Ukrayna krizi ABD politikalarının ibresini Doğu Akdeniz gazına çevirdi

Gözlemciler, Washington’ın, EastMed Boru Hattı projesine desteğini geri çekme kararını Türkiye'yi yatıştıran bir ‘hediye’ olarak görüyorlar

Washington, EastMed Boru Hattı’na verdiği desteği geri çekme kararını üç açıdan savundu (AFP)
Washington, EastMed Boru Hattı’na verdiği desteği geri çekme kararını üç açıdan savundu (AFP)
TT

Ukrayna krizi ABD politikalarının ibresini Doğu Akdeniz gazına çevirdi

Washington, EastMed Boru Hattı’na verdiği desteği geri çekme kararını üç açıdan savundu (AFP)
Washington, EastMed Boru Hattı’na verdiği desteği geri çekme kararını üç açıdan savundu (AFP)

İnci Mecdi
ABD yönetimi, İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz doğalgazını Avrupa'ya taşımayı amaçladıkları EastMed (Doğu Akdeniz) Boru Hattı projesine verdiği desteği sürpriz bir kararla geri çekti. Eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, ABD, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail’in yer aldığı 3+1 grubu arasında Mart 2019’da uzlaşılan, maliyeti 7 milyar dolar olarak tahmin edilen ve büyük bir bölümü denizin altından olmak üzere yaklaşık bin 900 kilometre uzunlukta olması planlanan boru hattı projesine tam destek vermişti.
Başkan Joe Biden yönetimi, birçok kez 3+1 mekanizmasını onaylamasına rağmen projeden çekilme kararı aldı. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan, ABD’nin EastMed Boru Hattı’na verdiği desteğin geri çekilmesine ilişkin açıklamada, Biden yönetiminin, 3+1 mekanizmasına olan desteği bir kez daha dile getirilirken Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınması konusundaki kararlılığı da vurgulandı. Bakanlık açıklamasında, Washington'ın şimdi dikkatini temiz enerji teknolojilerini ve kaynaklarını teşvik etmeye çevirdiği belirtilerek, “Şimdi hem doğalgaz hem de yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyebilen elektrikli bağlantılarla ilgileniyoruz” denildi.
ABD, şu sıralar Kuzey Afrika'da yenilenebilir kaynaklar tarafından üretilen enerjiyi Mısır ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya nakletmeyi amaçlayan bir denizaltı kablo bağlantı projesi ve İsrail, Güney Kıbrıs ve Avrupa’nın elektrik ağlarını birbirine bağlamak için önerilen Avrasya elektrik bağlantısı projesi gibi projeleri destekliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, bu tür projelerin yalnızca hayati öneme sahip enerji piyasalarını birbirine bağlamakla kalmayıp, bölgenin temiz enerjiye geçişe hazırlanmasına da yardımcı olacağı belirtildi.
Kararı bu kadar tartışmalı hale getiren ise Washington tarafından gerek Trump gerekse Biden yönetimleri sırasında başta Güney Kıbrıs ve Yunanistan olmak üzere Doğu Akdeniz ülkeleriyle yakınlaşmak için atılan birkaç adımdır. ABD Senatosu, 2019 yılında enerji sektöründe Doğu Akdeniz ülkeleriyle iş birliğine ilişkin bir yasa tasarısını onayladı. O dönem Washington'daki politikacılar, böyle bir iş birliğini, Rusya’nın enerji alanında Avrupa pazarındaki hakimiyetine karşı bir denge unsuru olarak görüyorlardı.
Yeni yasa tasarısı, ABD'yi Doğu Akdeniz'deki doğalgaz pazarında önemli bir oyuncu haline getirmeyi ve Yunanistan ile askeri ilişkileri güçlendirmeyi amaçlıyordu. Washington, geçtiğimiz Ekim ayında Atina ile karşılıklı savunma iş birliği anlaşmasını beş yıllığına uzatan anlaşmayı imzalayarak bu iş birliğini destekledi. Söz konusu anlaşma aynı zamanda ABD güçlerine Yunanistan'daki dört yeni askeri üssü daha kullanmalarını öngörüyordu. Washington, bunun yanında Güney Kıbrıs'a uygulanan 40 yıllık silah ambargosunu kaldırdı.

