Yemen, darbenin sona erdirilmesi konusundaki kararlı duruşunu sürdürüyor

Yemen’de meşru hükümetten İran projesinin kabul edilemez olduğu vurgusu yapıldı.

Yemen Cumhurbaşkanı’nın Danışmanı ve Eski Dışişleri Bakanı Abdulmalik el-Mihlafi
Yemen Cumhurbaşkanı’nın Danışmanı ve Eski Dışişleri Bakanı Abdulmalik el-Mihlafi
TT

Yemen, darbenin sona erdirilmesi konusundaki kararlı duruşunu sürdürüyor

Yemen Cumhurbaşkanı’nın Danışmanı ve Eski Dışişleri Bakanı Abdulmalik el-Mihlafi
Yemen Cumhurbaşkanı’nın Danışmanı ve Eski Dışişleri Bakanı Abdulmalik el-Mihlafi

Husi milislerin ateşkes olarak tanımladıkları ‘üç gün için çatışmaları durdurma kararı’ ile kurmaca bir siyaset yürütmeye çalıştığı bir dönemde, Yemen meşru hükümeti, darbeye karşı koymaya devam etme konusundaki kararlı duruşunu yineledi. İran projesine ve maşası Husilere boyun eğmeme konusundaki kararlılığını vurguladı.
Yemen Cumhurbaşkanı’nın Danışmanı ve Eski Dışişleri Bakanı Abdulmalik el-Mihlafi sözde ateşkesi Husi milislerin darbe ve savaşı kapsamındaki “suçlarını meşrulaştırma” girişimi olarak nitelendirdi.
Abdulmalik el-Mihlafi, Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“El-Husi, yedi yıldır süren savaşta Yemen ve Yemenlilere açısından neden olduğu felaketin sonuçlarını umursamıyor. Dolayısıyla da felaketin ve zararın sona erdirilmesine, Yemen’in yeniden inşasına, Yemenlilerin ruhlarının ve yaşamlarının onarılmasına kapı açan barışı önemsemiyor. Aksine suçunu nasıl meşrulaştıracağını düşünüyor. Bu açıdan bakarak; Suudi Arabistan ile yaptığı sözde ateşkes girişimini anlayabiliriz. Husiler, Yemen’de kendinden başkasını görmüyor. Yemen halkını ne iradesi ne de hakkı olmayan takipçiler olarak görüyor. Dolayısıyla onlara karşı işlediği suçlarını da görmüyor. Barış konusundaki anlayışı da bu umursamazlığa dayanıyor ve savaşının sadece meşru hükümeti destekleyen Suudi Arabistan ile olduğuna herkesi ikna edebileceğini sanıyor.”
Mihlafi açıklamasında Husi milislerin liderine hitaben “Ey Husi barış istiyorsan, barışı önce devletlerine darbe yaptığın Yemenliler arasında ara” ifadelerini kullandı.
Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi, Riyad’da meşru liderler arasında olağanüstü bir toplantı düzenledi. Toplantıya, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Muhsen el-Ahmar, Yemen Parlamentosu Başkanı Sultan el-Berkani, Yemen Başbakanı Dr. Muin Abdulmelik ve Şura Konseyi Başkanı Ahmed bin Dağr da katıldı.
Resmi kaynaklar Hadi’nin şu açıklamasını aktardı:
“Yemenlilerin dikkati, savaş sebebiyle halkın çektiği acılara son vermeye yönelik KİK’deki kardeşlerinin artan çabalarına çevrildi. Terörist Husi milisler ise Yemenlilerin isteklerini hiçe sayarak, Yemen halkına ve Suudi Arabistan Krallığı’ndaki kardeşlere yönelik acımasız saldırganlığını sürdürüyor.” 
Yemen resmi haber ajansı SABA’ya göre Yemen meşru liderliği toplantıda, Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) 29 Mart-7 Nisan tarihleri ​​arasında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’daki KİK Genel Sekreterlik merkezinde, Yemen-Yemen istişareleri düzenlenmesi davetini memnuniyetle karşıladığı yinelendi. Toplantıda, Körfez ülkeleri ile Suudi Arabistan Krallığı liderliğindeki Arap Koalisyonu’nun samimi çabalarına övgüde bulunuldu. Ayrıca ulusal sabitelere, KİK’in Körfez Girişimi, Ulusal Diyalog Konferansı’nda alınan kararlar ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2216 sayılı kararını içeren üç referansa istinaden Yemen’de güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanması ve barışın getirilmesine yönelik tüm çabalara verilen desteğe de övgüde bulunuldu.   
