Kaddafi’yi ölüme sürükleyen Buteflika mıydı?

Buteflika, Kaddafi’nin ölümüyle ilgili sırla birlikte mi gitti?

Birçok dönüşüme tanıklık eden iki lider arasındaki ilişki Kaddafi’nin ölümüne kadar devam etmişti (Reuters)
Birçok dönüşüme tanıklık eden iki lider arasındaki ilişki Kaddafi’nin ölümüne kadar devam etmişti (Reuters)
TT

Kaddafi’yi ölüme sürükleyen Buteflika mıydı?

Birçok dönüşüme tanıklık eden iki lider arasındaki ilişki Kaddafi’nin ölümüne kadar devam etmişti (Reuters)
Birçok dönüşüme tanıklık eden iki lider arasındaki ilişki Kaddafi’nin ölümüne kadar devam etmişti (Reuters)

Mustafa el-Ensari*
Eski Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın vefatıyla, Arap dünyasında, bağımsızlık savaşları ve sonrasındaki süreçte önde gelen nüfuzlu şahsiyetler arenası boş kaldı. Buteflika, diplomatik zekası ve siyasi esnekliğiyle ünlüydü. 2019 Nisanında koltuğunu zorla bırakması dışında Buteflika, bu özellikleri sayesinde uzun süre iktidarda kalabildi.
Buteflika, birçok lider için zor olan bir rolle komşusu eski Libya Lideri Muammer Kaddafi ile de iyi geçinebildi. Çakal Carlos ve çokuluslu çetesi tarafından başlatılan 1975 OPEC rehine krizinin sona ermesi gibi kritik durumlarda Kaddafi’yi etkilemeyi başardı.
Soruşturmalara göre operasyonun finansörü Kaddafi’nin emriyle Suudi Bakan Ahmed Zeki Yemani ve İranlı bir bakan olmak üzere en az iki bakan ve çok sayıda devrimci hareketin tasfiye edilmesi bekleniyordu. Ancak Buteflika, müzakerelerin sorumluluğunu devralarak neredeyse trajediyle sonuçlanmak üzere olan eylem başarısız oldu.
Arap zirvelerinde kameralar genellikle iki liderin, Buteflika'nın siyasi ve folklorik performansıyla ünlü Kaddafi’ye karşı hayranlık ve ironi karışımı işaretlerle karşılıklı sohbet ettiğini gösterirdi. Fas gibi çeşitli çevrelerde Buteflika'nın siyasi kurnazlığının Kaddafi'yi istediği gibi hatta Faslılar ve Cezayir rejimi arasında bulunan uzun süreli gerginliğe rağmen iniş çıkışlar yaşayan ateşkesin her zamankinden daha iyi durumda olduğu bir dönemde ayrılıkçı ‘Polisario’ hareketini destekleyecek kadar kontrol etmesini sağladığı söyleniyor.
2011 yılında Libyalı devrimcileri Buteflika’nın Kaddafi’nin ailesinden özellikle de kadınlardan bazı üyelerine sığınma imkanı sağladığı gibi dostu Muammer Kaddafi’yi barındırmaktan çekinmeyeceğine inanmaya sevk eden şey de buydu. Daha sonra WikiLeaks raporlarında Buteflika’nın, Libya liderinin Sirte’de saklandığı yer hakkında birçok kişinin kendisine koruma sağlayacağını umduğu bir zamanda, İngilizlere bildirdiği ortaya çıktı.
Kaddafi ile yapılan telefon konuşmasını sızdırdı
ABD’li diplomatlar tarafından bir internet sitesinde yayınlanan bir mesaj, Muammer Kaddafi’nin Libya’nın Beni Velid kentinde tutuklanıp öldürülmeden önce Cezayir’e sığınmaya çalıştığını ortaya koydu. Cezayirli diplomatik bir kaynak, Muammer Kaddafi'nin Cezayir'e sığınma talebinde bulunduğunu ancak Cezayir Cumhurbaşkanı’nın birçok kez telefon görüşmelerini reddettiğini doğruladı.
1 Eylül 2011 tarihli mesajda, Kaddafi’nin sığınma talebinin, Geçiş Konseyi’nin itirazlarına rağmen ilk eşi ve oğullarının Cezayir’e sığınmasının ardından gerçekleştirildiği belirtildi.
Söz konusu mesajda, ayrıca gerçekleştirilen telefon görüşmelerinin ardından Kaddafi’nin Trablus’un 100 kilometre güneybatısında yer alan Beni Velid’de bulunduğu yerin Cezayir istihbaratı tarafından tespit edildiği ve Kaddafi’nin izini sürmekle görevli İngiliz özel kuvvetine bildirildiği iddia edildi. Bunun yanı sıra Kaddafi’nin öldürülüp Mağrip El Kaidesi ile ittifak kurmasını önlemenin Cezayir’in çıkarlarına uygun olduğu ifade edildi. Ancak Kaddafi’yi destekleyenler ve ailesinin  sessizliği, amcasının oğlu Kaddaf ed-Dem’in Buteflika’nın vefatının ilanının ardından başsağlığı dilemesi, bunu sızdıran ABD’li diplomatlar ve WikiLeaks’in spekülasyonlarının doğru olmayabileceğine dikkat çekiyor.
Bu, Kaddafi’nin yumuşak huylu olduğu anlamına gelmiyor. Yakınlarından biri olan ve daha sonra ondan ilk ayrılanlar arasında bulunan Mahmud Şalkam, Libya liderinin, devrimciler, lidere karşı ayaklanma konusundaki tutumundan şüphe duymamış ve özellikle bazı aile üyelerini ağırladıktan sonra onu korumakla suçlamamış olsaydı Libya'nın geleceğine önem veren Buteflika için sürekli bir endişe oluşturduğunu itiraf etti.

