Doğu Sudan’da limanların kapatılması konusu krizi derinleştiriyor

Üç eyaletten oluşan Doğu Sudan, Kızıldeniz’e 714 km uzunluğunda bir kıyıya ve petrol limanlarına sahip.

Doğu Sudan’daki kriz Beca aşiretlerinin ülkenin Kızıldeniz’deki ana limanlarını altı hafta süreyle kapatmasına yol açtı. (AFP)
Doğu Sudan’daki kriz Beca aşiretlerinin ülkenin Kızıldeniz’deki ana limanlarını altı hafta süreyle kapatmasına yol açtı. (AFP)
TT

Doğu Sudan’da limanların kapatılması konusu krizi derinleştiriyor

Doğu Sudan’daki kriz Beca aşiretlerinin ülkenin Kızıldeniz’deki ana limanlarını altı hafta süreyle kapatmasına yol açtı. (AFP)
Doğu Sudan’daki kriz Beca aşiretlerinin ülkenin Kızıldeniz’deki ana limanlarını altı hafta süreyle kapatmasına yol açtı. (AFP)

İsmail Muhammed Ali
Sudan Egemenlik Konseyi, doğu krizini çözmek ve bölgedeki limanları ve ulusal yolları kapatma tehdidini önlemek için ‘Beca Kabile Şefleri ve Bağımsız Klanlar Yüksek Konseyi tarafından belirlenen sürenin sona ermesini bekliyor. Konsey, 16 Haziran’da Cuba Barış Anlaşması’nın Doğu Sudan ile ilgili bölümünü askıya aldığını duyurmuştu. Anlaşma, doğunun tüm bileşenlerinin oy birliğiyle bir uzlaşmaya varması için Ekim 2020 başlarında Sudan hükümeti tarafından silahlı hareketlerle imzalandı.
Doğu Sudan’daki krizi ele almak için Yüksek Komite’ye başkanlık eden, Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalo’nun (Hamideti) belirttiğine göre anlaşmanın doğu bölümünün askıya alınması, bu konuyla ilgili tüm taraflarla istişareler sonrasında gelişti. Sudan Haber Ajansı (SUNA), Hamideti’den alıntı yaptığı haberinde ‘doğudaki siyasi hareketlerin bölge halkının tüm sorunlarını çözmek için ortak bir masa etrafında buluşacaklarını’ aktardı.
Doğu hattı, bölgede gerginliğe yol açarken ekim ayında Beca aşiretlerinin ‘doğu bölgesinden Cuba Barış Anlaşması’na imza atanların, bölgeyi temsil etmedikleri’ gerekçesiyle bu bölüme itiraz etmesine neden oldu. Öyle ki aşiretler 6 hafta boyunca ülkenin Kızıldeniz kıyısında bulunan ana limanlarını kapattılar. Kapatma, Genelkurmay Başkanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan’ın 25 Ekim’de olağanüstü hâl ilan etmesi ve sivillerle ortaklığı bozmasının ardından duraksadı. Beca Yüksek Konseyi, Sudan hükümetine krizi çözmesi için bir ay verdi. İki taraf daha sonra, 18 Aralık’ta sona erecek olan mühleti iki hafta uzatmayı kabul etti.
Peki, Doğu Sudan’ın siyasi, kabilesel ve toplumsal bileşenleri, bölümün askıya alınması hakkında ne düşünüyor? Tıkanıklık durumundan ve ‘limanların ve ulusal yolların kapatılması nedeniyle ülke ekonomisine ve bölgedeki vatandaşların çıkarlarına zarar veren’ tehditlerden kaçınmak için bölgenin bu krizi radikal ve uzlaşmacı bir şekilde çözme vizyonu nedir?

