Ukrayna’daki Rus Wagner grubu Batı’yı neden endişelendiriyor?

Nazilere sempati duymak ve savaş suçu işlemekle suçlanan paralı asker şirketi Wagner’in, Ukrayna’nın doğu şehirlerinde faaliyet göstermesi muhtemel

Günümüzde Ukrayna’da kaç Wagner paralı askeri veya diğer Rus yanlısı paralı asker bulunduğu bilinmiyor (Reuters)
Günümüzde Ukrayna’da kaç Wagner paralı askeri veya diğer Rus yanlısı paralı asker bulunduğu bilinmiyor (Reuters)
TT

Ukrayna’daki Rus Wagner grubu Batı’yı neden endişelendiriyor?

Günümüzde Ukrayna’da kaç Wagner paralı askeri veya diğer Rus yanlısı paralı asker bulunduğu bilinmiyor (Reuters)
Günümüzde Ukrayna’da kaç Wagner paralı askeri veya diğer Rus yanlısı paralı asker bulunduğu bilinmiyor (Reuters)

Tarık eş-Şami
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeye başlamasından bu yana özel bir  paramiliter şirketi olan Wagner mensubu paralı askerlerin Kremlin ile yakın ilişkiler içinde yürüttükleri faaliyetler konusunda Batı tarafından yapılan uyarılar artıyor.
Washington’a göre Wagner adlı grubun, faaliyet gösterdiği diğer ülkelerden savaşçılar alacağı beklentisi mevcut. Peki Wagner grubu nedir?
Batı, onun savaşlardaki varlığından neden korkuyor? Ukrayna’daki savaşın gidişatı üzerinde önemli bir etkisi olacak mı? Çatışmayı uzatabilir mi?

Uyarılar ve korkular
24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından birkaç gün sonra Batı’dan gelen raporlar, Ukrayna’daki Rus saldırganlıklarının yakın zamanda Kremlin ile bağlantılı şekilde Wagner grubundan paralı askerleri kapsayacağı konusunda uyardı. Grubun, Suriye de dahil olmak üzere faaliyet gösterdiği diğer ülkelerden aktif olarak savaşçı topladığı biliniyor. Ancak son günlerde Batılı yetkililer uyarılarının tonunu yükseltirken, binden fazla paralı askerin, Rus saldırısını desteklemek için konuşlandırıldıkları diğer ülkelerden çekilebileceğini iddia etti.
Şu anda Ukrayna’da kaç Wagner savaşçısı veya diğer Rus yanlısı paralı asker bulunduğu bilinmiyor. Avrupalı istihbarat yetkilileri, yaklaşık 300’ünün işgalden önceki haftalarda Ukrayna’ya girdiğine inanıyor.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, şu anda Ukrayna’nın doğusunda bulunan bir dizi Suriyeli de dahil sayılarının yaklaşık bin olduğunu söyledi. ABD merkezli ‘The Intercept’ sitesine göre ise henüz bu konuda herhangi bir kanıt bulunmuyor.
Batı’nın Wagner korkusunun nedenlerinden birinin, para için savaşmanın dünyanın en eski mesleklerinden biri olmaması gerçeğinden kaynaklanıyor olabilir. Ancak çatışma bölgelerinde uzun süredir özel askeri müteahhitlere güvenen ABD de dahil olmak üzere birçok ülkenin bir özelliği haline geldi. ABD’li paralı askerler, birçok ülkede sivillere karşı bir dizi insan hakları ihlali gerçekleştirdi. Ukrayna’nın belirttiklerine göre insan hakları gözlemcilerinin uyardığı bu yaklaşım, hâlihazırda artan suiistimaller, savaş suçları ve toplu katliamlardan mustarip olan Ukrayna’da da yükselişte.

