Drone’lar nasıl geleceğin silahına dönüştü?

İranlı askeri yetkililer yerli üretim drone’ları inceliyor. (AFP)
İranlı askeri yetkililer yerli üretim drone’ları inceliyor. (AFP)
TT

Drone’lar nasıl geleceğin silahına dönüştü?

İranlı askeri yetkililer yerli üretim drone’ları inceliyor. (AFP)
İranlı askeri yetkililer yerli üretim drone’ları inceliyor. (AFP)

Tarık eş-Şami 
Husilerin, Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'ye yönelik düzenlediği son saldırı, drone’ların ulusal güvenliği tehdit eden bir unsur olarak öne çıkmasını sağladı. Daha önce ABD gibi gelişmiş teknolojiye sahip ülkeler, drone’ları terörist gruplara yönelik operasyonlarda kullanıyordu. Son saldırılarla birlikte, devlet dışı aktörlerin, milis grupları ve terör örgütlerinin de bu teknolojiye etkin erişim sağlayabildiği görüldü. İnsansız Hava Araçları (İHA) ve drone’lar küresel güvenlik için önemli bir tehdit haline gelmiştir. İran’ın Ortadoğu’daki milislerine bu teknolojileri temin etmesi bölgesel anlamda ciddi güvenlik açıklarına neden oluyor. Türkiye’nin ürettiği daha da gelişmiş İHA ve SİHA’ları, Kafkasya, Ukrayna, Libya ve Etiyopya'daki çatışma bölgelerine ihraç etmesi de dengeleri değiştiriyor. Gelecekteki savaşlarda, drone/İHA’ların savaş sahasını nasıl şekillendireceği merak konusu. ABD, NATO ülkeleri ve diğerleri, drone’ların doğuracağı tehlikelere karşı ne tür önlemler alacak?  

Geleceğin silahı   
Gelecekteki savaşlarda yapay zekâ ve ağ merkezli harp konseptlerinin rolü, NATO içindeki tartışmalarda baskın bir konu olarak ortaya çıkıyor.  NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in ifadesiyle, gelecekteki savaşlar, sadece mühimmat, savaş gemileri ve konvansiyonel silahlarla değil, Big Data (Büyük Veri) tarafından desteklenen yeni elektronik harp konseptleriyle şekillenecek.  
Drone olarak bilinen insansız hava araçlarının, yalnızca devletler için değil, milis grupları ve terör örgütleri gibi devlet dışı aktörler tarafından da tercih edilen silahlar haline gelmesi, Stoltenberg'in açıklamasını doğrular nitelikte.
Terör örgütlerinin ‘silaha dönüştürülmüş’ drone’lara kolay ulaşımı tüm ülkeleri endişelendiriyor. İHA/drone’ların nispeten ucuza mal edilmeleri, saldırı ve savunma harekatlarında etkili olduklarının kanıtlanmış olmaları göz önüne alındığında, hızla gelişen bir sektör olarak öne çıkıyor. Öte yandan ‘drone’ saldırılarına karşı savunma yapmak oldukça zor ve yüksek maliyetli.  2021’de yaklaşık 11,3 milyar dolar olan askeri ve sivil ‘drone’ pazarının, 2028’e kadar 26 milyar dolar seviyesinin üstüne çıkacağı tahmin ediliyor. Pazarın bu denli büyümesinin başlıca nedenlerinden biri olarak, bu araçların teknolojilerinde kullanılan yapay zekâ ve veri yönetimi alanlarındaki hızlı gelişmeler gösteriliyor. Ayrıca ‘drone’ların, istihbarat toplama, sınır yönetimi, terörle mücadele gibi çok geniş bir yelpazede kullanımının mümkün olması, küresel talebi arttırıyor.  

