Anadolu Efes, üst üste ikinci kez Avrupa'nın en büyüğü oldu

Basketbol THY Avrupa Ligi Dörtlü Final'inde İspanya ekibi Real Madrid'i 58-57 mağlup eden Anadolu Efes, art arda 2. kez şampiyonluğa ulaştı.

AA
AA
TT

Anadolu Efes, üst üste ikinci kez Avrupa'nın en büyüğü oldu

AA
AA

Stark Arena'da oynanan karşılaşmada Micic ve Larkin ile skor üreten Anadolu Efes karşısında Tavares ile pota altını oldukça iyi kullanan Real Madrid, ilk çeyreği 15-14 önde tamamladı.
Karşılıklı basketlerle başlayan ikinci çeyrekte oyuna kenardan dahil olan oyuncuların kazandırdığı sayılarla etkili olan Real Madrid, soyunma odasına 34-29 üstün gitti.
İkinci yarının başında iki takım da skor üretmekte zorlandı. Real Madrid, hücumda düşük yüzdeyle oynayan Anadolu Efes önünde 25. dakikada farkı 9 sayıya çıkardı: 40-31. Toparlanarak 7-0'lık seri yakalayan lacivert-beyazlılar, 28. dakikada farkı 2'ye çekti: 40-38. 
Çeyreğin bitimine 33 saniye kala Poirier ile Anderson arasında tartışma yaşandı. Anderson ile girdiği ikili mücadelede Rudy Fernandez yerde kaldı. Daha sonra Poirier, üzerine yürüdüğü Anderson'u itti. Araya giren diğer oyuncular, gerginliği büyümeden önledi. Pozisyonu saha kenarındaki ekrandan izleyen hakemler, Anderson ve Poirier'i sportmenlik dışı faulle cezalandırdı. Real Madrid, son çeyreğe 42-40 önde girdi. 
Dördüncü ve son periyoda iyi başlayan Anadolu Efes, Micic'in isabetli dış atışıyla 32. dakikada skor üstünlüğünü eline geçirdi: 42-43. Kalan bölüm büyük bir heyecana sahne oldu. Causeur ve Llull ile etkili olan Real Madrid'e savunmada Singleton, hücumda ise Micic ve Pleiss ile karşılık veren Anadolu Efes, müsabakadan 58-57 galip ayrıldı ve şampiyon oldu. 
Üst üste 2. şampiyonluk
Anadolu Efes Basketbol Takımı, THY Avrupa Ligi'nde üst üste ikinci kez kupayı müzesine götürdü.
Avrupa basketbolunun kulüpler düzeyindeki en büyük organizasyonunda art arda 3. kez final maçına çıkan lacivert-beyazlılar, 2021'nin ardından bu sezon da mutlu sona ulaşmayı başardı.
Avrupa'da üçüncü kupa
Anadolu Efes, Avrupa kupalarında üçüncü şampiyonluğunu elde etti.
Lacivert-beyazlı takım, 1996 yılında Türk basketbol tarihinin ilk Avrupa kupasını müzesine götürmüştü. Başantrenör Aydın Örs yönetimindeki Anadolu Efes, 1996'da Avrupa Radivoj Koraç Kupası'nı kazanarak büyük bir başarıya imza atmıştı.
Ergin Ataman'ın başantrenörlüğünü yaptığı lacivert-beyazlılar, 2020-2021'de THY Avrupa Ligi'nde şampiyonluğa ulaşarak tarihe geçmişti.
Anadolu Efes, elde ettiği bu başarıyla Avrupa kupalarında 3. kez şampiyonluk ipini göğüsledi.
Üst üste iki şampiyonluk yaşayan 10. takım oldu
Anadolu Efes, Avrupa basketbolunun kulüpler düzeyindeki bir numaralı organizasyonunda üst üste iki kez şampiyonluğa ulaşan 10. takım olmayı başardı.
1958'den bu yana düzenlenen "Kupa 1"de Anadolu Efes'in yanı sıra ASK Riga, Real Madrid, Varese, Cantu, Cibona Zagreb, Milano, Jugoplastika, Maccabi Tel Aviv ve Olympiakos art arda 2 şampiyonluk elde etti.
Ergin Ataman, Avrupa'da 5. şampiyonluğu kazandı
Anadolu Efes'in başantrenör Ergin Ataman, bu şampiyonlukla Avrupa organizasyonlarında 5. kez kupa sevinci yaşadı.
Ataman, İtalya'nın Montepaschi Siena takımıyla 2002'de FIBA Saporta Kupası, Beşiktaş ile 2012'de FIBA EuroChallenge Kupası, Galatasaray ile 2016'da ULEB Avrupa Kupası ve Anadolu Efes ile 2021'de yine Avrupa Ligi şampiyonluğu elde etmişti.
Ataman, önemli başantrenörlerle aynı unvanı paylaştı
