Suriye Anayasa Komitesi’nin 8. turunda gündem: Ordunun konumu

Rejim temsilcileri, ordunun yeniden yapılandırılmasının Irak’ta felaketlere yol açtığını ifade ederken muhalefet temsilcileri, ordunun tarafsızlığı ve kurumlarda reform gerçekleşmemesi durumunda devlet başarısız olur dedi

Muhalefet temsilcilerinin ve Esed rejimi temsilcilerinin anayasal ilkelerle ilgili önerilerinin yer aldığı taslak metinler.
Muhalefet temsilcilerinin ve Esed rejimi temsilcilerinin anayasal ilkelerle ilgili önerilerinin yer aldığı taslak metinler.
TT

Suriye Anayasa Komitesi’nin 8. turunda gündem: Ordunun konumu

Muhalefet temsilcilerinin ve Esed rejimi temsilcilerinin anayasal ilkelerle ilgili önerilerinin yer aldığı taslak metinler.
Muhalefet temsilcilerinin ve Esed rejimi temsilcilerinin anayasal ilkelerle ilgili önerilerinin yer aldığı taslak metinler.

İsviçre'nin Cenevre kentinde 30 Mayıs'ta başlayan Suriye Anayasa Komitesi toplantılarının 8. turu sona erdi. Toplantılarda bir kez daha, başta ordu olmak üzere devlet kurumlarının yapısı ve geleceğiyle ilgili tartışmalar, hükümetle muhalifler arasındaki anlaşmazlığın odak noktasında yer aldı. Esed rejimini temsil eden heyetin eş başkanı hukukçu Ahmed Kuzbari ile muhaliflerin eş başkanı Hadi el-Bahra karşı karşıya geldi. Şam’dan gelenler ‘Irak’ta ordunun yeniden yapılandırılma tecrübesinin felaketlere yol açtığını’ örnek göstererek, Suriye ordusunun tarafsızlığı önerisini reddetti. Muhalifler ise, Suriye devletinin tamamen çökmemesi ve ‘başarısız bir yapıya’ dönüşmemesi için reform çağrısında bulunarak, ‘ordunun tarafsız bir rol benimsemesi’ gerektiğini vurguladı.
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen'in ofisinden yapılan yazılı açıklamada, "Bazı konularda farklılıklar sürdü. Bazı konularda ise ortak noktada buluşma potansiyeli görüldü. Özel Temsilci (Pedersen), müzakerelerin yavaş ilerlemesi ve ilerleme kat edilmesi gereken konularda somut uzlaşıların sağlanmasına ilişkin yetersizliğe dikkat çekti, ancak masadaki diyaloğun tonunu ve niteliğini takdir etti" ifadeleri kullanıldı. 
Birleşmiş Milletlerin himayesinde 8. turu düzenlenen Suriye Anayasa Komitesi toplantılarında, tarafların komiteye sunduğu anayasanın ilkelerine ilişkin taslak metinlerin genel değerlendirmesi yapıldı, bazı sorunların tespitinde uzlaşı işaretleri oluştu. Ancak bu sorunların somutlaştırılması ve bir uzlaşı metnine aktarımı mümkün olmadı. 8. tur kapsamında yapılan oturumlarda, ‘Ordunun statüsü, anayasal çerçevede tek taraflı zorlayıcı tedbirler, devlet kurumlarının yapılandırılması ve güçlendirilmesi, anayasanın üstünlüğü, uluslararası anlaşmaların anayasal statüsü ve ‘geçiş dönemi hukuku’ ilkeleri tartışıldı. BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, cuma günü gerçekleşen son oturumda, bir sonraki turdan önce Suriyeli taraflar arasında mekik görüşmelerinde bulunacağını açıkladı.  
Suriye rejimi temsilcisi heyet pazartesi günü, ‘anayasal çerçevede tek taraflı zorlayıcı tedbirler’ konusunda önerilerini sunmuş, muhalefet eş başkanı Hadi el-Bahra ise ‘anayasanın düzenlenmesi ve uluslararası anlaşmaların statüsü’ ile ilgili tekliflerini arz etmişti. Suriye rejimi temsilcisi Kuzberi ertesi gün, ‘devlet kurumlarının yapılandırılması ve güçlendirilmesiyle’ ilgili öneride bulunurken, muhalefeti temsil eden sivil heyet, ‘geçiş dönemi hukuku ilkelerini’ tartışmaya açtı.  
Müzakereleri yakından takip eden Batılı bir yetkili Şarku’l Avsat’a Anayasa Komitesi’nin 8. Turu’nda tartışılan ilkelerle ilgili aktarımda bulundu.  

