DMO: Süleymani’nin intikamını almaktan vazgeçmemiz karşılığında sunulan teklifleri reddettik

Washington, Tahran ile mücadele etmek için güçlü araçları olduğunu vurguladı.

Tengsiri ve Selami, geçtiğimiz ocak ayında İran Donanması’nın füze komutanlığının açılış törenine katıldılar. (İran Televizyonu)
Tengsiri ve Selami, geçtiğimiz ocak ayında İran Donanması’nın füze komutanlığının açılış törenine katıldılar. (İran Televizyonu)
TT

DMO: Süleymani’nin intikamını almaktan vazgeçmemiz karşılığında sunulan teklifleri reddettik

Tengsiri ve Selami, geçtiğimiz ocak ayında İran Donanması’nın füze komutanlığının açılış törenine katıldılar. (İran Televizyonu)
Tengsiri ve Selami, geçtiğimiz ocak ayında İran Donanması’nın füze komutanlığının açılış törenine katıldılar. (İran Televizyonu)

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Deniz Kuvvetleri Komutanı Ali Rıza Tengsiri, İran'ın, Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın talimatıyla yapılan bir hava saldırısı ile suikasta uğrayan, DMO’nun dış operasyonlar ayağını yürüten Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin intikamını alma planlarından vazgeçmesine karşılık Tahran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması ve bazı imtiyazlar verilmesine ilişkin teklifler aldığını ancak bunları reddettiğini söyledi. Diğer yandan ABD açıkça DMO’ya işaret ederek, İran'ın 2015 nükleer anlaşmasında geçenlerin ötesindeki yaptırımların hafifletilmesini istiyorsa, ABD’nin anlaşmanın ötesindeki endişelerine cevap vermesi gerektiğini bildirdi.
Reuters haber ajansına göre ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Açık bir şekilde müzakere etmiyoruz. Ancak İran, Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (KOEP/nükleer anlaşma) ötesine geçen yaptırımların kaldırılmasını istiyorsa, anlaşmanın ötesindeki endişelerimize cevap vermek zorunda. Buna karşılık söz konusu görüşmeleri KOEP’in dışında kalan diğer ikili sorunları çözmek için kullanmak istemiyorlarsa, KOEP ile ilgili hızlıca bir anlaşmaya varabileceğimizden ve anlaşmayı yeniden uygulamaya başlayabileceğimizden eminiz. İran bir karar vermeli. ABD, KOEP’e herhangi bir dönüş olması halinde İran'ın istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine, terörizme ve terörist vekillerine verdiği desteğe ve özellikle DMO’ya karşı koymak için güçlü araçlarını elinde tutacak ve sert bir şekilde kullanacaktır.” 
Kudüs Gücü, İran'ın yurt dışındaki müttefik milislerini kontrol eden DMO’nun yabancı casusluk ve paramiliter kolu olarak biliniyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi 2019 yılında DMO’yu ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ‘yabancı terör örgütleri’ listesine almıştı. Bu adımla Washington, ilk kez başka bir ülkenin ordusuna paralel bir gücü resmi olarak terör örgütü olarak sınıflandırmıştı.
İran'ın yarı resmi ajansı ISNA’ya göre Tengsiri dün yaptığı açıklamada “Düşmanlarımız General Süleymani’nin intikamından vazgeçersek bazı yaptırımları kaldıracaklarına ve bazı imtiyazlar vereceklerine dair ardı ardına mesajlar gönderiyorlar” ifadesine yer verdi.
Tengsiri de konuya dair şunları söyledi:
