ABD’nin dünyadaki askeri varlığının şekli değişecek mi?

Değişimin en belirgin faktörleri; rekabetin yoğunlaşması, teknolojik gelişme, iç ve dış muhalefet.

ABD, 1945’ten bu yana tüm dünyada en fazla askeri kuvvete sahip. (AFP)
ABD, 1945’ten bu yana tüm dünyada en fazla askeri kuvvete sahip. (AFP)
TT

ABD’nin dünyadaki askeri varlığının şekli değişecek mi?

ABD, 1945’ten bu yana tüm dünyada en fazla askeri kuvvete sahip. (AFP)
ABD, 1945’ten bu yana tüm dünyada en fazla askeri kuvvete sahip. (AFP)

Tarık eş-Şami
ABD askeri güçlerinin ülke dışına konuşlandırılması, Washington’ın en önemli stratejik dayanaklarından biri olarak sayılıyor. ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne kadar dünyadaki en büyük aktif askeri varlığını sürdürerek rakipleri caydırmak ve mevcut uluslararası düzeni şekillendirmek de dahil dış politika hedeflerini ilerletmek için ‘güç yönetimine’ güveniyordu. Ancak ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) haftalar önce küresel durumu ve ordusunun varlığını ‘revize etmesiyle’ birlikte öyle görünüyor ki bazı yeni faktörler, Washington’ın tüm dünyadaki askeri varlığının şeklini ve boyutunu değiştirebilir. Peki, bu faktörler nelerdir ve ABD askeri etkisini küresel olarak değiştirebilirler mi? 

En büyük konuşlanma 
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre ABD, 1945’ten bu yana 16 milyondan 171 bin 477 askere düşen, dünya çapında en fazla konuşlanmış kuvveti elinde bulunduruyor. Bu kuvvetler, farklı ülke ve bölgelerde 600’den fazla askeri üs ve daha küçük noktalara yayılmış durumda.
ABD’li tarihçi Daniel Immerwahr’a göre İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 2 bin üs bulunuyordu. Yükselen imparatorlukların geçmişte yaptığı gibi bu kuvvetlerin konuşlandırılmasının amacı, Washington’ın çıkarlarını ve müttefiklerinin çıkarlarını korumak olarak kaldı. ABD, nüfuslu toprakları ilhak etmeyen ve ev sahibi ülkelerle anlaşma halinde sadece askeri noktaları tutan farklı bir model benimsedi.
ABD askeri konuşlandırmaları ve üsleri, müttefikleri güvence altına almayı, düşmanları caydırmayı, insani misyonları ve askeri eğitimi desteklemeyi amaçlıyor. Buralar ayrıca uyuşturucuyu önleme, terörle mücadele ve ortaya çıkan tehditlere ve krizlere yanıt verme de dahil olmak üzere farklı operasyonlar için bir komuta merkezi olarak hizmet veriyor.
Askeri konuşlandırmalar, küçük mevziilerden ‘35 binden fazla askeri ve sivil personele ev sahipliği yapan, Güney Kore’deki Camp Humphreys gibi’ tüm bölgelere kadar uzanıyor. Diğer alanların yanı sıra Türkiye ve Portekiz’de petrol ürünleri için eğitim sahaları ve depolama istasyonları ile Almanya ve Güney Kore’de de ABD ordusu golf sahaları bulunuyor.
ABD, ilk kalıcı yabancı askeri üssünü İspanya-ABD Savaşı’nın sonunda, 1898’de Küba’nın Guantanamo Körfezi’ne kurdu. Ancak İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte yardım anlaşmaları ve Almanya ve Japonya’nın askeri işgali yoluyla çekirdek ağını genişletti. Savaş için 16 milyondan fazla askeri seferber etti. Kanada, Fransa, Almanya, Japonya ve ABD’ye bağlı Guam Adası gibi bölgelerde askeri üsler kurmanın veya kiralamanın yanı sıra Avrupa, Asya ve Afrika’daki çatışmalarda da 7,6 milyon asker konuşlandırdı. Savaşın ardından ülke dışındaki ABD’lilerin sayısı küresel olarak azaldı. Bununla birlikte ABD’nin Kuzey Kore, Vietnam, Irak ve Afganistan’daki çatışmalara ve savaşlara katılması, kuvvetlerinin Asya ve Ortadoğu’da hızlı ve önemli bir şekilde konuşlandırılmasına olanak tanıdı.

