ABD Ukrayna krizinden nasıl bir fayda sağladı?

Moskova’nın Kiev’e yönelik tehdidi, Avrupa’nın zayıflığını ortaya çıkardı ve karar alma gücünü Washington’a geri verdi

Avrupa, Ukrayna krizi tehlikesiyle mücadele edemiyor gibi görünürken, dikkatler güçlü bir ulus olarak ABD üzerine yoğunlaştı (AFP)
Avrupa, Ukrayna krizi tehlikesiyle mücadele edemiyor gibi görünürken, dikkatler güçlü bir ulus olarak ABD üzerine yoğunlaştı (AFP)
TT

ABD Ukrayna krizinden nasıl bir fayda sağladı?

Avrupa, Ukrayna krizi tehlikesiyle mücadele edemiyor gibi görünürken, dikkatler güçlü bir ulus olarak ABD üzerine yoğunlaştı (AFP)
Avrupa, Ukrayna krizi tehlikesiyle mücadele edemiyor gibi görünürken, dikkatler güçlü bir ulus olarak ABD üzerine yoğunlaştı (AFP)

Tarık eş-Şami
90’lardaki Balkan savaşlarından bu yana Avrupa’daki ilk işgal tehdidini bir kenara bıraktığımızda Ukrayna krizi, ABD’nin dünya sahnesinde Avrupa ve müttefikleri karşısında ‘ağabey’ rolünü ‘terk edemeyeceğini’ ortaya koydu. Şu anda devam eden kriz ortasında ABD, temkinli ve uzlaştırıcı diplomasi yoluyla Batı’yı Ukrayna konusunda birleşik bir pozisyona başarıyla yönlendirdi.
Rusya’nın Batı’ya meydan okumasına rağmen Avrupalı liderlerin ABD’nin gücünün azaldığına dair inançlarına dayanarak verdiği tepki, ABD’nin gücünün ve Avrupa’nın zayıflığının boyutunu ortaya çıkardı. Ama kısa vadede etkileyici bir Batı birliği, uzun vadede ne ölçüde tutarlı ve sürdürülebilir kalabilir? Ukrayna krizinden kaynaklanması beklenen askeri yükler ortasında ABD, bundan ne gibi faydalar sağlayabilir? Ayrıca Avrupa, güvenlik yükünü paylaşmaya hazır mı?

Güçlü ABD’nin geri dönüşü
Dört yıl önce eski ABD Başkanı Donald Trump, ABD’nin Avrupa ve Doğu Asya’daki müttefiklerinin güvenini yok ettiğinde ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nü (NATO) modası geçmiş olarak tanımladığında dünyayı değiştirmek üzereydi. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyada, özellikle de Avrupa içerisinde ABD’yi farklı kılan güç, bir daha tekrar gündeme gelmeyecek ve yaşlı Avrupa kıtası ABD bağımlılığından çıkabilecek gibi görünüyordu.
Ancak Rusya’dan ‘Ukrayna’yı işgale’ ilişkin gelen ilk ciddi tehditle birlikte sanki hiçbir şey değişmemiş gibiydi. Ukrayna kriziyle ilgili şantaj, yatıştırma ve reel politik girişimlerinin ortasında Avrupa, zayıf ve tehlikeyle tek başına yüzleşmekten aciz görünürken, dikkatler bir kez daha harekete geçebilecek güçlü bir ulus olarak ABD’nin üzerine yöneldi.
ABD’nin kendisi ‘gerileme’ duygusuyla mücadele etmeye devam etse de Batı, Avrupa’daki büyük ABD askeri varlığına karşı onlarca yıldır süren Avrupa’nın kükreyişinde sonra durum, Moskova’nın ‘eski düzenin geri dönmesi için’ Avrupa’ya yönelik tehdidinin bir kokusunu taşıyordu. Asıl karar yerme yetkisi, Washington’un elinde. Ama bu yalnızca ABD’nin hala dünyanın en güçlü ordusuna sahip olmasından kaynaklanmıyor. ABD ayrıca, en büyük nükleer silah stokuna sahip olan Rusya’yı caydırabilecek tek taraf. Ancak aynı zamanda ABD ve müttefikleri, hala dünyanın gayri safi yurt içi hasılasının en az yarısını temsil ediyor ve rakiplerine karşı etkili ekonomik araçlara sahip.

