Yolları ve sonları birbirine benzeyen iki DEAŞ lideri: Bağdadi ve Kureyşi

Yolları ve sonları birbirine benzeyen iki DEAŞ lideri: Bağdadi ve Kureyşi
TT

Yolları ve sonları birbirine benzeyen iki DEAŞ lideri: Bağdadi ve Kureyşi

Yolları ve sonları birbirine benzeyen iki DEAŞ lideri: Bağdadi ve Kureyşi

Terör örgütü DEAŞ hücrelerinin Suriye ve Irak’taki etkinliğinin arttığına dair işaretlerin gölgesinde Washington, ABD Özel Kuvvetlerinin dün Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib kentinde düzenlediği operasyonda DEAŞ lideri Ebu İbrahim el-Kureyşi’yi öldürmesiyle örgüte yeni bir güçlü darbe indirdi.
Gerçek ismi Emir Abdurrahman el-Mevla olan Kureyşi, ABD’lilerin aktardığına göre, sınır noktasındaki Atma beldesinde bomba patlatarak kendisini öldürdü. Helikopterlerle bölgeye iniş yaptıktan sonra Kureyşi’nin gizlendiği yere ulaşan ABD askerleri, ondan teslim olmasını istedi. Kureyşi teslim ol çağrısına, kendisini ve ailesini öldüren bombayı patlatarak yanıt verdi. Kureyşi’nin selefi Ebubekir el-Bağdadi de iki yıl önce aynı şekilde İdlib’in başka bir bölgesinde öldürüldü. Amerikalıların söylediğine göre, gizlendiği yer ABD Özel Kuvvetler tarafından sarılan Bağdadi de bomba patlatarak kendini öldürdü. İki operasyonun uygulanma şekli ve hedef alınan iki ismin akıbeti birbirine benziyor.

Bağdadi, örgüt faaliyetlerini yeniden aktifleştirdi
Benzerlikler bununla da bitmiyor. Ebubekir el-Bağdadi selefi Ebu Ömer el-Bağdadi’nin öldürülmesinin ardından 2010’da DEAŞ liderliğini üstlendiğinde örgüt o dönem halen sözde ‘Irak İslam Devleti’ ismiyle biliniyordu. O dönemde terör örgütü ABD ve Irak güçlerinin yanı sıra Iraklılara yönelik acımasız uygulamaları sonucu kendisine karşı ayaklanan ve görüşlerine katılmayan Sünni silahlı grupların son yıllardaki saldırılarıyla büyük sarsıntılar yaşıyordu. Fakat terörist başı Ebubekir el-Bağdadi 2011 yılında Beşşar Esed rejimine karşı başlayan halk devriminin ardından Suriye’de yaşanan kaostan büyük ölçüde faydalanarak çok geçmeden örgüt faaliyetlerini yeniden aktifleştirdi. Bağdadi hızlı bir şekilde ‘Irak İslam Devleti’ni çöküşten kurtarmayı başardı, birkaç yıl içinde Irak'taki bir dizi büyük Sünni kentin kontrolünü ele geçirdi, ardından komşu Suriye'ye doğru genişledi ve 2014'te iki ülkenin topraklarında geniş bir alan üzerine sözde ‘devlet’ kurulduğunu ilan etti.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, DEAŞ’ın yükselişine öncülük eden Bağdadi, eski örgütü El Kaide’ye rakip olarak çeşitli ülkelerde ‘temsilcilikler’ veya şubeler açarak dünyaya açılmaya başladı. Fakat Bağdadi sadece DEAŞ’ın yükselişine değil aynı zamanda çöküşüne de tanıklık etti. Bağdadi’nin Irak’taki ‘Devlet’i 2017 yılında çöktü. Ardından 2019’da Suriye’deki ‘Devlet’i ortadan kaldırıldı. ABD Özel Kuvvetleri’nin aynı yılın Ekim ayında İdlib’de düzenlediği operasyonla da Bağdadi ortadan kaldırıldı.

