Korona: Küresel sistemdeki derin aksaklıkların gün yüzüne çıkması  

Korona: Küresel sistemdeki derin aksaklıkların gün yüzüne çıkması  
TT

Korona: Küresel sistemdeki derin aksaklıkların gün yüzüne çıkması  

Korona: Küresel sistemdeki derin aksaklıkların gün yüzüne çıkması  

Tarih boyunca şahit olunan başlıca olgulardan biri; adaletsizliğin faillerinin kendilerini temize çıkarıp, mağdurları suçlayarak eylemsizliklerini ve kötülüğü haklı çıkarmaya çalışmasıdır. Omicron varyantının ortaya çıkmasından Afrikalıların sorumlu olduğu iddiaları, dünyanın kuzey ülkelerinde aşı kullanımında isteksizlik ve Güneydeki ülkelerin düşük aşılanma seviyeleri, 2021 yılında bu utanç verici hikâyenin bir kez daha tekrarlandığını gösteriyor.  
Omicron Afrika'nın suçu değildir; temel sorumluluk, yüz milyonlarca aşıyı stoklayıp, tüm uyarılara rağmen, dünyanın en savunmasız bölgelerinin aşılanması ve virüsün mutasyonları konusunda çok az şey yapan zengin ülkelerin yönetimlerindedir.  
Kritik sorun, Afrika'daki hükümetlerin aşıları yasaklaması ya da ihtiyatlı yaklaşması değil, Afrika'nın aşılara erişememesidir. Elbette aşı karşıtları dünyanın her yerinde kaos yaymaya çalışıyor. Bununla birlikte, Afrika ve Asya ziyaretlerimde, unutamadığım sahne; bir anne ve çocuklarının, aşılanmak için kilometrelerce yol kat edip günlerce beklemesiydi. O anne, çocuk felci, difteri ve tüberküloz gibi hastalıklar karşısında, ailesinin hayatta kalmak için en iyi şansının aşı olmak olduğunun farkındaydı. O annenin kararlılığı ve tıbbın hayat kurtarıcı gücüne olan inancı, ihtiyacının karşılanması için icabet edilmesi gereken ahlaki bir çağrı anlamına gelir. 
Son zamanlarda yeni bir salgınla karşı karşıya olmamız bize pratik bir zorunluluğu hatırlatıyor: dünya genelinde aşılamada başarısız olursak ailelerimizi ve toplumlarımızı da yüzüstü bırakmış olacağız. Virüsün serbestçe mutasyona uğramasına izin vererek, tamamen aşılanmış olanlara bile musallat olmasına katkı sunmuş oluyoruz. Dünya Sağlık Örgütü, bu yılın eylül ayına kadar, yaklaşık 200 milyon vaka artışı ve 5 milyon ölü sayısı öngörüyor. Bu durum bize şu karamsar söylemi hatırlatıyor; hiçbir yerde kimse korku içinde yaşamasın diye, herkes her yerde korku içinde yaşayacak.  