Amerikan Avrupası
Washington’daki gözlemciler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya uyguladığı baskının, ABD’yi tüketme ve onu daha fazla kaynak harcamaya zorlama girişimi olduğunu söylüyor. Gözlemcilere göre ABD, Çin’in yükselen gücüyle başa çıkmak için cömert harcamalar yapıyor ve bu nedenle Avrupa’yı da kalıcı olarak savunamayabilir.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı analiz haberine göre The Atlantic Dergisi Yazarı Tom McTague Çin ile kurduğu ittifakla donanan Putin’in, daha sonra yararlanabileceği çatlaklar yaratma umuduyla, gelecek yıllarda Batı’nın gücünü test edebileceğine inanıyor. Ancak mevcut krizin ‘ABD’nin Avrupa’dan çekildiğini’ değil, Avrupa’nın nasıl Amerikan olarak kaldığını ortaya koymuş olması, en dikkat çekici nokta.

Hesaplama hatası
Batı, geniş anlamıyla, artık eskisi gibi var olmayan eski bir dünya arasında kapana kısılmış görünüyor. Bazı rakip güçler, hesaplarında ve güç dengesi değerlendirmelerinde hata yapmış olabilir. On altıncı yüzyılda Floransalı tarihçi ve siyasi düşünür Francesco Guicciardini, bu tür anların tehlikeli olduğuna dikkati çekmişti. Öyle ki, yeni bir imparatorluk yükselirken baskın bir emperyal güç çökmeye başladığında, eski iktidarın değiştirilebileceği noktayı yargılamak zordur. Çünkü bu bozulma, birçok kişinin hayal ettiğinden çok daha yavaş olabilir.
Siyasi analistlerin çoğunluğu, Çin’in dünya sahnesindeki yükselişiyle birlikte ABD açısından bu eğilime odaklanırken, son iki başkan Donald Trump ve Joe Biden döneminde ABD’nin en azından şimdilik gezegendeki en güçlü ülke olduğu da açık. ABD’nin ne istediği konusunda ABD’deki iç siyasi tartışma, güç merkezinin bu dünyadaki yeri hakkındaki temel gerçeği değiştirmeye yetmiyor.

Üç Büyük
Çoğu Avrupa ülkesi için Ukrayna krizi, Guicciardini’nin ‘Amerikan gücünü oldukça erken vakitte devre dışı bırakmanın bir tür aptallık olduğu’ teorisini doğruladı. Doğu Avrupa ülkelerinin ve üç Baltık devletinin ABD güvenliğini sağlamaya hevesli olduğu açıktı. Çünkü Avrupa’nın en önemli iki askeri gücü İngiltere ve Fransa’dan gelen destek teklifleri, Rus ordusu karşısında önemsiz kalıyor.
Avrupa’daki üç büyük ülke, yani Almanya, Fransa ve İngiltere açısından bile bu güçlerin her biri Washington tarafından koordine edilen bir rol oynuyor. Öyle ki Almanya, ekonomik bir koz olarak rolünü oynarken Fransa, diplomatik çabalara öncülük ediyor. İngiltere ise kıtadaki istihbarat ve askeri şahin rolünü sürdürüyor. Örneğin Almanya’nın yeni başbakanı Olaf Scholz, Washington’u ziyaret ettiğinde ‘büyük olasılıkla Almanya’ya vereceği zarara rağmen’ Kuzey Akım 2 boru hattının tamamlanmayacağını alenen duyurdu.
Aynı şekilde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bu krizde Charles de Gaulle gibi bir Avrupa görüşü talebinde bulundu. Ayrıca Macron, yine de eski İngiltere Başbakanı Tony Blair gibi Washington ile Avrupa arasında diplomatik bir köprü görevi görüyor.