Kureyşi’ye kalan miras: Çökmüş bir örgüt
Selefi Bağdadi’den Kureyşi’ye çökmüş bir örgüt miras kaldı. Fakat son günlerde Irak’ın Diyala kentindeki saldırılar, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke kentinde yaşananlar (Sanayi Hapishanesi’ndeki yüzlerce tutukluyu kurtarma girişimi) ve Suriye çölündeki bir dizi vur-kaç saldırılarında olduğu gibi örgüt hücrelerinin saldırılar düzenlemede daha cüretkâr hareket ettiğine dair göstergeler olsa da Kureyşi görünüşe göre örgütü canlandırmayı başaramadı. Kureyşi’nin örgüt hücrelerinin son günlerdeki faaliyetlerinin yönetilmesinde başat bir rol alıp almadığı veya etrafındaki güvenlik tedbirlerinden dolayı Irak ve Suriye’deki örgüt yöneticileriyle doğrudan iletişim kurmayı başarıp başaramadığı net olarak bilinmiyor. Bu soruların cevabı ne olursa olsun şu anda örgütün ‘başının kesilmesi’ DEAŞ’ın yeni liderinin, örgüt hücrelerini toparlama ve elbette örgüt saflarında Kureyşi’nin sığındığı yeri deşifre eden bir sızıntının olup olmadığından emin olmak gibi daha zor görevlerle karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor.

Amerikalıların hapishanesinde kalan ‘misafirler’
Bağdadi ve Kureyşi arasındaki başka bir benzerlik ise ikisinin Irak’ın işgali sırasında Amerikalıların hapishanesinde ‘misafir’ olması. Irak’ın Samarra kentinde doğan Bağdadi, 2004 yılında Felluce yakınlarında tutuklanarak ABD’nin Basra’daki Bucca Cezaevi’ne konuldu. Irak’ın kuzeyindeki Musul’da doğan Kureyşi, Amerikalılar tarafından Musul’da tutuklandı ve Irak güvenlik birimlerine teslim edildi. Kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
Kureyşi’nin öldürülmesi, Amerikalıların Afganistan’dan kaotik bir şekilde çekilmesi de dahil olmak üzere çeşitli sebeplerden dolayı popülaritesi azalan ABD’nin mevcut Başkanı Joe Biden için bir çeşit zafer sayılır. Ancak Biden’ın bu ‘zafer’i, iki yıldan uzun süre önce Bağdadi’yi öldürmeyi başaran selefi Donald Trump’ın zaferi ile kıyaslanamaz. Öldürülen iki isim aynı örgüte (DEAŞ) liderlik etse de Bağdadi yıllarca Amerikalıların zihninde kafa kesme görüntüleri, patlamalar ve esir alma eylemleriyle ilişkilendirildi. Çok az konuşmasıyla bilinen Kureyşi’yi ise muhtemelen sadece örgüt üzerinde araştırmalar yapanların duyduğu bir isim.
Aynı zamanda bu konuda işaret edilmesi gereken başka bir husus daha var o da Kureyşi’nin ve ondan önce de Bağdadi’nin Suriye’nin İdlib kentinde öldürülmeleri. Bu benzerlik, dikkatleri, ister DEAŞ liderleri ister Hurras ed-Din gibi El Kaide bağlantılı diğer örgütlerin liderleri olsun halen radikal örgütlere ev sahipliği yapan Suriye’nin bu kentine çevirdi. Burada dikkat çekici olan, ABD’lilerin Kureyşi ve ondan önce de Bağdadi’ye yönelik gerçekleştirdiği operasyonlarda müttefiklerinden talepte bulunmadan ikisini öldürme planını kendilerinin gerçekleştirmesidir. Eğer ABD bugün Kureyşi’nin ortadan kaldırılmasından fayda sağladıysa, büyük ihtimalle bu fayda sağlama durumu DEAŞ karşıtı olan ve İdlib’i kalesi olarak niteleyen Heyet Tahrir Şam’a (HTŞ) örgütüne de uzanacak.



