Tahran’a tanınan sürenin gölgesindeki Viyana müzakereleri

AB müzakerecisi Enrique Mora: Sekizinci turda yaptırımların kaldırılmasının yanı sıra nükleer yükümlülükler de ele alınacak.

Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu dün, Viyana'da sekizincisi gerçekleşen müzakere turunun açılışına ilişkin görseller dağıttı.
Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu dün, Viyana'da sekizincisi gerçekleşen müzakere turunun açılışına ilişkin görseller dağıttı.
TT

Tahran’a tanınan sürenin gölgesindeki Viyana müzakereleri

Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu dün, Viyana'da sekizincisi gerçekleşen müzakere turunun açılışına ilişkin görseller dağıttı.
Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu dün, Viyana'da sekizincisi gerçekleşen müzakere turunun açılışına ilişkin görseller dağıttı.

İran ile nükleer müzakerelerin sekizinci turuyla eş zamanlı olarak görüşmelerin süresi ve takvimi konusundaki tartışmalar da hız kazandı. Diğer yandan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreter Yardımcısı ve Siyasi Direktörü Enrique Mora, müzakerelere katılan tarafların sekizinci tura 2021 bitmeden başlama konusunda acele etmelerine rağmen görüşmelerin ‘lojistik nedenlerden ötürü’  yılın bitimine üç gün kala duracağını ve önümüzdeki pazartesi günü yeniden başlayacağını duyurdu.
Şarku'l Avsat’ın edindiği bilgilere göre müzakere heyetleri, yeni yıl kutlamalarına ev sahipliği yapmak için otellerin kapatılması kaynaklı lojistik bir engelle karşılaştılar. Müzakere koordinatörleri şu an Avusturya’nın başkenti Viyana'nın merkezindeki lüks Palais Coburg otelinde, müzakerelere ev sahipliği yapacak ‘tarafsız bir yer’ bulma sorunuyla karşı karşıyalar. Palais Coburg’un tıpkı şehirdeki diğer oteller gibi yeni yıl kutlamalarına ev sahipliği yapmak için iki gün boyunca müzakerecilere kapalı olacağı bildirildi.
Mora, Batılı tarafların müzakereleri tamamlamak için ocak ayı sonları ile şubat ayı başı arasında bir tarih belirlediklerine dair iddiaları yalanlarken önceki turun sonunda vurguladığı “Müzakereler için önümüzde aylar değil, haftalar var” ifadesini tekrarladı. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da iki gün önce yaptığı açıklamada, müzakerelerde bir anlaşmaya varmak için önlerinde ‘haftalar’ olduğunu ve İran'ın nükleer programındaki önemli gelişmeler nedeniyle kapının bundan sonra kapanacağını söyledi. Tam bir tarih belirtmekten kaçınan Sullivan, kapalı kapılar arkasında müzakerecilerin üzerinde çalıştıkları bir tarih olduğunu ancak bunun açıklanmayacağını kaydetti. Ancak İsrail devlet yayın kuruluşu Kan tarafından Batılı kaynaklardan aktarılan bilgilere göre İran’ın müzakereler dönmesi için son tarih olarak bu ayın sonu belirlendi.
Müzakerecilerin bu turda yaptırımların kaldırılmasının yanı sıra nükleer kısıtlamaların da ele alınacağını belirten Mora, sadece tek konu üzerinde yoğunlaşıp bir diğerini görmezden gelmediklerini, aksine her iki konunun birbirini güçlendirdiğini söyledi. Mora özlerine şöyle devam etti:
“Bu turda ABD’nin başta finans ve bankacılık sektörleri olmak üzere uyguladığı yaptırımların kaldırılması ve bu yaptırımların kaldırılması için sağlanacak garantiler üzerinde durulacak.  Nükleer yükümlülükler konusu da ele alınacak.”
Diğer yandan Rusya'nın Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Mikhail Ulyanov’un toplantının ardından gazetecilere açıklama yapmadan ayrılması ise şaşkınlığa neden oldu. Ulyanov’un bu tutumu ‘alışılmadık bir durum’ olarak nitelenirken Rus Temsilci sadece görüşmelerin iyi geçtiğini söylemekle yetindi.
Ulyanov, İran’ın müzakere heyeti ve AB müzakerecisi Mora ile görüştükten sonra Twitter hesabından “Görüşmelerde, nükleer anlaşmaya dönüşün son turunda ilerlemenin olası yolları tartışıldı” mesajını paylaştı. Ulyanov, bir önceki müzakerelerin sonunda Rusya'nın bunun son tur olması için her türlü çabayı göstereceğini söylemişti.
Katılımcı taraflar arasında, resmi toplantı öncesinde ikili ve üçlü görüşmeler gerçekleşti. Öne çıkan görüşme İran’ın müzakere heyeti başkanı Ali Bakıri Kani ile Fransa’nın müzakere heyeti başkanı olan Philippe Errera arasında gerçekleşen oldu. İki taraf ilk kez İngiltere ve Almanya temsilcileri olmadan bir araya geldiler. İran’da yayın yapan haber siteleri, görüşmeden bir kareye yer verdikleri haberlerinde bunun özellikle Tahran'ın Paris'e yönelik eleştirileri nedeniyle gerçekleştiğini aktardılar. Tahran, Paris'i tutumlarında katı olmakla ve müzakerelerde yapıcı bir tutum sergilememekle suçlamıştı.
İran'ın resmi haber ajansı IRNA, İran’ın müzakere heyetine yakın kaynaklardan Fransız heyetinin müzakerelerin yedinci turu sırasında yapıcı bir rol oynamadığı yönündeki görüşü aktardı. Aynı kaynaklara göre Fransız heyetinin iki gün boyunca müzakerelere katılmaması ve Liverpool'e gitmesi İran tarafından önerilen iki taslakta ilerleme sağlanmasına yardımcı oldu.
Fransa, İngiltere ve Almanya müzakere heyetlerinin başkanları, yedinci turun başlamasından iki gün sonra Viyana'daki müzakerelerden ayrılmış, İran dosyasının yanı sıra diğer başlıkların da tartışıldığı G7 Zirvesi’ne katılmak üzere İngiltere'nin Liverpool kentine gitmişlerdi. İki gün sonra G7 Zirvesi’ne katılmak için Liverpool’e gelen ABD’nin müzakere heyeti başkanı Robert Malley ile birlikte geri döndüler.
Diğer taraftan ülkesinin Viyana’daki müzakere heyetine başkanlık yapan Çin'in BM Viyana Ofisi Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Wang Qun, resmi müzakerelere başlamadan önce Kani – Errera görüşmesinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. İyimser bir tutum sergileyen Büyükelçi Wang Qun, “ABD ve İran arasındaki anlaşmazlıklar azalmaya başlıyor ve görüşler birbirine yaklaşıyor” dedi. Ayrıca önümüzdeki şubat ayından önce bir anlaşmaya varılacağı konusunda da iyimser olan Büyükelçi Wang, şubat ayı başlarında bir anlaşmaya varılabileceğini söyledi. Tarihler hakkındaki düşüncelerine dair ​​ bir soruya verdiği yanıtta, “Neden gelecek şubat' ayını bekleyelim? Bu çok uzun bir zaman. Daha erken bir tarihte anlaşmaya varılabilir” dedi.
Diğer yandan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan dün sabah yaptığı açıklamada, sekizinci tur müzakerelerde kendileri için en öncelikli konuların İran petrolünün satışına yönelik yaptırımların kaldırılması ve Washington’ın bir daha nükleer anlaşmadan geri çekilmeyeceğine dair garantiler vermesi olduğunu söyledi.
Reuters’ın haberine göre Bakan Abdullahiyan, düzenlediği basın toplantısında şu açıklamada bulundu:
“İran petrolünün herhangi bir kısıtlama olmadan rahatça satılabileceği, petrol satışından elde edilen döviz cinsinden gelirin İran banka hesaplarına aktarılabileceği ve nükleer anlaşmada öngörülen tüm ticari imkanlardan yararlanabileceğimiz bir noktaya gelmeliyiz. Bizim için en önemli konular, İran petrolünün herhangi bir engel olmadan rahat bir şekilde satılması ve parasının döviz olarak İran banka hesaplarına yatırılmasıdır. Nükleer anlaşmada öngörülen tüm ticari imkanlardan yararlanmalıyız.”
İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı, Bakan Abdullahiyan'ın gazetecilere yaptığı açıklamada nisan ve haziran ayları arasında, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümeti döneminde yapılan altı müzakere turunun sonunda ortaya çıkan taslağa işaret ederek “Haziran 2021’de ortaya konan taslağı bir kenara koyduk” dediğini aktardı.
Masada ortak ve kabul edilebilir bir senet olduğunu düşündüğünü ve buna ‘1-15 Aralık senedi’ dediklerini belirten Abdullahiyan, “Bugün itibarıyla ortak senet müzakereleri başlıyor. Yaptırımların kaldırılmasının doğrulanması ve çeşitli garantilerin verilmesi ele alınacak” ifadesini kullandı.