Yemen meşru liderliği savaşı sona erdirmek, Yemenlilerin hayatını korumak ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlayan bir çözüm bulmak için bölgesel ve uluslararası ortak çabaların sarf edildiği bir zamanda, İran destekli terörist milislerin Suudi Arabistan Krallığı’ndaki sivil yerleşimlerin, ekonomi açısından hayati tesislerin ve enerji kaynaklarının sürekli olarak hedef almaları en sert ifadelerle kınandı.
Katılımcılar, Husilerin sözde ateşkes girişime atıfla şu açıklamayı yayınladı:
“Milisler, barış seçeneklerini ve barış sağlamak için çalışanları (Biel, Cenevre, Kuveyt ve Stockholm) umursamıyor. Aynı şekilde İran’ın bölgedeki gündemine vekaleten hizmet ederek, Yemen ve bölge savaşında Yemenlilere çektirdikleri acıları ve döktükleri masum insanların kanları da umurlarında değil.”
Yemen meşru liderliği, halkın bu suç çetesine teslim olmasının mümkün olmadığını, İran’ın projesini kabul etmeyeceklerini, devleti yeniden kurmak ve darbeye son vermek için daima mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.
Katılımcılar tüm siyasi güçlere, taraflara, ulusal kuruluşlara ve yasama kurumlarına, cumhuriyet sistemindeki tüm ulusal değişmezleri, ülkenin birliğini ve iş birliği kavramını güçlendirmeye dayalı demokratik yaklaşımını korumak amacıyla sahip oldukları tarihi sorumluluklarını adil, güvenli ve istikrarlı bir Yemen kurma çerçevesinde yerine getirme çağrısında bulundu.
Yemen Başbakanı Dr. Muin Abdulmelik de gelişmelerle eş zamanlı olarak Bakanlar Kurulu toplantısı düzenledi. Toplantıda devleti yeniden kurmak, İran destekli Husi darbesini sona erdirmek ve savaşın pusulasını başka yöne çevirmeye çalışan terör planlarını bozmak için askeri ve güvenlik açısından hazırlık seviyesini yükseltilmesi vurgulandı.
Resmi kaynakların aktardığına göre Yemen hükümeti söz konusu toplantıda, İran füzeleri ve SİHA’larıyla Suudi Arabistan Krallığı’ndaki hayati önemdeki tesislere, sivil yerleşimlere ve enerji kaynaklarına düzenlenen, KİK’in krizi sona erdirmek ve barışı sağlamak için Yemen-Yemen diyalogu çağrısında bulunmasından sonra önemli oranda artan Husi terör saldırıları gündemiyle bir araya geldi.
Hükümetten şu açıklamada bulunuldu:
“Husi milislerinin ve onları destekleyenlerin bu terör saldırıları, Yemen’i komşularının ve bölgenin yanı sıra son derece hassas koşullardan geçen tüm dünyanın çıkarlarını da hedef alan bu terörist örgütün resmini gözler önüne seriyor.” 
Yemen Bakanlar Kurulu uluslararası topluma, söz konusu tehlikeli terör saldırılarına ve bunları gerçekleştirenler, destekleyenler ve arkasında duranlar karşısında olumsuzluk ve zayıf tepki verme halinden çıkma ve tehlikeleri ortadan kaldırmak için hükümete ve Arap Koasliyonu’na tam destek verme çağrısında bulundu. Savaşın gidişatı ve barış süreci üzerinde önemli bir etki yaratacak olan, Husi milislerini terör örgütü olarak sınıflandırma ve bu kapsamda gerekli tüm önlemleri alma çağrısını yineledi.
Yemen hükümeti, Husi milislerinin KİK diyalog çağrısına karşı çıkarak İran füzeleri ve SİHA’lar ile Suudi Arabistan şehirlerine saldırması ile ilgili açıklamada bulundu. Bunu İran’ın yıkıma yönelik gündeminin ve dünyaya şantaj yapma projesinin uygulanması kapsamında Yemenlilerin iradesine açık bir meydan okuma ve acılarına aldırmama olduğunu vurguladı.
Hükümet söz konusu durumun, İran projesini başarısızlığa uğratma, devletin yeniden güçlenmesini sağlama ve darbeye sona erdirmeye yönelik ulusal birliği güçlendirmek için gerçek bir gerekçe olduğunu kaydetti.
Yemen hükümeti Riyad’da yapılacak istişarelerden, tam anlamıyla bir zafere ulaşıp bölgenin güvenlik ve istikrarını güvence alan, yeniden yapılanmada ilerleme kaydedinceye kadar Yemen’i İran’ın eline düşmekten korumaya devam eden, Yemen’deki herkesin ve Arap Koalisyonu’nun sorumluluklarına ilişkin bir yol haritası ve stratejik bir vizyon planı çımasını umduğunu belirtti.