Sürekli tehdit 
The Economist gazetesinde yer alan bir haberde, İran'ın sadece Irak'ta değil, Yemen, Suriye, Lübnan ve Gazze Şeridi'ndeki vekilleri için de istikrarlı bir "drone" tedarikçisi haline geldiği belirtildi. Drone’lar, İran’ın asimetrik savaşta tercih ettiği başlıca silah haline dönüştü. Şahlık rejiminin 1979’da devrilmesinden bu yana, hava kuvvetlerinde modernizasyonu sağlayamayan İran, gelişmiş uçak gücü yokluğunda İHA/drone’ların geliştirilmesine odaklandı. İran rejimi son otuz yılda, balistik ve seyir füzeleri ile insansız hava araçlarına ciddi yatırımlar yaptı. Philadelphia merkezli Dış Politika Araştırma Enstitüsü'nün uzmanlarına göre, İran, genellikle ticari olarak temin edilebilen bileşenleri geliştirerek kendi drone’larını yaptı. Öte yandan Tahran, RQ-170 Thunderbolt insansız hava aracı benzeri, hassas güdümlü füze taşıyan İHA’lar yapmayı da başardı. 
İran, İHA’ları ya da malzeme ve teknolojilerini Ortadoğu'daki müttefiklerine dağıtarak bölgede güvenlik gerilimi yaratıyor. Akdeniz'den Hint Okyanusu ve Basra Körfezi'ne kadar olan hedefleri tehdit ediyor. İran bölgedeki vekillerine İHA’ları parçalanmış olarak temin ediyor, daha sonra bu parçalar monte edilerek kullanılıyor. Böylelikle İran kendisinin dahli olmadığını iddia edebiliyor. Geçen yaz Suriye’nin kuzeydoğusunda el-Tenef'teki Amerikan askeri noktası, GPS (küresel konumlama sistemi) tarafından yönlendirilen 5 adet İHA tarafından saldırıya uğradı. Saldırı başarısız olsa da ABD yönetimi İran’ı suçladı ve İHA programıyla bağlantılı kişi ve şirketlere yaptırımlar uyguladı. 
ABD'nin 5. Filosu ve Çok Uluslu Birleşik Deniz Kuvvetleri'nin Komutanı Brad Cooper, İran’ın, ABD filosu ile güvenli olmayan deniz çatışmalarında İHA/drone kullanımını hem yetenekleri hem de faaliyet yoğunluğu açısından önemli ölçüde artırdığını açıkladı. Amerikan Deniz Kuvvetleri Enstitüsü, İsrail’e ait petrol tankeri Mercer Street’in geçen temmuz ayında saldırıya uğramasının ardından konuya olan ilgisini arttırdı. Petrol tankerine, İran yapımı bir kamikaze insansız hava aracıyla saldırı yapılmıştı.  

İsrail ile mücadele  
İsrail, İHA/drone’lara karşı 2004 yılından bu yana kendi güvenlik mekanizmalarını geliştiriyor. 2004’te İran yapımı bir insansız hava aracı İsrail hava sahasında bir engelleme olmaksızın saatlerce uçmuştu. Hizbullah İsrail’e ait önemli merkezlerin İHA ile çekilmiş fotoğraflarını yayınladı. O tarihten itibaren İsrail, hava sahasına giren 12 insansız hava aracını ele geçirdi. 2012'de bu İHA’lardan birinin, Dimona'daki İsrail nükleer reaktörünü hedef aldığı açıklanmıştı. İsrail, 2018'de Suriye'de İran uçaklarına ve yerdeki kontrol sistemlerine karşı hava saldırıları düzenlemişti. 
Amerika Birleşik Devletleri'nin İran'a uyguladığı yaptırımların, İHA üretme çabaları üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Çünkü bu silahları üretmek için gereken bileşenlerin çoğu, çevrimiçi olarak kolayca satın alınabiliyor. İsrail’deki Alma Araştırma Merkezi'nin iddialarına göre, İHA’ların kritik parçaları Batı ülkelerinde yaşayan ticari vekiller tarafından, Tahran'ın diplomatik posta sistemi aracılığıyla İran’a gönderiliyor. İran’ın şu an sahip olduğu İHA/drone sayısının 2 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu çok çeşitli filo, istihbarat toplamak, kara ve hava hedeflerini vurmak veya ‘intihar-kamikaze- saldırıları gerçekleştirmek için tasarlanmış araçlardan müteşekkil.  