Uzun vadeli bir meydan okuma
Bununla birlikte devam eden gerileme ve gelecekle ilgili zayıf Batı koordinasyonu ortasında uzun vadeli bir zorluk mevcut. Art arda gelen ABD yönetimleri, Avrupa’nın kendisini savunmak için daha fazla harcama yapması gerektiği konusunda haklı olabilir. Macron, kendisini savunmak için daha fazlasını yapmazsa, Avrupa’nın jeopolitik önemsizliğe sürüklenme riskiyle karşı karşıya kalabileceğini söylemişti. Zira özellikle de Avrupa ülkeleri, ‘bağlantısını yok etmek isteyen ABD’ ile ‘kendilerini hiç savunmaya muktedir görünmeyen diğer ülkeler’ arasında sıkışıp kalmış durumda.
Belki de bu nedenle kısa vadede etkileyici ama uzun vadede tutarsız olan bir Batı birliğine dair tuhaf bir tablo ortaya çıkıyor. Ukrayna krizi, herkesin sürdürülemez olduğunu düşündüğü ABD hegemonyasını, takdire şayan muhafazakâr kriz yönetimiyle güçlendirdi. Ama Rusya’nın büyük bir askeri güç olduğu düşünüldüğünde bu hegemonya, aynı zamanda sınırlı ve Putin’i caydırmakta belki de etkisizdir. Ayrıca Rusya’nın Ukrayna ve NATO’nun geleceği hakkında Washington ile doğrudan görüşme talebi de Avrupa’nın ne kadar zayıf göründüğünü ortaya koyuyor.

Kasvetli tablo
Ancak büyük tablo, Avrupa açısından şu an kasvetli görünüyor. Libya’da ABD’nin desteklediği başarısız Fransız-İngiliz müdahalesinin ardından halk kargaşası devam ediyor. Mali’de Fransa, radikalizm yanlılarını ülkeden kovmakta başarısız olduğu dokuz yılın ardından geri çekildi. Bu durumlar, özellikle de Mali’nin Rusya’nın desteğine başvurması sonrasında Fransa ve Avrupa’nın Afrika’daki jeopolitik çöküşünü ortaya çıkardı. Bu nedenle Avrupa’nın ABD katkısı olmadan herhangi bir yere müdahale edebileceği fikri gerçekçi olamadı.
Avrupa’yı reforme etme sorunları bile büyük ölçüde başarısız oldu. Fransa, Almanya’yı Avrupa Birliği’nde (AB) reform yapmaya ikna etmede yalnızca az bir ilerleme kaydetti. Euro hala yapısal olarak o kadar kusurlu ki, çok az insan onun dolar ile ciddi şekilde rekabet edebileceğini düşünüyor. AB dış politikada kendisine bir koz oluşturamadı, çok az sayıda askeri-endüstriyel yeteneklere sahipken, koordineli savunma kabiliyeti bulunmuyor.
Tom McTague’ye göre sorun, Almanya’nın mevcut durumdan memnun olmasından kaynaklanıyor. Ekonomisi ise, kararlı bir küresel güç oluşturmanın sorumlulukları veya sonuçları olmadan ilerlemeye ve başarılı olmaya devam ediyor. Bu nedenle eski Avrupalı yetkililer, ABD çekilip kıtayı kendi kaderine terk edene kadar Avrupa'da hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanıyor.

Yük paylaşımı
Washington, on yıldır Avrupalı müttefiklerini kendilerini savunmak için NATO’daki paylarını ödememeleri konusunda sabrını yitirdiğine dair uyarıyordu. Bu durum, Barack Obama döneminde başladı ve Donald Trump tarafından ise daha yüksek sesle dile getirildi. Ancak ABD, ‘Avrupa’yı yükü paylaşmaya zorlamak için’ gerekli olanı yapmaya gerçekten hazır mı?
Avrupa’nın arzuları eylemleriyle çeliştiği gibi ABD de tüm bunlarla birlikte Avrupa özerkliğini isteyip istemediğinden emin değil. Öyle ki ABD, olası bir ekonomik rakip üzerindeki mevcut nüfuzundan vazgeçmek istemeyebilir. Avrupa savunma sanayisinin büyümesini teşvik etmek istemeyebilir. Ayrıca Avrupa’nın dolara meydan okumak için para biriminde reform yapmasını istemeyebilir.
ABD tavrının belirsizliği, mevcut yönetime de yansıyor. Zira yönetim, ‘müttefiklere danışmadan ebedi savaşları sona erdirme konusunda dış politikasında daha sert görünme arzusu’ ile ‘kurallara dayalı dünya düzenini savunmak için birincil güç olmaktan vazgeçmenin mutlak huzursuzluğu’ arasında sıkışmış görünüyor.
Bazı eski Avrupa büyükelçileri, Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığının, Biden yönetimine ‘gümrük tarifeleri, küresel vergi reformu ve büyük teknoloji şirketlerinin düzenlenmesi konusundaki olağanüstü anlaşmazlıkların giderilmesi de dahil’ çeşitli alanlarda AB liderlerine baskı yapmak için altın bir fırsat verdiğine dikkati çekti.
Ama bu yönetim henüz bu fırsatı değerlendirmemiş olsa da Cumhuriyetçilerin Beyaz Saray’a gelmesiyle işlerin değişmesi mümkün.