Ergin Ataman, Avrupa Ligi'nde üst üste 2 kez şampiyonluğa ulaşan 8. başantrenör oldu.
Bu organizasyonda Aleksander Gomelskiy (ASK Riga 1958, 1959, 1960), Pedro Ferrandiz (Real Madrid 1967, 1968), Aleksandar Nikolic (Varese 1972, 1973), Sandro Gamba (Varese 1975, 1976), Bozidar Maljkovic (Split 1989, 1990), Zeljko Obradovic (Joventut 1994, Real Madrid 1995) ve Pini Gershon (Maccabi Tel Aviv 2004, 2005) art arda şampiyonluklar yaşamıştı.
Türk basketbolunun Avrupa'da 12. kupası
Anadolu Efes, basketbolda Türkiye'ye 12. Avrupa kupasını getirmeyi başardı.
Lacivert-beyazlı takım, Avrupa'nın kulüpler düzeyindeki bir numaralı kupasını üst üste kazanan ilk Türk takımı oldu.
Türkiye, ilk Avrupa Ligi zaferini 2017'de Fenerbahçe'yle yaşamıştı. Türkiye'ye Anadolu Efes 1996'da Koraç Kupası'nı, Beşiktaş ise 2012'de FIBA Eurochallenge Kupası'nı getirmişti.
Galatasaray Odeabank 2016'da, Darüşşafaka ise 2018'de ULEB Avrupa Kupası'nı kazanmıştı. Bahçeşehir Koleji ise bu sezon FIBA Avrupa Kupası'nı müzesine götürdü.
Kadın basketbolunda Galatasaray 2009 ve 2018'de FIBA Avrupa Kupası'nda, 2014'te ise FIBA Avrupa Ligi'nde şampiyonluğa ulaşmıştı. Yakın Doğu Üniversitesi ise 2018'de FIBA Avrupa Kupası'nın sahibi olmuştu.
Finali Hidayet Türkoğlu da izledi
Real Madrid-Anadolu Efes maçını, Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Başkanı Hidayet Türkoğlu da takip etti.
Stark Arena'da yerini alan Türkoğlu, müsabakayı TBF Başkan Vekili Ömer Onan ile izledi.
Real Madrid, ikincilikle yetindi
THY Avrupa Ligi Dörtlü Final'inin şampiyonluk maçında Anadolu Efes'e mağlup olan Real Madrid, ikinci oldu.
İspanya ekibi, Avrupa basketbolunun kulüpler düzeyindeki bir numaralı turnuvasını 9. kez ikinci tamamladı.
Eflatun-beyazlı takım, organizasyonda 10 kezle en fazla şampiyonluk yaşayan takım konumunda bulunuyor. 
Anadolu Efes, kupasını aldı
Anadolu Efes'in Real Madrid'e üstünlük kurarak şampiyonluğa ulaştığı müsabakanın ardından kupa töreni gerçekleştirildi.
Avrupa Ligi CEO'su Jordi Bertomeu, Avrupa basketbolunun kulüpler düzeyindeki en büyük kupasını, Anadolu Efes'in kaptanı Doğuş Balbay'a takdim etti. Doğuş Balbay, jest yaparak ikinci kaptan Bryant Dunston'ı yanına çağırdı ve kupayı ona verdi. ABD'li oyuncu takım arkadaşlarının yanına gelerek kupayı havaya kaldırdı.
Anadolu Efes'in oyuncuları ve teknik heyeti, saha ortasında büyük sevinç yaşadı. Basketbolcular, teknik heyet ve kulüp çalışanları, Avrupa şampiyonluğunu coşkuyla kutladı.
Lacivert-beyazlı kulübün başkanı Tuncay Özilhan da şampiyonluğun ardından büyük sevinç yaşadı.
Organizasyonda Real Madrid oyuncuları ile teknik heyetine de ikincilik ödülleri verildi.
Dörtlü Final'in MVP'si Micic
Anadolu Efes'in Sırp oyuncusu Vasilije Micic, Dörtlü Final'in En Değerli Oyuncusu (MVP) seçildi.
Real Madrid ile oynanan final maçında 23 sayı kaydeden Micic, lacivert-beyazlı takımın şampiyonluğa ulaşmasında önemli rol oynarken, üst üste iki yıl bu ödülün sahibi oldu.
Türk Hava Yolları tarafından da Micic'e 1 milyon mil hediye edildi.
Anadolu Efes'te 3. sezonunu geçiren Vasilije Micic, Avrupa Ligi'nde 2020-2021 sezonunun MVP'si unvanına da layık görülmüştü.
Bakan Kasapoğlu'ndan Anadolu Efes'e tebrik
Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, THY Avrupa Ligi'nde sezonu şampiyon tamamlayan Anadolu Efes Basketbol Takımı'nı kutladı.
Bakan Kasapoğlu, THY Avrupa Ligi finalinde Real Madrid'i 58-57 yenerek şampiyon olan Anadolu Efes Basketbol Takımı için tebrik mesajı yayımladı.