Mısır ve Rusya, Sudan'da herhangi bir ‘paralel oluşuma’ karşı çıktıklarını vurguladı

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçarak Tavile’ye sığınan Sudanlılar (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçarak Tavile’ye sığınan Sudanlılar (AFP)
TT

Mısır ve Rusya, Sudan'da herhangi bir ‘paralel oluşuma’ karşı çıktıklarını vurguladı

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçarak Tavile’ye sığınan Sudanlılar (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'den kaçarak Tavile’ye sığınan Sudanlılar (AFP)

Mısır ve Rusya, Sudan'da ‘paralel oluşumlar’ kurulmasını reddettiklerini açıkladı. İki ülke, Sudan'ın batısındaki Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) kontrolüne geçmesine yol açan güvenlik gelişmelerinin ardından ‘ülkenin birliğini koruma gerekliliği’ konusunda mutabık kaldı.

Bu, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasında yapılan telefon görüşmesi sırasında geldi. Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın dün yaptığı açıklamaya göre, iki bakan ayrıca, ‘Sudan devletini ve ulusal kurumlarını koruma gerekliliği’ üzerinde durdu.

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Halaf, görüşme sırasında Abdulati'nin Sudan'ın birliği ve istikrarına Mısır'ın sarsılmaz desteğini yinelediğini söyledi. Halaf, Kahire'nin Dörtlü Mekanizma çerçevesinde sükuneti sağlamak ve kapsamlı bir ateşkese ulaşmak için gösterdiği çabalara işaret etti.

Abdulati, kapsamlı bir insani ateşkes sağlamak ve etkilenen bölgelere yardımın ulaşmasını kolaylaştırmak için güvenli koridorlar açmak amacıyla bölgesel ve uluslararası düzeyde ortak çabaların gerekliliğini vurguladı. El-Faşir şehrinde meydana gelen ihlalleri kınayan Abdulati, Mısır'ın kötüleşen insani durumdan duyduğu endişeyi dile getirdi ve Sudan halkına yardım desteği sağlamaya devam edeceğini belirtti.

HDK 26 Ekim'de el-Faşir'in kontrolünü ele geçirirken, komutanları Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) 29 Ekim'de güçlerinin şehirde ‘aşırılıklar’ işlediğini kabul etti ve soruşturma komiteleri kurulduğunu duyurdu.

Mısır'ın Sudan işlerinden sorumlu eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüsam İsa, uluslararası tutumun Sudan’da HDK tarafından kurulan ‘paralel hükümeti’ tanımayı reddettiği yönünde net olduğunu belirtti. İsa, bu hükümetin hiçbir uluslararası tanınırlığı olmadığını, meşruiyetten yoksun olduğunu ve kurulmasının ‘Sudan ulusal çıkarları açısından olumlu bir etkisi olmayan fırsatçı bir tavır’ olarak değerlendirildiğini ifade etti.

İsa Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Paralel hükümetler herhangi bir birleşik devlet için tehdit oluşturur. Söz konusu hamle Sudan için yakın bir tehlike arz ediyor. Bu da Mısır ve uluslararası toplumun HDK'nin eylemlerini reddetmesinin nedenini açıklıyor” ifadelerini kullandı.

HDK, geçtiğimiz temmuz ayında, Sudan'da kontrol ettikleri bölgelerde bir başkanlık konseyi ve paralel hükümet kurulduğunu duyurdu. Ağustos ayı sonunda ise, Sudan Kurucu İttifakı, Hamideti’nin, ittifak tarafından kurulan hükümetin Başkanlık Konseyi Başkanı olarak yemin ettiğini duyurdu.

d
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, ekim ayı ortasında Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile yaptığı görüşmede (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır, ‘insani yardımların ulaşmasını sağlamak için Sudan'da kapsamlı bir insani ateşkesin tesis edilmesi gerektiği’ yönündeki çağrısını yineledi. Abdulati cuma günü, ‘insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak için insani yardım koridorları açılması gerektiğini’ vurguladı ve İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile yaptığı telefon görüşmesinde ‘Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'de meydana gelen ihlalleri’ kınadı.

