Boykot imalarına rağmen, Körfez himayesi altında düzenlenecek Yemen müzakereleri

Politikacılar: Yemenliler arasındaki müzakereler, çatışmanın sona erdirilmesi, safların birleştirilmesi ve devletin yeniden kurulması için önemli bir fırsatı temsil ediyor

Sanaa caddelerinden birinde trafiği düzenleyen polis memuru (EPA)
Sanaa caddelerinden birinde trafiği düzenleyen polis memuru (EPA)
TT

Boykot imalarına rağmen, Körfez himayesi altında düzenlenecek Yemen müzakereleri

Sanaa caddelerinden birinde trafiği düzenleyen polis memuru (EPA)
Sanaa caddelerinden birinde trafiği düzenleyen polis memuru (EPA)

Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK), Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bulunan KİK Genel Sekreterlik merkezinde Yemen-Yemen müzakerelerine ev sahipliği yapacağını duyurması, bu müzakerelerin, Husi milislerin 2014 sonlarına doğru Yemen Ulusal Uzlaşı Hareketine yönelik darbesinden bu yana 8’inci yılına girecek olan çatışmaya son verecek temelleri belirleyecek sonuçlara ulaşılması ümidiyle, Yemen sokaklarında ve siyasi çevrelerinde büyük bir heyecan uyandırdı.
Husiler, KİK Genel Sekreterliği’nin Riyad’daki merkezinde, tüm Yemenli partilerden yaklaşık 500 kişinin katılımıyla düzenlenmesi beklenen müzakereleri boykot etme imasında bulunuyor. Ancak gözlemciler, müzakereleri durgun suları hareket ettirmek için bir adım olarak görüyorlar ve Yemenlilerin bu müzakereler ile barışa giden yola girebileceklerini, aynı zamanda uluslararası topluma, Körfez’in Yemen dosyasını kapatma ve Husileri bölgedeki İran gündeminden farklı bir yola yönlendirme konularındaki çalışmalarının açık bir göstergesi olacağını düşünüyorlar.

Müzakereler birkaç anlam taşıyor
Yemenli yazar ve gazeteci Ahmed Abbas, bu müzakerelerin öneminin, Yemenli taraflara yapılan davetin, tek bir ülkenin girişimi yerine KİK tarafından gelmesinde yattığını düşünüyor. Abbas Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Bunun birçok anlamı var. Bunlardan en önemlisi KİK ülkelerinin bu dosyayı herhangi bir şekilde kapatma niyetinde olmasıdır. Müzakereler, Yemenli oluşumlara anlaşmazlık konularını aşmayı ve Yemen’i içinde bulunduğu durumdan çıkarmayı ve ciddi acılar çeken halkı rahatlatmayı sağlayacak kapsamlı bir siyasi süreci başlatma fırsatı veriyor.”
Abbas, bu müzakerelerin zamanlamasının önemli bir işaret olduğuna inanarak “Zamanlama zekice ve son derece önemli. Dünya büyük çaplı jeopolitik ve ekonomik değişikliklerden geçiyor ve yeni bir, çok kutuplu dünya oluşabilir. KİK ülkeleri, büyük güçler tarafından suiistimal edilen Yemen dosyasını kapatmak için bu değişkenlere yatırım yapmak istiyor” ifadelerini kullandı.
Abbas şu ifadeleri de sözlerine ekledi:
“Husilerin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından yakın zamanda terörist hareket olarak sınıflandırılması, Suudi Arabistan Krallığı ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin üzerine oynadığı uluslararası anlaşmazlıklardan en iyi şekilde yararlandıklarının çok iyi bir kanıtı. Bu müzakereler, Yemenliler için, özellikle de darbeye karşı olanlar için, saflarını birleştirmeleri, ülkelerini geri almaları ve karanlık tünelden çıkmaları için son bir şansı temsil ediyor. Müzakerelerin sonuçlarının Yemen’in kaderini belirleyeceğini ve Yemenlilerin bu fırsatı değerlendirememesi durumunda Yemen’i nasıl bir akıbetin beklediğini kimsenin bilemeyeceğini düşünüyorum.”
Husilerin müzakere davetini reddetme iması ile ilgili olarak Abbas, “Husiler için bu onlara yapılan ilk davet değil, Krallık onlara geçen yıl bir barış girişimi teklif etmiş ve onlar bunu kati bir şekilde reddetmişti. KİK’in çağrısına da cevap vermeyeceklerini düşünüyorum. Zira İran’ın elinde bir araç haline geldiler ve asla var olmayan bağımsız kararlarını kaybettiler” ifadelerini kullandı. Abbas son olarak, müzakerelerin sonuçlarının ‘Yemen’in içinde bulunduğu durumdan çıkması için bir yol haritası’ olmasını umduğunu belirtti.