Hamas, arabuluculara ateşkes anlaşması hükümlerini takip etmeleri için çağrıda bulundu

İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusundaki bazı bölgelerden çekildikten sonra evlerine dönen yerlerinden edilmiş Filistinliler (DPA)
İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusundaki bazı bölgelerden çekildikten sonra evlerine dönen yerlerinden edilmiş Filistinliler (DPA)
TT

Hamas, arabuluculara ateşkes anlaşması hükümlerini takip etmeleri için çağrıda bulundu

İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusundaki bazı bölgelerden çekildikten sonra evlerine dönen yerlerinden edilmiş Filistinliler (DPA)
İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusundaki bazı bölgelerden çekildikten sonra evlerine dönen yerlerinden edilmiş Filistinliler (DPA)

Hamas, arabuluculara, Gazze Şeridi'nde iki yıldır süren savaşı sona erdiren ateşkes anlaşmasının geri kalan hükümlerini uygulamaya koymaları çağrısında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre Hamas bugün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nin yönetiminde çalışmalarına başlamak üzere bir toplum destek komitesinin kurulmasının tamamlanması gerektiğini vurguladı.

Hamas, Gazze Şeridi’ndeki ateşkes anlaşmasına ‘bağlılığını’ ve rehinelerin cesetlerini İsrail'e teslim etme konusundaki ‘istekliliğini’ yineledi.

Hamas tarafından bu sabah yayınlanan açıklama, ABD Başkanı Donald Trump'ın Hamas'ın anlaşmayı uygulamayı ve tüm rehinelerin cesetlerini iade etmeyi taahhüt etmemesi halinde İsrail'e savaşı yeniden başlatması için yeşil ışık yakacağını doğruladığı sert uyarısının ardından geldi.

Hamas, bazı rehinelerin cesetlerinin İsrail tarafından yıkılan tünellerin enkazı altında olduğunu ve cesetlerin çıkarılması için ağır ekipman gerektiğini doğruladı.

Hamas tarafından dün yapılan açıklamada, “İsrailli esirlerin cesetlerinin iadesi biraz zaman alabilir. Çünkü bazıları işgal güçleri tarafından yıkılan tünellere gömüldü, diğerleri ise bombalanarak yıkılan binaların enkazı altında kaldı” denildi. Hareket, anlaşmayı uygulamaya ve kalan tüm cesetleri teslim etmeye istekli olduğunu bildirdi.

Açıklamada, ‘ulaşılabilen İsrailli rehinelerin cesetlerinin derhal teslim edildiği, ancak kalan cesetlerin çıkarılması için gerekli ekipman ve cihazların Gazze Şeridi’ne girişinin engellenmesi nedeniyle şu anda diğer cesetleri çıkarmanın mümkün olmadığı’ ifade edildi.

Hareket, “Cesetlerin tesliminde yaşanacak herhangi bir gecikmenin tüm sorumluluğu, gerekli ekipmanların sağlanmasını engelleyen Netanyahu hükümetine aittir” uyarısında bulundu.

Hamas'ın açıklaması, İsrail'in, tüm rehinelerin (hayatta olanlar ve ölenler), yürürlüğe girmesinden itibaren 72 saat içinde, yani pazartesi öğlen saatine kadar iade edilmesi gerektiğini öngören ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlamasının ardından geldi.

Hamas, İsrail'in yaklaşık 2 bin Filistinli mahkûmu serbest bırakması karşılığında 20 canlı rehineyi serbest bıraktı, ancak hareket 28 ölü rehineden sadece dokuzunun cesedini teslim etti.

Türkiye dün, Gazze Şeridi'nde rehinelerin cesetlerini aramaya yardımcı olmak için bir uzman ekibi gönderdiğini duyurdu.

Rehineler ve Kayıp Aileleri Forumu dün, Hamas'ın kalan 19 rehinenin cesetlerini teslim etmemesi halinde, İsrail hükümetine Hamas ile yapılan anlaşmanın sonraki aşamalarının uygulanmasını ertelemesi çağrısında bulundu.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise çarşamba günü yaptığı açıklamada, Hamas anlaşmaya uymazsa Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıyı yeniden başlatmakla tehdit etti.

Katz yaptığı açıklamada, “Hamas anlaşmaya uymayı reddederse, İsrail, ABD ile koordineli olarak savaşı yeniden başlatacak; Hamas'ı tamamen yenilgiye uğratmak, Gazze Şeridi'ndeki gerçekliği değiştirmek ve savaşın tüm hedeflerine ulaşmak için çalışacak” dedi.

Katz'ın açıklaması, Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın ulaşabildiği tüm rehinelerin cesetlerini teslim ettiğini ve kalan rehinelerin cesetlerini çıkarmak için özel ekipmana ihtiyaç duyduğunu açıklamasının ardından geldi.


Sudan'daki savaş: Faşir yok oluşun eşiğinde

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Sudan'daki savaş: Faşir yok oluşun eşiğinde

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Emced Ferid et-Tayyib

Gazze üzerindeki kuşatmanın kalkmasını kutlamak son derece hak edilmiş bir şey, ancak bu son anlamına gelmiyor. Dünyada olup bitenlerin ağırlığı bize dinlenme fırsatı vermeyi reddediyor ve başka yerlerde henüz bitmemiş olanı hatırlatıyor; uzun, yavaş yavaş öldüren, acımasız ve dünyanın açlık ve yıkıma alışmışçasına kolayca izleyebildiği görüntüleri olan bir kuşatma.

İnsanların Gazze'de ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesini kutlaması rahatlatıcı bir şey, ancak dikkatimizi diğer kardeş şehir olan Kuzey Darfur'daki el-Faşir'e de çevirmeliyiz. Bu şehir, Nisan 2024'ten beri Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri tarafından uygulanan acımasız ve amansız bir kuşatmaya maruz kalıyor.

Kuzey Darfur'un başkenti ve Sudan hükümetinin bölgedeki son kalesi olan Faşir'deki trajedi dünden bugüne başlamadı. HDK milislerinin uyguladığı kuşatma yalnızca askeri bir taktik değil; şehri aç bırakarak ve halkına boyun eğdirerek yenmeyi amaçlayan, dikkatlice planlanmış ve önceden tasarlanmış bir imha stratejisidir.