İsa, “Son görüşmeler, Mısır’ın bu kritik dönemde çeşitli düzeylerde yürüttüğü sürekli çabalar çerçevesinde gerçekleşiyor. Bu görüşmeler, Dörtlü Mekanizma’nın girişimini hayata geçirmek amacıyla oldukça önemli” dedi.

Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve ABD'den oluşan Dörtlü Mekanizma, Sudan'da ateşkesin sağlanması için çalışıyor. Dörtlü Mekanizma, geçtiğimiz eylül ayında Washington'da bakanlar düzeyinde bir toplantı düzenledi. Toplantıda, ‘Sudan'daki silahlı çatışmayı çözmek için her türlü çabanın gösterilmesi gerektiği’ vurgulandı.

İsa, dünyanın Sudan'daki savaşa yeterince ilgi göstermediğini, ancak HDK'nin işlediği zulümler nedeniyle Gazze savaşının sona ermesinden sonra dikkatlerin buraya yönelmeye başladığını belirtti. İsa’ya göre Kahire, şu anda yaşananların ‘Sudan'ın bölünmesine yol açtığı için tüm kırmızı çizgileri aştığını’ düşünüyor.

Nisan 2023'ten bu yana Sudan, Sudan ordusu ile HDK arasında kanlı bir savaşa sahne oluyor. Birleşmiş Milletler'e (BM) göre bu savaşta on binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 12 milyon kişi yerinden edildi.


Sudan'ın el-Ubeyd şehrinde HDK'nın her an saldırabileceği korkusu hakim

Sudan'ın el-Faşir sokaklarında silahlı HDK üyeleri (HDK’nın Telegram hesabı/AFP)
Sudan'ın el-Faşir sokaklarında silahlı HDK üyeleri (HDK’nın Telegram hesabı/AFP)
TT

Sudan'ın el-Ubeyd şehrinde HDK'nın her an saldırabileceği korkusu hakim

Sudan'ın el-Faşir sokaklarında silahlı HDK üyeleri (HDK’nın Telegram hesabı/AFP)
Sudan'ın el-Faşir sokaklarında silahlı HDK üyeleri (HDK’nın Telegram hesabı/AFP)

Güney Sudan'ın el-Ubeyd şehri sakinleri, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kentlerine saldırı hazırlığında olduğu yönündeki haberlerin ardından endişelerini dile getirirken, Sudan ordusu dün HDK'nın kente bir insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği saldırıyı önlediğini duyurdu.

Kuzey Kordofan eyaletinin yönetim şehri olan ve başkent Hartum'un yaklaşık 400 kilometre güneybatısında yer alan el-Ubeyd, 2023 yılının nisan ayından bu yana Sudan ordusu ile devam eden savaşta bu bölgeleri ele geçirmeleri halinde HDK için stratejik bir kazanca dönüşecek.

gthy
Darfur'un Kordofan bölgesine komşu kesiminde ordu ile HDK arasında çıkan çatışmaların yol açtığı yıkımdan bir kare (arşiv - AFP)

HDK, geçtiğimiz perşembe günü uluslararası arabulucuların sunduğu ateşkes önerisini kabul ettiğini açıkladı, ancak Birleşmiş Milletler (BM) daha sonra ‘gerginliğin azaldığına dair herhangi bir işaret bulunmadığını’ belirterek gelecekte daha fazla çatışma yaşanabileceği konusunda uyardı.