Buteflika: ‘Tamamen bitik’
Şalkam, ayrıca Cezayir’de yayın yapan ‘Echrouk’ gazetesinde de yer alan bir açıklamasında önemli bir olaydan bahsetti. Şalkam şu ifadeleri kullandı: “Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika, Libya halkına karşı sevgi ve takdir beslerdi. Buteflika ile bizzat Gine-Bissau'daki Afrika Birliği zirvesinde tanıştım. Onunla yaklaşık üç saat süren bir görüşme yaptım. Libya’ya duyduğu büyük büyük sevgiden dolayı önümde samimi bir şekilde ağladı. Ben de ona ‘Kaddafi’yi Libya’da reform gerçekleştirmeye ikna etmeye çalışın’ dedim. Fakat bana inatçı olduğunu, tavsiyeleri dinlemediğini ve tamamen bitik olduğunu söyledi. Kaddafi’ye sürekli birçok tavsiye veren Cumhurbaşkanı Buteflika’yı çok iyi tanıyorum.”
Şalkam, iki lider arasında, Batı’yla ilişkiler gibi birçok konuda anlaşmazlık yaşandığına dair tanık olduğu durumları şu ifadelerle anlattı: “2001 yılında Muammer Kaddafi, Bush ile Libya için arabuluculuk yapmak ve iki ülke arasındaki ilişkileri görüşmek üzere beni Buteflika’ya gönderdi. O dönemde bana, Bush’un kendisine, ona kitle imha silahlarını tamamen ortadan kaldırmaktan başka bir yol olmadığını bildirdiğini söyledi. Bunu Kaddafi’ye ilettiğimde, bana ‘Korkaksın’ dedi. Bunu Buteflika’ya bildirdiğimde, ‘Muammer’e de ki: Senin korkak bir kardeşin var, ismi de Abdulaziz Buteflika. En iyisi kitle imha silahlarından kurtulmak’ ifadelerini kullandı.
Daha sonra Şalkam, Mozambik zirvesinde Buteflika’nın, yemek masasında onlara katılması için kendisine ısrar ettiğini söyledi.
Merhum Cumhurbaşkanı Buteflika, NATO tarafından aranan dostu Albay Kaddafi’nin Cezayir’de istenmediğini, ülkeye gizlice girse bile bulunduğu anda tutuklanacağını açıkladıktan sonra devrimciler tarafından şüpheyle karşılandı. Bu katı ve iki lider arasındaki ilişkiler açısından şaşırtıcı bir tutumdu. Bazıları bu tutumu, ciddiye almasa da WikiLeaks’ın verdiği bilgiler bunun garipsenmeyecek bir durum olduğunu ortaya koydu. Tabi bu bilgiler, doğruysa.
Buteflika, WikiLeaks’ın iddia ettiklerini yapmış olsa bile, siyaset dünyasındaki tuhaflıklar bitmez. Özellikle de söz konusu kişi, Buteflika gibi hayatı dalgaları birçok ülke ve başkente uzanan maraton durakları ile öne çıkan bir mücahit ise.

Rehine krizi
Yeni çıkan ‘Gizli Hikaye’ isimli bir kitap, hırlı genç adamın amacına ulaşmak için önüne yıldızlık kapısını açan kişi olarak kabul edilen selefi Houari Bumedyen ile mücadele etmekten nasıl çekinmediğinden bahsediyor.
Şarku’l Avsat tarafından özetlenen kitapta, Buteflika’nın diplomatik yaşamındaki iki ışığın nasıl parladığı anlatılıyor. Bunlardan birincisi, üyeleri tarafından oybirliğiyle seçildiği Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na başkanlık etmek. Bu görev sol tarafında tabancasının namlusu görünürken Filistin Kurtuluş Örgütü Başkanı’nın önünde konuşma yapmaya davet edilmesi de dahil, diplomatik becerilerini ortaya koydu. İkincisi ise 1975 yılında Viyana’da Arjantinliler tarafından kaçırılan OPEC’e üye ülkelerin petrol bakanlarını serbest bırakmak için uluslararası terörist ‘Çakal Carlos’ ile müzakere etme becerisiydi. Carlos, rehineleri Viyana’dan Cezayir’e, oradan Trablus’a daha sonra yeniden Cezayir’e götürdü. Orada siyasi sığınma ve koruma karşılığında rehinler serbest bırakıldı.
Operasyonun Kaddafi’nin isteği üzerine gerçekleştirildiğini doğrulayan yazar, Cezayir havaalanında Buteflika ile Carlos arasında yapılan görüşme ve ikisi arasındaki ilişkinin detaylarını anlatıyor. Kitaba göre Carlos, rehin aldığı ve aralarında İran ve Suudi Arabistan bakanlarının da bulunduğu rehineleri serbest bırakmak için sunulan cazip mali teklifleri reddetti. Kitaba göre Buteflika, Carlos’a bakanlardan herhangi birine suikast düzenlerse, o ve yoldaşlarının siyasi sığınma hakkı reddedileceğini söyledi. Rehineler serbest bırakıldıktan sonra, Carlos'a bir ‘villa’ verildi ve koruma altına alındı. Kendisini orada ziyaret eden Buteflika ile ilişkisi devam etti. Daha sonra bir gün onunla öğle yemeği yedi.
Yazarın, Buteflika ile rejimin temel direklerinden biri olan Şerif Musaide arasında geçen bir konuşmadan aktardığına göre Buteflika, Bumedyen’e borçlu olmasına rağmen, ondan nefret etme noktasına geldi. Kitaba göre Buteflika, “Bumedyen, dünya üzerinde en nefret ettiğim kişi” dedi ve muhatabı “Bumedyen olmasaydı, bölge müdür yardımcısı dahi olamazdınız” şeklinde yanıt verdi.

