Otomobil ve hafif ticari araç pazarı ocak-ekim döneminde yüzde 4,5 büyüdü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Otomobil ve hafif ticari araç pazarı ocak-ekim döneminde yüzde 4,5 büyüdü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, bu yılın ocak-ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,5 büyüyerek 614 bin 891 seviyesinde kaydedildi.
Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, Ocak-Ekim 2021'de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,5 büyüyerek 614 bin 891 seviyesinde gerçekleşti.
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), ocak-ekim dönemi ve ekim ayına ilişkin Otomobil ve Hafif Ticari Araç Pazar Değerlendirme Raporu'nu yayımladı.
Rapora göre, Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, bu yılın ilk on aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,5 büyüyerek 614 bin 891 seviyesinde kaydedildi.
Otomobil satışları ise 2021 Ocak-Ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,2 artarak 475 bin 312 olurken, hafif ticari araç satışları da yüzde 13,2 artışla 139 bin 579'a ulaştı.

Ekimde satışlar azaldı
Otomobil ve hafif ticari araç satışları, bu yılın ekim ayında ise 2020 yılı ekim ayına kıyasla yüzde 40,1 azalarak 56 bin 746 oldu.
2021 yılı ekim ayında otomobil satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 46,9 azalarak 40 bin 512 olurken, hafif ticari araç satışları da yüzde 11,7 azalışla 16 bin 234 seviyesinde belirlendi.
Otomobil ve hafif ticari araç pazarı, 10 yıllık ekim ayı ortalama satışlara göre yüzde 13,8 ve otomobil pazarı, 10 yıllık ekim ayı ortalama satışlara göre yüzde 19,6 daralırken, hafif ticari araç pazarı, 10 yıllık ekim ayı ortalama satışlara göre yüzde 5,2 büyüdü.

Segment ve gövde bazında satışlar
Bu yılın ocak-ekim döneminde otomobil pazarı segmentlere göre, pazarın yüzde 86,4’ü vergi oranları düşük olan A, B ve C segmentlerindeki araçlar oluşturdu. C segmenti otomobiller 260 bin 926 adetle yüzde 54,9 pay, B segmenti otomobiller de 146 bin 566 adetle yüzde 30,8 pay aldı.
Otomobil pazarı gövde tiplerine göre değerlendirildiğinde ise en çok tercih edilen gövde tipi yüzde 36,9 pay ve 188 bin 253 satışla yine sedan otomobiller oldu. Sedan otomobilleri, yüzde 35,2 pay ve 167 bin 397 satışla SUV, yüzde 23,2 pay ve 110 bin 138 satışla da hatchback otomobiller takip etti.

Pazarda benzinli ağırlığı devam etti
Türkiye otomobil pazarı motor tipinde benzinli otomobillerin ağırlığı devam etti.
Ocak-ekim döneminde benzinli otomobil satışları 312 bin 379 adetle satışlarda yüzde 65,7 pay alırken, dizel otomobil satışları 97 bin 110 adetle yüzde 20,4 pay, hibrit otomobil satışları 40 bin 820 adetle yüzde 8,6 pay ve otogazlı otomobil satışları 23 bin 16 adetle yüzde 4,8 pay aldı. Ayrıca bu dönemde 1.987 elektrikli otomobil satışı gerçekleşti.
Ekim sonu itibarıyla otomatik şanzımanlı otomobiller, 357 bin 740 adetle yüzde 75,3 pay alırken, manuel şanzımanlı otomobillerin payı 117 bin 572 satışla yüzde 24,7 oldu.
Hafif ticari araç pazarı gövde tipine göre bakıldığında ise van gövde tipi yüzde 78,8 pay ve 109 bin 998 adetle en çok tercih edilen gövde tipi oldu. Kamyonet gövde tipi yüzde 10,2 pay ve 14 bin 221 adetle ikinci ve pickup ise yüzde 6,4 pay, 8 bin 957 adetle üçüncü sırada konumlandı.



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe