Aşısız kişilerin yoğun bakıma girme olasılığı 60 kat daha fazla

Almanya’da yoğun bakım ünitesinde tedavi gören bir koronavirüs hastası (Reuters)
Almanya’da yoğun bakım ünitesinde tedavi gören bir koronavirüs hastası (Reuters)
TT

Aşısız kişilerin yoğun bakıma girme olasılığı 60 kat daha fazla

Almanya’da yoğun bakım ünitesinde tedavi gören bir koronavirüs hastası (Reuters)
Almanya’da yoğun bakım ünitesinde tedavi gören bir koronavirüs hastası (Reuters)

İngiltere’de yapılan yeni bir araştırma, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalanan aşısız kişilerin yoğun bakıma girme olasılığının aşılılardan 60 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
İngiltere Yoğun Bakım Ulusal Denetim ve Araştırma Merkezi (ICNARC) tarafından yayımlanan rapora göre, Mayıs ve Kasım ayları arasında, iki doz aşı olan 60’lı yaşlardaki koronavirüs hastalarının kabul oranı 100 binde sadece 0.6 vaka idi.
Ancak aynı yaş grubundan aşı olmayan kişiler arasında bu oran haftada 100 bin vakada 37,3 olarak kaydedildi. Bu, aşı olanların oranından yaklaşık 60 kat daha yüksek.
50 ila 60 yaşları arasındaki aşısızlar arasında yoğun bakıma ortalama kabul oranı, aşılıların yaklaşık 30 katıydı.
Daha genç yaş gruplarında ise fark daha düşüktü ancak yine de belirgindi. 30’lu ve 40’lı yaşlardaki aşılanmamış kişilerin, aşı yaptıranlara göre on ila 15 kat daha fazla yoğun bakıma girme olasılıkları olduğu görüldü.
İngiltere Yoğun Bakım Derneği tarafından yürütülen bir anket, ülkedeki 16 yoğun bakım ünitesinin 12’sinde tedavi gören koronavirüs hastalarının en az üçte ikisinin aşılanmadığını ortaya koydu.
Şu anda Londra hastanelerindeki yaklaşık 800 yoğun bakım yatağının yüzde 25 ila 30’unda koronavirüs hastaları tedavi görüyor. Bunun ulusal ortalamanın biraz üzerinde olduğu düşünülüyor.



Bilim insanları demans riskini azaltmanın yollarını açıkladı

Fotoğraf: Pexels
Fotoğraf: Pexels
TT

Bilim insanları demans riskini azaltmanın yollarını açıkladı

Fotoğraf: Pexels
Fotoğraf: Pexels

Yeni bir araştırmaya göre kalp hastalığı riskini azaltmada etkili olduğu saptanan, egzersiz, sağlıklı beslenme ve sosyal etkileşim gibi yaşam tarzı değişiklikleri, insanları demanstan da koruyabilir.

Florida Atlantic Üniversitesi'nden araştırmacıların, bu günlük alışkanlıkların bilişsel gerilemenin artan yükünü düşürmeye katkı sağlayabileceğini tespit etmesi, bilişsel işlev kaybının yaşlanmanın kaçınılmaz bir parçası olmadığını gösteriyor.

Dünya çapında yaklaşık 60 milyon kişi demans hastası ve çalışmalar, bu sayının 2050'ye gelindiğinde en az iki katına çıkabileceğini öne sürüyor.

Bilim insanları, dünyanın birçok yerinde kardiyovasküler hastalık kaynaklı ölümler azalırken bu durumun görüldüğünü söylüyor.

Önceki araştırmalar fiziksel hareketsizlik, kötü beslenme, obezite, alkol tüketimi gibi, yaşam tarzıyla bağlantı risk faktörlerinin; hipertansiyon, diyabet, depresyon gibi rahatsızlıkların ve sosyal veya zihinsel izolasyonun bilişsel gerilemeye katkıda bulunduğunu göstermişti.

American Journal of Medicine'da yayımlanan yeni çalışmada, kalp hastalığı riskini azaltmada etkili olduğu kanıtlanan terapötik yaşam tarzı değişikliklerinin aynılarının, bilişsel gerilemenin önüne geçmeye de fayda sağlayabileceği tespit edildi.

