BioNTech Kovid-19 aşısı çocukları can kaybı riskinden koruyor

BioNTech / Pfizer aşısı ve çocuklar: Resmi bir araştırma, ABD’deki bu tartışmaya son verdi

CDC’nin sapladığı kapsamlı veriler aşının etkinliğini kanıtladı
CDC’nin sapladığı kapsamlı veriler aşının etkinliğini kanıtladı
TT

BioNTech Kovid-19 aşısı çocukları can kaybı riskinden koruyor

CDC’nin sapladığı kapsamlı veriler aşının etkinliğini kanıtladı
CDC’nin sapladığı kapsamlı veriler aşının etkinliğini kanıtladı

ABD’li sağlık yetkilileri dün (Salı) Pfizer şirketi tarafından yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirilen BioNTech aşısının, çocuklar ve gençler dahil olmak üzere tüm yaş gruplarını enfekte eden Omikron varyantının ortaya çıktığı zamanda bile, 5 yaş ve” üzeri çocuklara uygulanmasının, yoğun bakım gerektirecek veya can kaybına neden olacak şiddetli enfeksiyonlara karşı koruma sağladığını açıkladı.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin (CDC) dün yayınladığı yeni veriler, New York Eyaleti Sağlık Bakanlığı’nın eyaletteki çocuklar üzerinde yürüttüğü ve henüz resmi onay almamış araştırmalarının yer aldığı MedRxiv’de yayınlanan bir araştırmada, söz konusu aşının çocuklar üzerindeki etkinliğine yönelik endişeleri dile getirilmesinden bir gün sonra geldi. Söz konusu araştırmada, daha büyük çocuklarda tam doz aşılamadan sonraki bir ay içinde bile Kovid-19 enfeksiyonuna karşı neredeyse hiç koruma sağlamadığını, aynı şekilde 5-11 yaş arası çocuklarda da etkili olmayabileceği belirtilmişti. Araştırmacılar çalışmalarında, bunun bir nedeninin, küçük çocuklara uygulanan aşıların, daha büyük çocuklara ve yetişkinlere verilen dozun üçte birini almaları olduğu sonucuna varmışlardı.
Ancak CDC, birçok eyaletten sağlanan verilerin, sorunun çocukların yaşları veya doz miktarı değil, Omikron varyantı olduğunu gösterdiğini söyledi. Zira, aşılama genel olarak, SARS-CoV-2 virüsünün önceki varyantlara kıyasla, son derece bulaşıcı Omikron varyantına karşı daha az etkili oluyor. Aynı zamanda 5-11 yaş grubundaki çocukların aşılanması, Omikron varyantının yayılmaya başlamasından sadece haftalar önce başlamıştı. Dolayısıyla Omikron, aşılanan çocukları enfekte edebiliyor ancak yine de çocukları ciddi enfeksiyonlara ve can kaybına karşı koruyor.
CDC epidemiyoloğu Ruth Link-Gelles Associated Press tarafından yayınlanan bir raporda şunları söyledi:
“Çok küçük bir çocuğun annesi olarak, sanırım, onu gecenin bir yarısında acil servis olmaktan korumak için her şeyi yapardım. Elimizdeki verilerde, aşının daha tehlikeli sonuçlara karşı iyi bir koruma sağlamaya devam ettiği görülüyor.”
Çocuk doktorları, ebeveynlerin aşıların hala tehlikeli enfeksiyonları engelleme açısından koruma sağladığını anlamaları gerektiğini vurguladı. Philadelphia Çocuk Hastanesi’nden Dr. Paul Offit, “Aşı olduysanız, hafif bir enfeksiyon geçirebilirsiniz. Yalnızca bununla nasıl yaşayacağımızı öğrenmemiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı. Offit, New York’ta yürütülen araştırmanın çok küçük kapsamlı olduğunu bu nedenle ulaştığı sonuçlara itimat edilemeyeceğini sözlerine ekledi.
CDC dün yaptığı açıklamada, geçen yıl Nisan ayı ve bu yıl Ocak ayının başları arasında, aşı olmuş 5-17 yaşlarındaki çocuklar arasında Kovid-19’a bağlı olarak 9 can kaybı kaydedildiğini, aynı yaş aralığındaki aşısız çocuklarda ise 121 can kaybına neden olduğunu bildirdi.
CDC, geçen yıl Nisan ayından bu yıl Ocak ayını sonuna kadar 10 eyalette çocuklar arasındaki hastaneye yatış oranlarını da inceledi. Aşının, 5-11 yaşları arasında hastaneye yatışa karşı korumada yüzde 74 oranında etkili olduğu kanıtlandı. Bu sürede, hastaneye kaldırılan aşısız 59 çocuğa kıyasla, aşılı olan sadece 2 çocuk hastaneye kaldırıldı.
Aşı 12-15 yaş grubunda ve 16-17 yaş grubunda hastaneye yatmaya karşı yüzde 92 ila yüzde 94 arasında etkili oldu. Ergenlerde gözlemlenen şiddetli enfeksiyonların çoğu, Delta varyantının baskın olduğu zaman meydana geldi. 12 yaş altı şiddetli enfeksiyonların çoğu Aralık ayı başlarında yayılmaya başlayan Omikron dalgası sırasında gözlemlendi.
Salı günü yayınlanan araştırma aynı zamanda, Omikron’un baskın olduğu zamanlarda, aşının 5-11 yaş grubunda acil servise başvurma oranlarını önlemede yüzde 51 oranında etkili olduğu sonucuna ulaştı. Bu oran, ikinci dozunu aylar önce alan 12-15 yaş grubunda görülen yüzde 45 etkinlik oranına yakındı.



