Türkiye’nin Suriye'de 'güvenli bölge' konusundaki 3 seçeneği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kasım 2019’da, ABD'ye gitmeden önce Ankara'da Suriye'nin kuzeyindeki ‘güvenli bölgeye’ ilişkin açıklamalarda bulundu. (AP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kasım 2019’da, ABD'ye gitmeden önce Ankara'da Suriye'nin kuzeyindeki ‘güvenli bölgeye’ ilişkin açıklamalarda bulundu. (AP)
TT

Türkiye’nin Suriye'de 'güvenli bölge' konusundaki 3 seçeneği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kasım 2019’da, ABD'ye gitmeden önce Ankara'da Suriye'nin kuzeyindeki ‘güvenli bölgeye’ ilişkin açıklamalarda bulundu. (AP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kasım 2019’da, ABD'ye gitmeden önce Ankara'da Suriye'nin kuzeyindeki ‘güvenli bölgeye’ ilişkin açıklamalarda bulundu. (AP)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde, 30 kilometre derinlikte PKK ve YPG'den arındırılmış güvenli bir bölge kurmak için talebini uluslararası müzakere masasına koydu.
Bu plan daha önce de gündeme gelmiti. İlk olarak Erdoğan tarafından 2013 yılında önerilmiş, ardından 2019 yılında Birleşmiş Milletler (BM) forumunda ayrıntılı bir haritasını sunulmuştu. Ancak söz konusu dönemde ABD, Avrupa ve Rusya tarafından karşı çıkılmıştı. Ancak Ankara süreçte buralarda cepler ve özel bölgeler oluşturmayı başardı.
Plan, dört askeri operasyon gerektiriyordu: 2016 yılında Halep'in kuzeyindeki Cerablus'ta ‘Fırat Kalkanı’, 2018 yılında Halep kırsalındaki Afrin'de ‘Zeytin Dalı’, 2019 yılının sonunda Fırat'ın doğusunda Tel Abyad ile Rasu’l-Ayn arasında ‘Barış Pınarı’ ve 2020 yılının baharında İdlib'deki ‘Bahar Kalkanı’ Harekâtı. Ayrıca Ankara tarafından 2017'de Astana'da Moskova ve Tahran ile İdlib, ardından 2018 ve 2020 yıllarında Moskova ile ayrıntılı muhtıralarla ilgili bir dizi anlaşma imzalanması gerekiyordu. Bunun yanı sıra Ankara, 2019 yılının Ekim ayında Washington ile ‘Barış Pınarı’ bölgesi konusunda bir anlaşma imzaladı. Taraflar daha önce de 2018 yılında Menbiç için bir ‘yol haritası’ imzalamıştı
Buna göre Ankara, Suriye'nin yaklaşık yüzde 10'unda (toplam alan 185 bin kilometrekare), yani Lübnan'ın iki katı büyüklüğünde bir etki alanı elde etti. Söz konusu alan, Sahada önemli bir oyuncu haline gelen Türkiye'de yaşayan 3,7 milyona ek olarak yaklaşık 4,4 milyon kişiyi kapsıyor. Bunun yanı sıra ülkenin yüzde 63'ünde hükümeti destekleyen Rusya ve İran etkiliyken, Suriye'nin kuzeydoğusunun yüzde 23'ünde ‘Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) destek veren ABD ve müttefikleri faaliyet gösteriyor.
Türkiye, YPG ve PKK savaşçılarını sınırlardan kısmen çıkararak veya Suriye'nin kuzeyindeki demografik değişikliklerle Irak Kürdistanı'na (IKBY) benzer bir bölgenin kurulmasını engelledi. Kürt gruplarının varlığının kurulmasını önleme hedefi, Tahran ve Şam ile örtülü bir kesişme oluşturuyor. Bu, Suriye Ulusal Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Ali Memluk ile Türk İstihbarat Başkanı Fidan Hakan ve yardımcıları arasında Moskova, Tahran ve Lazkiye kırsalında yapılan gizli ve halka açık görüşmelerde dile getirildi. Üç ülke; Suriye, İran ve Türkiye, 1990’lı yıllarda Irak Kürt varlığına karşı üçlü bir eksen oluşturmuştu.