Kanatsız uçuş: Kayakla atlama hakkında her şey

Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)
Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)
TT

Kanatsız uçuş: Kayakla atlama hakkında her şey

Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)
Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)

Adrenalin'den herkese merhaba. Bu hafta motor sporları ve dövüş etkinliklerinden değil, adrenalinin doruk noktasına ulaştığı bir başka spor dalı olan kayakla atlamadan bahsedeceğiz. 

Kayakla atlama, kış sporları içinde hem tarihi hem de görsel etkisiyle en çarpıcı dallardan biri. Bir sporcunun onlarca metre yükseklikten kendini boşluğa bırakıp rüzgarla mücadele ederek süzülmesi, bu branşı yalnızca bir yarış değil, aynı zamanda bir cesaret gösterisine dönüştürüyor.

  
Kayakla Atlama Dünya Kupası da bu sporun geldiği noktayı görmek için en doğru adreslerden biri. Ancak bu noktaya gelene kadar kayakla atlama uzun bir yolculuktan geçti.

Kayakla atlamanın kökleri 19. yüzyıl Norveç'ine uzanıyor. İlk dönemlerde bu spor, bugünkü anlamda bir yarıştan çok, kimin daha uzağa atlayabildiğini görmek için yapılan yerel denemelerden ibaretti.

Ahşap kayaklar, basit rampalar ve neredeyse hiçbir güvenlik önlemi olmadan yapılan atlayışlar, sporun ne kadar riskli başladığını açıkça gösteriyor. Zamanla bu denemeler organize yarışlara dönüştü ve kayakla atlama, İskandinav ülkelerinin sınırlarını aşarak Avrupa'nın geri kalanına yayıldı.

Bu gelişimin en önemli dönüm noktalarından biri, 1925'te düzenlenen ilk Kayakla Atlama Dünya Kupası oldu. O dönemde yalnızca erkek sporcuların katıldığı bu organizasyon, kayakla atlamayı uluslararası bir spor haline getirdi.

İlk şampiyonalarda atlayış mesafeleri bugüne kıyasla oldukça kısa olsa da sporcuların cesareti ve rekabet duygusu bugünküyle yarışır düzeydeydi. Dünya Kupası, yıllar içinde hem sporcular hem de organizatörler için bir referans noktası haline geldi.