Daha geniş tehlike alanı  
Ancak İran’ın oluşturduğu bu tehdit sadece Ortadoğu ile sınırlı değil, çünkü İran’ın insansız hava araçları birçok Afrika ülkesinde ve Venezüella’da Florida Eyaleti’nin 2 bin km ötesinde faaliyet gösteriyor. Belki de bu sebeple, ABD Hazine Bakanlığı, İHA ve ‘askeri drone’ların’ artmasını, barışa yönelik bir tehdit ve uluslararası toplumu istikrarsızlaştıran bir unsur olarak nitelendirdi. İran’ın İHA’ları genelde ABD’nin İHA’ları gibi hassas güdümlü mühimmat taşımıyor, daha çok İHA/drone’ın kendisi bir silah olarak ‘kamikaze’ saldırılarında değerlendiriliyor. Batı’daki uydu olanaklarına sahip olmayan İran daha çok GPS sistemlerini kullanıyor. İran, 1984’te ürettiği ilk drone’nın ardından bu alanda önemli ilerlemeler kaydetti. ABD ve İsrail’e ait İHA’ları düşürerek bunları inceleme fırsatı bulan İran, benzerlerini yapsa da kendi bağımsız çalışmalarıyla da İHA’lar üretebildi.   
Geçen Kasım ayında ABD Breaking Defense internet sitesi, ABD ve İsrail’in, İran’ın artan İHA kullanımına yanıt olarak, İran İHA sektörüne yönelik operasyonlarını yoğunlaştırdığını duyurdu. ABD’nin 5. Filo Komutanı Brad Cooper, 5. Filo’nun, deniz drone’larını, insansız yüzey gemilerini ve insansız sualtı araçlarını kullanmayı arttırdığını duyurdu. Ayrıca bu araçların teknoloji entegrasyonunu hızlandırmak için Eylül 2021'de Task Force 59'u kurduklarını açıkladı.  
Görünen o ki ABD, İsrail ve diğer ülkelerin karşı karşıya olduğu en önemli sorun, İran’ın İHA/drone’larına karşı kolay bir savunma yönteminin olmamasıdır. Washington yönetimi, teröristlere yönelik operasyonlarda İHA’ların etkin teknolojisiyle donatılması için uzun zaman harcadı, ancak benzer araçlara karşı gerekli savunma mekanizmaları geliştiremedi.  

Türkiye sorunu 
Öte yandan, Türkiye, Suriye ve Libya'dan Güney Kafkasya, Etiyopya ve Ukrayna'ya kadar uzanan çatışma alanlarında, yerli olarak ürettiği İHA/drone’ların gelişmiş performansından yararlanıyor.   Türkiye her geçen yıl İHA’ların ihracatında artışa gidiyor. Ancak bu başarının bir bedeli var. Türkiye bu alandaki ilerlemeleri nedeniyle uluslararası toplumun dikkatini çekmiş durumda. Bazıları, Türkiye’nin kontrolsüz İHA ihraç politikasına yönelik eleştiride bulunuyor. Bunun son örneği, ABD’nin, 
Aralık 2021'de Etiyopya'da Türk İHA’larının, sivillere yönelik saldırılarda kullanılmasıyla ilgili ‘insani kaygılarını’ dile getirmesiydi.  Keza Bayraktar TB2 İHA’ları Ukrayna'ya ihraç edildi ve Kiev tarafından güçlerini hedef alan obüsleri bombalamak için kullanıldı. Bu durum Minsk Anlaşması’nın ihlal edildiğini ileri süren Rusya’yı öfkelendirdi. Ancak garip olan, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun eleştirileri reddederek, İHA’ların Ukrayna’ya ait olduğunu söylemesiydi. Oysa İHA’ların üretim yeri Türkiye olduğundan bu tür bir durumda sorumluluk duyması beklenirdi. İHA’lar Ukrayna’ya ait olsa ve kullanım yetkisi Kiev yönetiminde olsa da tedarikçinin tedarik sonrasında hiçbir sorumluluğu olmadığı yönündeki bir yargı tartışmaya açıktır. Nitekim Türkiye, kendisi ile çatışmakta olan terör örgütü PKK’ya silah desteği yapılmasını şiddetle eleştirmektedir.  
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analizde görüşlerini belirten Carnegie Uluslararası Barış Vakfı araştırmacılarından Alper Coşkun’a göre, Türkiye'nin, spekülasyonları önlemek için, İHA ve SİHA’ların ihracatı ile ilgili şeffaf davranması ve sorumlu bir kaynak olduğunu göstermesi gerekiyor.  



Birleşik Krallık, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'ya yönelik yaptırımları kaldırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Brezilya'nın Belem kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) Liderler Zirvesi’ne katıldı, 6 Kasım 2025. (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Brezilya'nın Belem kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) Liderler Zirvesi’ne katıldı, 6 Kasım 2025. (EPA)
TT

Birleşik Krallık, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'ya yönelik yaptırımları kaldırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Brezilya'nın Belem kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) Liderler Zirvesi’ne katıldı, 6 Kasım 2025. (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Brezilya'nın Belem kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) Liderler Zirvesi’ne katıldı, 6 Kasım 2025. (EPA)

Birleşik Krallık, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin pazartesi günü Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı görüşme öncesinde benzer bir karar almasının ardından bugün Şera'ya uygulanan yaptırımları kaldırdı.