Çevre ve ekonomi
Washington, EastMed Boru Hattı’na verdiği desteği geri çekme kararını; projenin gerekçesi, ekonomik uygulanabilirliği ve çevresel faktörler olarak sıraladığı üç başlık altındaki belirsizlikleri öne sürerek savundu. Karadan 550 kilometre, denizin altından bin 350 kilometre uzunluktaki boru hattıyla ikiye katlanma ihtimali bulunan yıllık 10 milyar metreküp doğalgazın taşınması hedefleniyor. Projenin, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail arasında 2020 yılında imzalanan iş birliği muhtırasında planlandığı gibi projenin 2025 yılına kadar tamamlanabileceğine dair şüpheler var.
İklim değişikliğiyle mücadelede küresel bir yaklaşımın parçası olarak çevre dostu projeleri benimseyen ABD yönetiminin politikası göz önüne alındığında, projeye verdiği desteği geri çekme kararıyla ilgili öne sürdüğü nedenler arasında en gerçekçi olanının çevre sorunları olduğu söylenebilir. Biden yönetimi, 2025 yılına kadar sıfır karbon emisyonuna ulaşmayı hedeflediğini duyurmuştu. Avrupa, dünyayı tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmeye yönlendirmeyi umduğundan, Avrupa Birliği (AB) için de durum aynı. Yaşlı kıta, doğalgazı çevreyi kömürden daha az kirleten bir alternatif enerji olarak kabul etse de halen büyük miktarlarda sera gazı üretiyor.
Rusya’dan doğalgaz satın almak zorunda olan Avrupa’nın jeopolitik gerilimler nedeniyle son zamanlarda yüksek elektrik maliyetine yol açan bir enerji kriziyle karşı karşıya kaldı. Bu durum Avrupa’yı EastMed Boru Hattı projesi gibi enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesini istemeye itti. Ancak projenin süresi, Avrupa'daki yeni çevre politikaları ile birlikte şüpheler yarattı.
Avrupalı ​​gözlemciler, EastMed projesinin duyurulmasından bu yana ekonomik ve çevresel olarak uygulanabilirliğinin tartışma konusu olduğu konusunda hemfikir. Rum Hidrokarbon Şirketi'nin (EİK) CEO'su Charles Ellinas, Yunanistan’da yayınlanan Ethnos gazetesine verdiği demeçte, “Böyle bir proje şimdi değil, 10 yıl önce uygulanabilirdi” dedi. EastMed projesinin, ekonomik ve teknik olarak uygulanabilirliği konusunda bir takım zorluklar olduğuna dikkati çeken Ellinas, “Avrupa'nın temiz enerjiye ve yenilenebilir kaynaklara geçiş arayışı bu tür bir projenin uygulanabilirliğini daha da zorlaştırdı” ifadelerini kullandı.
Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nde  (Center for Strategic and International Studies - CSIS) enerji ve jeopolitik uzmanı olan Nikos Tsafos, projenin her zaman zorlu, boru hattının inşası ve işletilmesinin ise maliyetli göründüğünü vurguladı. Tsafos, “Avrupa'nın güneydoğusundaki enerji pazarı, özellikle diğer tedarikçilerin rekabeti çerçevesinde boru hattını işletmek için gereken miktarları almakta zorlanacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
AB, 2030 yılına kadar Avrupa'da doğalgaz kullanımını yüzde 25 oranında azaltmayı ve 2050 yılına kadar tamamen sonlandırmayı hedefliyor. Tsafos'a göre Avrupa Yeşil Anlaşması (The European Green Deal), finansal yatırım süresi 15 ile 20 yıl arasında olan boru hattı projeleri üzerinde daha fazla şüphe uyandırdı. Projenin Avrupa'nın enerji geçişlerine ayak uydurmaması halinde finansman sağlanmasının pek mümkün olmadığının altını çizen Tsafos, “Bu yönde esen rüzgarlar yıllardır kendini gösteriyor” dedi.

Ukrayna krizi
EastMed projesinin etrafını saran çevresel ve ekonomik gerçeklere rağmen, küresel düzeydeki siyasi gerçekler ve ABD ile Rusya arasındaki gerilim, ABD'nin Rusya tarafından işgal edilme olasılığı bulunan Ukrayna krizi ile ilgili tutumunda önemli rol oynadı. Moskova ile Washington arasında artan gerilim, Washington'ı, EastMed projesine karşı olan Türkiye'yi, yakın bir dönemde özellikle S-400 füze savunma sistemini satın almasıyla Rusya'yla yakınlaşma eğiliminden sonra Batı tarafına çekme girişiminde bulunmaya itmiş olabilir.
Ülkelerin kıyılarından 200 mil açıklarındaki mesafeyi münhasır ekonomik bölgeleri olarak tanımlayan 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni (UNCLOS) göz ardı ederek 2019 yılında Libya ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalayan Türkiye, Doğu Akdeniz’de üzerinde hak iddiasında bulunduğu bazı deniz alanları konusunda Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile anlaşmazlık yaşıyor. Türkiye, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın münhasır ekonomik bölgelerine defalarca sismik araştırma gemileri gönderdi. Türkiye’nin bu adımları, Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile arasında gerilimlerin yaşanmasına neden olsa da sonunda tüm taraflar Avrupa ve ABD’nin baskısıyla geri çekildi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, EastMed projesinin açıklanmasının ardından Doğu Akdeniz'in en uzun sahil şeridine sahip olan Türkiye'yi görmezden gelen hiçbir projenin başarılı olamayacağı konusunda uyardı.
Yunan basınında yer alan haberlere göre ABD, EastMed projesinin bölgede gerginliğe neden olduğuna inanıyor ve bu yüzden ilgili tarafların oldukça gergin olan bölgeye siyasi istikrar getirecek başka projelere odaklanmalarını istiyor. Washington'ın EastMed Boru Hattı projesine verdiği desteği geri çektiğine dair haberler duyulur duyulmaz, Türkiye’deki hükümete yakın basın kuruluşları karardan duyulan memnuniyeti aktardılar. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk ziyareti sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada, ‘Türkiye’nin görmezden gelindiği bu tür projelerin’ başarılı olamayacağını söyledi.
Türkiye'nin bir NATO üyesi olarak Batılı müttefiklerine karşı, özellikle güvenlikle ilgili bir takım yükümlülükleri var. Ancak Türkiye'nin ABD’nin kendisini 2019'da F-35 programından çıkarmasına ve CAATSA (Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası) kapsamında kendisine yaptırımlar uygulanmasına karşılık olarak Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alması ABD ile arasında derin bir anlaşmazlığa neden oldu. Son dönemde ABD Senatosu’nda Ankara'nın 40 adet yeni F-16 savaş uçağı satın alma talebine karşı çıkan sesler yükseldi.