Erkekler Kayakla Atlama Dünya Kupası tarihine bakıldığında, bazı ülkelerin bu spora damga vurduğu hemen fark ediliyor. Norveç, Finlandiya, Avusturya ve Almanya, uzun yıllar boyunca hem teknik hem de sportif açıdan öne çıktı.

Özellikle Finlandiyalı Matti Nykanen, kayakla atlama dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri oldu. Nykanen'in Dünya Kupaları ve Olimpiyatlar boyunca sergilediği performans, bu sporun küresel popülaritesini ciddi şekilde artırdı. Onun ardından gelen nesiller, kayakla atlamanın sınırlarını biraz daha ileri taşımaya başladı.

Zaman içinde pistler büyüdü, tepe boyutları arttı ve sporcular daha uzun mesafelere ulaşmaya başladı. Bununla birlikte ekipman teknolojisi de ciddi bir değişim geçirdi.

Eski dönemlerde ağır ve kontrolü zor kayaklar kullanılırken, günümüzde daha hafif ve aerodinamik malzemeler öne çıkıyor.

Sporcuların giydiği tulumlar bile rüzgarla etkileşim göz önünde bulundurularak tasarlanıyor. Bu gelişmeler, performansı artırırken aynı zamanda kuralların da sıkılaşmasına neden oldu.

Kayakla atlamada kadınların Dünya Kupası sahnesine çıkması ise çok daha geç bir tarihte gerçekleşti.

Kadınlar, ilk kez 2009'da Kayakla Atlama Dünya Kupası'nda resmi olarak yarışma fırsatı buldu. Bu geç başlangıç, sporda uzun süre tartışma konusu oldu.

Ancak kadın kayakla atlamanın kısa sürede gösterdiği gelişim, bu tartışmaları büyük ölçüde geride bıraktı. Japonya, Almanya, Avusturya ve Norveçli sporcular, kadınlar kategorisinde üst düzey rekabetin oluşmasında başrol oynadı.

Kadın kayakla atlamanın simge isimlerinden biri olan Sara Takanashi, bu alandaki dönüşümün en net örneklerinden biri.

Dünya Kupası yarışlarında kırdığı rekorlar ve performansları, kadın sporcuların teknik ve fiziksel olarak bu branşta ne kadar ileri gidebileceğini gösterdi. Kadınlar yarışlarının şampiyona programına eklenmesi, yalnızca bir sportif gelişme değil, aynı zamanda kayakla atlamanın geleceği açısından da önemli bir adım oldu.

Kayakla Atlama Dünya Kupası, hem erkekler hem de kadınlar için benzer bir yarış yapısıyla ilerliyor. Normal tepe ve büyük tepe yarışları, sporcuların farklı koşullara ne kadar hızlı uyum sağlayabildiğini ortaya koyuyor.

Takım yarışlarıysa bireysel yeteneklerin yanı sıra ülkelerin sistemli çalışmasının da ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Rüzgarın yönü, hızındaki küçük değişimler ve pistin durumu, yarışın kaderini saniyeler içinde değiştirebiliyor.

Bu yüzden kayakla atlama, yalnızca fiziksel güçle açıklanabilecek bir spor değil. Sporcular, atlayış sırasında vücut pozisyonlarını milimetrik hesaplarla ayarlamak zorunda kalıyor.

En ufak bir hata, metrelerce mesafe kaybı anlamına gelebiliyor. Dünya Kupası da tam olarak bu noktada devreye giriyor ve en istikrarlı, en soğukkanlı sporcuları öne çıkarıyor.

Kayakla atlamanın bugünkü haline ulaşmasında organizasyonların ve uluslararası federasyonların da payı büyük.

Güvenlik önlemleri yıllar içinde ciddi şekilde artırıldı. Pist tasarımları, sporcuların iniş sırasında daha kontrollü bir şekilde yere basmasını sağlayacak biçimde geliştirildi.

