Şarku’l Avsat’a konuşan ABD Özel Temsilcisi Norland: Libya’da seçimler çoğu kişinin düşündüğünden erken gerçekleşebilir  

Barış sürecini engelleyenleri yaptırım ve tecritle tehdit etti. Wagner’in istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerinde azalma belirtisi görülmediğini söyledi  

ABD’nin Libya Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Richard Norland 
ABD’nin Libya Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Richard Norland 
TT

Şarku’l Avsat’a konuşan ABD Özel Temsilcisi Norland: Libya’da seçimler çoğu kişinin düşündüğünden erken gerçekleşebilir  

ABD’nin Libya Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Richard Norland 
ABD’nin Libya Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Richard Norland 

ABD’nin Libya Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Richard Norland, Libya’daki mevcut siyasi çıkmazın sona ermesinin ancak ‘en kısa sürede seçimlerin düzenlenmesiyle’ mümkün olduğunu vurguladı. Şarku’l Avsat’a röportaj veren Norland, ‘Seçimlerin çoğu kişinin düşündüğünden daha erken gerçekleşebileceğine’ inandığını ifade etti. ABD Büyükelçisi, iktidar için rekabet halindeki Abdulhamid Dibeybe ve Fethi Başağa liderliğindeki iki hükümetin ‘meşruiyeti’ konusunda görüş belirtmeyi reddetti. Barış sürecini engelleme girişiminde bulunanları sert bir dille uyaran Norland, “Libya’daki barış sürecini, güvenliği ve istikrarı baltalayanların yaptırımlara ve tecride maruz kalacağını” söyledi. Ülkesinin Libya’da Muammer Kaddafi destekçisi ‘yeşillerle’ temas halinde olduğunu belirten ABD’li diplomat, geçen yıl cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Seyfülislam Kaddafi’yi eleştirerek, “Uluslararası Ceza Mahkemesi Seyf’i insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti. Libyalı mahkemeler tarafından da Libya halkına yönelik cinayet ve tecavüze teşvik gibi vahim suçlar nedeniyle hüküm giydi” dedi. Aynı zamanda ABD’nin Trablus Büyükelçisi olan Norland, Rus güvenlik şirketi Wagner Grubu’nun Libya’dan çekildiğine dair haberlerle ilgili, “Wagner paralı askerlerinin Libya ve Sahel bölgesinde istikrarı zedeleyici faaliyetlerinde azalma belirtileri görülmüyor” yorumunda bulundu.

ABD’nin Libya Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Richard Norland’ın Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın ayrıntıları:

- Libya'da iktidar için rekabet halinde olan iki paralel hükümet var. ABD hangi hükümetin meşru hangisinin meşru olmadığı hususunda niçin net bir görüş belirtmiyor? Hangi hükümetin meşru olduğu sizin için açık değil mi?
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Libya’daki mevcut siyasi açmaza bir çözüm bulunması ve siyasi geçiş sürecinin tamamlanmasının başlıca sorumlusunun Libyalılar olduğuna inanıyor. Bu nedenle bir an önce özgür ve adil ulusal seçimlerin yapılması önem arz ediyor. Bu süreçte ise, tam üretim kapasitesinin yeniden sağlanması konusunda bir anlaşmaya varıldığında önemli ölçüde artabilecek olan Libya petrol gelirlerinin yönetimi konusunda işbirliği yapma fırsatımız var. Berlin Konferansı’ndaki ‘ekonomik çalışma grubunun’ desteğiyle Libyalı ilgili taraflar bu konuda toplantılar düzenledi. Bu toplantılarda, maaşlar ve sübvansiyonlar gibi öncelikli harcamaların yanı sıra petrol gelirlerinin harcamalarında şeffaflık ve hesap verebilirliği sağlayacak bir mekanizma üzerinde uzlaşılması için çaba gösterildi. Libya’daki kilit kurumların temsilcileri, fonların başka yollara yönlendirilmediğine dair güven oluşturmak için bu hesap verebilirlik mekanizmasına katılmalıdır. Bunu 5+5 Ortak Askeri Komite’nin mali karşılığı olarak görüyoruz.


