Rusya ve siyasetçi-asker ilişkisi

Putin ve Şoygu’nun 21 Nisan’da Kremlin’de düzenlediği toplantı (AFP)
Putin ve Şoygu’nun 21 Nisan’da Kremlin’de düzenlediği toplantı (AFP)
TT

Rusya ve siyasetçi-asker ilişkisi

Putin ve Şoygu’nun 21 Nisan’da Kremlin’de düzenlediği toplantı (AFP)
Putin ve Şoygu’nun 21 Nisan’da Kremlin’de düzenlediği toplantı (AFP)

Soğuk Savaş döneminde casusluk, gizli dinleme ve diğer araçlara ek olarak düşmanla ilgili bilgileri elde etmenin en önemli kaynağıydı. Hem nicelik hem de nitelik açısından doğru bilgiler sınırlıydı.
Bugün ise sanal alemin sunduğu data miktarı kullanıcıyı ayrıntıya boğacak seviyeye ulaştı. Zira kullanıcı bu dataları kullanmak ve içeriklerinden faydalanmak için önce onları yapılandırmalı ve ayrıştırmalıdır. Ancak Rusya veya Sovyetler Birliği özelinde dün ve bugün arasındaki ortak nokta, kasıtlı olarak ya da propaganda amacıyla yayınlanan ve Kremlin içerisindeki güç ve denge dağılımını ifade eden veya yansıtan bu fotoğraftır.
Örneğin Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği Politbürosu’nun toplantısından bir fotoğraf yayınlandığında, Batı çok önemli bilgilerin kaynağı olarak gördüğü o fotoğrafı inceleme altına alırdı.

Fakat nasıl?
Böyle bir fotoğraf, toplantı masasındaki herhangi bir yetkilinin lidere yakınlığına veya uzaklığına göre Politbüro hiyerarşisindeki konumunu gösterirdi. Bu yetkilinin sandalyesi, en yakın yetkiliye kıyasla liderin sandalyesinden ne kadar uzaksa o kadar az önemli demektir. Fakat bilinen bir yetkili toplantı masasında görülmüyorsa o zaman elit grubun içindeki rolünün sona erdiği anlamına gelir.
Son zamanlarda, birçok kişi, özellikle Kiev çevresinde aksayan askeri operasyonlardan sonra savaşın genel fotoğrafında Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun kaybolmasıyla ilgili sorular soruyordu. Şoygu farklı bir biçimde ve ürkek bir rolle birden geri döndü.
- Sovyetlerin eski tarzı bugünün Rusya’sında hâlâ geçerli mi?
Cevap, evet. İki önemli durum var:
- Birincisi, Sarmat kıtalararası balistik füzesi denemesiydi. Başkan Putin oturuyor, füzenin fırlatılmasını izliyor ve Batı’ya tehditlerde bulunuyor. Bununla birlikte bu deneme daha önce ABD’ye bildirilmiş. Aynı zamanda tüm kurmay subaylar Savunma Bakanı ile birlikte fırlatma anını takip ediyor. Bu fotoğraf bize Kim Jong-un’un huzurunda Kuzey Kore’nin balistik füze fırlatma denemelerini hatırlatıyor. Ayrıca biz bu fotoğrafı Batı dünyasındaki ülkelerde göremiyoruz.
- İkincisi ve en önemlisi, Rusya’da askeri ve siyasi karar alma süreci ve bu sürecin yönetiminin Putin’in elinde olması. Bu durum Ukrayna saldırısı sürecinin aksamasının en önemli sebeplerinden biri olabilir. Bu fotoğraf birden fazla Rus generalin savaşta ölmesinin sebebi olabilir. İkinci fotoğrafta -videoda- Şoygu ile iki metreyi aşmayan bir mesafede oturarak Kovid-19 salgınına karşı tedbiri elden bırakan Başkan Putin, Savunma Bakanı’na şunları söylüyor: “Mariopul’daki Azovstal fabrikasında kontrolü ele geçirme operasyonu durmalı. Bir sivrisinek dahi girip çıkamayacak şekilde fabrikayı ablukaya alın.” Bu hata mı? Genellikle bir savunma bakanı savaş sahasındaki durumu siyasi liderliğe açıklamalı ve başkanın uygun gördüğünü seçmesi veya yeni bir çözüm bulması için mümkün olan 3 senaryo üzerinden önerilerini sunmalı.
- Bütün bunlar belirleyici bir özelliğe sahip olan Donbas bölgesindeki savaşta nerede?
Donbas’taki operasyonlar için yeni bir komutan atandı ve Ukrayna-Begorod sınırı bitişiğinde Rusya içinde lojistik üsler hazırlandı. Belirleyici savaşı başlatmak için gereken birçok şey hazırlanıyor. Aynı zamanda Ukrayna’nın tüm önemli kentleri (Lviv, Harkiv ve Odessa) bombalanıyor.
Liderliğin hataları ilk aşamada olduğu gibi bir sonraki savaşta tekrarlanacak mı? Yeni komutan Alexander Dvornikov üstlerine başvurmadan sahada inisiyatif alabilir mi?
Bu soruların cevapları şöyle: Dünyanın en modern ordusu olduğu varsayılan bir ordu için strateji kültürünün bir günde değişmesi mümkün değil. Fakat telafinin tek yolu yakıp yıkma politikasıysa…

