BM Genel Sekreteri Guterres Şarku’l Avsat’a konuştu: Hizbullah, diğer partiler gibi siyasi partiye dönüşmeli

Guterres, Şarku’l Avsat’a konuştu: “Avn, Berri ve Mikati’den seçimlerin ‘özgür ve adil’ olacağına dair bir taahhüt aldım”

BM Genel Sekreteri, Ali Berda’ya konuşurken (Fotoğraf: BM’den Haydar Fahs)
BM Genel Sekreteri, Ali Berda’ya konuşurken (Fotoğraf: BM’den Haydar Fahs)
TT

BM Genel Sekreteri Guterres Şarku’l Avsat’a konuştu: Hizbullah, diğer partiler gibi siyasi partiye dönüşmeli

BM Genel Sekreteri, Ali Berda’ya konuşurken (Fotoğraf: BM’den Haydar Fahs)
BM Genel Sekreteri, Ali Berda’ya konuşurken (Fotoğraf: BM’den Haydar Fahs)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Şarku’l Avsat’a verdiği bir röportajda, Lübnan’daki mevcut durumun ‘kalbini kırdığını’ dile getirdi. Guterres, bu ülkenin siyasi liderlerini ‘iç yaşama yönelik dış müdahaleleri’ durdurarak, çıkarlardan önce ‘köklü reformlar’ yapmak üzere birleşmeye çağırdı.
Lübnan’ın ‘orta sınıfın ortadan kalkmasına izin verecek’ yeni bir toplumsal döneme ihtiyaç duyduğunu söyleyen BM Genel Sekreteri, Mayıs ayı başlarında ‘özgür ve adil’ bir yasal seçimin gerçekleşmesi için Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Necib Mikati’den açık taahhütler aldığını ifade etti. Guterres ayrıca, Hizbullah’ın ülkede siyasi bir güç olarak siyasi bir partiye dönüşmesi talebini tekrarladı.
Antonio Guterres, Lübnan ordusunun gelişmiş ekipmanlara ihtiyacı olduğunu söylerken, (İsrail ile güney sınırı boyunca çizilen) ‘Mavi Hat’ ve diğer ‘küçük argümanlar’ ile ilgili sorunların çözülmesi çağrısında bulundu. Şii veya Sünni radikalizm yanlısı gruplara, alternatif bir devlet olma fırsatı vermeme çağrısı da yapan Guterres ayrıca, Körfez devletlerini ise ‘Lübnan’ı canlandırma çabalarının bir parçası olmaya’ çağırdı.
Antonio Guterres, Suriye’nin çok sayıda milis ve dört yabancı ordunun varlığıyla ‘savaş yoksa barış da yok durumunu’ yaşadığını dile getirdi. Guterres, BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in ‘mevcut çıkmazın üstesinden gelmek ve Suriye’de konuşlanan tüm yabancı güçlerden kurtulmak için’ ciddi bir çaba sarf ettiğini vurguladı.
İşte Şarku’l Avsat’ın BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı;

-Sayın Genel Sekreter, Lübnan’a çok fazla duyguyla ziyarette bulundunuz. Beyrut Limanı’nı ziyaret ettiniz ve sivil toplumdan kadınlar ve genç kızlarla, kuzeyden ve güneyden vatandaşlarla toplantılarınızda, hayatlarını kaybeden kurbanların yasını tuttunuz. Gördüklerinizle ilgili kişisel duygularınız nedir?
Lübnan, sevdiğim bir ülkedir. Eski bir medeniyeti temsil etmektedir. BM Yüksek Komiseri olduğum dönemde Lübnan, bir milyondan fazla Suriyeli mülteciyi kabul ettiğinde ve başlangıçta aslında zor bir şekilde kaynaklarını onlarla bölüştüğünde muazzam bir cömertlik ortaya koydu. Lübnan, farklı etnik ve dini grupları kucaklayan ve onlarla demokrasi oluşturan bir toplumu temsil ediyor. Lübnan’a dair son derece güçlü duygularım ve Lübnan halkına dair büyük temennilerim var. Bu nedenle kalbim, Lübnan’ı şu anki halinde gördüğüm için kırgın. Kalbim, Lübnan halkını bu halde gördüğüm için de kırgın. İnanıyorum ki iki köklü dönüşüme ihtiyacımız var. İlk olarak Lübnan’ın derin reformlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Lübnan, siyasi liderlerini eşit toplumlardan edinmeye, şu anda Lübnan ve halkının başka bir durumda ilerlediğini anlamaya ve Lübnan’ın yolsuzlukların yapıldığı bir ülke olmaması gerektiğini kabul etmeye ihtiyaç duyuyor. Lübnan, bunlardan hesap soran bir ülke olmalı, ekonomileri ve toplumları için köklü reformların yapıldığı bir ülke olmalı. Aynı şekilde Lübnan’ın iç hayatına müdahalelere için veren hiçbir ülkenin olmadığı, kaynakları hareket ettirebilen ve ciddi reformlar sorununa destek sağlayabilen bir uluslararası toplum istiyoruz.