İstikrar Hükümeti Başbakanı Fethi Başağa. (AP)

Libya liderliğindeki ortak mali yönetim süreci, siyasi duruma istikrar kazandırmak ve seçimlerin bir an önce yapılmasının önünü açmak için bir köprü görevi görebilir. Libya Merkez Bankası tarafından yakın zamanda yayınlanan harcama verileri, şeffaflık yolunda atılmış önemli bir ilk adımdır. Libya kurumlarının 25 Mayıs'ta Tunus'ta katıldığı toplantıya dayanarak, bu sürecin erken uygulanmasında gerçek ilerleme kaydedilebileceğine inanmak için nedenlerimiz var, ancak bu konuda yalnızca Libyalılar ve liderleri nihai bir karar verebilir.

-ABD, Abdulhamid Dibeybe hükümeti ile rakibi Fethi Başağa hükümetinin Trablus'ta yönetimi elde etmek konusundaki rekabetinin bir askeri çatışmayı tetikleyebileceğinden endişe ediyor mu? Başağa bir süre önce Trablus’a girme girişiminde bulunduğunda bu risk oluşmuş gibiydi.
Trablus sakinleri, 17 Mayıs'ın erken saatlerinde silah seslerine uyandılar. Şiddet olaylarının başkente geri dönme ihtimali haklı olarak vatandaşları öfkelendirdi. Bu tür olayların ülkenin hiçbir yerinde tekrarlanmasına izin verilmemelidir. Şunu ifade etmeliyim Libya'da barışı, güvenliği ve istikrarı baltalayanlar yaptırım ve tecrit riskiyle karşı karşıyadır. Şiddet tolere edilemez, rekabet halindeki siyasi güçler, seçimlerin bir an önce yapılması için gerekli koşulları yaratmak için diyalog halinde olmalı ve nüfuzlarını kullanarak çaba göstermelidir.

-ABD hükümetinin Libya'daki temsilcileri, yanılmıyorsam uzun süredir Mareşal Halife Hafter ile görüşmüyor. ABD, Hafter'in Libya'daki siyasi süreçteki rolünün, kolaylaştırıcı mı yoksa yıkıcı mı olduğuna inanıyor? Dibeybe hükümeti bu unvanı kabul etmese de Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanı olarak Hafter’in rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Diplomatik misyonumuzun bir parçası olarak General Hafter ve yardımcılarıyla rutin olarak iletişim kuruyoruz. Son zamanlarda, seçimlerin yapılması, Ekim 2020’de yapılan ateşkes anlaşmasının uygulanması ve tam kapasite üretime geçildikten sonra Libya petrol gelirlerinin nasıl yönetilmesi gerektiği konularındaki görüşlerimizi kendileriyle paylaştık.


Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Dibeybe, Trablus’ta 17 Mayıs’ta çıkan çatışma mahallini inceliyor.  

-Sizce yakın bir zamanda Libya’da seçimlerin yapılma ihtimali var mı? Bildiğiniz üzere 24 Aralık 2021 tarihinin kaçırılması büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Size göre seçimlerin yapılmasının önündeki en büyük engel nedir ve ABD bu konuda bir çözüm bulunmasına yardımcı olabileceğini düşünüyor mu?
Bence seçimler çoğu kişinin düşündüğünden daha erken olabilir, çünkü Libyalıların talep ettiği şeffaf ve meşru liderliğin oluşturulmasının başka bir yolu yok. Mevcut statüko aynı zamanda kimsenin istemediği istikrarsızlığı da giderek artırıyor. BM temsilcisi Stephanie Williams Kahire'de seçimlerle ilgili anayasa görüşmelerinde ilerleme kaydedildiğini bildirdi. Bence tüm Libyalılar, bizim de yaptığımız gibi, Temsilciler Meclisi ve Yüksek Devlet Konseyi heyetlerinin Kahire’de bir anlaşmaya varacağını umuyor. Bu anlaşma sağlanırsa, seçim sürecine önemli bir ivme kazandıracaktır. Bu arada Libyalı liderler, seçimlerin yapılmasının gerektiği hakkında konuşuyor. Yüksek Ulusal Seçim Komisyonu teknik olarak hazırlıklı görünüyor, o halde beklemenin anlamı ne?

-Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Jan Kubis’in yerini alacak yeni bir temsilci atanması konusundaki tutumunuz nedir? Yeni temsilcinin Afrikalı olması önerisine bir itirazınız var mı? Bazıları bu görevde ABD’li diplomat Stephanie Willams’ın olmasından memnun olduğunuzu ve durumun bu şekilde devam etmesini istediğinizi iddia ediyor.  
 Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Genel Sekreteri acilen bir Özel Temsilci atamaya çağırdı. Biz tüm nitelikli adayları hoş karşılıyoruz. Kahire’deki anayasa görüşmeleri bildiğiniz üzere 12 Haziran’da yeniden başladı, şimdi tüm odak noktamız; bu görüşmeleri başarılı kılmak için Stephanie Williams'ı desteklemek.


Mareşal Halife Hafter (AP) 

-Rus güvenlik şirketi Wagner Grubu’nun, Doğu Ukrayna'da konuşlandırmak amacıyla Libya'daki personel ve teçhizatının ciddi bir kısmını geri çektiğine dair haberler var. ABD bu raporların güvenilir olduğuna inanıyor mu? Wagner'in Libya'dan ayrıldığına veya en azından varlığını azalttığına dair herhangi bir işaret gördünüz mü?
Bazı Wagner kuvvetlerinin ayrıldığına dair raporları zaten gördük. Ancak Wagner'in Libya ve Sahel'deki istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerinde hiçbir azalma belirtisi görülmüyor. ABD’ye göre ve bence çoğu Libyalıya göre, Wagner'in Libya’daki varlığının istikrarı baltaladığı açıktır. Wagner, Libya'daki BM silah ambargosunu ihlal etti. Wagner’in Trablus'un bazı bölgelerinde kurduğu bubi tuzakları hala siviller için ciddi tehdit oluşturuyor. Açık ve kapalı toplantılarda söylediğimiz gibi, Wagner dahil tüm yabancı savaşçılar ve paralı askerler Libya'yı terk etmelidir.

-ABD ve Birleşik Krallık, Wagner birliklerinin Libya'da konuşlandırılmasını şiddetle eleştirdi ve şirkete paralı askerlerini geri çekmesi çağrısında bulundu. Eleştirmenler, Türkiye'nin Libya'ya getirdiği Suriyeli paralı askerlere Ruslara davrandığınız gibi davranmadığınızı söylüyor. Yanılmıyorsam Türkiye'nin getirdiği bu savaşçıları tarif etmek için ‘paralı asker’ kelimesini kullanmıyorsunuz. Bu konudaki tutumunuzu açıklar mısınız? Yakın zamanda tüm yabancı savaşçıların Libya'dan çekilmesi için gerçekten bir umut görüyor musunuz?
Ne yazık ki, Suriyeli savaşçılar her iki tarafta, doğuda ve batıda kullanıldı. 2020 Ateşkes Anlaşması ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2570 sayılı kararıyla uyumlu bir şekilde, paralı askerler konusundaki tavrımız, hepsinin Libya’dan derhal ayrılması gerektiği yönündedir.

-ABD şimdiye kadar, Libya ordusunda reform yapılmasında ve Batı Libya’da faaliyet gösteren çeşitli silahlı milisler sorununa bir çözüm bulma çabalarının bir parçası olmuştu. Bu rol, özellikle o sırada başkanlığını Fethi Başağa’nın yaptığı İçişleri Bakanlığı ile koordineli olarak gerçekleşmişti ve Serrac hükümeti döneminde aktif bir boyuttaydı. Geçen yılki hükümet değişikliğinden sonra ABD hala bu çabalara dahil mi? Sizce bu milisler arasında yeniden geniş çaplı çatışmalar yaşanır mı? Nitekim zaman zaman çatışıyorlar. Türkiye, Batı Libya’da Libya ordusunu yeniden inşa etme görevini mi üstlendi?  
 Amerika Birleşik Devletleri uzun süredir silahlı gruplardaki gençleri sivil hayata döndürecek ya da gerçek bir ulusal Libya askeri yapısına katılmalarını sağlayacak bir silahsızlanma, terhis ve yeniden entegrasyon programı geliştirme çabalarını destekliyor. Başağa İçişleri Bakanı iken bunu başarmak için onunla birlikte çalıştık. Bu konuyu derinlemesine incelemek için 23-24 Mayıs tarihleri arasında İspanya'nın ev sahipliğinde Toledo'da düzenlenen uluslararası konferansa, 5 + 5 Ortak Askeri Komitesi’nin tüm üyeleri de dahil olmak üzere bir dizi üst düzey Libya askeri ve sivil yetkilisi iştirak etti. Burada yapılması gereken; ekonomik, sosyal, askeri ve siyasi boyutları olan bir program geliştirmektir ve biz bu süreci desteklemeye hazırız. Silahlı gruplar arasında çatışma riski çok gerçek görünüyor, dolayısıyla tüm sorumlu siyasi aktörlere, milis desteği almak için çatışmaları körüklememelerini tavsiye ediyoruz. Türkiye'nin Libya'nın güvenlik işbirliğindeki ortak rolü konusunda, ayrıntıları elde etmek için Ankara'ya başvurmanız gerekir.