Diyalog fırsatı
Cuba Barış Anlaşması’nı imzalayan ‘Beca’ konferansı liderlerinden Satna Mahmud, doğu hattına ilişkin eksiklikleri tamamlamanın tek ve doğru yolunun diyalog olduğunu belirtti. Belediye başkanlarının yüzde 70’inin bu hattı desteklediğini söyleyen Mahmud, “Doğu hattı, Devrimci Cephe ile Sudan hükümeti arasında imzalanan barış anlaşması kapsamındaki bir protokoldür” diyerek Beca konseyinin bu hattı reddetmesinin ise ‘ırkçı ve nefret dolu’ bir yönelimden kaynaklandığını savundu.
Satna Mahmud açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Doğu hattı, bölgenin tüm kalkınma konularını tartıştı. Bölgeye ve vatandaşlarına sağlık, eğitim, altyapı, istihdam ve diğer birçok hizmeti getiren gerçek kazanımlara ulaştı. Bunlar, sınırlı sayıda insanın kişisel kazancı değildir. Bu hatta karşı çıkanlar, önceki rejimin takipçisi oldukları ve Aralık Devrimi’nin bir parçası olmadıkları için devrim hükümetini devirmek istiyorlar. Bu yüzden Burhan’ın darbesinin yanında durdular. Demokratik dönüşümün yanındayız ve devletimizi yıkmanın peşinde değiliz. Genel olarak Sudan, özel olarak da Doğu halkının kazanımlarını boşa çıkarmaya çalışan her türlü eyleme karşı çıkacağız. Barış Anlaşması, Ömer el-Beşir rejiminin ‘sadece gösteriler ve 2006’daki Asmara Anlaşması’nda olduğu gibi bu gösterilere saldırmak için yapılan’ anlaşmaları gibi değildir. Farklı bir zamanda gelmiştir. Ama her halükârda biz yanında olduğumuz diyaloga yeterince fırsat vereceğiz.”

Olumlu adım
Beca Kabile Şefleri ve Bağımsız Klanlar Yüksek Konseyi liderlerinden Muhammed Karrar, doğu bölümünün askıya alınmasını, ‘bölgedeki ekonomik hareketin bozulmasına yol açacak devrimci tırmanış önlemlerini durdurmaya ve kan enjekte edilmesine katkı sağlayan’ olumlu bir adım olarak nitelendirdi. Bölümün askıya alınmasının, doğu bölgesindeki tüm tarafların ve bileşenlerin anlaşamaması açısından önemli bir koşul olduğunu kaydeden Karrar, bir sonraki adımın, ‘bölgenin 33 mahallinin tamamının temsil edildiği doğu halkları için kapsamlı bir istişare konferansı düzenlemek’ olduğuna dikkat çekti. Karar açıklamasını şöyle sürdürdü:
“30’a yakın alanın, doğu bölümünde temsil edilmiyor olması düşünülemez. Bu durum, bölge halkının söz ve kanaat sahibi olabilmesi için bu kapsamlı konferanstaki tartışmalar sırasında bu hattın yeniden ele alınmasını gerektiriyor. Bu yapılmazsa, özellikle de Güney Kordofan ve Mavi Nil gibi bu hakkın verildiği bölgeler açısından adil bir hak olan ‘kendi kaderini tayin hakkını’ talep etmekten başka seçenek kalmayacak. Ancak Doğu Sudan da bu iki bölgesinin gerisinde değil ve söz konusu iki bölgeye kendi kaderini tayin hakkının verilmesinin tüm koşulları doğu bölgesinde de mevcut.”

Reformun başlangıcı
Doğu Sudan’ın Devrimci Cephe’ye bağlı bileşenlerinden Kurtuluş ve Adalet için Birleşik Halk Cephesi’nin lideri Emin Davud, doğu bölümünün askıya alınmasının, bölgedeki krizi reforme etmeye ve çözmeye başlama yolunda, tüm taraflarca kabul görmüş bir adım olduğunu vurguladı. Ancak bölümün iptal edilme ihtimalinin olmadığını belirten Davud sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aksine bu bölüme karşı çıkanlarla karşı çıkmayanlar arasında, bu tarafların toplu olarak alacakları kararlara ilişkin tatmin edici bir mutabakat sağlanarak bir anlaşmaya varılmalıdır.” dedi.
Doğudaki bazı vatandaşların yol açtığı zararla ilgilenecek bir komite ve bu bölüme ilişkin bir anlaşmaya varmak için çalışan başka bir teknik komite olacağını belirten Emin Davud, “Cuba Barış Anlaşması’nda tüm barış tarafları, uzlaşı sağlama fırsatı bulmak için bölümün askıya alınması kararını destekliyor” dedi.

