Lübnan: Buğday krizi ve ayçiçek yağı kıtlığı baş göstermek üzere

Lübnan, buğday ihtiyacının yüzde 60’ını Ukrayna’dan ithal ediyor.

25 Temmuz’da Beyrut’taki bir fırından bir fotoğraf (Reuters)
25 Temmuz’da Beyrut’taki bir fırından bir fotoğraf (Reuters)
TT

Lübnan: Buğday krizi ve ayçiçek yağı kıtlığı baş göstermek üzere

25 Temmuz’da Beyrut’taki bir fırından bir fotoğraf (Reuters)
25 Temmuz’da Beyrut’taki bir fırından bir fotoğraf (Reuters)

Ukrayna’daki savaş Lübnan’daki gıda krizini tetikledi. Öyle ki Lübnan’ın buğday ihtiyacını büyük ölçüde Ukrayna’dan karşılamaya bağlı olması nedeniyle ülkede bir buğday krizi baş göstermeye başladı. Ülkede elde kalan miktarın bir aydan fazla sürmeyeceği aktarılırken, bu durum da bir alternatif sağlamak için diğer ülkelerle müzakereler gerektiriyor. Aynı şekilde ayçiçek yağı üzerindeki yansıma, daha az şiddetli olacak, ancak artan talep nedeniyle fiyatlar artacak.
Ekonomi Bakanı Emin Selam, Ukrayna savaşından kaynaklanan krizi yönetmek için bir ekip kurarken, Lübnan’ın buğday rezervlerinin en fazla bir ay yeteceğini açıkladı. Reuters ajansına göre Ukrayna krizi nedeniyle piyasaya ilişkin endişeler ortasında Bakan, farklı ülkelerle ithalat anlaşmaları yapmaya çalışıyor.
Buğday ithal sorunu, 2020 yılında Beyrut Limanı’ndaki patlama ile ana buğday silolarının yıkılması sonucu Lübnan’daki krizi daha da alevlendirdi. O günden bu yana ülke, finansal krizin yanı sıra özellikle bir paket ekmek fiyatının katlanarak artmasına neden olan dolar kriziyle birlikte, en fazla bir ay malzeme depolama kapasitesine sahipti.
Selam, buğday ihtiyacının yaklaşık yüzde 60’ını Ukrayna’dan ithal eden Lübnan’ın, ABD, Hindistan, Fransa ve diğer bazı Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere çeşitli ülkelerle buğday ithalatı için görüşmelerde bulunduğunu açıkladı. Olumlu işaretlerden bahseden Bakan, “Panik hali yaratmak istemiyoruz” dedi. Emin Selam, 25 Şubat’ta yaptığı açıklamada devletin, iki aya kadar rezervleri güvence altına almak için makul fiyatlarla buğday ithalatı konusunda anlaşmaya varmaya çalıştığını duyurdu. Bakan, “Bazı ülkelerden ve bazı şirketlerden indirimli fiyatlardan taahhütler edinip, ürün satın alabiliyor ve rezerve edebiliyoruz. Bu çerçevede bir veya iki aylık buğday stokunu güvence altına alıyoruz. Bu, önemli bir şey” açıklamasında bulundu.
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı’nda Tahıl ve Şeker Pancarı Genel Müdürü Grace Barbari, Reuters’a yaptığı açıklamada, Lübnan’ın buğday rezervlerinin bir buçuk ila iki ay arasında değişen bir süre için yeterli olduğunu söyledi. Barbari, Ukrayna’dan Lübnan’a yapılacak iki buğday sevkiyatının savaş nedeniyle ertelendiğine dikkati çekti. Lübnan Buğday İthalatçıları Sendikası Başkanı Ahmed Hattit de Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Lübnan’ın ayda 50 bin ton ve yılda 600 bin ton buğday ithal ettiğini, 2021 yılında ise 520 bin ton ithal edebildiğini dile getirdi. Miktarın yüzde 80’i Ukrayna’dan, geri kalanının ise Rusya ve Moldova’dan olduğunu belirten Hattit, savaşın uzun süre devam etmesi halinde, Karadeniz’deki tüm ülkelerden buğday temininin zorlaşabileceğine dikkati çekerek, karşılarında yalnızca ABD’nin kalacağını vurguladı. Ahmed Hattit, bu seçeneğin buğday fiyatı veya nakliye açısından daha maliyetli olacağını söylerken, şüphesiz Lübnan’daki somun ekmeğe de yansıyacağını belirtti. “Ukrayna’dan gelen buğday sevkiyatının Lübnan’a ulaşması yaklaşık yedi gün. Ancak sevkiyat, ABD’den en az 25 gün sürecek” diyen Hattit, bugün yaşananların, buğday silolarının yok edilmesinden kaynaklanan krizi ve Lübnan’da ekmek fiyatlarının artmasına neden olan dolar krizini artırdığına dikkati çekti.
Lübnan Gıda İthalatçıları Sendikası Başkanı Hani el-Bahsali’nin Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre savaşın en büyük etkisi buğday üzerinde olacak olsa da bu etki, Lübnan’ın ihtiyacının yüzde 60’ını Ukrayna’dan ithal ettiği ayçiçek yağına da yansıyacak. Bahsali, özellikle talebin artacağı Ramazan ayına yaklaşırken, Lübnan piyasalarının petrol sıkıntısı çekeceğine vurgu yaptı. Hani el-Bahsali, “Kargaşa sadece Lübnan’ı değil, küresel pazarı da etkiledi. Dolayısıyla durum, soya fasulyesi yağı ve mısır yağı gibi alternatiflere olan talebin artması sonucunda malzemenin piyasada bulunabilirliğine ve fiyatındaki artışa da yansıyacaktır” değerlendirmesinde bulundu. Yetkili ayrıca, sorunun sadece petrol ithalatında değil, aynı zamanda gerekli idari prosedürlerin tamamlanamaması nedeniyle daha önce Ukrayna’dan başlatılan sevkiyatların kurtarılma imkanında olduğuna da dikkati çekti.
Değirmenler Topluluğu, 25 Şubat’ta savaşın buğday ithalatına etkisine değinirken, yaptığı açıklamada “Buğdayın ana kaynağı olan Ukrayna’da yaşanan savaş ve olaylar, tüm buğday satış anlaşmalarının mücbir sebepler nedeniyle iptal edilmesine neden oldu. Bu da bir ton buğdayın fiyatında 45 ila 50 ABD doları arasında bir artışa yol açtı” ifadelerini kullandı.
Topluluk, yaşananlardan ve Ukrayna’dan devam eden buğday ithalatı üzerindeki etkisinden endişe duyduğunu söylerken, bu durumun yeni kaynakların araştırılmasını zorunlu hale getirdiğini vurguladı. Değirmenler Topluluğu ayrıca, “İlgili tüm yetkililer, Merkez Bankası’nın ‘ithal edilen buğdayın fiyatının tahvil edilmesi’ talebi üzerine çalışacak. Özellikle ihracatçılar, buğdaya olan talebin artmasından sonra fiyat farkından yararlanmak için bunları diğer ülkelere transfer etme arzusu taşıyor” dedi.



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.