Çalışmanın ortak yazarı Charles H. Hennekens, "Kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklanan ölümler 2000'den bu yana azalırken, Alzheimer'dan kaynaklanan ölümler yüzde 140'tan fazla arttı" diyor.

Dr. Hennekens şu ifadeleri kullanıyor:

Aynı zamanda demans riskinin yüzde 45'e kadarının, yaşam tarzı ve çevreyle ilgili değiştirilebilir faktörlere bağlanabileceği tahmin ediliyor.

Bilim insanları gerileme yaşama riski yüksek yaşlı yetişkinlerde kapsamlı yaşam tarzı değişikliklerinin, bilişsel sonuçları iyileştirip iyileştiremeyeceğini test etmek için ABD'de bu türden ilk büyük ölçekli klinik çalışmayı gerçekleştirdi.

Araştırmacılar, yapılandırılmış, ekip tabanlı bir yaşam tarzı müdahalesine rasgele atanan katılımcıların, iki yıl boyunca genel bilişte istatistiksel ve klinik açıdan anlamlı gelişmeler sergilediğini söylüyor.

Araştırmacılar, katılımcıların dikkat, planlama ve karar verme gibi yönetici işlevlerinde kazanımlar kaydetti.

Katılımcılar, düzenli fiziksel aktivite yapmanın yanı sıra Akdeniz ve Dash diyetleri gibi beslenme düzenleri uyguladı, bilişsel uyarıcılara maruz kaldı ve sosyal etkileşime girdi.

Bulgular, daha önce kalp hastalığı ve kanseri azalttığı görülen yaşam tarzı değişikliklerinin, beyin sağlığı için de dönüştürücü bir potansiyel taşıdığına işaret ediyor.

Bilim insanları fiziksel aktivitenin, beyin türevli nörotrofik faktörü artırarak etki ettiğinden şüpheleniyor. Bu sayede hipokampus büyümesi desteklenirken, aynı zamanda kan akışı iyileşiyor ve iltihaplanma azalıyor.

Diğer yandan fiziksel aktiviteyi Akdeniz veya Dash diyetiyle tamamlamak, oksidatif stresi azaltabilir ve insülin direncinin yanı sıra kardiyovasküler hastalık risklerini de iyileştirebilir.

Çalışmanın bir diğer yazarı Parvathi Perumareddi, "Klinik uygulama, halk sağlığı ve hükümet politikaları üzerindeki etkileri muazzam bir potansiyele sahip" diyor.

Dr. Perumareddi şu ifadeleri kullanıyor: 

Hekimler artık hastalarının bilişsel gerilemeyi önlemesine veya yavaşlatmasına fayda sunacak güçlü, kanıta dayalı araçlara sahip; ilaçların ötesine geçen bu araçlar, genellikle düşük riskli ve uygun maliyetli oluyor.

Bilim insanları beyin sağlığını korumak için yaşam tarzına dayalı stratejilere yatırım yapılması çağrısında bulunuyor.

Dr. Perumareddi, "Bunu yapmak yalnızca risk altındaki bireylere fayda sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda bilişsel gerilemeyle ilgili ulusal ve küresel ölçekte bakım yüklerini azaltmada güçlü bir araç görevi görecek" diyor.

Independent Türkçe


Trump'ın parasetamolü otizmle ilişkilendirmesinin ardından… Bilim kanıtlarla yanıt veriyor

ABD Başkanı Donald Trump, Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanı Robert F. Kennedy Jr. eşliğinde Washington'daki Beyaz Saray'ın Roosevelt Odası'nda bir konuşma yapıyor. (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanı Robert F. Kennedy Jr. eşliğinde Washington'daki Beyaz Saray'ın Roosevelt Odası'nda bir konuşma yapıyor. (AP)
TT

Trump'ın parasetamolü otizmle ilişkilendirmesinin ardından… Bilim kanıtlarla yanıt veriyor

ABD Başkanı Donald Trump, Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanı Robert F. Kennedy Jr. eşliğinde Washington'daki Beyaz Saray'ın Roosevelt Odası'nda bir konuşma yapıyor. (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanı Robert F. Kennedy Jr. eşliğinde Washington'daki Beyaz Saray'ın Roosevelt Odası'nda bir konuşma yapıyor. (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, hamilelik sırasında parasetamol almanın çocuklarda otizm riskini artırdığı iddiasıyla yeni bir tartışma başlattı. Peki bilimsel kanıtlar ne diyor?