Körfez’in farkındalığı
Yemenli akademik ve politik araştırmacı Dr. Faris el-Beyl, ‘Körfez bölgesinin ve Krallığın, Yemen sorununun çözülmesinin öneminin yanı sıra Yemen devletinin ve ulusal uzlaşı devletinin geri getirilmesinin, savaş ve çöküş döngüsünden çıkılmasının, tarih, coğrafya, kültür gereği tarihi bir sorumluluk olduğunun fakında olduğunu’ belirtti.
Beyl Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, düzenlenecek müzakerelerin uluslararası kutuplaşma ve uluslararası çıkmaza çözüm bulmaya yönelik Yemen dosyasının sunulmasından sonra geldiğine inanıyor. Beyl, “Yemen’in sorunları, ülkenin siyasi durumu çöküşle karşı karşıya kalıp, varlığını ve nüfuzunu kaybetmesi ve savaşın uzaması ve siyasi eylemin çökmesi sonucu dallara ayrıldı ve iç içe geçti. Yemen ve milyonlarca insanı açıkta bırakıldı, tüm Yemenliler dağılma aşamasına girdi, küçük projeler ortaya çıktı, sorunlar karmaşıklaştı ve çözüm yolları tıkandı” dedi.
Beyl bu müzakereleri, Husi milislerinin kalıcı uzlaşmazlığının yanı sıra bir yanda Yemen toplumuna zarar vermeleri diğer yandan uluslararası toplumun durgunluğu ve Birleşmiş Milletler'in Yemen soruna gerçek bir çözüm bulma konusundaki yetersizliği ile mücadele olarak görüyor. Aynı zamanda uluslararası durgunluğun Yemen siyasi, ekonomik, kültürel ve sivil toplumunda büyük bir parçalanma durumuna yol açtığını ve umutsuzluğun Husi milisler dışında herkesi etkisi altına aldığını belirtti.
Beyl şu ifadeleri de sözlerine ekledi:
“Yemen sorununun çözümünde çıkarlar ve nüfuz çatışmasına dayalı büyük durgunluk ve uluslararası kutuplaşma göz önüne alındığında, KİK’in bu önemli girişimi, Yemen sorununa yönelik ilerleme kaydetmek, kutuplaşma ve dış manipülasyon olmaksızın topu yine Yemenlilerin sahasına geri vermek ve sorunlarının çözümünde Yemen-Yemen rolünün etkinliğini yeniden sağlamak üzere başlatılıyor.”
Siyasi araştırmacı Beyl, Körfezin bu girişiminin ikinci olduğunu, daha önce 2012 yılında tüm Yemenlileri diyaloğa götürecek bir girişimde bulunulduğunu ancak bunun, Husiler tarafından bozulduğunu hatırlattı. Beyl “Bu girişim, bölgedeki en önemli siyasi ve ekonomik birlik olan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) adına geliyor. KİK makul bir arabulucuyu temsil ediyor zira Yemenlilerin bir an önce barışa ulaşmaları ve devleti yeniden inşa etmeleri konusunda son derece kararlı davranıyor. Aynı zamanda Yemen’in artık yıkıcı bir savaş durumunda devam etmesinin bir yolu yok zira bu durum bölgeyi bir bütün olarak sonsuz krizlere sokuyor” dedi.
Bu müzakerelerden istenen sonuçlar hakkında Beyl “Bu diyaloğun sonuçları ne olursa olsun, hedeflenen olumlu sonuçlardır. Tüm Yemenliler koşulsuz ve belirli gündemler dahil olmaksızın diyaloğa döndüklerinde, Yemenli partilerinin sorunlarını çözmek için değil, vatan sorununu çözmek için bir araya gelecekler. Aynı zamanda bu yeni tarihi bloğun oluşmasını sağlayacak toplantı, bu çerçeveden ayrılan ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin tamamını reddedenleri de izole edecek ve onları Yemen devletinden ve ulusundan uzaklaştıracaktır” ifadelerini kullandı.
Beyl, Körfez toplumunun, tarafların gerçek anlaşmalara varmaları ve inşaat sürecini entegre bir şekilde yürütmek de dahil olmak üzere Yemenlilere yıkılan vatanlarını geri verecek etkili vizyonlar ve uzlaşma sağlanmasına destek vereceğini belirtti.
Beyl “Husiler müzakerelere katılmazsa, ulusal projeye dönmek ve İran projesine hizmet etmekten vazgeçmek için büyük fırsatları kaçıracak, parçalanmasından ve zayıflığından beslenmesinden sonra ise kendisini bir araya gelmiş Yemen bloğuyla karşı karşıya bulacak” dedi.
Bu konferansın, Yemen’i kurtarmak ve ulusal rolü harekete geçirmek için yeni bir itici güç olacağına inanan Beyl, “Yemenliler, barışı sağlamak ve dünyanın en büyük insani felaketini yaşayan Yemenlileri kurtarmak için samimi bir vicdan ve samimi niyetle konferansa gelecekler” ifadelerini kullandı. Aynı zamanda “Muhataplar bunu yapmazlarsa Basra Körfezi gibi bir taşıyıcı, garantör ve destekçi bulamayacaklar. Böyle yaparak hem kendilerinin hem de Yemen’in kurtuluş şansını da kaçırmış olacaklar” uyarısında bulundu.