Bumedyen’in vasiyeti
Yazar, Buteflika’nın Moskova’da tedavi görüp döndükten sonra Bumedyen’e karşı komplo kurduğunu anlatıyor. Dışişleri Bakanı, iki ülkenin yazacağı ‘yeni sayfa’ hakkında konuşmak için Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing'e telgraf çekme bahanesiyle uçağın kaptanından Korsika adasının üzerinden geçmesi için rotasını değiştirmesini istedi. Sağlık sorunlarına rağmen Bumedyen, Paris ziyaretlerinin artması üzerine Dışişleri Bakanı’na, “Sen benim Dışişleri Bakanım mısın yoksa Giscard’ın mı?” diye sordu. Bumedyen, 27 Aralık1978 tarihinde yaşamını yitirdi. Ardından Buteflika’nın arzuladığı halefliğin mücadelesi başladı. Kitapta Buteflika’nın buna ulaşmak için Bumedyen’in kendisini halefi olarak atadığını ifade eden bir vasiyetin varlığından bahsettiği ifade ediliyor. Aralarında Üçüncü Askeri Bölge Komutanı Halid Nizar’ın da bulunduğu birçok devlet başkanını ziyaret eden Buteflika, “Bumedyen beni halefi olarak atadı. Yazılı bir vasiyet gördüm. Nerede o? Onu görmek istiyorum” dedi. Bu hiç olmadı. O başka bir hikaye.
Siyasi zekasına rağmen Buteflika, sadece Bumedyen ve Kaddafi’yi hayal kırıklığına uğratmadı. Bunlar arasında liseden mezun olana kadar sömürgecilere karşı savaş sırasında ailesiyle birlikte yaşadığı komşusu Fas da var. Ancak, akrabalık ve komşuluk ilişkilerine rağmen, iki komşunun ilişkilerinde uzlaşma adına herhangi bir gelişme sağlanamamış, Kral Fahd'ın arabuluculuğuyla iyileşen ilişkiler, selefi, Şadli bin Cedid ve 2. Hasan hükümdarlığı döneminde daha da kötüleşmiştir.  Tecrübesi ve verimliliği ile tanınan seçkin diplomatın bu davranışı, analistler ve Kuzey Afrika uzmanları tarafından, açıklanamadı. Öte yandan Fas tarafından karşıt ve Cezayir tarafından ise suçlayıcı yorumlamalar yapıldı.
Fas Kralı 6. Muhammed, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’a, Buteflika’nın vefatı nedeniyle taziye mesajı iletti. Fas Kralı tarafından gönderilen mesajda şu ifadelere yer verildi:
“İster Ucda şehrinde büyüdüğü ve okuduğu dönemde ister Cezayir’in bağımsızlık mücadelesi aşamasında Merhum Cumhurbaşkanı ile Fas arasında ‘özel bağlar’ bulunuyor. Tarih, merhumun Cezayir’in modern tarihinde önemli bir aşama kaydettiğini kaydeder” ifadelerini kullandı.



Gazze dosyasında yeni temaslar: Hamas yeni bir müzakere turu istiyor

Filistinliler, Gazze şehrindeki Şati mülteci kampında İsrail bombardımanı sonucu kısmen yıkılan bir evin enkazı arasında kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze şehrindeki Şati mülteci kampında İsrail bombardımanı sonucu kısmen yıkılan bir evin enkazı arasında kurbanları arıyor (Reuters)
TT

Gazze dosyasında yeni temaslar: Hamas yeni bir müzakere turu istiyor

Filistinliler, Gazze şehrindeki Şati mülteci kampında İsrail bombardımanı sonucu kısmen yıkılan bir evin enkazı arasında kurbanları arıyor (Reuters)
Filistinliler, Gazze şehrindeki Şati mülteci kampında İsrail bombardımanı sonucu kısmen yıkılan bir evin enkazı arasında kurbanları arıyor (Reuters)

ABD’nin, İsrail’in Gazze Şeridi’nde gerçekleştirdiği ve Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın önde gelen isimlerinden Raid Saad’ı hedef alan son operasyona ilişkin açıklamaları, Hamas’ı ikna etmedi. Hareket, Washington’un saldırıdan haberdar olup olmadığı ve bunun ateşkesi ihlal sayılıp sayılmayacağı konularında yapılan değerlendirmeleri yeterli bulmadı.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas kaynakları, ABD açıklamalarındaki çelişkilerin saldırının sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını ifade etti. Hareketin üst düzey kadrolarının, ABD’nin Gazze’de ateşkese yönelik ihlalleri sürekli gerekçelendirerek İsrail’e siyasi alan açtığı değerlendirmesinde bulunduğu kaydedildi.

gfe
Gazze Şehri sahilindeki yerinden edilmiş insanlar kampında bir kadın ve çocuk çadırlarının önünde duruyor. (AP)

Buna rağmen Hamas’ın, önümüzdeki dönemde Mısır ya da Katar’da dolaylı bir müzakere turu düzenlenmesi için çaba gösterdiği belirtildi. Kaynaklar, Gazze’deki durum ve ikinci aşamaya geçiş sürecinin sorunsuz ilerlemesini temin etmeye yönelik olarak arabulucularla temasların sürdüğünü aktardı.

Kaynaklara göre, arabulucular ile Hamas liderliği arasındaki görüşmeler, kimi zaman doğrudan toplantılar, kimi zaman da telefon temasları yoluyla devam ediyor. Kahire, Doha ve İstanbul’da ikili ya da üçlü formatlarda toplantılar yapıldığı, bazı görüşmelerin tek bir arabulucu tarafıyla gerçekleştirildiği, tüm sürecin ise arabulucular arasında tam bir koordinasyonla yürütüldüğü kaydedildi.