-Lübnanlı liderlere birleşmeleri ve reform yapmaları çağrısında bulundunuz. Peki uygulama sırasında hangi adımları atmalılar?
Açıkçası, seçimler yapılmalı. Bu seçimler, özgür ve eşit olmalıdır. Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Başbakan Necib Mikati ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’den, seçimlerin anayasal tarihten önce Mayıs başlarında gerçekleşeceği yönünde güvence aldım. İkinci olarak Lübnan’ın, köklü reformlar yapabilecek bir hükümete ihtiyacı bulunuyor. Reformlar, ülkenin finansal yapısını ve ekonomik yapısını içermeli ve Lübnan toplumunda bulunmayan bir güvenlik ağı olarak gerçek bir toplumsal koruma sisteminin kurulmasını kapsamalı. Çünkü Lübnan, müreffeh olmalı. Ama hiçbir zaman böyle bir toplum, ‘yolsuzluğun kaldırılmasını sağlamak, ülkenin geleceğinde tüm yerel toplulukların etkin katılımını sağlamak için’ sivil toplumla ilgilenebilen ve ortaklık kurabilen bir hükümet olmadı.

-Yani Lübnan için yeni bir siyasi ve toplumsal tüzükten mi bahsediyorsunuz?
Bana göre Lübnan’ın yeni bir toplumsal tüzüğe ihtiyaç duyduğu açık. Mülteciler komiseri olduğumda ve Suriyeli çocukların okullardaki sorunlarını ele aldığımda istatistiklere baktım ve okullara gönderilmesi gereken Suriyeli çocuklardan çok daha fazla Lübnanlı çocuk olduğunu gördüm. Bu nedenle dönemin Eğitim Bakanı ‘Lübnanlı çocukların çoğunluğunun, yani yüzde 60’tan fazlasının özel okullarda olduğunu, bu durumun da devlet okullarında Lübnanlıdan çok Suriyeli öğrenci olduğunu’ söyledikten sonra sorunun çözümünün nispeten kolay olduğuna inandım. Bu nedenle Lübnan’ın hiçbir zaman gerçek bir güvenlik ağı olmadı, hiçbir zaman gerçek bir refah devlete ulaşmadı. Gelişen bir toplumdu, toplumunun çoğu zengindi ama diğerlerinin koruması yoktu. Şu anda krizin aktif bir toplumsal koruma sisteminin yokluğunda başladığı anda gördüğümüz, orta sınıfın unutulmuş bir bertarafıdır. Bu yüzden sürdürülebilir bir yolla yeniden inşa istiyoruz.

Politikacılara güvenilirlik yok

-Sosyal medyada Sayın Guterres’in, ülkeyi yönetemeyen ve onu uçurumun kenarına iten siyasi sınıfa güven vermek için Lübnan’a geldiği haberleri dolaşıyor. Gerçekten yaptığınız bu mu?
Hayır. İktidardakilerle konuşmak, sivil toplumla konuşmak ve gençlerle konuşmak için buradayım. İnsanlarla konuşmak için buradayım. Şehirde farklı faaliyetler yürüten insanlarla konuşmak için Trablusşam’a gittim. Şu anda yetkililer, ülkeyle meşgul değillerse ülkenin sorununu çözmek imkânsız.

-BM Genel Sekreterliği tarafından beş yıldır hazırlanan her raporda Hizbullah’ın adı geçiyor. Bu yolculukta Lübnan, Arap Dünyası ve tüm dünyada Hizbullah’tan ‘Lübnan’daki gerçek sorun’ olarak bahseden taraflar hakkında konuştuğunuzu duymadım. Neden?
Lübnan’da birçok sorun olduğuna inanıyorum. Hizbullah’ın da Lübnan’daki diğer siyasi partiler gibi siyasi bir parti olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu başarmanın tek yolu, Lübnanlı kuruluşları güçlendirmektir. Bir odada bir filiniz varsa, yapabileceğiniz en iyi şey, filin bir soruna dönüşmemesi için odayı genişletmektir.