Zorlayıcı tedbirler 
Suriye rejimi temsilcisi Kuzberi’nin başkanlık ettiği oturumda, rejimi temsil eden sivil toplum heyetinin, ‘’Suriye halkına uygulanan tek taraflı zorlayıcı tedbirlerin, Suriye halkının temel anayasal haklarını ve gereksinimlerini ihlal eden ekonomik terörizm teşkil ettiğini" içeren önerisi sunuldu. Kuzberi bu bağlamda, anayasanın, “devletin, tek taraflı zorlayıcı tedbirlerin kaldırılmasını isteme ve bu yaptırımları uygulayan üçüncü ülkelerden uygun tazminat ödemelerini talep etme yükümlülüğünü” içermesini, ayrıca “yaptırımlara karşı çıkmayı ve reddetmeyi her Suriyeli için ulusal bir görev olarak görme yükümlülüğünün” anayasada yer bulması gerektiğini önerdi. Kuzberi, ülke içinde, terörizm ve dış saldırganlık tarafından tahrip edilen bölgelerin yeniden inşasının Suriye halkının bir görevi olduğunun anayasada yer alması gerektiğini vurguladı. Ayrıca Suriyeli mültecilerin güvenli ve gönüllü geri dönüş hakkının, temel insani bir hak olduğunu ve bu hakkın herhangi bir siyasi koşul ile ilişkilendirilmemesi gerektiğini ifade etti.  
Söz konusu ilke tartışılırken, hükümet temsilcisi heyet, "zorlayıcı tedbirlerin uluslararası meşruiyetle bağdaşmadığını’’ ve bu tedbirlerin "Suriye'ye yönelik terör savaşıyla" ilişkilendirilmesi gerektiğine odaklandı. Muhalefeti temsil eden heyet ise söz konusu öneriyi ‘anayasaya aykırı’ olarak değerlendirerek, ‘yeniden inşanın en doğal ekonomik haklar bağlamında olduğunu ve tek taraflı zorlayıcı tedbirlerle’’ ilgisi olmadığını savundu. Katılımcılardan bazıları, Suriye’ye uygulanan yaptırımları teşvik eden herkesi hain” olarak nitelendirdi.   

Kurumların yapılandırılması ve ordunun tarafsızlığı 
Ertesi gün Hadi el-Bahri başkanlığındaki oturumda, Kuzberi ‘devlet kurumlarının yapılandırılması ve güçlendirilmesiyle’ ilgili öneride bulundu. Kuzberi’nin önerisinde “Devlet kurumlarının anayasayla korunan yetkileri bulunmaktadır, kurumların içeriden ya da dışarıdan hedef alınması kanun tarafından cezalandırılır. Ordu vatanı terörizme ve işgale karşı korur, ordunun korunması ve güçlendirilmesi ulusal bir gerekliliktir” ifadeleri yer aldı.
Tartışmalarda muhalifler, devlet kurumlarının köklü reformlara ihtiyaç duyduğunu, nitekim insan hakları ihlalleri nedeniyle güvenilirliklerini kaybettiklerini vurguladı. Muhalifler, ordunun bazı birimlerinin ve bazı kurumların güçlendirilmesi yerine lağvedilmesi ve yeniden kurgulanması gerektiğini, ayrıca kurumların özellikle de ordunun siyasi olarak tarafsız olması gerektiğinin anayasada vurgulanmasının zorunlu olduğunu belirtti.  
Şam heyeti ise ‘ordunun ve kurumların, terörizme ve dış müdahalelere maruz kalmalarına rağmen direnebildiklerini, meşru olduklarını ve kısmi ya da külli olarak lağvedilmelerinin söz konusu olamayacağını’ ifade etti. Suriye rejimi temsilcilerinden biri “Irak’ta ordunun ve kurumların yeniden yapılandırılması girişimi felaketlerle sonuçlandı, uluslararası kuruluşların reform önerileri başarısızlık doğurur” dedi. Bunun üzerine muhalefeti temsil eden heyet, ‘’Devlet kurumlarının tüm Suriye topraklarında yeniden aktif olabilmesi için reform kaçınılmazdır. Reformun en önemli öğelerinden biri de kurumların yeniden yapılandırılması, yolsuzluğa ve halka yönelik suçlara bulaşanların yargılanması ve hesap verebilirliğin sağlanmasıdır. Mevcut ordu halkı koruma konusunda tarafsız olamaz ve yeniden yapılandırılması bir zorunluluktur. Aksi takdirde devlet çöker ya da başarısız bir devlet olarak kalır” görüşlerini savundu.
Hükümet temsilcisi heyet ise, ‘Devlet kurumları ayaktadır ve yapılandırmaya değil reforma ihtiyacı vardır, ancak reform ve yapılandırma yıkımın ya da dış müdahalenin bahanesi olmamalıdır. Ordu tarafsız olamaz, hiçbir ordu halkının çıkarlarını koruma noktasında tarafsız değildir. Yolsuzluk ise ferdi olaylardır ve direnen Suriye kurumlarının tümünün lekelenmesine olanak sağlamaz.’ ifadelerini kullandı. Katılımcılardan biri, ‘’Reform hali hazırda devam ediyor, bu alternatif kurumlar inşa edilmesini gerektirmez, başka ülkelerde alternatif kurumların inşa tecrübeleri başarısızlığa mahkum olmuştur” dedi.

