Tunus’taki yargı otoritesi krizi ‘meşruiyet çatışmasına’ dönüşüyor

Akademisyenler Cumhurbaşkanı Kays Said’i Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararından geri adım atmaya çağırdı.

Cumhurbaşkanı Kays Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararını protesto için Tunus’un başkentinde önceki gün yargıçların katılımıyla gösteriler düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Kays Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararını protesto için Tunus’un başkentinde önceki gün yargıçların katılımıyla gösteriler düzenlendi.
TT

Tunus’taki yargı otoritesi krizi ‘meşruiyet çatışmasına’ dönüşüyor

Cumhurbaşkanı Kays Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararını protesto için Tunus’un başkentinde önceki gün yargıçların katılımıyla gösteriler düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Kays Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararını protesto için Tunus’un başkentinde önceki gün yargıçların katılımıyla gösteriler düzenlendi.

Tunus’ta yargı otoritesi krizi ‘meşruiyet çatışmasına’ dönüştü. Zira Cumhurbaşkanı Kays Said’in feshetme kararı aldığı Yüksek Yargı Konseyi, varlığının meşru olduğuna vurgu yaparak, kurumun mevcut yapısıyla “ülkedeki yargı otoritesini temsil eden tek meşru anayasal kurum” olduğunu dile getirdi. Yargı Konseyi, Cumhurbaşkanı Said’in geçici bir konsey oluşturma sinyaline atıfta bulunarak, kuruma alternatif olarak ihdas edilecek herhangi bir yapının ‘yok hükmünde olacağını ve hukuki etkisinin bulunmayacağını’ kaydetti. Yargı Konseyi ayrıca “kararnameler yoluyla” yargı otoritesinin anayasal yapısına zarar verilmesini ve Anayasa’ya, adaletin maslahatına, vatandaşların haklarına ve yargıçlara tanınan yapısal ve mesleki güvencelere aykırı olan bir geçiş durumu inşa edilmesini reddettiğini belirtti.
Tunuslu Hakimler Derneği Başkanı Enes el-Hamadi, Yüksek Yargı Konseyi olmadan bağımsız bir yargı otoritesinden bahsetmenin mümkün olmadığını belirterek, “Devletin yargısından iktidarın yargısına dönmeyi reddediyoruz” ifadesini kullandı. Yüksek Yargı Konseyi’nin kapılarının kapatılmasının Tunus’un yurtdışındaki imajına zarar verdiğini söyleyen Hamadi, Konsey’in anayasal bir kazanım olduğunu, çalışmalarını eleştirdiklerini ve içerisinde aksaklıkların olduğunu kabul ettiklerini ancak bu aksaklıkların ilgili tüm tarafların diyaloğuyla ve yargı sistemi reformu için bir strateji belirleyerek düzeltilmesi gerektiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ne bağlı olduğunu ve konseyin iç tüzüğünü gözden geçireceğini ifade ettiği son açıklamasına da değinen Hamadi, “Biz bunu en yüksek sorumluluk derecesi olarak görüyoruz çünkü Tunus'u tüm tehlikeli savrulmalardan uzak tutmak devlet adamlarının önceliklerinden biridir. Gerginliği tırmandırıcı adımların sürdürülmesini istemiyoruz. Bu nedenle Cumhurbaşkanı’ndan herhangi bir kararname yayınlamamasını ve görevlerine devam etmeleri için üyelerine Konsey kapılarını açmasını talep ediyoruz” dedi.
Tunuslu Hakimler Derneği’nin ilan ettiği bu pozisyonla eşzamanlı olarak Yükseköğretime bağlı hukuk ve hukuk bilimleri fakülteleri ve enstitülerinde görev yapan akademisyenlerden bazıları, Cumhurbaşkanı Said’e konseyi feshetme kararını geri çekmesi çağrısında bulundu. Akademisyenler, ülkenin olağanüstü koşullardan geçtiği bir dönemde Cumhurbaşkanı’nın istisnai önlemler kapsamında kararnameler çıkararak tek başına yargı alanında reformla yapmasını reddettiklerini vurguladılar. Akademisyenler çevrim içi ortamda imzaladıkları ‘Yüksek Yargı Konseyi’nin Feshedilmesine Hayır’ başlıklı ortak dilekçede, ‘Cumhurbaşkanı’nın, kendi konuşmalarını, uyulması gereken bir yasa olarak nitelendirmesini’ kınayarak, Cumhurbaşkanı Said’in Yüksek Yargı Konseyi’ni feshetme kararını tamamen reddettiklerini vurguladılar. Bu kararı ‘kuvvetler ayrılığı ilkesinin açık ihlali’ olarak niteleyen akademisyenler, Cumhurbaşkanı’nın günbegün dayattığı ‘oldubitti politikalarını’ reddettiklerini ifade ettiler. Akademisyenler yargı sisteminde köklü ve bütüncül reformun yalnızca yargı konusuyla ilgilenen tarafların katılımıyla gerçekleşebileceğini ifade ettiler. Cumhurbaşkanı Said perşembe günü geçici bir yargı konseyinin kurulmasıyla ilgili kararname taslağının görüşüldüğü Bakanlar Kurulu toplantısını yönetti. Bakanlar Kurulu, cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslağını onaylamazken, insan hakları ve özgürlükleri alanındaki uluslararası kanun ve sözleşmelere tam olarak saygı duyma konusundaki kararlılığını yineledi.