Türkiye önemli bir aktör
Türkiye, Ukrayna krizinde ikili bir rol oynuyor. Kiev'le çıkarları olan Türkiye’nin, son zamanlarda Ukrayna ile büyük miktarda insansız hava aracı (İHA) satışı anlaşması imzalaması Rusya'yı kızdırdı. Türkiye aynı zamanda Avrupa, Asya ve Ortadoğu arasında önemli bir bağlantı noktası olan Karadeniz'de de önemli bir aktör. Türkiye, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi uyarınca Rusya’nın sıcak denizlere açılan kapısı olan İstanbul ve Çanakkale boğazlarını, Akdeniz'i ve ötesini kontrol ediyor. Bu yüzden Moskova, Türkiye’nin boğazları üzerinde daha fazla nüfuz kazanmak için Ankara ile daha fazla yakınlaşmaya çalışıyor. Batı ise Rusya’nın bu boğazlar üzerinde böyle bir nüfuz edinmesini kesinlikle istemiyor.
Batı’ya göre Türkiye’nin Karadeniz’deki stratejik konumu, onu NATO'nun güneydoğu kanadının güvenliği ve daha geniş kapsamda Ortadoğu’nun istikrar için önemli hale getiriyor. Rusya'nın Kırım'ı ilhakı, Gürcistan'daki askeri varlığı ve bölgedeki askeri yeteneklerini güçlendirmesi Avrupa'nın güvenliğini baltalıyor. Bu yüzden Ukrayna'da daha fazla bölgeyi işgal etmesi durumu daha da güçleniyor. Tarihi olarak Karadeniz, onu önemli bir tampon bölge olarak gören Rusya için özel bir nüfuz alanı.
Akdeniz de Rusya’nın gücünü ve nüfuzunu göstermenin yanı sıra büyük Avrupa pazarlarıyla ekonomik ve ticari bağlantılarını koruması için jeo-ekonomik stratejisi açısından hayati önemi olan bir bölgedir. Rusya’nın Akdeniz’deki nüfuzu, Avrupa'nın güneyini, Rusya'nın petrolüne ve doğalgazına daha bağımlı hale getirdi.
Belki de Türkiye ile Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasında bir anlaşmazlığa yol açan Doğu Akdeniz’deki doğalgaz enerjisi sorunundan daha iyi bir seçenek değildi, ama Türkiye’nin, Ukrayna krizinin aktörlerinden biri olarak ABD tarafından bir şekilde yatıştırılması gerekiyordu ve Ankara için en ilgi çekici konu, EastMed projesinin dondurulmasıydı.
Kıbrıs Teknoloji Üniversitesi (CUT) Araştırma ve Uluslararası İlişkiler Direktörü Pampos Chrisostoumou, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Türkiye, EastMed Boru Hattı projesine başından beri karşı çıktı. ABD’liler Ukrayna'da Rusya ile bir anlaşmazlık yaşanması durumunda Türkiye'yi potansiyel bir müttefik olarak yanlarında istedikleri için Türklerle köprüler kuruyorlar.”
Chrisostoumou, Greek City Times haber sitesinde yer alan makalesinde, “Türklerin deniz sınırlarını belirlemek ve ‘Mavi Vatan’ teorisini inşa etmek için Libya ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalamalarının nedeni, diğer bazı konuların yanı sıra EastMed Boru Hattı projesini engellemekti. Sonunda ABD onlara istediklerini altın tepside verdi” ifadelerini kullandı.
Gözlemciler, ABD merkezli çokuluslu petrol ve doğalgaz şirketi Exxon Mobil’ın, Türkiye'nin hak iddia ettiği Güney Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesinde doğalgaz arama çalışmalarına geri döndüğünde Ankara'nın buna karşı herhangi bir adım atma konusundaki isteksizliğini göz önüne alarak ABD’nin projeyi desteklemekten vazgeçme kararının Türkiye ile önceden uzlaşıya varılarak alındığını düşünüyorlar.

*Independent Arabia'da yer alan bu makalenin çevirisi Şarku'l Avsat tarafından yapılmıştır.



New York Times: Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor

The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
TT

New York Times: Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor

The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)

Türkiye'nin Gazze savaşı nedeniyle İsrail'le ticareti tamamen durdurma kararı almasının yankıları sürüyor. 

Geçen ay 54 ürün grubunun bu ülkeye satışına kısıtlama getiren Ticaret Bakanlığı'ndan perşembe yapılan açıklamaya göre İsrail'le ticaret tamamen durduruldu. ABD'nin New York Times gazetesi de bugün konuyla alakalı olarak "Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor" başlıklı bir haber yayımladı. 

Gazze savaşının uzamasıyla ABD, Birleşik Krallık ve Almanya gibi Tel Aviv yönetimine yakın ülkelerin dahi en azından söylemsel olarak araya mesafe koymaya çalıştığı vurgulandı.

Ankara'nın ticaretin sürdürülmesi için Gazze'de kalıcı ateşkes sağlanmasını ve bölgeye insani yardım ulaştırılmasını şart koştuğu hatırlatıldı. 

Diğer yandan İsrail'in uluslararası toplumun tüm uyarılarına rağmen Refah'a operasyon yapma sinyali verdiği de anımsatıldı. 

Ankara'nın geçen yıl İsrail'e 5,4 milyar dolarlık ihracat yaparken ithalat rakamının yalnızca 1,64 milyar dolar olmasına işaret edilerek Türkiye'nin bu ticarette kârlı olduğu belirtildi. 

İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için 2022'de adımlar atıldığı ancak bu umudun savaşla birlikte söndüğü yorumu yapıldı. 

