Putin yüzyılın baş belası olabilir mi?

Putin, Batı'nın değerlerinin, her yerde geçerli olan evrensel değerler olmadığını savunuyor (AFP)
Putin, Batı'nın değerlerinin, her yerde geçerli olan evrensel değerler olmadığını savunuyor (AFP)
TT

Putin yüzyılın baş belası olabilir mi?

Putin, Batı'nın değerlerinin, her yerde geçerli olan evrensel değerler olmadığını savunuyor (AFP)
Putin, Batı'nın değerlerinin, her yerde geçerli olan evrensel değerler olmadığını savunuyor (AFP)

Büyük düşünür ve siyasetçi Vladimir Lenin'e atfedilen, 'Hiçbir şeyin olmadığı on yıllar vardır ve on yılların olduğu haftalar vardır' sözünden yola çıkarak Ukrayna’daki savaşın birkaç ay içinde zamanı hızlandıran bir makine gibi onlarca yıllık bir süreç ürettiğini söyleyebiliriz. Dünya bugün tam olarak bu durumda.
ABD, Avrupa'dan çekilmek istemişti. Fakat Ukrayna’daki savaş yüzünden Batı'yı yeni Rus çarına karşı yönlendirmek için rekor bir hızla geri döndü. Ortadoğu'dan çekilmek istedi, bu kez de enerji krizi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile arasındaki jeopolitik mücadelede başarıya ulaşmak adına yardım dilenmek için onu Basra Körfezi'nin merkezine, Suudi Arabistan’a dönmesini gerektirdi.
Savaş, küreselleşme kavramının kırılganlığını, özellikle enerji, gıda, uluslararası kurumların ve hatta ciddi krizleri daha erken atlatmak için gerekli kurtarıcıların yokluğu boyutlarında gösterdi. Dolayısıyla günümüz dünyası, kaptanı komada ve asla uyanamayacak olan bir gemide derin denizlere yelken açıyor. Her sıkıntılı dönem mevcut düzene meydan okur ve bu düzeni değiştirip kendisine uygun bir düzen yaratmak ister.
Ancak ‘başka bir düzen’ isteyen güçler bloğu bu düzeni alaşağı edebilir. Napolyon, 19. yüzyılın baş belasıydı. Tüm Avrupa'yı işgal etmek ve Fransız Devrimi kültürünü yaymak istiyordu. Bu yüzden mevcut sistemler onunla mücadele etti ve onu son bir darbe ile devirmeyi başardı. Napolyon’un yenilgisi sonrasında 1814-1815 yılları arasında toplanan Viyana Kongresi'ne dayanan bir Avrupa düzeni ortaya koyuldu.
Adolf Hitler ise 20. yüzyılın baş belasıydı. O da Avrupa’yı işgal etmek ve boyun eğdirmek istiyordu. Bu yüzden dünya ona karşı toplandı ve böylece yenilgiye uğratıldı. Yenilgisi ABD yapımı yeni bir dünya düzeni üretti. Aynı zamanda başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere önemli uluslararası kurumlar da bu dönemde kuruldu.
Peki, dünya zamanlarının baş belası olan bu kişileri her zaman yenebildi mi? Bu yenilgiler, baş belalarını deviren güçler dengesi yüzünden miydi? Bir baş belasının devrilmesi yeni bir dünya düzeni demek mi? Tüm bunlar mümkün olabilir. Almanya’nın ilk Şansölyesi Otto von Bismarck, bu güç dengesini ‘ikiye karşı bir’ olarak tanımlamamış mıydı?