Açıklamalarda, İsrail ve ABD’den temsilcilerin de katılımıyla dolaylı bir müzakere turu düzenlenmesine yönelik açık bir arayış bulunduğu vurgulandı. Bunun, Başkan Donald Trump yönetiminin İsrail üzerinde baskı kurmasına ve istikrarı hedefleyen planının ilerletilmesine katkı sağlayabileceği ifade edildi.

rgty
 Gazze Şehri sahilinde, Filistinliler son günlerde yağan şiddetli yağmurlar nedeniyle hasar gören çadırlarını onarmaya çalışıyor (AP)

Kaynaklar, temasların yalnızca “direnişin silahı” meselesine odaklanmadığını; yeniden imar, “ertesi gün” senaryosu kapsamında Gazze’nin yönetimi ve teknokratlar komitesinin görevleri, Refah Sınır Kapısı’nın açılması, kuşatmanın tamamen kaldırılması, Gazze’den çekilme, uluslararası güç dosyası gibi başlıkların da ele alındığını belirtti. Hamas liderliğinin Gazze dışına çıkarılması konusunun ise yapılan görüşmelerin gündeminde olmadığı ve olmayacağı vurgulandı.

Mevcut temasların müzakerelerde bir durgunluk anlamına gelmediğini kaydeden kaynaklar, Gazze’ye ilişkin temel dosyaların geleceğine dair pek çok fikrin taraflar arasında paylaşıldığını, Hamas ile Filistinli gruplar arasında da sürekli iç temasların sürdüğünü söyledi. Kahire’de yakın dönemde bir ulusal diyalog toplantısı düzenlenmesi için çabaların arttığı, ay sonu ya da gelecek ay başında daha geniş kapsamlı hareketlilik beklendiği ifade edildi.

“Hamas, ikinci aşamaya ilişkin ABD’den yeni bir adım mı bekliyor?” sorusuna yanıt veren kaynaklar, ABD temaslarının sürekli olduğunu ve Trump yönetimi tarafından arabulucular aracılığıyla, mevcut görüşmelerin başarısını garanti altına almaya yönelik mesajlar iletildiğini aktardı. Bu kapsamda, direnişin silahları, uluslararası güç ve Gazze’nin yönetimi gibi dosyaları kolaylaştırabilecek fikir ve önerilerin ele alındığı belirtildi.

Kaynaklar, Hamas’ın Filistinli gruplarla mutabakat içinde, “adil” olan ve Filistinlilere geleceklerine dair açık haklar tanıyan tüm önerilere açık olduğunu vurguladı. Bu çerçevede, herhangi bir tarafın “manda” ya da başka bir işgal biçimi dayatmasına izin verilmemesi, İsrail’in tek taraflı şekilde aktivist ve liderleri hedef almasının önüne geçilmesi, ateşkes kurallarının yeniden dayatılmaması ve çekilme sürecinin tamamlanmasının engellenmemesi gerektiği ifade edildi.

dd
Gazze Şehri sahilinde, son birkaç gündür yağan şiddetli yağmurlar nedeniyle hasar gören çadırlarının arasında Filistinliler duruyor (AP)

Öte yandan, eski BM Ortadoğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un, Trump’ın ilerleyen dönemde açıklaması beklenen “Barış Konseyi”nin yürütme kurulunun başına getirileceği iddialarına da değinen kaynaklar, Hamas liderliğine bu yönde doğrulanmış bir bilginin ulaşmadığını söyledi. Tony Blair’in görevden dışlanmasının ardından birçok ismin gündeme geldiğini belirten kaynaklar, Hamas’ın 2017-2019 yılları arasında kuşatma ve “Büyük Dönüş Yürüyüşleri” döneminde Mladenov ile Gazze içinde ve dışında temaslar yürüttüğünü, taleplerini iyi bildiğini kaydetti. Ulusal, Arap, İslami ve uluslararası mutabakat sağlanması ve Filistinlilerin haklarının gözetilmesi koşuluyla, Hamas’ın Mladenov ile çalışmasına itirazı olmadığı ifade edildi.

Hamas’ın, ABD yönetiminin silah konusundaki yaklaşımını değiştirebileceği beklentisine dayandığı, bu kapsamda silahların kullanılmasının dondurulması ya da zarar görmeden, üzerinde uzlaşılan bir tarafa devredilmesi gibi önerilerin gündeme geldiği belirtildi.

Bu beklentinin, ABD’nin ulusal güvenlik stratejisinde Ortadoğu’nun “uzun süreli askeri taahhüt” değil “ortaklık alanı” olarak tanımlanmasına dayandığı ifade edildi. Kaynaklar, Trump dönemindeki ABD’nin, etkili ortaklar olabildikleri takdirde rakiplerine de alan tanıyabileceği ve Washington’un kimin yönettiğinden ziyade işlevsel ortaklıkla ilgilendiği değerlendirmesini yaptı.

Hamas kaynakları, hareketin Filistin davasına hizmet edecek şekilde herkesle çalışmaya açık olduğunu ve şu aşamada bölgedeki ilişkilerini genişletmeye odaklandığını sözlerine ekledi.


Sel, soğuk ve abluka: Gazze’de insani felaket derinleşiyor

Şiddetli yağışlar nedeniyle meydana gelen sel sularının içinde kalmış bir arabayı iten yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Şiddetli yağışlar nedeniyle meydana gelen sel sularının içinde kalmış bir arabayı iten yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
TT

Sel, soğuk ve abluka: Gazze’de insani felaket derinleşiyor

Şiddetli yağışlar nedeniyle meydana gelen sel sularının içinde kalmış bir arabayı iten yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Şiddetli yağışlar nedeniyle meydana gelen sel sularının içinde kalmış bir arabayı iten yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Gazze Şeridi bugün yerinden edilmiş halkın acılarını daha da artıran yeni bir felaket yaşadı. Şiddetli yağışlar, bölgedeki en büyük hastaneyi ve binlerce Filistinlinin kaldığı çadırları sular altında bırakırken, dün akşam saatlerinden bu yana etkili olan fırtına nedeniyle yüzlerce çadır da yerinden sökülerek savruldu.