Bilim insanları "NASA teleskobu uzayda yaşam buldu" haberlerini yorumladı

Tüm yüzeyi suyla kaplı gezegenin çizimi (Shang-Min Tsai/Kaliforniya Üniversitesi)
Tüm yüzeyi suyla kaplı gezegenin çizimi (Shang-Min Tsai/Kaliforniya Üniversitesi)
TT

Bilim insanları "NASA teleskobu uzayda yaşam buldu" haberlerini yorumladı

Tüm yüzeyi suyla kaplı gezegenin çizimi (Shang-Min Tsai/Kaliforniya Üniversitesi)
Tüm yüzeyi suyla kaplı gezegenin çizimi (Shang-Min Tsai/Kaliforniya Üniversitesi)

Yeni bir araştırmaya göre, uzak bir gezegende uzaylı yaşam belirtilerinin keşfedilmesiyle ilgili son zamanlarda duyulan heyecan yersiz ya da en azından erken olabilir.

Son haftalarda, Dünya'dan yaklaşık 125 ışık yılı uzaklıktaki K2-18b adlı gezegenle ilgili heyecan artıyor. Geçen yılın sonlarında araştırmacılar bu gezegende bir "yaşam" molekülü görmüş olabileceklerini açıklamıştı.

Başka bir gezegende yaşam belirtisi olabilecek şey üzerine spekülasyonlar ve heyecan o zamandan beri artıyor. Ancak araştırmacılar tespitin "sağlam olmadığı" ve gezegende neler olduğunu doğrulamak için daha fazla çalışma yapılması gerektiği uyarısında bulunmuştu.

Ancak artık araştırmacılar sinyalin başlangıçta göründüğü kadar net olmadığı uyarısını yapıyor. Sinyal metanla örtüşüyor ve araştırmacılar bu ikisini birbirinden ayırmanın henüz mümkün olmadığını düşünüyor.

Bunu, hem molekülün hem de K2-18b'deki olası atmosferin fizik ve kimyasını simüle eden bilgisayar modelleri kullanarak yaptılar. Bu modeller, bulgunun aslında dimetil sülfür, yani DMS'nin varlığını gösterdiğinden emin olmanın bir yolu bulunmadığına işaret etti.

Ancak bu bulgular, yaşam belirtilerini hiç bulamadığımızdan ziyade henüz bulamadığımızı gösteriyor olabilir. Bilim insanları gezegeni başka araçlarla da inceleyerek molekülün orada var olup olmadığını kesin şekilde görebilecek.

Bunu, geçen yılki çalışmada kullanılandan daha iyi kızılötesi dalga boylarını tespit eden bir araç kullanarak yapacaklar.

Çalışma, The Astrophysical Journal Letters'da yayımlanan "Biogenic sulfur gases as biosignatures on temperate sub-Neptune waterworlds" (Alt-Neptün suyla kaplı gezegenlerde sıcaklığın biyolojik işaretleri olarak biyojenik sülfür gazları) başlıklı yeni makalede açıklandı.

Independent Türkçe


Mayaların top sahasını nasıl kutsadığı ortaya çıktı

Mayalar top oyunlarını eğlencenin yanı sıra ritüel amaçlı da oynuyordu (Dallas Museum of Art)
Mayalar top oyunlarını eğlencenin yanı sıra ritüel amaçlı da oynuyordu (Dallas Museum of Art)
TT

Mayaların top sahasını nasıl kutsadığı ortaya çıktı

Mayalar top oyunlarını eğlencenin yanı sıra ritüel amaçlı da oynuyordu (Dallas Museum of Art)
Mayalar top oyunlarını eğlencenin yanı sıra ritüel amaçlı da oynuyordu (Dallas Museum of Art)

Maya uygarlığına ait top sahalarına Şili biberi ve halüsinojen bitkiler konduğunu bulan arkeologlara göre bu keşif bir ritüele işaret ediyor. Şifalı bitkilerin yapıyı kutsama amacıyla yerleştirildiği düşünülüyor. 

Yucatán Yarımadası'nda Mayaların bir zamanlar yaşadığı Yaxnohcah bölgesinde kazı yapan arkeologlar toprakta kara lekeler olduğunu fark edince örnek toplayarak laboratuvarda inceledi. DNA analizleri lekelerin 4 ayrı şifalı bitkiden kaynaklandığını ortaya koydu. Mayaların sıkça kullandığı bu bitkiler dini açıdan da önem arz ediyordu. 

ABD'deki Cincinnati Üniversitesi'nden araştırmacılar kahkahaçiçeği türünden Ipomoea corymbosa adlı, LSD'yle benzer yapıda halüsinojen bir bitkinin kalıntılarını tespit etti. Bölgede xtabentun diye bilinen bu bitkinin poleniyle beslenen arılardan toplanan baldan, bugün Meksika'da likör yapılıyor. 

Oxandra lanceolata ve Şili biberi kalıntıları da bulan bilim insanları bu üç bitkinin daha sonra Hampea trilobata adlı ağacın yapraklarına sarıldığı sonucuna vardı. Mayaların bu bitkinin yapraklarını ritüellerdeki demetleri sarmak için kullandığı önceden biliniyordu.

Acı biberinse şifalı özellikleri nedeniyle kültürde yer edindiğini belirten araştırmacılar bugünkü Mayaların da veremden ishale kadar çeşitli hastalıkların tedavisinde bu bitkiden faydalandığını kaydediyor. 

PLOS One adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmanın başyazarı David Lentz, "Mayalar için çeşniden daha fazlası olan Şili biberi genellikle ritüellerde ve tıbbi uygulamalarda kullanılırdı" diye açıklıyor. 