El-Ubeyd şehrinin Karima Mahallesi sakinlerinden Suad Ali, HDK'nın 18 aylık kuşatmanın ardından Sudan'ın batısındaki Darfur bölgesindeki şehri el-Faşir’in kontrolünü ele geçirmesine atıfla “Özellikle el-Faşir’de yaşananlardan sonra mevcut durum bizi endişelendiriyor” dedi.

HDK'nın el-Faşir'i ele geçirmesinin ardından, toplu katliamlar, cinsel şiddet, kaçırma ve yağma olayları bildirildi. Bu olaylar uluslararası kamuoyunda kınama dalgasına yol açarken, çatışmaların petrol zengini Kordofan bölgesine sıçrayabileceği endişesi doğdu.

Darfur ile Hartum'u birbirine bağlayan önemli bir ikmal yolunun üzerinde yer alan el-Ubeyd şehrinde bir de havaalanı bulunuyor.

BM, pazartesi günü şehirdeki bir cenaze törenine düzenlenen saldırıda 40 kişinin öldüğünü açıkladı.

HDK geçtiğimiz hafta el-Ubeyd şehrinin kuzeyindeki Bara'yı ele geçirdi. BM’ye göre altı gün içinde 36 binden fazla kişi Bara beldesinden ve Kuzey Kordofan'daki diğer dört beldeden kaçtı.

HDK, geçtiğimiz hafta el-Ubeyd’e ilerlemek için Bara'da harekete geçtiğini duyururken sivillere askeri hedeflerden uzak durmalarını tavsiye etti.

El-Ubeyd şehrinin el-Kuba Mahallesi’nde yaşayan bir kişi, kimliğinin gizli tutulması şartıyla Fransız Haber Ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada, “Yetkililerin güven verici açıklamalarına rağmen, Bara'da yaşananlar korkularımızı artırıyor” dedi.

HDK’nın arabulucuların ateşkes önerisini kabul ettiğini açıkladıktan bir gün sonra BM, Sudan'da ‘çatışmaların yoğunlaşması için açıkça hazırlıklar yapıldığı’ konusunda uyardı.

fhy
El-Faşir'in HDK’nın kontrolüne geçmesinin ardından kentten kaçan Sudanlılar tarafından kurulan geçici barınakların yer aldığı Ummu Yankur Mülteci Kampı (AFP)

Öte yandan BM İnsan Hakları Komiseri Volker Turk, Kordofan'da yaşanan olaylarla ilgili sert uyarıda bulundu.

Turk, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“El Faşir'in ele geçirilmesinden bu yana sivil kayıplar, yıkım ve kitlesel yerinden edilme vakaları artıyor. Gerginliğin azalacağına dair hiçbir işaret yok.”

Bir askeri kaynak cumartesi günü AFP’ye medyaya konuşma yetkisi olmadığı için isminin açıklanmamasını isteyerek şunları söyledi:

“Hava savunma sistemi bugün, Kuzey Kordofan eyaletinin yönetim şehri el-Ubeyd’de HDK’ya ait bir İHA’yı düşürdü.”

HDK, el-Faşir'i de eline geçmesiyle artık Darfur'daki beş yönetim şehrinin tamamını kontrol etmeye başlarken bu durum Sudan'ın doğusu ile batısı arasında bir bölünme yaşanacağına dair endişeleri artırıyor.

Sudan ordusu, başkent Hartum dahil olmak üzere kuzey, doğu ve merkezin çoğunu kontrol ediyor.

El-Faşir’in düşmesinden bu yana, 80 binden fazla kişi şehirden ve çevresinden kaçtı.

BM Uluslararası Göç Örgütü (IOM), bu kişilerden bazılarının yakınlardaki Tola, Kabkabiya, Malit ve Kutum beldelerini sığındığını açıkladı.

