Libya Temsilciler Meclisi Başağa hükümetinin bütçesini onayladı

Askeri hareketlilik Trablus'ta yakın zamanda yeniden çatışmaların patlak verebileceğinin sinyallerini veriyor

Trablus'taki askeri hareketlilikten bir kare (AFP)
Trablus'taki askeri hareketlilikten bir kare (AFP)
TT

Libya Temsilciler Meclisi Başağa hükümetinin bütçesini onayladı

Trablus'taki askeri hareketlilikten bir kare (AFP)
Trablus'taki askeri hareketlilikten bir kare (AFP)

Tobruk merkezli Libya Temsilciler Meclisi (TM) Sirte kentindeki Fethi Başağa’nın başbakanı olduğu İstikrar Hükümeti’nin 2022 yılı için 89 milyar Libya dinarını aşan genel bütçe yasa tasarısını onayladı. Öte yandan Libya Ulusal Ordusu (LUO), Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi’yi sert bir dille eleştirdi.
Geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’nin rakibi Fethi Başağa’ya sadık eski bir askeri yetkilinin güçlerine karşı ‘kışkırtıcı ve tartışmalı’ olarak kabul edilen açıklamalarının ardından, başkent Trablus'ta milis grupların artan hareketliliği yakında çatışmaların yeniden başlayabileceğinin sinyallerini verdi.
TM Başbakanı Akile Salih dün, meclis açılış oturumunda yaptığı konuşmada görev süresinin sona ermesinin üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen halen görevi sürdürüyor olmasının gerekçelerini savundu. Salih,  ülkeyi seçimlere taşıyacak mücbir sebepleri ortadan kaldırabilecek nitelikte olduğunu açıkça belirttiği Başağa hükümetinin tek uzlaşı olarak gördüğü Libya-Libya uzlaşısı sonucunda ortaya çıktığını söyledi. Ancak yerel ve uluslararası tarafların krizi uzatma ve yapılacak her anlaşmayı bozma niyetlerine karşı uyarıda bulunan Salih, Dibeybe’nin geçici hükümetini, halkın zenginliklerini manipüle etmekle ve siyaset sahnesini ve güvenlik ortamını bozmakla suçladı. Hiç kimsenin TM’den güvenoyu alan bir hükümete karşı çıkma veya onun çalışmalarını yürütmesini engelleme hakkı olmadığını vurgulayan TM Başkanı, ‘askeri ve siyasi yolda ilerlemenin, bir genç neslin kaybına yol açan silah kullanımını artırmaktan daha iyi olduğunu’ belirtti.
Diğer taraftan Fethi Başağa, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu'nun (UNSMIL) himayesinde Kahire’de yapılan görüşmelerde, seçimlerin anayasal altyapısı üzerinde bir uzlaşıya varılması gerektiğini vurguladı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams, Libya'yı mümkün olan en kısa sürede seçimlere götürecek anayasal zemini belirlemek üzere kurulan komitenin çalışmalarının üç gün süreceğini duyurdu.
Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Halid el-Mişri de ilgili bağlamda Avrupa Birliği (AB) Libya Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Sabadell Jose ile Trablus'ta yaptığı görüşmede, bir yandan tüm Libya halkının arzu ettiği seçimlerin düzenlenmesine hazırlanılırken diğer yandan DYK ve TM arasında sağlam anayasal ve yasal temeller üzerinde fikir birliğine ihtiyaç olduğunun vurgulandığını söyledi.
Sahadaki gelişmelere gelince, Libyalılar ve yerel basın, Abdulgani el-Kekli komutasındaki Güvenlik ve İstikrarı Destekleme Birimi milislerine ait silahlı bir konvoyun başkentteki havayoluna doğru hareket ettiğinin görüldüğünü bildirdiler. Bu gelişme, Dibeybe tarafından kısa bir süre önce Başağa’nın Trablus’a girmesine destek olduğu gerekçesiyle görevden alınan askeri istihbarat yetkilisi Usame Cuveyli’ye bağlı milislerin Trablus'un et-Tuveyşe bölgesinde yaptıkları askeri yığınakla aynı zamana denk geldi. Bir diğer gelişmede ise Salı günü, Trablus Havaalanı çevresi ile et-Tuveyşe,  es-Sevani ve el-Kerimiyye bölgelerinde, kimliği belirsiz bir silahlı insansız hava aracı (SİHA) yüksek irtifada uçarken ara sıra silah sesleri duyuldu.
Tüm gelişmeler, Dibeybe’nin, “Cuveyli güç gösterisinde bulunmaya çalıştı, ama eğer Trablus'ta bir adım atmaya kalkarsa onunla mücadele ederiz. Bununla birlikte daha ileri gitmeyeceğini düşünüyorum. Şu an bir kriz durumuyla karşı karşıya değiliz” şeklindeki açıklamasının ardından yaşandı.
Aynı zamanda, Trablus'ta yaşanan son çatışmalarla ilgili soruşturmanın ön sonuçlarını açıklayan Dibeybe, çatışmaların sorumlusunun İçişleri Bakanlığına bağlı Nevası Tugayı olmadığını, ancak belki bir üyesinin buna karışmış olabileceğini ve soruşturmaların hala devam ettiğini söyledi.
Bu gelişmeler yaşanırken Mareşal Halife Hafter liderliğindeki LUO dün, Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi’yi ilk kez ‘aptallıkla’ ve dün askeri kurumları birleştirmek için Mısır’ın başkenti Kahire’deki toplantılarına başlayan 5+5 Ortak Askeri Konseyi’nin ‘çalışmalarını engellemekle’ suçlayarak sert bir şekilde eleştirdi.
Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi’nin, Libya Ordusu Başkomutanı sıfatıyla Salı günü resmi bir çalışma görevi için 10 üyeyi Kahire'ye gönderme kararına ilişkin açıklamada bulunan LUO’nun 5+5 Ortak Askeri Komite’deki heyetinin başkanı Amraci el-Amami, “Menfi’nin, halihazırda içinde bulunduğumuz ve herhangi bir yetkisinin bulunmadığı bir görevle ilgili kararının amacını merak ediyorum” dedi. LUO’ya bağlı Ahlaki Rehberlik İdaresi Başkanı Tuğgeneral Halid el-Mahcub, Menfi’yi, ordu yönetimini ve çalışma şeklini bilmemekle suçladı.  Menfi’nin bu noktada gerçek bir rolünün olmadığını söyleyen Mahcub, “Bir keresinde kendisini karargâhının arka kapısından kaçıran silahlı grupların himayesinde yaşıyor” dedi. Menfi’nin ‘garip’ dediği adımlarla 5+5 Ortak Askeri Komite’nin çalışmalarına dahil olmasını, silahlı adamların gücüne ilişkin yapılan birtakım hesaplarla ilişkilendiren Mahcub, “Menfi, askeri düzenden uzaklaşmaya devam ediyor. Onun da kendisinden önce savaş ağalarının önünde eğilenlerden farkı yok” şeklinde konuştu.
Bir başka gelişmede ise Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) dün, savaş suçlarından hakkında uluslararası tutuklama emri çıkarılan, Mareşal Halife Hafter’e bağlı misli güçlerin komutanı Mahmud el-Verfelli'nin öldürüldüğünü doğruladı ve hakkındaki soruşturmaları durdurdu.



