Gazze'de doğum oranları yükseliyor

Filistin’in Gazze bölgesinde 2021'de yaklaşık çeyrek milyon bebek doğdu

Gazze’de günde yaklaşık 150 doğum kaydediliyor (Independent Arabia / Meryem Ebu Dukka)
Gazze’de günde yaklaşık 150 doğum kaydediliyor (Independent Arabia / Meryem Ebu Dukka)
TT

Gazze'de doğum oranları yükseliyor

Gazze’de günde yaklaşık 150 doğum kaydediliyor (Independent Arabia / Meryem Ebu Dukka)
Gazze’de günde yaklaşık 150 doğum kaydediliyor (Independent Arabia / Meryem Ebu Dukka)

İzzeddin Ebu Ayşe
Hükümet kurumlarının yaklaşık çeyrek milyon bebeğin hayata gözlerini açtığı 2021 yılı verilerine bakıldığında Gazze Şeridi'nde yeni doğan bebek sayısında bir artış kaydediliyor. Ailelerini geçindirecek her türlü iş fırsatı peşinde koşan Gazze halkının yaşadığı trajik gerçek ışığında nüfus ise hızla artıyor.
Gazze İçişleri Bakanlığı Medeni Durum Dairesi tarafından yayınlanan yıllık istatistiklere bakıldığında yaklaşık Gazze Şeridi'nin nüfusu 2021 yılı sonunda 2020'ye göre yaklaşık çeyrek milyon artışla 2 milyon 313 bin 747'ye ulaştı. Bu insanlar, 356 bin km'yi geçmeyen bir alanda yaşıyor.

En yüksek nüfus yoğunluğu
Gazze Şeridi, coğrafi alan ile nüfus yoğunluğu karşılaştırıldığında dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden sayılıyor. Demografi uzmanları, Filistin’in Gazze bölgesinde kaydedilen doğumlardaki artışın malzeme ve dar alan sıkıntısı ışığında 10 yıl sonra demografik bir felakete işaret ettiğine inanıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) ise Gazze'ye dair son raporunda, su gibi hayati kaynakların kıtlığı, aynı zamanda yaşam ve doğa koşullarındaki bozulmayı durdurmayı sağlayacak pratik çözüm fırsatlarının yokluğu ışığında şeridin 2020 yılı sonunda yaşama elverişsiz bir afet bölgesi haline geldiğine dikkat çekiyor.
Filistin İstatistik Kurumu verilerine bakıldığında ise Gazze nüfusunun yüzde 49'unu çocuklar oluşturuyor. 300 bini 4 yaş altı olmak üzere 18 yaşın altında yaklaşık 950 bin çocuk bulunuyor.
Filistin Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmeti Departmanı, 2021’de son 10 yılın en yüksek doğum oranlarının kaydedildiğini, ardından ise yaklaşık 60 bin çocuğun doğduğu 2018 yılının geldiğini açıkladı.
2019'un ilk çeyreğindeki nüfus sayımında 18 yaşın altında yaklaşık 900 bin çocuk olduğu kaydedilmiş, bunların yüzde 5,5'inin ücretli veya ücretsiz şekillerde istihdam edildiği belirlenmişti. 2011 yılında yüzde 27 olduğu kaydedilen yoksul çocuk oranı 2019'da ise yüzde 31'e yükseldi. Gazze’deki yoksul çocuk sayısı 645 bine, yani yüzde 53’e ulaştı.

Ayda 4 bin 500 doğum
Sağlık Veri Sistemi Birimi Müdürü Hani el-Vahidi, Gazze’de ayda ortalama 4 bin 500 doğum kaydedildiğini söylüyor. Bu doğumlardan yüzde 51,3’ünde erkek çocuk, yüzde 48,3’ünde ise kız çocukların dünyaya geldiğini de ekliyor.
Vahidi, Gazze şehrinde çok sayıda çocuk hastanesi bulunduğunu, diğer illerde ise özel hastanelerin bulunmadığını belirtiyor. Gazze'deki Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmeti sağlayıcılarıyla birlikte, ilaç sıkıntısı kaydedilse de yeni doğan bebeklere makul düzeyde bakım sağlıyor.
Bir yaşın altındaki çocuklarda bin doğumda yaklaşık 10,7 oranında can kaybı yaşanıyor. İsrail'de kaydedilene de yakın olduğu bilinen bu oran, komşu ülkelerle karşılaştırıldığında kabul edilebilir seviyede.
Vahidi, Gazze’de doğum yapanlarda en küçük yaşın 15 olduğunu, bu grubun yüzde 3’ünün tehlikeli gebelik geçirdiğini, en yüksek doğum oranının 25 ila 33,7 yaş aralığındaki kadınlarda görüldüğünü söylüyor. Doğum yapanlardan yüzde 94’ünün ev hanımı olduğunu, yenidoğan babalarından yüzde 50’sinin ise iş sahibi olduğunu da ekliyor.

Erken evlilik ve iş imkanları eksikliği
Doğum sayısındaki yoğun artışı erken evliliğe ve ebeveynler için iş fırsatlarının yokluğuna bağlayan sosyal hizmet uzmanı Arub Cumle, Filistinlilerin nüfustaki artışın İsraillileri sıkıntıya soktuğunu düşündüklerini, bir de dini hususları baz aldıklarını belirtiyor. Aile reislerinin ise çocuk yetiştirmedeki zorlukları ve maddi meseleleri göz ardı ettiklerini söylüyor.
Aynı zamanda Gazze Şeridi sakinlerinin zorlu koşullar altındaki psikolojik durumlarının ve iş fırsatları yokluğundan kaynaklanan boşluğun doğum oranlarındaki yükselişe sebebiyet verdiğini de ekliyor.
Son istatistiklere göre Gazze Şeridi'nde yaklaşık yüzde 85 oranında işsizlik kaydedilirken bunlardan çoğunun evli ve aile sahibi olduğu anlaşılıyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Vahidi “Sağlık Bakanlığı, uluslararası kuruluşlarla işbirliği içerisinde annelere doğum düzeni konusunda bilinçlendirme kampanyaları, muayeneler ve doğum kontrol hapları sağlıyor. Ancak İsrail'in Gazze Şeridi’ne uyguladığı giriş yasakları nedeniyle aile planlamasına katkı sağlayan ilaçlarda kıtlık kaydediliyor. Yasaklı ürünler arasında prezervatifler de yer alıyor” dedi.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Gazze Direktörü Usame Ebu Ayda, doğum sağlığı konusuna oldukça önem verdiklerini, anne ölümlerini azaltmak, doğum sağlığı ve aile planlaması konusunda farkındalık sağlamak için Sağlık Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yürüttüklerini söylüyor.
Reşit olmayanların evliliği konusu üzerine durulması gerektiğini vurgulayan Ebu Ayda, Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile diğer kurumların katkılarıyla bu yönde eğitimin ve hukuki yaşın yükseltilmesinin gerekli olduğunu da ekliyor.
2019 yılında 693 bin 323 olan Gazze nüfusu 2020 yılında 713 bin 621’e yükseldi. 2021 yılında 734 bin 547’ye ulaşan bölge nüfusunun bu yıl sonunda 756 bini aşması tahmin ediliyor.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.