, doğrudan Hamas ile görüşmek gibi alışılmadık bir adım attı.

fvghyju
İsrail'in Katar'ın Doha kentinde Hamas liderlerine düzenlediği saldırının ardından hasar gören bir bina, 9 Eylül 2025 (Reuters)

Ancak, tüm bu adımlar ateşkesin sağlanmasına yetmedi. Bu çatışmayı sürdürülebilir bir şekilde sona erdirmek için tutarlı bir diplomatik çerçeve bulunmadığından, İsrail'in askeri operasyonu devam ediyor. Trump'ın bir gün içinde bunu başarabileceğine dair vaatlerine rağmen, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşında barış anlaşmasına varamaması ile bu durum arasında birçok yönden bazı paralellikler var. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Trump'ın savaşı sona erdirme çabalarını görmezden gelmeye devam ederken, Netanyahu da aynı şeyi yapıyor ve Trump'ın sınırlarını ve bu süreçte onu ne kadar zorlayabileceğini test ediyor. Trump'ın birçok önemli dış politika meselesinde öngörülemez ve dikkat dağıtıcı diplomasisinin sonuçsuz kaldığı herkesçe biliniyor.

Güçlü liderlik ve ortaklarla yakın iş birliği olmadan İsrail mevcut yolunda ilerlemeye devam edecek gibi görünüyor.

Eksik unsurlar

Bu konuda daha iyi sonuçlar elde edilmesine katkıda bulunabilecek iki önemli unsur eksik. Bunlardan birincisi, barışa yol açacak kalıcı bir ateşkes için güvenilir bir formül ve vizyon geliştirmeyi amaçlayan ABD'nin diplomatik liderliğine geri dönülmesi. Bu unsur, daha tutarlı bir stratejik odaklanma ve bu sorunları ele almak için ABD yönetimi içinde özel bir ekip gerektirir, ancak bunların hiçbiri ufukta görünmüyor.

İkinci unsur ise İsrail ile resmi ilişkileri olan Ürdün, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Fas gibi Arap ülkelerinden ortakların yanı sıra İsrail'e ihtiyaç duyduğu güvenceyi sağlayacak şekilde Filistinlilere diplomatik, ekonomik ve güvenlik desteği sağlayabilecek olan Suudi Arabistan, Katar ve Umman gibi ülkelerle daha yakın iş birliği içinde çalışmaktır.

Bu iki unsur, yani güçlü liderlik ve ortaklarla yakın iş birliği, eksik olduğunda İsrail mevcut yolunda ilerlemeye devam edecek ve Trump yönetimi Ortadoğu'da barışa ulaşma hedefinden uzak kalacak.


Rubio'nun İsrail ziyareti… Gazze ateşkesinde bir atılım mı, yoksa yerinden etmeye destek mi?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru ilerleyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru ilerleyen Filistinliler (AFP)
TT

Rubio'nun İsrail ziyareti… Gazze ateşkesinde bir atılım mı, yoksa yerinden etmeye destek mi?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru ilerleyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru ilerleyen Filistinliler (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, Gazze Şeridi'nde gerginliğin artması ve İsrail'in Hamas liderlerini hedef alan Doha saldırısının ardından müzakerelerin durması üzerine İsrail'i ziyaret etmesi bekleniyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlara göre, bu ziyaret iki olası senaryo barındırıyor: Ya ‘Gazze Şeridi'nde ateşkes konusunda ciddi görüşmeler yapılmayacak’ ya da ‘yıl sonuna kadar savaşın sona ermesi ve sınırlı bir ateşkesin kabul edilmesi ele alınacak’.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Tommy Pigott'a göre Rubio’nun İsrail ziyaretinin amacı, Gazze şehrinin kontrolünü ele geçirmeyi de içeren İsrail'in yeni operasyonundaki ‘operasyonel’ hedeflerini görüşmek. Pigott ayrıca, bu ayki Birleşmiş Milletler (BM) toplantısına atıfta bulunarak, Rubio’nun, ‘Hamas terörizmini ödüllendiren Filistin devletinin tek taraflı olarak tanınması da dahil olmak üzere, İsrail karşıtı hareketlerle mücadele etme taahhüdünü yineleyeceğini’ bildirdi.