Fransa, İngiltere ve Almanya’dan üst düzey diplomatlar, müzakerelerin son turunda nükleer anlaşmayı canlandırma çabalarına ilişkin karamsar bir değerlendirmede bulunmuşlardı. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada, “ABD ve ortakları, İran ile nükleer anlaşma müzakereleri konusunda diplomatik takvimleri tartışıyorlar” dedi. Sullivan ayrıca mevcut müzakerelerin birkaç hafta içinde amacını yitirebileceği uyarısında da bulundu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade ise şu açıklamayı yaptı:
“Suni tarihlerin hiçbiri İran'ı bağlamaz. İran, kırmızı çizgilerini ve halkının çıkarlarını korumayı amaçlıyor. Bir takım tarihler açıklayan Sullivan’ın önce kendisinin bu tarihlere inanmasını umuyoruz.”
Fransa, İngiltere ve Almanya’ya seslenerek ‘pasif kalmaya’ bir son vermelerini isteyen Hatibzade, nükleer anlaşma kapsamındaki taahhütlerin yeniden uygulanması için ciddi bir planın hayata geçirilmesini beklediklerini belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İlk fırsatta İran'ın çıkarlarını garanti altına alan bir anlaşmaya varmak için Viyana'dayız. Diğer tarafların İran'ın esnekliğine, iyi niyetine ve ciddiyetine nasıl tepki vereceklerini önümüzdeki günlerde göreceğiz.”
Açıklamasından sadece birkaç saat önce İran merkezli haber sitelerinde dolaşan bilgileri tekrarlayan Hatibzade, “İran’ın müzakere heyeti, Enrique Mora aracılığıyla ABD ile gayri resmi, dolaylı ve yazılı olarak görüşüyor” dedi.
İran’ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı, ABD’nin ve İran’ın müzakere heyetleri arasındaki dolaylı yazışmaların devam ettiğini ve yazışmaların çoğunun yaptırımların kaldırılmasıyla ilgili olduğunu aktardı.  
İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) yakınlığıyla bilinen Tasnim Haber Ajansı da görüşmelerin başlamasından nükleer müzakere ekibine yakın diplomatik bir kaynağın açıklamalarını aktardı. Tasnim’in haberine göre kaynak, “Suni tarihlere mahkum olmayacağız. Bu tarihler kırmızıçizgilerimizi değiştirmeyecek. Bize göre müzakereler konusunda acil bir durum yok” şeklinde konuştu. Ayrıca müzakerelerde ilerleme kaydedilmesinin, ‘diğer tarafın yaptırımların kaldırılması konusundaki yaklaşımına bağlı’ olduğunu söyledi.
IRNA Haber Ajansı ise haberinde son tarihle ilgili söylemlerin, Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu’ndaki İranlı müzakereciler üzerinde baskı oluşturmayı amaçladığını öne sürdü.
İran'da yayınlanan Jamejam gazetesi de son tarihlerle ilgili söylemlerin, pratikte topun İran’ın sahasına atılmasından, başka bir deyişle İran’a eksik veya kötü bir anlaşma önerme çabasından ibaret olduğunu iddia etti. İran'ın acelesi olmadığını vurgulayan gazete, Tahran’ın müzakereleri İran halılarını dokunmasında olduğu gibi bir düğüm üstte bir düğüm altta olacak şekilde sabırla ve yavaş bir şekilde yürüteceğini, sonuç alındığında güzel bir görüntüye ulaşmak için çalışma sırasındaki tüm düğümlerin neden gerekli olduğunun ortaya çıkacağını kaydetti.
Fransa'nın mevcut müzakerelerde daha radikal bir rol oynadığına dikkati çeken gazete, Fransa'nın bu turda da bir önceki turda olduğu gibi yıkıcı ve İran'a karşı kışkırtıcı rol arayışında olduğunun gözlemlendiğini belirterek, “Fransa sekizinci turda da yıkıcı bir rol oynuyor” diye yazdı.
Tahran’daki beklentiler, mevcut turdaki müzakerelerin 10 günden fazla süreceğine işaret ediyor. Mehr Haber Ajansı, şu an topun ABD ve Avrupa ülkelerinin sahasında olduğunu belirtti. Kimliği açıklanmayan kaynaklara göre Fransa, İngiltere ve Almanya balistik füze programı ve bölgesel meseleleri müzakerelere dahil etmeye çalıştı ama bu çaba İran heyeti tarafından ‘kararlı bir şekilde’ reddedildi. Mehr’in haberine göre ‘Siyonist yapı ile ABD arasındaki büyük anlaşmazlığa rağmen İsrail, Fransa üzerinden yaptırımları olumsuz yönde etkilemeye çalışıyor’.