Aynı zamanda ekipman kontrolleri sıkılaştırıldı ve herkes için eşit koşullar yaratılmaya çalışıldı. Bu sayede spor, geçmişe kıyasla çok daha güvenli bir yapıya kavuştu.

Kayakla atlama dışarıdan bakıldığında kısa bir koşu, bir sıçrayış ve ardından süzülmeden ibaret gibi görünebilir. Oysa işin teknik tarafı, atlayışın her saniyesine yayılan karmaşık bir denge ve kontrol sürecine dayanıyor. Bir sporcunun havadayken ne kadar ileri gideceğini belirleyen şey yalnızca gücü değil; hız, vücut pozisyonu, kayak açısı ve rüzgarla kurduğu ilişki oluyor.

Her şey pistin başında, iniş rampasına girmeden önce başlıyor. Sporcu, mümkün olan en dengeli ve ritmik kaymayla maksimum hıza ulaşmaya çalışıyor. Bu noktada amaç, hızlanırken vücudu gereksiz yere hareket ettirmemek. En ufak bir dengesizlik, rampa sonunda yapılacak sıçramayı doğrudan etkiliyor.

Sporcular, rampaya yaklaşırken dizlerini hafif kırık tutuyor ve gövdeyi öne doğru sabit bir açıyla konumlandırıyor. Bu duruş, sıçrama anında gücün doğrudan kayaklara aktarılmasını sağlıyor.

Sıçrama, yani "take-off" anı, uçuşun kaderini belirleyen en kritik nokta. Sporcu, rampanın ucunda kayakları pistten ayırırken ne çok erken ne de geç davranabiliyor.

Erken sıçrama, hız kaybına yol açarken; geç sıçrama, açıyı bozarak havalanmayı zorlaştırıyor. Bu nedenle sporcular, rampanın ucundaki milimetrik noktayı defalarca antrenman yaparak ezberliyor. Bacaklardan gelen itiş, gövde ve kalça pozisyonuyla birleştiğinde sporcu havaya düzgün bir şekilde yükseliyor.

Havalanma sonrası başlayan uçuş evresi, kayakla atlamanın görsel açıdan en tatmin edici ama aynı zamanda en teknik bölümü. Günümüzde neredeyse tüm sporcular "V stili" adı verilen tekniği kullanıyor.

Bu teknikte kayaklar önde açılarak V harfi şeklini alıyor. Kayakların bu şekilde açılması, havayla temas yüzeyini artırıyor ve sporcuya daha fazla kaldırma kuvveti sağlıyor.

Ancak V stilinin etkili olabilmesi için kayakların açısı, sporcunun vücut pozisyonuyla uyum içinde olmalı. Aksi halde bu avantaj hızla dezavantaja dönüşebiliyor.

Uçuş sırasında gövde neredeyse kayaklarla paralel hale geliyor. Sporcu, göğsünü kayaklara yaklaştırarak havayı "yakalamaya" çalışıyor. Kollar genellikle vücuda yakın tutuluyor, çünkü açılan kollar hava direncini artırarak dengeyi bozabiliyor.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Viessmann FIS Ski Jumping World Cup (@fisskijumping)'in paylaştığı bir gönderi

Başın pozisyonu da büyük önem taşıyor. Sporcu genellikle bakışlarını ileriye sabitliyor ve boynu mümkün olduğunca sabit tutuyor. Bu duruş, hem aerodinamik yapıyı koruyor hem de havadayken ani hareketlerin önüne geçiyor.

Rüzgar, uçuş kontrolünde en büyük dış etkenlerden biri. Karşıdan gelen hafif bir rüzgar, sporcunun daha uzun süre havada kalmasına yardımcı oluyor. Yandan esen rüzgarlarsa dengeyi ciddi şekilde zorlayabiliyor.

Bu nedenle sporcular, havadayken küçük vücut hareketleriyle dengeyi sürekli ayarlıyor. Dizlerin ve ayak bileklerinin çok küçük hareketleri, kayakların açısını ve yönünü kontrol etmeye yardımcı oluyor. Bu ayarlamalar dışarıdan fark edilmese de uçuşun birkaç metre daha uzamasını sağlayabiliyor.