-ABD Muammer Kaddafi rejiminin destekçileri ve temsilcileriyle bir herhangi bir teması sürdürüyor mu? Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylık arzusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?  
 Libya’daki siyasi yelpazenin çeşitli taraflarıyla temas kapsamında ‘yeşiller’ ile de temas halindeyiz.  
Ancak Seyfülislam ile doğrudan irtibatımız yok. Burada önemli olan aday olarak onun hakkında ne düşündüğümüz değil, Libyalılar Seyfülislam’ı aday olarak ya da ülkelerinin seçilmiş bir lideri olarak görmeye hazır mı? Sonuçta Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından insanlığa karşı suç işlemekle itham edilen birisidir. Libyalı mahkemeler tarafından da Libya halkına yönelik cinayet ve tecavüze teşvik gibi vahim suçlar nedeniyle mahkûm edilmiştir.  
 
-Size göre, DEAŞ veya El-Kaide'nin, Libya'daki siyasi kargaşadan yararlanıp yeniden organize olmaya çalıştığına dair işaretler var mı? Siyasi açmaz devam ederse bu konuda endişeleriniz var mı?  
 Bu terörist gruplar bir süre önce Libya topraklarında yeni saldırılar düzenlemek için girişimde bulundu. Bu girişimler birer uyarı olarak addedilmeli. Libyalı liderler sınır güvenliğini sağlayabilecek olan güvenlik yapılarının birleştirilebilmesi için, bir an önce özgür ve adil seçimlerin yapılabilmesi için çaba göstermelidir. Güçlü bir hükümet, özellikle güneydeki ekonomik ve sosyal koşulları iyileştirebilir ve böylece aşırılıkçı eğilimlerin cazibesini azaltabilir.


Geçen ay Trablus’ta çıkan çatışmalarda zarar gören araçlar. (Reuters)

-ABD 2011'de Kaddafi rejiminin devrilmesinde önemli bir rol üstlendi. Eski rejimin devrilmesinin ardından ortaya çıkan siyasi sorunların çözümüne yardım etmek hususunda ahlaki bir yükümlülüğünüz olduğunu düşünüyor musunuz?  
 Evet, nitekim diktatörlüğün sona ermesinden sonra demokratik yapılar kurmaya çalışırken Libya halkının yanında durduk. On yıldan fazla bir süre önce başlattıkları demokratik devrimi tamamlayana kadar Libyalıların yanında olmaya devam edeceğiz. Kısa vadede ise, Libya petrol gelirlerinin şeffaf yönetimini desteklemek ve Libyalıların arzu ettiği seçimleri kolaylaştırmak için Birleşmiş Milletler’in çabalarını desteklemek için çalışıyoruz.

-Libya'da tutulan ve ABD tarafından iadesi istenen Pan Am uçak faciasında yer aldığı iddia edilen Libyalı zanlıyla ilgili yeni bir gelişme var mı?  
 Şu anda bu konuda yeni bir gelişme yok, ancak Pan Am'in 103 sefer sayılı uçuşu hedef alan saldırının tüm sorumlularının adalete teslim edilmesi konusundaki kararlılığımız güçlü. Kurbanların yakınları adalet talep ediyor, tabi ki bizde bunun en doğal hakları olduğuna inanıyoruz.



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”