Pigott'a göre, Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile New York'ta yaptığı görüşmenin hemen ardından gerçekleşen bu ziyarette Rubio, ‘ABD'nin İsrail'in güvenliğine olan bağlılığını vurgulayacak ve Hamas'ın bir daha Gazze Şeridi'ni yönetmemesini ve tüm rehinelerin geri dönmesini sağlamanın gerekliliğini ifade edecek.’

İsrail'in planladığı ‘gönüllü göç’ konusu, Rubio'nun İsrail ziyareti sırasında, Filistinlileri kabul edecek birkaç ülkeyle yapılan görüşmelerin bir parçası olarak gündeme getirilecek.

Arap ve uluslararası toplum tarafından reddedilen yerinden edilmeye dayalı plan, İsrail güvenlik birimleri tarafından Binyamin Netanyahu'ya sunuldu. İsrail'in Kanal 12 televizyonunun cuma günü yayınladığı habere göre söz konusu plan, Gazze Şeridi sakinlerinin önümüzdeki aydan itibaren hava ve deniz yoluyla Gazze Şeridi'nden ayrılmalarına izin veriyor.

Rubio ve Netanyahu arasındaki görüşmeler, İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee'nin dün Gazze şehrinin bazı bölgelerinin tahliye edileceğini duyurmasının ardından gerçekleşti. Adraee, ordunun tahminlerine göre Gazze şehrinin çeyrek milyondan fazla sakininin kendi güvenlikleri için şehirden ayrıldığını belirtti ve Hamas'ı yenilgiye uğratmakta kararlı olduklarını vurguladı.

fgthyju
Nuseyrat Mülteci Kampı yakınlarındaki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru giden Filistinlileri izleyen bir adam (AFP)

Amerikalı stratejik ilişkiler uzmanı Irina Tsukerman'a göre, Rubio'nun İsrail'e gelişi daha acil bir soruyu gündeme getiriyor: “Washington ateşkes için zemin mi hazırlıyor, yoksa başka taktikler için siyasi koruma mı sağlıyor?”

Tsukerman, “Rubio'nun gündemindeki acil konu, her iki tarafın da zafer olarak pazarlayabileceği sınırlı bir ateşkes için bir çerçeve sağlamak… Bu, İsrail'e Gazze şehri içinde ve dışında büyük ölçekli operasyonları durdurmak için net parametreler belirlemesi konusunda baskı yapmak ve Katar'daki Hamas müzakerecilerinden rehineler ve insani koridorlar konusunda garantiler almak anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

Tsukerman'a göre Rubio'nun, Netanyahu'ya kişisel olarak baskı uygulayarak iç siyasi talepler ile Washington'un savaşı uluslararası alanda kararlı ve sorumlu olarak sunulabilecek şartlarla sona erdirme stratejik ihtiyacını dengelemesi bekleniyor.

Bu nedenle Tsukerman'a göre Rubio'nun ziyareti, sadece mevcut çatışmaları sona erdirmekle kalmayıp, Washington ve en yakın müttefikleri için elverişli koşullar altında ‘ertesi gün’ için siyasi sistemin ilk bölümlerini yazmayı da amaçlıyor. Tsukerman, ABD Başkanı Donald Trump'ın ‘savaş için siyasi bir zaman sınırı belirlediğini ve bunun 2026 ABD seçim yılına kadar sürmesine izin verilemeyeceğini’ vurguladığını belirtti.