Amerika kıtasına da bakılan haberde, Bolivya ve Belize'nin ardından Kolombiya'nın da İsrail'le diplomatik ilişkilerin kesileceğini duyurduğu ifade edildi. Şili ve Honduras'ın İsrail'deki büyükelçilerini geri çağırdığı hatırlatılırken Ürdün ve Bahreyn gibi Arap ülkelerinin de benzer adımlar attığının altı çizildi.  

Avrupa'daysa İspanya ve İrlanda gibi ülkeler, Filistin devletinin tanınması için çabalıyor.

Hamas'ın 7 Ekim'de düzenlediği ve 1200 kişinin öldüğü açıklanan Aksa Tufanı operasyonunun ardından patlak veren Gazze savaşında İsrail'in öldürdüğü kişi sayısı 34 bini aştı. Ölenlerin çoğu kadın veya çocuk.

Diğer yandan ateşkes için de görüşmeler sürüyor. Mısır medyası, Gazze Şeridi'nde ateşkes görüşmeleri için yola çıkan Hamas heyetinin başkent Kahire'ye ulaştığını bugün duyurdu.

Kahire el-İhbariye televizyon kanalı, Mısır güvenlik heyetinin birçok anlaşmazlık noktasında uzlaşma formülüne ulaştığını bildirdi.

Hamas Hareketi dün akşam yaptığı açıklamada, kendilerinden bir heyetin İsrail'le dolaylı görüşmelerin tamamlanması amacıyla cumartesi Kahire'ye gideceğini duyurmuştu.

Yine el-İhbariye televizyon kanalı, geçen pazartesi Hamas heyetinin görüşmelerin ardından Kahire'den ayrıldığını, Mısır'ın sunmuş olduğu ateşkes teklifini görüştükten sonra yazılı olarak iletmek üzere yeniden döneceğini ifade etmişti.
 

Independent Türkçe


Washington ile Tahran arasındaki yeni gizli görüşmeler Gazze'yi de kapsıyor mu?

Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
TT

Washington ile Tahran arasındaki yeni gizli görüşmeler Gazze'yi de kapsıyor mu?

Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)

Hüda Rauf

“Tahran Washington'u iki devletli çözümün yeniden canlandırılması için İsrail'e baskı yapmaya ikna edebilir mi?”

Bu dönemde, birçok haber İran ile ABD arasındaki doğrudan gizli görüşmelere ilişkin bilgiler paylaşıyor. Bu aralarındaki ikinci görüşme, ilki, Mayıs 2023'te Gazze Savaşı'ndan önce gerçekleşmişti. Şimdi ise İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı sırasında ve İran ile İsrail arasındaki doğrudan askeri çatışma turunun ardından gerçekleşiyor.

Görüşmelerin Umman'daki birinci turunda, İran'ın uranyumu zenginleştirme faaliyetlerinde yüzde 60 oranını geçmemeyi, 5 İran-Amerikan vatandaşını serbest bırakmayı ve karşılığında dondurulan paralarının bir kısmını almayı kabul ettiği geçici anlaşmaya varılmıştı. Aynı şekilde Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller vermişti.

Bu görüşmelerin aynı yılın Ekim ayında tamamlanması gerekiyordu, ancak Aksa Tufanı operasyonu ve İsrail'in bu operasyona bugüne kadar devam eden tepkisi sonrasında görüşmeler durdu.

Ocak 2024'te Kızıldeniz'de Husi saldırılarının başlaması ve Washington'un Tahran'dan saldırıların durdurulması talebinin ardından, iki taraf arasındaki iletişim yeniden başladı.

Şimdi Washington ile Tahran arasında doğrudan görüşmelere ilişkin paylaşılanlar ise daha büyük önem taşıyor, zira her zamanki gibi doğrudan ve gizli, ayrıca İsrail ile İran'ın birbirlerine yönelik karşılıklı saldırılarının ardından geldi ve aynı zamanda İran'ın nükleer dosyasını da ele alıyor.

Yani açıklanmamış görüşmelerle karşı karşıyayız ama bunlar İran'ın askeri gücünü gösterme, İran ile İsrail arasındaki angajman kurallarını değiştirme, yeni değişkenler gölgesinde her ikisinin caydırıcılık kapasitesini inşa etme, aralarındaki olası gerçek askeri operasyonları ve beklenen Amerikan ve Batı tepkisini simüle etmeye çalışma bağlamında geliyor.

Bu bağlam ışığında, görüşmelerin ve tartışılan dosyaların konularının Kızıldeniz'deki Husi saldırıları, İran'a bağlı milislerin rolü, Amerikan üslerinin hedef alınması veya İsrail'e saldırılarda bulunma, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun son raporuna göre İran'ın belirsizliğini koruyan nükleer kapasitesi gibi konuların yer alması beklenebilir. Dahası, bilhassa Kurum’un Direktörünün önümüzdeki günlerde Tahran'a yapacağı ziyaret, bir tür anlaşmanın gerçekleşeceği ve Direktörün de bunu açıklayacağı anlamına geliyor.

Ancak burada şunu da belirtmeden geçemeyiz; Tahran, Viyana görüşmelerinin Eylül 2021'de sona ermesinden bu yana nükleer belirsizlik politikası izleyerek, müfettiş sayısını azalttı ve uranyum zenginleştirme oranını yüzde 60’a yükseltti. Dahası, uluslararası toplumun İsrail'in Gazze'deki savaşı ile meşgul olduğu bir dönemde bu oranı daha da yükseltti. Dolayısıyla 2015’te imzalanan nükleer anlaşmasına göre İran'a yönelik kısıtlamaların 2025 yılında sona ermesinin planlandığı göz önüne alındığında, İran'ın nükleer kapasitesi konusunda eski anlaşmanın hiçbir işe yaramadığı, Tahran'ın statüsüne ilişkin yeni bir nükleer ve bölgesel gerçeklikle karşı karşıya bulunuyoruz.