Güç yönetimi
ABD Kongresi Araştırma Birimi tarafından geçen eylül ayında yayınlanan bir rapora göre ABD, 1798’den bu yana resmi olarak 11 kez savaş ilan etti. Bunların arasında 1812 Büyük Britanya, 1846 Meksika, 1898 İspanya, 1917’de girdiği Birinci Dünya Savaşı ve 1941’de ise İkinci Dünya Savaşı da bulunuyor. ABD, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, 1991 Körfez Savaşı, 2003 Irak Savaşı ve teröre karşı mücadele de dahil olmak üzere birçok ilan edilmemiş savaşa da girdi. ABD Başkanı, Kore Savaşı hariç tüm bu çatışmalarda Kongre’den bir savaş ilanından daha az şekilde yetki aldı. ABD askerlerinin diğer bölgelerde konuşlandırılması, NATO veya Birleşmiş Milletler (BM) ile bağlantılı çok uluslu operasyonların bir parçasıydı.
ABD Stimson Center tarafından yapılan analitik bir araştırmaya göre ABD, 1991’den bu yana hayati ve stratejik çıkar elde etmek için baskı ve zorlama uygulamak amacıyla diğer ülkelere karşı 100’den fazla ‘askeri kullanımı vakası’ gerçekleştirdi. Araştırmaya göre ABD, bunu güç gösterileri, devriyeler, askeri manevralar ve tatbikatlar, hızlı tepki kuvveti konuşlandırmaları ve sınırlı kuvvet kullanımı yoluyla gerçekleştirdi.

Farklı bir ortam
Ancak uluslararası arena, onlarca yıl boyunca çarpıcı bir şekilde değişti. ABD’nin ekonomik kaygıları, savaşların ve askeri konuşlandırmaların yüksek maliyetleri nedeniyle arttı. Bu durum, bazı tarafları ‘ABD’nin şu an dünyada oynaması gereken rolü ve küresel güvenlik çıkarlarının ne olduğunu tartışmaya’ ve ardından Doğu Asya, Avrupa ve Ortadoğu’da kendisine yönelik belirli tehditlere odaklanmaya itti. ABD’nin müttefiklerine daha fazla güvenmesi ve toprakları içindeki askeri güçlere daha fazla güvenmesi de dahil, inceleme amacıyla bir dizi seçenek öne sürüldü.
ABD’nin küresel güvenlik çıkarlarına ulaşmada ‘yabancı askeri varlık’ rolü konusunda farklı görüşler var. Bazı taraflar, eğer bu varlık ‘Çin, Rusya, Kuzey Kore veya İran’ın oluşturduğu tehditleri caydırmada ve bunlara yanıt vermede’ önemli bir rol oynuyorsa, ABD’nin ülke dışındaki askeri varlığını azaltmanın anlamsız olduğuna inanıyor.
Washington, ABD’nin ülke dışındaki mevcut askeri varlığının olumsuz tarafları olduğunu kabul ediyor. Ancak ABD ordusunun 20 yıllık bir savaştan sonra, Ağustos 2021’de Afganistan’dan çekilmesine rağmen buna halen ihtiyaç olduğunu savunuyorlar. Bu durum, son yıllarda diğer birçok çatışma bölgesindeki askeri varlığın azalmasıyla aynı zamana denk geldi. Washington, Irak’taki kuvvetlerinin sayısını 2007’deki 170 bin kişiden 2021’de 2 bin 500’e ve Suriye’deki kuvvetlerinin sayısını 2018’deki bin 700 kişiden yaklaşık 900’e düşürdü.
Bu azaltmalar, ABD ordusunun dünya sahnesinden çekilmesi gibi görünse de Washington potansiyel olarak konuşlandırmasının kapsamını ve yerini değiştiriyor. Ancak denizaşırı varlığı önemini koruyor ve ABD ordusu, etkili bir küresel oyuncu olmaya devam ediyor.

Çoklu baskı
ABD’de 2022 yılı için 768 milyar dolara ulaşan savunma bütçesini düşürmeye yönelik iç baskılar, ülke dışındaki askeri konuşlandırma faaliyetlerinin azaltılmasını çekici bir hedef haline getirdi. Bazı ülkelerde mevcut ABD ordusuna karşı var olan muhalefet, üslerin bakım maliyetini artırıyor. ABD’nin küresel etkisini sürdürebilmesi için yurt dışındaki askeri varlığına karşı artan bu uluslararası ve iç baskılara uyum sağlaması gerekecektir. Dış taahhütlerinden kademeli olarak geri çekilmesi, kurduğu ittifakları ve uluslararası kuruluşları korumasını zorlaştıracaktır.