6ju
Şiddetli yağmurların ardından Gazze şehrinde sel suları içinde yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Sel felaketi, Gazze’nin yalnızca birkaç gün önce, 14 Filistinlinin hayatını kaybetmesine ve yaklaşık 53 bin çadırın zarar görüp sular altında kalmasına yol açan Byron adlı kutup kökenli alçak basınç sisteminin etkisinden çıkmasının ardından yaşandı. Gelişmeler, zaten ağır olan insani krizi daha da derinleştirirken, milyonlarca sivili yeni risklerle karşı karşıya bırakıyor.

En büyük hastane sular altında kaldı ve sağlık hizmetleri aksadı

Medya organlarının aktardığına göre, yağmur suları Gazze kentindeki Şifa Tıp Kompleksi’nin bazı bölümlerine, özellikle de acil servis bölümüne sızdı. Bu durum, devam eden saldırılar ve sağlık koşullarındaki ciddi bozulma ortamında yaralı ve hastaların kurtarılması açısından hayati öneme sahip olan bu birimde faaliyetlerin neredeyse tamamen durmasına yol açtı.

cdfgrth
Gazze şehrindeki şiddetli yağmurların ardından sel sularının içinden geçmeye çalışan bir araç (AFP)

Şihab Haber Ajansı’na konuşan görgü tanıkları, suların hastanenin koridorlarına ve muayene odalarına dolduğunu, tıbbi personelin ise elektrik kesintileri ve felaketle başa çıkmak için gerekli imkânlardaki ciddi yetersizlikler nedeniyle hastaları daha güvenli alanlara taşımaya çalıştığını aktardı.

sa
Gazze şehrinde bir aracın kasasında seyahat eden Filistinli bir aile (AP)

Şifa Tıp Kompleksi, Gazze Şeridi’nin en büyük hastanesi konumunda bulunuyor. İsrail’in yürüttüğü imha savaşı sırasında ağır yıkıma uğrayan hastanenin bazı binaları, Sağlık Bakanlığı tarafından son iki ayda onarılmaya çalışıldı. Ancak hasarın büyüklüğü ve imkân yetersizliği, özellikle işgalin tıbbi malzeme ve ilaç girişini engellemesi nedeniyle, hastanenin normal şekilde yeniden faaliyete geçmesini zorlaştırıyor.

defrgt
Gazze şehrindeki bir çadır kampının önünde yağan yağmur altında koşturan çocuklar (AP)

Yerinden edilmiş insanların çadırlarındaki trajedi tekrarlanıyor

Yerinden edilmiş kişilerin durumu iyi değil. Şiddetli yağışlar, Gazze’nin farklı bölgelerinde yüzlerce çadırın sular altında kalmasına, bazılarının ise savrulmasına yol açtı. Özellikle alçak kesimler, geniş su ve çamur birikintilerine dönüşerek yaşam koşullarını daha da zorlaştırdı.

dfe
Gazze şehrinde su basmış bir çadırda bulunan yerinden edilmiş bir Filistinli kadın (Reuters)

Gazze’de yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının sular altında kalmasıyla yaşanan trajedi yeniden tekrarlandı. Yağmur suları, kentin farklı noktalarında çadırları ve sokakları kapladı.

Yüz binlerce yerinden edilmiş kişi, soğuktan ve sel sularından koruma sağlamayan yıpranmış çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Kışlık malzemeler ve ısınma imkânlarının neredeyse tamamen yokluğu, insani krizi daha da ağırlaştırıyor.

sdefr
Gazze şehrinde sular altında kalmış bir sokakta yürüyen yerinden edilmiş bir Filistinli (Reuters)

Gazze kentindeki Şeyh Rıdvan Mahallesi’nde, Ebu’l Kumsan ailesine ait bir ev, daha önceki bombardımanlarda zarar gören temellerinin şiddetli yağışlarla su altında kalması sonucu çöktü. Kentin güneybatısındaki Tel el-Heva Mahallesi’nde ise alçak basınç sistemine eşlik eden şiddetli rüzgârlar nedeniyle bir duvarın bir çadırın üzerine yıkılması sonucu çok sayıda yerinden edilmiş kişi yaralandı.

sxadfr
Gazze şehrinde yerinden edilmiş Filistinlilerin kaldığı bir çadır kampından (AFP)

Hamas ve uluslararası toplumdan uyarılar

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, yeni bir alçak basınç sisteminin gelmesiyle insani felaketin daha da kötüleştiğini belirterek, yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının hava koşullarından koruma sağlamadığını vurguladı.

sdfrgt
Gazze şehrindeki bir hırdavatçı dükkanında yağmurdan korunurken yemek ısıtan Filistinliler (AP)

Kasım, barınmaya uygun malzemelerin Gazze’ye sokulması yönündeki önceki uyarıların uluslararası toplumdan hiçbir karşılık bulmadığını ve İsrail’in uyguladığı ablukayı kırmakta aciz kalındığını söyledi. Ayrıca, savaşın durdurulmasına ilişkin anlaşmanın arabulucuları ve garantör ülkelerinin yanı sıra Arap Birliği ile İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT), Gazze halkını kaçınılmaz bir felaketten kurtarmak için acilen harekete geçme çağrısında bulundu.

xcdf
Gazze şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AP)