Buradaki soru şu; Bilhassa Körfez ülkeleri ve Mısır gibi Arap ülkeleri; Gazze'deki durumun karmaşıklığından, Husilerin Kızıldeniz'deki saldırılarından ve deniz güvenliğinin bozulmasından asıl etkilenen ülkeler iken, İran ile ABD arasında geçici de olsa bir anlaşmaya varılmadan önce, Körfez ülkeleri gibi ilgili bölgesel taraflar varılan sonuçlara neden dahil edilmiyorlar?

Washington, gerilimleri yatıştırmak istiyorsa bölge ülkelerini dinledi mi? Washington ile Tahran arasındaki görüşmelerin gündeminde İsrail'e ateşkesi kabul etmesi ve uygulaması için baskı yapmak var mı? Tahran Washington'u iki devletli çözümün yeniden canlandırılması için İsrail'e baskı yapmaya ikna edebilir mi?

Yoksa aralarındaki görüşmeler ABD'nin, Tahran'ın yeni nükleer gücünü tanıması ve İran ile İsrail arasındaki ilişkinin kırmızı çizgilerinin belirlenmesi, İran'ın fonlarının bir kısmının serbest bırakılması, böylece Tahran’ın ABD seçim sezonunda sakin kalması ile mi sınırlı kalacak?

Bütün bu sorular, Joe Biden yönetiminin İran ile ilişkileri yönetme konusunda süregelen başarısızlığını ve İran’ın eylemlerine boyun eğdiğini, İran ile başa çıkmakta bölgesel güvenlik pahasına, İran ile tam bir ateşkesin aksine daha başarılı olan havuç ve sopa politikasını baltaladığını gösteriyor.

Bölge, Biden'ın vaat ettiği gibi daha kapsamlı ve daha geniş bir anlaşma vaatlerinin uygulanması yerine yalnızca İran, İsrail ve Washington arasındaki ilişkileri yönetmeye yönelik geçici, taktiksel anlaşmalarla karşı karşıya kaldı.

Bu nedenle bölge ülkeleri askeri ve güvenlik kapasitelerini geliştirmeye devam etmeli, çeşitli uluslararası güçlerle ittifaklarını çeşitlendirmeli ve yalnızca Amerikalı ortağa güvenmemeliler. Öte yandan Washington ile İran arasında doğrudan görüşmelerin yapılması, İran'ın Rusya ve Çin ile ilişkilerinin yetersiz olduğunu ve İran'a Washington ile iletişim kurmak konusunda isteksiz olmasını sağlayacak bir ekonomik getiri sağlamadığını açıkça ortaya koyuyor. Zira Washington ile iletişim kurmak, İran'ın arzuladığı bir hedef olarak kalacak ve Tahran, kendisi ile Washington arasındaki belirli ve hesaplanmış kurallara göre hareket etmeye devam edecek, bu kurallardan sapmayacaktır.


İsrailli yetkili: Esir değişimine karşılık Gazze savaşını bitirmeyeceğiz ve Refah'a gireceğiz

İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
TT

İsrailli yetkili: Esir değişimine karşılık Gazze savaşını bitirmeyeceğiz ve Refah'a gireceğiz

İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre rehinelerin serbest bırakılması konusunda devam eden görüşmelere yakın İsrailli bir yetkili, Arap medyasında yer alan “ABD'nin, üç aşamalı ateşkes anlaşmasının ardından İsrail'in Gazze'den tüm güçlerini çekmesini garanti ettiği” haberlerini yalanladı.

Times of Israel'in internet sitesinde yer alan habere göre ismi açıklanmayan yetkili, "Bu haberlerin aksine, İsrail, rehinelerimizi serbest bırakma anlaşmasının bir parçası olarak hiçbir koşulda savaşı sona erdirmeyi kabul etmeyecektir" dedi.

İsrailli yetkili; "Siyasi düzeyde kararlaştırıldığı gibi, rehinelerimizin serbest bırakılmasına izin verilmesi için geçici bir süre verilmiş olsun ya da olmasın, ordu Refah'a girecek ve orada kalan Hamas tugaylarını yok edecek" ifadelerini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, İsrail'in sivilleri korumaya yönelik bir plan sunmadığını söyleyerek, İsrail'in Refah şehrine büyük çaplı bir saldırı düzenlemesine karşı bir kez daha uyarıda bulundu.

Blinken, Arizona'daki McCain Enstitüsü'nün Sedona Forumu'nda “Böyle bir planın yokluğunda Refah'ta geniş bir askeri operasyonu destekleyemeyiz. Çünkü vereceği zarar kabul edilebilirliğin çok üzerindedir” şeklinde konuştu.


Moskova: NATO tatbikatları Rusya ile olası bir çatışmaya hazır olunduğunu gösteriyor

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)
TT

Moskova: NATO tatbikatları Rusya ile olası bir çatışmaya hazır olunduğunu gösteriyor

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova bugün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Rusya sınırları yakınında dört aydır sürdürdüğü askeri tatbikatların, ittifakın Rusya ile olası bir çatışmaya hazırlandığının kanıtı olduğunu söyledi.