Yeni olan ne?
Ukrayna savaşının Türkiye'ye Rusya, ABD ve Avrupa ile önemli bir müzakere avantajı sağladığı belirtiliyor.Washington, İsveç ve Finlandiya'nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) üyeliğini destekliyor ve bunun gerçekleşmesi için Ankara dahil tüm üyelerin onayı gerekiyor. Moskova buna karşı çıkıyor. Özellikle de Putin, veto konusunda Türkiye'ye güveniyor. Erdoğan ile olan özel ilişkisi, Suriye'deki takas ve anlaşmalar ve askeri, ekonomik ve siyasi ikili ilişkiler ve Suriye sınırına yakın bir noktada olan Suriye'nin batısındaki Rus Hmeymim üssüne onlarca kilometre uzaklıkta yer alan İncirlik Üssü sayesinde, NATO'nun güney cephesinde büyük bir atılım yapmayı başardı.
Diğer yandan geçtiğimiz günlerde, bu ay sonunda İspanya'da gerçekleştirilecek olan ‘NATO’ zirvesiyle Erdoğan, ‘güvenli bir bölge’ oluşturmak ve YPG’yi sınırdan 30 kilometre uzaklaştırmak için kuzey Suriye'ye bir harekât düzenlemeye yönelik açıklamalrına hız verdi. Türk istihbaratı, çatışmalara hazırlık amacıyla Ankara tarafından desteklenen Suriyeli gruplarla bir araya geldi. Karşılıklı bombardımanlar temas hatlarında gerilimi artırdı. Görüşmede üç cephe ele alındı: Fırat'ın doğusundaki Tel Abyad ile Rasu’l Ayn arasındaki ‘Barış Pınarı’ yakınındaki temas hatları, Halep kırsalındaki Menbiç yakınlarındaki temas hatları ve Tel Rıfat bölgesindeki çatışma cepheleri.
Aslında, her bölgedeki ‘risk’ ve öncelik değerlendirmesi diğerinden farklı:
-ABD’nin müttefiklerini korumak ve Türk ordusunu vazgeçirmek için güçlerini ve devriyelerini genişlettiği ve Fırat'ın doğusuna uçaklar uçurduğu ‘Kırmızı alan’ bulunuyor. Washington ayrıca, BM Temsilcisi Linda Greenfield aracılığıyla herhangi bir askeri operasyona karşı olduğunu duyurdu ve Ankara'yı bu konuda bilgilendirdi. Diğer yandan Rusya, Fırat'ın doğusundaki ABD’liler yakınındaki stratejik varlığını güçlendirmek için Türkiye’nin söylemini gerekçe olarak gösterdi. Türkiye'ye gelince; Erdoğan, askeri operasyonun Fırat'ın doğusunu değil, sadece nehrin batısını, özellikle Menbiç ve Tel Rıfat'ı kapsayacağını açıkça belirtti.
-Fırat'ın batısındaki Menbiç'te, hakkında eski bir ABD-Türkiye anlaşması bulunan, YPG ve PKK’nın sınır dışı edilmesini, ortak devriyelerin yürütülmesini ve alternatif bir yerel konseyin kurulmasını içeren ‘Sarı-Gri alan’ var. ABD'nin YPG’ye verdiği güvenceler Menbiç'i kapsıyordu. Çünkü Washington, kendisine yönelik herhangi bir tehdidin DEAŞ’a karşı savaşı ve temas hatlarının istikrarını tehdit edeceğine inanıyordu. Menbiç'te veya Fırat'ın doğusunda herhangi bir Türk operasyonu, özellikle Kongre'de, 2019 yılındaki saldırılarından sonra açıklanan Türkiye'ye yönelik yaptırımların yeniden etkinleştirilmesi için ABD’de iç baskıya yol açabilir. Erdoğan'ın önümüzdeki yıl yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce ek ekonomik baskılar istemediğine şüphe yok. Ancak Erdoğan, ‘yol haritasını’ uygulamak ve YPG’ye karşı yeni bir anlaşmaya varmak için Menbiç'teki baskıyı artırmayı seçebilir.
-Fırat'ın batısındaki Tel Rıfat yani Rusya, İran ve Suriye etkisine tabi olan ‘Yeşil Bölge’ mevcut. Teorik olarak, geçtiğimiz yıllardaki ‘Fırat Kalkanı’, ‘Zeytin Dalı’ ve ‘Barış Kalkanı’ harekatlarında olduğu gibi Moskova'dan ‘yeşil ışık’ alınan bir Türk harekâtı önceki iki bölgede olduğundan daha kolay görünüyor. Söz konusu dönemde Rusya, Suriye'de, başka ikili dosyalarda veya dünyada, Türkiye’den bir karşılık aldı. Moskova'nın Tel Rıfat'ı Ankara'ya teslim etmesi üzerine beklediği muhtemel karşılık, Ukrayna’da olacaktır.  İsveç ve Finlandiya, NATO'ya katılmayı veya Ankara'yı Şam'la normalleşmeye zorlamayı ve sınırda Suriye sınır muhafızlarının konuşlandırılmasını kabul etmelerini istemek olacak.
Önümüzdeki günler gerilimi artırmanın retorik ve operasyonel sonuçlarını ortaya çıkaracak. Burada bazı sorular ön plana çıkıyor: Bu, ‘İsveç ve Finlandiya'dan gelen taleplerin ve Rusya-Batı çatışmasının kaderini belirleyecek, ay sonunda Madrid'de yapılacak NATO zirvesi öncesi bir müzakere mi?’Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan, İspanya'ya gitmeden önce gerçekleri sahaya mı sürüyor?  Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) uluslararası yardım mekanizmasının önümüzdeki ayın 10'undan önce Türkiye sınırına uzatılması konusunda Batı-Rusya çatışmasının yaklaşmasıyla bu gerilim  nerede yaşanacak?



