Fransa’da seçim maratonu başladı... Macron ön sırada

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)
TT

Fransa’da seçim maratonu başladı... Macron ön sırada

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Reuters)

Fransa’da 100 gün sonra, her beş yılda bir yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ikinci dönem adaylığını açıklamadığı aday listesi henüz tamamlanmadı. İkinci bir dönem kazanmak için seçim yarışına katılacağına kesin gözüyle bakılan Macron’un acele etmeyişinin nedeni öncelikle siyasi. Zira cumhurbaşkanlığı makamının sağladığı birçok avantajın, kendisini diğer adayların önüne koymasından ötürü ikinci dönem için yarışan hiçbir Fransız cumhurbaşkanları, adaylıklarını geç vakitlere kadar açıklamadı. Ayrıca Macron, özellikle yeni yılın başından itibaren Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığını devralması dolayısıyla, artık seçim sancılarına ve beraberindeki saldırılara düşmek istemiyor.
Macron, hazırladığı stratejik, savunma, jeopolitik, finansal, ekonomik, sağlık, bilimsel ve gençlik yönlerinin ele alındığı iddialı program çerçevesinde, en azından Ocak ve Şubat aylarında bu duruma odaklanmak ve seçim tartışması kendisini tüketmeden önce 27 Avrupa ülkesinin sözcüsü olmak da dahil olmak üzere sunduğu fırsatlardan yararlanmak istiyor. Fransa’daki siyasi uzmanlar arasında, bu cumhurbaşkanlığının, Avrupa programının bazı amaçlarını gerçekleştirmeyi başarması halinde mevcut cumhurbaşkanı için bir ‘kaldıraç’ olabileceğine dair yaygın bir görüş var.


Fransa'da aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisinin (RN) lideri Marine Le Pen (EPA)

Sonuçları Pazartesi günü yayınlanan son kamuoyu anketlerine göre Macron, hala en tehlikeli iki kadın rakibi olan Ulusal Birlik Partisi’nin sağ adayı ve lideri Marine Le Pen ve Île-de-France bölgesinin (Paris ve çevresi) başkanı ve Cumhuriyetçiler Partisi’nin (klasik ılımlı sağ) adayı Valerie Pecresse’nin önünde. Sonuçlar, Macron’un ilk seçim turunda yüzde 26 oyla birinci sırada yer alacağını, Le Pen ve Pecresse’in ise yüzde 16 oy alacağı tahmin ediyor. Sağcı popülist, göçmen ve Müslüman karşıtı aday Eric Zemmour’un şansı yüzde 23’ün altına düşerken Fransız solu, bölünmeler ve aday çokluğu nedeniyle ikinci turda yer alamayacak. Şu ana kadar solun tüm desteğiyle birleşik bir aday çıkarma çağrıları boşa çıktı. Ankete göre Macron, ikinci turu Le Pen karşısında yüzde 58 ve Pecresse karşısında ise yüzde 54 oyla kazanacak.
Adaylar ve partileri, kamuoyu anketlerinin seçim sonuçlarını belirlemediğinin ve kamuoyunun ‘anlık bir fotoğrafından’ başka bir şey olmadığının bilincinde. 2017 seçimlerinde Macron, cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmak üzere olan klasik sağcı aday François Fillon’un başına gelen skandallardan faydalandı. Sonuçlar, ilk tur itibarıyla Fillon’u utandırdı ve Macron’un kazanmasına ve ardından Marine Le Pen’i çok rahat bir farkla yenmesine imkan sağladı. 1981 yılında Valery Giscard d’Estaing ve 2012 yılında da Nicolas Sarkozy’nin ikinci dönemi kazanamayan iki cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı François Hollande, siyasi zayıflığı, popülaritesindeki düşüş ve Sosyalist Parti’nin popülaritesi nedeniyle 2017’de ikinci bir dönem için adaylığını koyamadı.


Merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisinin (LR) adayı Valerie Pecresse (AFP)

Macron, yılbaşında Fransızlara hitaben yaptığı konuşmada, ‘cumhurbaşkanlığı ve parlamento’ seçimlerinin planlanan tarihlerde yapılacağını açıkladı. Ancak Kovid-19 pandemisinin ve özellikle de Omikron varyantının patlak vermesi, başta katılım oranı olmak üzere birden fazla soruyu gündeme getiriyor. Son belediye ve bölge seçimlerine katılımdaki azlık göz önüne alındığında Fransız siyasi sisteminin mihenk taşı olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, pandemi nedeniyle oy kullanmaktan kaçınılacağı yönünde korkular var. Geçen yıl yapılan seçim sonuçlarının analizine göre katılım azlığının çoğunlukla sağ ve merkeze oy veren yaşlı kesimden olması, seçimlerde sürpriz bir unsura yol açabilir. Bunların yanı sıra Fransız kamuoyu, bulaşın günlük 250 bine yaklaşması nedeniyle hükümetin ‘ülkeyi benzeri görülmemiş şekilde vuran pandeminin beşinci dalgasını’ nasıl yönettiği konusunda temkinli olacak. Sağlık Bakanı Olivier Veran, sayının bu ayın ortasında yarım milyonu geçebileceğini uzak bir ihtimal olarak görmüyor. Pandeminin hızla yayılmasının sonuçları ve seçim mitingleri için aşılmaması gereken bir tavanın belirlenmesi (içeride 2 bin, dışarıda 5 bin kişi) ve doğrudan temastan kaçınılması da dahil olmak üzere hükümetin aldığı katı sağlık kuralları, on binlerce vatandaşın mitinglere katılmasının büyük ölçüde önüne geçecek. Bu bağlamda adayların, haber kanallarında önemli bir rol oynaması, sosyal medya ve görsel-işitsel medyaya odaklanması bekleniyor.
Sağın ve solun adayları, Macron’u adaylığını resmen ilan etmeden seçim kampanyası yürütmekle suçluyor. Adaylar ayrıca Macron’u, 31 Aralık’ta Fransızlara yaptığı konuşmayı veya Kanal 1’in iki hafta önce verdiği uzun televizyon röportajını (yaklaşık iki saat), döneminin başarılarını sergilemek için kullanmakla suçluyor. Cumhurbaşkanı Macron’un, ‘işsizliğin azaltılması, Kovid-19’a rağmen ekonominin canlanması, tüm ekonomik sektörlere destek vermedeki başarısı, Fransızları koruması, aşı oranlarını Avrupa'da en üst seviyelere çıkartması, iş kanununda reform yapması, ulusal demiryolu otoritesi ve çevre yasaları hususunda reformlar yapması’ gibi başarıları ve reformları biliniyor. Döneminde yaşanan krizleri, özellikle de görev süresini neredeyse felç eden ‘Sarı Yelekliler’ krizinin patlak vermesini göz ardı etti. Danışmanları, gelecek beş yıl için Avrupa’nın merkezde olacağı bir program formüle etmeye çalışırken, ilerleyen haftalarda da bu doğrultuda devam edileceği ifade ediliyor.
Birçok kesim, başkanlık savaşının şiddetli geçeceğini ve sağın 10 yıl boyunca Elysee Sarayı’ndaki yokluğundan sonra geri dönmeye çalışacağını bekliyor. Bugünden itibaren sağın ilk aşamada egemenlik meselelerine, göç ve kimlik savunmasına odaklanacağına bahse girebilir. Zira söz konusu meselelerde, süresi dolan dönemin zayıflıkları görülüyor. Öte yandan Macron’un, birkaç ay önce ‘Avrupalı ​​ilerici reformistler’ ile ‘ultra milliyetçiler’ arasında girdiği sınıflandırmaya geri dönmesi muhtemel.
 



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.