Birleşik Krallık, Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab'a uygulanan yaptırımların da kaldırıldığını duyurdu. Her iki isim de daha önce DEAŞ ve El Kaide'yi hedef alan mali yaptırımlara tabi tutulmuştu.

BM Güvenlik Konseyi'nde ABD tarafından hazırlanan bir karar ile Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab'a uygulanan yaptırımlar da kaldırıldı.

Karar 14 ülke tarafından desteklendi, Çin ise çekimser kaldı.


Orta Asya, ABD'nin maden ve enerji güvenliğini sağlama stratejilerinin ön saflarında yer alıyor

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda ağırladığı Orta Asya liderleriyle akşam yemeği sırasında sohbet ediyor. (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda ağırladığı Orta Asya liderleriyle akşam yemeği sırasında sohbet ediyor. (AFP)
TT

Orta Asya, ABD'nin maden ve enerji güvenliğini sağlama stratejilerinin ön saflarında yer alıyor

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda ağırladığı Orta Asya liderleriyle akşam yemeği sırasında sohbet ediyor. (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda ağırladığı Orta Asya liderleriyle akşam yemeği sırasında sohbet ediyor. (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Beyaz Saray'da beş Orta Asya ülkesinin liderlerini ağırlarken, kritik mineralleri önemli bir öncelik olarak nitelendirdi ve yönetiminin yeni küresel anlaşmalar yoluyla ABD tedarik zincirlerini genişletme ve güvence altına alma yönündeki çabalarını vurguladı.

Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan liderleriyle yapılan toplantı, Washington'un uzun süredir Rusya'nın hakimiyetinde olan ve Çin'in de nüfuz kazanmaya çalıştığı, kaynak zengini bir bölgede etkisini genişletmeye çalıştığı bir dönemde gerçekleşti. Orta Asya'yı ‘çok zengin bir bölge’ olarak nitelendiren Trump, ABD'nin beş ülkeyle olan ortaklığını güçlendirme konusundaki kararlılığını vurgulayarak, “Gündemimizin en önemli maddelerinden biri kritik mineraller” dedi. Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre Trump, “Son haftalarda yönetimim, kritik mineraller için tedarik zincirlerimizi genişletmek amacıyla dünyanın dört bir yanındaki müttefiklerimiz ve ortaklarımızla anlaşmalar imzalayarak ABD'nin ekonomik güvenliğini güçlendirdi” ifadesini kullandı.

Doğal kaynaklar için rekabet

Görüşmeler, Batı ülkeleri tedarik zincirlerini Moskova ve Pekin'den uzaklaştırarak çeşitlendirmeye çalışırken, uranyum, bakır, altın ve nadir toprak elementleri gibi Orta Asya'nın muazzam mineral zenginlikleri için rekabetin artmasıyla gerçekleşti. ABD, jeopolitik rakiplerini atlayarak hayati mineralleri, enerjiyi ve kara ticaret yollarını güvence altına almak için yeni ortaklıklar arıyor.

Trump, beş ülkenin liderleriyle akşam yemeği öncesinde yaptığı açıklamada, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev'in toplantıyı ‘ABD ile Orta Asya arasında yeni bir etkileşim döneminin başlangıcı’ olarak nitelendirdiğini belirtti. Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ise Trump'ı ‘dünyanın başkanı’ olarak nitelendirerek, Orta Asya'da onun için kalıcı bir sekreterya kurulmasını önerdi.

C5+1 platformu ve ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesi

2015 yılında başlatılan C5+1 platformu, ekonomi, enerji ve güvenlik alanlarında iş birliğini güçlendirmek için ABD ve beş ülkeyi bir araya getiriyor. Bu bağlamda ABD ve beş ülkenin temsilcilerinin kritik mineraller alanında iş birliği anlaşmaları imzalaması bekleniyor.

Açıklanan ticari anlaşmalar arasında, hükümetin açıklamasına göre Boeing'in Kazakistan, Tacikistan ve Özbekistan'daki havayollarına toplam 37 uçak satması için bir anlaşma da yer alıyordu. Cove Capital adlı bir ABD şirketi de hükümet destekli finansmanla Kazakistan'da tungsten (sertliği ve yüksek yoğunluğu ile karakterize edilen gri bir kimyasal element) madenciliği yapacak.

Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Gracelin Baskaran, yönetimin, ABD'nin kritik minerallere erişimini garanti altına alan ticaret anlaşmaları imzalamaya ek olarak, hükümetler arasındaki iş birliğini güçlendirmeye çalışacağını söyledi. Baskaran, “Çin ve Rusya'nın bölgedeki madencilik, işleme ve altyapı sistemleri üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmasıyla birlikte, Washington hedefli stratejik projelerle somut bir varlık oluşturmaya çalışıyor” dedi.