-Bu mesele, BM’den fon alma veya BM aracılığıyla Lübnan ordusuna fon sağlama gibi diğer konular arasında mı yer alıyor?
Lübnan ordusunu, yetersiz kaynaklarımızla destekliyoruz. Lübnan ordusu için uluslararası toplumun büyük bir desteğine ihtiyacımız var.

-Lübnan’ın Arap dünyasıyla ilişkileri, İran ile daha iyi ilişkiler kurma pahasına Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleriyle ilişkilerde tanık olduğumuz kriz nedeniyle şu an bir tehlikeyle karşı karşıya. Lübnanlılar, Arap dünyasıyla ilişkilerini kesip İran ile daha iyi bir ilişki mi kurmalı?
Hayır, tam tersi. Lübnan’ın Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ile ilişkilerini iyileştirmek için çaba sarf etmesi gerektiğine inanıyorum. Lübnan’a gelmeden önce KİK büyükelçisi ile New York’ta öğle yemeği yedim. (Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel) Macron’un Suudi Arabistan’da olduğunu biliyorum. Lübnan’ın KİK ülkeleriyle ilişkilerini yeniden kazanmasının önemli olduğu kanaatindeyim. Körfez ülkelerine sesleniyorum, Kuveyt’in bu iletişimi teşvik etmede çok etkili olduğunu biliyorum. Körfez ülkelerine Lübnan’ı canlandırma çabalarının bir parçası olması çağrısı yapıyorum. Şunu açıkça söyleyebilirim; Bugün herkesin herkesle konuştuğu bir dünyada yaşıyoruz. Hepimizin bildiği gibi Suudi Arabistan, Irak’ta İran ile konuşuyor.

-Bu, iyi bir şey mi?
Çoğu zamanda diyalog yokluğunun, zor ilişkilerin savaşa dönüşme nedeni olduğuna inanıyorum.

Suriye ve Yabancı Kuvvetler

-İlgili çerçevede Suriyeli mülteciler konusu, seyahatinizde güçlü bir şekilde masadaydı. Bay Pedersen’in mültecilerin kendi ülkelerine geri dönüşü de dahil Suriye’deki durum hakkında piyasaya sürmeye çalıştığı ‘adıma karşılık adım’ meselesi var. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir planınız var mı?
Suriye’deki durumdan çok endişeliyim çünkü Suriye, ‘savaş yoksa barış da yok’ durumunda yaşıyor. Suriye’de çok sayıda bağımsız milis ve dört yabancı ordu var. Durum, muğlak görünüyor. Mevcut çıkmazı aşmak için sarf edilen tek ciddi çabanın, Geir Pedersen’in Suriye hükümeti ile Suriye muhalefeti arasında ciddi bir diyaloğu yeniden başlatmak için ortaya koyduğu çaba olduğu kanaatindeyim. Çünkü Suriyelilerin, nihayetinde Suriye’deki tüm yabancı güçlerden kurtulmanın tek yolunun bir araya gelmeleri olduğunu anlamaları gerekiyor.

-Peki bu noktada ilk adım nedir?
İlk adım Anayasa Komitesi’dir. Ama daha sonra önemli bir mesele daha var; Özgür ve adil seçimler ve çağdaş bir toplumun temel değerlerine saygı duyan siyasi bir süreç.



Suriye'deki yeni yönetimin lideri Faruk eş-Şara ile görüştü ve ulusal diyalog çağrısı yaptı

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera (Telegram)
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera (Telegram)
TT

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Faruk eş-Şara ile görüştü ve ulusal diyalog çağrısı yaptı

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera (Telegram)
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera (Telegram)

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, bugün devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed'in iktidarının son yıllarında siyaset dışına itilen eski başkan yardımcısı Faruk eş-Şara ile bir araya geldi ve onu ulusal diyalog konferansına katılmaya davet etti.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Faruk'un kuzeni Mervan eş-Şara, “Ahmed eş-Şera Şam'a girdiği ilk günlerden itibaren Faruk eş-Şara'yı Şam'daki evinde ziyaret etti ve onu yakında düzenlenecek ulusal diyalog konferansına katılmaya çağırdı. Kuzenim Faruk bu daveti kollarını açarak kabul etti. Tesadüfe bakın ki kuzenim en son 2011 yılında Sahara Otel'de düzenlenen ulusal diyalog konferansına katılmıştı ve bundan sonra ilk kez önümüzdeki ulusal diyalog konferansına katılacak” ifadelerini kullandı.