Sağlık Bakanlığı yetkilileri, şiddetli yağışların bir bebeğin dondurucu soğuk nedeniyle hayatını kaybetmesine yol açtığını, ayrıca yerinden edilmiş ailelerin barındığı yüzlerce çadırın sular altında kaldığını bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki hükümet medya ofisi, 12 kişinin öldüğünü veya kaybolduğunu, en az 13 binanın çöktüğünü ve 27 bin çadırın sular altında kaldığını bildirdi.

asd
Gazze şehrinde savaşta hasar görmüş binalarla dolu bir sokakta yürüyen Filistinliler (AP)

Yerinden edilmiş insanlar ve yeni çadırlara duyulan ihtiyaç

Birleşmiş Milletler (BM) ve Filistinli yetkililer, Gazze’de yaklaşık 1,5 milyon yerinden edilmiş kişi için en az 300 bin yeni çadıra ihtiyaç bulunduğunu bildirdi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise 4 binden fazla kişinin yüksek risk taşıyan kıyı bölgelerinde yaşadığını, bunlardan bininin denizden gelen şiddetli dalgalardan doğrudan etkilendiğini açıkladı.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), inşaat ve barınma malzemelerinin girişinin engellenmesi nedeniyle yüz binlerce yerinden edilmiş kişinin boğulma riskiyle karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulundu. Örgüt ayrıca, özellikle molozlarla dolu alçak bölgelerde, kanalizasyon ve atık yönetiminin yokluğu nedeniyle hastalıkların yayılma tehlikesine dikkat çekti. Bu alanlarda yaklaşık 795 bin kişinin sel riski altında yaşadığı belirtildi.


Doha’daki toplantı, Gazze Şeridi ve savaş sonrası güvenlik mühendisliği

İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)
İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)
TT

Doha’daki toplantı, Gazze Şeridi ve savaş sonrası güvenlik mühendisliği

İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)
İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)

Omar Harkous

Katar'ın başkenti Doha’da 16 Aralık Salı, yani bugün ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) daveti üzerine 25'ten fazla ülkenin temsilcilerinin bir araya geleceği bir toplantı düzenlenecek. Toplantıda, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki çatışmayı sona erdirme planının ‘ikinci aşamasının’ kaderini belirlemek üzere Uluslararası İstikrar Gücü’nün (UİG) ana hatları çizilecek.

Plan, geçtiğimiz ekim ayında varılan ateşkesi sürdürülebilir güvenlik ve siyasi düzenlemelere dönüştürmeyi amaçlıyor.

Toplantı, sahada ve siyaset sahnesinde karmaşıklığın hâkim olduğu bir atmosferde gerçekleşiyor. İlk aşama, büyük çaplı çatışmaları durdurmayı ve rehineler ile tutukluların takasını sağlamayı başardıysa da Gazze, Şeridin kuzeyini, doğusunu ve güneyini batıdan ayıran İsrail’in ‘sarı çizgisi’ ile fiilen bölünmüş durumda.

Washington, Hamas’ın silahsızlandırılması, Türkiye'nin rolü ve Trump'ın bizzat başkanlık edeceği ‘barış konseyinin’ yapısı konusunda tartışmalar sürerken, güvenlik boşluğunu doldurmak için uluslararası bir gücün konuşlandırılmasını istiyor.

Doha toplantısı, ‘teorik diplomasiden operasyonel planlamaya’ geçişin bir dönüm noktası. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 17 Kasım 2025’te ‘Trump planına’ uluslararası meşruiyet kazandıran 2803 sayılı kararı kabul etmesinin ardından, ABD artık somut bir uygulama mekanizması sunmakla yükümlüdür. Operasyon odasına dönüşen toplantı, dosyanın dışişleri bakanlıklarının koridorlarından generallerin haritalarına taşınmasıyla birlikte bir sonraki aşamanın askeri ve güvenlik niteliğini yansıtıyor.

Operasyon odası

Toplantı, Uluslararası İstikrar Gücü için operasyon konseptine odaklanırken, ABD katılımcı ülkelerden sağlanacak asker sayısı, silahlanma angajman kuralları ve finansman konusunda somut taahhütler talep ediyor.

Toplantının yeri olarak Doha'nın seçilmesi ise bazı anlamlar taşıyor. Bunların başında Hamas ile önemli bir arabulucu rolü oynayan Katar’ın, Gazze’yi yönetmek üzere Hamas'ın yerini alması beklenen gücün askeri planlamasına ev sahipliği yapması geliyor ve Doha'nın siyasi etkisi ile Washington ile olan stratejik ilişkisi arasındaki dengeyi yansıtıyor.

Toplantıya, tarafların çatışan çıkarlarının mozaiğini temsil eden ve ‘heterojen’ olarak tanımlanan bir listede 25’ten fazla ülke katılıyor. Bu ülkelerin başında da katılımcı ülkelerden asker sayısı, silahlanma, angajman kuralları ve finansman konusunda somut taahhütler almaya çalışan ABD geliyor. Toplantıya katılan Arap ülkeleri arasında ise Katar, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yer alıyor, ancak farklı gündemler de mevcut.

Sahadaki ana garantör olmak isteyen Türkiye, İsrail'in güçlü muhalefetine rağmen toplantıya katılıyor. En önde gelen katılımcı olarak tanımlanan Endonezya, barış gücü olarak 20 bin asker göndermeyi teklif ediyor. Avrupa Birliği (AB) de yeniden yapılanma için ayrılan fonlarının yeni bir çatışma dalgasına gitmemesini sağlamak için ‘finansör ve gözlemci’ olarak toplantıya katılıyor.

Dört çelişki

Doha'daki toplantıda tartışılacak en önemli konular, ertelenemeyecek dört temel çelişki söz konusu.