Madenler ve hayati kaynaklar açısından zengin ülkeler

Madenler ve enerji kaynakları açısından zengin olmaları sayesinde bu beş ülke, eski Sovyet devleti Rusya ile ekonomik bağlarını sürdürürken, Çin altyapı ve madencilik alanlarında yaptığı büyük ölçekli yatırımlarla etkisini genişletti.

Toplam nüfusu 84 milyon olan bu ülkeler, uranyum, bakır, altın ve nadir toprak elementleri ile daha sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçiş için küresel çapta hayati önem taşıyan diğer stratejik minerallerden oluşan devasa yataklara sahip.

Bölgenin en büyük ekonomisi olan Kazakistan, 2024 yılında küresel üretimin yaklaşık yüzde 40'ını karşılayarak dünyanın önde gelen uranyum tedarikçisi konumuna ulaştı. Özbekistan ise en büyük beş üretici arasında yer alıyor. Bu iki ülke birlikte, dünya uranyum üretiminin yarısından fazlasını karşılıyor. Uranyum, ABD için hayati öneme sahip bir nükleer enerji kaynağı; ABD’de elektriğin başlıca kaynaklarından biri. ABD, uranyum ihtiyacının yaklaşık yüzde 20'sini Rusya'dan ithal ediyor, bu da kaynaklarının çeşitlendirilmesini giderek daha acil hale getiriyor.

ABD, kritik mineralleri güvence altına almak ve uranyum, nadir toprak elementleri, bakır ve titanyum gibi stratejik minerallerin küresel tedarik zincirlerini domine eden Çin'e olan bağımlılığını azaltmak için çok yönlü bir strateji izliyor.


Trump, İran'ın ABD yaptırımlarının kaldırılması talebini değerlendirmeye açık

ABD Başkanı Donald Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle akşam yemeğinde (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle akşam yemeğinde (Reuters)
TT

Trump, İran'ın ABD yaptırımlarının kaldırılması talebini değerlendirmeye açık

ABD Başkanı Donald Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle akşam yemeğinde (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle akşam yemeğinde (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, İran'ın ABD'nin kendisine uyguladığı yaptırımların kaldırılmasını talep ettiğini ve konuyu görüşmeye açık olduğunu belirtti.

Trump, Orta Asya ülkelerinin liderleriyle olduğu akşam yemeğinde, "Açıkçası, İran yaptırımların kaldırılması olasılığını soruyor" dedi. "İran'a yönelik çok güçlü Amerikan yaptırımları var ve bu da işleri onlar için çok zorlaştırıyor" diyen Trump, "Bunu duymaya açığım ve neler olacağını göreceğiz ama yine de açık olacağım" ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Washington ve Batı tarafından nükleer silah geliştirmeye çalışmakla suçlanan Tahran, özellikle ABD'nin 2018'de nükleer anlaşmadan çekilmesinden bu yana yıllardır uluslararası yaptırımlar altında.

İsrail, haziran ortasında İran'a karşı eşi benzeri görülmemiş bir bombalama kampanyası başlattı ve ABD de İran'ın nükleer tesislerini vurmak için kısa süreliğine bu saldırıya katıldı.

İsrail ile 12 gün süren savaş, İran'ın füze ve insansız hava aracı saldırılarıyla karşılık vermesine yol açtı ve Tahran ile Washington arasında nisan ayında başlayan nükleer görüşmeleri sekteye uğrattı.

Trump, İran'ın bir zamanlar "Ortadoğu'nun zorbası" olduğunu, ancak artık "nükleer silah edinme kapasitesine" sahip olmadığını ifade etti.

Ocak ayında göreve dönen Cumhuriyetçi Başkan, saldırıların İran'ın nükleer programını sekteye uğrattığını iddia etti, ancak hasarın tam boyutu henüz bilinmiyor.

Eylül ayında Birleşmiş Milletler, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın tetiklediği Snapback mekanizması kapsamında Tahran'a yönelik yaptırımları yeniden yürürlüğe koydu.

Bu önlemler, Tahran'ın nükleer ve balistik füze faaliyetleriyle ilgili işlemleri yasaklıyor.

ABD-İran nükleer görüşmelerinin birkaç turuna ev sahipliği yapan Umman, her iki tarafı da müzakere masasına dönmeye çağırdı.

Görüşmeler, İran'a yönelik yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer faaliyetlerini sınırlandıracak yeni bir anlaşmaya varılmasını amaçlıyordu.