Türkiye'den 2021'de 9,5 milyar dolarlık binek otomobil ihraç edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Türkiye'den 2021'de 9,5 milyar dolarlık binek otomobil ihraç edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Türkiye'nin 16 yıldır ihracat şampiyonu olan otomotiv sektöründe, geçen yıl 9 milyar 504 milyon 109 bin dolarlık binek otomobil dış satımı gerçekleştirildi.
AA muhabirinin Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği verilerinden yaptığı derlemeye göre, otomotiv endüstrisi geçen sene 29 milyar 342 milyon 630 bin dolarlık ürün ihraç etti.
Bu rakamın yüzde 32,4'ünü oluşturan binek otomobil dış satımı 9 milyar 504 milyon 109 bin dolar olarak kayıtlara geçti. 2021'de 110'dan fazla ülke ile özerk ve serbest bölgeye binek otomobil ihracatı yapıldı.
Bu yıl, çip krizi ve ham madde tedarikinde yaşanan sorunlara rağmen binek otomobil dış satımı, 2020'de gerçekleştirilen 9 milyar 533 milyon 689 bin dolarlık binek otomobil ihracat rakamını yakaladı.

İlk sırada Fransa var
Sektör, geçen yıl en fazla binek otomobil ihracatını Fransa'ya yaptı. Bu ülkeye dış satım, 2020'ye göre yüzde 5,8'lik atışla 1 milyar 737 milyon 249 bin dolar oldu.
Fransa'yı, 882 milyon 600 bin dolarlık binek otomobil ihracatıyla İtalya takip etti. İhracatta üçüncü sırada yer alan Almanya'ya ise 844 milyon 623 bin dolarlık binek otomobil satıldı.
Dördüncü sıradaki İspanya'ya binek otomobil ihracatı 2021'de, önceki yıla göre yüzde 21 artışla 693 milyon 700 bin dolardan 840 milyon 593 bin dolara çıktı.
Türkiye'nin otomotiv endüstrisi, Birleşik Krallık'a 807 milyon 672 bin, Polonya'ya 450 milyon 236 bin, Slovenya'ya 415 milyon 359 bin dolarlık binek otomobil ihracatı gerçekleştirdi.
Binek otomobil ihracatında Mısır 412 milyon 361 bin dolarla 8'inci, İsrail 325 milyon 182 bin dolarla 9'uncu, ABD ise 318 milyon 664 bin dolarla 10'uncu sırada yer aldı.

Dört ülkeye yüzde 100'ün üzerinde artış
Binek otomobil grubunda milyon dolar ve üzeri ihracat yapılan pazarlara bakıldığında, bazı ülke ve özerk bölgelere dikkati çeken artışlar yaşandığı görüldü.
Güney Afrika Cumhuriyeti'ne 2020'de 10 milyon 938 bin dolar olan binek otomobil ihracatı, 2021'de yüzde 105'lik artışla 22 milyon 470 bin dolara ulaştı.
Avustralya'ya geçen yıl, 2020'ye kıyasla yüzde 156,6 yükselişle 9 milyon 150 bin, Bahreyn'e yüzde 102 artışla 5 milyon 622 bin ve Mauritius'a da yüzde 115 yükselişle 3 milyon 136 bin dolarlık binek otomobil satıldı.
Irak'a 2020'de gerçekleştirilen 16 milyon 63 bin dolarlık binek otomobil satışı, 2021'de yüzde 97,46'lık artışla 31 milyon 720 bin dolar olarak kayıtlara geçti.



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe