Suriyeli doktorlar Somali’ye göç ediyor

Suriye'nin kuzeybatısında, Eriha'daki bir hastane. (AFP)
Suriye'nin kuzeybatısında, Eriha'daki bir hastane. (AFP)
TT

Suriyeli doktorlar Somali’ye göç ediyor

Suriye'nin kuzeybatısında, Eriha'daki bir hastane. (AFP)
Suriye'nin kuzeybatısında, Eriha'daki bir hastane. (AFP)

Suriye’de süren savaş ve ekonomik koşullar her kesimi olduğu gibi sağlık çalışanlarını da derinden etkilemeye devam ediyor. Yaklaşık bir yıl önce, Suriye'nin batısındaki Tartus'tan bir cerrah ülkedeki doktorların durumuna ilişkin şunları yazdı:
“Biz ülkeyi terk etmedik. Ama bunu terk edenlerden daha vatansever olduğumuz için yapmadık. Ayrılmak zorunda kalanların çoğu buradaki hayatlarını bıraktı. Koşullar izin verdiği için kaldık. Kaçımızın dayanabileceğini bilmiyoruz. Kısa bir süre sonra, bir yıl içinde kaçımız ülkeden ayrılacak herhangi bir fikrimiz yok.”
Bu satırların yazarı Cerrah Nureddin Nasır, iç savaşlardan son derece bitkin ve yoksul düşmüş bir ülke olan ve en kötü durumdaki ülkeler arasında gösterilen Somali'ye göç eden Suriyeli doktor arkadaşlarına katılmak zorunda kaldı.
Somali'ye yeni gelen Suriyeli doktor Nasır, bir süre önce yatığı açıklamada on binlerce genci ülkeyi terk etmeye itebilecek ekonomik sıkıntılar konusunda uyarmış,  şimdiye kadar yaşanan her şey bu karanlık tünelin uzunluğunu artıyor” demişti.
Suriye’nin tanınan doktorlarından Nasır şu an, kabul edilebilir bir yaşan standardına sahip olduğu Somali’ye göç etmesi nedeniyle Tartuslu vatandaşlar tarafından eleştiriye maruz kalıyor. Doktor Nasır’ın arkadaşlarından biri Facebook'ta paylaştığı mesajda "Dr. Nasır'ın Tartus'ta kalıp hemşehrilerini tedavi etmesi daha iyi olurdu" ifadesini kullandı.
Ancak göçmen doktorun sayfasına Somali'deki durum ve oradaki yaşam koşullarına sağladığı katkı hakkında yapılan övgüler, bu eleştirilerin hızla gözden kaybolmasını sağladı.
Tartuslu Nasır, Somali'ye giden ilk Suriyeli doktor değil. Somali sağlık sektöründen cazip iş tekliflerinin artmasıyla birlikte geçen yıl onlarca meslektaşı da Somali’ye akın etmeye başladı.
Şam'daki kaynaklar Şarku'l Avsat'a yaptıkları açıklamada, tüm dünyada patlak veren koronavirüs pandemisinin Suriye’deki birinci ve ikinci dalgalarında ülkedeki sağlık durumunun kötüleştiğini ve Suriyeli sağlık personelinden 400'den fazla kişinin yaşamını yitirdiğini aktardılar. Ölenler arasında ülkenin en önemli 230 doktorunun da olduğunu bildirdiler. Bu durumun sağlık çalışanları arasında korkuyu artırdığını ve birçoğunu Suriye’den kaçmayı düşünmeye sevk ettiğini ifade eden kaynaklar Somali, Yemen, Sudan, Etiyopya gibi birkaç ülke dışında dünyanın çoğunun başta Suriyeliler  olmak üzere tüm mültecilere kapılarını kapattığı bir dönemde, savaşa rağmen ekonomik büyümeyi başaran Somali’nin çok iyi iş teklifleri sunduğuna dikkat çektiler.
Suriye’den Somali'ye doktor göçü geçen yıl başladı. Suriye Doktorlar Sendikası, doktorların Suriye'ye kıyasla daha iyi iş fırsatları ve daha yüksek maaşlar elde etmeleri nedeniyle Somali’ye göç ettiğini itiraf etti.
Sosyal medya ve tıp alanında yayın yapan internet siteerine göre Somali'de bir doktorun aylık maaşı bin100 ila 2 bin 500 dolar arasında değişiyor. Suriye'de ise bir doktorun geliri ayda 250 doları geçmiyor. Suriye’de rejimin tıp fakültelerinden birinde ders veren Humuslu bir doktor arkadaşlarıyla yaptığı özel bir görüşmede 2005 yılında öğretmenliğe başladığından bu yana okuldan aldığı ücretten utandığını, otuz yıllık tecrübeli uzman bir doktora göre bunun küçük düşürücü olduğunu söyledi. İki saatlik bir ders için aldığı ücretin bin Suriye lirasını geçmediğini ifade eden Humuslu doktor, bu nedenle yaptığı işin Allah rızası için yapılan, gönüllü bir davranış olarak değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Suriye’de 1 ABD doları yaklaşık 3 bin 400 Suriye lirasına tekabül ediyor. Yani doktor 6 saatlik ders karşılığında 1 dolar dahi alamıyor.
Suriye Sanayi Odası'ndan kaynakların son bir ayda 47 binden fazla Suriyeli sanayici ve iş insanının göç ettiğini açıklamasının ardından, geçen yıl başlayan Suriyeli doktorların Somali'ye göçü yeniden gündeme geldi. Ortaya çıkan bilgiler, sanayici ve iş inanlarının çoğunun Mısır’a, Erbil’e veya Belarus'a gittiğini gösteriyor. Sanayi ve Ticaret Odaları ekonomik felaket alarmı verirken resmi medya bu uyarıları görmezden geliyor. Devlet televizyonu, Şam kırsalındaki sanayi bölgesinde faaliyet göstermeye devam eden bin 100 sanayi tesisi bulunduğuna dair haberler yayınlıyor.
Şam'daki muhalif kaynaklar, göçmen Suriyelilerin yurt dışından ailelerine gönderdikleri havale hacminin günlük 10 milyon doların üzerinde olması sebebiyle rejimin Suriye’deki insan gücü kaybını görmezden geldiğini ve göçmen Suriyelilerden gelen paraları kullandığını belirtiyor. Bayramlarda ve özel günlerde bu hacmin daha da artığına dikkat çeken kaynaklar, Suriye Merkez Bankası’nın katı bir kanunla resmi döviz kuru ile alım satımın yasak olduğu paralel piyasa arasındaki farkı bahane ederek bu paraların yüzde 30’una kesinti uyguladığına dikkat çekiyor.
Uluslararası raporlara göre Suriyelilerin yüzde 70'inden fazlası hayatlarını yurt dışından gönderilen para ile sürdürüyor. Suriye'deki yoksulluk oranı nüfusun yüzde 83'ünü aşmış durumda. Halkın büyük kısmı insani yardıma muhtaç halde yaşıyor.



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.