Önemli zamanlama
Yemen Enformasyon Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Fayad en-Numan, müzakerelerin zamanlamasının önemine dikkat çekti. Aynı zamanda, KİK’in tüm Yemenli taraflar arasında Yemen krizine siyasi bir çözüm bulmak için gösterdiği büyük çabaya da değindi.
Müsteşar Yardımcısı Fayad en-Numan Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalarda, “Genel olarak, bu davet başlı başına kardeş ülkelerin ve tüm Yemenli güçlerin bir diyalog masasında oturmasını sağlaması olumlu bir yaklaşım. Müzakereler, devletin yeniden kurulması, darbe milislerinin konferansı yasaklaması durumunda darbenin bitirilmesi ve Husi darbe projesine karşı tüm hizipler ve oluşumlar arasındaki safların birleştirilmesi gibi birçok önemli sorunu çözmek için çalışacak” ifadelerini kullandı.
Fayad en-Numan şu ifadeleri de sözlerine ekledi:
“Konferansın zamanlaması, Birleşmiş Milletler’e ve BM Güvenlik Konseyi’ne barış çabalarını kimin engellediğini ve reddettiğini göstereceği için son derece önemli. Tüm taraflardan Yemenlileri, savaşı durdurmaya ve gerçek barışı sağlamaya çağırmayı amaçlayan konferans bu durumu ortaya çıkaracak.”
Darbe güçlerine bağlı Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir açıklamada, Husi milislerinin Riyad’a gelmeyi reddettiklerine işaret ederek müzakerelere katılmayacakları imasında bulunuldu. Açıklamada, tarafsız bir yerde, Yemen’deki meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu ülkeleri ile diyalog kurmayı memnuniyetle karşıladıkları iddia edildi.
KİK Genel Sekreteri Dr. Nayef el-Hacraf perşembe günü, KİK’in Riyad’daki Genel Sekreterlik merkezinde 29 Mart-7 Nisan tarihleri ​​arasında Körfez himayesinde Yemen-Yemen müzakerelerine ev sahipliği yapacağını, tüm Yemenli taraflara ve oluşumlara davetiye gönderileceğini belirtti.



Filistinliler yardım kuyruğunda katlediliyor: Kıyamet günü gibi

GHF'nin erzak noktalarında yaşanan saldırılar dünya gündeminden düşmüyor (AFP)
GHF'nin erzak noktalarında yaşanan saldırılar dünya gündeminden düşmüyor (AFP)
TT

Filistinliler yardım kuyruğunda katlediliyor: Kıyamet günü gibi

GHF'nin erzak noktalarında yaşanan saldırılar dünya gündeminden düşmüyor (AFP)
GHF'nin erzak noktalarında yaşanan saldırılar dünya gündeminden düşmüyor (AFP)

Gazze'deki sağlık çalışanları, ABD ve İsrail destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'nın (GHF) erzak dağıtım noktalarında her gün Filistinlilerin öldürüldüğünü anlatıyor.