Kremlin savaş yanlısı isimleri de hedef alıyor: Makine durdurulamaz hale geldi

Kiev'e bağlı güçler, Rus ilerleyişine karşı koymak için direniyor (Reuters)
Kiev'e bağlı güçler, Rus ilerleyişine karşı koymak için direniyor (Reuters)
TT

Kremlin savaş yanlısı isimleri de hedef alıyor: Makine durdurulamaz hale geldi

Kiev'e bağlı güçler, Rus ilerleyişine karşı koymak için direniyor (Reuters)
Kiev'e bağlı güçler, Rus ilerleyişine karşı koymak için direniyor (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in son dönemde kendine yakın isimleri hedef aldığı aktarılıyor. 

Guardian'ın haberinde, siyasi analist Sergei Markov ve savaş yanlısı blog yazarı Roman Alyokhin'in bu yıl Kremlin tarafından "yabancı ajan" diye tanımlandığı hatırlatılıyor. 

Rusya'da faaliyet gösteren ve yurtdışından finanse edilen basın kuruluşları ya da kişilerin "yabancı ajan" olarak tanınmasını öngören yasa 2020'de devreye girmişti. 

Azerbaycan'ın siyasi elitleriyle bağlarını sürdürdüğü bilinen Markov'un, Moskova-Bakü ilişkilerinin bozulmasının ardından "gözden düştüğü" yorumu yapılıyor. 

Alyokhin ise sosyal medyada spor araba ve lüks eşyaların yer aldığı gönderiler paylaştıktan sonra, cephedeki Rus askerleri için topladığı fonları kötüye kullanmakla suçlandı. 

Ayrıca Rus devletine ait RT'de savaş yanlısı açıklamalar yapan Ukrayna doğumlu yorumcu Tatyana Montyan da geçen hafta "terörist ve aşırılıkçı" diye nitelendi. Bu tanım, geçen yıl hayatını kaybeden aktivist Aleksey Navalni'nin ekibindekiler de dahil Kremlin'in ülkede düşman olarak gördüğü kişiler için kullanılıyor.  

Montyan'ın da cephedeki Rus askerler için toplanan parayı zimmetine geçirmekle suçlandığı aktarılıyor. 

Analizde, Putin'in "baskıcı yöntemlerini sadece muhalifleri değil savaş yanlısı isimleri hedef almak için de kullandığı" savunuluyor.

Muhalif Rus siyaset bilimci Ekaterina Schulmann, "Önce savaş karşıtı sesleri susturdular. Artık bu kişilerden hiçbiri ortada yok, baskı makinesi de durdurulamaz hale geldi" diyor. 

Schulmann, Rusya'da iktidara yakın çevrelerdeki kamplaşmaya dikkat çekiyor. Analiste göre Savunma Bakanlığı ve Kremlin'e bağlı "sadıklar" diye bilinen propagandacılarla savaş yanlısı blog yazarlarının yer aldığı "Z-blogger'lar" arasında ihtilaf sözkonusu. "Z" harfi, Ukrayna işgalinin ardından Rusya'da savaşı destekleyenler tarafından kullanılan bir sembole dönüşmüştü. 

Ülkedeki savaş yanlısı hareketler konusunda uzmanlaşmış Rus araştırmacı ve yazar Ivan Filippov da cephe için toplanan paraların iki kamp arasında sorun yarattığına işaret ediyor. Savunma Bakanlığı'na yakın yorumculardan Vladimir Solovyov'un savaş yanlısı blog yazarlarını sık sık hedef gösterdiğine dikkat çekiyor. 

Filippov, savaş yanlısı blog yazarlarının sosyal medya üzerinden, Solovyov'un devlet tarafından onaylanan platformuna kıyasla çok daha fazla para topladığını söylüyor. Bunun da Solovyov'la Z-blogger'lar arasında ihtilaf yarattığını ifade ediyor. 

"Rusya stratejik şehri kuşattı"

Kremlin'e yakın çevreler arasındaki çekişme sürerken, Rus askerleri Ukrayna'nın doğusundaki stratejik Pokrovsk'ta ilerlemeye devam ediyor. 

