Türkiye’nin KKTC’deki İHA’larının Doğu Akdeniz denklemindeki yeri

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuryeti’nden (KKTC) havalanan Türk yapımı bir İHA. (AFP)
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuryeti’nden (KKTC) havalanan Türk yapımı bir İHA. (AFP)
TT

Türkiye’nin KKTC’deki İHA’larının Doğu Akdeniz denklemindeki yeri

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuryeti’nden (KKTC) havalanan Türk yapımı bir İHA. (AFP)
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuryeti’nden (KKTC) havalanan Türk yapımı bir İHA. (AFP)

İnci Mecdi
Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, 16 Aralık 2019 tarihinde Türkiye’den kalkan ilk insansız hava aracının (İHA) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki (KKTC) Geçitkale (Lefkonuk) Havalimanı’na indiğini duyurdu. Söz konusu duyuru, Kıbrıs Adası kıyılarında büyük doğalgaz keşiflerinin ilan edilmesi ve bölge ülkeleri arasında doğalgazın çıkarılması ve ihracatında koordinasyon ve iş birliği yapılması amacıyla Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nun kurulmasının ardından, Trablus’taki eski Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile imzalanan iki mutabakat muhtırasından aylar sonra yapıldı.
Türkiye, geçtiğimiz iki yıl boyunca Kıbrıs adası kara sularını ihlal ederek efalarca kez Kıbrıs kıyılarında doğalgaz arama çalışmaları başlattı. Türkiye’nin bu adımları uluslararası toplumdan çok sayıda kınama açıklamasının yapılmasına yol açtı. Nüfusunun çoğunluğunu Kıbrıs Türklerinin oluşturduğu Kıbrıs adasının kuzey kesimi 1974 yılından bu yana Türkiye’nin hakimiyeti altında.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz temmuz ayında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) ziyaret etmiş ve Maraş’ın bir kısmının yeniden açıldığını duyurmuştu.
BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 2019 yılında, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) Maraş’ın yerel sakinleri dışındakilerin şehre yerleştirilmesi girişimlerinin ‘kabul edilemez’ olduğunu onaylayan bir karar yayınlamıştı.
Ancak Türkiye’nin Kıbrıs adasının kuzeyinde 47 yıldır devam eden varlığı, Ankara'nın Doğu Akdeniz’deki doğalgazdan pay alma çabaları için bir delik açmış gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019 yılının mayıs ayında Türkiye’nin Kıbrıs açıklarında doğalgaz arayan gemilerinin söz konusu çalışmaları KKTC’deki kardeşlerinin hakları için yaptıklarını söyledi.
Ayrıca Türkiye ile Libya arasında imzalanan Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı Muhtırası/Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, AB tarafından uluslararası hukukun ve BMGK kararlarının açıkça ihlali edilmesi olarak değerlendirildi. Söz konusu iddiaya konu olan iki mutabakat muhtırası da uluslararası arenada geniş çapta kınamalara yol açtı. Mutabakat muhtıraları, Türkiye'nin güney kıyılarından Libya'nın kuzeydoğu kıyılarına kadar uzanan bir ‘münhasır ekonomik bölgenin’ paylaşılmasını öngörüyor. Mutabakat muhtıralarına karşı çıkanlar, bunların yasa dışı olduğunu ve ticaret ile enerji akışlarını bozabileceğini öne sürüyor. NATO ve AB üyesi olan Yunanistan muhtıralar çerçevesinde belirlenen münhasır ekonomik bölgenin Girit Adası’na uzanan suları da kapsadığını öne sürerek bunun kendi toprak egemenliğinin ihlali olduğunu iddia ediyor.