 Bir ‘korona’ krizinden başka bir ‘korona’ krizine geçmek yerine, 2022 yılını, virüse karşı tam kontrol yılı yapma kararlılığını göstermeliyiz. Seçeneklerimiz tüm dünyanın aşılanmasıyla sınırlı tutulamaz. Nitekim şu anda tüm dünyayı aşılamaya yetecek kadar aşı üretiyoruz. Mevcut üretilmiş aşı miktarı 11,1 milyar doz civarında ve haziran ayına kadar bu sayı yaklaşık 19,8 milyar doza ulaşacak. Ancak buradaki en önemli ve kabul edilemez sorun, dağıtılan milyarlarca aşının yalnızca yüzde 0,9'unun düşük gelirli ülkelerde kullanılmasıdır. Aşıların yüzde 70'i yüksek ve orta gelirli ülkelerde dağıtıldı. Yine testlerin sadece yüzde 0,5'i düşük gelirli ülkelerde yapıldı. Bu ülkelerde, bırakın solunum cihazını, ciddi anlamda temel tıbbi ekipman sıkıntısı yaşanıyor.  
Dünya genelinde tahmini 500 milyon yoksul insan, zorunlu sağlık hizmetleri ödemeleri nedeniyle aşırı yoksulluğa itiliyor.  
Düşük gelirli ülkelerde aşılanma oranları ortalama yüzde 4,8, Afrika genelinde bu oran yüzde 9,96 olarak kayda geçmiş durumda.  Bu kasvetli bir tabloyu yansıtıyor, kuzey ülkelerine kıyasla çok daha düşük maliyetlerle güney ülkelerinde aşılama yapabiliriz. Bu utanç kaynağı eşitsizlik sadece tıbbi bir başarısızlık olarak değil, bizim için ahlaki bir düşüşü göstermektedir.  
2022'de bizi bekleyen en büyük küresel zorluk, dünyanın zenginleri ile korunmasız yoksulları arasındaki büyük uçurumu kapatmak için finansman sağlayarak bu utancı ortadan kaldırmamızdadır. Küresel sağlık çabalarını desteklemeli ve gerekli finansmanı sağlamalıyız.  
Küresel ekonominin 1,1 trilyon dolarla desteklendiği 2009 mali kriziyle ilgili deneyimlerimden biliyorum. İngiltere olarak, özellikle sağlık alanında istihdamı arttırmaya yönelmiştik. İngiltere’nin vatandaşlarının istihdamına yönelik bu vizyonu, dünya geneli için örneklik teşkil etmeye adaydır.  Mevcut her sağlık uzmanını istihdam etmeli, aşı ve ilaç çalışmaları ile muteber dağıtım ajanslarını desteklemeliyiz. Coca-Cola'nın haritalarda yer almayan en ücra yerlere ulaşması gibi, Pfizer'in de gerekirse drone’lar aracılığı ile aşıları her yere ulaştırması lazımdır. Böylelikle daha önce hiç aşı olmamış yetişkinlerin aşıya kavuşması sağlanabilir.  
Dünyadaki en zengin ekonomiler, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 23.4 milyar dolarlık acil taleplerine yanıt vermelidir.  
Bunun içinde, Kovid-19 salgınına karşı küresel aşı ve tedavi programının (ACT Accelerator) aciliyet içeren 1,5 milyar dolarlık fonu da yer almaktadır. Bu miktar çok yüksek görünebilir, ancak Koronavirüs salgının 2025 yılına kadar dünya ekonomisinde neden olacağı 5,3 trilyon dolarlık zarardan 200 kat daha küçüktür. 23 milyar dolar, kuzeydeki her vatandaş haftada 10 pence (pens) öderse bu meblağ karşılanabilir. Bu tarihteki en önemli yatırımlardan biri olacaktır. Tabi ki yaşam ve ölüm arasında fark yaratmanın, en ucuz bisküvi paketi fiyatından çok daha değerli olduğuna şüphe yok.  