LSD'ye benzer fizyolojik etkiler yaratan xtabentunun törensel bağlamda kullanıldığına dair kanıtlar görüyoruz. Meğerse buradaki törensel bir demetmiş.

Araştırmacılar bitkilerin top sahasının inşası sırasında yapıyı kutsama amacıyla konduğunu düşünüyor. Analizler ayrıca demetin yaklaşık MS 80'de yerleştirildiğine işaret ediyor.

Kültürlerinde çeşitli top oyunları bulunan Mayalar örneğin el ve ayaklar kullanılmadan topun bir potadan geçirilmeye çalışıldığı pok-a-tok denen oyunu oynuyordu. 

Öte yandan top sahalarının sadece eğlence amaçlı değil, dini törenler için de kullanıldığı tahmin ediliyor. Lentz, "Bugün top sahalarını boş zaman geçirme yeri olarak görüyoruz fakat Mayaların gözünde bu alanların kutsal bir yeri de vardı" diyor.

Top sahasını inşa ederken, tanrılara araziyi değiştirdiklerini bildirme ve onların burayı kutsaması amacıyla adak görevi gören demeti yerleştirmiş olmalılar. Bu ritüel, diğer Maya yerleşimlerinde kanıtlarını bulduğumuz benzer törenlerle örtüşüyor.

Independent Türkçe, IFL Science, Live Science, PLOS One


Çığır açan bilimsel "dopingle" daha ucuz ve dayanıklı bataryalar mümkün

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Çığır açan bilimsel "dopingle" daha ucuz ve dayanıklı bataryalar mümkün

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Bilim insanları bataryaları "doping" tekniğiyle hem daha ucuz hem de daha verimli hale getirmenin yeni bir yolunu buldu.

Bu teknikte, bataryaların performansını önemli ölçüde değiştirmek için onlara küçük miktarlarda kolayca bulunabilen elementler ekleniyor.

Dünya, arabalarımızdan cep telefonlarımıza kadar her şeyde ve enerji depolamada kullanılan lityum-iyon bataryalara ciddi ölçüde bağımlı hale geldi. Ancak bu bataryalar nadir ve pahalı kaynaklara aşırı bağımlılıkları da dahil bir dizi sorundan muzdarip. 

Araştırmacılar, batarya katotlarında daha verimli ve sürdürülebilir malzemeler kullanılmasına yönelmenin bu sorunu gidermesini umuyor. Katot, bataryanın önemli elektron değişim süreçlerinin gerçekleştiği ve bu sorunların çoğunun ortaya çıktığı kısmı.

Araştırmacılar demir ve oksijen reaksiyonlarını kullanarak bu katodun kapasitesinin yükselmesini sağlayan yeni bir malzeme bulduklarını geçen yıl duyurmuştu. Ancak bu buluş, bataryaları şarj etme ve yeniden doldurma sırasında oksijen açığa çıkardığı için sorunları da beraberinde getirmişti. 

Şimdiyse araştırmacılar "doping" işleminin bu sorunun üstesinden gelebileceğini ve yeni teknolojinin kullanışlı hale gelmesini sağlayabileceğini söylüyor.

Hokkaido Üniversitesi'nden Hiroaki Kobayaşi, "Katodun kristal yapısına az miktarda alüminyum, silikon, fosfor ve kükürt gibi bol miktarda bulunan elementlerin eklenmesiyle döngü sayısının önemli ölçüde artırılabileceğini keşfettik" dedi.

Yeni bulgular, bataryaların stabilitelerini artırarak şarjlarını yüzde 90'a kadar tutmalarını sağlayabilir.

Kobayaşi, "İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik küresel çabaların da gerektirdiği gibi elektrik enerjisinin yaygın olarak fosil yakıt kullanımının yerini alması durumunda çok önemli olacak batarya teknolojisindeki ilerlemelere önemli bir katkıda bulunmayı umarak bu yeni bulguları geliştirmeye devam edeceğiz" dedi.

ACS Materials Letters adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışma, "Uygun Maliyetli Yüksek Enerjili Lityum-İyon Batarya Katotlarına Doğru: Kovalant Bağ Oluşumu Antiflorit Yapılı Lityum Bakımından Zengin Demir Oksitte Katı Hal Oksijen Redoksunu Güçlendiriyor" (Toward Cost-Effective High-Energy Lithium-Ion Battery Cathodes: Covalent Bond Formation Empowers Solid-State Oxygen Redox in Antifluorite-Type Lithium-Rich Iron Oxide) başlıklı makalede anlatılıyor. 
Independent Türkçe


75 bin yıl önce ölen Neandertal kadının yüzü yeniden oluşturuldu

Dr. Emma Pomeroy, Şanidar Z için "Bence onların kim olduğuyla bağlantı kurmamızı sağlayabilir" diyor (Jamie Simonds/BBC Studios)
Dr. Emma Pomeroy, Şanidar Z için "Bence onların kim olduğuyla bağlantı kurmamızı sağlayabilir" diyor (Jamie Simonds/BBC Studios)
TT

75 bin yıl önce ölen Neandertal kadının yüzü yeniden oluşturuldu

Dr. Emma Pomeroy, Şanidar Z için "Bence onların kim olduğuyla bağlantı kurmamızı sağlayabilir" diyor (Jamie Simonds/BBC Studios)
Dr. Emma Pomeroy, Şanidar Z için "Bence onların kim olduğuyla bağlantı kurmamızı sağlayabilir" diyor (Jamie Simonds/BBC Studios)

75 bin yıllık kafatası kalıntılarıyla Neandertal bir kadının yüzü yeniden oluşturuldu. 