Han Yunus’taki Nasser Hastanesi’nden Dr. Muhammed Sakr, haftalardır yüzlerce kişinin acile getirildiğini belirterek şunları söylüyor: 

Görüntüler gerçekten şok edici, kıyamet gününün dehşetini andırıyor. Bazen yarım saat içinde 100 ila 150 arasında, ağır yaralanmalardan ölümlere kadar çeşitli vakalar geliyor. Bu yaralanma ve ölümlerin yaklaşık yüzde 95'i ‘Amerikan gıda dağıtım merkezleri’ olarak adlandırılan erzak noktalarından geliyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre, GHF’nin faaliyetlerini başlattığı 27 Mayıs’tan 2 Temmuz’a kadar en az 640 kişi erzak dağıtım merkezlerine giderken öldürüldü. 4 bin 500’den fazla kişinin de yaralandığı aktarılıyor. 

Guardian’a konuşan doktor, GHF’nin yarattığı kaosun halihazırda çökmenin eşiğindeki sağlık sistemine daha fazla yük bindirdiğini belirtiyor: 

Zaten her yatakta bir hasta var ve bu ek vakalar bize inanılmaz bir yük getiriyor. Hastaları acil servisin zemininde tedavi etmek zorunda kalıyoruz. Yaralanmaların çoğu göğüs ve kafaya ateşli silahla yapılan saldırılarla oluşmuş. Bazı hastalar bacakları ve kolları ampute edilmiş halde geliyor.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nden yapılan açıklamada da doktorların büyük bir yük altında ve çok zor koşullarda çalıştığı ifade ediliyor. Özellikle yaralı sayısında ciddi artış olduğuna dikkat çekiliyor: 

Bir aydan biraz fazla bir sürede tedavi edilen hasta sayısı, önceki yıl boyunca meydana gelen tüm kazalarda tedavi edilen toplam hasta sayısını aştı. Yaralılar arasında bebekler, gençler, yaşlılar ve anneler var. Yaralıların çoğunu genç erkekler ve çocuklar oluşturuyor. Birçok kişi sadece aileleri için yiyecek veya yardım almaya çalıştıklarını söylüyor.

Komitenin Refah’taki hastanesinde çalışan sağlık görevlilerinden Haytam Hasan, günde 30 ya da 40 kişinin ameliyathaneye alındığını belirtiyor.

İsrail ordusu, 7 Ekim 2023’ten beri sürdürdüğü saldırılarda Gazze’deki 36 hastanenin neredeyse yarısını kullanılmaz hale getirdi. Kalan hastanelerse çok düşük kapasitede çalışıyor. Bunlara ek olarak Gazze Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre İsrail, savaşın başından bu yana en az 1580 doktoru ve sağlık görevlisini öldürdü.

Filistinli yetkililer, Netzarim ve Refah bölgelerindeki GHF'ye ait erzak dağıtım noktalarının "insani yardım" kisvesi altındaki ölüm tuzaklarına dönüştüğünü ve İsrail'in sivilleri kasıtlı olarak hedef aldığını savunuyor. İsrail ordusuysa iddiaları reddederek kurallara uymayan kişilere "uyarı ateşi" açıldığını öne sürüyor.

Diğer yandan İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, pazartesi günü yaptığı açıklamada, orduya Gazze'nin güneyindeki Refah şehrinde "insani yardım kenti" kurulması talimatını verdiğini duyurmuştu. Gazze'deki tüm sivillerin kademeli olarak bu bölgeye toplanması, daha sonra da başka ülkelere sürülmesi hedefleniyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'yi "Ortadoğu'nun Rivierasına" çevirme planı da tepki çekmişti. Trump, Filistinlilerin çevre ülkelere yerleştirilmesiyle bölgenin kontrolünün ABD'ye geçmesini ve Gazze'nin turizm merkezine dönüştürülmesini önermişti. 

Reuters’ın görüştüğü Gazzeliler, ABD ve İsrail’in sürgün planını kabul etmeyeceklerini söylüyor. Filistinli Mansur Ebu Hayer, şu ifadeleri kullanıyor: 

Burası bizim toprağımız. Kime bırakacağız, nereye gideceğiz?

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel, Reuters