İnişe yaklaşırken uçuş tekniği yeniden değişiyor. Sporcu, yavaş yavaş V stilini daraltıyor ve kayakları birbirine yaklaştırıyor. Amaç, yere en stabil şekilde temas etmek. İniş sırasında ağırlık genellikle öne veriliyor ve dizler darbe emici bir görev üstleniyor. Denge kaybı yaşanmaması için gövde hafif öne eğik tutuluyor. Hakemler, inişin temizliğine ve sporcunun dengesini koruyup korumadığına özellikle dikkat ediyor.

Kayakla atlamada kullanılan ekipman da uçuş kontrolünün önemli bir parçası. Kayakların uzunluğu, sporcunun boyu ve kilosuna göre belirleniyor. Çok uzun kayaklar daha fazla kaldırma sağlarken, kontrolü zorlaştırabiliyor. Tulumlarsa rüzgarı belirli bir şekilde yönlendirecek biçimde tasarlanıyor ancak kurallar bu konuda son derece katı. Tulumun vücuda tam oturması gerekiyor; fazla bol kıyafetler avantaj sağladığı için kabul edilmiyor.

Tüm bu teknik detaylar, kayakla atlamayı reflekslerden çok bilgi ve tekrar üzerine kurulu bir spor haline getiriyor. Uçuş sırasında yapılan her küçük ayar, yıllar süren antrenmanların ve sayısız denemenin sonucu. Dünya Kupası gibi üst düzey organizasyonlarda fark yaratan da tam olarak bu oluyor: Havadayken sakin kalabilen, vücudunu rüzgarla uyum içinde yönlendirebilen ve inişi temiz yapabilen sporcular, birkaç metrelik farklarla zirveye çıkıyor.

Kayakla atlamada uçuş, boşluğa bırakılan bir an değil, başından sonuna kadar kontrol edilen, hesaplanan ve hissedilen bir süreç. Sporcu pistten ayrıldığı anda işi bitmiyor, asıl mücadele tam da o anda başlıyor.

Kış sporları Eurosport kanallarından takip edilebiliyor.

Kaynaklar: Red Bull, TKF, FIS


Basketbolu bırakan NBA yıldızı, balıkçı oldu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Basketbolu bırakan NBA yıldızı, balıkçı oldu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

NBA yıldızı Ben Simmons, üst düzey basketbola olası dönüşünü erteleyip profesyonel balıkçılık kariyerine yönelmeyi tercih etti.

Sport Fishing Championship'te (SFC) takım satın alan 29 yaşındaki oyuncu, South Florida Sails'ı yönetecek.

2021'de kurulan SFC'de 16 elit balıkçılık kulübü, profesyonel açık deniz tuzlu su balıkçılığı yapıyor.

Üç kez NBA All-Star'a (2019–2021) seçilen Simmons, ligdeki son maçını 13 Nisan'da LA Clippers formasıyla Golden State Warriors'a karşı oynamış ve Kaliforniya'daki kısa süreli macerasını yılda 1,1 milyon dolarlık minimum sözleşmeyle tamamlamıştı.

NBA'de 9 yıl geçiren Simmons, bu sürede 203 milyon dolar kazandı. 2016'da draft edilen oyuncu, yıldızını Sixers'ta parlatmıştı.

2022'de Nets'e geçtikten sonra, 2024'te yıl Clippers'a katılmıştı.

Simmons, bu sezon geri dönüşüyle ​​ilgili sorulan soruya "Sadece orada bulunmak için yer doldurmanın anlamı olduğunu düşünmüyorum" dedi.

Bunun biraz bencilce olduğunu düşünüyorum... Ama rekabet edebilmek için en yetenekli halime ve fiziksel zirveme ulaşmak istiyorum. Aksi takdirde bana hiçbir faydası olmaz. Belki bu yılın ortasını, hatta belki de gelecek sezonu düşünüyorum.