Yeni dünya
Dünyanın şu anda tanık olduğu değişiklikler ortasında ABD ve Avrupa, daha fazla bağımsızlık ve daha fazla rekabetin sonuçları da dahil olmak üzere yeni bir dünyanın geliştiğini görebilir. Biden yönetimi, kendisinden önceki Bush, Obama ve Trump yönetimleri gibi çabalarını Asya’ya odaklaması gerektiğini düşünüyor. Avrupa ise kendini savunmak için daha fazlasını yaparken, Avrupalılar da ABD gücünün gidişatındaki değişime tanık olabilir.
Ama bu açıkça gerçekleşene kadar ABD, Batı’nın lideri olarak güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. Ayrıca Trump’ın aksine Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna ve Avrupa’ya tehditler yönelterek, ABD’yi yeniden ‘yücelik’ makamına yükseltmiş oldu.



Güney Kore, eski Devlet Başkanı Yoon'a düşmana yardım ettiği gerekçesiyle yeni suçlamalar yöneltti

Güney Kore Eski Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, geçtiğimiz eylül ayında Seul Merkez Bölge Mahkemesi'ndeki duruşma salonuna giriyor (EPA)
Güney Kore Eski Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, geçtiğimiz eylül ayında Seul Merkez Bölge Mahkemesi'ndeki duruşma salonuna giriyor (EPA)
TT

Güney Kore, eski Devlet Başkanı Yoon'a düşmana yardım ettiği gerekçesiyle yeni suçlamalar yöneltti

Güney Kore Eski Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, geçtiğimiz eylül ayında Seul Merkez Bölge Mahkemesi'ndeki duruşma salonuna giriyor (EPA)
Güney Kore Eski Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol, geçtiğimiz eylül ayında Seul Merkez Bölge Mahkemesi'ndeki duruşma salonuna giriyor (EPA)

Güney Koreli savcılar bugün eski Devlet Başkanı Yun Sok-yeol hakkında, düşmana yardım etmek de dahil olmak üzere yeni suçlamalar yöneltti. İddiaya göre Yun Sok-yeol, sıkıyönetim ilan etme çabalarını desteklemek için Kuzey Kore üzerinde insansız hava aracı (İHA) uçuşları emri verdi.

Kuzey Kore geçen yıl, Güney'in başkenti Pyongyang'a propaganda broşürleri atmak için İHA gönderdiğini "kanıtladığını" iddia etti; ancak Seul bu iddiayı doğrulamadı.

defrt
Polis memurları, Seul'deki adliye binası yakınında Devlet Başkanı Yoon Seok-yeol'u desteklemek için protesto düzenleyen Korelileri çevrelemiş (Arşiv- AFP)

Savcılık, bu yıl, Yoon'un Kuzey Kore'yi kışkırtmak ve tepkisini sıkıyönetim ilan etmek için bahane olarak kullanmak amacıyla İHA göndermesinin yasadışı bir girişim olup olmadığını incelemek üzere özel bir soruşturma başlattı.

Başsavcı Park Ji-young bugün, özel bir soruşturma ekibinin eski cumhurbaşkanını genel olarak düşmana "yardımcı olmak" ve "gücü kötüye kullanmakla" suçladığını belirtti.

Park, Yoon ve diğerlerinin "sıkıyönetim ilan edilmesine olanak sağlayacak koşullar yaratmak için komplo kurduklarını (...) ve bunun iki Kore arasında silahlı çatışma riskini artırarak genel askeri çıkarlara zarar vereceğini" söyledi.

Geçen yıl Ekim ayında eski Cumhurbaşkanı Yoon'a gönderilen bir istihbarat notunda, "istikrarsız bir durum yaratılması veya uygun bir anın değerlendirilmesi" çağrısında bulunan ikna edici kanıtlar kanıtlar bulunduğunu da ifade etti.

Notta, ordunun "(Kuzey) itibarını kaybetmesine neden olacak ve böylece bir karşılık kaçınılmaz kılacak Pyongyang veya kıyı kenti Wonsan gibi yerleri hedef alması gerektiği" belirtiliyordu.

y
Koreliler, Seul'deki adliye binası yakınında Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol'u desteklemek için protesto düzenledi (Arşiv- Reuters)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Yoon, geçen yılın Aralık ayında sivil yönetimi baltalamaya çalıştığında Güney Kore'yi siyasi bir krize sürüklemiş, ardından tutuklanarak iktidardayken gözaltına alınan ilk Güney Kore cumhurbaşkanı olmuştu.