Bir sivil toplum örgütü olan Darfur Yerinden Edilmiş Kişiler ve Mülteciler Koordinasyon Komitesi’nden dün yapılan açıklamaya göre 16 binden fazla kişi Tavile'ye gelirken acil olarak gıda, su ve tıbbi bakıma ihtiyaç duyulduğu belirtildi.

HDK'nın kontrolü ele geçirmesinden önce el-Faşir’de yaklaşık 260 bin kişi yaşıyordu.

gthy
HDK savaşçıları Darfur bölgesindeki el-Faşir sokaklarında kutlama yapıyor (AFP)

İletişimin büyük ölçüde kesildiği şehirde mahsur kalan binlerce kişinin akıbeti hakkında bilinenler oldukça sınırlı.

Sudan'daki Norveç Mülteci Konseyi'nden insan hakları savunucusu Matilde Fo, AFP’ye yaptığı açıklamada, Tavile'ye gelen birçok ailenin beraberlerinde ‘kendilerine ait olmayan çocuklar’ ile geldiğini söyledi.

Fo, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu, yol boyunca ebeveynleri ölmüş, kaybolmuş, kaos içinde ortadan yok olmuş, tutuklanmış veya öldürülmüş çocuklarla gelmek zorunda kaldıkları anlamına geliyor.”

AFP’ye konuşan hayatta kalan kişiler,  el-Faşir’den ayrılmaya çalıştıklarında kadınlar ve erkeklerin birbirlerinden ayrıldığını ve yakın kasabalarda yüzlerce erkeğin tutuklandığını söyledi.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan dün, el-Faşir'den kaçan mültecileri, yaklaşık bin kilometre kuzeydeki ed-Daba beldesinde ziyaret etti.

Sudan’ın ordu yanlısı hükümeti, HDK'nın geçtiğimiz yıl nisan ayında el-Faşir'i kuşatmaya başlamasından bu yana 50 binden fazla kişinin ed-Daba'ya kaçtığını açıkladı.


Suriye Cumhurbaşkanı Şara, resmi ziyaret için ABD'de

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
TT

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, resmi ziyaret için ABD'de

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)

Suriye resmi haber ajansı SANA, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın dün resmi bir ziyaret kapsamında ABD'ye gittiğini bildirdi. Bir Suriye cumhurbaşkanının Beyaz Saray'a yaptığı ilk ziyaret olacak olan bu tarihi ziyaret sırasında Şara’nın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi planlanıyor.

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın açıkladığı gibi bu ziyaret sırasında, Şam'ın Washington liderliğindeki DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyon’a (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.

Suriye’nin 14 yıllık yıkıcı bir savaşın ardından yeniden inşası için finansman aranıyor. Dünya Bankası, yeniden inşanın maliyetinin 216 milyar dolardan fazla olacağını tahmin ediyor.

ABD, Şara’yı Washington ziyaretinden birkaç gün önce ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) tarafından kendisine uygulanan yaptırımların kaldırmasının ardından, cuma günü resmi olarak küresel terörist yaptırım listesinden çıkardı.

Şara, New York'ta düzenlenen BM Genel Kurul toplantılarına katılmak üzere ilk kez ABD'yi ziyaret etti ve burada bir konuşma yaptı, ancak Washington ziyareti Suriye cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirilen ilk ziyaret oldu.

Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump ile Şara'nın Suriye yönetimi ile İsrail arasında doğrudan müzakereleri ele alması bekleniyor.

Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suriye Cumhurbaşkanı Şara’yı, 2020 yılında birçok Arap ülkesinin İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Abraham (İbrahim) Anlaşmaları’na katılmaya çağırmıştı.

Şara ise geçtiğimiz eylül ayında İsrail ile yapılan müzakerelerin, İsrail'in Beşşar Esed rejiminin düşüşünden sonra askeri olarak ilerleme kaydettiği Suriye'nin güneyindeki bölgelerden çekilmesi ve hava saldırılarını durdurması şartıyla bir güvenlik anlaşmasına varılmasını amaçladığını açıkladı.