Fidan: SDG İsrail'den cesaret alıyor, Esed rejimine karşı hiçbir zaman harekete geçmedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
TT

Fidan: SDG İsrail'den cesaret alıyor, Esed rejimine karşı hiçbir zaman harekete geçmedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) cesaretini İsrail'den aldığını belirterek, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejimine karşı muhalefetle hiçbir zaman birlikte hareket etmediklerini kaydetti.

Suriye'nin güneyinde yaşananlar hakkında Fidan şu ifadeleri kullandı: “Özellikle Güney meselesi fevkalade önemli. Şu anda bizim belki en büyük risk alanımız o. Güney'deki sıkıntı tek başına çok fazla büyük risk oluşturduğu için değil. O da yönetilebilir bir konu. İsrail'in ona müdahil olmasından dolayı ortaya çıkan bir risk alanı var. Bu risk alanını çok iyi yönetmek gerekiyor. Çünkü daha büyük riskleri de beraberinde getirebilir. "

PKK'nın silahsızlanma sürecinin "Türkiye tarafından çok şeffaf ve çok iyi bir şekilde" yönetildiğini  vurgulayan Fidan “Ancak örgütün ne yapmayı planladığı konusunda henüz bir kelime bile duymadık” dedi.

Türkiye Savunma Bakanlığı sözcüsü Zeki Aktürk cuma günü yaptığı açıklamada, bazı ülkelerin SDG'yi silahsızlanmayı reddetmeye ve Suriye ordusuna entegre olmamaya teşvik ettiğini belirterek, ülkesinin Suriye'de askeri bir operasyon başlatma niyetinde olmadığını söyledi.

Ankara'da düzenlenen basın toplantısında konuşan sözcü, "SDG'nin zaman kazanma girişimleri boşuna ve Suriye ordusuna entegre olmaktan başka seçenekleri yok" diyerek, SDG’nin faaliyetlerinin Suriye'de istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik çabalara zarar verdiğinin altını çizdi.

