Türkiye, askeri operasyonla ilgili söylentilerin kesilmesine rağmen SDG mevzilerini bombalamaya devam ediyor

Fotoğraf: (AA_Arşiv)
Fotoğraf: (AA_Arşiv)
TT

Türkiye, askeri operasyonla ilgili söylentilerin kesilmesine rağmen SDG mevzilerini bombalamaya devam ediyor

Fotoğraf: (AA_Arşiv)
Fotoğraf: (AA_Arşiv)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mayısta ilan ettiği, Menbiç ve Tel Rıfat’a yönelik askeri operasyonla ilgili söylentilerin kesildiği bir ortamda, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Suriye’nin kuzey ve doğusunda kontrol ettiği bölgeler, Türk güçleri ve desteklediği Suriyeli gruplar tarafından yeni bir gerilime tanık oldu. Bu tırmanış, Suriyeli hacı adaylarının kutsal topraklara gitmek için İdlib’deki Bab el-Hava Sınır Kapısı üzerinden Türkiye’ye geçtiği bir dönemde geldi.
Türk güçleri ve desteklediği gruplar dün (çarşamba) Haseke vilayetinin kuzeybatısındaki Tel Tamir kırsalındaki bölgeleri ve özellikle Ed-Derdara ve Ummu’l Keyf köylerini yoğun ve şiddetli bir şekilde bombaladı. Bombardıman sırasında Türk güçlerinin doğrudan Ummu’l Keyf köyünü hedef alması sonucu Tel Tamir elektrik istasyonu hizmet dışı kaldı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, iki Rus helikopteri de Türkiye sınır hattındaki Kamışlı’dan başlayarak Ebu Rasin’e kadar uçuş gerçekleştirdi.
Barış Pınarı Bölgesi’nde konuşlu Türk güçleri, Haseke’nin kuzeybatısında bulunan Tel Tamir kırsalındaki El-Kuzeliye köyünü önceki gün ağır topçu ateşi altına aldı.
Bu arada, Halep’in doğusundaki El-Bab kenti kırsalında bulunan Hazvan cephesinde Türkiye destekli gruplar ile SDG’ye bağlı El-Bab Askeri Konseyi güçleri arasında orta ve ağır makineli tüfeklerin kullanıldığı çatışmalar çıktı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), El-Bab kenti kırsalındaki El-Karidiye köyü cephesinde Semerkand isimli silahlı gruba ait bir askeri aracın güdümlü füze ile hedef alınması sonucu grubun bir unsurunun öldüğünü, diğer unsurların da yaralandığını bildirdi. Saldırının kaynağı SDG, rejim güçleri ve El-Bab Askeri Konseyi güçleri kontrolündeki bölgelerdi. Halep’in kuzey kırsalındaki Mara Harbil cephesinde Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) grupları ile SDG ve rejim arasında ağır makineli tüfeklerin kullanıldığı çatışmaların meydana gelmesiyle eşzamanlı olarak, Halep’in kuzey kırsalındaki Mara ve Şeyh İsa bölgelerinde karşılıklı bombardıman gerçekleşti.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.