Öte yandan Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava, Rubio'nun İsrail ziyaretinin Gazze ateşkesi ile hiçbir ilgisi olmadığına inanıyor. Çünkü bu konudan ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff sorumlu. Mutava, ziyaretin Filistinlilerin yerinden edilmesine ilişkin düzenlemelere ve Başkan Donald Trump'ın Netanyahu'nun Gazze'yi işgalini tamamlamasına itiraz etmediğinin teyit edilmesine odaklanacağını düşünüyor. Ancak İsrail ve ABD kaynaklarından sızan bilgilere göre, bunun için belirlenen en uzun süre bu yılın sonu.

Mutava, ABD – İsrail koordinasyonunun, Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona ermesinden sonraki gün için, özellikle Hamas'ın silahsızlandırılması için net bir plan olduğunu doğruladığını ve bu nedenle ateşkes çağrısının şu anda dikkate alınmayabileceğini ifade etti.

dfty
İsrail hava saldırıları sonrası Gazze şehrinden yükselen dumanlar (AFP)

Uluslararası arena, Arap ülkeleri ve İslam dünyası Gazze Şeridi'nde ateşkesin sağlanması konusunda kararlılığını sürdürüyor. Ürdün Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Bakan Eymen es-Safadi ve İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper'ın yaptıkları telefon görüşmesinde, Gazze Şeridi'nde kalıcı ve kapsamlı bir ateşkesin sağlanması için çabaların yoğunlaştırılması gerektiğini yinelediklerini duyurdu.

Ürdün ve Birleşik Krallık'ın bu tutumu, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanlarının 9 Eylül'de Doha'ya yapılan İsrail saldırısının ‘müzakere yoluyla bir anlaşmaya varılmasına ciddi bir tehdit oluşturduğunu’ belirten ortak açıklamalarının ertesi günü geldi. Söz konusu açıklamada şöyle denildi: “Katar ile dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyor ve İsrail ile Hamas arasındaki arabuluculuk çabalarında Katar'ın oynamaya devam ettiği önemli rolü tam olarak destekliyoruz.”

Üç ülke, ‘sivil halkın kitlesel göçüne, sivil kayıplara ve hayati altyapının tahrip olmasına neden olan İsrail'in Gazze şehrindeki askeri operasyonlarının derhal durdurulması’ çağrısında bulundu.

Mutava, Washington'un ısrar ettiği tek çözümün, İsrail'in herhangi bir anlaşmadan geri adım atmaması için, gelecekte Hamas'ın yokluğu ve uluslararası güçlerin varlığıyla birlikte, Başkan Trump'ın kapsamlı bir anlaşma önerisini kabul etmek olduğunu düşünüyor. Mutava, İsrail operasyonlarına devam ettiği sürece bu çözümün gerçekleşme olasılığının düşük olduğunu ve bu nedenle savaşı sona erdirmek için acil bir müzakere veya anlaşma olmadığını belirtti.

Çatışmanın yıl sonuna kadar devam edeceğini düşünen Tsukerman sözlerini şöyle noktaladı: “İsrail'in operasyonlarını ABD'nin stratejik çıkarlarıyla uyumlu hale getirmek ve Trump'a siyasi bir zafer kazandırmak, hem yurt içinde hem de yurt dışında yankı uyandıracaktır.”


Ebu Gayt, Şarku'l Avsat'a konuştu: Doha Zirvesi, Katar'ın yalnız olmadığına dair bir mesaj

Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)
Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)
TT

Ebu Gayt, Şarku'l Avsat'a konuştu: Doha Zirvesi, Katar'ın yalnız olmadığına dair bir mesaj

Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)
Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)

Arap ve İslam ülkelerinin dışişleri bakanları, bugün Katar'ın başkenti Doha'da bir araya gelerek, İsrail'in Doha'ya yönelik saldırısıyla ilgili bir karar taslağını görüşecekler. Bu toplantı, yarın Katar'ın ev sahipliğinde düzenlenecek olağanüstü Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde liderlere sunulmak üzere hazırlık niteliğinde.