2018'de bulunan bir kafatası kullanılarak oluşturulan model, BBC Studios'un bugün gösterime giren Netflix belgeseli Neandertallerin Sırları (Secrets of the Neanderthals) için yapıldı. Dümdüz hale gelmiş ve parçalara ayrılmış kafatası, modern insanların en yakın akrabalarından birinin nasıl göründüğüne ışık tutuyor. 

Kalıntıları, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yer alan Şanidar Mağarası'nda gün yüzüne çıkarılan kadına Şanidar Z ismi verildi. Şanidar Z'nin omurgası, omuzları ve elleri de bulunurken vücudunun alt kısmının 1960'ta çıkarıldığı düşünülüyor. O zaman aynı mağarada 10 ayrı ekrek, kadın ve çocuk Neandertal'in kalıntılarına ulaşılmıştı. 

Cambridge ve Liverpool John Moores üniversitelerinden araştırmacıların Şanidar Mağarası'nda bulduğu kemikler son derece yumuşamıştı. Bunları düzelttikten sonra 200'den fazla parçayı birleştiren araştırmacıların yapbozu tamamlanması bir yıldan uzun sürdü.

fdbf
Mağarada bulunan kafatası, Cambridge Üniversitesi'nde bir araya getirildi (Jamie Simonds/BBC Studios)

Birleştirilen kafatası tarandıktan sonra bunun üç boyutlu çıktısı dünyaca ünlü paleo sanatçıları Adrie ve Alfons Kennis kardeşlere verildi. Tek yumurta ikizi kardeşler yapay kas ve deri katmanları kullanarak modeli ortaya çıkardı.

Şanidar Z'nin kafatasının, ölümünden nispeten kısa süre sonra kafasına taş düşmesiyle dümdüz olduğu düşünülüyor. Kazılara liderlik eden, Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Graeme Barker, 2 santimetrelik kafatası için şöyle diyor:

Kafatası adeta bir pizza kadar düzdü. 

Bilim insanları, Şanidar Z'nin kadın olduğuna neredeyse emin. Pelvis kemikleri bulunamadığı için daha net bir doğrulama yapılamıyor fakat diş minesindeki kadın genetiğiyle ilişkili bazı baskın proteinler ve iskeletin ince yapısından dolayı kadın olduğu düşünülüyor. Ayrıca yine diş örneklerinin analizi, Şanidar Z'nin 40'larının ortasında hayatını kaybettiğine işaret ediyor.

Araştırma ekibinden Dr. Emma Pomeroy, Neandertal kafataslarının modern insanlarınkinden epey farklı göründüğünü fakat yeni modelin bu farklılıkların bu kadar keskin olmadığına işaret ettiğini belirtiyor. Paleoantropolog, modern insanlarla Neandertallerin çiftleştiğini ekleyerek "bugün yaşayan neredeyse herkesin hâlâ Neandertal DNA'sına sahip olduğunu" ifade ediyor.

Şanidar Mağarası'ndan bu zamana kadar çıkarılan kalıntılar, soyları yaklaşık 40 bin yıl önce tükenen Neandertallerin ölülerini gömme alışkanlıklarına ışık tutuyor. Mağaradaki cesetler benzer yöne bakacak şekilde, uzun bir kaya sütununun yanındaki bir oyuğa dikkatlice yerleştirilmişti. 

Ayrıca 1960'ta çıkarılan iskeletlerden birinin etrafının polenlerle kaplı olması, Neandertallerin ölülerini çiçeklerden oluşan bir yatağa yerleştirdiği düşüncesine yol açmıştı. Fakat yeni kazıları yürüten ekipteki Prof. Chris Hunt, polenlerin arılar tarafından bırakılmış olabileceğini veya cesetlerin üzerine konan dallardaki çiçeklerden gelmiş olabileceğini düşünüyor. Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Prof. Hunt şöyle diyor:

Dallardaki çiçekler değil ama dalların kendisi sırtlan gibi hayvanların cesetlere ulaşmasını engellemiş olabilir.

Cesetlerin yerleştirilme biçiminin "gelenek" ve "bilginin nesiller arasında aktarılması" anlamına geldiğini ifade eden bilim insanı, "Neandertallerin hayatının çirkin, acımasız ve kısa olduğu şeklindeki klasik anlatılarla bağdaştırılamayacak, amaca yönelik bir davranışa benziyor" diye ekliyor.

Independent Türkçe, BBC, Science Alert


Netflix'ten bir ilk: Popüler dizinin hayranlarına duyuru

YouTube dizisi olarak başlayan Cobra Kai, iki sezonun ardından 2020'de Netflix'e taşınmış ve platformun en popüler yapımlarından biri haline gelmişti (Netflix)
YouTube dizisi olarak başlayan Cobra Kai, iki sezonun ardından 2020'de Netflix'e taşınmış ve platformun en popüler yapımlarından biri haline gelmişti (Netflix)
TT

Netflix'ten bir ilk: Popüler dizinin hayranlarına duyuru

YouTube dizisi olarak başlayan Cobra Kai, iki sezonun ardından 2020'de Netflix'e taşınmış ve platformun en popüler yapımlarından biri haline gelmişti (Netflix)
YouTube dizisi olarak başlayan Cobra Kai, iki sezonun ardından 2020'de Netflix'e taşınmış ve platformun en popüler yapımlarından biri haline gelmişti (Netflix)

Netflix, popüler dizisi Cobra Kai'ın final sezonu için alışılmadık bir yayın stratejisi belirledi. İzleyiciler, dövüş sanatları dizisinin 6. ve son sezonunu bir oturuşta bitiremeyecek çünkü yayın devi, Cobra Kai'ın son sezonunu üçe bölüp farklı zamanlarda vizyona sokacak.
.