Nisan ayında Yoon görevden alındı ​​ve aylar sonra yerine Lee Jae-myung seçildi. Ancak Yoon, isyan ve sıkıyönetim ilanıyla ilgili diğer suçlamalarla hâlâ yargılanıyor.


Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
TT

Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)

Sagir el-Haydari

Orta Afrika Cumhuriyeti son günlerde, Rus yetkililer ile paramiliter grup Wagner arasında bir çekişme sahnesine dönüştü. Wagner grubu, geri çekilmeyi ve görevlerini Rusya Savunma Bakanlığı'nın komutası altında faaliyet gösteren Afrika Kolordusu'na devretmeyi reddediyor.

Batı medyasında yer alan haberlere göre Rusya, Bangui'ye Wagner'in hizmetlerinden vazgeçmesi ve Afrika Kolordusu'na aylık milyonlarca dolar ödeme karşılığında bu hizmetleri Afrika Kolordusu ile sürdürmesi için baskı yapıyor. Orta Afrika Cumhuriyeti yetkilileri ise bu ödemeyi karşılayamayacaklarını belirtiyor. Bu durum, Rusya'nın Afrika kıtasındaki nüfuzunda önemli bir değişiklik olduğu izlenimini veren bir gelişme yaşandı.

ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) tarafından yayınlanan bir dergi olan Africa Defense Forum (Afrika Savunma Forumu), Orta Afrikalı bir yetkilinin “Hükümet, Wagner’in hizmetlerini Afrika Kolordusu'nun hizmetlerine tercih ediyor, çünkü Wagner üyeleri iyi performans gösteriyor ve ülkemizin coğrafyasını ve kendilerinden ne beklendiğini daha iyi anlıyorlar” dediğini aktardı.

Şahsi çekişmenin bir uzantısı

Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2023 yılının ağustos ayında Wagner'in komutanı ve kurucusu Yevgeny Prigojin'in öldürülmesinin ardından, ülkesinin Afrika kıtasındaki nüfuzunu yeniden düzenlemek ve bunu devletle sınırlamak amacıyla Rusya Savunma Bakanlığı'na Afrika Kolordusu'nu kurması için yeşil ışık yaktı.

Ancak Wagner, üyeleri Orta Afrika Cumhurbaşkanı Faustin Archange Touadéra'nın korumaları olarak görev yaptığı ülkede varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor. Wagner üyeleri ülkeye geldiklerinden bu yana, gerginliklerin yatışmasına ve yaklaşık iki yıl önce yapılan referandumla anayasanın değiştirilmesine yardımcı oldular.

df
Wagner, madencilik ve koruma sözleşmeleriyle sahadaki varlığını sürdürüyor (AFP)

Afrika işleri uzmanı Fransız siyasi analist Pierre-Louis Raymond, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki hızlı gelişmelerin Prigojin ile Putin arasında var olan şahsi çekişmenin boyutunu ortaya koyuyor, ancak elbette bu çatışmanın ötesine geçerek Wagner’in genel olarak Putin rejiminin devam etme kabiliyetine artık inanmadığını söyleyebiliriz.”

Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşında bir çıkmaza girdiğini düşünen Raymond, “Bu savaşta kazanan yok, Putin rejiminin Rus İmparatorluğu’nu yeniden kurma arzularıyla uyumlu hale geleceğine dair öngörülebilir bir ihtimal de yok. Bu yüzden Wagner şimdi ayrılmayı seçti. İki taraf arasında bir güç mücadelesi var ve Wagner'in geleneksel nüfuz alanlarında Rusya Savunma Bakanlığı'na hizmet vermeyi bırakma eğilimi giderek güçleniyor.”

Orta Afrika Cumhuriyeti'nde iki taraf arasında nüfuz mücadelesi olduğunu vurgulayan Raymond, ancak sorunun çok daha derin olduğunu ve Wagner'in mevcut liderliğinin Putin'in görevden ayrılacağına ve halefinin Wagner'in kaybettiği nüfuzu geri kazanabileceğine inandığına işaret etti. Bununla birlikte Raymond’a göre Rusya'nın Afrika'daki nüfuzu devam ediyor.