Bu gelişme, zirveye katılan ülkelerin dışişleri bakanları arasında, resmi toplantılar başlamadan önce bölgesel ve uluslararası gelişmelerle ilgili tutumları koordine etmek için temasların devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, “Zirvenin toplanması, Katar'ın yalnız olmadığı ve Arap ve İslam ülkelerinin onun yanında olduğu mesajını veriyor” dedi.

Ebu Gayt, Şarku'l Avsat'a yaptığı özel açıklamada, “İsrail saldırıları, ne yazık ki, uluslararası toplumun iki yıldır Gazze Şeridi'ndeki soykırım suçuna sessiz kalmasından ve işgalci liderlerin istedikleri her şeyi yapıp paçayı sıyırabilecekleri hissine kapılmalarından kaynaklanıyor. Bu talihsiz durumun sona erdirilmesi gerekiyor. Zira böyle devam ederse uluslararası hukukun çöküşünün bedelini hepimiz ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Katar Haber Ajansı (QNA), Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid bin Muhammed el-Ensari'nin dün yaptığı açıklamada, “Zirvede, pazar günü yapılacak dışişleri bakanları hazırlık toplantısı tarafından sunulan, İsrail'in Katar devletine yönelik saldırısı hakkında bir karar taslağı tartışılacak” dediğini aktardı. El-Ensari, ülkesinin ‘bölgedeki son gelişmeler ışığında yarın olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine ev sahipliği yapacağını’ belirtti.

El-Ensari, ‘bu zamanda Arap Birliği – İİT zirvesinin toplanmasının birçok anlamı ve etkisi olduğunu, İsrail'in bir dizi Hamas liderinin konutlarını hedef alan alçakça saldırısı karşısında İslam dünyasının Katar ile dayanışma içinde olduğunu yansıttığını ve bu ülkelerin İsrail'in uyguladığı devlet terörizmini kategorik olarak reddettiklerini teyit ettiğini’ bildirdi.

Geçtiğimiz perşembe günü Katar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin salı günü Hamas liderlerinin konutlarına düzenlediği ve Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar tarafından kınanan saldırıyı görüşmek üzere acil bir Arap Birliği – İİT zirvesi düzenleneceğini duyurdu.

Zirvede, durumun yansımaları ve bölgenin daha fazla çatışmaya sürüklenmesini önlemek için atılması gereken adımlar tartışılacak. İran, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın zirveye katılacağını doğrularken, Irak da Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin katılacağını doğruladı. Türkiye Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın Doha'yı ziyaret edeceğini açıkladı.

dfrgty
Geçtiğimiz mayıs ayında Bağdat'ta düzenlenen Arap Birliği Zirvesi’nde çekilen hatıra fotoğrafı (Arap Birliği)

Bölge ülkeleri arasındaki ‘ortak koordinasyon’ kapsamında, Doha'da düzenlenecek olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi öncesinde Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Suudi Arabistanlı mevkidaşı Prens Faysal bin Ferhan, Türk mevkidaşı Hakan Fidan ve Pakistanlı mevkidaşı Muhammed İshak ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın dün yaptığı resmî açıklamaya göre, görüşmelerde ‘mevcut durumun değerlendirilmesi’ ele alındı ve bölgenin karşı karşıya olduğu ciddi siyasi ve güvenlik sorunları ile son olayların yansımalarıyla nasıl başa çıkılacağı konusunda görüş alışverişinde bulunuldu. Bakanlar, ‘bölgedeki bu tehlikeli dönemde İslam ülkeleri arasında dayanışmanın önemi ve İslam dünyasının çıkarlarını gerçekleştirmek ve bölgenin güvenliği ve istikrarına katkıda bulunmak için siyasi, diplomatik ve ekonomik alanlarda koordinasyonu sürdürmenin gerekliliğini’ vurguladılar.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi Üyesi Muhammed Hicazi, ‘zirvenin, uluslararası toplum tarafından kınanan İsrail'in Katar'a saldırısının ardından çok tehlikeli ve hassas bir dönemde gerçekleştiğini’ vurguladı. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin ‘benzeri görülmemiş bir oturumda’ saldırıyı kınadığını belirtti.