SDG ve Özerk Yönetim, Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa olan bağlılıklarını yineledi

SDG ve Özerk Yönetim, Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa olan bağlılıklarını yineledi
TT

SDG ve Özerk Yönetim, Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa olan bağlılıklarını yineledi

SDG ve Özerk Yönetim, Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa olan bağlılıklarını yineledi

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Medya Merkezi tarafından dün yapılan açıklamada, SDG liderleri ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasında yapılan toplantıda, SDG'nin Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa bağlılığını yinelediği bildirildi. Medya Merkezi, toplantının Suriye hükümeti ile müzakereler ve 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın uygulanma yollarına odaklandığını açıkladı. Katılımcılar, SDG'nin ulusal diyaloğa olan bağlılığını ‘Suriye topraklarında barış ve istikrarı sağlamanın en doğru yolu’ olarak nitelendirdiler.

Suriye resmi haber ajansı SANA tarafından yayınlanan bir fotoğrafta, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, üst düzey ABD’li ve Suriyeli yetkililerin huzurunda ABD Başkanı Donald Trump'ın karşısında otururken görülüyor. (AP)Suriye resmi haber ajansı SANA tarafından yayınlanan bir fotoğrafta, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, üst düzey ABD’li ve Suriyeli yetkililerin huzurunda ABD Başkanı Donald Trump'ın karşısında otururken görülüyor. (AP)