Daha geniş saldırı kabiliyeti
Ankara, KKTC’de İHA’lar için de bir üs kurma yönünde adımlar atıyor. Bu durum, özellikle Kıbrıs Adası’nın bölgede sahip olduğu stratejik konum göz önüne alındığında bölge ülkeleri arasında tartışmalara neden oluyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Türkiye, müttefiklerinin önemli çatışmaları çözmesini sağlayan İHA teknolojisinde lider konumda bulunuyor. Söz konusu çatışmaların başında da Azerbaycan’ın geçtiğimiz yıl yaklaşık 44 gün süren ve Ermeni nüfusun yaşadığı yarı özerk bölge olan Dağlık Karabağ bölgesinin kontrolünü ele geçirdiği savaş geliyor. Azerbaycan’ın başarısının kaynağı Türkiye’nin temin ettiği İHA’lar oldu. Gözlemcilere göre Ermenistan’ın kullandığı Rus yapımı hava savunma sistemleri, başkent Erivan'daki kara kuvvetlerini Türk yapımı Bayraktar TB2 silahlı İHA’larından koruyamadı.
Bayraktar TB2 SİHA’ları, Türk savunma sanayisinde lider teçhizat haline gelirken Ukrayna, Katar, Azerbaycan, Polonya ve diğer ülkelere de satışları yapıldı. Bayraktar TB2 SİHA’larını geliştiren Baykar, İHA uzman bir şirket olarak ön plana çıkıyor. Şirket, kısa bir süre önce Akıncı TİHA’nın çift motorlu, 20 metre kanat açıklığına ve altı ton kalkış ağırlığına sahip yeni, daha gelişmiş bir versiyonunu duyurdu. Türk basınında yer alan haberlere göre Akıncı TİHA’nın yeni versiyonu 1,5 tonluk bir taşıma kapasitesine sahip ve 11 bin 594 metre irtifada uçabiliyor. Yeni Akıncı TİHA, 24 saat kesintisiz uçma özelliğiyle Türk havacılık tarihinde bir rekora imza attı.
Katar Üniversitesi İbn Haldun Beşeri ve Sosyal Bilimler Merkezi’nden Dr. Ali Hussain Bakir tarafından kaleme alınan, Londra merkezi Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü (RUSI) tarafından yayımlanan makaleye göre Türk yapımı İHA teknolojisi ve özellikle elektronik silah sistemi ‘Koral’, Türkiye'nin Ortadoğu ve Orta Asya'daki askeri savaşlarında belirleyici bir faktör konumunda. Makalede, Türk yapımı İHA’ların Suriye, Azerbaycan ve Libya'daki başarısının ardındaki gizli gücün Koral olduğu belirtildi.
Türkiye yıllardır İHA’larla PKK’ya operasyonlar gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz yıl Suriye'deki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin doğal bir uzantısı olarak görülen ve hem Türkiye hem de İran’daki Kürtleri için bir örnek teşkil eden Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde Türk yapımı bir SİHA ile gerçekleştirilen saldırıda iki Iraklı subay şoförleriyle birlikte öldürüldüler. PKK’nın yanı sıra Suriyeli ve İranlı müttefiklerinin mevzilerinin de SİHA’larla sürekli olarak bombalandığı belirtiliyor.