Şarku'l Avsat'a konuşan Hicazi şu ifadeleri kullandı: “Zirvenin gündeminde birçok madde yer alacak, bunların başında İsrail'in Katar'a saldırısı geliyor. Ayrıca iki devletli çözüme bağlılık teyit edilecek ve Filistinlilerin yerinden edilmesi bölgesel istikrarı tehdit ettiği gerekçesiyle reddedilecek. Zirve, uluslararası topluma bir mesaj gönderecek ve İsrail'in Filistin halkını sistematik olarak yerinden etmesini reddettiğini vurgulayacak.”

BM Güvenlik Konseyi cuma günü, İsrail'in Katar topraklarına yönelik saldırısını kınadı ve İsrail'in adının anılmadığı bir açıklamada, üyelerinin ‘önemli bir arabulucu olan Doha'ya yönelik saldırıları kınadıklarını’ belirtti.

Hicazi, zirvede, ‘bölgesel iş birliği ve güvenlik için ortak bir vizyon üzerine Suudi Arabistan - Mısır girişimi temelinde Arap Birliği tarafından yayınlanan son kararın tartışılacağını’ beklediğini belirtti. Hicazi ayrıca, zirvenin ardından, bölgedeki bölgesel güvenlik ve iş birliğinin temellerini ve ilkelerini belirleyen bir siyasi deklarasyon yayınlamak amacıyla sınırlı toplantılar ve yürütme düzeyinde başka toplantılar yapılacağını beklediğini ifade etti.

efrt
Geçtiğimiz salı günü Doha'da İsrail saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanı izleyen bir genç (AFP)

Arap diplomatik kaynaklar, Suudi Arabistan ve Mısır'ın girişimiyle Kahire'de düzenlenen son toplantıda Arap dışişleri bakanları tarafından kabul edilen bölgesel güvenlik ve iş birliği ortak vizyonunun, bölgedeki iş birliğinin temelini oluşturduğu ve bölgesel güvenliğin sağlanması için bir yol haritası çizdiği için zirveye katılan liderler tarafından tartışılacağını doğruladı.

Bu ayın başlarında Arap Birliği tarafından dışişleri bakanları düzeyinde kabul edilen bölgedeki güvenlik ve iş birliğine ilişkin ortak Arap vizyonu şu iki maddeyi içeriyordu: ‘İsrail'in Arap topraklarını işgaline son verilmesi için çalışılması gerektiğinin vurgulanması ve İsrail'in bazı Arap topraklarını işgalinin devam etmesi veya diğer Arap topraklarını işgal etme ya da ilhak etme tehdidinin varlığı göz önüne alındığında, bölge ülkeleri arasında iş birliği, entegrasyon ve bir arada yaşama için yapılan herhangi bir düzenlemenin kalıcı olacağına güvenilemeyeceği.’

Şarku'l Avsat'a konuşan Arap diplomatik kaynaklar, ‘zirvenin amacının İsrail'in ihlallerine ilişkin tutumları koordine etmek, son saldırıların ardından Katar ile dayanışmayı teyit etmek ve Katar ile Arap ve İslam dünyasının dayanışmasını ifade etmek, aynı zamanda İsrail'in uygulamalarını reddettiğini dünyaya duyurmak’ olduğunu belirtti.

Kaynaklar, Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman'ın ABD ziyareti ve ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesinin sonuçlarına dayanarak, ‘İsrail'in uygulamalarına yönelik uluslararası ve Amerikan kınamalarının Arap ve İslam dünyasının tutumunu güçlendireceğini ve etkisini artıracağını, böylece işgalci devleti ihlallerini durdurmaya zorlayacak bir güç haline getireceğini’ ifade etti.

Trump, cuma günü New York'ta Katar Başbakanı’nı akşam yemeğine davet etti ve ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da yemeğe katıldı. Yemek, Katar Başbakanı, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Beyaz Saray'da bir saat süren görüşmesinin ardından gerçekleşti.