Zaharova, NATO'nun ‘Rusya'nın üye ülkelere yönelik siber saldırılara karıştığı’ yönündeki suçlamalarını reddederek, bunun dikkatleri NATO faaliyetlerinden başka yöne çekmeyi amaçlayan bir ‘dezenformasyon’ olduğunu belirtti.

Açıklamasında, Ukrayna'yı silah, istihbarat ve finansmanla destekleyerek Rusya'ya karşı çeşitli şekillerde savaş yürütenin NATO olduğunu belirten Zaharova, “Soğuk Savaş'tan bu yana en büyük NATO tatbikatı şu anda Rusya'nın sınırları yakınında gerçekleşiyor. NATO’nun Rusya'ya karşı eylemleri hibrid ve konvansiyonel silahlar da dahil olmak üzere tüm araçlar kullanılarak prova ediliyor. NATO'nun bizimle olası bir çatışmaya ciddi şekilde hazırlandığını kabul etmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerde düşmanlık, Rusya'nın 2022'de Ukrayna'ya saldırmasının ardından son yılların en yüksek seviyesine yükseldi.

Ocak ayında tatbikatların başladığını duyuran NATO, 90 bin askerin katılacağı tatbikatların, bir çatışma çıkması halinde ABD kuvvetlerinin Rusya sınırındaki ülkelerde ve ittifakın doğu kanadında Avrupalı müttefiklerini nasıl destekleyeceği konusunda eğiteceğini belirtti.

Rusya o dönemde tatbikatların NATO'nun Soğuk Savaş taktiklerine ‘geri dönüşü olmayan bir dönüşü’ temsil ettiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Soğuk Savaş'tan beri NATO'nun en büyük tatbikatı olan söz konusu tatbikatların Mayıs ayında sona ermesi bekleniyor.


Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu Türkiye'de hayatını kaybetti

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)
TT

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu Türkiye'de hayatını kaybetti

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu Muhammed Abdülfettah el Burhan, Başkent Ankara'daki Bilkent hastanesinde yaklaşık iki ay yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu, 7 Mart akşamı başkent Ankara'da motosikletiyle seyir halindeyken meydana gelen trafik kazasında yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Al-Burhan'ın oğlunun cuma gecesi hayatını kaybettiği açıklandı.


ABD, Katar'a baskıyı artırıyor: "Ateşkesi kabul etmezse Hamas'ı ülkeden çıkarın"

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın olmak üzere en az 34 bin 622 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın olmak üzere en az 34 bin 622 Filistinli öldürüldü (AFP)
TT

ABD, Katar'a baskıyı artırıyor: "Ateşkesi kabul etmezse Hamas'ı ülkeden çıkarın"

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın olmak üzere en az 34 bin 622 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın olmak üzere en az 34 bin 622 Filistinli öldürüldü (AFP)

ABD'nin, Katar'a yönelik baskıyı artırarak ateşkesi reddetmesi halinde Hamas liderlerini ülkeden atmasını istediği öne sürüldü.

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen Amerikalı yetkililer, ülkenin önde gelen gazetelerinden Washington Post'a (WP), ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın bu mesajı Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdulrahman bin Casim es-Sani'ye geçen ay ilettiğini söyledi.

Katar'daki ateşkes görüşmelerinde yer alan ve adlarının gizli tutulmasını isteyen üç diplomat, Katarlı yetkililerin, başkent Doha'da yaşayan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ve diğer Hamas liderlerine "ülkeyi terk etmeleri durumunda kalacak başka yer bulmaları için plan yapmalarını söylediğini" belirtti.

ABD'li yetkili, Katar'a baskı yapılmasının verimli bir strateji olmadığını savunarak, "Doha'da Hamas'a baskı uygulamak etkisiz kalıyor. Sorun, kararları verenlerin Gazze'de olması ve siyasi büroyu umursamamaları" dedi. 

1995-1998'de görev yapan ABD'nin eski Katar Büyükelçisi Patrick Theros da Hamas'ın Katar'dan atılmasının hata olacağını savunarak, böyle bir hamlenin "Beyaz Saray için kabus yaratabileceğini" söyledi.

Diğer yandan İsrailli haber sitesi Times of Israel, Doha yönetiminin Washington'ın talebini kabul edebileceğini savundu. 

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, Hamas'ın masadaki son ateşkes teklifini reddetmesi durumunda ABD'nin, örgüt liderlerinin ülkeden çıkarılması için Katar'a resmi talepte bulunabileceğini belirtti. Kaynak, Katar'ın böyle bir talebe hazırlandığını ve buna olumlu yanıt verebileceğini öne sürdü.

Haniye, dünkü açıklamasında Hamas yetkililerinin hafta sonu Mısır'ın başkenti Kahire'ye gidip anlaşmayı inceleyeceklerini söylemişti. 

24 Kasım'da sağlanan ve bir hafta süren ateşkeste 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakılmıştı. İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) verilerine göre Hamas'ın elinde halen yaklaşık 130 rehine var. İsrail ordusu, bunlardan 34'ünün öldüğünü doğrulamıştı.

Independent Türkçe


İsrailli insan hakları kuruluşları hükümeti Gazze Şeridi'ne yardım konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçluyor

Gazze'de su birikintisinin kenarında çöplerin arasında yürüyen Filistinli (AFP)
Gazze'de su birikintisinin kenarında çöplerin arasında yürüyen Filistinli (AFP)
TT

İsrailli insan hakları kuruluşları hükümeti Gazze Şeridi'ne yardım konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçluyor

Gazze'de su birikintisinin kenarında çöplerin arasında yürüyen Filistinli (AFP)
Gazze'de su birikintisinin kenarında çöplerin arasında yürüyen Filistinli (AFP)

Gazze Şeridi'ne yönelik yardım kısıtlamaları nedeniyle hükümete dava açan beş İsrailli insan hakları kuruluşu dün (Cuma) yaptıkları açıklamada, hükümetin bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirdiğine dair ısrarının ‘mantıksız’ olduğunu belirtti.

