İran Bağdat’a atadığı büyükelçileri neden Devrim Muhafızları kadrolarından seçiyor?

Tahran Irak’ı düşmanlarına karşı bir savaş sahası olarak görüyor ve bu ülkede ABD varlığına karşı askeri gruplar kuruyor.

İran, Irak büyükelçilerini Devrim Muhafızları kadrolarından seçmeye özen gösteriyor (AFP)
İran, Irak büyükelçilerini Devrim Muhafızları kadrolarından seçmeye özen gösteriyor (AFP)
TT

İran Bağdat’a atadığı büyükelçileri neden Devrim Muhafızları kadrolarından seçiyor?

İran, Irak büyükelçilerini Devrim Muhafızları kadrolarından seçmeye özen gösteriyor (AFP)
İran, Irak büyükelçilerini Devrim Muhafızları kadrolarından seçmeye özen gösteriyor (AFP)

Huda Rauf
İran yeni Bağdat büyükelçisini Devrim Muhafızları kadrolarından seçti. Bu seçim, İran’ın bölgesel stratejisinde Irak’ı nasıl konumlandırdığına, İran’ın Irak politikasına ve Devrim Muhafızları’nın İran dış politikasını şekillendirme ve uygulama noktasında oynadığı role dair birtakım işaretler veriyor.
İran Dışişleri Bakanlığı 10 Nisan’da yaptığı açıklamada, Nisan 2017’den bu yana İran’ın Bağdat Büyükelçiliği görevini yürüten İrec Mescidi’nin yerine Muhammed Kazım es-Sadık’ın atandığını duyurdu. İran’ın 2003’te Saddam Hüseyin’in düşmesinden bu yana yaptığı gibi Bağdat Büyükelçiliği’ne İran’ın dış görevlerini yerine getiren İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ile irtibatlı bir ismi seçmesi dikkati çekti. Nitekim İran 2003’ten sonra sırasıyla Hasan Kazımi Kummi, Hasan Danai Fer, İrec Mescidi ve şimdi de Muhammed Sadık’ı Bağdat’a büyükelçi olarak atadı.
İran’ın Bağdat büyükelçileri silsilesi, ‘Irak dosyasının’ İran Dışişleri Bakanlığı’nın değil, Kudüs Gücü’nün elinde olduğunu gösteriyor.  Zira Eski İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de daha önce yaptığı bir açıklamada, Kudüs Gücü’nün İran’ın dış politikasına müdahale etmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti.

Irak’ın İran için ifade ettiği önem
Irak çeşitli sebeplerden ötürü İran İslam Devrimi’nden bu yana İran dış politikası için merkezi bir konuma sahip oldu ve olmaya da devam ediyor. Bu sebeplerin başında, Tahran’ın İslam Devrimi’ni ihraç etmek için ilk hedef olarak, nüfusunun çoğunluğu Şii olan Irak’a gözünü dikmesi geliyor. Aynı şekilde iki ülkenin Körfez bölgesinde hegemonya kurma çabası üzerinden girdiği stratejik rekabet, Şii İslami rejim ile Arap laik milliyetçi karakterdeki Baas rejimi arasındaki ideolojik çatışmayı tırmandırdı.
Irak’ın, İran ile en uzun kara sınırına (bin 450 kilometre) sahip olması, iki ülke arasında hâlâ çözülemeyen birtakım sınır anlaşmazlıklarını da beraberinde getirdi. İran gelecekte kendisine olası bir tehdidin yönelmesini engellemek amacıyla Irak’taki nüfuzunu artırma yolunu izledi. Aynı zamanda Irak’ın toprak bütünlüğü, kendi ülkesinde de bulunan Kürt azınlıklıkları etkileyen Kürt ayrılıkçılık fikrinden endişe eden İran için önem arz ediyor. Şii çoğunluğun hakim olduğu Irak, bölgesel ve Amerikan karşıtı Şii blokunun büyümesinde önemli bir aktör haline geldi.
İran, 2011’de Suriye iç savaşının patlak vermesinden bu yana Irak’ı, kendi kara sınırlarından Lübnan’ın batı sınırlarına uzanan Şii köprüsünün bir parçası yapmak için çalıştı. İran bu yolla yardımları Hizbullah’a doğrudan ulaştırmayı ve bölgedeki hegemonyasını güçlendirmeyi amaçlıyor.