Wagner nedir?
Wagner, Sovyet döneminin sonunda dolandırıcılık suçlamasıyla birkaç yıl hapsedilen Yevgeny Prigozhin tarafından 2014 yılında kurulmuş özel bir askeri şirkettir. 1990 yılında hapisten çıktıktan sonra sosis satıcısından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in aşçısına dönüştü. Memleketi St. Petersburg’da lüks restoranlara sahip olmadan önce Putin’in güvenini kazandı.
Rus İnternet Araştırma Ajansı ‘Troll farm’ı da kuran Prigozhin, Wagner Grubu ile herhangi bir bağlantısı olduğunu reddediyor. ABD, söz konusu ajansın ‘2016 ABD seçimlerini etkileme girişimi de dahil olmak üzere, internet üzerinden yapılan bir dizi dezenformasyon kampanyasının ardında bu ismin olduğunu’ savunuyor. Ancak yıllar boyunca Wagner varlıklarını yakından takip eden araştırmacılar, gazeteciler ve yetkililer, grubun faaliyetlerini Prigozhin ile ilişkilendiriyor. Aynı şekilde Barnard College’de Profesör Kimberley Martin, 2020 yılında ABD Kongresi’nde yaptığı açıklamada, Wagner’i yasadışı ve Rusya’da bir belirsizlik durumunda tutmanın, Kremlin’e kendisini bu grubun nefret dolu veya riskli eylemlerinden uzaklaştırma izni verdiğini söyledi. Bu durum, Wagner savaşçılarının 2018’de Suriye’de ABD güçlerine karşı sert bir savaş sırasında öldüğünde açıkça görüldü. Savaş sırasında 300 Wagner unsuru ölmüştü.
Kremlin, savaş suçlarıyla bağlantılı olan Wagner grubu ile herhangi bir bağlantısı olduğunu her zaman reddederken, Batı medyası ise onun, Rus istihbaratının emirleri altında faaliyet gösterdiğini savunuyor. Ancak tercih edilen bazı şirketlerin, Rus devleti ile bir tür ortaklık içinde çalışmasına izin veriliyor. Grup, daha önce Rus muhalifleri tarafından Rusya toprakları dışında zehirlenmeye çalışmakla suçlanmıştı.

İsim ve liderler
Prigozhin de dahil olmak üzere Wagner ile bağlantılı birçok kişi, ABD yaptırımlarına tabi. Geçen yıl Avrupa Birliği (AB), Ukrayna, Suriye, Libya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Sudan ve Mozambik’te ciddi insan hakları ihlalleri yapmakla suçladığı grubun bazı operasyon liderlerine seyahat yasakları verme ve mal varlıklarını dondurma kararı aldı. Bunlar arasında eski bir Rus askeri istihbarat subayı ve birinci ve ikinci Çeçen savaşlarının gazisi olan Dmitry Utkin de bulunuyor. Utkin, ‘Slav Kolordusu’ olarak eski bir özel askeri grubu kurduktan sonra Wagner’in kurucularından biri olarak kabul ediliyor.
Utkin’in Nazi lider Adolf Hitler’in en sevdiği besteci Richard Wagner’den sonra gruba ‘Wagner’ adını verdiği söyleniyor. Bu iddia, cildine bir Nazi dövmesi çiziyormuş gibi görünen Utkin’in fotoğrafları da dahil, Wagner’i Nazilere sempati duymakla suçlayan Batı raporlarına dayanıyor. Ayrıca durum, Putin’in Ukrayna’da milliyetçi Nazilere karşı askeri bir kampanya yürüttüğü iddiasıyla taban tabana zıt.

Gölge savaşları
Ukrayna ve çevresinde yaklaşık 190 bin Rus askerin varlığıyla, gölge savaşlarında uzmanlaşan Wagner paralı askerlerinin hangi rolü oynayacağı henüz belli değil. Ancak bazı gözlemciler, Ukrayna’nın doğu kesimlerinde, özellikle şehirlerde bir çatışma çıkması durumunda önemli bir rol oynayabileceklerini düşünüyorlar. Grubu yakından inceleyen ‘New America’ merkezindeki Future Frontlines programı direktörü Candace Rondeaux, Wagner’in savaş hizmetlerinin Rusya’nın dış politika oyununa katkısının yalnızca bir parçası olduğunu söyledi. “Bu hizmetler, düzensiz ve psikolojik savaş harekâtlarında çok amaçlı roller oynuyor olarak görülüyor” diyen Rondeaux, bir dizi Afrika ülkesindeki çatışmalarda ortak kuvvetlerin eğitilmesi de dahil, Wagner savaşçılarının diğer çatışma bölgelerinde de önemli bir taktiksel rol oynadığını dile getirdi. Direktöre göre grup, Rusya’nın kendisini dünyanın herhangi bir yerinde askeri olarak yansıtabileceği izlenimin yaratacak bir varlığa sahip.
Wagner, Rus hükümetini resmi olarak savaşlara dahil etmeden, fiili olarak Rusya’nın ‘grubun çıkarlarını artıran’ küresel emellerinin bir vekili olarak hareket ediyor. Grup ayrıca, Rusya’nın fazla maliyet sarf etmeden ilerlemesini sağlıyor. Wagner, Rusya açısından daha düşük öncelikli yerlere gidebiliyor. Böylece Rus Askeri İstihbaratı, Ukrayna gibi daha yüksek öncelikli konulara odaklanabiliyor.