Şarku’l Avsat’ın Sky News'ten aktardığına göre Amerikalılar, dünya çapında kullanılan ve ticari adı Tylenol olan parasetamolün (asetaminofen olarak bilinir) toplam tüketiminin yüzde 40'ından fazlasını tüketiyor. ABD’de bu maddeyi içeren ürünlere yıllık 4 milyar dolardan fazla harcama yapılıyor.

Aynı zamanda rapora göre, ABD'de otizm teşhis oranları önemli ölçüde arttı; 2000 yılında 150 çocuktan birinde görülürken, bugün yaklaşık 30 çocuktan birinde görülüyor.

Son yıllarda yayınlanan birkaç çalışma, hamilelik sırasında parasetamol kullanımı ile otizm veya dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi diğer nörogelişimsel bozukluklar arasında bir bağlantı olduğunu gösteriyor.

Korelasyon, nedensellik anlamına gelmez

Ancak bu çalışmaların çoğu, parasetamolün bu durumun gerçek nedeni olduğunu kanıtlayamamıştır. Gerçek nedenler, genetik faktörler (otizmin bilinen nedenleri), annenin çevresi veya yaşam tarzı gibi diğer faktörler veya hatta annenin parasetamolü almasının nedeni olan viral enfeksiyon gibi, ilacın kendisinden ziyade etkileyici faktörler olabilir.

Basitçe söylemek gerekirse, istatistiksel bir korelasyon mutlaka nedensel bir ilişki anlamına gelmez.

Vaka sayısındaki artış

Otizm vakalarının sayısındaki artışın bir nedeni, vakaların sayısında gerçek bir artış değil, son yirmi yılda tanı mekanizmalarının iyileştirilmesi ve kriterlerin genişletilmesi olabilir. Bu da, daha önce fark edilmeyen daha fazla vakanın teşhis edilmesine yol açmıştır.

Ayrıca, birçok çalışma parasetamol kullanımı ile otizm arasında bir bağlantı bulamamıştır. 2023 yılında İsveç'te 2,5 milyon çocuğu kapsayan büyük bir çalışma yapılmış ve hamilelik sırasında ilaç kullanımı tıbbi kayıtlarda doğru bir şekilde kaydedilmiştir. Araştırmacılar, parasetamol kullanımıyla otizm riskinde çok hafif bir artış olduğunu bulmuşlardır, ancak aynı annelerin kardeşlerinin verilerini karşılaştırdıklarında (bir hamilelikte ilacı kullanmış, diğerinde kullanmamış olanlar), bu ilişki tamamen ortadan kalkmıştır.

Çalışmayı yöneten Stockholm Karolinska Enstitüsü'nden Dr. Viktor Ahlqvist, “Bu, parasetamolün doğrudan zarar verdiği hipotezine karşı güçlü bir kanıttır” dedi.

Çalışma ayrıca, daha düşük kaliteli çalışmaların asılsız ‘yanlış modeller’ görmeye daha yatkın olduğunu da doğruladı.

Sağlık otoriteleri değişiklik önermiyor

Mevcut bilimsel dengelere dayanarak, Birleşik Krallık dahil olmak üzere sağlık otoriteleri, ibuprofen gibi aslında zararlı olabilecek diğer ağrı kesicilere kıyasla, hamilelik sırasında parasetamol kullanımını en güvenli seçenek olarak önermeye devam ediyor.

Durham Üniversitesi'nde araştırmacı olan Dr. Monique Botha, parasetamolün kullanılmamasının anne ve fetüs için daha büyük sorunlara yol açabileceği konusunda uyarıda bulunarak, “Hamilelik sırasında kontrolsüz ateş veya şiddetli ağrı, parasetamol almaktan çok daha olumsuz etkilere neden olabilir” dedi.

