Nahda Hareketi’ne ‘seçim sürecinde yabancı fon sağlamaktan’ dava açılması talep edildi

Özgür Anayasa Partisi lideri Abir Musa, kasım ayı sonunda başkentte düzenlenen Nahda Hareketi karşıtı gösteriye öncülük etti. (Reuters)
Özgür Anayasa Partisi lideri Abir Musa, kasım ayı sonunda başkentte düzenlenen Nahda Hareketi karşıtı gösteriye öncülük etti. (Reuters)
TT

Nahda Hareketi’ne ‘seçim sürecinde yabancı fon sağlamaktan’ dava açılması talep edildi

Özgür Anayasa Partisi lideri Abir Musa, kasım ayı sonunda başkentte düzenlenen Nahda Hareketi karşıtı gösteriye öncülük etti. (Reuters)
Özgür Anayasa Partisi lideri Abir Musa, kasım ayı sonunda başkentte düzenlenen Nahda Hareketi karşıtı gösteriye öncülük etti. (Reuters)

Bağımsız insan hakları örgütü Uyanıyorum 2014 ve 2019 seçimleri sırasında Tunus Nahda Hareketi ile bağlantılı ‘lobicilik’ sözleşmelerine yönelik iddiaların gerçek olduğunu duyurdu. Örgüt, Nahda Hareketi, Tunus’un Kalbi Partisi’nden cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olan Nebil el-Karvi ve Olfa Terras’ın kurucusu olduğu Aich Tounsi tarafından imzalanan sözleşmeleri, yetkili adli makamlara havale ettiğini bildirdi.
Örgüt özellikle söz konusu sözleşmelerin ‘ABD Adalet Bakanlığı’nın internet sitesinde kamuoyuna açıklanması ve Sayıştay tarafından incelenmesi’ dolayısıyla Nahda Hareketi’nin uzlaşmazlığına ve kamuoyu aldatmacasının devam etmesine dair şaşkınlığını dile getirdi.
Tunus’un Kalbi Partisi Başkanı Nebil Karvi’nin vergi kaçırma ve kara para aklama suçlamalarıyla tutuklanmasının arkasında olan örgüt, ‘2014- 2019 yılları arasında Nahda Hareketi tarafından imzalanan ve değeri 778 bin ABD dolarının üzerinde olan sözleşmelerin kıymetinin, ‘kaynağı bilinmeyen yabancı fonların alınmasına ilişkin ciddi bir şüpheyi temsil ettiğini’ ve bunların, yasal takip gerektiren suçlara varabilecek yasa dışı eylemler olduğunu açıkladı. Örgüt ayrıca Tunus’taki siyaset sahnesinde ‘temizliğe kapı aralayacak’ bu dosyalara dair karar verilmesi için yargıyı, tarihsel sorumluluğunu üstlenmeye çağırdı.
Nahda Hareketi liderlerinin düzenledikleri basın toplantısıyla ‘partilerine yabancı fon temin ettikleri’ suçlamalarını yalanlamasından bir gün sonra açıklamalarda bulunan Uyanıyorum örgütü, söz konusu suçlamalara dair kararın yargı tarafından verileceğini vurguladı.
Diğer yandan Yüksek Yargı Konseyi, yargının bağımsızlığına dikkati çektiği açıklamasında cumhurbaşkanlığı kararnameleri yoluyla yargının anayasal yapısına yönelik her türlü müdahaleye karşı olunduğunu kaydetti. Konseyin varlığının, Tunus yargısının bağımsızlığının temel bir garantisi olduğu hatırlatılırken Yargı Konseyi’nin tam rolünü oynamaya hazır olduğu ifade edildi. Yüksek Yargı Konseyi ayrıca yargı sistemi reformunun ‘anayasal kurumlar çerçevesinde ve istisnai tedbirlerin olmadığı bir ortamda yapılması gerektiğini’ bildirdi.
Bu çıkış, Yüksek Yargı Konseyi’nden bir heyetin Cumhurbaşkanı Kays Said ile gerçekleştirdiği toplantı sonrasında geldi. Toplantıda, dışarıdan gelen ve ulusal güvenliğe zarar veren casusluk mekanizmalarının ele geçirilmesine ilişkin ‘sessizlik’ de dahil, yargıya yönelik çeşitli eleştiriler yönlendirildi. Heyet, “En önemli mercii olmasına rağmen yargıdaki durum, bu haliyle ne kadar devam edecek?” sorusu yöneltti. Ayrıca bazı yargıçların yaptıkları ve vatandaşlardan sakladıkları hakkında bilgi sahibi olunduğunu, bu durumun da cumhurbaşkanının sahip olduğu dosyalar hakkında soru işaretleri bıraktığı vurgulandı.
Nahda Hareketi de dahil olmak üzere birçok siyasi parti, başta İşçi Sendikası olmak üzere birçok sendika ve insan hakları örgütleri, Cumhurbaşkanı Said’in ‘siyasi programına hizmet etmesi için’ yargıyı ‘siyasi muhalifleriyle savaşmak üzere’ boyun eğdirme girişiminden duydukları endişeyi dile getirmişti.
Diğer yandan Tunus hükümeti, cuma günü yapılması planlanan bölgesel genel grevi iptal etmek umuduyla ülkenin en büyük ikinci şehri olan Safakes vilayetindeki atık sorununu çözmek için önerilerde bulundu. Hükümet, insan hakları grupları taraflarının öneriye olumlu yanıt vermesini bekliyor. Genel grev kapsamında ise tüm şehir çıkışlarının kapatılması ve atıkların derhal kaldırılması çağrısı yapılıyor.
Necla Buden hükümetindeki çevre ve sosyal işler bakanları, bir dizi sivil toplum bileşenine ek olarak Safakes bölgesel işçi sendikası başkanı ve şehirdeki sanayi, ticaret ve geleneksel sanatlar bölgesel birliği başkanından oluşan bir heyet ile görüşmeler gerçekleştirdi. Hükümet, Safakes’teki atık krizine son vermesi planlanan süreçte, Arakib şehrindeki el-Kina çöp toplama merkezinin belirli bir süre için yeniden açılması önerisinde bulundu. Ancak örgütler ve dernekler, ‘kontrolden çıkabilecek ciddi bir sağlık ve çevre felaketine yol açma tehdidinin büyümesinden kaçınmak için’ atıkların derhal kaldırılmasını istediler.
Örgütler ayrıca genel grevin ‘sivil isyanla sonuçlanabilecek bir dizi eylemin yalnızca başlangıcı’ olduğunu belirttiler.
Diğer yandan Safakes bölgesi temsilcileri de iki ayı aşkın süredir devam eden, ara ve ana sokaklarda günde yaklaşık 640 ton çöp birikmesine yol açan ve bir çevre felaketinin habercisi olan atık sorununa çözüm bulunması çağrısında bulundular.



Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
TT

Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)

Eski Başbakan Haydar el-İbadi Irak'ta ‘seçim sisteminin reforme edilmesi’ çağrısında bulunurken, Koordinasyon Çerçevesi’nin Mukteda es-Sadr'ın Kasım 2025'te yapılması planlanan seçimleri boykot etme kararına karşı tavır alması bekleniyor.

El-İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonu, seçim sisteminin ‘yolsuzluk’ suçu işleyen kişilerin seçime katılmasını engellemesi gerektiğini bildirdi. Koalisyon tarafından bugün yapılan basın açıklamasında, “Ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar, özellikle de bu tarihi anda, sistemin siyasi tabanını genişletmeyi, herkesi dahil etmeyi ve seçim sürecini yolsuzluğa bulaşmış kişilerden ve manipülatörlerden korumayı gerektiriyor” denildi.

Koalisyon, ‘herhangi bir devletin çöküşünün üstesinden gelmenin, halkın çıkarlarını ve devletin varlığını koruyarak iç siyasi ve sosyal birlikle başarılabileceğini’ vurguladı. Açıklamada, “Ulusal bir reform vizyonu temelinde aday olmamak, çıkarlar nedeniyle başkalarının seçimlere katılmasına izin vermemekten temelde farklıdır” ifadesi yer aldı.

Koordinasyon Çerçevesi’nin ana bileşenlerinden biri olan el-İbadi'nin koalisyonu, Sadr'ın benzer bir açıklama yapmasından bir gün sonra seçimleri boykot ettiğini duyurdu.

 Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)

Koordinasyon Çerçevesi'nin pozisyonu

Koordinasyon Çerçevesi, Sadr ve el-İbadi'nin kararları ve bunların bir sonraki parlamentoda Şii temsiliyeti üzerindeki etkileri konusunda hemen bir görüş bildirmedi. Bilgi sahibi kaynaklar, “Sadr ve el-İbadi'nin kararlarını ele alma konusunda Şii meclisi içinde anlaşmazlıklar var” dedi.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar şu ifadeleri kullandı: “Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri ve Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim'in başını çektiği bazı Şii liderlerin durumu kontrol altına alma çabaları var. Yaşananlara uyum sağlamak için uzlaşmacı bir çözüm arayışının yanı sıra Sadr'a seçimlere katılması ve boykotu tersine çevirmesi için davette bulunma ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nu birkaç günlüğüne adaylık kapısını yeniden açmaya davet etme olasılığı da var… Koordinasyon Çerçevesi içinde farklı görüşler var, ancak Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki'nin tutumunun Sadr'ı boykotu kırmaya ve seçimlere katılacağını açıklamaya davet etme eğiliminde olduğu dikkat çekiyor.”

Sadr, Kasım ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerini boykot etme kararından dönmek için zorlu koşullar öne sürdü.

Sadr X platformundaki hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “Yolsuzluk var olduğu sürece hiçbir seçime katılmayacağım. Doğruluk ancak kontrolsüz silahların teslim edilmesi, milislerin dağıtılması ve ordunun güçlendirilmesiyle tesis edilecektir” ifadelerini kullandı.

Yerel platformlarda, Sadr Hareketi liderleri ile aralarında Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin de bulunduğu Şii liderler arasında seçimlere katılma amacıyla temaslar kurulduğuna dair sızıntılar dolaşıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan siyasi bir kaynak, ‘Sadr Hareketi ile geri dönme olasılıkları konusunda şu ana kadar görüşmelerin durmadığını’ söyledi.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)

Seçimlerin meşruiyeti

Son dönemde izlenen çeşitli göstergelere göre seçimlerin meşruiyetine ilişkin endişeler bulunuyor. Boykotun kırılgan bir bölgesel ve uluslararası ortamda diğer kesimler tarafından da tekrarlanması, özellikle silah taşıyan ya da geçmişte silah taşımış olanlar başta olmak üzere pek çok Şii gücün, İran'ın hedef alınmasının ardından ABD ve İsrail tarafından hedef alınabilecekleri korkusunu taşımaya devam ettikleri bir dönemde, siyasi sistemin meşruiyetini etkileyebilir.

Aynı bağlamda araştırmacı Seyf es-Saadi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Irak'taki siyasi sınıf, boykot eden çoğunluğun seçimlere katılma güvenini yeniden tesis edecek olgun bir seçim sistemi sunamadı. Bunun nedeni, seçim yasasının her seçim döneminde, oy veren halkın gerekçeleri dikkate alınmaksızın, büyük geleneksel partilerin ölçülerine uyacak şekilde değiştirilmesidir… Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ve iki eski başbakan Haydar el-İbadi ve Mustafa el-Kazımi'nin boykotu, seçimlere giden sürecin ciddiyetinin bir göstergesidir.”

Ancak es-Saadi, ‘seçim bölgesi sistemi, Sainte Lague sistemi ve benimsenen yüzde ile her seçimde sorunlara neden olan sonuç hızlandırma cihazlarına ilişkin doğru istatistiklere dayanan olgun bir yasanın çıkarılması yoluyla Irak'taki seçim sisteminde reform yapılabileceğini’ düşünüyor.