15 bölüm üçe bölünüyor

Netflix'in en büyük hitlerinin yeni sezonlarını iki parçaya bölmesi olağan hale gelmiş olsa da yayın devi, ilk kez bir sezonu üçe bölüyor. 

Cobra Kai'ın 6. sezonundan birinci kısım 18 Temmuz'da, ikinci kısım da 28 Kasım'da gösterime girecek. İzleyiciler üçüncü kısım içinse 2025'i beklemek zorunda kalacak. Bu bölüm için henüz belirlenmiş kesin bir tarih yok.

Dizinin final sezonu toplam 15 bölümden oluşacak ve her üç kısımda da 5'er bölüm yayımlanacak.

Cobra Kai'ın 5. sezonu, 9 Eylül 2022'de gösterime girmişti. Meşhur dövüş filmi Karate Kid'in devam dizisinin 6. sezonu, Cobra Kai dojolarının karate turnuvasından elenmesiyle başlayacak.

Josh Heald, Jon Hurwitz ve Hayden Schlossberg tarafından yazılan dizinin yıldız oyuncuları Ralph Macchio ve William Zabka, Cobra Kai'da yönetici yapımcı olarak da görev yapıyor.

Yaratıcılar Heald, Hurwitz ve Schlossberg daha önce diziyi bitirme kararını "acı tatlı" diye nitelendirmişti.

"Mütevazı bir onur"

Üçlü Ocak ayında yaptıkları açıklamada, "Dünyayı Karate Kid evreniyle yeniden tanıştırmak bizim için mütevazı bir onur oldu" demişti.

"Bu fırsatı hiçbir zaman hafife almadık" diyen senaristler, sözlerini şöyle sürdürmüştü:

Cobra Kai'la ilk günkü hedefimiz, her zaman hayal ettiğimiz zaman ve yerde Vadi'den ayrılarak bu işi kendi şartlarımızla bitirmekti. Dolayısıyla bu başarıyı büyük bir gurur ve minnettarlıkla duyurabiliyoruz. Önümüzdeki 6. sezon Cobra Kai'ın sonu olacak.

Independent Türkçe, IndieWire, Hollywood Reporter


Ünlü oyuncunun yeni Netflix dizisi eleştirmenleri böldü

Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu dizinin başrolündeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)
Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu dizinin başrolündeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)
TT

Ünlü oyuncunun yeni Netflix dizisi eleştirmenleri böldü

Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu dizinin başrolündeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)
Big Little Lies'ın Emmy ödüllü yaratıcısı David E. Kelley'nin yaratıcısı olduğu dizinin başrolündeki Jeff Daniels'a Diane Lane, Tom Pelphrey ve Lucy Liu eşlik ediyor (Netflix)

Ünlü oyuncu Jeff Daniels'ın başrolde olduğu yeni dizi A Man in Full, Netflix'te gösterime girdi. Eleştirmenleri bölen drama, herkesin diziden hoşlanmayacağının sinyalini verdi. 

İflasın eşiğinde bir emlak kralı

Amerikalı yazar Tom Wolfe'un 1998 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan mini dizi, iflasın eşiğindeki emlak kralı Charlie Croker'ın şirketini kurtarma çabalarını merkeze alıyor alıyor. 

Prömiyerini 2 Mayıs'ta yapan dizi, her biri ortalama 45 dakika süren 6 bölümden oluşuyor.

Netflix, 18 yaşından küçüklere uygun olmadığını belirttiği dizinin konusunu şöyle özetliyor:

Amansız düşmanlar ve ani bir iflasla karşı karşıya kalan Atlantalı bir emlak patronu, imparatorluğu çökmeye başlayınca dişini tırnağına takarak zirveye geri tırmanmalıdır.

Öven de var beğenmeyen de

A Man in Full için yapılan incelemeler, dizinin eleştirmenlerden hem olumlu hem de olumsuz yorumlar aldığını ortaya koyuyor.

Birçok televizyon yazarı, dizinin ilgi çekici bir seyirlik olmadığı görüşünü paylaşıyor.

ScreenRant'tan Ben Gibbons, A Man in Full'u "bireysel rollerinde başarılı olan ve her biri diziye katkıda bulunan güçlü oyuncu kadrosu" nedeniyle överken Hollywood Reporter'dan Daniel Fienberg, diziyi "daha büyük ve karmaşık bir hikayeye sahipken mahkeme salonunun rahatlığına sığınmakla" eleştiriyor. 

USA Today'den Kelly Lawler, "Karakterler yeterince derin değil" derken Slant'tan Ross McIndoe ekliyor:

Charlie'nin haşmetli bir duruşu yok, gerçek bir güç havası da yok ama özellikle iğrenç bir şey de yok.

TheWrap'ten Chris Vognar, oyuncuların performanslarını övdü ama hikayeyi eleştirdi:

Parçalar, onları birbirine bağlamak için çok hızlı hareket eden bir dizide dağınık ve uyumsuz görünüyor.

"Sağlam ve tatmin edici ama..."

Bu eleştirilere rağmen diziyle ilgili daha olumlu görüşler de var. Daily Beast'ten Nick Schager'a göre A Man in Full bazı kusurlarına rağmen "heyecanlı ve son derece izlenebilir" olmaya devam ediyor.