Peki, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ‘bu yüzyılın baş belası’ olabilir mi?
Uzmanlar, yaşadığımız yüzyılın iki baş belası olduğunu söylüyorlar. Bunlar biri Putin, diğeri Çin Devlet Başkanı Şi Cinping. Putin, “Sovyetler Birliği'nin çöküşü, insanlık tarihinin en büyük jeopolitik felaketiydi” şeklindeki açıklamayı yaptığından beri bu yüzyılın düzenine karşı bir darbe planlamaya başladı. Rus lider, 2007 yılında Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı konuşmada ‘çok kutuplu dünya’ üzerine kurulu stratejisinin yol haritasını da ortaya koydu. Ayrıca NATO ve ABD’nin, Rusya'ya gereken saygıyı göstermediğini söyleyen Putin, NATO'nun genişlemesine ve ABD’nin Doğu Avrupa'da füze savunma sistemleri konuşlandırmasına karşı çıktı.
İdeolojik düzeyde, Batı'nın değerlerinin her yerde geçerli olan evrensel değerler olmadığını ve her medeniyetin kendine özgü değerleri olduğunu düşünen Putin, Ukrayna'yı işgal etti. ABD liderliğindeki Batı ülkeleri de ona karşı harekete geçti ve Rusya siyasi, ekonomik ve finansal olarak dünyadan izole edildi. Böylece bir kez daha mevcut düzeni korumak isteyen büyük güçler bloğu karşısında değişim isteyen isyancıların işe yaramaz deneyimlerine geri döndük.
Putin, Ukrayna’daki savaşın başlamasıyla birlikte Vestfalya Antlaşması'nın en önemli ilkesi olan devletlerin egemenliğine saygıyı terk ederken, işgal kavramını da geri getirdi ve ülkeler arasındaki yasal sınırları, meşru olmayan askeri bir güçle değiştirdi. Dünyanın, zorla değiştirilen sınırları tanıması gerekmiyor. Çünkü mevcut yüzyılın modası iki hem eski hem de yeni fenomene; ‘de jurde’ (hukuki olan) ve ‘de facto’ (pratikte olan) dayanmaktadır. Bir başka ifadeyle devletlerin egemenliği yasal olarak korunur, ama gerçek farklıdır. Libya, yasal olarak egemen bir devlettir. Fakat gerçekte kendi topraklarında savaşan dünya güçleri vardır. Bu durum, Suriye ve Irak’ın yanı sıra kısmen Lübnan için de geçerlidir.

Putin'in evdeki hesabı çarşıya uydu mu?
Putin, Ukrayna'yı işgal eder etmez mevcut dünya düzeni sarsıldı ve ortaya yeni güvenlik-jeopolitik ilke ve kavramlar çıktı. Savaş aynı zamanda, ortaya çıkmak için yalnızca bir kıvılcım bekleyen, ancak değiştirilmiş halde olan eski kavramları da yeniden zihinlerde canlandırdı. Bir zafer ilan edilir edilmez ittifakları düşürdüğünden, zaferin her zaman ittifakların düşmanı olduğunu düşünürsek, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra NATO da adeta mutasyona uğradı. Ancak Ukrayna savaşından sonra NATO, kendisi için değiştirilmiş bir mazeret buldu. Bu mazeret, savaşın, Avrupa ulusal güvenlik haritasının yeniden düzenlenmesini gerektiren temel bir neden yaratmış olması idi. Bu düzenleme, NATO’nun genişlemesini öngörüyordu. Ancak Putin, Ukrayna’yı işgalinden hemen önce Batı'dan NATO’nun genişlemesinin durdurulmasını istedi. Avrupa ülkelerinin ise NATO treninden ayrılmak yerine, koronavirüs (Kovid-19) pandemisi sırasındaki sürü bağışıklığına benzer şekilde ‘sürü güvenliği’ kavramı çerçevesinde NATO ile ilişkilerini güçlendirmeye koştuklarını görmeye başladık.

ABD birçok cephede savaşmaya hazır ve bunu yapabilecek gibi görünüyor mu?
ABD’nin büyük ve köklü stratejisi aşağıdaki şu temellere dayanmaktadır:
1- Avrupa’da hiçbir gücün kıtaya hakim olmasına izin vermemek. Öyle ki ABD, Almanya’nın gücünü kırmak için Avrupa’ya iki kez müdahale etti.
2- Asya'daki hiçbir gücün kıtaya hakim olmasına izin vermemek. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı'nda Japonya'ya müdahale ettiği ve savaşı bitirmek için nükleer güç kullandığı biliniyor.
ABD, bugün Avrupa'da Ukrayna topraklarında kavgacı Putin ile karşı karşıya. Gelecekte ise Doğu Asya'da, Tayvan topraklarında ve çevresinde başka bir baş belası olan Şi Cinping ile karşı karşıya gelebilir. Ancak her durumda sorun çıkaranlarla karşı karşıya gelmenin genellikle yeni bir dünya düzeni yaratması değişmeyen tek sonuçtur.
*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı



Trump: Kimse Filistinlileri Gazze'den çıkarmak istemiyor

TT

Trump: Kimse Filistinlileri Gazze'den çıkarmak istemiyor

Trump: Kimse Filistinlileri Gazze'den çıkarmak istemiyor

ABD Başkanı Donald Trump Çarşamba günü yaptığı açıklamada Gazze Şeridi sakinlerinin sürülmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Trump, İrlanda Başbakanı Michael Martin ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmenin başlangıcında, “ Hiç kimse Gazze'den kimseyi sınır dışı etmeyecek” dedi.