Sözcü, Türk ordusunun Suriye'de askeri bir operasyona hazırlandığı iddialarını yalanlayarak, Türk ordusunun son hareketlerinin "rutin birlik rotasyonlarının" parçası olduğunu belirtti.

Sözcü, Türkiye'nin daha önce SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonunu istediğini ifade ettiğini ve SDG'nin hareketlerinin ve Suriye ordusunun faaliyetlerinin izlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, 10 Mart'ta SDG lideri Mazlum Abdi ile Suriye'nin kuzeydoğusundaki sivil ve askeri kurumları entegre etme konusunda bir anlaşma imzaladı, ancak bu anlaşma henüz uygulanmadı.


Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt tarafının ‘barış ve demokratik toplum süreci’ olarak adlandırdığı ve terör örgütü PKK’nın tasfiyesi ile silahsızlanmasını öngören ‘terörden arındırılmış Türkiye’ hedefini başarıya ulaştırma kararlılığını dile getirdi.

Bu açıklama, PKK yönetiminin, cezaevinde bulunan örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve hükümetin Kürtlerin haklarını genişletecek ciddi yasal adımlar atması yönündeki talepleri karşılanmadığı takdirde sürece dair yeni bir adım atmayacaklarını söylemesinin ardından geldi.

Erdoğan, “Türkiye, terörün ortadan kalktığı; kardeşliğin ve istikrarın her karış toprağa hâkim olduğu bir döneme doğru ilerliyor” dedi.

Farklı tutumlar

Erdoğan, İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen 4. İlim Yayma Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada, “Terörden arındırılmış Türkiye hedefine yaklaştıkça, sabotaj girişimleri, medya kampanyaları ve siyasi-sosyal mühendislik faaliyetleri artıyor” ifadelerini kullandı.

cdf
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da düzenlenen İlim Yayma Ödülleri töreninde konuştu. (Cumhurbaşkanlığı)

Erdoğan, “Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da, ittifakımızın da, devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini isterim” dedi.

Aynı dönemde PKK yönetimi, Abdullah Öcalan serbest bırakılmadığı ve Ankara somut, kapsamlı yasal adımlar atmadığı sürece ‘çözüm süreci’ kapsamında yeni bir adım atmayacağını belirterek tehditlerini artırdı. PKK, geçtiğimiz mayıs ayında, Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı Cezaevi’nden yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısına yanıt olarak kendini feshettiğini duyurmuştu.

xcdf
Terör örgütü PKK’nın 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda düzenlenen silah yakma töreninden (Reuters)

PKK’lı 30 militanın 11 Temmuz’da Kandil Dağı’nda düzenlenen sembolik bir törenle silah bırakmasının ardından, örgüt 26 Ekim’de tüm mensuplarını Türkiye’den Kuzey Irak’a çektiğini açıkladı. Ardından örgütün Zap bölgesindeki güçleri de olası çatışmaları önlemek amacıyla geri çekildiğini duyurdu. Bu adımların tamamı, örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda PKK tarafından tek taraflı olarak atılmıştı. Ancak PKK yöneticilerinden Amed Malazgirt cumartesi günü AFP’ye yaptığı açıklamada, Öcalan’ın öncülüğünde atılan bu adımlara rağmen örgütün ‘çözüm süreci’ kapsamında artık yeni bir adım atmayacağını söyledi. Malazgirt, Ankara’nın iki temel şartı karşılamaması halinde sürecin ilerlemeyeceğini vurguladı: ‘Öcalan’a özgürlük’ ve ‘Türkiye’de Kürt halkının anayasal olarak tanınması’.

Bu açıklamalar, KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın, Türkiye’nin Kürt meselesi demokratik temelde çözülmediği ve Öcalan ‘baş müzakereci’ olarak muhatap alınmadığı takdirde ‘ciddi risklerle’ ve bir ‘beka sorunu’ ile karşı karşıya kalacağı yönündeki uyarılarının üzerinden sadece birkaç gün sonra geldi.