Siyasi ve hukuki çevrelerin birçoğu, konseyin feshedilmesi kararını olumlu karşıladı
2013’te suikasta kurban giden Şükri Belid ve Muhammed el-Berahimi’yi Savunma Heyeti de dahil olmak üzere siyasi ve hukuki çevrelerin birçoğu, konseyin feshedilmesi kararını olumlu karşıladı. Bu çevreler, çok sayıda dosya hakkında bilgi sahibi olan konsey üyelerinden bazılarına karşı tutumlarını dile getirmek için konsey binasının önünde protesto düzenledi. Gösterilere katılanlar, Şükri Belid ve Muhammed el-Berahimi’yi Savunma Heyeti’ni ‘suikast dosyaları ve Nahda Hareketi’nin gizli servisiyle ilgili gerçeklere ulaşmasını engellediği’ gerekçesiyle konseyi ‘İhvan projesinin kapısı’ olarak nitelendirdi. Şükri Belid ve Muhammed el-Berahimi’yi Savunma Heyeti, Yüksek Yargı Konseyi’nin Nahda Hareketi’nin gizli servisi dosyasının açılması talebini reddederek, böyle bir servis olduğunu üstü kapalı bir şekilde kabul etmemesini protesto için başkentte bulunan konsey binasının önünde gösteri düzenlemişti.
Tunus Ulusal Gazeteciler Sendikası bünyesindeki İş Güvenliği Merkezi’ne bağlı İzleme Birimi, Ocak 2022’de gazetecilere yapılan 30 saldırıyı belgeledi. Bu, son altı ayın en yüksek oranı. Sahadaki koordinasyon aracılığıyla kayıt altına alınan bu saldırıların çoğunun protestolar sırasında, doğrudan telefon görüşmesi veya sosyal medya üzerinden gerçekleştirildiğini aktaran İzleme Birimi, bu saldırılarda 25’i gazeteci ve 8’i kameraman olmak üzere 33 basın sektörü çalışanın hedef alındığını kaydetti. Söz konusu gazeteci kameramanların 21 farklı medya kuruluşunda (10 internet sitesi, 4 radyo kanalı, 3 haber ajansı, 3 günlük gazete ve 1 televizyon kanalı) çalıştıkları belirtildi.
Öte yandan, ev hapsine alınan Nahda Hareketi yöneticilerinden Nureddin el-Bahiri’yi Savunma Heyeti üyesi, Rezzak el-Kilani, Bahiri’nin sağlık durumunun risk altında olduğunu aktardı. Kilani basına yaptığı açıklamada, Bahiri’nin 44 gündür açlık grevinde olduğunu, ilaç almayı reddettiğini, bu nedenle doktorların ilaçları iğne yoluyla koluna enjekte etmek zorunda kaldıklarını ve sürekli iğne vurulduğu için kolu zarar gören Bahiri’nin doktorların iğne yapmasını da artık kabul etmediğini söyledi.
Bahiri’nin sağlık durumunun kötü olduğunu ve her an bir aksilik yaşanabileceğini dile getiren Kilani, sadece eşinin Bahiri ile iletişim kurabildiğini belirterek, hakkında dava açıldığı iddiasını yalanladı. Tunus İçişleri Bakanlığı, Bahiri’nin Aralık 2021’de ev hapsine alınmasının arkasında, vatandaşlık belgesi ve pasaportlarda sahtecilik yaptığı yönünde şüphelerin olduğunu açıklamıştı.



İsrail’in Batı Şeria'daki saldırısında 6 Filistinli öldürüldü

 Batı Şeria'daki İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'daki İsrail askerleri (AFP)
TT

İsrail’in Batı Şeria'daki saldırısında 6 Filistinli öldürüldü

 Batı Şeria'daki İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'daki İsrail askerleri (AFP)

Cenin Valisi Kemal Ebu Rub dün (Perşembe) Reuters'a yaptığı açıklamada, İsrail güçlerinin işgal altındaki Batı Şeria'nın Qabatiya kasabasına düzenlediği saldırıda 6 Filistinlinin öldüğünü ve 18 kişinin de yaralandığını duyurdu.

Vali, yaralılardan dördünün durumunun kritik olduğunu ve İsrail güçlerinin bölgedeki altyapıyı tahrip ettikten sonra Qabatiya'dan çekildiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'ten aktardığına göre Ebu Rub, “İşgal ordusu, kameralar tarafından kaydedilen görüntülerde, bazılarına acımasız ve karmaşık bir şekilde kötü muamele ettikten sonra, dört şehidin cenazesine el koydu" dedi.

İsrail ordusundan şu ana kadar olayla ilgili herhangi bir açıklama gelmedi.

Gazze'deki savaşın patlak vermesinden bu yana Batı Şeria'da şiddet artmış, İsrail güçleri neredeyse her gün binlerce kişinin tutuklandığı baskınlar düzenlemiş ve güvenlik güçleri ile Filistinli militanlar arasında çatışmalar yaşanmıştır.