Guardian'dan Lucy Mangan da benzer görüşte. Mangan, "Tüyler ürpertici Trump hicvi, Succession'ın yerini almaya değer" başlıklı yazısında şöyle diyor: 

A Man in Full, Netflix'in Succession sonrası izleyiciyi yakalama girişimiyse, kırk fırın ekmek yemesi lazım. Yeni dizi sağlam, tatmin edici ama gerçek bir hicivden yoksun. Succession'daki her satır en ince noktasına kadar işlenmişti.

Independent Türkçe, ScreenRant, USA Today, TheWrap, Daily Beast, Slant Magazine, Guardian, Hollywood Reporter


Eleştirmenlerin bayıldığı suç filmi dizi oluyor

Suçlu Emily, dünya prömiyerini 24 Ocak 2022'de 38. Sundance Film Festivali'nde yapmış ve büyük beğeni kazanmıştı (Roadside Attractions)
Suçlu Emily, dünya prömiyerini 24 Ocak 2022'de 38. Sundance Film Festivali'nde yapmış ve büyük beğeni kazanmıştı (Roadside Attractions)
TT

Eleştirmenlerin bayıldığı suç filmi dizi oluyor

Suçlu Emily, dünya prömiyerini 24 Ocak 2022'de 38. Sundance Film Festivali'nde yapmış ve büyük beğeni kazanmıştı (Roadside Attractions)
Suçlu Emily, dünya prömiyerini 24 Ocak 2022'de 38. Sundance Film Festivali'nde yapmış ve büyük beğeni kazanmıştı (Roadside Attractions)

Aubrey Plaza'nın eleştirmenlerce çok beğenilen aksiyon filmi Suçlu Emily (Emily the Criminal) televizyona uyarlanıyor. 

John Patton Ford'un ilk uzun metrajlı filmi, öğrenci kredilerinin yükü altında ezilen ve suç geçmişi nedeniyle iş fırsatlarından mahrum kalan bir kadının hikayesine odaklanıyor. 

2022 yapımı filmde genç kadın, çok geçmeden Los Angeles'ın suç dünyasına çekilerek bir kredi kartı dolandırıcılığına karışıyor.

Sinema yazarlarından övgü dolu yorumlar alan gerilimli suç filmi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 94 gibi kusursuza yakın bir puan elde etmeyi başarmıştı.

Suçlu Emily, başroldeki Plaza'nın performansı ve Ford'un senaryosu da dahil olmak üzere cFilm Independent Spirit Ödülü 4 adaylık kazanmıştı. Plaza ayrıca En İyi Başrol Performansı dalında Gotham Ödülü'ne aday gösterilmiş ve Ford, ilk yönetmenlik denemesiyle Amerika Yönetmenler Birliği (DGA) Ödülü'nün sahibi olmuştu.

Suçlu Emily'nin oyuncu kadrosunda başroldeki Plaza'ya Theo Rossi, Megalyn Echikunwoke, Gina Gershon, John Billingsley ve Brandon Sklenar eşlik etmişti.

Ödüllü yönetmen diziyi de çekecek

Filmin 42 yaşındaki yönetmeni Ford, aynı zamanda dizi uyarlamasının yönetici yapımcılığını da üstlenecek. Ford ayrıca dizinin yönetmen koltuğunda oturacak.

39 yaşındaki Plaza daha önce kadın dergisi L'Officiel'e verdiği röportajda, Suçlu Emily'nin Kalbim Bir An Durdu (The Beat That My Heart Skipped, Kafa Kafaya (Head On) ve Safdie Kardeşler imzasını taşıyan Soygun (Good Time) gibi filmlerden esinlendiğini söylemişti.

Plaza, "O filmlerin ivmesinde bir şey var, sadece ileriye koşuyorlar" diyerek sözlerine şöyle devam etmişti:

Hiç durmuyorsunuz. Başlıyorsunuz ve gidiyorsunuz. Sıradan bir gün geçirip sonra kovulduğunuz, ayrıldığınız ve şimdi ne yapacağınızı bulmanız gereken normal filmler gibi değil. Sanki, 'Hayır, o zaten başlangıçta yeterince yaşadı' der gibi.

Silah kullanılmamasıyla gurur duyuyor

Plaza, filmin aksiyon sahnelerinde silah kullanılmamasıyla gurur duyduğunu söylemişti.

The Tonight Show Starring Jimmy Fallon'a konuk olan Amerikalı oyuncu, "Çoğu gerilim filminde hemen silahlar kullanılıyor... Her filmde silaha ihtiyacımız yok" diyen Plaza, sözlerini şöyle sürdürmüştü: 

Bence bu durum, filmi daha kaygı verici kılıyor çünkü 'Böyle bir silahı olmadan bu adamları nasıl alt edecek?' diye düşünüyorsunuz.

Independent Türkçe, IndieWire, ScreenRant, L'Officiel


Ryan Gosling ailesinin rol seçimine etkisini açıkladı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Ryan Gosling ailesinin rol seçimine etkisini açıkladı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Ryan Gosling artık psikolojik açıdan rahatsız edici filmlerde oynamaktan bilinçli olarak kaçındığını açıkladı:

Beni bunalıma sokacak rolleri gerçekten kabul etmiyorum.

43 yaşındaki aktör geçen yıl Barbie'deki Ken rolüyle gişede muazzam başarı elde etmişti. Gosling halihazırda sinemalardaki aksiyon-macera filmi Dublör'de (The Fall Guy) izlenebilir.

Kariyerine çocukken Disney Channel'ın The Mickey Mouse Club'ının bir parçası olarak başlayan Gosling, yetişkinliğinde The Believer'da Yahudi bir Neonazi'yi, Tepetaklak Nelson'da (Half Nelson) uyuşturucu bağımlısı bir öğretmeni ve Gerçek Sevgili'de (Lars and the Real Girl) şişme bebeğiyle ilişki yaşayan bir adamı canlandırarak bu karakterden uzaklaştı.

