Sadr, komşu ülkeleri seçimlere müdahale etmemeleri konusunda uyardı: 'Gelecekte kendilerine karşılık veririz'

Sistani, Irak’ın egemenliği için çalışma çağrısı yaptı.

Ayetullah Ali es-Sistani.
Ayetullah Ali es-Sistani.
TT

Sadr, komşu ülkeleri seçimlere müdahale etmemeleri konusunda uyardı: 'Gelecekte kendilerine karşılık veririz'

Ayetullah Ali es-Sistani.
Ayetullah Ali es-Sistani.

Irak’taki yasama seçimlerine (bu ayın 10’unda) 8 gün kaldı. Seçim tartışmaları tarihin yaklaşmasıyla başta siyaset arenasında olmak üzere, yalnızca en yüksek sayıda sandalye kazanmak için değil, aynı zamanda başbakanlık olan büyük pastayı almak isteyen önde gelen Şii güçler ve bloklar arasında yoğunlaştı. Ülkedeki en yüksek dini mercii olan Şii lider Ayetullah Ali es-Sistani, vatandaşları seçimlere bilinçli ve sorumlu bir şekilde katılmaya davet ederek süreci destekler bir görüntü verdi. Açıklamanın ardından özellikle büyük Şii rakipler, bir yanda Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ve diğer yanda da İran’a yakın çok sayıda silahlı grubu içeren Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu, ‘seferberlik düzeyinde, sonuçların ilanından sonra tüm olasılıklar üzerinde açık bir çatışma olması halinde’ bu erken seçimlerin barışçıl olmayacağını vuruladı.  
Sünni batı ve Kürt kuzey cephelerinde ise durum nispeten daha sakin. Dikkatler, rekabetin ve çatışmanın Şii cephesine çevrilmeye başlandı. Bu durum, başbakanlık pozisyonunun elde edilmesiyle bir sonraki aşamada devlet yönetiminin önemini  yansıtıyor.
Bu bağlamda son üç gün boyunca seçimlerin nasıl yapılacağına dair yeni işaretler de ortaya çıktı. Birçok gözlemci durumu Necef’teki en yüksek dini mercii tarafından bir yol haritası veya seçim sonrası aşamayı ifade etme yolu olarak nitelendiriyor.
Vatandaşlar ve siyasi gözlemciler, olası riskleri korkuyla takip ediyor. Irak anayasası, başbakanın en büyük bloğun adayı olmasını şart koşarken, seçimlerde en yüksek oyu alan listenin mi yoksa ittifaklar aracılığıyla seçim sonuçları açıklandıktan sonra parlamentoda oluşturulan listenin mi en büyük oluşum olduğu bilinmediği için tartışmalar devam ediyor. Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki’nin ‘Devlete geri döneceğiz’ sloganına rağmen en yüksek sayıda sandalyeyi kazanma yarışı neredeyse Sadr ve Amiri’nin ittifakıyla sınırlı.
Bu çerçevede üç Şii taraf (Sadr Hareketi, Fetih ve Kanun Devleti), en yüksek oyu alacaklarına ve hükümeti kuracaklarına inanıyor. Bu üç bloğun beklentilerinin gerçekleşmemesi halinde yaşanacaklara dair endişelerise sürüyor. Sadr, Sistani’nin kendisine desteğine ilişkin “Gerçek gibi göründü”dedi. Aynı şekilde Fetih de kendisine desteğini açıkladı.
Diğer yandan açıklamalarda dikkat çeken nokta, Sadr yanlıları ve lider Mukteda es-Sadr’ın arzularına daha yakın görünen birçok başlığa vurgu yapılmasıydı. Öyle ki ‘herhangi bir seçim listesinin desteklenmemesi’, ‘yolsuzların devlet yönetiminden uzaklaştırılması’, ‘Irak’ın egemenliğini ve üstün çıkarlarının korunması, ‘Irak halkının değişmezlerine inanmayan veya anayasa çerçevesi dışında çalışan insanların yetkilendirilmemesi’ ve ‘seçimlerin silahlardan ve dış etkilerden uzak düzenlenmesi için çalışılması’ meselelerine dikkat çekildi. İki yıllık bir sessizlikten sonra Sadr, söz konusu başlıklara dair açıklamasını 1 Ekim’de yaptı. Sadr açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Irak seçimleri bir iç meseledir. Komşu ülkeler ve diğerleri ne cesaretlendirerek ne de korkutarak iç işlere karışmamalıdır. Aksi takdirde gelecekte kendilerine karşılık veririz.”
Gözlemcilere göre Sadr’ın açıklamasında kastedilen komşu ülke, İran. Ancak konu bu kadarla sınırlı değil. Sadr yanlıları geçen perşembe günü bir sonraki hükümetin başkanlığını üstlenmeleri halinde Iraklıların birçok hizmet, sosyal konu ve siyasi sorun açısından yaşadığı sorunlara ilişkin çözümler içeren seçim programlarını açıkladı. Ayrıca Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri de 1 Ekim’de Diyala vilayetinde açıklama yaparak, ‘koalisyonunun Çin ile çalışmaya bağlı olacağını ve görevden alınmadan önceki Adil Abdulmehdi hükümetinin aynı yönelimlerini sürdüreceğini’ belirtti. Amiri, Fetih’in hükümet programını sunuyor gibi görünse de elektrik sorununun çözülmemesini isteyenin ABD olduğunu vuruladı.  Hadi el-Amiri, Irak’ın ABD şirketlerinden uzak durmak için Alman şirketi ‘Siemens’ ile anlaşacağını söyledi.
Söz konusu vaatler için henüz erken olmasına ve özellikle seçim tarihine 8 gün kalmasına rağmen söz konusu açıklamalar, Şii taraflar ve bloklar arasındaki anlaşmazlıkları yansıtır nitelikteydi. Söz konusu taraflar, varlıklarını ve etkilerini bir sonraki parlamentoda ulaşacakları sandalye sayısına değil, devletteki ilk pozisyona, yani başbakanlığa bağlamaya başladılar.