Türkiye'nin çapraz ateşinde
Gözlemciler, Türk ordusunun, düşman askerlerinin yerini tespit etmesini ve hava savunma teknolojisini bozmasını sağlayan İHA’ların üretiminde ilerleme kaydettiğini ve bu durumun Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Ege'de GKRY ve Yunanistan ile yaşadığı anlaşmazlıklarda önemli kartlara sahip olabileceği görüşündeler. Ancak KKTC’de Türkiye’nin İHA’ları için bir üssün olması, bölgeyi Türk istihbaratı açısından da önemli bir konuma getiriyor. Türkiye’nin Etiyopya ve Somali'ye İHA satışının da denklemlere etkisine dikkat çekiliyor.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, ağustos ayı başlarında bir Türk televizyon kanalına verdiği röportajda, Bayraktar TB2 SİHA’larının KKTC’de anavatan Türkiye'deki üslerden çok daha hızlı hareket edebilecekleri konusunda övgüde bulundu. Tatar, SİHA’ların bölgeyi denetlemek amacıyla kullanılabileceğini belirtti.
ABD merkezli güvenlik araştırma kuruluşu Amerikan Girişimcilik Enstitüsü (American Enterprise Institute – AEI) yazarı Michael Rubin, KKTC’de gelişmiş Türk askeri silahlarının olmasının, Ankara’nın Doğu Akdeniz ülkelerini askeri kabiliyetleri kapsamına alacağını söyledi.
Daha önce Türkiye’nin KKTC’deki İHA üssüyle ilgili olarak ABD merkezli AP’ye açıklamalarda bulunan Mısırlı bir diplomat, söz konusu hamleyi Ankara'nın uluslararası toplumdan ‘sert tepkiler’ verilen bir dizi adımın parçası olarak nitelendirdi. Mısırlı diplomat ayrıc üssün KKTC, Libya ve Akdeniz'deki atılan diğer adımlara birlikte daha fazla endişeye neden olacağını öne sürdü.
GKRY Dışişleri Bakanı Nikos Christodoulides, kısa bir süre önce düzenlediği bir basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın KKTC’deki İHA üssü ile ilgili açıklamasının ‘Türkiye'nin Osmanlı politikasına ve Ankara'nın dış politikasının askerileşmesine’ bir örnek olduğu iddiasında bulundu. Christodoulides, açıklamasında, “İHA üssünü kurmanın temel nedeni Ortadoğu'yu, İsrail'i ve Mısır'ı kontrol etmektir. Asıl amaç KKTC değil. Çünkü adadaki durumu izlemek için KKTC’de bir İHA üssüne ihtiyacınız duymazsınız” dedi.
Gözlemciler, bölgedeki çatışma alanlarında ve önümüzdeki yıllarda bölgesel çatışmalarda Türkiye’nin hava kontrolünün sonuçlarını takibe aldılar. ABD Başkanı Joe Biden yönetimine GKRY’e Patriot füze savunma sistemi ve uçaksavar teknolojisi temin edilmesini tavsiye ediyorlar. AEI yazarı Rubin, bölgede başarılı olacak tek stratejinin Washington'ın Türkiye'nin bu tutum nedeniyle çok şey kaybedeceğini kanıtlaması olduğunu öne sürdü.

Sivil havacılığın güvenliğine yönelik riskler
Türkiye’nin KKTC’deki yeni İHA üssünün etkileri bu kadarla da  sınırlı değil. Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre, Washington merkezli Uluslararası Uçuş Güvenliği Vakfı'na bağlı bir sivil toplum kuruluşu (STK) olan FSF-Med Türkiye’nin KKTC’deki İHA üssünün, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Adası çevresindeki sivil hava sahasını da etkileyebileceğini savundu.
FSF-Med, Eylül ayı ortalarında yaptığı bir uyarıda şu iddialarda bulundu:
“Geçitkale’deki Türk hava üssünün planlanan modernizasyonu, Türkiye ve GKRY’nin havacılık otoriteleri arasındaki yıllardır havacılık alanında süren gerilimi, iletişimi ve koordinasyon sorununu başka bir safhaya taşıyabilir. Türk askeri uçaklarının, GKRY yetkilileriyle uçuş planlarını paylaşmaması ve sivil uçaklara yakın uçabilmesi nedeniyle gerilim riski artıyor.”
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), uluslararası ve Avrupa’daki havacılık güvenliği yetkililerine İHA üssünün oluşturduğu artan risklerle ilgili endişelerini dile getirmeleri için baskı yapacağını bildirdi. ICAO, herhangi bir olay yaşanması durumunda sorumluluğun ihlallerini durdurmaya yönelik adım atmayanlarda olacağını vurguladı.
Uluslararası Pilotlar Birliği Federasyonu (IFALPA), geçtiğimiz günlerde, Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) tarafından kısa bir süre önce yayınlanan bir araştırma çalışmasına atıfta bulunarak, sivil uçaklar üzerindeki bu tür çelişkili talimatların, ‘bölgedeki uçuşların güvenliğine zarar verebilecek’ sonuçlar doğurabileceğini belirtti. Aynı çalışma, Lefkoşa'nın Rum kesimindeki Athalassa'da bulunan Hava Trafik Kontrol Merkezi tarafından kontrol edilen hava sahasında 2019 yılında meydana gelen 166 olay kaydettiğini belirtti. Çalışmada, olayların tam niteliğine dair bilgi verilmezken, 2016 ve 2018 yılları arasında yılda 250'den fazla ‘havacılık kazası’ meydana geldiğine işaret edildi.
CNN Türk bu yılın başlarında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, üssün kalıcı olacağını ve İHA’ların sürekli olarak konuşlandırılacağını söylediğini aktardı.
 