Planın uygulanmasına, Melit yolu başta olmak üzere, şehre giden ve hayati önem taşıyan ikmal yollarının kapatılmasıyla başlandı. Bu, yaklaşık 1,5 milyon sakini ile şehre sığınan mültecilerin dış dünyadan izole edilmesine yol açtı. Kaçmayı başaranlar veya kuşatma ve milis saldırıları sonucu ölenler de dahil olmak üzere, bunların sayıları şu anda yaklaşık 300 bine düştü. Yolların kapatılmasının ardından şehrin çevresine devasa toprak siperler inşa edildi ve şehir, keskin nişancı ve yoğun topçu ateşi altında bir açık hava hapishanesine dönüştürüldü. Milisler, kaçmaya çalışanları hedef alıp takip ederek, onları etnik kökenlerine göre öldürüyorlar.

Altyapının hedef alınması da kasıtlıydı. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar, şehrin ana ortopedi kurumu olan Güney Hastanesi'nin sistematik olarak bombalandığını ve bunun hastaneyi kullanılamaz hale getirdiğini, yaralıların felaket koşullar ve aşırı kalabalık ortamlarda kalmasına neden olduğunu belgeledi. Güvenli sivil yaşamı tamamen ortadan kaldırmaya yönelik açık bir girişimle, ibadet yerleri ve mültecilerin kaldığı barınaklar da bombardımanlardan kurtulamadı. Böylece Darfur'un diğer bölgelerinden güvenlik arayışıyla Faşir'e kaçan siviller, şehrin surları içinde rehine haline gelip, çatışmada taktiksel bir şantaj aracına dönüştü.

Altyapının hedef alınması da kasıtlıydı. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar, büyük sağlık kurumlarının sistematik olarak bombalandığını belgeledi

Sonuç, yok olma eşiğinde bir şehir. Pazarları boş harabelere döndü, kalan az sayıdaki gıda maddesinin fiyatı çok yüksek ve günde bir öğün yemek birçokları için karşılanamaz bir lüks haline geldi. Şehirde ayakta kalan tek hastane olan ve periyodik olarak milis grubunun bombardımanlarına maruz kalan Suudi Hastanesi, ilaç veya ekipman olmadan faaliyet gösteriyor. Doktorlar yeterli anestezi olmadan ameliyat yapmak zorunda kalıyor ve kurbanlar yalnızca yaralarından dolayı değil, aynı zamanda tüm sağlık sisteminin çökmesinden dolayı da ölümle karşı karşıya kalıyor.

Sahadan gelen nadir raporlar ve uluslararası yardım kuruluşları, şehrin yüzlerce gündür aralıksız bir kuşatma altında olduğunu ve bu sessiz savaşın başlıca kurbanlarının çocuklar olduğunu aylardır belgeliyor. Dünya Gıda Programı, Darfur'da kıtlık tehlikesinin dolaştığı konusunda uyarıda bulundu ve Faşir'den gelen raporlar, şiddetli akut yetersiz beslenmeden muzdarip çocukların yürek burkan görüntülerini, zayıflamış bedenleri aç bırakma suçunun kanıtlarını taşıyor. Okullar kapatılıp barınaklara dönüştürülürken, bütün bir neslin geleceği daha başlamadan yok oluyor, seçmediği, bombardımanlar ile açlığın pençeleri arasında sıkışıp kaldığı bir savaşın kurbanı haline geliyor.