Gisha ve diğer dört İsrailli insan hakları kuruluşu, Yüksek Mahkeme'ye başvurarak hükümetin, Birleşmiş Milletler'in (BM) kıtlık uyarısında bulunduğu Gazze Şeridi'ne yardımların ulaştırılmasını arttırmak için ne gibi önlemler aldığını açıklamasını talep etti.

Geçen ay yapılan ilk duruşmanın ardından mahkeme, yarın (Pazar) yapılması planlanan yeni duruşma öncesinde hükümetten sorulara yanıt vermesini istedi.

Bu hafta mahkemeye sunulan yanıtlarda İsrail hükümeti, insani yardım erişimini kolaylaştırmak için şimdiye kadar alınan önlemlerin yükümlülüklerini aştığını vurguladı.

Gisha tarafından dün yayınlanan ortak bir bildiride şu ifadeler yer aldı: “Gazzelilerin ne kadar yardıma ihtiyacı olduğu konusunda hiçbir fikri olmadığını itiraf edenlerin, yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, hatta aştıklarını iddia etmeleri mantıksızdır.”

Bildirinin devamında, Gazze Şeridi'ndeki malzeme sıkıntısının ‘hükümetin, yükümlülüklerini ne gereken miktarda ne de gereken hızda yerine getirmediğini’ gösterdiği ifade edildi.

Uluslararası yardım kuruluşları uzun süredir Gazze Şeridi'ndeki ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırılmasının önündeki engellerden şikâyet ediyor.

Ancak İsrail hükümeti, Gazze Şeridi'ne yardım girişini engellemediğini savunuyor ve malzeme sıkıntısının yardım kuruluşlarının yetersiz dağıtımından kaynaklandığını söylüyor.

İsrail ordusuna bağlı Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi (COGAT) dün yaptığı açıklamada, nisan ayında ‘Gazze Şeridi'ne giren insani yardım miktarında önemli bir artış’ olduğunu duyurdu.

X platformu üzerinden yapılan açıklamada, geçtiğimiz ay toplamda 6 bin tır dolusu gıda, su, tıbbi malzeme ve çadırın Gazze Şeridi'ne geçtiği belirtildi. Açıklamanın devamında “Gazze Şeridi'ne girebilecek yardım miktarının bir sınırı yok ve nisan ayı bunu kanıtladı” ifadesi yer aldı.

Süregelen engellerden şikâyet eden BM kuruluşları için ise durum böyle değil.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) bu hafta yaptığı açıklamada, İsrail makamlarının nisan ayında Gazze Şeridi'nin kuzeyine yönelik 94 yardım misyonundan sadece 52'sine kolaylık sağladığını, dörtte birinden fazlasının engellendiğini ve yüzde 10'unun reddedildiğini, diğerlerinin ise lojistik kısıtlamalar nedeniyle iptal edildiğini belirtti.


Rus birlikleri Nijer'deki ABD üssüne girdi

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen hafta Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında (AP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen hafta Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında (AP)
TT

Rus birlikleri Nijer'deki ABD üssüne girdi

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen hafta Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında (AP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen hafta Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında (AP)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Nijer'in başkenti Niamey'de konuşlandıkları askeri üsse giren Rus askerlerinin ABD askerlerine yönelik bir tehdit oluşturmadığını bildirdi. Austin dün (cuma) düzenlediği basın toplantısında, “Ruslar ayrı bir yerleşkede bulunuyorlar. ABD birliklerine ya da ekipmanlarına erişimleri yok” ifadelerini kullandı.

Austin, Avustralyalı ve Japon mevkidaşları ile Honolulu, Hawaii'de gerçekleştirdiği üçlü toplantının ardından açıklamalarda bulundu. ABD'li yetkililere göre Nijer'den ‘profesyonel ve sorumlu’ bir şekilde çekilmeye hazırlanan Austin, “Ben her zaman birliklerimizin güvenliği ve korunmasına odaklanırım. Ancak şu anda burada birliklerimizin korunması açısından büyük bir sorun görmüyorum” şeklinde konuştu.

Rus ordusunun Niamey'deki askeri üsse girme hamlesi, Ukrayna'daki çatışma zemininde iki ülke arasındaki askeri ve diplomatik rekabetin arttığı bir dönemde Amerikan ve Rus askerlerini birbirlerine çok yaklaştırıyor.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Nijer'i yöneten subaylar, geçen yıl yaptıkları askeri darbenin ardından, ABD'den Sahel'deki militan gruplara karşı savaşa katılan yaklaşık bin askerini geri çekmesini istedi.


Türkiye'nin İsrail'le ticareti durdurması dünya basınında nasıl yankılandı?

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere en az 34 bin 596 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere en az 34 bin 596 Filistinli öldürüldü (AFP)
TT

Türkiye'nin İsrail'le ticareti durdurması dünya basınında nasıl yankılandı?

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere en az 34 bin 596 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere en az 34 bin 596 Filistinli öldürüldü (AFP)

Dünya basını, Türkiye'nin Gazze savaşı nedeniyle İsrail'le ticareti tamamen durdurmasını yakından takip etti.