İrlanda Başbakanı ise toplantının başında şunları söyledi: “Gazze'de ateşkes çağrısında bulunuyoruz. Barış istiyoruz, rehinelerin serbest bırakılmasını istiyoruz. Tüm rehineler serbest bırakılmalı ve Gazze'ye yardım girmeli.”

Hamas tarafından memnuniyetle karşılandı

Hamas'tan gelen ilk tepkide sözcü Hazem Kasım, ABD Başkanı'nın Gazzelilerin yerlerinden edilmesine yönelik çağrılarından geri adım atmış gibi görünmesini memnuniyetle karşıladı.

Kasım, Trump'a “aşırı Siyonist sağın vizyonuyla uyum sağlamaması” çağrısında bulundu.

Doha toplantısı

Suudi Arabistan, Mısır, Katar, Ürdün, BAE dışişleri bakanları ve Filistin Kurtuluş Örgütü İcra Komitesi sekreteri Çarşamba günü Doha'da ABD'nin Ortadoğu temsilcisi Stephen Witkoff ile Gazze Şeridi ve bölgedeki gelişmeleri görüşmek üzere bir araya geldi.

Mısır'dan yapılan açıklamaya göre Arap dışişleri bakanları Kahire'de düzenlenen Arap Zirvesi ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Cidde'de Filistin halkına destek konulu olağanüstü toplantısında onaylanan Gazze'nin yeniden imarı planını sundu.

Açıklamada, toplantıda ABD elçisi ile yeniden inşa çabalarının temeli olarak plan üzerinde istişare ve koordinasyonun sürdürülmesi konusunda mutabık kalındığı belirtildi.

Arap bakanlar Gazze'de ve işgal altındaki Filistin topraklarında ateşkesin istikrarlı hale getirilmesinin önemini vurgulayarak, Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık isteklerinin yerine getirilmesini sağlayacak iki devletli çözüm temelinde adil ve kapsamlı bir barışa ulaşmak için gerçek bir çaba başlatılması gerektiğini belirttiler.

Arap bakanlar ateşkesi güçlendirmek için diyaloğu sürdürme ve çeşitli bölgesel ve uluslararası taraflarla diplomatik çabaları ve koordinasyonu yoğunlaştırarak bölgede güvenlik, istikrar ve barışı pekiştirmek için ortak hareket etme isteklerini bir kez daha teyit ettiler.

ABD'li müzakereciler Rusya'da

ABD Başkanı Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Kiev ile Suudi Arabistan'da yapılan görüşmelerin ardından Washington'un Moskova'yı Ukrayna'da 30 günlük ateşkes önerisini kabul etmeye çağırması üzerine ABD'li müzakerecilerin “derhal” Rusya'ya gideceğini duyurdu.

ABD Başkanı Beyaz Saray'da gazetecilere yaptığı açıklamada Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in ateşkes önerisini kabul edeceğini umduğunu söyledi.

grthyu
ABD Başkanı Donald Trump ve İrlanda Başbakanı Michael Martin 12 Mart 2025 tarihinde Washington'daki Oval Ofis'te yaptıkları görüşme sırasında konuşurken (AP)

 Trump, ABD'nin ticaret ortakları tarafından “artık kendisine kötü muamele edilmesine izin vermeyeceğini” vurgulayarak gümrük vergisi silahına başvurmasını bir kez daha gerekçelendirdi.

İrlanda Başbakanı ile görüşmesi sırasında “karşılıklı” gümrük vergilerini hatırlattı AFP'ye göre 2 Nisan'da yürürlüğe girecek.

'Ticaret savaşını kazanacağız'

ABD Başkanı, Washington tarafından çelik ve alüminyuma uygulanan gümrük vergilerine karşılık olarak AB tarafından açıklanan gümrük vergilerine yanıt vereceğini doğruladı.

Brüksel'in kararına karşılık verip vermeyeceği sorulan Trump, “Elbette karşılık vereceğiz” diyerek AB'nin ABD'den faydalanmak için kurulduğu yönündeki suçlamasını yineledi. Trump "Onlar da ABD'den faydalanıyorlar" dedi.

Her iki taraf da birbirlerine daha fazla gümrük vergisi uygulayacağını açıklarken Trump, ABD'nin AB ile ticaret savaşını “kazanacağından” emin olduğunu ifade etti.