“Bunlar yalnızca boş hayallerdir. Hem Rehber (İran Dini Lideri Ali Hamaney) intikam alınmasının zorunluluk olduğunu vurguluyor hem de DMO Komutanı (Hüseyin Selami) intikamın kaçınılmaz olduğunu ve bunun yerini ve saatini bizim belirleyeceğimizi söylüyor. Bu insanlar Süleymani'yi ortadan kaldırdıklarını sandılar. Ancak General Süleymani'nin dünyada nasıl yayıldığını görüyoruz.”
ISNA haber ajansı iki gün önce ABD'nin DMO’yu terör listesinden çıkarmak için İran’a Süleymani'nin intikamından vazgeçmesi şartını sunduğuna ilişkin haberlerin doğruluğunu sorgulamıştı.
DMO Deniz Kuvvetleri Komutanı Tengsiri’nin açıklamaları, NBC News ağının geçen hafta sonu İran'ın, Washington yönetiminin ABD'li yetkililerden Süleymani’nin ölümünün intikamını almamasına karşı bir teklifle yanıt verdiğini öne sürmesinin ardından geldi. NBC News’e konuşan kaynaklar, Biden yönetiminin İran'ın karşı teklifine henüz resmi olarak yanıt vermediğini söylemişti.
DMO’nun ikinci kıdemli komutanı Tengsiri, güçlerinin Süleymani'nin ‘intikamını’ almaya kararlı olduklarını vurguladı. DMO Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed Pakpur geçen hafta yaptığı bir açıklamada “Tüm ABD komutanları öldürülse bile bu Süleymani'nin kanının intikamını almaya yetmez. Süleymani'nin izinden gitmeliyiz. Ölümünün intikamını başka yollarla almalıyız” ifadelerini kullanmıştı.
ABD merkezli Farsça yayın yapan Radio Farda’ya göre üç hafta önce Viyana’daki müzakerelere yakın kaynaklar, İran'ın General Kasım Süleymani suikastının intikamını almak için gelecekteki herhangi bir girişimden vazgeçmesinin ‘DMO’nun ABD terör örgütleri listesinden çıkarılmasının temel şartlarından biri’ olduğunu belirttiler. ABD istihbarat biriminin elinde ‘Tahran’ın Süleymani suikastina karışmakla suçladığı ABD’li yetkilileri hedef alma planları hakkında önemli bilgiler olduğunu ve bu durumda Washington tarafından İran hükümetinin talebinin karşılanamayacağına’ işaret ettiler. Şarku’l Avsat’ın Reuters haber ajansından aktardığına göre bu ay içerisinde İranlı diplomatik bir kaynak, Tahran’ın, ABD’nin Kudüs Gücü'nü uygulanan yaptırımlar kapsamında tutarken DMO’yu bir oluşum olarak terör örgütleri listesinden çıkararak bu sıkıntılı noktanın üstesinden gelmeye yönelik teklifini reddettiğini açıkladı.
Süleymani meselesi gündeme gelmeden önce, geçen ayın sonunda Axios haber sitesine konuşan ABD’li ve İsrailli kaynaklar, İran'ın DMO’nun terör örgütleri listesinden çıkarılmasına karşılık bölgede tansiyonu düşürmeyi taahhüt etmesine ilişkin ABD tarafından sunulan bir teklifi kabul etmediğini ortaya çıkarmışlardı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade geçtiğimiz pazartesi günü “Süleymani davası, sorumluları hesaba çekmek konusunda, dış politikamızın önemli bir ilkesidir” demişti.
Times of Israel’e göre İsrailli üst düzey bir diplomat iki gün önce gazetecilere şu açıklamada bulundu:
“Biden yönetimi yetkilileri, Avrupalı mevkidaşlarına Washington'ın DMO’yu terör örgütleri listesinden çıkarmak gibi bir planının olmadığını bildirdi.”
İsrailli yetkili, ABD yönetiminin Avrupalılara gönderdiği mesaja rağmen Kudüs Gücü’nü terör örgütleri listesinde tutarken DMO’yu çıkarmanın halen Biden yönetiminin masasında olduğunu söyledi.
Buna karşılık ABD açıkça DMO’ya işaret ederek, İran'ın 2015 nükleer anlaşmasında öngörülenlerin ötesinde yaptırımların hafifletilmesini istiyorsa Washington’ın anlaşmanın ötesindeki endişelerine cevap vermesi gerektiğini söyledi.



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.