Ticaret Bakanlığı'ndan dün yapılan açıklamaya göre İsrail'le ticaret tamamen durduruldu.

Bakanlık, geçen ay da 54 ürün grubunun İsrail'e satışına kısıtlama getirmişti.

BBC: "İlişkiler tekrar kötüleşebilir"

Birleşik Krallık'ın (BK) kamu yayıncısı BBC'nin analizinde, Türkiye ve İsrail arasında geçen yıl toplamda yaklaşık 7 milyar dolar değerinde ticaret yapıldığı hatırlatıldı. 

Haberde, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın, yasak kararının ardından yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı "diktatör gibi davranmakla" suçladığına işaret edildi.

Analizde, İsrail ve Türkiye'nin 7 Ekim saldırısının ardından karşılıklı olarak diplomatları geri çektiği hatırlatılarak, ticaret yasağı hamlesiyle ilişkilerin tekrar kötüleşebileceği savunuldu.

FT: "Erdoğan ciddi baskı altında"

BK'nin önde gelen gazetelerinden Financial Times (FT), Ankara'nın Gazze'ye yardım girişini sağlamak için Tel Aviv'e baskı uygulamak amacıyla böyle bir adım attığını yazdı.

Analizde, "Erdoğan'ın marttaki yerel seçimlerde aldığı büyük yenilgiden sonra İsrail'e karşı kısıtlamaları artırması için ülke içinde ciddi baskıyla karşı karşıya kaldığı" değerlendirmesi yapıldı.

Seçim kampanyalarında birçok adayın da "Erdoğan hükümetinin Gazze'deki savaşta İsrail'e karşı yeterli adımları atmadığı" eleştirisini dile getirdiği belirtildi. 

The Economist: "Erdoğan, muhafazakar seçmenden tepki topluyordu"

Londra merkezli The Economist dergisi, "Erdoğan, İslamcıların meydan okumasıyla karşı karşıya" başlıklı haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" yorumunu paylaştı. 

Times of Israel: "Etkili hamle"

İsrailli haber sitesi Times of Israel, Türkiye'nin ticaret yasağı kararını "Kudüs'e karşı çok etkili bir hamle" diye niteledi.

Analizde, yerel seçimlerde Yeniden Refah Partisi'nin (YRP) Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AK Parti) karşı yürüttüğü kampanyayla öne çıktığına dikkat çekilerek, YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan'ın "Size biz kaybettirmiyoruz, size İsrail'le ticaret kaybettiriyor" dediği hatırlatıldı.

AP: "Hükümet çifte standart uygulamakla eleştiriliyor"

ABD merkezli haber ajansı AP'nin haberinde, Erdoğan'ın ticareti durdurması için halktan baskı gördüğüne işaret edilerek "Hükümet, ticari ilişkileri sürdürürken İsrail'e karşı ağır suçlamalarda bulunarak çifte standart uyguladığı gerekçesiyle eleştiriliyordu" dendi. 

Palestine Chronicle: "Türkiye, Gazze'deki soykırıma karşı harekete geçti"

Filistin'le ilgili haberler yayımlayan ABD merkezli Palestine Chronicle'ın analizinde, Gazze savaşı nedeniyle zarar gören İsrail-Türkiye ilişkilerinin "bir darbe daha alacağı" yazıldı.

Haberde "Türkiye, Gazze'deki soykırıma karşı harekete geçerek ticareti durdurdu" ifadeleri kullanıldı.

Wafa: "Soykırım nedeniyle ticaret askıya alındı"

Batı Şeria'daki Filistin Ulusal Yönetimi'nin haber ajansı Wafa, Türkiye'nin ticareti durdurma kararını "Türkiye, Gazze'deki soykırım nedeniyle İsrail ile ticareti askıya aldı" başlığıyla paylaştı.

Independent Türkçe


Amerika'da öğrenci protestoları tırmanıyor: Princeton öğrencileri açlık grevine başlıyor

ABD'deki birçok üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık olundu ve gösteriler polisle çatışmalara yol açtı (AFP)
ABD'deki birçok üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık olundu ve gösteriler polisle çatışmalara yol açtı (AFP)
TT

Amerika'da öğrenci protestoları tırmanıyor: Princeton öğrencileri açlık grevine başlıyor

ABD'deki birçok üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık olundu ve gösteriler polisle çatışmalara yol açtı (AFP)
ABD'deki birçok üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık olundu ve gösteriler polisle çatışmalara yol açtı (AFP)

Amerikan NBC News kanalı dün (Cuma) ABD'nin en büyük üniversitelerinden biri olan New Jersey'deki Princeton Üniversitesi öğrencilerinin, Gazze Şeridi'ndeki İsrail savaşını protesto için açlık grevine başladıklarını bildirdi.

ABD, geçtiğimiz iki hafta boyunca ülke genelinde 150'den fazla kolej ve üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık oldu.

Protestolara katılan onlarca Columbia Üniversitesi öğrencisinin tutuklandığı son on beş gün boyunca, ülke çapındaki kolej ve üniversitelerde meydana gelen gösterilere güvenlik güçleri müdahalede bulundu.

Üniversite kampüslerinde onlarca yıldır benzeri görülmemiş bir şekilde öğrenci ve öğretim üyelerinin gerçekleştirdiği protestolar, 2.000'den fazla kişinin tutuklanmasına yol açtı.

Polis, Üniversite yönetiminin talebi üzerine 80'den fazla üniversite kampüsünde gösterilere müdahale ederek kalabalığı dağıttı.