Katılımcılar ayrıca, yaptırımların askıya alınması ve diplomatik koordinasyon kanallarının açılmasının, tüm Suriyelilerin katılımıyla kapsamlı bir siyasi çözümü desteklemeye yönelik olumlu bir değişim olduğunu düşünerek, ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera arasında Washington'da yapılan toplantının sonuçlarını memnuniyetle karşıladılar. SDG Medya Merkezi tarafından yapılan açıklamada, Suriye'nin DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) dahil edilmesi övüldü ve SDG'nin ‘bu koalisyonun temel taşı olduğu ve olmaya devam edeceği’ vurgulandı. Suriye Dışişleri Bakanlığı daha önce, Şera ve Trump'ın görüşmelerde ‘kurumların birleştirilmesi ve ulusal güvenliğin güçlendirilmesi sürecinin bir parçası olarak SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonu da dahil olmak üzere 10 Mart anlaşmasına devam edilmesi’ konusunda anlaştıklarını açıklamıştı. Açıklamada, ABD Başkanı’nın Şera ile görüşmesi sırasında Suriye'nin önceki aşamayı başarıyla yönetme çabalarını ve ülkede istikrarı yeniden sağlama konusundaki başarılarını övdüğü ve ABD'nin yeniden inşa ve kalkınma sürecinin başarısı için Suriye liderliğinin ihtiyaç duyduğu gerekli desteği sağlamaya hazır olduğunu teyit ettiği kaydedildi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, 10 Mart'ta SDG'yi Suriye ordusu ve güvenlik kurumlarına entegre etmek için bir anlaşma imzaladı. (EPA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, 10 Mart'ta SDG'yi Suriye ordusu ve güvenlik kurumlarına entegre etmek için bir anlaşma imzaladı. (EPA)

Geçtiğimiz mart ayında Suriye Cumhurbaşkanlığı, SDG'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki tüm sivil ve askeri kurumları, sınır geçişlerini, havaalanlarını, petrol ve gaz sahalarını devlet kurumlarına entegre etmek için bir anlaşma imzaladığını duyurdu.

Suriye TV dün, Washington'un önümüzdeki günlerde Şam'da Suriye hükümeti ile SDG arasında, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Brad Cooper'ın katılımıyla bir toplantı düzenlemeye hazırlandığını bildirdi.

Deyrizor'un doğusundaki kırsal bölgelerde devriye gezen ABD güçleri (Arşiv)Deyrizor'un doğusundaki kırsal bölgelerde devriye gezen ABD güçleri (Arşiv)

Kanal, ismi açıklanmayan bir kaynaktan, toplantıda ‘petrol, devlet kurumları, sınır geçişlerinin durumu ve Kamışlı Havalimanı'nın yanı sıra, SDG'nin orduya entegre edilme mekanizması gibi hassas konuların ele alınacağını’ aktardı. SDG lideri Mazlum Abdi salı günü yaptığı açıklamada, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmenin sonuçlarını Barrack ile yaptığı telefon görüşmesinde ele aldığını söyledi. X platformunda yaptığı açıklamada, görüşmede ‘SDG'nin Suriye devletine entegrasyonunu hızlandırma taahhüdünün’ de ele alındığını ifade etti.


ABD, Hızlı Destek Kuvvetleri'ne silah sevkiyatını kesme kararı aldı

Marco Rubio, Kanada'nın Ontario eyaletindeki John C. Munro Hamilton Uluslararası Havalimanı'nda gazetecilere Sudan hakkında konuşuyor (AP)
Marco Rubio, Kanada'nın Ontario eyaletindeki John C. Munro Hamilton Uluslararası Havalimanı'nda gazetecilere Sudan hakkında konuşuyor (AP)
TT

ABD, Hızlı Destek Kuvvetleri'ne silah sevkiyatını kesme kararı aldı

Marco Rubio, Kanada'nın Ontario eyaletindeki John C. Munro Hamilton Uluslararası Havalimanı'nda gazetecilere Sudan hakkında konuşuyor (AP)
Marco Rubio, Kanada'nın Ontario eyaletindeki John C. Munro Hamilton Uluslararası Havalimanı'nda gazetecilere Sudan hakkında konuşuyor (AP)

ABD, Sudan'daki çatışmanın kanlı tırmanışından Hızlı Destek Kuvvetleri'ni (HDK) sorumlu tutarak, bu güçlere sağlanan silah tedarikinin kesilmesi için uluslararası eylem çağrısında bulundu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Kanada'da gazetecilere yaptığı açıklamada, "Aldıkları silah tedarikini ve desteği kesmek için bir şeyler yapılmalı" dedi ve "orada yaşananlar korkunç" ifadesini kullandı.

Rubio, ABD'nin önerdiği ateşkesi kabul ettiğini açıklamasına rağmen, stratejik el Faşir şehrinin kontrolünü ele geçiren HDK’yi suçladı. "Karşı karşıya olduğumuz temel sorunun, HDK'nin bazı şeyleri kabul edip sonra da uygulamaması olduğunu düşünüyorum" dedi. HDK'nin bazı ülkelerden gelen dış fon ve desteğe bel bağladığını vurgulayarak, "Kim olduklarını biliyoruz ve bu konuda onlarla konuşup, olanları durduramazsak, bunun hem kendileri hem de dünya için kötü sonuçlar doğuracağını anlamalarını sağlayacağız" diye belirtti.