The Wall Street Journal Magazine'e verdiği yeni bir röportajda Gosling, artık bir rolü kabul etmeden önce ailesini düşündüğünü söyledi. Rol arkadaşı Eva Mendes'ten 10 yaşından küçük iki kızı var.

Gosling, "O an, evdekilerin ruh halini ve hepimiz için en iyisinin ne olacağını anlamaya çalışıyorum" dedi.

Aldığım kararları Eva'yla birlikte alıyorum ve önceliğimiz ailemiz oluyor.

Gosling düşünce tarzındaki bu değişimi 2016 yapımı caz müzikli romantizm filmi Aşıklar Şehri (La La Land) performansına bağlıyor.

Gosling, "Sanırım La La Land ilkiydi. 'Oh, bu onlar için de eğlenceli olacak, çünkü sete gelmeseler de her gün piyano çalışıyoruz, dans ediyoruz ya da şarkı söylüyoruz' gibi bir durumdu" diye anlattı.

Barbie'ye olan ilgileri ve Ken'e olan ilgisizlikleri ilham vericiydi. Bu olay gerçekleştiğinde onlar zaten iPad'de Barbie'leriyle ilgili küçük filmler yapıyorlardı, bu yüzden benim de Barbie filmi yapmak için işe gidiyor olmam, uyumlu olduğumuzu hissettirdi. 

Gosling ayrıca kısa bir süre önce kendi basın turu sırasında Mendes'in yeni kitabını tanıtan bir tişört giyerek partnerini sonuna kadar desteklediğini kanıtlamıştı.

Yakın zamanda Hits Radio'yla videolu röportaj yapan Gosling ve Dublör'deki rol arkadaşı Emily Blunt'a en sevdikleri filmler ve kendilerini en çok hangi Taylor Swift şarkısını benzettikleri sorulmuştu.

Röportajdan kısa videolar internette dolaşırken, hayranlar Barbie'nin 43 yaşındaki aktörünün üzerinde "Desi, Mami, and the Never-Ending Worries" (Desi, Anne ve Bitmeyen Endişeler) yazan beyaz bir tişört olduğunu fark etmeden geçemedi. 

Tişörtündeki yazı, on yılı aşkın süredir birlikte olduğu partneri tarafından yazılan ve bu sonbaharda raflarda yerini alacak bir çocuk kitabının başlığı.

Independent Türkçe


NASA'nın Mars aracı Curiosity, Dünya'ya benzer bir ortamın izlerini keşfetti

Gale Krateri'nde bugüne kadar yapılan incelemeler, yaklaşık 3 milyar yıl önce burada göl olduğuna işaret ediyor (NASA/JPL-Caltech)
Gale Krateri'nde bugüne kadar yapılan incelemeler, yaklaşık 3 milyar yıl önce burada göl olduğuna işaret ediyor (NASA/JPL-Caltech)
TT

NASA'nın Mars aracı Curiosity, Dünya'ya benzer bir ortamın izlerini keşfetti

Gale Krateri'nde bugüne kadar yapılan incelemeler, yaklaşık 3 milyar yıl önce burada göl olduğuna işaret ediyor (NASA/JPL-Caltech)
Gale Krateri'nde bugüne kadar yapılan incelemeler, yaklaşık 3 milyar yıl önce burada göl olduğuna işaret ediyor (NASA/JPL-Caltech)

NASA, Mars'ın bir zamanlar yaşanabilir bir ortama ev sahipliği yaptığına dair yeni bir kanıt buldu. 

Mars keşif aracı Curiosity, Kızıl Gezegen'deki Gale Krateri'nde yer alan kayaçlarda normalden çok daha fazla miktarda manganez oksit tespit etti. Araştırmacılar bu mineralin varlığının, tortul kayaçların bir gölün kıyı şeridi, nehir veya deltada oluştuğuna işaret ettiğini düşünüyor.

Dünya'da oksijenden dolayı manganez yüksek seviyelerde bulunurken bazı bakteriler enerjilerini bu mineralin oksidasyon seviyelerinden alıyor. Ayrıca bu bakteriler oksitlenme sürecini de hızlandırıyor. 

Mars'ın atmosferinde neredeyse hiç oksijen olmaması ve yaşayan bakterilere dair bir kanıtın da henüz bulunmaması nedeniyle bu kadar manganezin nereden geldiği soru işaretlerine yol açıyor. 

Journal of Geophysical Research: Planets adlı hakemli dergide dün yayımlanan araştırmanın başyazarı Patrick Gasda, "Mars'ta yaşam olduğuna dair kanıtımız yok ve Mars'ın çok eski zamanlardaki atmosferinde oksijenin nasıl bir mekanizmayla üretildiği de belirsizliğini koruduğundan manganez oksidin burada oluşup yoğunlaşması gerçekten şaşırtıcı" diyor. 

Bu bulgular Mars atmosferinde veya yüzey suyunda meydana gelen daha büyük süreçlere işaret ediyor ve Mars'taki oksidasyonu anlamak için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini gösteriyor.

Kayaçlardaki mineraller, Curiosity'nin ChemCam aracının analizleriyle tespit edildi. Bu araç lazer kullanarak kayaçların yüzerinde bir plazma oluşturuyor, daha sonra bu ışığı kullanarak kayaçların bileşimini saptıyor. 