Değişken varlık
ABD, son 70 yıldır küresel bir askeri varlık sürdürürken yaklaşımı ise zamanla değişti. ABD askeri konuşlandırmaları yakın zamanlarda, özellikle Çin’in 2017 yılında Cibuti’de bir askeri üs kurmasının ardından Pekin’in Afrika’da artan etkisine karşı koymak için kullanıldı. Çin’in adımı, gelecekte Afrika’daki askeri nüfuzunu artırmaya çalışabileceğini gösteriyor.
Afrika’daki ABD askeri varlığını 2001 ve 2021 yılları arasında karşılaştırırsak birçok Afrika ülkesi, ABD kuvvetlerinin varlığını memnuniyetle karşıladı. ABD 2007 yılında, merkezi Almanya’da bulunan Afrika Askeri Komutanlığı’nı (AFRICOM) kurdu. AFRICOM, özellikle de Kıta’daki tüm ülkelerle olan operasyonlardan ve ilişkilerden sorumlu. ABD, Kıta genelinde çok sayıda küçük kuvvet konuşlandırmasını sürdürdü. Birçok özel harekât birimi, terörle mücadele operasyonlarına ve askeri eğitime odaklandı.

ABD varlığını azaltmak
Biden yönetimi, planlanan geri çekilmeyi durdurarak, Almanya’daki ABD kuvvetlerinin sayısını azaltmaya çalışan eski Başkan Donald Trump’ın politikasını değiştirse de yönetim, ABD’nin ülke dışındaki askeri varlığını düzenleme yollarını araştırmaya devam ediyor. Her iki yönetimin de ülke dışındaki asker sayısını azaltma tercihi, devam eden konuşlandırmaların siyasi ve mali maliyetlerini yansıtıyor.
Beyaz Saray’ın bunu istemesinin bir diğer nedeni de ABD’nin savaşta yeni teknolojileri ve insanlar yerine insansız hava araçları (drone) gibi sınırlı askeri operasyonları kullanma yeteneğinin artmasından kaynaklanıyor. Bu da ABD’li politika yapıcıların daha büyük denizaşırı askeri üsleri koruma fikrinden uzaklaşmasına yol açıyor. ABD, Almanya’daki Ramstein Hava Üssü gibi (Savunma Bakanlığı’nın 12,6 milyar dolar olarak tahmin ettiği) devasa bir kompleks yerine, Nijer Hava Üssü 201 gibi drone operasyonları için küçük mevziiler inşa etmek amacıyla 100 milyon dolardan fazla harcama yapabilir.
Bununla birlikte ABD, bölgesel siyaseti etkilemeye devam etmek ve ordusunu rakip güçlere karşı caydırıcı bir güç olarak kullanmak istiyorsa bu noktada teknolojinin tek başına yeterli olması pek de olası değil.

Dikkatli hareket
ABD, diğer ülkeleri savunarak nüfuz kazanıyor. Ancak bu kazanımı, ABD kuvvetlerine ev sahipliği yapan ülkelere çeşitli yükler getiriyor. Konuşlanma faaliyetleri gürültü kirliliğine, uzun vadeli çevresel hasara ve suç potansiyelinin artmasına neden olabilir. Ayrıca ABD emperyalizmi ve militarizmi hakkında daha geniş söylemleri körükleyebilir. Bu durum, geçmişte ulusal hareketlerin Güney Kore ve Japonya’daki ABD üslerini kaldırmasına neden oldu. Bu nedenle artan dış rekabet ve iç siyasi baskıların, ABD kuvvetlerine ev sahipliği yapan ülkelerle yeni ve mevcut ilişkiler kurulma fırsatlarını azaltması muhtemel görünüyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



İngiliz kuvvetlerin İHA’ları gördükleri yerde vurma yetkisi veriliyor

İngiliz Savunma Bakanı John Healey, Londra'daki hükümet merkezinden ayrılıyor (Arşiv- EPA)
İngiliz Savunma Bakanı John Healey, Londra'daki hükümet merkezinden ayrılıyor (Arşiv- EPA)
TT

İngiliz kuvvetlerin İHA’ları gördükleri yerde vurma yetkisi veriliyor

İngiliz Savunma Bakanı John Healey, Londra'daki hükümet merkezinden ayrılıyor (Arşiv- EPA)
İngiliz Savunma Bakanı John Healey, Londra'daki hükümet merkezinden ayrılıyor (Arşiv- EPA)

The Telegraph, İngiliz Savunma Bakanı John Healey'nin beklenen açıklamasına atıfta bulunarak, İngiliz kuvvetlerine, İngiliz askeri üslerini tehdit eden herhangi bir insansız hava aracını (İHA) düşürmek için yeni yetkiler verileceğini bildirdi.