Irak’taki İran çıkarlarının güçlenmesi
Şarku'l Avsat Independent Arabia'dan aktardığı habere göre, İran, Irak’taki nüfuzunu güçlendirmek amacıyla 2003’ten bu yana birbiriyle bağlantılı üç alan üzerinde çalıştı. Bu alanlar şöyle sıralanabilir:
1- Uluslararası: Tahran, Bağdat’taki yöneticileri güvenlik ve ekonomi alanlarında bir dizi işbirliği mutabakatı imzalamaya ikna etti. Böylece Irak’ın şehirlerini yeniden imar projeleri finanse edilmeye başlandı. Bu finansman Irak’ta elektrik üretim santrallerin kurulmasına ve okulların inşa edilmesine yardımcı oldu. Irak ise bunun karşılığında İran’ın Lübnan ve Suriye politikalarını destekledi hatta İran’a uygulanan yaptırımların atlatılması için Tahran’a yardımcı oldu.
2- Partiler: Saddam Hüseyin iktidarı döneminde İran muhalif Iraklı örgütlere sığınma hakkı tanıdı. İran’ın sığınma hakkı verdiği örgütlerin başında Muhammed Bâkır el-Hekim liderliğindeki Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi ve Davet Partisi geliyordu. Tahran 2003 sonrasında Irak içindeki faaliyetlerine hız verdi ve çeşitli Şii gruplara, aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen, ortak bir blok kurmaları için baskı uyguladı.
3- Askeri: Tahran Irak’taki çeşitli partilerin himayesindeki Şii milisleri silahlandırdı ve eğitim verdi.
İran buna ek olarak nüfuzunu güçlendirme çabalarını sadece Şii bileşenle sınırlı tutmadı aksine zaman zaman Sünni Arap ve Kürt partilerle de bir araya geldi.
İran, Kudüs Gücü üyesi ve diplomasi geçmişi olmayan bir ismi Bağdat Büyükelçisi olarak atayarak sadece Iraklılara değil aynı zamanda ABD’ye ve bölgedeki müttefiklerine de ‘Irak’ın bölgede devam eden çatışma ve Tahran’ın nüfuzu için bir arena olduğu’ mesajını veriyor.
Tahran Irak’ı, başta ABD olmak üzere düşmanlarına karşı bir savaş sahası olarak görüyor. 2003’ten beri ABD’nin Irak’taki mevcudiyetine ve çıkarlarına karşı olan gruplar kuruyor ve finanse ediyor. Tahran bu grupları Washington’a karşı baskı kartı olarak kullandığı doğru. Ancak Tahran bu gruplara başka görevler de veriyor. Nitekim uluslararası basında çıkan son haberlerde Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı için İran silah kaçakçılığı şebekelerinin yardımıyla Irak’tan askeri mühimmat aldığı ifade ediliyor. Bu haberlere göre Irak’tan RPG mermileri, anti tank füzeleri ve Brezilya yapımı füze ateşleme sistemlerinin İran-Irak sınırı ve ardından denizyoluyla Rusya’ya gönderildiği belirtiliyor. Bu sevkiyatlar, Irak sahasının İran’ın özel gündemleri için kullanıldığını gösteriyor.