Çocuklar bu sessiz savaşın başlıca kurbanları

Durumu daha tehlikeli ve daha kötü hale getiren, insani ve hukuki boyutlarını karmaşıklaştıran husus, dışarıdan paralı askerlerin ülkeye girişidir. Sahadan gelen tanıklıklar, fotoğraflar, videolar, uçuş güzergahları ve uydu görüntüleriyle desteklenen hükümet raporları ve araştırmacı gazetecilerin sürekli haberleri, milis saflarına katılmak üzere ileri muharebe deneyimine sahip yabancı savaşçıların ülkeye giriş yaptığını doğrulamaktadır. Bazıları gerilla savaşında ciddi deneyime sahip Kolombiya gibi ülkelerden, bazıları ise (eski Wagner Grubu gibi ağlar aracılığıyla) Doğu Avrupa ve Rusya'dan gelen bu paralı askerler, milisler için yalnızca takviye gücü görevi görmekle kalmıyor, aynı zamanda şehir içi savaş, silahlı insansız hava araçlarının kullanımı, sivillere yönelik saldırıların şiddetini artırarak korkuyu körüklemeyi amaçlayan acımasız taktikler konusundaki uzmanlıklarını da milislere aktarıyorlar.

Daha da dehşet verici olanı, belgelenmiş tanıklıklara göre, bazılarının çocukların silah altına alınmasını denetleme ve onlara savaş eğitimi verme, aşırı kalabalık mülteci kamplarını zorla askere alma pazarlarına dönüştürme sürecine dahil olmalarıdır. Trajik insani gerçekliğin bu sistematik dönüşümü, çocukların iki kez öldürülmesine yol açıyor; birincisi, masumiyetleri çalınıp savaşın yakıtı olarak kullanıldıklarında ahlaki olarak, ikincisi ise ön saflarda vurulduklarında fiziksel olarak. Bu sadece bir varsayım değil; uluslararası insan hakları örgütleri ve BM Sudan Uzmanlar Paneli tarafından belgelenmiş bir model. Bu panel, çocukların askere alınmasını ve paralı asker kullanımını uluslararası insani hukuka göre savaş suçları olarak değerlendiriyor.

fgth
Paramiliter HDK ile Sudan ordusu arasındaki çatışmalardan kaçmak için siviller tarafından Kuzey Darfur eyaletinin başkenti Faşir'de kazılan geçici bir sığınak, 13 Mart 2025 (AFP)

Konvoylar ve kara koridorları aracılığıyla yardım ulaştırma şeklindeki geleneksel insani talepler, milislerin uzlaşmazlığı ve bu yardımın geçmesine izin vermeyi reddetmeleri karşısında defalarca başarısız oldu. Konvoyların hedef alınması, yolların kapatılması ve yardımların askeri hedefler sayılması da Faşir'e yardım erişimini uzun süre imkânsız hale getirdi. Bu noktada dünya tarafından yeterince uygulanmayan ve ciddiye alınmayan bariz bir çözüm öne çıkıyor; havadan yardım sevkiyatı. Son deneyimler, bu mekanizmanın uygulanabilir ve etkili olduğunu kanıtladı; Sudan ordusu, eylül sonu ve ekim başında şehre havadan yardım yaptı. Medya kuruluşları ve sahadan gelen raporlar, kuşatma altındaki bölgelere yardımların başarıyla ulaştırıldığını belgeledi ve gökyüzünün, kara yolu kapalıyken kurtarılabilecekleri kurtarmak için bir kanal olmaya devam ettiğini gösterdi. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre bu, seçeneklerin mevcut olduğunun ve herhangi bir tarafın gökyüzünü yeni bir savaş alanına çevirmesini önlemek için uluslararası koruma ve operasyonel bütünlükle entegre edilmesi gerektiğinin pratik bir kanıtı.