Keşif aracı, Gale Krateri'ndeki tortul kayaçların kum, silt ve çamur karışımından oluştuğunu buldu. Araştırmacılar manganezin bu kumlarda nasıl zenginleştiğini ve manganezin çökelmesini hangi mekanizmaların sağladığını bulmaya çalıştı. Örneğin yeraltı suyu bir gölün kıyısındaki veya deltanın ağzındaki gözenekli kumlardan süzülerek geçmiş olabilirdi.

Hepsi yüksek derecede oksitleyici koşulların varlığını gerektiren bu mekanizmalar üzerinde çalışan araştırmacılar en olası senaryonun, oksijen bakımından zengin bir atmosferin varlığında bir göl kıyısı boyunca manganez oksitlerin çökelmesi olduğu sonucuna vardı.

ChemCam aracının baş araştırmacısı Nina Lanza, "Bu çok eski kayaçların ortaya çıkardığı üzere Gale Gölü'ndeki ortam, bize bugün Dünya'dakine şaşırtıcı derecede benzeyen yaşanabilir bir ortama pencere açıyor" diyor.

Dünya'da yer alan göl kıyılarındaki oksijen içeren sığ sularda manganez mineralleri yaygın bir şekilde görülür ve Mars'ın çok eski dönemlerinde bu tür tanıdık özellikler bulmak dikkate değer.

Manganez oksitin oluşması binlerce yıl sürebildiğinden araştırmacılar bu bulguların, Mars'taki Gale Krateri'nde uzun süre boyunca yaşanabilir bir göl olduğuna dair yeni bir kanıt sunduğunu düşünüyor. 

Independent Türkçe, Science Alert, Science Daily, Journal of Geophysical Research: Planets


Zirve yapan Güneş aktivitesi Mars'ta eşsiz "küresel auroralar" yarattı

Fotoğraf: NASA
Fotoğraf: NASA
TT

Zirve yapan Güneş aktivitesi Mars'ta eşsiz "küresel auroralar" yarattı

Fotoğraf: NASA
Fotoğraf: NASA

Mars, Güneş aktivitesindeki artış nedeniyle son zamanlarda benzeri görülmemiş ölçekte "küresel auroralar" yaşıyor.

Auroralar, Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların bir gezegenin manyetik alanıyla etkileşime girmesiyle oluşuyor.

Dünya'da ekvator ve kutuplardan eşit kolaylıkta aurora görmek nadir bir durum çünkü gezegenin manyetik alanı, onu Güneş fırtınalarından büyük ölçüde koruyor. Ancak Mars'ta Dünya benzeri bir manyetik alan bulunmadığından, kızıl gezegendeki auroralar küresel bir fenomen olabiliyor. Bu fenomen, yaklaşık her 11 yılda bir gerçekleşen ve solar maksimum diye adlandırılan Güneş aktivitesinin zirve yaptığı bu dönemde daha sık görülüyor.

Solar maksimumda Güneş, patlamalar ve koronal kütle atımları salmaya eğilimli oluyor. 

Colorado Üniversitesi Atmosfer ve Uzay Fiziği Laboratuvarı'ndan Nick Schneider, internet sitesi Space Weather'a yaptığı açıklamada, "Mars son 10 yılın en büyük auroral aktivitesini yaşıyor" dedi.

Sadece şubatta, daha önce hiç görmediğimiz bir "aurora hat-trick"i yani üç küresel aurora olayı yaşandı.

NASA'nın Maven uzay aracı, şubatta Mars'ta parlayan auroralar hakkında veri toplanmasını sağladı. Bu auroralar, Güneş fırtınalarındaki şok dalgaları tarafından hızlandırılan enerjik Güneş parçacıklarının (solar energetic particles) yani SEP'lerin Mars atmosferiyle etkileşimi sonucu oluşmuştu. 

UC Berkeley'deki Maven ekibinin üyesi Rebecca Jolitz, "Mars'a halihazırda her ay kabaca 1 ila 2 CME (koronal kütle atımı) vuruyor ve bu da yüklü miktarda SEP getiriyor" dedi.

Astrofizikçiler, Dünya'nın 15 Mayıs 1921'de yaşadığı gibi bir süper Güneş fırtınasının bugün gezegenimizi vurması halinde neler olabileceğini anlamaya çalışıyor. O fırtına, ABD ve Birleşik Krallık da dahil dünyanın çeşitli yerlerinde elektrik ve telgraf kontrol odalarında yangınlar çıkmasına neden olmuştu. 

Bu yıl zirveye ulaşan Güneş aktivitesi, iki NASA uzay aracına (MAVEN ve Curiosity) Mars'tan solar maksimumu inceleme fırsatı sunacak. Elde ettikleri bulgular, Kızıl Gezegen'e gidecek astronotlar için radyasyondan korunma yöntemlerinin geliştirilmesini sağlayabilir

Güneş'ten gelen böyle bir patlamanın günümüzde ne gibi zararlara yol açabileceği belirsizliğini koruyor.

Araştırmacılar solar maksimum sırasında, büyük ölçüde manyetik alan tarafından korunmayan Mars'ta gerçekleşen auroraları incelemenin daha fazla bilgi sağlayabileceğini belirtti.

Dr. Schneider, "Bu bize Maven görevinin temel hedeflerinden birini yani Güneş fırtınalarının Mars atmosferini nasıl etkilediğini inceleme fırsatı verecek. Bu hepimizin beklediği türden bir eğlence!" dedi. 

Atmosfer ve Uzay Fiziği Laboratuvarı'ndan astrofizikçi Shannon Curry de  "Aslında bu yıl Mars'ta 'büyük olanı' yani astronotlar Mars'a gitmeden önce Güneş radyasyonunu daha iyi anlamak için çalışabileceğimiz büyük bir olayı görmeyi çok isterim" dedi.
Independent Türkçe