Kürt televizyonlarından birine konuşan Bese Hozat, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) geçtiğimiz ağustos ayında kurduğu Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin 24 Kasım’da İmralı’da Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi ‘olumlu ve iyi bir adım’ olarak nitelendirdi, ancak ‘güçlü bir adım olarak değerlendirilemeyeceğini’ söyledi.

PKK yöneticisi Hozat, aynı röportajda, “Türkiye, Kürt meselesini demokratik bir zeminde çözmezse; Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, köklü yasal reformlar ve değişiklikler yapmazsa, ülkenin geleceği gerçekten karanlık olur” ifadelerini kullandı.

xcvfg
Terör örgütü PKK’nın silahsızlandırılması için yasal bir çerçeve oluşturmakla görevli Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 4 Aralık'ta toplanacak. (Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin resmi X hesabı)

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yer alan siyasi partiler, sürecin işleyişine ilişkin raporlarını hazırlayarak 4 Aralık’ta yapılması planlanan toplantıda sunmak üzere çalışıyor. Öcalan’ı ziyaret eden heyetin (AK Parti, MHP ve DEM Parti’den üç milletvekili) görüşmeye dair bir bilgilendirme yapması bekleniyor.

Barzani’den destek

Diğer yandan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecine destek verdiğini açıkladı. Barzani, “Bizden ne istenirse yapmaya hazırız” dedi.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaptığı konuşmada Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecini ‘bölge için köklü bir değişim’ olarak nitelendirdi.

dfgr
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, 29 Kasım'da Şırnak'ta düzenlenen bir etkinlikte konuştu. (Türk medyası)

Barzani, 2013’te başlayan ve 2015’te sona eren barış sürecine daha önce de destek vermiş bir lider olarak, bu kez sürecin halkın, parlamentonun ve siyasi partilerin devlete verdiği destek sayesinde ‘daha organize bir şekilde’ yürütüldüğünü söyledi.

Kürt lider, Türkiye’de barış kapısının açılmasına katkıları nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, TBMM’ye ve Türk halkına teşekkür ederken, süreç kapsamında attığı olumlu adımlar nedeniyle Öcalan’a da teşekkür etti. Barzani, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) sürece ‘tüm gücüyle destek vereceğini’ vurguladı.


İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
TT

İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)

Anadolu Ajansı'nda dün yer alan habere göre, İstanbul'da hayatını kaybeden Hamburg’dan tatil için gelen Türk ailenin otel odasında zehirli gaz fosfin bulundu.

Adli tıp raporuna atıfta bulunan ajans, maddenin odadan alınan sürüntü örneklerinde ve otel havlularında da tespit edildiğini belirtti. Ancak ölüm nedeni henüz bilinmiyor.

Alüminyum fosfit, zararlılarla mücadelede yaygın olarak kullanılır. Suyla veya yeterli miktarda atmosferik nemle temas ettiğinde, zehirli bir gaz olan fosfin üretir. Bu gaz, memelilerde hücrelere zarar verir ve yüksek konsantrasyonlarda kanda oksijen taşınmasını engeller.

İnsanlarda fosfin, kuru öksürük, kusma ve karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında bozulma gibi semptomlara neden olabilir ve solunduğunda ölümcül olabilir.

Hamburg’dab gelen Türk ailenin dört üyesi, kasım ayının ortasında İstanbul'da tatildeyken hayatını kaybetti.

Adli tıp ön raporuna göre ailenin odasının altındaki odada bulunan pestisitler ölümlerine neden olmuş olabilir, ancak bu henüz doğrulanmadı.

AA’nın haberine göre, ailenin yemek yediği yerlerde yapılan tetkiklerde herhangi bir anormalliğe rastlanmaması üzerine ölüm nedeninin gıda zehirlenmesi olduğu yönündeki ilk şüpheler de reddedildi.