Batı’nın endişesi
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Ukrayna’da kaç Wagner savaşçısı veya diğer Rus yanlısı paralı asker olduğu bilinmiyor. Ancak Putin, Ortadoğu’dan yaklaşık 16 bin gönüllünün Rusya’nın Ukrayna’daki çabalarına dahil olmaya hazır olduğunu söyledi. Aynı şekilde Putin’in Çeçenistan’a yönetici atadığı Ramazan Kadirov’a bağlı güçler de Mariupol kuşatmasına dahil olmaya başladı. Ancak grubun, şu ana kadar sahadaki başarıları şüpheliydi. Bu da varlıklarını ve yayılmacılığını, savaşın seyri üzerinde büyük etkisi olan bir savaştan ziyade siyasi ve propaganda amaçlı abartılı bir konum haline getirdi.
Rus paralı askerlerini yakından takip eden bir çatışma analiz grubu olan C4ADS’nin program direktörü Jack Margolin, Rus hükümetinin Wagner Grubu’nu Batı’yı sindirmek için etkili bir araç olarak görmek istediğini belirtti. Ancak Ukrayna’daki savaşa katılan yabancı askerlerin çatışmanın ölçeğini değiştirmesi pek olası değil. Savaşın gidişatını değiştirmeyecekler, ancak çok özel ve kısıtlı operasyonlar bağlamında kullanımları açısından bir miktar fayda sağlayabilirler.
Bununla birlikte Wagner’in son derece şeffaf olmayan sicili, grubun halkın hayal gücündeki yarı efsanevi statüsüne katkıda bulundu ve onu Rusya’nın dış politika araçları arasında yararlı bir araç haline getirdi. Wagner’in Ukrayna’da konuşlandırıldığına dair raporlar da Batı’da alarma geçti. Avrupalı ve ABD’li istihbarat yetkilileri, kiralık savaşçıların Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir (Volodomir) Zelenskiy’nin suikastı için görevlendirildiğini belirtti. Bir başka kesim ise paralı askerlerin, 2014 anlaşmazlığı sırasında ayrılıkçı gruplarla birlikte savaştıkları doğu Ukrayna’daki Rus çabalarına yardım etmeye odaklanmalarının beklendiğini söyledi.
Bu ay başlarında Ukraynalı yetkililer, savaşta öldürülen savaşçıların cesetlerinde bulunan ve Suriye’den gelmiş olabileceklerine işaret eden izlerin fotoğraflarını yayınladı. Wagner, 2015 yılından beri Suriye’de faaliyet gösteriyor.
Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki Wagner unsurlarını gösteren bir videonun yanı sıra ABD’li yetkililer, Ukrayna’da savaşmak için kentsel bölgelerdeki çatışmalarda yetenekli Suriyelileri görevlendirdiği konusunda uyardı.

Çabalar artıyor
Wagner Grubu’nun özellikle Suriye’deki orduya alma çabalarının, Ukrayna savaşının devam etmesiyle artabileceğine dair bazı göstergeler var. Ancak paralı askerlerinin çatışmada belirleyici bir rol oynayıp oynamayacağı ya da diğer çatışmalarda olduğu gibi katılımlarının, yaygın suiistimallere yol açıp açmayacağından emin olmak gerekiyor.
Wagner’in bir dizi Afrika ve Ortadoğu ülkesine sızmasına bakılmaksızın varlıkları, çok sayıda insanın işkence ve infazı da dahil, bazen DEAŞ infazlarını akla getiren ve Rus paralı askerler tarafından işlenen ihlallerde somutlaşmış, çok sayıda insani maliyete sahip.

Savaşın geleceği
Korku nedenleri arasında, paralı asker kullanımının bir nişanesi olarak devam eden hesap verebilirlik eksikliği, bunların konuşlandırılmasının ardındaki sözleşme anlaşmalarının izini sürme zorluğu ve ayrıca paralı askerlerin sahadaki operasyonlarını takip zorluğu da yer alıyor. Paralı askerlerin kullanımı konusunda Birleşmiş Milletler (BM) ekibine başkanlık eden Sorcha MacLeod’a göre bu durum, silahlı çatışma durumunda insanları insan hakları ihlallerinden ve savaş suçlarından sorumlu tutmayı zorlaştıracak.
MacLeod, paralı askerlerin varlığının, çoklu çatışmalarda doğrudan şiddetin tırmanmasına yol açtığına dikkat çekti. Aynı şekilde bu varlığın, insan hakları ihlalleri ve uluslararası insan hakları ihlalleri riskini de artırdığını söyledi. Güvenlik analisti Sean McFate, “Paralı askerlerin ‘insan hakları ihlallerinin incelenmesinin düşük olduğu’ bu tür çatışmalara dahil olması, muhtemelen gelecekte çatışmalar oluşturacaktır” dedi. Savaşın küreselleşmesine yol açan bir küreselleşme çağında yaşadığımızı belirten McFate, Ukrayna da dahil olmak üzere ideolojik olarak motive olmuş gönüllüleri kendine çatışma sayısının arttığına dikkat çekti.



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.