Trump’ın Çin drone’u yasağı ABD’lileri kızdırdı: İşimizi kaybedeceğiz

ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)
TT

Trump’ın Çin drone’u yasağı ABD’lileri kızdırdı: İşimizi kaybedeceğiz

ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)

ABD'nin Çin malı drone'ları yasaklaması, bu cihazları ticari amaçlı kullanan Amerikalıları kızdırdı.

ABD Federal İletişim Komisyonu’nun (FCC) dün açıkladığı kararla yabancı üretim insansız hava araçlarının (İHA) ülkede satışı yasaklandı.

Ayrıca Çinli drone devi SZ DJI Technology ve Autel Robotics'in tüm iletişim ve video gözetim ekipmanları da yasak kapsamına alındı.

Bu kararla şirketlerin, iştiraklerinin ve ortaklarının ABD'de yeni drone ekipmanı ithal etmesi veya bunları satması yasaklanmış oldu.

Çin yapımı İHA’ların yasaklanması yönündeki çabalar 2017’de başlamıştı. Amerikan ordusu, siber güvenlik endişeleri nedeniyle askerlere DJI’nın drone’larını kullanmama emri vermişti.

Washington yönetimi, DJI drone’larının Çin yönetimi adına veri topladığını öne sürerken Pekin yönetimiyse iddiaları reddediyor.

ABD, DJI’yı “Çin askeri şirketi” diye de nitelemişti. Firma ise bu kategorilendirmenin iptali için açtığı davayı kaybetmişti.

DJI, ABD devletinin yürüteceği bağımsız incelemelere açık olduklarını, internet bağlantısı olmadan kullanılabilen drone’larla toplanan verilerin yerel merkezlerde depolandığını savunmuştu.

Çinli drone devi, kararın ardından yaptığı açıklamada öne sürülen güvenlik endişelerinin asılsız olduğunu iddia etti.

Diğer yandan yasak, sözkonusu İHA’ları ticari amaçlarla kullanan kişilerin tepkisini çekti. Wall Street Journal’ın aktardığına göre DJI üretimi drone’lar, ABD'deki ticari, hobi amaçlı ve yerel yönetimlerin kullandığı İHA’ların yaklaşık yüzde 70 ila 90’ını oluşturuyor.

Birçok drone kullanıcısının DJI parçalarını stoklamaya başladığı belirtiliyor. Ayrıca geçimlerini drone’lardan sağlayan kişilerin kararın iptali için Beyaz Saray ve ABD Kongresi’ne talepte bulunduğu aktarılıyor.

Drone ve uçak eğitimleri veren Pilot Institute'un kurucu ortağı Greg Reverdiau, DJI yasağıyla ilgili 8 bin kişinin katıldığı bir anket düzenlediklerini söylüyor.

Katılımcıların yüzde 43’ü yasağın şirketleri üzerinde "son derece olumsuz" veya "işlerini sona erdirebilecek bir etki" yaratacağını söylüyor. Yaklaşık yüzde 58’iyse DJI drone’ları olmadan sadece iki yıl veya daha kısa süre işlerini sürdürebileceklerini belirtiyor.

Reverdiau, Donald Trump yönetiminin yasağını eleştirerek şunları söylüyor:

İnsanlar DJI drone'larını Çin malı olduğu için satın almıyor. Bunları piyasada erişilebilir, yüksek kapasiteli ve uygun fiyatlı oldukları için tercih ediyorlar.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Newsweek


Japonya, vatandaşlık alma kurallarını zorlaştırıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Japonya, vatandaşlık alma kurallarını zorlaştırıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Yabancılara yönelik daha sıkı denetim için kapsamlı bir siyasi hamlenin parçası olarak Japonya, vatandaşlık almak için gereken ikamet süresini 10 yıla çıkarıyor ve dil şartı ekliyor.