Bunların ilki, (Endonezya ve Pakistan gibi) İsrail'i tanımayan Müslüman ülkeler ordularının, İsrail ordusu ile yakın güvenlik koordinasyonu gerekliliklerini nasıl yerine getireceğini ele alacak bir komuta ve kontrol yapısı. ABD’nin buna ortak gücün komutasını ABD’li bir generale verme önerisinde bulundu. ABD, bu generalin ‘emniyet valfi’ görevi görmesini ve tüm taraflarca kabul edilebilir bir figür olmasını sağlamayı planlıyor.

İkincisi, İsrail için en tartışmalı konu olan angajman kuralları. Reuters'a konuşan ABD'li yetkililer, UİG’nin Hamas ile savaşmayacağını, bunun Lübnan'ın güneyinde Birlemiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) tarafından oynanan role benzer olduğunu söyledi.

Üçüncüsü, coğrafi konuşlanma konusu, yani UİG’nin ilk olarak hangi bölgeleri ele geçireceğinin belirlenmesi. Veriler, gücün, tampon ve deneme bölgesi olarak hizmet etmek üzere, İsrail ordusunun ‘sarı hattın’ doğusundan çekildiği bölgelerden başlayacağını gösteriyor.

Dördüncü ise lojistik finansmanı. Katılımcılar, yüzde 83'ü tahrip olmuş bir bölgede uluslararası askeri bir güç için askeri üslerin inşası ve askeri saha operasyonlarının maliyetlerini hangi ülkelerin karşılayacağını tartışıyor.

Toplantıya, tarafların çatışan çıkarlarının mozaiğini temsil eden ve ‘heterojen’ olarak tanımlanan bir listede 25’ten fazla ülke katılıyor.

Askeri analiz

Trump yönetimi ‘Önce Amerika’ sloganını öne sürerek dış taahhütlerini azaltmak istese de, Gazze'deki gerçekler farklı bir denklem dayatıyor. Washington’ın istikrar gücü komutanlığına bir Amerikan general atama planı, farklı sonuçlar doğuruyor. Bunlardan ilki, İsrail'e tüneller ve kaçakçılıkla ilgili istihbarat bilgilerinin ciddiye alınacağına dair güvence vermek ve katılımcı ülkelere İsrail’in değil ABD’nin himayesi altında faaliyet gösterebilmeleri için siyasi destek sağlıyor.

fgthy
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan Netzarim Koridoru’nu kullanarak Gazze şehrine giden Filistinliler, 11 Ekim 2025 (AFP)

ABD’li yetkililer, sahada ABD askeri bulunmayacağını ısrarla söylüyorlar. Bu da ABD'nin rolünün komuta, kontrol, iletişim ve istihbaratla sınırlı olacağı, devriye görevleri, doğrudan çatışmalar ve sahadaki risklerin ise ortak ülkelerin omuzlarına bineceği anlamına geliyor.

Türkiye... iki adım geriden

NATO üyesi Türkiye, UİG’de vazgeçilmez bir ortak olarak kendini gösteriyor, ancak İsrail Türkiye’nin katılımına karşı çıkıyor.

Anlaşmazlık ideolojik ve operasyonel nitelikte. Zira İsrail, AK Parti iktidarındaki Türkiye'yi Hamas'ın destekçisi olarak görüyor ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Gazze'deki varlığının kalıcı bir etkiye dönüşmesinden korkuyor.

Öte yandan Washington, Türkiye'yi NATO yeteneklerine sahip güçlü bir lojistik ortak olarak görüyor ve İsrail ordusuyla doğrudan sürtüşmeyi azaltmak için Türkiye'yi operasyonların deniz veya hava unsurlarına entegre etmeye çalışabilir.

Trump'ın planı ve yönetim yapısı

Mevcut hamleler, Trump’ın ‘Barış ve Refah Bildirgesi’ne dayanıyor. Bu bildiri, Rusya ve Çin'in çekimser kalmasıyla BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilmiş ve Gazze'yi kökten yeniden şekillendirmeyi amaçlayan 20 maddeden oluşuyor.

gthyj
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze savaşını sona erdirmek için Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen zirveye katılımı sırasına, 13 Ekim 2025 (Reuters)

Doha’daki zirveden sonra yürürlüğe giren planın ikinci aşaması, Hamas'ın askeri altyapısının yok edilmesi ve yeniden silahlanmasının önlenmesi, İsrail ordusunun işgal ettiği bölgelerden kademeli olarak çekilmesi ve sivil idarenin uluslararası denetim altında çalışan apolitik (teknik) bir Filistin komitesine devredilmesini öngörüyor. Ayrıca, Hamas'ın fonlardan yararlanmamasını sağlamak için yeniden yapılanma ‘Gazze Barış Kurulu’ tarafından denetlenecek. Planın en tartışmalı yeniliklerinden biri, Donald Trump’ın bizzat başkanlık edeceği ve geçiş döneminde Gazze’yi denetleyecek en yüksek otorite olarak tasarlanan Gazze Barış Kurulu. Dikkatler, Barış Kurulu ile birlikte çalışacak ve Jared Kushner ve Steve Witkoff gibi Trump'a yakın isimlerin yanı sıra bağışçı ülkelerin temsilcilerini de içerecek bir Uluslararası Yürütme Konseyi’nin kurulmasına çekildi. Bu değişiklik, Trump yönetiminin konuyu ‘gayrimenkul anlaşması’ ve yatırım geliştirme zihniyetiyle yönetme arzusunu yansıtıyor.

Planın en tartışmalı yeniliklerinden biri, Donald Trump'ın bizzat başkanlık edeceği Gazze Barış Kurulu.