Gazete, Healey'nin, Rusya'nın oluşturduğu artan tehdide yanıt olarak İngiltere'nin en önemli askeri üslerini nasıl koruyacağına dair vizyonunu özetlemesinin beklendiğini belirtti. Reuters henüz bu haberi doğrulayamadı.


Hong Kong Havalimanı'nda Türk şirketine ait bir kargo uçağının pistten çıkması sonucu iki kişi öldü

İniş sırasında pistten çıkan ve denize düşen kargo uçağının gövdesi (Reuters)
İniş sırasında pistten çıkan ve denize düşen kargo uçağının gövdesi (Reuters)
TT

Hong Kong Havalimanı'nda Türk şirketine ait bir kargo uçağının pistten çıkması sonucu iki kişi öldü

İniş sırasında pistten çıkan ve denize düşen kargo uçağının gövdesi (Reuters)
İniş sırasında pistten çıkan ve denize düşen kargo uçağının gövdesi (Reuters)

Hong Kong Uluslararası Havalimanı işletmesinden bugün yapılan açıklamada, Dubai'den gelen bir kargo uçağının iniş sırasında pistten çıktığı ve yerdeki bir araca çarptıktan sonra denize düştüğü duyuruldu. Yerel basında yer alan haberlerde, olayda iki kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Hong Kong Uluslararası Havalimanı, olaydan sonra havalimanının kuzey pistinin kapatıldığını, güney ve orta pistlerin ise çalışmaya devam edeceğini bildirdi. Olay, bugün Hong Kong saatiyle sabah 03:50 civarında (pazar günü 19:50 GMT) meydana geldi ve havalimanı, uçağın bir Emirates uçağı olduğunu doğruladı. Emirates, Reuters'ın yorum talebine henüz yanıt vermedi.

Uluslararası havalimanından yapılan açıklamada, uçaktaki dört mürettebatın kurtarıldığı ifade edildi. Bir yer hizmetleri çalışanı kurtarılırken, bir diğeri ise kayıp olarak bildirildi. South China Morning Post gazetesi daha sonra polisin, yer aracında bulunan iki kişinin hayatını kaybettiğini söylediğini aktardı.

Uçuş takip sitesi Flightradar24, sosyal medyada yaptığı paylaşımda, Hong Kong'da pistten çıkan uçağın bir Boeing 747 kargo uçağı olduğunu belirtti. Web sitesi, X platformunda uçağın büyük havayollarına ilave kargo kapasitesi sağlayan Türk şirketi Air Cargo'ya ait olduğunu ifade etti. Şirket, resmi çalışma saatleri dışında yapılan yorum talebine henüz yanıt vermedi.


Jared Kushner: Stratejik ortak

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

Jared Kushner: Stratejik ortak

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

Con Coughlin

ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddeden oluşan Gazze barış planının ayrıntılarının açıklanmasından kısa bir süre sonra, damadı Jared Kushner'ın anlaşmanın sonuçlandırılmasında önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı.

Önceki ateşkes anlaşmasının mart ayında çökmesinin ardından görüşmeler aylarca duraksadıktan sonra, Kushner'ın Hamas ile yeni bir anlaşmaya varma konusundaki ısrarı, Hamas ile ateşkesi uygulamak, ayrıca, yüzlerce Filistinli tutuklunun serbest bırakılması karşılığında kalan İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak için bir anlaşmaya varılmasında kilit rol oynadı.

İsrailli ve Hamaslı müzakereciler arasındaki donukluk ve çıkmaz, Kushner'ın Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff eşliğinde üst düzey Hamas lideri Halil el-Hayye ile rehinelerin serbest bırakılması ve ateşkes anlaşmasının imzalanması için doğrudan bir görüşme yapmasının ardından nihayet çözüldü. Bu durum, ilk Trump yönetimi sırasında İbrahim Anlaşmaları'nın müzakerelerinde de kilit rol oynayan Kushner ile Witkoff’ı, anlaşmayı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail hükümetinin geri kalan üyelerine sunmak üzere Kudüs'e gitmeye teşvik etti ve nihayetinde anlaşma 9 Ekim'de onaylandı.