Artan gerilim
Diğer yandan 31 Ağustos 2020 tarihinde doğu hattı anlaşmasına ve Cuba Barış Anlaşması’na imza atan Doğu Sudan liderliği, Egemenlik ve Arabuluculuk konseylerinin talebi üzerine doğu hattı anlaşmasının iki hafta süreyle geçici olarak askıya alınmasını kabul ettiğini belirtti. Doğu Sudan liderliği, hattın denetçisi Halid İdris ve müzakere heyeti başkanı Usame Said tarafından temsil ediliyor. Liderlik, yaptığı açıklamada, Doğu Sudan’daki krizi sona erdirecek çözümler konusunda istişareleri başlatmak için önerilen komitelerin çalışmalarına derhal dahil olmaya hazır olduğunu kaydetti. Aynı şekilde liderlik, tüm bölge halkına ait olan doğu hattı anlaşmasının içerdiği kazanımlardan vazgeçmeyeceğini de vurguladı.

Açıklamaya göre Doğu Sudan liderliğinin bu askıya alma kararını onaylaması, ‘krizin sürekli tırmanma ciddiyetinin ve bölgedeki sosyal doku üzerindeki olumsuz etkisinin’ yanı sıra Sudan halkına ve ülkedeki güvenlik ve istikrarın geleceğine karşı ulusal ve ahlaki sorumluluk duygusu kapsamında gerçekleşti. Liderlik ayrıca krize çözüm bulmak için Egemenlik Konseyi ve Cuba Barış Anlaşması Arabuluculuk Konseyi ile iş birliği yapma konusundaki önceki ifadelerine bağlılığını da dile getirdi.

Dört talep
Beca Kabile Şefleri ve Bağımsız Klanlar Yüksek Konseyi, 17 Eylül’de ülkenin ana limanını kapatmıştı ve ülkenin ihracat ve ithalatının geçtiği ana yol üzerindeki birçok şehir ve noktaya barikatlar kurdu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aynı şekilde iki petrol ihracat ve ithalat hattını kapatmanın yanı sıra dört ana talebe bağlı kaldı. Bu talepler; ‘doğu bölgelerinin dışlanmasının sona erdirilmesi ve kalkınmanın sağlanması’, ‘Cuba Barış Anlaşması’nda yer alan Doğu Sudan bölümü anlaşmasının iptal edilmesi, siyasi kuluçka merkezinin değiştirilmesi veya genişletilmesi’, ‘30 Haziran 1989 Rejimini Tasfiye ve Yetkilendirmeyi Kaldırma Komitesi’nin feshedilerek yerine Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun getirilmesi’, ‘Başbakan Abdullah Hamduk hükümetinin feshedilmesi ve seçimleri takip edecek bir geçiş dönemi için ülkeyi yönetecek bir askeri konseyin kurulması’ olarak sıralandı.
Doğu Sudan; Kızıldeniz, Kassala ve Kadarif olmak üzere üç eyaletten oluşuyor. Eritre, Mısır ve Etiyopya ile komşu olması, Kızıldeniz’e 714 km uzunluğunda kıyısı bulunması ve petrol limanları nedeniyle stratejik bölge olarak kabul ediliyor. Ayrıca Doğu Sudan, ülkenin en yoksul bölgelerinden biri olarak gösteriliyor.



ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
TT

ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)

Hizbullah, Lübnan’da silahların yalnızca resmi güvenlik kurumlarının elinde bulunmasına yönelik yerel ve uluslararası taleplere karşı ‘varoluşsal tehdit’ kartını öne sürdü. Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, ‘ulusal güvenlik stratejisinin’ tartışılmasına başlanmadan önce bu tehdidin ortadan kaldırılması şartını koştu. Bu durum, Lübnan devleti ile Hizbullah arasında bir ‘farklılaşmaya’ işaret ediyor. Zira devlet, ABD’li arabulucu Tom Barrack’ın önerisini ‘olumlu şekilde ele alacakken’ Hizbullah farklı bir tutum sergiliyor.

Kasım’ın son açıklaması, silahlarını teslim etme mekanizmalarının tartışılmasına karşılık daha önce öne sürdüğü şartlara eklenen yeni bir koşul olarak görülüyor. Bu şartların başında ise, İsrail’in ateşkes anlaşmasındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi koşuluyla Hizbullah’ın silah konusunu görüşmeye hazır olacağı yönündeki talep geliyor. Her ne kadar Lübnan’daki resmi çevreler, Hizbullah’ın bu dosyada ‘esnek davrandığını’ ve ‘ağır silahlarını (nokta atışlı füzeler ve insansız hava araçları) teslim etmeye hazır olduğunu’ ifade etse de, konuya yakın kaynaklara göre Hizbullah, İsrail’in önceden bazı adımlar atmasını şart koşuyor.

Hizbullah, ABD'nin İsrail'e son savaştan bu yana Lübnan içinde işgal ettiği beş noktadan çekilmesi, elindeki 16 kişiyi serbest bırakması, Lübnan topraklarına yönelik ihlal ve saldırıları durdurması ve son savaşta yıkılan yerleri yeniden inşa etme görevine başlaması için baskı yapmasını talep ediyor.

ABD elçisi yeniden geliyor

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Lübnanlı yetkililer tarafından geçtiğimiz pazartesi günü Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden teslim alınan ve Lübnan'dan önümüzdeki aralık ayında sona erecek bir süre içerisinde silahların geri çekilmesi için ‘net’ bir takvim taahhüt etmesini talep eden ABD belgesine resmi bir yanıt almak üzere üçüncü bir ziyaret için yakında Beyrut'a gelmesi bekleniyor. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Nevvaf Selam'ın temsilcilerinden oluşan komite, Lübnan'ın iki hafta önce Beyrut'ta ABD elçisine verdiği bir belgeye ilişkin gözlemleri içeren belgeyi inceliyor. Başbakan Selam'ın bu hafta Meclis Başkanı Berri ile bir araya gelerek Lübnan'ın vereceği yanıtın ayrıntılarını görüşmesi bekleniyor.

Hükümetin esnekliği

Lübnan makamları, Amerikan taleplerini içeren belgeye karşı esnek bir tutum sergiliyor. Bununla beraber Amerikan heyetiyle yürütülen temaslara aşina kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Lübnan makamları, Washington’un talep ettiği şekilde Karz-ı Hasen Vakfı ile ilgili tedbirleri artırmak, mali ve idari reformları uygulamak gibi kendisine düşen görevleri de yerine getiriyor. Hizbullah ise silah meselesinde daha katı bir tutum sergiliyor.

Kaynaklar, ABD'nin yanıtını incelemekle görevlendirilen komitenin görevinde önemli ilerleme kaydettiğini belirterek, Lübnan devletinin Amerikan anlaşmasına olumlu yaklaşacağını ve hükümetin silahlanmada tekelleşmeyi aşamalı olarak uygulama sözü vereceğini ifade etti. Kaynaklara göre Lübnan'ın resmi yanıtı Hizbullah'ın taleplerindeki sert tutumundan farklı olacak. Kaynaklar, Hizbullah'ın garantiler talep ettiğini ve Kasım'ın açıklamalarının da gösterdiği gibi son zamanlarda tutumunu sertleştirdiğini belirtti.

Varoluşsal tehdit

Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, “Hizbullah, Emel Hareketi, direniş ve Lübnan'ın bağımsızlığını isteyen ve Lübnan'ın Lübnanlılar için nihai bir vatan olduğuna inanan egemen bir hat olarak bizler, direnişe, çevresine ve bir bütün olarak Lübnan'a yönelik varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu hissediyoruz” ifadesini kullandı.

