Afrika’nın önünde pandemiden çıkış için halen uzun bir yol var

Afrika’nın önünde pandemiden çıkış için halen uzun bir yol var
TT

Afrika’nın önünde pandemiden çıkış için halen uzun bir yol var

Afrika’nın önünde pandemiden çıkış için halen uzun bir yol var

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) gelişmekte olan ve yoksul ülkelere aşıları ulaştırma amacıyla kurduğu COVAX programı ile geçen yıl Gana’nın başkenti Akra’ya 600 bin dozdan oluşan ilk aşı sevkiyatı ulaşmıştı. WHO ve UNICEF tarafından yapılan ortak açıklamada “Pandemiden kurtulmanın ve normal hayata dönmenin yolu açıldı” ifadeleri kullanılmıştı.
Çoğu Afrika ülkesinde hakim olan, aşıların güvenliği ve etkinliğine ilişkin şüpheleri gidermek için Gana Devlet Başkanı Nana Akuffo-Addo ve eşinin yanı sıra hükümet üyeleri ve eşleri aşıyı yaptırarak vatandaşlara da aşı olma çağrısında bulunmuşlardı. Ancak aradan bir yıl geçtikten sonra, COVAX programı aracılığıyla Gana’ya 25 milyondan fazla doz aşı sevkiyatı yapılmasına rağmen ülkede aşılananlarının oranı halen toplam nüfusun yüzde 15’inin altında. Ancak Gana’da aşı dağıtımının önündeki tek engelin güven sorunu olmadığı ortaya çıktı.
Gana’ya aşıların ulaştığı gün, COVAX programı için de toplumlarda bağışıklığı sağlamak açısından bir dönüm noktasıydı. Bugün WHO, Afrika’ya ilk aşı sevkiyatının gönderilmesinin ardından hakim olan coşkunun yerini, pek çok ülke ve ilaç firmasının verdikleri sözleri yerine getirmemesi, aşıların ulaşmasında ve dağıtımında gecikmelere yol açan lojistik ve teknik zorlukların yanı sıra nüfus arasında aşılara karşı güvensizlik gibi engellere bıraktığını  kabul ediyor.
COVAX başlatıldığında, gelişmekte olan ve düşük gelirli 187 ülkeye, 2021 yılı sonuna kadar 2 milyar doz aşı dağıtma taahhüdünde bulunulmuştu. COVAX Programı Sözcüsü, ocak ayı sonuna kadar 144 ülkeye bir milyardan fazla doz sağlanamadığını bildirdi. Ayrıca ülkelerin ve bağışçıların sözlerini tutması durumunda haziran ayı sona ermeden önce 1 milyon 500 bin doz aşı dağıtılmasının beklendiğini kaydetti.
COVAX başlatılırken program tüm ülkelere yeterli aşı satın alma ve dağıtma sözü vermiş ve bir ön satın alma sistemi olan AMC’i kurmuştu. AMC, bağışçı ülkeler, özel sektör ve hayır kurumlarının yanı sıra yoksul ülkelere aşı bağışlamayı veya maliyeti karşılığında aş satmayı taahhüt eden ilaç şirketleri tarafından sağlanan kalkınma yardımları ile finanse edilen bir fondu.
Küresel Aşı İttifakı (GAVI) CEO'su Seth Berkley duruma ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
“Zengin ülkeler çok büyük miktarlarda aşı satın aldılar. Bazıları bize neden Moderna aşısı satın almadığımızı sorduğunda, şirketin ürettiği aşının çok pahalı olduğunu, aynı zamanda geçen yılın sonundan önce bulunmadığını cevabını verdik.”
GAVI Yönetim Kurulu üyesi Rafael Vilasanjuan da son dönemde elde edilen tecrübenin, programın virüsü küresel olarak kontrol altına almak ve yeni varyantların ortaya çıkmasına engel olmak üzere bilimsel kanıtlar doğrultusunda belirlenen hedeflere ulaşamamasının hayal kırıklığı yarattığını söyledi. Ancak Vilasanjuan diğer yandan programın bugün halen gelişmekte olan ve yoksul ülkelerde asgari düzeyde aşı sağlamak için çalışan tek program olduğunu ve toplam nüfusun sadece yüzde 12’sinin en az bir doz alması ile salgının daha fazla yayılmasına engel olabilecek sürü bağışıklığına ulaşma hedefinden halen çok uzakta olunduğunu kaydetti.
WHO uzmanları bu hedefe ulaşmanın önündeki en büyük engelin, yeterli miktarda dozun sağlanmasının ardından aşıların dağıtımlarını sağlayacak lojistik gücün ve uygulanmasına ilişkin olarak onaylanmış sağlık standartlarına uygun teknolojinin olmamasını gösterdiler.
Covax Sözcüsü dün, programın önümüzdeki aylardaki çabalarının üç eksene odaklanacağını belirtti. Bunları ülkelere teknik destek sağlanması, aşı kampanyaları düzenlenmesi ve hızlandırılması için gerekli kaynakların sağlanması ve daha fazla aşı temin edilmesi için diplomatik çabaların yoğunlaştırılması olarak sıraladı.
COVAX uzmanlarının üstesinden gelmek için çaba sarf ettiği diğer engeller arasında aşıların çeşitliliği ve tek bir aşının yeterli miktarda bulunamaması yer alıyor. Bu durum, Batı ülkelerinde yürütülenlere benzer büyük aşı kampanyaları düzenlemeyi zorlaştırıyor. Söz konusu sorun özellikle birinci doz ile ikinci dozun aynı olması gerektiği durumlarda yaşanıyor.
Diğer yandan UNICEF, aşılama oranının henüz toplam nüfusun yüzde 10’una ulaşmadığı veya yüksek nüfus yoğunluğunun olduğu 34 ülkeye odaklanıyor. Bu ülkeler arasında Afganistan, Burkina Faso, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopya, Gana, Kenya, Nijerya, Sierra Leone, Sudan ve Somali de yer alıyor. Afrika’daki 10 ülkeden 9’unda nüfusun sadece yüzde 12’si tam doz aşı aldı. Tek doz alanların oranı ise halen yüzde 17’den az. UNICEF uzmanları, bugün en büyük sorunun epidemiyolojik tabloyu alt üst edebilecek yeni varyantların ortaya çıkmasından korkulan Hindistan ve Nijerya gibi yüksek nüfus yoğunluğu olan ülkelerdeki durum olduğunu belirterek uyarıda bulunuyor.
Avrupa İlaç Ajansı (EMA) dün Lahey’den yaptığı açıklamada, EMA uzmanlarının aşının üçüncü veya dördüncü dozunun uygulanmasına ilişkin önümüzdeki hafta çıkarılacak yönergeleri sonuçlandırma sürecinde olduğunu bildirdi. İtalya ve Fransa gibi bazı ülkeler, bağışıklık sisteminde sorun olanlara veya kronik hastalıkları bulunan yaşlılara aşının üçüncü veya dördüncü dozunun uygulanmasına yeşil ışık yakmıştı. EMA, özellikle Omikron varyantının neden olduğu enfeksiyon oranı ve gençler ve çocuklarda hastaneye yatışların son zamanlarda artmasının ardından bilim ve tıp camiasının halen tartışmalı bir konu olan çocuklara üçüncü dozun uygulanması konusuna yönelik bir kılavuz hazırlamaya başlayacağını bildirdi.



Fransa, hükümetin antisemitizmle mücadelede başarısız olduğunu iddia eden ABD Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı

ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner (AFP)
ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner (AFP)
TT

Fransa, hükümetin antisemitizmle mücadelede başarısız olduğunu iddia eden ABD Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı

ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner (AFP)
ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner (AFP)

Fransa Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a yazdığı mektupta hükümeti antisemitizmle mücadele için yeterli önlem almamakla eleştiren ABD Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı'na çağıracağını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre, ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner'ın dün basına sızdırılan mektubu, İsrail'in birkaç gün önce Fransa'ya yönelik benzer eleştirilerini yansıtıyor. İsrail’in eleştirileri Paris'ten sert bir tepki almıştı.

Kushner, Macron'a yazdığı mektupta, pazartesi gününün Nazi Almanyası işgali altında ‘Yahudilerin Fransız topraklarından sürülmesine son veren müttefiklerin Paris'i kurtarışının 81. Yıldönümü’ olduğunu belirtti.

Mektupta, “Fransa'da antisemitizmin keskin bir şekilde artmasından ve hükümetinizin bununla mücadele etmek için yeterli önlem almamasından derin endişe duyduğum için size bu mektubu yazıyorum” ifadesi yer aldı.

Mektubun devamında, “Fransa'da Yahudilerin sokaklarda saldırıya uğramadığı, sinagogların ve Yahudi okullarının tahrip edilmediği, Yahudilere ait işyerlerinin vandalizme uğramadığı tek bir gün bile geçmiyor” denildi.

Kushner’a göre, antisemitizm uzun zamandır Fransız yaşamında izlerini bırakmış olsa da, Yahudilere yönelik nefret, 7 Ekim 2023'te Hamas tarafından gerçekleştirilen ve Gazze Şeridi'nde devam eden savaşı tetikleyen acımasız saldırıdan bu yana patlak verdi.

Mektubun yayınlanmasından saatler sonra, Fransa Dışişleri Bakanlığı bu son iddiaları şiddetle reddeden bir açıklama yayınladı ve ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.

Dışişleri Bakanlığı, Fransa'nın antisemitizmle mücadeleye ‘tamamen bağlı’ olduğunu vurguladı.

Bakanlık, büyükelçinin açıklamalarının ‘Fransa ile ABD arasındaki transatlantik ilişkilerin kalitesine ve müttefikler arasında olması gereken güvene yakışmadığını’ ifade etti.

Bakanlık, ‘1961 Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesi'nde belirtildiği üzere, devletlerin iç işlerine karışmama yükümlülüğüne’ işaret etti.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, Kushner'in bugün Dışişleri Bakanlığı'na çağrılacağı bildirildi.