Hdhh
Eski Suriye Devlet Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara şair Hadi Danyal ile birlikte (Facebook)

Faruk eş-Şara, yirmi yılı aşkın bir süre boyunca Suriye'nin dış politikasını şekillendiren ana sütunlardan biri oldu. Deneyimli siyasetçi, 1984 yılında merhum Devlet Başkanı Hafız Esed döneminde dışişleri bakanı olarak görev yaptı ve oğlu Beşşar 2000 yılında iktidara geldiğinde de bu görevde kaldı.

2006'da başkan yardımcısı olarak atandı ve Esed karşıtı protestoların patlak vermesinden aylar sonra 2011'de Şam'daki Sahara Otel'de düzenlenen ulusal diyalog konferansına başkanlık etti. Konferans sırasında eş-Şara çatışmaya siyasi bir çözüm bulunması çağrısında bulunan açıklamalar yaptı ve ardından uzun bir süre siyaset sahnesinden kayboldu.

Kuzeni, şimdi 86 yaşında olan Faruk eş-Şara'nın ‘ev hapsinde tutulduğunu, şoförü ve özel korumasının Esed rejiminden kaçma girişimini kolaylaştırmak suçlamasıyla hapse atıldığını ve geçen süre boyunca Şam'dan ayrılmasına izin verilmediğini’ söyledi.

Kdjkd
 (sağdan sola) Faris Buiz, Refik Hariri, Faruk eş-Şara, İlyas el-Heravi, Abdulhalim Haddam ve Gazi Kenan (Getty Images)

Mervan, “Kuzenimin sağlığı iyi ve şu anda Beşşar'ın 2000'den bugüne kadarki tüm yönetim dönemini anlatan bir kitap yayınlamaya hazırlanıyor” dedi.

Protestoların başlangıcından bu yana Faruk eş-Şara, mevcut rejime olan sadakati ile protestoların fitilinin ateşlendiği memleketi Dera'ya olan bağlılığı arasında kaldıktan sonra arabulucu rolü oynamayı teklif etti.

Cenaze törenlerinde ya da kişisel bir ziyaret sırasında nadiren görünmesi dışında 2011'den bu yana medya objektiflerinde ve resmi toplantılarda yer almadı.

Ailenin soyağacı tarihçisi olduğunu ifade eden Mervan, Ahmed ve Faruk eş-Şara'nın uzaktan akraba olduklarını belirterek şunları söyledi: “Biz aslında tek bir aileyiz. Ahmed eş-Şera'nın büyükbabasının erkek kardeşi Faruk'un teyzesiyle evli.”

Faruk eş-Şara, Esed'in protestolara yaklaşımıyla ilgili görüş ayrılıklarını kamuoyuna açıklayan tek yetkiliydi.

Aralık 2012'de Lübnan gazetesi el-Ahbar'a verdiği bir röportajda, Esed'in ‘nihai zafere ulaşana kadar olayları askeri yollarla çözme arzusunu gizlemediğini’ belirten Faruk eş-Şara, “Muhalifler savaşı askeri olarak çözemez. Güvenlik güçleri ile ordu birliklerinin yaptıkları da bir çözüm sağlamayacaktır” ifadelerini kullandı.

Krizi sona erdirecek bir geçiş dönemi üzerinde anlaşılması halinde Esed'in olası halefi olarak adı geçmişte defalarca gündeme gelen Faruk eş-Şara, bölge devletlerini ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyelerini kapsayan ‘tarihi bir çözüm’ çağrısında bulundu.

Faruk eş-Şara Temmuz 2013'te iktidardaki Baas Partisi'ndeki görevinden alındı. Yaklaşık 25 yıllık görev süresinin ardından Beşşar Esed'in iktidarı, 8 Aralık günü şafak vakti Ebu Muhammed el-Culani olarak bilinen Ahmed eş-Şera liderliğindeki Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) öncülüğündeki muhalif grupların Şam'a girmesi ve devlet başkanının kaçmasıyla sona erdi.