Anayasa ve uluslararası anlaşmalar 
Kuzberi başkanlığındaki oturumda, Hadi el-Bahra ‘uluslararası anlaşmaların anayasal statüsüyle’ ilgili konuyu gündeme taşıdı. Bu öneriye göre, uluslararası anlaşmaların anayasaya eklemlenmesi ve resmi gazetede yayınlanarak kanunlaştırılması teklif edildi. Bazı katılımcılar, uluslararası anlaşmaların anayasayla korunması konusunun doğal olduğunu ve ayrıca anılmasının gereksiz olduğunu iler sürdü. Bazı katılımcılar ise teknik sorular sordu. Örneğin; bu anlaşmalar imzalanmasının ardından anayasaya mı eklenir, yoksa önce anayasayla uyumu gözden geçirildikten sonra mı anlaşma yapılır, ilgili yasaların bu konuda düzenlenmesi nasıl olacaktır?  
Muhalefeti temsil eden heyet, insan haklarıyla ilgili yapılan uluslararası anlaşmaların anayasada anılmasını teklif ederken, Şam rejiminin temsilcileri hükümetin insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiği suçlamalarını reddederek, uluslararası anlaşmaların, Suriye devletinin egemenlik haklarını ihlal etmesi ihtimaline karşı uyarıda bulundu. Suriye rejimi temsilcilerinden biri, “Önerilen bu ilke Suriye’yi uluslararası vesayete dahil etme girişimidir” dedi. Bunun üzerine yaşanan sert tartışmalar oturuma bir süre ara verilmesini gerektirdi.  

Adalet mi, intikam mı? 
Muhalefet temsilcileri, ‘geçiş dönemi hukuku ve adaletin sağlanmasıyla’ ilgili öneride bulundu. Öneriye göre, devletin kapsamlı bir yasa tasarısı benimseyerek, geçmişteki savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve insan hakları ihlallerinin etkilerini iyileştirmeye yönelik adımlar atması ve toplumsal barışı inşa etmeyi amaçlayan ‘geçiş dönemi hukukunu’ uygulayacağına dair taahhütte bulunması gerektiği kaydedildi. Geçmişteki suçların zaman aşımına uğrayamayacağı, sorumlularının cezalandırılması gerektiği, bu bağlamda bir dizi reformun gerçekleşmesinin taahhüt edilmesi gerektiği ve hesap verebilirliğin uygulanmasının zorunlu olduğu vurgulandı.  
Şam rejimi heyeti bu önerinin “dış müdahaleye kapı açtığını ve Suriye'ye yönelik uluslararası savaşın amaçlarından biri olan; devlet kurumlarının ve sosyal dokunun bozulmasıyla sonuçlanacağını” iddia ederek itiraz ettiler. Katılımcılar arasında bu konuda hararetli tartışmalar yaşandı. Şam heyeti bu metnin şimdiden Suriye hükümetini suçlu ilan ettiğini öne sürdü. Muhaliflerden biri söz alarak, “bu önerimizin benzerleri birçok Arap ve diğer devletlerin anayasalarında bulunuyor, konu intikam alma meselesi değil geçiş döneminde adaletin sağlanmasıdır. Kalıcı sürdürülebilir bir barışın sağlanabilmesi için bir dizi önlem alınması zorunludur. Bu önlemlerin bir kısmı suçluların yasalar önünde hesap vermelerinin sağlanması bir kısmı ise kurbanların onurlarının iadesi, zararlarının mümkün mertebe tazmin edilmesi ve kurumların ıslah edilmesidir” diye konuştu.

Taslaklar üzerindeki değişiklikler 
Toplantıların son oturumunun gerçekleştiği cuma günü, taraflar daha önce sundukları önerilerin taslaklarında değişikliklere gitti. BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, Kuzberi ve el-Bahra'ya oturumları başarılı bir şekilde yönettikleri için teşekkür etti. Pedersen, müzakerelerin yavaş ilerlemesi ve ilerleme kat edilmesi gereken konularda somut uzlaşıların sağlanmasına ilişkin yetersizliğe işaret ederek, bu hızla devam edilmesi durumunda ilkeler üzerinde uzlaşmanın dahi yıllar alabileceği uyarısında bulundu ve tüm komite üyelerine “uzlaşma duygusu içinde hareket ederek Suriye halkının desteğini alabilecek anayasal metinler hazırlamak üzere çalışma tavsiyesinde bulundu”. Eş başkanların, Suriye Anayasa Komitesi toplantılarının 9. turunun 25-29 Temmuz'da yapılması konusunda anlaşmaya vardığı öğrenildi.
 



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.