“Antisiyonizm, antisemitizmdir”

ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'ın babası olan Charles Kushner'ın eleştirisi, Netanyahu'nun Fransa Cumhurbaşkanı’nı Filistin devletinin tanınması çağrısı yaparak ‘antisemitizm ateşine körükle gitmekle’ suçlamasından birkaç gün sonra geldi.

Fransa Cumhurbaşkanlığı, Netanyahu'nun sözlerini kınayarak, Filistin devletinin tanınması kararı ile antisemitik şiddetin artışı arasındaki bağlantıyı ‘yanlışlara dayalı, aşağılık ve kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.

Netanyahu gibi Kushner da “İsrail'i karalayan açıklamalar ve Filistin devletini tanıyan adımlar aşırılıkçıları cesaretlendiriyor, şiddeti körüklüyor ve Fransa'daki Yahudi kimliğini tehlikeye atıyor” dedi.

Kushner, “Bugün artık lafı dolandırmaya gerek yok. Antisiyonizm, antisemitizmdir. Nokta” ifadelerini kullandı.

ABD'nin Fransa Büyükelçisi, ‘genç Fransızların yaklaşık yarısının Holokost'u hiç duymadığını’ söyleyerek öfkesini dile getirdi.

Kushner, “Bu cehaletin devam etmesi, Fransız okullarının müfredatını sorgulamamıza neden oluyor” dedi.

Antisemitizm konusu, Batı Avrupa'nın en büyük Yahudi topluluğuna (500 bin kişi) ve Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere sempati duyan büyük bir Arap Müslüman topluluğuna ev sahipliği yapan Fransa'da son derece hassas bir konu.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının başlamasından bu yana her iki toplulukta da nefret suçlarında keskin bir artış kaydedildi.

Macron'un eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantısında Fransa'nın Filistin devletini resmi olarak tanıyacağını açıklaması, o dönemde İsrail'den hızlı bir şekilde eleştiri aldı.

Bu adımın ardından Kanada, Avustralya, Andorra, Finlandiya, İzlanda, İrlanda, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, Norveç, Portekiz, San Marino ve Slovenya da eylül ayında Filistin'i tanıma niyetlerini açıkladı.


Trump'ın aralık ayı başında İsrail'e yapacağı ziyaretle ilgili görüşmeler

ABD Başkanı Donald Trump (Arşiv- Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Arşiv- Reuters)
TT

Trump'ın aralık ayı başında İsrail'e yapacağı ziyaretle ilgili görüşmeler

ABD Başkanı Donald Trump (Arşiv- Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Arşiv- Reuters)

“I24 News” televizyonu, dün, Amerikan ve İsrailli yetkililerin, Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki aralık ayı başında İsrail'e yapacağı ziyaretle ilgili görüşmelerin sürdüğünü bildirdi.

Ziyaretin kesinleşmesi halinde, Trump'ın ikinci dönem başkanlığı sırasında Kudüs'e yaptığı ilk ziyaret olacak.


Binlerce kişi Kopenhag'da Gazze'deki savaşın sona ermesi için gösteri düzenledi

Kopenhag'da Filistin yanlısı gösteriye 10 binden fazla kişi katıldı (AP)
Kopenhag'da Filistin yanlısı gösteriye 10 binden fazla kişi katıldı (AP)
TT

Binlerce kişi Kopenhag'da Gazze'deki savaşın sona ermesi için gösteri düzenledi

Kopenhag'da Filistin yanlısı gösteriye 10 binden fazla kişi katıldı (AP)
Kopenhag'da Filistin yanlısı gösteriye 10 binden fazla kişi katıldı (AP)

Kopenhag'da dün düzenlenen Filistin yanlısı gösteriye 10 binden fazla kişi katıldı. Gösteride, Gazze'deki savaşın sona ermesi ve Danimarka'nın Filistin devletini tanıması talep edildi.

Fransız haber ajansına (AFP) göre yürüyüşe Oxfam, Greenpeace ve Uluslararası Af Örgütü'nün yanı sıra sendikalar, siyasi partiler, sanatçı grupları ve Greta Thunberg gibi aktivistler de dahil olmak üzere yaklaşık 100 kuruluş katıldı.

Polis, protestocuların sayısına dair bir tahminde bulunmadı.

Çoğunluğu çocuklu ailelerden oluşan protestocular, Danimarka parlamento binasının dışında güneşli bir havada toplandı, bayraklar salladı, dövizler taşıdı ve "Silah satışlarına son", "Filistin'e özgürlük" ve "Danimarka soykırıma hayır diyor" sloganları attı.

İsrail'in geleneksel destekçisi Danimarka, Avrupa Birliği başkanlığını kullanarak İsrail hükümetine Gazze'deki savaşı sona erdirmesi için baskı yapacağını açıkladı. Başbakan Mette Frederiksen, savaşın “sınırları aştığını” ifade etti.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Danimarka, yakın gelecekte Filistin Devleti'ni tanımayı düşünmediğini açıkladı.

43 yaşındaki protestocu Michelle Abelros, AFP'ye yaptığı açıklamada, "İktidardakiler soykırımı durdurmuyor, bu nedenle protestoya iştirak edip tüm liderlere olan bitene katılmadığımızı göstermek çok önemli" ifadelerini kullandı.