Reuters'ın aktardığına göre Rus ve Ukraynalı birlikler arasındaki sokak çatışmaları şiddetlendi. Kiev yönetimi şehrin kuşatma altında olduğuna yönelik iddiaları reddederken, Rusya'nın şehir merkezini ele geçirmek için harekatı hızlandırdığı belirtiliyor.

Rusya için Donbas'ta Ukrayna kontrolünde kalan yüzde 10'luk bölgenin ele geçirilmesinde Pokrovsk stratejik öneme sahip. Ukrayna lideri Volodimir Zelenski, pazartesi günkü açıklamasında şehirdeki durumun zor olduğunu kabul etmiş ancak direnişin sürdüğünü söylemişti. 

Independent Türkçe, Guardian, Reuters


Yahudi örgüt, Mamdani için takip sistemi kurdu

ABD, dünyanın en büyük uçak gemisi Gerald R. Ford'u "uyuşturucuyla mücadele" gerekçesiyle Karayipler'e göndermişti (AFP)
ABD, dünyanın en büyük uçak gemisi Gerald R. Ford'u "uyuşturucuyla mücadele" gerekçesiyle Karayipler'e göndermişti (AFP)
TT

Yahudi örgüt, Mamdani için takip sistemi kurdu

ABD, dünyanın en büyük uçak gemisi Gerald R. Ford'u "uyuşturucuyla mücadele" gerekçesiyle Karayipler'e göndermişti (AFP)
ABD, dünyanın en büyük uçak gemisi Gerald R. Ford'u "uyuşturucuyla mücadele" gerekçesiyle Karayipler'e göndermişti (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın başarılı olamayabileceği endişesiyle Venezuela'ya askeri operasyona sıcak bakmadığı bildiriliyor. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Wall Street Journal'a (WSJ) konuşan ABD'li yetkililer, Trump'ın üst düzey isimlerle yaptığı görüşmelerde askeri operasyon seçeneğinin, Venezuela lideri Nicolas Maduro'yu iktidardan indirmek için yeterli olmayabileceğini söylediğini belirtiyor.

Kaynaklar, Maduro'nun iktidardan indirilmesine ya da Karakas yönetiminin belirli tavizler vermeye zorlanmasına yönelik net bir stratejinin hâlâ belirlenemediğini ifade ediyor. 

Yetkililere göre Trump, Karayipler ve Pasifik'te askeri yığınağı artırma ve uyuşturucu taşıdığı iddia edilen teknelere saldırma stratejisini bir süre daha sürdürecek. 

New York Times, ABD Başkanı'nın önünde askeri harekatın dışında iki seçenek daha olduğunu aktarmıştı. Washington, Venezuela'dan petrol satın alan ülkelere yaptırım uygulayarak ek gümrük vergileri getirebilir. Böylelikle Karakas yönetimi üzerindeki ekonomik baskı artırılabilir. 

Diğer seçenekse Maduro'ya baskıyı artırmak için bir yandan askeri yığınağı sürdürürken, diğer yandan da muhalefete desteği güçlendirmek. 

Olası askeri harekatta Venezuela ordusuna ait tesisleri hedef alan hava saldırıları ve gizli operasyonlar düzenlenebileceği aktarılıyor. Trump, CIA'e operasyon emri verdiğini de duyurmuştu.

Ayrıca Adalet Bakanlığı'nın Venezuela'ya askeri operasyonu yasal olarak gerekçelendirmek için çalışma yürüttüğü savunuluyor. WSJ'nin aktardığına göre bakanlık yorum taleplerine yanıt vermedi.

Diğer yandan analizde, Trump'ın ilk döneminde Maduro'yu devirmek için muhalefete destek verme stratejisinin başarısızlığa uğradığı hatırlatılıyor. Cumhuriyetçi liderin bu yüzden ülke siyasetine doğrudan müdahale konusunda çekimser davrandığı savunuluyor. 

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, "Başkan, uyuşturucu kaçakçılığı yapan narkoteröristlere karşı saldırılarına devam edeceğini söyledi. Bunun dışındaki her şey spekülasyondur ve öyle değerlendirilmelidir" diyor.

Venezuela'da muhalefet lideri Maria Corina Machado, dün Trump'ın da katıldığı Miami'deki iş forumuna uzaktan bağlanarak şunları söylemişti: 

Maduro zamanın dolduğunu anlamalı. Eğer iktidarı bırakmayı kabul ederse, bu süreç düzenli ve daha hızlı ilerleyecektir. Ancak Maduro ne yaparsa yapsın bu değişim gerçekleşecektir.