Sarı Hat ve aşiretler

Uluslararası istikrara yönelik zorluklar, Gazze'nin mevcut haritasına bakmadan anlaşılamaz. Sarı Hat sadece hayali bir çizgi değil, yaşam koşulları ve güvenlik açısından tamamen farklı iki bölgeyi ayıran bir ateş duvarıdır. Yeşil bölge (İsrail kontrolü altında), Gazze Şeridi’nin yüzölçümünün yüzde 53 ila 58'ini oluşturuyor.

Bu bölge, doğudaki tarım arazilerini, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya şehirlerini, Gazze şehrindeki Şucaiyye ve ez-Zeytun mahallelerinin büyük bir bölümünü kapsamakta ve güneyde Philadelphi (Selahaddin) Koridoru’na kadar uzanıyor. Bu bölgeler neredeyse tamamen nüfussuz ve yıkılmış durumdadır ve İsrail bunları ‘güvenlik tampon bölgesi’ olarak görüyor. Kırmızı bölge (Hamas/aşiretlerin kontrolü altında), hizmetlerin çöktüğü ve Hamas'ın silahlı klanlarla nüfuz mücadelesi verdiği, yaklaşık iki milyon Filistinlinin yaşadığı bir bölgedir.

frgt
Gazze şehrinin ed-Derec Mahallesi’nde İsrail'in hava saldırısında yıkılan binaların enkazı arasında kurtarılabilir eşyaları arayan Filistinliler, 16 Temmuz 2025 (AFP)

İsrail, Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki kontrolünün zayıflaması ve Filistin Yönetimi'nin yokluğunun yarattığı güvenlik boşluğunda yardımların dağıtımını ve yerel güvenliğin sağlanmasını üstlenmeleri için Gazze’nin ileri gelen ailelerinin liderleriyle ‘aşiretleri harekete geçirme’ stratejisine yöneldi. Ancak bu strateji kanlı sonuçlara yol açtı. Refah'taki Halk Güçleri lideri Yasir Ebu Şebab'a düzenlenen suikast ve İsrail ile iş birliği yapılmasını önlemekle görevli Hamas İç Güvenlik Teşkilatı’nın üst düzey yetkilisi Ahmed Zemzem'e düzenlenen suikast buna örnek olarak gösterilebilir. Zemzem suikastını, Hamas karşıtı bir milis grup olan Halk Güçleri üstlendi.

Sonuç olarak, UİG sadece Hamas ve İsrail ile karşı karşıya kalmayacak, aynı zamanda kendini aşiretler arası kan davaları ve değişen sadakatlerin oluşturduğu bir ‘mayın tarlasının ortasında bulacak ve bu da ‘Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlama’ görevini zorlaştıracak.

Silahlar depolara mı kaldırılacak imha mı edilecek?

Dikkat çekici bir gelişme olarak Hamas, uzun vadeli bir ateşkesin çerçevesinde silahlarını üçüncü bir tarafın denetimi altındaki depolara kaldırma konusunu görüşmeye hazır olduğunu açıkladı. Bunun karşılığında, liderlerinin hedef alınmayacağı ve İsrail'in geri çekileceği garantisi verilmesi şartıyla, silahları kullanmayacağına dair taahhütte bulundu. Bu hamle, Hamas’ın gelecekte askeri yapısını ‘dondurmak’ ve silahlarını teslim etmekten kaçınmak için yaptığı bir girişimdi.

v
New York’ta BMGK’nın, İsrail'in Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşı sona erdirme önerisini görüştüğü toplantıdan bir kare, 17 Kasım 2025 (AFP)

Ancak İsrail, silahların depolara kaldırılması önerisini reddediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Trump’ın planının amacının silahsızlanma olduğunu, silahların depolara kaldırılması olmadığını savunuyor.

İsrail, uluslararası güçler ayrıldıktan veya koşullar değiştiğinde depolanan silahların kolaylıkla geri alınabileceğinden endişe ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD, Trump'ın planıyla İsrail'in tutumunu destekliyor ve ‘askeri altyapının imha edilmesini’ istiyor. Bu da Doha’daki toplantının karşı karşıya olduğu bir ikilem. UİG, Hamas'la savaşmayacaksa, onu silahlarını teslim edip imha etmeye nasıl zorlayacak? Bu çelişki, ikinci aşamadaki en büyük boşluk olarak karşımıza çıkıyor.

Gelecek senaryolar

Doha’daki toplantı sadece geçici bir durak değil, aynı zamanda Washington’ın bu bölgede bir güvenlik sistemi kurma yeteneğini test edeceği bir an. UİG’nin kurulmasında başarılı olunursa, Gazze'de nispeten bir istikrar sağlanabilir. Ancak Haması’ı silahsızlandırma görevi ile ona karşı savaşmama kuralı arasındaki çelişki, Sarı Hat ile nüfus patlamasının gerçekliği arasındaki uçurum ve İsrail'in Türkiye'nin rolünü reddetmesi gibi çok büyük zorluklar söz konusu.

Senaryolar farklı görünse de Gazze Şeridi’nin tamamına veya sadece İsrail’in kontrolündeki bölgeye uluslararası bir güç konuşlandırılması ve yardımların yoğun bir şekilde Gazze Şeridi’ne girmesine izin verilmesi veya İsrail ordusunun her bir zerreyi kontrol etmesi gibi zorlu gerçeklerle çelişiyor.

Öte yandan Ateşkesin çökmesi ve askeri saldırıların yeniden başlaması, Gazze'yi kaos ve yoksulluğa sürüklemesi, UİG’nin iki devletli çözümle başlayan barışa yönelik net bir adımın aksine, gerçek bir yetkisi olmayan sembolik bir uluslararası yapı olarak kalması korkusu tüm varlığıyla kendisini hissettirmeye devam ediyor.