Balıkçılık sporuna yönelik tutkusunu sosyal medyada sergileyen Simmons, bunun "sıkıcı ve zorlu" olabileceğini kabul etse de sonuçta "çok eğlenceli" olduğunu vurguladı.

Simmons, Andscape'e, "Çok niş bir spor" diye konuştu.

Ve bilmeyince bilinmiyor. Ama bir kez deneyimlenince ve oraya gidip neyle ilgili olduğu görülünce, sporun doğasına hayran kalınıyor. Ve bu, balıkçılık sporunda her zaman ilgimi çeken bir şey. Teknik. Ve bunun içinde insanların anlamadığı çok şey var. Milyon dolarlık gemilerde balık tutan bu adamlar günlerce denizde kalıyor. Yani yorucu ve zorlu ama çok eğlenceli. Bu, deneyimlenmesi, içine girilmesi ve neyle ilgili olduğunun görülmesi gereken dünyalardan biri.

Independent Türkçe


Afrika Kupası’nda Regragui’yi düşündüren kriz: Fas’ta savunma hattı sakatlıklarla sarsıldı

Fas Milli Takımı kaptanı Romain Saiss (AFP)
Fas Milli Takımı kaptanı Romain Saiss (AFP)
TT

Afrika Kupası’nda Regragui’yi düşündüren kriz: Fas’ta savunma hattı sakatlıklarla sarsıldı

Fas Milli Takımı kaptanı Romain Saiss (AFP)
Fas Milli Takımı kaptanı Romain Saiss (AFP)

2025 Afrika Uluslar Kupası’na galibiyetle başlayan Fas Milli Takımı’nda skor ve genel hava güven verse de, savunma hattındaki sakatlıklar teknik direktör Walid Regragui’nin ilk haftadan itibaren hesaplarını zorlaştırdı.

Komorlar maçında Romain Saiss’in karşılaşmanın ilk dakikalarında sakatlanarak oyundan çıkması dikkat çekti. Tecrübeli savunmacının yerine Jawad El Yamiq dahil olurken, Katar’ın Al Sadd kulübünde forma giyen Saiss’in kapsamlı sağlık kontrollerinden geçeceği ve turnuvanın geri kalanında oynayıp oynayamayacağının bu tetkiklerin ardından netleşeceği belirtildi.

Savunmadaki sıkıntılar bununla da sınırlı kalmadı. Nayef Aguerd’in durumu da belirsizliğini koruyor. Bazı kaynaklar oyuncunun grup maçlarının kalanında forma giyemeyebileceğini öne sürerken, diğer kaynaklar yapılan kontrollerin uyluk bölgesindeki ağrılar nedeniyle tamamen önlem amaçlı olduğunu ve henüz resmî bir sakatlık tespiti bulunmadığını ifade ediyor.

Adam Masina’nın da sağlık kontrolünden geçirilmesi bekleniyor. Tecrübeli oyuncu açılış maçında yedek kulübesinde kalırken, fiziksel durumu hakkında henüz resmî bir açıklama yapılmadı.

Teknik ve sağlık ekibi, Saiss, Aguerd ve Masina’nın durumuna ilişkin sessizliğini koruyor. Çarşamba sabahı itibarıyla üç oyuncunun da sağlık durumunu ve grup maçlarındaki olası durumlarını netleştiren resmî bir bilgilendirme yayımlanmadı.

Saiss ve Aguerd’in yokluğunun kesinleşmesi hâlinde Regragui’nin savunmada Jawad El Yamiq ile Abdelhamid Ait Boudlal’dan oluşan tamamen yeni bir ikiliye yönelmesi gerekecek. Bu durum, turnuvanın erken aşamasında uyum ve savunma istikrarı açısından ciddi bir sınav anlamına geliyor.

Fas Millî Takımı, gruptaki bir sonraki maçında cuma günü Mali ile karşılaşacak, grup etabını ise pazartesi günü Zambiya maçıyla tamamlayacak.