İddialar yarardan çok zarar getiriyor

Botha, parasetamol ile otizm arasında kanıtlanmamış bir bağlantı olduğu yönündeki tekrarlanan tartışmaların, otizmli kişileri ve ailelerini üzdüğünü, çünkü bu tartışmaların gerçek bir çözüm sunmadığını ve yeni bir psikolojik yük getirdiğini belirterek endişesini ifade etti.

Botha, “Birçok aile zaten destek ve bakım eksikliğinden mustarip. Kanıtlanmamış bir hipoteze dayanarak çocuklarının otizmine kendilerinin neden olmuş olabileceğini öne sürmek tamamen haksızlık” şeklinde konuştu.

Dr. Viktor Ahlqvist ise bu tür söylemlerin, otizm vakaları için ‘anneleri suçlama’ şeklindeki eski kalıpları yeniden canlandırdığını belirtti. Bu yaklaşım, 1960'lardan beri görülen ve özellikle bazı politikacıların açıklamalarında halen yer alan bir yaklaşım.


Sindirim, kalp sağlığı ve kan şekeri kontrolünü destekleyen elmanın 6 çeşidi

Elma, sağlık için en faydalı meyvelerden biri olarak kabul edilir (Pixabay)
Elma, sağlık için en faydalı meyvelerden biri olarak kabul edilir (Pixabay)
TT

Sindirim, kalp sağlığı ve kan şekeri kontrolünü destekleyen elmanın 6 çeşidi

Elma, sağlık için en faydalı meyvelerden biri olarak kabul edilir (Pixabay)
Elma, sağlık için en faydalı meyvelerden biri olarak kabul edilir (Pixabay)

Elma, kalp ve sindirim sağlığını destekleyen ve kan şekerini düzenlemeye yardımcı olan lif ve antioksidanlar açısından zengin olduğu için sağlık açısından en faydalı meyvelerden biri olarak kabul edilir. Sağlık haberleri sitesi Very Well Health'in bir haberine göre elmanın tüm çeşitleri faydalı olsa da bazıları benzersiz ek faydalara sahip.

Red Delicious

Orta boy bir meyve olan bu elma çeşidi günlük lif ihtiyacının yüzde 17'sinden fazlasını karşılar. Ayrıca, iltihapla savaşan ve kalp hastalığı riskini azaltan kuersetin gibi antioksidanlar içerir.

Gala

Gala elmanın düzenli olarak tüketilmesi, kalp hastalığı ve tip 2 diyabet ile ilişkili iltihaplanmanın bir göstergesi olan C-reaktif protein (CRP) düzeylerini düşürebilir.

sd
Elmalar kan şekeri seviyelerini düzenlemeye yardımcı olur (Pixabay)

Fuji

Fuji elma, Prebiyotik görevi gören ve bağırsaklardaki yararlı bakterileri besleyen pektin lifleri bakımından zengindir. Araştırmalar, bu maddenin tüketilmesinin vücuttaki antioksidan enzimlerin aktivitesini artırdığını göstermiştir.

Honeycrisp

Tatlı ve sulu olmasıyla bilinen honeycrisp elma, flavonoidler dahil olmak üzere yüksek düzeyde antioksidan içerir. Bu antioksidanlar, gıdalardan glikoz emilimini azaltmaya yardımcı olabilir. Bu yüzden honeycrisp elma şeker hastaları için faydalı olarak görülür.

g
Elmalar ideal bir atıştırmalık olmasının yanı sıra, salatalara ve diğer yemeklere eklenerek beslenme programına dahil edilebilir (Pixbay)

Kanada Renet

Bu elma çeşidi daha az bilinmesine rağmen, araştırmalar düzenli tüketilmesi halinde total ve kötü kolesterolü düşürdüğünü ve böylece damar sertliği (ateroskleroza) karşı koruma sağladığını göstermiştir.

Granny Smith

Ekşi bir tadı olan yeşil renkli bu elma, diğer çeşitlere göre daha az şeker, lif ve besin maddesi içerdiğinden şeker hastaları için ideal bir seçim olarak kabul edilir.

Elma, ideal bir atıştırmalık olmasının yanı sıra salatalara, fırınlanmış ürünlere eklenerek veya fındık ezmesi ile birlikte yenerek beslenmeye dahil edilebilir. Elmanın tüm faydalarından yararlanmak için lif açısından zengin olan kabuğunu soymamanız önerilir.