Fransa: Seçim sahnesinde Müslümanların oyları ön planda

Macron, kaydedilen yangının üç yıl ardından Paris'te Notre Dame Katedrali'ndeki çalışmaları dinliyor (AFP)
Macron, kaydedilen yangının üç yıl ardından Paris'te Notre Dame Katedrali'ndeki çalışmaları dinliyor (AFP)
TT

Fransa: Seçim sahnesinde Müslümanların oyları ön planda

Macron, kaydedilen yangının üç yıl ardından Paris'te Notre Dame Katedrali'ndeki çalışmaları dinliyor (AFP)
Macron, kaydedilen yangının üç yıl ardından Paris'te Notre Dame Katedrali'ndeki çalışmaları dinliyor (AFP)

Fransa’da 24 Nisan’da yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki iki rakip arasındaki tartışmaya satın alım gücü, enflasyon, emeklilik yaşı, Ukrayna'daki savaş, Avrupa Birliği (AB), Rusya ve NATO ile ilişkiler gibi meselelerin ardından bu sefer de İslam konu oluyor. İslam dosyası, göçmenlik dosyası ile örtüşüyor. Gerek Eric Zemmour, gerek ise Marine Le Pen veya Nicolas Dupont-Aignan, radikal sağ adayların seçim kampanyasını birlikte teşkil ediyor. Zemmour en sert ve en radikal yaklaşımı benimsemişti. Le Pen, şekilsel açıdan ya da takiyyeci bir yaklaşımla bile olsa imajını düzeltmeye çalıştı. Dupont ise cumhuriyet ilkelerine örtülü halde genellemeler içinde kaldı.
Bugün seçim meydanı ikinci dönem için adaylığını koyan Emmanuel Macron ile 2012 ve 2017'deki seçim yenilgilerini atlatmak isteyen Le Pen’e kaldı. Bu seferki seçim sahnesi biraz farklı; anketler iki rakip arasındaki farkın azaldığına işaret ediyor. IFOP, Ipsos-Sopra Steria ve BVI tarafından yürütülen anketler, Macron'un oyların yüzde 54 ile yüzde 55’ini, radikal sağ rakibinin ise yüzde 45 ve yüzde 46'sını alacağını gösteriyor. İkisi de seçmen tabanını genişletmeye, ilk turu boykot eden yüzde 25’e odaklanarak seçmenleri veya Jean-Luc Melenchon’a oy veren en az 7 milyon kişiyi kendisine çekmeye çalışıyor. Bu noktada devreye Müslümanların oyları giriyor. Nitekim Fransa'da beş ila altı milyon Müslüman'ın yaşadığı, İslam'ın bu ülkede en yoğun ikinci din olduğu, tüm Avrupa ülkeleri arasında Müslümanların en çok burada bulunduğu biliniyor.
İlk turun ardından yapılan anketler, Müslüman seçmenlerin yüzde 69’unun Melenchon'a oy verdiğini gösterdi. Zira Müslüman kesim, kendilerine yakın buldukları Melenchon’un radikal sağcı ırkçı kampanyalar veya “İslamcı Ayrılıkçılıkla Mücadele Yasası”, “Cumhuriyet İlkelerine Saygıyı Güçlendirme Yasası” gibi yasalar karşısında Müslümanlığı savunduğunu görüyor.
Diğer yandan Macron Müslümanlardan yüzde 22, Protestanlardan yüzde 36 oy alırken Katolik seçmenlerin yüzde 40’ı ise radikal sağa oy verdi.
Geçtiğimiz günlerde Yahudi örgütleri ve şahsiyetlerine Macron’a oy vermeleri yönünde çağrılar yapılmıştı.
Müslümanların finale kalan iki adaydan hangisine oy vereceği ise merak konusu. Melenchon, seçmenlerine Marine Le Pen'e tek bir oy dahi vermemeleri çağrısında bulundu. Nitekim Melenchon ve partisi Boyun Eğmeyen Fransa, radikal sağ kesim ve genelde solcu İslamcılar olarak adlandırılan klasik sağ kesim (Cumhuriyetçiler Partisi) tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuştu.
Sağcı yazar Elizabeth Levy, Fransa'da ‘mezhepçi bir oylamanın’ kaydedildiğini, seçmenlerin dini kimliklerine göre oy verdiğini söylüyor. Zira Arap-Müslüman topluluklarının çoğunlukta olduğu şehirlerde öncelikle Melenchon'un tercih edildiğini hatırlatan Levy, ilk seçim turu öncesinde WhatsApp ve Telegram üzerinden gönderilen toplu mesajlarda “Melenchon, Müslümanların özgürlüğünü umursayan tek aday” ifadelerine başvurulduğunu aktarıyor.
İslam meselesinin yeniden gündemde olduğu son günlerde Müslüman kadınların başörtüsü takma serbestliği konuşuluyor. Nitekim başörtüsünü Fransız devletinin laik kimliğine uymayan dini bir sembol olarak gören Le Pen, kamusal alanlarda başörtüsünün yasaklanmasının ‘gerekli’ ve ‘kaçınılmaz’ olduğu düşüncesinde. İlk ve ortaöğretim okulları, liseler ve devlet dairelerinde başörtüsü takılması Fransız yasalarında 20 yıldır yasaklanırken yüksek enstitüler ve üniversitelerde takılmasını önleme girişimi ise birçok kez başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Le Pen, diğer yandan Yahudi erkeklerin başlarına taktığı kipaya ise dokunmuyor. Başörtüsünün ‘köleleştirme’ amacıyla İslamcılar tarafından kadınlara dayatıldığı düşüncesindeki Le Pen, kamusal alanda başörtüsü takan kadınlara para cezası uygulayan bir yasanın çıkarılması gerektiğine inanıyor. Başörtüyü ‘teferruat’ olarak gören Le Pen, bu meseleyi İslamcı totaliter ideolojiye’ karşı mücadelesi bağlamına alıyor.
Göç ile İslam arasında organik bir bağ olduğunu düşünen Le Pen, seçim programı kapsamında, göç akışının azaltılması yönünde önlemler alınması, bu şekilde Fransız topraklarında doğanların Fransız vatandaşlığı almaktan mahrum bırakılmaları çağrısında bulunuyor. Aile birleşiminin yasaklanmasını, istihdam, barınma ve sosyal refah konusunda göçmenlerdense Fransız vatandaşlarına öncelik verilmesini isteyen Le Pen, seçildiği taktirde Fransız topraklarındaki göçmenlerden başka bir ülkeye başvuruda bulunmalarını isteyecek. Hatta atmak istediği bu adımların yasallaştırılması için kendi deyimiyle ‘sonuçları önceden bilinen’ bir referanduma gidilmesini öngörüyor. Nitekim Le Pen, radikal sağ kesime ve göçmenlerden rahatsız olanlara hitap ederek onların ulusal duygularını harekete geçiriyor.
Kamusal alanda başörtüsü yasağını reddeden Macron ise kendi deyimiyle Le Pen’in hem ‘ırkçı’ hem de gerek ekonomik, gerek ise toplumsal açıdan ‘yalanlarla dolu’ seçim programını kınıyor. Dün RTL’ye konuşan Macron, Fransız hukuku tarafından tanımlanan, inanıp inanmama hakkını vatandaşa veren, ancak tüm dinlere mensup inananların cumhuriyet kanunlarına riayet etmesini şart koşan laikliğe bağlılığını dile getirdi. Aynı zamanda “İslam dinine mensup vatandaşlarımızın barış içerisinde yaşamasını istiyorum. Ancak dini çarpıtan, cumhuriyet ilkelerinden çıkmak isteyenler mevcut. Bu kimseler, başörtü takan kadınlar değil” vurgusunda bulundu. Başörtüsü konusundaki tutumunu değiştirme niyeti olmadığını da belirterek bu yönde endişe edenleri teskin etmeye çalıştı.
Elbette ki oyları belirleyecek olan tek husus İslam değil. Araştırmalar, Müslüman seçmeni etkileyen faktörlerin gayrimüslim seçmeni de etkilediğini, ilk oylamanın sadece dini inanca göre değil, ekonomik ve mali vaziyete, eğitim düzeyine, arzulara ve insanların vizyonlarına göre belirlendiğini gösteriyor.