Bangui'deki endişeler

Bu gelişmeler, Kremlin'in Afrika'da nüfuz kazanma çabalarına engel teşkil eden faktörleri ortaya koyuyor. Bu çabalar, yoğun diplomatik faaliyetler ve kıtanın yeni liderleriyle yapılan görüşmelere rağmen sonuç vermiyor.

Bu sorun, Wagner'in pozisyonlarını ve görevlerini devretmeyi reddetmesinden daha derin bir boyuta sahip gibi görünüyor, zira Orta Afrika Cumhuriyeti'nin kendisi de buna hazır görünmüyor. Robert Lansing Küresel Tehditler ve Demokrasiler Araştırma Enstitüsü'nün bir raporuna göre siyasi açıdan, Cumhurbaşkanı Touadéra'nın çevresi, Orta Afrika Cumhuriyeti subaylarıyla bağlantıları olan ve sahada korku salan Wagner'in adamlarına güveniyor. Onları resmi bir Rus birliğiyle değiştirmek, rejimi iktidarda tutan hassas dengeyi bozabileceği konusunda ciddi endişeler söz konusu.

df
Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personel ile eski Wagner üyelerinden oluşuyor (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personelin yanı sıra eski Wagner üyelerinden oluşuyor. Kolordu şu anda Mali ve Nijer gibi birkaç Afrika ülkesinde faaliyet gösteriyor, ancak Orta Afrika Cumhuriyeti’nde kontrolü ele geçirme çabaları büyük zorluklarla karşı karşıya.

Gerilim ve derin dönüşüm

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Halid Muhammed el-Hicazi, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Wagner’in Kremlin'e karşı doğrudan bir isyan başlatmasının olası olmadığını, ancak iki taraf arasındaki ilişkilerin gerginlik ve köklü bir değişim döneminden geçtiğinin kesin olduğunu söyledi. Wagner’in 2018 yılında Orta Afrika Cumhuriyeti'ne girdiğinden beri, Rusya'nın Afrika kıtasındaki en önemli etki aracı haline geldiğini belirten Hicazi, “Hükümet güçlerini eğitiyor ve büyük ekonomik ayrıcalıklar karşılığında altın ve elmas zengini maden sahalarını koruyor. Zamanla Wagner, Rus ordusunun bir kolundan, ülke içinde kendi çıkarlarını korumaya çalışan yarı bağımsız bir aktöre dönüştü ve bu durum Moskova'da endişe yarattı” değerlendirmesinde bulundu.

Hicazi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Wagner'in 2023 yılının haziran ayında Rusya'da isyan çıkarmasının ardından Moskova, Afrika'daki askeri varlığını yeniden yapılandırmak için Afrika Kolordusu adında yeni bir oluşum kurdu. Bu oluşumun amacı, Wagner'in doğrudan nüfuzunu azaltmak ve Rusya Savunma Bakanlığı'nın kontrolünü artırmaktı. Ancak Wagner üyeleri, onları isyancı gruplara karşı istikrar sağlayan bir güç olarak gören Bangui hükümetiyle hala güçlü ilişkiler içindedir ve bu da onlara merkezi Rus karar alma mekanizmasından büyük ölçüde bağımsızlık sağlıyor.”

Sadakat konusundaki bu anlaşmazlığın, Moskova ile Wagner arasında Orta Afrika Cumhuriyeti’nde nüfuz için gizli bir rekabet ortamı yarattığını söyleyen Hicazi, “Rusya, güvenlik ve ekonomi ağları üzerindeki resmi kontrolünü yeniden kazanmaya çalışırken, Wagner madencilik ve koruma sözleşmeleriyle bölgedeki varlığını sürdürerek kolayca göz ardı edilemeyecek bir güç haline geldi. Moskova, kıtada Wagner ile açık bir çatışma istemese de Wagner'in devam eden nüfuzunun disiplinli, merkezi kontrol altındaki bir devlet olarak imajını tehdit ettiğini kabul ediyor” diye ekledi.

Rusya’nın varlığının zayıflaması

Rus yetkililer bu gerginlikler hakkında kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmazken bu durum, Moskova'daki siyasi çevrelerde, Kremlin'in Batı ile ilişkilerini koparmak isteyen Afrikalı liderlerle kurduğu ittifakların çökmesine yol açabileceği endişesini uyandırıyor.