Gelecek yılın hemen başlarında yürürlüğe girebilecek olan göçmenlik kurallarındaki bu revizyon, iktidar koalisyonundaki Nippon Ishin partisinin mevcut standartları çok gevşek bulması ve Başbakan Sanae Takaiçi'nin resmi bir inceleme emri vermesi üzerine geliyor.

Japonya'nın Mainichi gazetesi'nin haberine göre, Takaiçi'nin Liberal Demokrat Parti'sinin 4 Aralık'taki toplantısında özetlenen öneride görüldüğü üzere, vatandaşlığın onaylanması sadece ikamet süresine değil, aynı zamanda "iyi hal" ve başvuranın kişisel veya eş geliri ya da becerileri yoluyla istikrarlı bir geçim sağlama kabiliyetine de bağlı olacak. Ayrıca yetkililere nihai kararı vermede geniş bir takdir yetkisi bırakılacak.

Nippon Ishin, 17 Eylül'de Adalet Bakanlığı'na, yabancı uyruklu sakinlerin sayısını sınırlayacak ve yurttaşlığa kabul edilmiş kişilerin vatandaşlıklarının iptal edilebileceği koşulları belirleyecek daha sert önlemler alınması yönünde bir öneri sunmuştu.

Radikal sağcı Sanseito partisiyse daha da ileri giderek, hükümeti yabancıları etnik Japon nüfusunun önüne koymakla suçlarken, kendi iktidarında Japon vatandaşlığına kabul edilmiş kişilerin (kikajin) yasama meclisi adaylığına engel olacağını açıklamıştı.

Hükümet, önerilen kurallara istisnalar getirmeyi planlıyor; bu sayede, Japonya'da birkaç yıldır müsabakalara çıkan sporcular gibi bazı başvuru sahipleri, 10 yıllık ikamet şartını karşılamasalar bile vatandaşlık alabilecek.

Adalet Bakanlığı verilerine göre Japon hükümeti 2024'te 12 bin 248 vatandaşlık başvurusu aldı ve bunların 8 bin 863'ü yıl içinde onaylandı.

Yerel medyaya göre hükümet ayrıca kalıcı ikamet başvurusunda bulunanlar için Japonca dil yeterliliğini ve yurttaşlık eğitimini zorunlu hale getirmeyi de düşünüyor.

Görsel kaldırıldı.
Sanae Takaiçi'nin koalisyon ortağı, Japonya'daki yabancı sakin sayısına sınırlama getirmek istiyor (Reuters)

Önerilen kuralların ülkede yoğun bir çevrimiçi tartışmaya yol açtığı bildiriliyor.

Destekçiler bunları uzun süreli ikamet edenler için makul bulurken, eleştirmenler Takaiçi'nin muhafazakar hükümetinin, Japonya'nın ciddi işgücü sıkıntısıyla karşı karşıya olduğu bir dönemde göçmenliğe yeni engeller yarattığını savunuyor.

The Asahi Shimbun, hükümet kaynaklarına atıfta bulunarak, planın yabancı sakinleri "temel toplumsal bilgi, özellikle dil becerileri"yle donatmayı amaçladığını bildirdi.

Gazeteye göre önerilen ve şimdilik "sosyal içerme programı" diye adlandırılan plan, yabancılarla yerel topluluklar arasındaki yanlış anlamaları ve sürtüşmeleri azaltıp "artan yabancı düşmanlığını dizginlemeyi" amaçlıyor.

Girişim, yerel okullara kaydolmadan önce Japonca yeterliliği sınırlı olan çocuklar için destek önlemlerini içerecek.

2015'te Japonya'da yaklaşık 2,23 milyon yabancı sakin vardı. Haziran 2025 itibarıyla bu sayı yaklaşık 3,95 milyona ulaştı, yani yabancılar nüfusun yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturuyor. Bu yabancıların yaklaşık 930 bini ülkede kalıcı ikamet sahibi oldu.