Kovid-19 aşısı ve tedavi yöntemlerine eşit erişim için 23 milyar dolar gerekiyor, buna ek olarak; araştırmaları sürdürmek ve tedavilerin uygulanmasında dahili kapasite oluşturmak için 24 milyar dolara gereksinim var.  
Ayrıca, üç bağımsız kuruluş tarafından önerilen yıllık 10 milyar doları kapsayacak uzun vadeli finansman kaynağına ihtiyaç var. ABD Başkanı Joe Biden'in önümüzdeki aylarda davet edeceği Aşı Konferansı'nda bu meblağların taahhüt edilmesi, gelecekteki salgınları önlemek aşısından son derece önemli olacaktır.  
Öncelikle, uluslararası toplum olarak, tıpkı 1960'larda dünya genelindeki çiçek hastalığını ortadan kaldırmak için yaptığımız gibi, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası'nın barışı koruma operasyonlarını finanse ettiği gibi, maliyetlerin ülkeler arasında adil bir şekilde paylaştırıldığı bir formül üzerinde anlaşmamız gerekiyor. Halihazırda, küresel sağlık finansmanı, bağış toplama kampanyalarıyla sağlanmaya çalışılıyor. Bunun yerine daha ciddi girişimlerin yapılması zorunludur. Bulaşıcı hastalıkların kontrolü için öncelikle DSÖ ve küresel sağlık çabaları, adil bir dağılımla ortak bir şekilde finanse edilmelidir. ABD ve Avrupa Birliği, maliyetlerin yaklaşık yüzde 25'ini sağlamalı, geri kalan ülkeler ödeme güçlerine göre katkılar sunmalıdır.  
İkinci olarak, koronavirüs salgının göz önüne serdiği, küresel sağlık sisteminin eksiklerinin bir an önce giderilmesine yönelik girişimler gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütü salgınla mücadelesinde düşük kaynaklara sahipken, IMF ve kalkınma bankaları para kaynaklarının büyük çoğunluğuna hükmetmektedir. IMF’nin kaynaklarından 10 milyar doları yeni bir aşılama faaliyeti için ayırması lazımdır. Yine uzun vadede 100 milyar dolarlık bir fonun, küresel sağlık mekanizmasını iyileştirmek ve muhtemel salgınlara hazırlanmak için tahsis edilmesi gerekir.  
Üçüncü olarak, ihtiyaç duyulan finansman kaynaklarının sağlanmasında, kuzey ülkelerinin ortak para rezervlerinin kullanılmasına odaklanmalıyız. Sadece başlangıçta 2 milyar dolar ayırarak, en yoksul ülkelerin sağlık sistemlerine katkı sunmamız mümkün olacaktır.  
Son olarak, BM Küresel Sağlık Girişimi, 2006'dan bu yana küresel sağlıkla ilgili uluslararası havayolu vergilerinden yaklaşık 1,25 milyar dolar toplayabilmişti. Bu dayanışmanın benzerini, uluslararası ticari faaliyetlerin normale dönmesinden fayda sağlayacak olan şirketlerden talep edebiliriz. Bu şirketler, koronavirüs salgınıyla baş etme çabalarına katkı sunmalıdır.  
Umut kırılgan bir bileşendir. Bazı ülkelerde stoklardaki aşılar heba olurken, bazı ülkelerin aşıya umutsuzca ihtiyaç duyması umudu öldürebilir. Zengin ülkeler yoksul ülkelere yönelik kendi resmi taahhütlerini yerine getirmezse, kar etmenin insan hayatından öncelikli olduğu düşünülebilir. Ancak bu yıl umut tekrar canlanabilir.  
Bir zamanlar imkânsız görünen şey bugün mümkün olabilir. Önce bir zengin ülkenin katkıları, ardından iki ülkenin, sonra altı ülkenin, derken herkes bu ölümcül hastalığın yayılmasını durdurmak için birleşecektir. Sadece ölümlerin önüne geçmek için değil, tüm insanların yaşamına eşit değer verdiğimizi göstermek için bu böyle olacaktır.   
Bu dayanışma eylemleriyle, Afrika’daki binlerce yoksul anne, 2020 ve 2021'de sınavı kaybeden dünyanın, 2002’de birleştiğini ve kendilerine yardım ettiğini görecektir. O anneler, bizim de başkalarının acısını hissettiğimizi ve kendimizden daha büyük bir şeylere inandığımızı hissedecektir.



Trump: Güney Kore nükleer enerjili denizaltı inşa etmek için onay aldı

ABD Başkanı Donald Trump, Güney Kore'de konuşma yapıyor (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump, Güney Kore'de konuşma yapıyor (DPA)
TT

Trump: Güney Kore nükleer enerjili denizaltı inşa etmek için onay aldı

ABD Başkanı Donald Trump, Güney Kore'de konuşma yapıyor (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump, Güney Kore'de konuşma yapıyor (DPA)

ABD Başkanı Donald Trump, Asya turu sırasında Güney Kore'ye nükleer enerjili bir denizaltı inşa etme izni verdiğini sosyal medyada duyurdu.

Ziyaret sırasında Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae-myung ve diğer bölge liderleriyle görüşen Trump, Seul'ün büyük miktarda ABD petrol ve doğalgazı satın almayı kabul ettiğini de belirtti. Trump ve Lee, dün Güney Kore'de düzenlenen zirvede ticaret anlaşmasının ayrıntılarını netleştirdi.

Lee, Kuzey Kore ve Çin gemilerini uzun süre takip edebilen denizaltılara güç sağlamak için nükleer yakıtı yeniden işlemek üzere ABD'den onay istedi. İki ülke arasındaki bir anlaşma uyarınca, Seul'ün ABD onayı olmadan nükleer yakıtı yeniden işlemesi yasak.

Trump, Truth Social'da "Onlara, şu anda sahip oldukları eski, dizel motorlu ve çok daha az gelişmiş denizaltılar yerine nükleer enerjiyle çalışan bir denizaltı inşa etme izni verdim" diye yazdı.


Brezilya polisi tarihinin en şiddetli operasyonunu gerçekleştirdi... Rio de Janeiro'da 100'den fazla kişi öldürüldü

Brezilya vatandaşları dün Rio de Janeiro'daki bir sokakta toplanan cesetlere bakıyor (EPA)
Brezilya vatandaşları dün Rio de Janeiro'daki bir sokakta toplanan cesetlere bakıyor (EPA)
TT

Brezilya polisi tarihinin en şiddetli operasyonunu gerçekleştirdi... Rio de Janeiro'da 100'den fazla kişi öldürüldü

Brezilya vatandaşları dün Rio de Janeiro'daki bir sokakta toplanan cesetlere bakıyor (EPA)
Brezilya vatandaşları dün Rio de Janeiro'daki bir sokakta toplanan cesetlere bakıyor (EPA)

Brezilya yetkilileri dün, ülke tarihinin en ölümcül polis operasyonunda Rio de Janeiro'da en az 119 kişinin öldürüldüğünü duyurdu. Bu ölümler, Devlet Başkanı Lula da Silva'yı şoke etti.

Ülkenin en büyük uyuşturucu kaçakçılığı çetelerinden birini hedef alan operasyonunun ardından, halk üzüntü ve öfke içinde dün cesetleri topladı.

Salı günü yaklaşık 60 kişinin öldüğünü duyuran Rio de Janeiro yetkilileri, ilk etapta 115 şüpheli uyuşturucu kaçakçısı ve dört polis memuru da dahil olmak üzere en az 119 kişinin öldüğünü bildirdi.

Kentin en savunmasız kesimlerine hukuki yardım sağlayan bir devlet kurumu olan Başsavcılık ise en az 132 kişinin öldüğünü bildirdi.

s
Rio de Janeiro'daki "Complexo da Penha" gecekondu mahallesinde "Comando Vermelho " çetesini hedef alan polis baskını sırasında öldürülenlerin yakınları yas tutuyor (AP)

Şehrin kuzeyindeki iki büyük favela olan Complexo da Penha ve Complexo do Alemão'daki uyuşturucu kaçakçılığı şebekelerine karşı gerçekleştirilen baskınlar, Brezilya'daki organize suç çetelerinin gücünü sert bir şekilde hatırlatıyor ve polis taktikleri hakkında ciddi sorular ortaya çıkarıyor.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre bölge sakinleri dün Complexo da Penha'nın yukarısındaki bir ormanda onlarca ceset bulup bunları komplekse giden ana yollardan birinin yakınına yerleştirdi.

Rio'nun yoğun nüfuslu işçi sınıfı favelalarında faaliyet gösteren ana suç örgütü Comando Vermelho'ya karşı 2 bin 500 polisin görevlendirildi ve şehir şimdiye kadarki en büyük polis operasyonuna tanık oldu.

Bir yıldan uzun süren soruşturmalar ve 113 tutuklamanın ardından, operasyon Rio de Janeiro'nun sağcı valisi Claudio Castro tarafından "başarılı" olarak nitelendirildi.

Ancak Adalet Bakanı Ricardo Lewandowski'ye göre, sol görüşlü Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, Brasília federal hükümetinin operasyondan önceden haberi olmadığını belirterek, ölü sayısındaki çokluk karşısında "şok" yaşadığını ifade etti.

Brezilya, BM iklim konferansı COP30 için Amazon'daki Belém'de dünya liderlerini ağırlamasından sadece birkaç gün önce, yakın tarihinin en kanlı olaylarından biriyle karşı karşıya kaldı.

sx
Polis memurları salı günü Rio de Janeiro'da gözaltına alınan şüphelilere eşlik ediyor (AFP)

Salı günkü olaylar uluslararası alanda kınamalara yol açtı.

Bu tepkiler arasında, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği şoke olduğunu dile getirerek, hızlı bir soruşturma çağrısında bulundu.

Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere 30'dan fazla STK, polis operasyonunun ardından Rio de Janeiro'nun terörün pençesinde olduğunu ilan etti.

Brezilya tarihinin bundan önceki en şiddetli polis müdahalesi, 1992 yılında Sao Paulo yakınlarındaki Carandiru Hapishanesi'nde çıkan bir isyanın bastırılması sırasında 111 mahkumun öldürülmesiyle yaşandı.

Her yıl milyonlarca turisti ağırlayan Rio'nun büyük bir bölümünde salı günü kaos hakimdi.

Okullar tatil edildi, toplu taşıma ciddi şekilde aksadı ve binlerce kişi evlerine dönemeden mahsur kaldı. Ancak dün hayat yavaş yavaş normale dönmeye başladı.


Putin, Ukrayna güçlerinin doğudaki iki önemli kentte kuşatma altına alındığını duyurdu

Putin, Moskova'daki bir askeri hastanede yaralı askerleri ziyaret ederken (Reuters)
Putin, Moskova'daki bir askeri hastanede yaralı askerleri ziyaret ederken (Reuters)
TT

Putin, Ukrayna güçlerinin doğudaki iki önemli kentte kuşatma altına alındığını duyurdu

Putin, Moskova'daki bir askeri hastanede yaralı askerleri ziyaret ederken (Reuters)
Putin, Moskova'daki bir askeri hastanede yaralı askerleri ziyaret ederken (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün yaptığı açıklamada, Rus güçlerinin Ukrayna'nın doğusundaki iki önemli kentte Ukrayna birliklerini kuşattığını ve teslim olma anlaşması için müzakere teklifinde bulunacaklarını söyledi. Ancak Ukraynalı askeri yetkililer bunu kesin bir dille yalanladı.

Moskova'daki bir askeri hastanede yaralı askerlerle bir araya gelen Putin, Rus ordusunun Ukraynalı ve Batılı gazetecilerin "neler olup bittiğini kendi gözleriyle görebilmeleri için" güvenli koridorlar açmaya hazır olduğunu söyledi. Putin, Ukrayna güçlerinin, doğu Donetsk bölgesindeki önemli bir Ukrayna kalesi olan Pokrovsk ve kuzeydoğu Harkov bölgesindeki önemli bir demiryolu kavşağı olan Kobyansk'ta kuşatma altında olduğunu iddia etti.

Rusya, Ukrayna'yı işgalinden neredeyse dört yıl sonra, yaklaşık 1000 kilometrelik cephe hattındaki önemli sayısal ve askeri üstünlüğünü kullanmaya devam ediyor. Ukrayna güçleri, Kobyansk'ın kuşatıldığı iddialarını "uydurma ve yanılsama" olarak nitelendirirken, doğudaki Ukrayna güçlerinin sözcüsü Hryhoriy Shapoval, Associated Press'e (AP) yaptığı açıklamada, Pokrovsk'taki durumun "zor ama kontrol altında" olduğunu söyledi.