Kushner'ın barış planındaki rolü sorulduğunda Trump, “Jared çok zeki bir adam. İbrahim Anlaşmaları'nın imzalanmasını da o sağladı. Gerçekten zeki bir adam, bölgeyi ve insanları, ayrıca birçok oyuncuyu tanıyor” diye yanıtladı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Demokratlar bile bu barış anlaşmasının imzalanmasında rol oynadı. Biden döneminde ABD'nin İsrail büyükelçisi olarak görev yapan Thomas R. Nides, “Jared, İbrahim Anlaşmaları'nda olağanüstü bir rol oynadı. Bibi ile nasıl başa çıkacağını çok iyi biliyor ve Arap devletleri hakkında derin bir anlayışa sahip” yorumunu yaptı. Kushner'ın Trump yönetimi adına başarılı bir müzakereci olarak çalışabilmesinin, sebepsiz olmadığı, aksine bölgedeki kapsamlı ticari çıkarlarından kaynaklandığı söyleniyor.

Kushner'ın barış planındaki rolü sorulduğunda Trump, “Jared çok zeki bir adam” diye yanıtladı

Kushner, 2021 yılında Ortadoğu'da stratejik ilişkiler kuran yatırım şirketi Affinity Partners'ı tesis etti. İsrail ile bağlarına gelince, Kushner çocukluğundan beri sık sık İsrail'i ziyaret ediyor. Ailesi, özellikle de İsrail yanlısı davaların destekçisi ve önde gelen bir bağışçı olan Jared'ın babası Charles Kushner ile uzun süredir devam eden bir dostluğu olan Netanyahu ile yakın bağları var. Çeşitli kaynaklar, Netanyahu'nun Kushner'ın New Jersey'deki evinde oldukça çok zaman geçirdiğini, genç Jared alt katta uyurken Netanyahu’nun onun odasında uyuduğunu söylüyor.

Üst düzey ABD yetkilileri, Kushner'ın son barış müzakereleri turunda başlangıçta gayri resmi bir danışmanlık rolü üstlendiğini ve bir barış anlaşmasına varma çabalarına katılımının son birkaç ayda yoğunlaştığını belirtti.

Ağustos ayında Kushner ve eski İngiltere başbakanı Tony Blair'in Beyaz Saray'da Gazze konulu bir toplantıya katıldıkları ve Başkan’a savaş sonrası ile ilgili bir plan için fikirler sundukları bildirildi. Diplomatik kaynaklar, Financial Times'a Kushner'ın, Tony Blair Küresel Değişim Enstitüsü'nün yardımıyla bir yıldan uzun süredir Gazze için barış planları üzerinde çalışan Blair ile koordinasyon halinde olduğunu söyledi.

Eylül ayı sonlarında Kushner, Netanyahu'nun ziyareti sırasında Trump'ın 20 maddelik barış planını görüşmek üzere düzenlenen toplantılara katıldı. Bu çabalar, Kushner'ın geçen hafta Witkoff eşliğinde Ortadoğu'ya yaptığı hızlı turla doruğa ulaştı.

dfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs'teki görüşmeleri sırasında Jared Kushner’ın elini sıkıyor (Reuters)

İlk Trump yönetimi sırasında, Kushner ve eşi Ivanka Trump, Başkan Trump'ın Beyaz Saray'daki bu döneminde tartışmasız en etkili aile üyeleriydi. İlk döneminde Trump'a sınırsız erişimleri vardı ve Ortadoğu barış müzakereleri ile Kovid-19 aşısının geliştirilmesi de dahil olmak üzere çok çeşitli konularda önemli etkilere sahiptiler.

New Jersey'li bir arabulucu ve gayrımenkul geliştiricisi olan Kushner, yönetim deneyimi olmamasına rağmen başkanın resmi danışmanı olarak görev yaptı ve hatta Beyaz Saray’daki bazı basın toplantılarında konuşmacı olarak yer aldı. Kushner ve eşi Ivanka, yönetimdeki nüfuzları nedeniyle inceleme ve tetkiklerden kaçamadılar. Buna ek olarak, yetersiz nitelikleri ve kişisel pozisyonları ile siyasi pozisyonlarını birbirine karıştırmaları nedeniyle sürekli eleştirilere maruz kaldılar.