Witkoff'un önerisi: Hamas arabuluculara cevabını ‘notlarla’ iletti

Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)
Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)
TT

Witkoff'un önerisi: Hamas arabuluculara cevabını ‘notlarla’ iletti

Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)
Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)

Hamas kaynakları bugün, hareketin ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un 60 günlük ateşkes önerisiyle ilgili cevabını arabuluculara ilettiğini doğruladı.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, Hamas'ın ortak bir Filistin pozisyonu oluşturmak amacıyla Katar'da ve Beyrut dahil diğer başkentlerde Filistinli grupların liderleriyle yoğun temaslarda bulunduğunu ve toplantılar düzenlediğini bildirdi.

Kaynaklar, Hamas liderliği ve gruplar açısından cevabın olumlu olarak nitelendirilebileceğini, ancak İsrail işgaline karşı açık bir önyargı taşıyan teklifin taşıdığı tüm olumsuzluklara rağmen, uygulanmasının başarılı olması için bazı notların da eklenmesi gerektiğini belirtti.

Kaynaklar, teklifle ilgili yapılan tüm düzenlemelerin oybirliğiyle kabul edildiğine dikkat çekerek, İsrail'e baskı yapma konusunda samimi bir Amerikan iradesi olması halinde teklifin kabul edileceğini ifade ettiler.

Kaynaklar, yanıtta yer alan notlardan birinin, İsrailli esirlerin Witkoff belgesinde belirtildiği gibi ilk hafta sadece iki gün içinde teslim edilmesini önlemeyi, bunun yerine son anlaşmada olduğu gibi aşamalı olarak iki ay boyunca anlaşmanın tam olarak etkili olmasını sağlamayı amaçladığını açıkladı.

Hareket kaynakları dün Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, teklife ilişkin yorumlarla birlikte olumlu bir yanıt verileceğini belirttiler.

Filistinli bir kadın, Cuma günü Gazze Şehri'ne düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından çığlık atıyor (Reuters)Filistinli bir kadın, Cuma günü Gazze Şehri'ne düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından çığlık atıyor (Reuters)

Kaynaklar o dönemde teklifin birçok ‘tuzak’ taşıdığını ve birçok koşulunun Filistinliler için durumu daha da karmaşık hale getirdiğini ifade etmişti. Kaynaklar, 60 günlük sürenin ateşkes anlaşmasını açıkça bağlayıcı hale getirmemesi ve İsrail'i buna bağlamadan, hatta başarılı olması halinde süreyi uzatmadan gevşek bir şekilde ortaya koyması da dahil olmak üzere, sunulan metinde birçok ikilemin belirgin olduğuna dikkat çekti. Bu durum, İsrail'in kalan esirlerin teslimi için belirlenen yedinci günden sonra istediği zaman Gazze'de Lübnan tarzı saldırılar gerçekleştirmesine ve altmış günün ardından savaşı tamamen yeniden başlatmasına açıkça izin verecektir.

Teklif ayrıca esir takası için üzerinde anlaşmaya varılmış herhangi bir kriter olmaksızın belirli bir sayı belirliyor ve sadece 125 müebbet ve yüksek cezalı mahkûmun serbest bırakılmasını öngörüyor ki bu sayı hayatta kalan ve ölen İsraillilerin sayısıyla orantılı olmadığı gibi bir önceki ateşkes aşamasında kullanılan kriterlere bile ulaşmıyor.

Kaynaklar o dönemde Hamas liderliğinin teklifin metnini inceledikten sonra, canlı ve ölü esirlerin serbest bırakılmasının bedeli konusunda bile İsrail'in ateşkes vizyonunu benimsediğini gördüklerini söyledi.

Kaynaklar, teklifte savaşı sona erdirecek net bir garantiden bahsedilmediğini, konunun müzakerelerin kaderine bırakıldığını, bunun da esasen savaşı sona erdirmek istemeyen ve herhangi bir anlaşmaya uymayı reddeden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun elinde kalacağı anlamına geldiğini açıkladı.

Anlaşma metninin İsrail'in çekilmesi ve hatta yardım girişinin devam etmesi konusunda da herhangi bir garanti vermediğini belirten kaynaklar, insani yardım maddesinin de bir önceki anlaşmada kabul edilen insani yardım protokolünün uygulanmasına atıfta bulunmadığına, bunun yerine müzakereler ve anlaşmanın uygulanması sırasındaki gelişmelere göre devreye sokulmasını öngördüğüne dikkat çekti. Başka bir deyişle anlaşma metni, tüm ihtiyaçları karşılamadan ve enkazı kaldırmak için ağır ekipman ve diğerlerini getirmeden, İsrail'in bu insani dosyada üstünlüğünü korumasına izin veriyor.

İsrailli siyasi kaynaklar anlaşma metninin ne savaşın sona ermesini ne İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesini ne de insani yardımın serbestçe girişine izin verdiğini doğruladı.

Hamas kaynakları, teklifin herhangi bir anlaşma için İsrail'in ve Netanyahu hükümetinin koşullarını öne sürdüğünü, Filistinlilere ise hiçbir şey garanti etmediğini ve sadece hareketten net bir ödül olmaksızın esirleri teslim etmesini istediğini söylüyor.

Yeni anlaşma ateşkesin 60 gün sürmesini, ABD Başkanı Donald Trump'ın taraflara bu süre zarfında taahhütte bulunma garantisi vermesini ve ilk gün 5 İsrailli esir ile 9 cesedin, yedinci gün de aynı sayıda kişinin serbest bırakılmasını öngörüyor.

Anlaşma, insani yardımın iki tarafın üzerinde mutabık kalacağı bir anlaşma yoluyla yapılmasını ve sadece Birleşmiş Milletler (BM) ve Kızılay gibi mutabık kalınan kanallar aracılığıyla dağıtılmasını, yani özel sektöre hiçbir malın verilmemesini öngörüyor.