Uluslararası siyasi denklem de göz ardı edilmemeli. Yaşananların sadece insani bir başarısızlık değil, aynı zamanda tüm uluslararası sistemin başarısızlığı olduğunu gösteren BM kararları mevcut. Güvenlik Konseyi kararları, sonuçlarından endişe edilmeden ihlal ediliyor. Konsey tarafından 2000'lerin ortalarından bu yana oluşturulan yaptırım sistemi ve hükümleri, özellikle de BM Şartı'nın 7. Madde kapsamında Darfur'a silah kısıtlaması ve ambargosu getiren 1591 sayılı karar, bugün de şiddetle savunulması ve uygulanması gereken yasal bir dayanak olmaya devam ediyor. Faşir'e yönelik kuşatmanın kaldırılması ve sivilleri hedef alan saldırıların durdurulması çağrısında bulunanlar da dahil olmak üzere son Güvenlik Konseyi kararları ve tutumları, bu kötülüğe son verilmesini talep eden uluslararası metinlerin olduğunu da hatırlatıyor. Bu kararların ekonomik, diplomatik ve hukuki anlamda gerçek bir baskı aracına dönüştürülememesi, dünyanın Faşir'deki trajediyle başa çıkma konusundaki ciddiyetsizliğini ortaya koyuyor.

Uluslararası siyasi denklem de göz ardı edilmemeli. Yaşananların sadece insani bir başarısızlık değil, aynı zamanda tüm uluslararası sistemin bir başarısızlığı olduğunu gösteren BM kararları mevcut

 Dünyanın şu anda çok düzeyli bir şekilde hareket etmesi gerekiyor:

İlk olarak, açık bir uluslararası yetki, bağlayıcı BM koruması ve yardımların indirilmesini sağlayacak kesin protokollerle korunan, organize ve düzenli bir havadan yardım benimsenmeli ki yardımlar yeni bir katliam nedenine dönüşmesin.

İkinci olarak, Darfur'a paralı asker ve silah taşıyan kaçakçılık ve finansman ağlarını izlemek için Güvenlik Konseyi mekanizmaları ve teknik komiteleri aktifleştirilmeli. Bu mekanizmalar arasında, milisleri ve aracı tarafları destekleyenlere yaptırımlar uygulanması da yer almalı.

sdfr
Port Sudan'dan Sudan'a yardım taşıyan tırlar, 12 Kasım 2024 (Reuters)

Üçüncü olarak, çocukları korumaya yönelik -gelişmiş tedavi edici beslenme, çocukları çatışmalardan uzaklaştırma ve rehabilite etme çerçeveleri ile uzun vadeli psikolojik koruma içeren- acil insani programlar uygulanmalı, çünkü bir neslin kaybı telafi edilemez.

Dördüncüsü, adaletin sağlanması ve kuşatma suçları, çocukların askere alınması ve sivillere karşı işlenen savaş suçları için uluslararası hesap sorma amacıyla bağımsız bir şekilde bu suçlar belgelenmeli ve bunu yapanlar korunmalı. Tüm bunlardan önce ve sonra, milislere, müttefiklerine ve destekçilerine, şehre ve çevresindeki mülteci kamplarına bir buçuk yıldan uzun süredir uygulanan kuşatmanın sona ermesi için baskı yapılmalı.

Uluslararası siyasi denklem de göz ardı edilmemeli. Yaşananların sadece insani bir başarısızlık değil, aynı zamanda tüm uluslararası sistemin bir başarısızlığı olduğunu gösteren BM kararları mevcut

Çağdaş insani acı çölünde bir yudum su kadar hak edilmiş bir sevinç olan Gazze'deki açılımdan duyduğumuz kırılgan sevincin ortasında, bunun, iplikleri ölümcül bir soğuklukla örülen başka bir trajedinin örtüsü haline gelmesine izin vermemeliyiz. Orada, Darfur'un geniş topraklarında, koca bir şehir boğuluyor. Faşir, ateş ve açlıktan oluşan bir kuşakla çevrilmiş durumda. Çocuklarının isimleri, okul kayıtlarına işlenmeden önce ölüm listelerine kaydediliyor. Küçük yüzleri, sanki hiç var olmamışlar gibi sessizce kayboluyor, yaşamadan önce kuşatmanın zalim eliyle yok ediliyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