Bir zamanlar New York'ta oldukça saygın bir konumda olan çift, mali açıklamalar, etik incelemeler ve basının sürekli takibi altında, gözlerin hep üzerlerinde olduğu bir ortamda çalışmak zorunda kaldılar. Kushner, 2016 Rusya seçimlerine müdahalesi ile ilgili bir soruşturma (ki hiçbir suç ortaklığı olmadığı kanıtlandı), güvenlik ruhsatları ile ilgili sorunlar ve ailesinin emlak işine verilen kredilerle ilgili sorgulamalarla karşı karşıya kaldı.

“Tarihi Kırmak: Tarih Yazan Anlar” adlı anı kitabında Kushner, karşılaştığı engelleri ve zorlukları şöyle anlatıyor: “Zorluklarla karşılaşacağımızı biliyorduk, ancak önümüzde bizi bekleyen fırtınanın şiddetinin farkında değildik. Belki de hazır olmamamız şansımızaydı, zira hiçbir şey bizi Washington'un sert darbelerine hazırlayamazdı; hedef almalar, soruşturmalar, itibarımızı hedef alan yalan medya haberleri ve belki de en kötüsü, bizzat Batı Kanadı'nın içinden gelen arkadan bıçaklamalardı.” 2021'de görevden ayrıldıktan sonra Kushner eşiyle birlikte Manhattan'dan Cumhuriyetçi Parti destekçisi Miami'ye taşındı.

Dolayısıyla Trump bu yıl Beyaz Saray'a dönmeden önce, Kushner ailesinin onunla birlikte gitmeyeceğini vurgulaması şaşırtıcı değildi. Ivanka bir podcast'te, “Politika... çok karanlık bir dünya,” diye açıkladı. “Bir insan olarak beni tatmin eden ve mutlu eden şeylere tamamen aykırı” dedi.

10 Ocak 1981'de Livingston, New Jersey'de doğan Kushner, milyarder emlak geliştiricisi Charles Kushner'ın dört çocuğundan biri. Baba Kushner, aynı zamanda Demokrat Parti'nin ve çok sayıda hayır kurumunun önde gelen destekçilerinden ve fon sağlayıcılarından biriydi.

Kushner, Harvard Üniversitesi'nde okudu ve 2003 yılında mezun oldu. 2005 yılında babası Charles, vergi kaçakçılığı, tanıkları manipüle etme ve siyasi kampanyalara yasa dışı bağış yapma gibi suçlardan suçlu bulundu ve iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Baba Kushner davasında dönemin başsavcısı, geleceğin New Jersey valisi ve daha sonra Kushner'ın Trump'ın başkanlık kampanyasının danışman grubu içinde birlikte çalıştığı Chris Christie görev almıştı.

Charles hapisteyken Jared, babasının emlak işini devraldı ve babasıyla ilişkisi yakın olmaya devam etti. 2006 yılında Kushner, yirmili yaşlarının ortalarındayken New York Observer'ı satın aldı ve yayıncısı oldu. Ertesi yıl Kushner, Manhattan'da 666 Fifth Avenue adresindeki bir ofis binasını o zamana kadar görülmemiş bir bedel olan 1,8 milyar dolara satın alarak tekrar manşetlerde yer aldı. 2008 yılında Kushner Companies'in CEO'su oldu.

Yaklaşık iki yıllık bir ilişkinin ardından Kushner, Ekim 2009'da Bedminster, New Jersey'de Ivanka Trump ile evlendi. Çiftin Arabella, Joseph ve Theodore adında üç çocuğu bulunuyor.

dfrgt
Jared Kushner, eşi Ivanka Trump ve İsrail Başbakanı'nın eşi Sara Netanyahu, Kudüs'teki İsrail meclisinde (Knesset), 13 Ekim 2025 (AFP)

Bugün soru şu: Kushner, devam eden ve karmaşık barış sürecinde kilit bir oyuncu olmaya devam edecek mi? Kushner’ın pek çok güçlü yanı, Trump'a erişebilmesinde, servetinde ve kurduğu bölgesel ağlarda yatıyor olabilir. Kushner’ın kendisinin dediği gibi: “Gerektiğinde yardım ve tavsiye sunmak için buradayım.” Neyse ki, şu anda resmi makamların dayattığı resmi prosedürlerden, incelemelerden veya hesap verme yükümlülüklerinden muaf. Ancak şimdiye kadar kayınpederine yalnızca ateşkese varılmasında yardım etti ve bu henüz kapsamlı bir barış değil.