Tarzıyla akıllara kazanan Olimpik atıcı, ilk dizi rolünü kaptı

Kim, beden öğretmeninin teşvikiyle ortaokulda atıcılıkla tanışmıştı (Instagram/Twitter)
Kim, beden öğretmeninin teşvikiyle ortaokulda atıcılıkla tanışmıştı (Instagram/Twitter)
TT

Tarzıyla akıllara kazanan Olimpik atıcı, ilk dizi rolünü kaptı

Kim, beden öğretmeninin teşvikiyle ortaokulda atıcılıkla tanışmıştı (Instagram/Twitter)
Kim, beden öğretmeninin teşvikiyle ortaokulda atıcılıkla tanışmıştı (Instagram/Twitter)

Paris Olimpiyatları'nda duruşu ve tarzıyla ünlü olan Güney Koreli atıcı Kim Ye-ji, ilk oyunculuk deneyimine hazırlanıyor. 

10 metre havalı tabanca kadınlarda gümüş madalya kazanan sporcu, Asia filminin dizi formatında yayımlanacak spin-off'u Crush'da oynayacak. 

Lee Jung-sub'un yönetmen koltuğunda oturduğu iki proje de yapım aşamasında. Lee'nin CEO'su olduğu Asia Lab şirketinin üstlendiği yapımlarda, farklı karakterlerin ırkçılığa karşı mücadeleleri anlatılıyor. Olimpik atıcı Kim, Crush'da bir suikastçıyı canlandıracak. 

Sporcunun menajerliğini üstlenen Plifl firmasının CEO'su You Min-guk, Kim'in projede yer almasına dair şunları söylüyor: 

Kim, bir suikastçı olarak ilk rolünü alırken hem heyecanlı hem de gergin. Diziler dünyanın dört bir yanındaki hayranlar için büyük bir armağan olacak.

Yönetmen Lee, Olimpik atıcı Kim'in Asia'daki suikastçıyı canlandıracak Hindistanlı aktris Anushka Sen'le birlikte Crush'da başrolü paylaşacağını belirterek, yapımlara dair detayları ileri bir tarihte açıklayacaklarını söyledi. 

32 yaşındaki sporcu, sakin duruşu ve giyim tarzıyla Olimpiyatlar'ın en çok konuşulan isimlerinden biri olmuştu. 

Teknoloji milyarderi Elon Musk da X'teki (Twitter) paylaşımında "Bir aksiyon filminde rol almalı. Oyunculuğa gerek bile yok!" ifadelerini kullanmıştı.

Atıcılık klasmanında hiçbir ekipman kullanmadan yarışmasıyla dikkat çeken Yusuf Dikeç de müsabakaların gözde sporcularından birine dönüşmüştü.

10 metre havalı tabanca karışık takım kategorisinde gümüş madalya kazanan Dikeç ve Kim'le ilgili sosyal medyada birçok paylaşım yapılmıştı.

Dikeç, 2028'de ABD'nin Los Angeles şehrinde düzenlenecek Olimpiyatlar'da altın madalya aldığında sporu bırakacağını belirtmiş, kendisine sinema teklifleri geldiğini de söylemişti.

Independent Türkçe, Straits Times, Korea Joongang Daily