Bu arada, dün Sudan'ın kuzeyindeki Merowe şehrini hedef alan insansız hava araçları (İHA), ülkenin en büyük barajlarından birine ev sahipliği yapan kentte elektrik kesintisine neden oldu. Ordu, saldırıyı HDK'nin gerçekleştirdiğini iddia etti.


Bir raporda, Gazze Savaşı sırasında İsrail'e petrol sağlayan ülkelerin "soykırıma" "ortak" olduğu iddia ediliyor

İsrail ordusuna ait bir F-16 savaş uçağı, hava üssünden kalkış sırasında havadan havaya füzeler ve ilave yakıt tankları taşıyor,  (İsrail Ordusu)
İsrail ordusuna ait bir F-16 savaş uçağı, hava üssünden kalkış sırasında havadan havaya füzeler ve ilave yakıt tankları taşıyor, (İsrail Ordusu)
TT

Bir raporda, Gazze Savaşı sırasında İsrail'e petrol sağlayan ülkelerin "soykırıma" "ortak" olduğu iddia ediliyor

İsrail ordusuna ait bir F-16 savaş uçağı, hava üssünden kalkış sırasında havadan havaya füzeler ve ilave yakıt tankları taşıyor,  (İsrail Ordusu)
İsrail ordusuna ait bir F-16 savaş uçağı, hava üssünden kalkış sırasında havadan havaya füzeler ve ilave yakıt tankları taşıyor, (İsrail Ordusu)

Sivil toplum kuruluşu Oil Change International tarafından dün yayınlanan bir rapora göre, Gazze Şeridi'ndeki savaş sırasında 25 ülke İsrail'e petrol tedarik etti. Raporda, iklim krizini körükleyen ve "soykırım" olarak nitelendirilen fosil yakıt bazlı sistem kınandı.

Brezilya'daki 30. Taraflar Konferansı (COP30) kapsamında yayınlanan rapora göre, Azerbaycan ve Kazakistan, 1 Kasım 2023 ile 1 Ekim 2025 tarihleri ​​arasında ham petrol sevkiyatının yüzde 70'ini gerçekleştirdi.

Rusya, Yunanistan ve Amerika Birleşik Devletleri, İsrail'e rafine petrol ürünlerinin en büyük ihracatçıları arasında yer alıyor. Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Amerika Birleşik Devletleri aynı zamanda İsrail'e askeri uçaklarda kullanılan JP-8 jet yakıtı sağlayan tek ülke.

Oil Change International, "Bu dönemde İsrail'e yakıt sağlayan ülkeler, İsrail'in vahşetinin tamamen farkındaydı" dedi. Örgüt, "Bu raporda, İsrail'in suç ortaklığı belgelenerek hesap sorulmasına olanak sağlanmıştır. Bu ülkeler, bu soykırımdaki rollerini kabul etmeli ve suç ortaklığına son vermelidir" ifadesini kullandı.

STK, petrol akışlarını analiz etmesi için araştırma şirketi Datadesk'i görevlendirdi ve söz konusu dönemde 323 sevkiyat tespit ederek, toplam 21,2 milyon ton petrol sevkiyatı tespit etti.

Gazze Şeridi'ndeki savaş, Hamas'ın güney İsrail'e düzenlediği ve AFP'nin resmi rakamlara dayanan verisine göre İsrail tarafında bin 221 kişinin ölümüne yol açan eşi benzeri görülmemiş bir saldırının ardından Ekim 2023'te patlak verdi.

Birleşmiş Milletler'in güvenilir bulduğu Gazze Sağlık Bakanlığı verilerine göre, o tarihten bu yana İsrail'in misilleme amaçlı askeri harekâtı sonucunda Gazze'de çoğunluğu sivil olmak üzere 69 binden fazla Filistinli öldürüldü.

Temmuz 2024'te Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin "yasadışı" olduğu sonucuna varan bir tavsiye kararı yayınlarken, bir BM komisyonu İsrail'i Gazze Şeridi'nde "soykırım" yapmakla suçladı.

İngiliz Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukuk Enstitüsü'nde insan hakları ve ekonomik işler araştırmacısı olan Irene Petropaoli ise devletlerin, Uluslararası Adalet Divanı'nın "soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması" çağrısında bulunan geçici emrine uymakla yükümlü olduğunu ifade etti.

Açıklamada, "Devletler, İsrail'e yapacakları yardımların, özellikle askeri yardımların, kendilerini Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi uyarınca soykırıma ortak olma riskine maruz bırakabileceğini akıllarında tutmalıdırlar" denildi.