Cumhuriyetçilerden Harris'e destek mektubu: Trump "Değerlerimize ihanet etti"

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Cumhuriyetçilerden Harris'e destek mektubu: Trump "Değerlerimize ihanet etti"

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Cumhuriyetçi yönetimlerde görev yapmış 100'den fazla tanınmış eski yetkiliden oluşan bir grup, Donald Trump'ın "yeniden başkan olarak ya da kamu güvenine dayalı herhangi bir makamda görev yapmaya uygun olmadığını" iddia eden sert bir mektupla Kamala Harris'i destekledi.

The New York Times'ın elde ettiği mektubu imzalayanlar arasında eski savunma bakanları Chuck Hagel ve William Cohen, eski C.I.A. direktörleri Michael Hayden ve William Webster ve eski Trump yönetimi yetkilileri Miles Taylor ve Olivia Troye gibi isimler yer alıyor.

İmzacılar Harris'le birçok konuda aynı fikirde olmadıklarını kabul etmekle birlikte, Donald Trump'ın diktatörlere yakınlığı ve 6 Ocak'taki davranışlarının onun yeniden görev yapma uygunluğunu ortadan kaldırdığını savunuyor.

Mektupta "Başkan olarak yönetimde gündelik kaosu teşvik etti, düşmanlarımızı övdü ve müttefiklerimizi baltaladı, orduyu siyasallaştırdı ve gazilerimizi aşağıladı, kişisel çıkarlarını Amerikan çıkarlarının üzerinde tuttu ve değerlerimize, demokrasimize ve bu ülkenin kurucu belgelerine ihanet etti" ifadeleri yer alıyor.

Cumhuriyetçi Parti yetkilileri Harris'i İsrail'i savunma, NATO'yu destekleme ve ABD-Meksika sınırına daha fazla görevli göndermeye ilişkin tutumlarından dolayı övdü.

Trump'ın kampanya yetkilisi Steven Cheung, The Independent'a e-posta yoluyla yaptığı açıklamada "Bunlar ülkemizi sonu gelmeyen dış savaşlara sokan ve Amerikan halkı acı çekerken bu savaşlardan kâr sağlayanlarla aynı kişiler" dedi.

Başkan Trump modern çağda ülkemizi yeni savaşlara sokmayan tek başkandır.

Trump karşıtı pek çok tanınmış Cumhuriyetçi, Harris'in kampanyasını destekliyor.

Trump'ın Kongre'deki en keskin (ve tek) Cumhuriyetçi Partili eleştirmenlerinden biri olan eski ABD temsilcisi Liz Cheney, bu ay Harris'e oy vereceğini açıkladı. Babası, eski Bush yönetiminin başkan yardımcısı Dick Cheney de öyle yapacak.

Liz Cheney, Kuzey Carolina'daki bir kalabalığa "Bir muhafazakar olarak, Anayasa'ya inanan ve önem veren biri olarak, bu konuda çok düşündüm" dedi.

Donald Trump'ın yarattığı tehlike nedeniyle Donald Trump'a oy vermemekle kalmayacağım, aynı zamanda Kamala Harris'e oy vereceğim.

Demokrat Parti Ulusal Kongresi'ne (DNC) katılan eski Illinois Cumhuriyetçi Parti Kongre Üyesi Adam Kinzinger gibi isimler de Harris'e desteklerini bir adım öteye taşıdı.

Kinzinger, DNC sırasında "Donald Trump güçlü gibi davranan zayıf bir adam" demiş ve eklemişti:

O büyük gibi davranan küçük bir adam. Adil gibi davranan inançsız bir adam. O, mağduru oynamayı bırakamayan bir faildir.

Harris'in kampanyası muhtemelen bu desteklerden bazılarının kendilerine bağımsızlardan ve ılımlı Cumhuriyetçilerden oy kazandıracağını umuyor.

USA Today-Suffolk Üniversitesi'nin kısa süre önce yaptığı bir ankete göre Harris, Pensilvanya gibi kilit önemdeki bir salıncak eyalette bağımsızlar arasında 43'e 38'lik bir üstünlüğü elinde tutuyor.

Independent Türkçe