Genel olarak Afrika kıtası düzeyinde, bazı Afrika ülkelerinin Moskova ile paralı askerleri arasındaki anlaşmazlığı şüpheyle karşıladığını belirten Hicazi, bu yüzden mevcut gerilimin Rusya'nın varlığını geçici olarak zayıflatabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Rusya'nın Afrika'daki varlığının ekonomik ve askeri bağlar sayesinde halen sağlam olduğunu söyleyen Hicazi, ancak özel askeri şirketlere daha az bağımlı olan daha kurumsal bir etki modeline doğru kaymakta olduğunu belirtti.

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Hicazi, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Kısacası Wagner, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Kremlin'e karşı isyan etmedi, ancak nispeten bağımsız hareket eden bir varlık haline geldi ve Rusya'yı, araçlarının kontrolünü kaybetmeden Afrika kıtasındaki etkisini sürdürme stratejisini yeniden düşünmeye zorladı.”


ABD Başkanı Trump, BBC Genel Müdürü Davie’nin istifasının ardından BBC'deki ‘yozlaşmış gazetecileri’ eleştirdi

İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü Tim Davie (AP)
İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü Tim Davie (AP)
TT

ABD Başkanı Trump, BBC Genel Müdürü Davie’nin istifasının ardından BBC'deki ‘yozlaşmış gazetecileri’ eleştirdi

İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü Tim Davie (AP)
İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü Tim Davie (AP)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Cumhuriyetçi liderle ilgili bir belgeselin kurgulanmasıyla ilgili bir skandalın ardından İngiliz Yayın Kurumu (BBC) Genel Müdürü’nün istifası sonrası BBC’de halen ‘yozlaşmış gazetecilerin’ olmasını kınadı. Sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı paylaşımda yozlaşmış gazetecilerin ifşa edildiğini yazan Trump, bu kişilerin dürüst olmayan kişiler olduğunu ve başkanlık seçimlerine müdahale etmeye çalıştıklarını da sözlerine ekledi. Trump, “Üstelik bu kişiler, birçok kişinin en yakın müttefikimiz olarak gördüğü yabancı bir ülkeden geliyorlar. Bu, demokrasi için kötü bir durum” diye ekledi. BBC'nin ABD’deki son başkanlık seçimlerinden bir hafta önce yayınladığı bir belgeselde, Trump'ın 6 Ocak 2021'deki konuşmasından video klipler gösteriliyordu. Trump, bu konuşmada, Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden'a karşı yenilgiye uğramasına rağmen iktidarda kalmak için destekçilerini Kongre Binası'na saldırmaya teşvik etmekle suçlanmıştı.

BBC Genel Müdürü Tim Davie (solda) ve BBC Haber Direktörü Deborah Turness dün istifa ettiklerini açıkladı.

Eleştirmenler, BBC belgeselinde konuşmanın kurgulanmasının yanıltıcı olduğunu, çünkü Trump'ın destekçilerinin barışçıl bir şekilde protesto etmelerini istediğini söylediği kısmın kesildiğini söylediler.

Davie, BBC çalışanlarına yazdığı mektupta, beş yılın ardından istifasının ‘tamamen kendi kararı’ olduğunu belirtti. Davie, “Genel olarak BBC iyi bir performans sergiliyor, ancak bazı hatalar da oldu ve Genel Direktör olarak tüm sorumluluğu üstlenmeliyim” diye ekledi. Davie, şu anda Yönetim Kurulu ile birlikte, önümüzdeki aylarda halefinin görevi sorunsuz bir şekilde devralabilmesi için zamanlamayı koordine etmek üzere çalıştığını açıkladı.

Öte yandan Deborah Turness, Trump hakkındaki belgeselin başlattığı tartışmaların ‘sevdiği bir kurum’ olan BBC'ye zarar verecek bir noktaya geldiğini ve BBC News'in genel müdürü olarak nihai sorumluluğun kendisine ait olduğunu söyledi.

The Daily Telegraph gazetesi, BBC'ye standartlar ve yönergeler konusunda danışmanlık yapmak üzere işe alınan yazar Michael Prescott tarafından derlenen bir dosyanın bazı bölümlerini yayınladığından beri, üst düzey kanal yöneticileri üzerinde baskı artmıştı. Trump'ın konuşmasının düzenlenmesinin yanı sıra, dosya BBC'nin transseksüel konularını ele alışını eleştiren gazete, BBC Arapça servisinin İsrail'e karşı önyargılı olduğu yönündeki endişeleri aktardı.