Independent Türkçe 


Ukrayna savaşı, Finlandiya'nın rengeyiklerini nasıl etkiledi?

Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)
Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)
TT

Ukrayna savaşı, Finlandiya'nın rengeyiklerini nasıl etkiledi?

Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)
Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)

Ukrayna savaşı, Avrupa'daki pek çok ülkeyi olası bir çatışma ihtimali nedeniyle tedirgin ederken kıtanın kuzeyinde bambaşka bir sorun yaşanıyor.

Finlandiya'daki rengeyiklerinin ölüm oranındaki artışta Rusya'nın açtığı savaşın etkili olduğu öne sürülüyor.

Ülkenin kuzeyindeki Kuusamo'da 400 yılı aşkın süredir bu boynuzlu hayvanları yetiştiren bir aileye mensup olan Juha Kujala, son zamanlarda neredeyse her gün bir rengeyiği ölüsü gördüğünü söylüyor. 

Rusya sınırlarına 40 kilometre mesafedeki çiftliğinde turistleri ağırlayan Kujala, bu durumdan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i sorumlu tutuyor:

Ukrayna savaşından sonra durum daha kötüleşti. Kurtlar Rus tarafından geliyor. Ukrayna'da insan avladıkları için orada kurt avlayacak kimse kalmadı. Gerçekten çok çok üzücü. Kurtlar durmaksızın öldürüyor. Sayıları o kadar fazla ki buradaki tüm sistemi tehdit ediyorlar. Bir şeyler yapmazsak birkaç yıla burada rengeyiği kalmaz. Bu çok üzücü çünkü rengeyiği yetiştiriciliği, Finlandiya tarihinin en eski geçim kaynaklarından biri.

Rusya'dan gelen kurtların rengeyiklerini öldürdüğünü öne süren tek kişi Kujala değil.

Bölgede şu teori yaygın şekilde dile getiriliyor: Finlandiya yakınlarındaki Rus topraklarında yaşayan avcılar Ukrayna savaşına katıldığı için kurtlarla birlikte ayılar, vaşaklar ve kutup porsuklarının da sayısı dizginlenmiyor ve bu hayvanlar Finlandiya'daki rengeyiklerini öldürüyor.

Rus medyasındaysa odunculuk endüstrisinin doğal dengeyi bozduğuna yönelik haberler var. 

Resmi rakamlara göre bir yıl içinde Finlandiya'daki kurt sayısı 295'ten 430'a çıktı. 

Bu yıl kurtlar tarafından öldürülen rengeyiği sayısında geçen seneye göre yüzde 70'lik bir artış yaşandığı ve 1950 civarında hayvanın yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. 

Ukrayna savaşının Moskova'ya yönelik tepkileri artırdığı ülkede ortaya çıkan "Rus kurtları" fikrini inceleyen bilim insanlarından Katja Holmala, "Bence bu gerçekçi bir teori olabilir" diyor.

Holmala, devlete bağlı Doğal Kaynaklar Enstitüsü'nde çalışan araştırma ekibinin, daha önce Finlandiya'daki kurtlarda görülmeyen DNA izlerini bulduğunu açıklıyor. 

Savaş öncesinde Rus devletinin avcılara kurt başına ödül verdiğini ancak son yıllarda komşu ülkede öldürülen kurt sayısının çok azaldığını sözlerine ekliyor. 

İstihbarat uzmanı John Helin de Finlandiya yakınlarındaki Rus topraklarındaki işsizliğin, o bölgelerdeki erkekleri orduya yazılmaya yönelttiğini söylüyor. 

Rengeyiklerini korumak isteyen Finlandiya devleti, nesli kritik tehlike altında görülen kurtların avlanmasına daha geniş çapta izin vermeye hazırlanıyor.

Doğal çevreyi koruma yanlılarıysa konuya dair endişelerini dile getiriyor. 

Kujala onlara tepkili:

Bu kişiler gelip burada bizim hayatımızı yaşasın da rengeyiklerini kaybettiğimizde çektiğimiz acıyı görsün.
 

Independent Türkçe, CNN, AFP