Görsel kaldırıldı.Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada (Hizbullah medyası)

Kasım, “Lübnan'ın karşı karşıya olduğu üç gerçek tehlike var: güney sınırında İsrail, doğu sınırında DEAŞ ve Lübnan'ı kontrol etmeye, üzerinde vesayet kurmaya çalışan ve Lübnan'ın hareket ve yaşama kabiliyetini yok etmek isteyen Amerikan zorbalığı” dedi.

Kasım, Lübnanlılara hitaben şunları söyledi: “Sözümüz bir olsun ve öncelik için çalışalım. Tehlikeyi ortadan kaldırdıktan sonra savunma stratejisini ve ulusal güvenlik stratejisini tartışmaya hazırız. Sizi İsrail'e iyilik yapmamaya çağırıyorum. Çatışma halinde ABD hedeflerine ulaşamaz.”

Hizbullah silahlarına sarılıyor

Lübnan Kuvvetleri Partisi kaynaklarının Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamaya göre Kasım'ın son tutumu ‘silahlarına sarılma meydanından henüz ayrılmadığı, yani halen aynı noktada olduğu’ şeklinde değerlendiriliyor. “Bu tutum görünüşte çevresine yönelik ve üstü kapalı tavizler mi içeriyor?” diye soran kaynak, başkanlar (Avn, Berri ve Selam) tarafından dile getirilen bazı hususların işlerin kolay olduğuna işaret ettiğini hatırlattı.

Görsel kaldırıldı.Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yaptığı görüşme sırasında (Reuters)

Kaynaklar, “Şu ana kadar görünen o ki, Hizbullah silah bırakmamakta ısrar ediyor. Hizbullah'ın maksimum yapabileceği şey Litani Nehri’nin güneyinden çekilmek. Savunma stratejisi diye bir şey yok. Ondan istenen, silahlarını teslim etmesi” ifadelerini kullandı. Kaynaklar, ‘Hizbullah'ın şimdiye kadar, varoluşsal tehditler konusunda aynı söylemleri sürdürdüğünü, hâlbuki bu silahlar ve destek savaşı aracılığıyla Lübnan’a varoluşsal bir tehdit teşkil edenin bizzat kendisi olduğunu ve silahları yüzünden savaşları ülkeye çektiğini’ ifade etti.

Kaynaklar, Hizbullah’ın yetkilileri aracılığıyla yaptığı açıklamalarda ‘ABD’ye İsrail sınırını korumaya hazır olduklarını, bunu da Litani’nin güneyinden tamamen çekilerek ve silah meselesini Litani’nin kuzeyinde hükümetle müzakere ederek yapabileceklerini anlatmak istediklerine’ dikkat çekti. Kaynaklar, ‘bu durumun ABD tarafından reddedildiğini, Washington’ın hamle karşılığında hamle ilkesine bağlı kaldığını, yani İsrail’in aşamalı olarak çekilmesi, esirlerin serbest bırakılması ve hedef almayı durdurması karşılığında devletin de Hizbullah’ın askerî yapısını dağıtarak egemenliğini tesis etmesini istediğini’ vurguladı.

Lübnan Kuvvetleri Partisi’ne yakın kaynaklar, ‘Hizbullah’ın artık bu yönde bir adım atmazsa hem kendisini hem de tüm Lübnan halkını yeni bir savaşa sürükleyeceğinin farkında olduğunu, eylül ayında önceki ABD temsilcisi Amos Hochstein’ın sunduğu fırsatı değerlendirmediğinde savaşla karşılaştığını ve şimdi Tom Barrack’ın sunduğu fırsatı değerlendirmemesi halinde Lübnan’ı tehlikeye atacağını bildiğini’ ifade etti. Kaynaklar, Lübnan’ın yeni şiddet sahnelerine sürüklenmemesi konusunda uyardı.