Bazı ABD'li yetkililerse "uyuşturucu kaçakçılığını önlediği, ABD'nin Venezuela'daki petrol rezervlerine ulaşım hakkını artırdığı ve adil seçimler düzenlenmesini sağladığı" sürece Maduro'nun görevde kalabileceğini belirtiyor. 

Trump, uyuşturucu kaçakçılığını durdurma gerekçesiyle Latin Amerika'ya askeri yığınak talimatı vermişti. Eylülün başından bu yana bölgede en az 16 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 65'ten fazla kişiyi öldürdü. 

Maduro ise ABD'nin Karayipler bölgesindeki askeri hareketliliğine ilişkin "Dünyanın en büyük petrol rezervine sahip olduğumuz için bizi hedef alıyorlar" demişti.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times


New York Times: Erdoğan hem vazgeçilmez hem tartışmalı bir lider

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

New York Times: Erdoğan hem vazgeçilmez hem tartışmalı bir lider

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times (NYT), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemde izlediği dış politikanın Türkiye’nin küresel dengelerdeki rolünü artırırken, ülke içindeki siyasi gerilimleri de derinleştirdiğini yazdı.

Gönül Tol’un kaleme aldığı Vazgeçilmez Erdoğan (The Indispensable Erdogan) başlıklı analiz, Batı ülkelerinin stratejik çıkarları nedeniyle Ankara’yla yakın çalışmayı sürdürdüğünü, bunun ise Türkiye’de demokrasi tartışmalarını daha da görünür hale getirdiğini savunuyor.

Stratejik ortaklıklar Ankara’nın elini güçlendiriyor

Analize göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington’da Donald Trump, Berlin’de Almanya Şansölyesi Friedrich Merz ve Londra’da Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ile verdiği görüntüler, Batı’nın Ankara’yla iş birliğini sürdürme kararlılığını gösteriyor.

Makalede, Türkiye’yi “zorunlu bir ortak” haline getiren başlıca faktörler şöyle sıralandı:

                •             Rusya-Ukrayna Savaşı’nda iki tarafla da konuşabilen az sayıda ülkeden biri olması,

                •             Avrupa için kritik önemdeki mülteci geçişlerini kontrol etmesi,

                •             Suriye ve Libya’daki askeri varlığının Avrupa güvenliği açısından önem taşıması,

                •             Savunma sanayiinde Batı pazarındaki etkisinin artması.

NYT ayrıca, Teksas’ta açılan bir mühimmat fabrikasında Türk yapımı üretim hatlarının kullanılmasını, Türkiye’nin savunma alanındaki etkisinin bir göstergesi olarak değerlendirdi.

İç siyasette derinleşen kriz: Tutuklamalar ve protestolar

Öte yandan analiz, Türkiye içinde tansiyonun yükseldiğine dikkat çekiyor. NYT, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ve çok sayıda CHP’li belediye başkanıyla parti üyesinin tutuklanmasının büyük protestolara yol açtığını hatırlatarak, hükümetin muhalefete yönelik baskısının arttığını yazdı.

Gazete, Erdoğan’ın ilk yıllarında demokrasi, özgürlükler ve ekonomi alanında reformlar yaptığına, ancak son yıllarda; ekonomik kötü yönetim, kurumsal zayıflama, demokratik gerileme gibi sorunların öne çıktığına yer verdi.

Realpolitik: Batı için çıkar, Türkiye için ikilem

NYT analizinde, Avrupa Birliği ve ABD’nin, Türkiye’deki demokratik tartışmalara rağmen Ankara'yla iş birliğini sürdürdüğünü vurguluyor.

Gazeteye göre bunun sebebi, Türkiye’nin jeopolitik konumu, enerji hatları üzerindeki etkisi, bölgesel çatışmalardaki rolü ve savunma kapasitesi.

Makale, Batı’nın bu nedenle Türkiye’deki demokrasi gerilemesine karşı daha sessiz kaldığını öne sürüyor.

“Demokrasi mücadelesi sürecek”

Analizin sonunda, “Türk halkı liderlerini seçme hakkından vazgeçmeyecek; protestoların sürmesi Erdoğan’ın otoritesini tam olarak pekiştirmesini zorlaştırıyor” ifadeleri de yer alıyor.

NYT’ye göre bu durum, sadece Ankara için değil, Erdoğan’la yakın çalışan Batılı demokrasiler için de uzun vadeli bir sınav oluşturuyor.

Independent Türkçe