BM: Gazze'deki kıtlıkla mücadele ‘zaman alacak’

Gazze İnsani Yardım Vakfı tarafından sağlanan yiyecek ve yardımların bulunduğu çuvalları taşıyan Filistinliler (AP)
Gazze İnsani Yardım Vakfı tarafından sağlanan yiyecek ve yardımların bulunduğu çuvalları taşıyan Filistinliler (AP)
TT

BM: Gazze'deki kıtlıkla mücadele ‘zaman alacak’

Gazze İnsani Yardım Vakfı tarafından sağlanan yiyecek ve yardımların bulunduğu çuvalları taşıyan Filistinliler (AP)
Gazze İnsani Yardım Vakfı tarafından sağlanan yiyecek ve yardımların bulunduğu çuvalları taşıyan Filistinliler (AP)

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) bugün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki kıtlıkla mücadelenin ‘zaman alacağını’ belirterek, kuşatma altında ve yıkıma uğramış bölgeye ‘gıda akışı sağlamak’ için tüm sınır geçişlerinin açılması çağrısında bulundu. WFP, Washington'un arabuluculuğunda İsrail ile Hamas arasında sağlanan ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana Gazze Şeridi'ne yaklaşık 3 bin ton gıda ulaştırmayı başardığını bildirdi.

WFP Sözcüsü Abir Atife, Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında şu ifadeleri kullandı: “Ağustos sonundan bu yana Gazze Şeridi'nin bazı bölgelerinde gözlemlenen kıtlığın azaltılması zaman alacak. Ateşkes küçük bir fırsat penceresi açtı. WFP, gıda yardımını artırmak ve aylarca süren kuşatma, yerinden edilme ve açlık çeken ailelere ulaşmak için çok hızlı hareket ediyor.”

yu7
İsrail ile Hamas arasında ateşkes ilanından sonra Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'a giren tırlardan yardım malzemeleri alan Filistinliler (Reuters)

Atife, WFP'nin şu anda Gazze Şeridi'nde çoğunluğu güneyde olmak üzere beş dağıtım merkezi işlettiğini, ancak 145 merkez kurmayı hedeflediğini söyledi. Atife, WFP'nin son günlerde Kerem Şalom ve Kissufim sınır kapılarını kullanabildiğini açıkladı.

Atife, cumartesiden çarşambaya kadar 2 bin 800 ton gıda taşıyan yaklaşık 230 tırın Gazze Şeridi'ne girdiğini bildirdi. Un ve gıda malzemeleri taşıyan iki konvoydaki 57 tırın dün sınırdan geçtiğini ve WFP'nin depolarına güvenli bir şekilde ulaşarak dağıtım için hazır hale geldiğini ifade eden Atife, “Miktarlar halen ihtiyacımızdan az, ancak gerekli seviyeye yaklaşıyoruz” dedi.

Geçtiğimiz çarşamba günü itibarıyla dokuz fırın faaliyetteydi. WFP, Gazze Şeridi genelinde 30 fırına ulaşmayı hedefliyor. ‘Ekmeğin son derece önemli’ olduğunu vurgulayan Atife, “Gazze'de taze ekmeğin kokusu sadece besin kaynağı olmaktan öte, hayatın geri döndüğünün bir işaretidir” dedi. Atife, Gazze Şeridi'ne giden tüm sınır kapılarının açılması çağrısında bulunarak, “Yardımı ne kadar hızlı ulaştırabilirsek, o kadar çok insana ulaşabiliriz” ifadesini kullandı.

WFP, Gazze şehrinde gıda dağıtımına başlayacak. Atife, “Özellikle Gazze'nin kuzeyine dönen aileler için kıtlığı gidermeye çalışıyoruz” dedi. WFP’nin planı, önümüzdeki üç ay içinde Gazze Şeridi'ndeki 1,6 milyon kişiye yardım ulaştırmak.