*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı



İran: Uranyum zenginleştirmek için ‘her hakka’ sahibiz

 İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi medya mensuplarına konuşurken (EPA)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi medya mensuplarına konuşurken (EPA)
TT

İran: Uranyum zenginleştirmek için ‘her hakka’ sahibiz

 İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi medya mensuplarına konuşurken (EPA)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi medya mensuplarına konuşurken (EPA)

İran bugün, Batı'nın Tahran'ın nükleer silah peşinde olabileceğine dair artan korkularına ve ABD ile görüşmelerin ertelenmesine rağmen uranyum zenginleştirme ‘hakkını’ savundu.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi X platformunda yaptığı paylaşımda, “İran'ın tam nükleer yakıt döngüsüne sahip olmaya hakkı var” dedi ve Tahran'ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nın (NPT) imzacılarından olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Arakçi, “Nükleer silahları tamamen reddederken uranyum zenginleştiren pek çok NPT imzacısı ülke var” ifadesini kullandı.

NPT imzacısı ülkeler, nükleer stoklarını beyan etmek ve bunları Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) gözetimi altına almakla yükümlüdür.

ABD ve diğer Batılı ülkeler İran'ı nükleer silah elde etmeye çalışmakla suçlarken, Tahran bunu reddediyor ve nükleer programının sadece sivil amaçlı olduğunda ısrar ediyor.

İran ve ABD, 12 Nisan'dan bu yana Tahran'ın nükleer programına ilişkin görüşmeler yürütüyor.

Bu görüşmeler, Donald Trump'ın 2018'deki ilk başkanlık döneminde ABD'yi büyük güçlerin İran'la yaptığı anlaşmadan çekmesinden bu yana İran'ın nükleer programına ilişkin en üst düzey temas olma özelliğini taşıyor.

Tahran tarafından geliştirilen yerli santrifüjler (Arşiv-AFP)Tahran tarafından geliştirilen yerli santrifüjler(Arşiv-AFP)

Arabulucu Umman bu hafta başında yaptığı açıklamada, başlangıçta cumartesi günü (bugün) yapılması planlanan dördüncü tur görüşmelerin ‘lojistik nedenler’ ileri sürülerek ertelendiğini duyurdu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio perşembe günü verdiği bir demeçte, İran'a uranyum zenginleştirmekten ‘vazgeçmesi’ çağrısında bulunarak, ‘dünyada uranyum zenginleştiren ülkelerin nükleer silah sahibi ülkeler olduğunu’ söyledi.

İran şu anda uranyumu yüzde 60'a kadar zenginleştiriyor. Bu oran anlaşmada öngörülen yüzde 3,67'lik oranın oldukça üzerinde, ancak askeri kullanım için gerekli olan yüzde 90'lık eşiğin halen altında.

Stoklar önde gelen Batılı ülkeler için endişe kaynağı. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Nool Barrot pazartesi günü yaptığı açıklamada, İran'ın ‘nükleer silah edinmenin eşiğinde’ olduğunu söyledi ve Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin Avrupa güvenliğine bir tehdit olarak görülmesi halinde Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarının yeniden devreye sokulabileceğini ifade etti.

Tahran, 2015 nükleer anlaşmasının imzacılarından biri olan Fransa'nın açıklamalarını ‘gülünç’ olarak nitelendirdi.

Arakçi daha önce İran'ın uranyum zenginleştirme hakkının ‘müzakere edilemez’ olduğunu söylemişti.

UAEA Başkanı Rafael Grossi çarşamba günü yaptığı açıklamada, zenginleştirilmiş malzemenin ‘kolayca eritilebileceğini’ ya da İran dışına ‘gönderilebileceğini’ söyledi.

Geçtiğimiz ay İran hükümet sözcüsü Fatma Muhacerani zenginleştirilmiş malzemenin transferinin ‘kırmızı çizgi’ olduğunu belirtmişti.

Rubio, İran'ın nükleer tesislerinin ABD'li uzmanlar tarafından da denetlenmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.

Rubio ayrıca Tahran'a, İsrail'e ve Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırıları ABD'nin misilleme saldırılarına yol açan Yemen'deki Husilere verdiği desteği sona erdirmesi çağrısında bulundu.

Tahran, Washington ile görüşmelerin sadece nükleer program ve yaptırımların kaldırılması konularını ele almasında ısrar ediyor ve bölgesel nüfuzu ve askeri kabiliyetleri ile ilgili müzakereleri dışlıyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geçtiğimiz hafta, güvenilir bir anlaşmanın ‘İran'ın nükleer silahlar için uranyum zenginleştirme kabiliyetini ortadan kaldırması’ ve balistik füze geliştirmesini engellemesi gerektiğini söyledi. Arakçi ise Netanyahu'yu ABD politikasını ‘dikte etmekle’ suçladı.